Anadolu Nuh’un gemisi gibidir. Fakir, fukara, garibanlar, gureba, ezilenler, savaştan kaçanlar hep Türkiye’ye sığınıyorlar aynı Nuh’un gemisi gibi. Bütün dünyanın garibanları, mazlumları, yardım isteyenler Türkiye’ye sığınıyorlar.
Türkiye yavaş yavaş Nuh’un gemisi gibi menziline doğru gidiyor. Kar, tipi, dalgalar gemiyi etkilemez.
Her müziği yaratan Allah’tır. Sanatçı kendi yaptığını zanneder, yaratan Allah’tır. Müzikten zevk almayı yaratan da Allah’tır. Müziği duyup dehşete kapılabilirdik Allah esirgesin, çok ıstırap verebilirdi, çok rahatsız edici bir ses gibi gelebilirdi ama Allah hoşumuza gidecek şekilde yaratmış.
Şeytan sıradan Müslüman’ı ezebilir ama çok güçlü imanlı olduğunda ondan çok yılar. Ona ordularını gönderir, bir şeyler yapmaya çalışır ama hiç etkisi olmaz. “İman eden kullarım üstünde senin etkin yoktur” diyor Allah.
Şeytanla savaş iman ehli için çok kolaydır. Çünkü iman ehli metafizik bir varlıktır. Gerçek iman edenler, hakkıyla iman edenler metafiziktirler. Şeytanın en korktuğu, en yıldığı adamlardır. Gerçekten imanlı insanlar melek gibidirler.
Şeytanın insanları tanıma özelliği vardır. Zeki ama zayıf, hastalıklı, kibirli, psikopat, kendini beğenmiş, dengesiz, cemiyet mikrobu tipleri şeytan bilir, gider seçer. Birbirleriyle bağlantılarını da kurar.
İnsan cehenneme azabını kendi getiriyor. Kendini yakacak azabı oraya kendi getiriyor. Dünyadaki bütün sıkıntısı onunla beraber oraya gidiyor. O sıkılma, korkma, tedirgin olma, azap çekme özelliği var ya, o kalkmıyor işte. Allah cennette müminlere kaldırıyor onu ama küfre kaldırmıyor. Kendi ateşiyle oraya gidiyor. O kendi ateşiyle orada yanıyor.
Cehennem her türlü sıkıntının, rahatsızlığın yaşandığı bir yerdir. Allah yüreklere tırmanan bir ateşten bahsediyor. Manevi azap çoktur cehennemde.
Hz. Hızır istediği an istediği yerde bulunuyor ve istediği eşyanın şekline giriyor. İşte bu, cennette olan modeldir.
Müminler cennette en şiddetli Allah’ın tecellisini görmekten haz alıyorlar. Müthiş bir sevinç meydana geliyor. Allah selam verdiğinde müminler zevkten kendilerini kaybediyorlar.
Cennette herkes güzel ahlaklıdır. Kin, öfke hiçbir şekilde yoktur. Korku yoktur. Tedirginlik yoktur, üzülme yoktur. Dünyada onlar özel olarak verilmiştir.
Cennet sevgi yurdudur. Allah müminlere, müminler de Allah’a sevgilerini ifade ediyorlar. Allah müminleri sevdiğini söylüyor, müminler de Allah’ı sevdiklerini söylüyorlar.
Cennet sonsuza kadar bitmeyen bir şölen yeridir. Sonsuza kadar hastalık dert, sıkıntı, hiçbir şey yoktur. Uyku yoktur, yorgunluk yoktur. İstediğin gibi gezersin. Ama Allah’ı anma vardır tabii. Sürekli Allah’a şükretme, Allah’ı anma vardır.
Cennette dünyadaki bütün teknik cihazların en gelişmişi, en mükemmeli vardır. Allah bunları da aynı sistemle yaratıyor. Araba, tekne, uçak hepsi vardır. İsteyen araba yarışı yapar, isteyen tekne yarışı yapar. Yani insanların hoşuna giden her şey cennette mevcuttur.
İnsanlar cenneti çok uzakta zannediyorlar. Hâlbuki cennet bir adımda geçilecek kadar yakındır.
Cennet dünyanın daha mükemmeli, daha düzgünüdür. Çok çok yabancı olacağımız bir yer değildir.
Hücre hakkında bilgisi olmayan bazı kişiler evrimin olabileceğini düşünüyor. Halbuki hücreyi, proteinin yapısını incelese evrimin teknik olarak imkansız olduğunu görür.
Canlılar çok düzgün, özenli yaratılmış. Evrim teknik olarak mümkün değil. Var olan her şeyde akıl almaz bir matematik mühendislik var. Hücrede, kromozomda nefes kesici bir düzen var. Tesadüf böyle bir şey yapamaz.
Eğer insan münafık, şirk, hastalık alametlerini kendinde arayıp düşünmüyorsa cennetlik olduğunu iddia etmiş olur. Her birini kendi üstünde düşünecek.
Müslüman eğer “Münafıklarla ilgili ayetler bana hitap etmiyor” derse harama girer. Oradaki ayetler bütün Müslümanlara hitap eder. Münafık zaten inanmıyor ki etkilensin. Mümin etkilenecek ondan. O yüzden çok fazla olan münafık ayetlerini okurken Müslüman kendi üstüne alarak okuyacak.
Peygamberimiz (sav) çocuk gibi gençti. Allah onu hep genç tuttu, bununla münafıkları, kafirleri kızdırdı. Hep zenginlik, bereket verdi. Çok güzel hanımlar verdi. Münafıklar da hasedlerinden için için yandı.