Eğer burayı sen vatan olarak kabul ediyorsan, devleti de devlet olarak kabul ediyorsan, bu devlet bir kural koymuş, bir anayasası var; “Bu sınırlar içinde yaşayan herkes Türk’tür.” Yani ne demek? Kardeşiz. Ne olursa olsun, ister Ermeni ol, Kürt, Laz, Türk, kim olursan ol, buna Türk ismini verelim, beraber yaşayalım diyor. Gayet güzel.
Cenab-ı Allah ahir zamanda bütün bölgenin Müslümanların kontrolüne geçeceğini Tevrat’ta belirtiyor. Allah ‘’Nil’den Fırat’a kadar, Mekke, Medine hepsi dahil, Akdeniz, Kıbrıs büyük bir alanda hakim olacaksınız’’ diyor. Ve bunun başında da Davud (as) soyundan birisi olacak diyor. O kişi Mehdi (as)’dır.
Cin, Allah’ın dilemesi dışında hiçbir şey yapamaz. Dolayısıyla da Allah kişiye bela verecekse cinle de verir, arabayla da verir, kanserle de verir, bir şeyle verir bir dert verecekse.
Birçok insanın cinlerden ödü kopuyor. Cin hiçbir şey yapmaz, ne yapacak sana? Cinler Allah’ın kontrolündedir. Şirk koşuyor, cinin Allah’tan bağımsız bir şey yapacağını zannediyor. Cine o gücü veren Allah değil mi? Kaderinde olmayan bir şeyi cin nasıl yapsın?
Mehdi (as)’a uyan herkes, muttaki olan herkes Mehdi (as) talebesidir ve Allah’ın takdir etmesiyle cennet ehlidir. Peygamberimiz (sav) o 313 talebeyi merkez olarak söylüyor.
Senin aklın, vicdanın güzelse zaten Allah kaderinde karşına güzel bir insan çıkarır. Allah Hz. Süleyman (as)’ın karşısına niye o kadar güzellik çıkardı? Hz. Süleyman (as) o güzellikleri gayret ederek, çalışarak elde etmedi. Sadece takvasından dolayı Allah ona verdi.
Din kolaylıktır. Allah, “Sizi kolay olanda başarılı kılacağım” diyor, “Allah sizin için zorluk dilemez, kolaylık diler.” diyor. Hz. İbrahim (as)’ın dini gibi kolaydır.
Eğer coşkulu bir sevgi varsa coşkulu bir iman vardır. Eğer şahsın kadına coşkulu bir sevgisi varsa, bilin ki coşkulu da bir imanı var demektir. O onun işaretidir.
Namazda vesveseye kapıyı tamamen kapatmak lazım. Çünkü sen namazdan kaçınmıyorsun. Abdestten de kaçınmıyorsun. Abdest almaya gittiğine göre kaçınmamışsın. Elini yüzünü yıkıyorsun. Ne gerekiyorsa yapıyorsun. O zaman niye tedirgin olacaksın?
Sevgiyi isterken önce Allah sevgisinin hedeflenmesi lazım. Allah sevgisi, Allah korkusu yoksa sevgi de yoktur.
Sevgi, akıl kullanıldıkça kapsamı genişleyen bir yapıdır. Akılla orantılı gelişir. Mesela vefa gösterirsin, sevgisi artar. Şefkat gösterirsin, sevgisi artar. Sabır gösterirsin, artar. Koruyup kollarsın, artar. İnce, derin düşünürsün, artar. Güzel konuşursun, artar. Yalan söylemezsin, artar. Sürekli dürüst davranırsın, artar. Sürekli iyi niyetli, sevecen yaklaşırsın, artar. Aksini görürse adam tiksinir.
İnsan etten, kemikten, kandan oluşmuş bir varlık. Bin bir türlü de aczi var. Adam bunu mu sevecek? Deli olması lazım. Ancak Allah’ın ruhunu taşıyorsa, asil bir varlıksa, sonsuzluğu yaşayacak bir varlıksa sevilir.
Bir insan Allah’a inanmıyorsa insanın ruhunda ona karşı güven olmaz. Allah’ı göremeyecek bir akla sahipse onu nasıl görsün? Allah’a şükredemeyecek bir durumdaysa insana nasıl teşekkür edecek? Allah’a vefa göstermeyen kula nasıl vefa göstersin? Sevginin enerjisini sağlayan, asaletini sağlayan imandır.
Tebliğ yapan müminle alay eden zaten şiddetli etkilendiği için alay ediyor. Yoksa niye uğraşsın. Etkilenmese hiç muhatap olmaz, çeker gider, işine gücüne bakar. Alay kendini teskin etmek içindir. Çünkü içindeki vicdanı onu sıkmaya başlıyor. O sıkmaya karşı küfrün aldığı bir tedbirdir o.
Tebliğ yaparken sevabın üçse, alay edilerek yaparsan otuz olur. Alayın şiddeti fazlaysa üç yüz olur. Çok çok daha şiddetliyse üç bin olur diyelim. Senin amacın ne? İbadet değil mi? Sana ibadet yaratıyor Allah.
Diyorlar ki, “Hocam anlatıyoruz, tebliğ yapıyoruz, bizimle alay ediyorlar” Alayı kim yaptırıyor? Allah yaptırıyor. Tebliğ ile alay aynı anda yaratılıyor. Tebliğin, ibadetin kıymetini artırmak için Allah tarafından yapılan gizli bir ikramdır o. Küfrün aleyhinedir, müminlerin lehinedir. Mümine ikramdır, küfre beladır. Sen o alayı kaale almadığında sevabın kat kat artıyor.
Cennette sevgiye inanman için senin bir fedakârlık, yiğitlik, cesaret, sabır, temizlik, takva göstermen lazım. Mümin o ahlakı gösterdiği için kendinden emin oluyor, sevildiğinden emin oluyor. Sevenler de onu o yönüyle seviyorlar zaten.
Cennette sabır yok, cesaret yok, cesarete ihtiyaç yok. Sabır, cesaret, yiğitlik yapamazsın. Tevekküllük bir şey yok. Temizlik, fedakârlık bunların hiçbiri yok. Sadece eğlence yurdudur. Tabii hamd etme, şükretme ibadeti vardır, Allah’ın tecellisini görüp sevme vardır.
Müminlerin imtihanı hakikaten zorludur. Yani kolay imtihan olursa Müslüman için o küçük düşürücüdür, hakikaten onun için çok acı bir durum vardır, bir gariplik vardır. İmtihanı ne kadar zorluysa o kadar makbuldür.
“Allah sabredenleri sever.” Çünkü sevgi oradan anlaşılıyor. Sabredemiyorsa sevgisi yok demektir. Mesela insanın sevdiği oluyor ama o sevgisini muhafaza etmesi önemlidir. Yani iki günlük sevgi olmaz. Bazıları öyle, mesela bir günlük sevgisi var. Bir gecelik sevgisi var. Hevesi var yani daha Türkçesi. Ama mümin sevgiyi ömür boyu ve sonsuza kadar istiyor.
Sabır ibadettir. İbadet olarak beklemeye sabır denilir. Tahammülde, kişi dayanır sadece. Sabır ibadetin adıdır. Yani namaz gibi ibadet ismidir.