Türkiye sadece büyüyecek. Ve dünyanın en büyük devleti, en büyük milleti olacak.
Teröre karşı mücadele eden her memur, her asker bizim manevi sorumluluğumuz altındadır. Namus için, din için, Allah için, Kitap için canını ortaya koyuyor. Biz de onlara malımızla, sevgimizle, saygımızla destek vermemiz gerekir. Aksi vicdansızlıktır.
Polisimizin moralini yükseltecek şekilde hareket etmek, onlara dua etmek, şefkat göstermek çok güzel olur.
Madem polise zıt olan insanlar var, biz de sevgiyle, maddi destekle polisimize yardımcı olalım. Millet olarak destekleyelim. Onun için her yerde bir şefkat desteği, sevgi desteği gerekir. Ve küçük maddi desteklerin de büyük anlamı var. Bir “Polise sevgi kampanyası” “Polise muhabbet kampanyası” olabilir.
Polisler halkımızdan her yerde şefkat görsün, her yerde sevgi görsün. Dinini, imanını, namusunu, hayatını koruyor ve hayatını feda ederek koruyor. Allah rızası için canını veriyor, direk çatışmaya giriyor, canını ortaya koyuyor.
Polisimizi fazla çalıştırmak olmaz. Yorgun düşmesinler; dikkati dağılır, gücü gider, sağlığı bozulur. İşçiler, memurlar ne kadar çalışıyorsa o kadar çalışsınlar.
Polislerimiz nasıl bizleri koruyorsa bizler de onları korumak durumundayız. Onlara şefkat göstermek durumundayız.
İsrail’in yapacağı Şiloh’u aramak yani Mehdi (as)’ı aramak, gelişi için dua etmek. O zaman Altınçağı, o mutluluk çağını bütün bereketiyle, güzelliğiyle, bütün ihtişamıyla yaşayacaklar inşaAllah. Eğer bunu yapmazlarsa Tevrat’a karşı tavır almış olurlar.
Pişmanlık tövbe etmektir. Pişman olup doğrusunu, iyisini yapmaktır.
Sevgisizlikten, sıkıntıdan, üzüntüden kanser oluyorlar, ülser oluyorlar. Binbir türlü hastalık gelişiyor ve ruh hastalıkları gelişiyor. Halkın büyük bir bölümü %70-80’ni sinir ilaçları kullanıyor. Halbuki sevgi hakim olsa hiçbir şeye gerek yok. O sinir ilaçlarının hiçbirine ihtiyaç kalmaz. Sevgisizlik insanın bedeninin kaldırabileceği bir şey değildir.
Sevgi bölgeye hakim olsa şahane olacak. İnsanların ömrü de uzar sevgide. Neşeleri de artar, sağlıkları, sıhhatleri de artar.
Ortadoğu’da Şii, Sünni ayırımının ortadan kaldırılıp, Şiilerle, Sünnilerin kucaklaşması lazım. Mehdiyeti gündeme getirip İttihad-ı İslam’ı oluşturmak gerekiyor. Yoksa bölge cennet gibi. Irak, Suriye hep tarihi mekanlar, bitki örtüsü çok güzel ama sevgi, dostluk devreye girmediği için cehennem gibi ortalık.
Peygamberlere mahsus bir özellik, hepsi yiğit oluyor.Peygamberler korkmazlar. Müminlerin de bu şekilde olması lazım. Allah'ın dışında hiç kimseden korkmayacaklar.
Peygamberimiz (sav) çok nurluydu, ışık saçıyordu adeta etrafa. Mehdi (as) da öyledir, nurludur. Onun anlattığı hakikatler, mesela Darwinizmi, materyalizmi çökertmesi, Kuran mucizelerini anlatması, iman hakikatlerini anlatması; onlar nur saçmaktır.
Huzur ve güven İttihad-ı İslam’la, Mehdiyetledir. Sevginin her tarafı sarması, barışın her tarafı kaplaması, savaşların durması, silah imalatının durması Mehdiyetle olacaktır. Silah fabrikalarının sanayiye yönelmesi, nedir; işte radyo, televizyon, buzdolabı, araba. Tank yapacağına fakire fukaraya araba yap. Havan topu yapacağına buzdolabı yap. Mayın yapacağına güzel yiyecekler hazırla.
Tüm dünyada yoğun olarak anti-Darwinist, anti-materyalist bir faaliyet yapılması lazım. O zaman gençlerin imanının üstündeki o şeytani kene onların imanını emmekten vazgeçer. Vampir gibi üstlerine yapışmış Darwinizm, materyalizm. O dertten bir kurtulurlarsa kafaları beyinleri bir ferahlar. İttihad-ı İslam’ı istemeye başlarlar. Mehdiyete karşı gönüllerinde büyük bir aşk, büyük bir muhabbet gelişir.
Peygamberimiz (sav) için vakit kıymetli, her anı kıymetli. Ümmetin faydası için, ümmetin menfaati için dakikayı, saniyeyi bile dikkatli kullanıyor.Onun için öyle boşa zaman kullananlar, boşa vakit harcayanlar Peygamberimiz (sav)’i rahatsız ediyor.
Vakti iyi değerlendirmek önemli. İnsanların sıkıntılarından biri de; boş söze dalarlar, vakitlerini müthiş alır. Hâlbuki o, kıymetli olan hayatın kıymetli vakitlerini acımazsızca harcamak demektir. Olmaz.
İttihad-ı İslam içerisinde tabii ki Kürtler de, Lazlar da, Çerkezler de her insan kavmi, her insan topluluğu huzur içinde olacaktır ama biz Türkiye’nin içerisinde eridik. Türkiye’nin içerisinde kardeş olduk. Adın ne denildiğinde, “Biz Türk’üz” diyoruz. Bu kadar. Memnunuz da.
Kürt zaten benim kardeşim, benim parçam. Laz da benim kardeşim, parçam. Hepsi bu milletin insanları. Biz akrabayız, iç içeyiz, aileyiz onlarla. Dolayısıyla onların saçının teline zarar verdirtmeyiz.
İttihad-ı İslam olunca Kürt olan kardeşlerimizin olduğu bölgeler tabii ki çok daha özgür, daha huzurlu, daha müreffeh olacaktır. Onlara misli görülmemiş bir hürriyet, misli görülmemiş bir medeniyet, misli görülmemiş bir konfor ve güzellik sunacak olan, İttihad-ı İslam’dır.