Yalan söylemek bir delilik türüdür ve insanların ilgisini çekmek için, insanları eğlendirmek için cahil kesimde özellikle görgüsüz kesimde çok yaygındır. Bu bir delilik türü olduğu için ve insanı aşağılattığı için hiçbir insanın buna yanaşmaması lazım. İnsanların dikkatini çekeceğim diye yahut bilmişlik yapacağım, büyüklüğünü göstereceğim diye yalan söylemek adiliktir.
Türkiye’nin Avrupai olması çok önemli. Bakın en gelenekçisi, en Ortodoks’u bile Avrupa’ya gitmek istiyor. Avrupa’yı beğeniyorlar. Demek ki insan fıtratına uygun bir çizgi. Resim olacak, müzik olacak, heykel olacak, güzel yollar olacak, güzel binalar olacak, güzel insanlar olacak, hayat güzel olacak. İnsan fıtratı bu şekildedir. Eğer dedikleri doğru olsaydı bunlar Ortadoğu’ya giderlerdi, Mısır’a, Pakistan’a, Hindistan’a, İran’a giderlerdi. Gitmiyorlar. Hatta bir kısmı nefret ediyor, hiçbir şekilde istemiyorlar.
Eğer Türkiye'de bağnaz görünüm artarsa Türkiye'yi bir Ortadoğu ülkesi haline getirip feci şekilde ezerler. Yani Suriye'ye ve Irak'a yaptıklarının aynısını yaparlar. Ama Türkiye, Avrupai görünümde bir ülke olursa bütün dünyada değer bulur.
Allah Kuran’da insanın normal akılda olmasını sağlayacak çok güzel sırlar vermiş. Bir kere kişinin kendini Allah’a adaması bütün ahlaksızlığı ortadan kaldırıyor, anormalliği ortadan kaldırıyor. Tevekküllü olması kendine yaptığı eziyeti ortadan kaldırıyor. Sabırlı olduğunda herkesle dost oluyor. Vefalı olduğunda herkesin seveceği bir kişilikte oluyor. Kendini eleştirdiğinde akli dengesi yerine geliyor. Başkası eleştirdiğinde de tamamen böyle makul, tutarlı bir insan haline geliyor, sevilen bir insan haline geliyor.
Eleştiri yapılmazsa nefis insanı akıl hastası yapar, delirtir. Müslüman kendini eleştirecek, başkasına da kendini eleştirtecek. Bunu yaptığında çok dengeli, tutarlı normal makul bir insana dönüşüyor. Akıl hastalığı varsa gidiyor üstünden. Delilik gidiyor, saldırganlık gidiyor. Tutarsızlığı, kendine azap vermesi ortadan kalkıyor.
Kişi öğütten rahatsız oluyorsa bu şeytani bir rahatsızlıktır. Öğüt, küfürde zehir etkisi yapar. Öğüdü dinlemek bile istemezler.
Müslüman kendisine öğüt verildiğinde memnun olacak, fenalık geçirmeyecek, bu şeytandan. Nasıl namazdan rahatsız olur şeytan, Allah’ı anmaktan nasıl rahatsız olursa, öğüt verilmesinden de rahatsız olur.
Mehdiyet’e olan sevgilerinden, Hz. Mehdi (as) ile ilgili rivayetleri saklamadaki titizliklerinden dolayı bütün Şia’yı Şiileri tebrik ediyorum. Hadisler ahir zaman olayları ile tam mutabık. Hz. Ali (ra)’den gelen ve alenen tahakkuk eden, mucize olan hadisler. Hep Şia’dan geliyor. Ehli Sünnet kaynaklarında bu rivayetleri bulamazsınız.
Hz. Mehdi (as)’ı seveni Allah sever. Mehdiyet’e bağlananı Allah mutlu eder. Mehdiyet’te bereket vardır.
İnsan kendi kendini bilmez, bu açıdan, eleştiri mükemmel bir nimettir. Fakat şeytan bunu bir felakete ve bir acı sarmalına çevirmiş. Eleştiri insanlarda çok yıkıcı etki yapıyor. Mahvoluyor, insanlıktan çıkıyor adeta. Şeytanın verdiği azaba bakın. Lehine olan, son derece hayrına olan, nimet olan bir şeyi ona nasıl gösteriyor.
Bir kişinin diğer bir kişiyi eleştirmesi en kaliteli ayna demektir, ne güzel. Saçını düzeltiyorsun, elini yüzünü düzeltiyorsun. Eleştiren birini bulabilmek, altın kıymetindedir, çok büyük bir nimettir. Ama dürüst samimi eleştiren. Can yakmak için, rahatsız etmek için değil. Doğru eleştirecek.
Ürdün’e yardım etsin diğer ülkeler. Ürdün’de mülteci sayısı bir buçuk milyona yaklaştı. Para vermek lazım, imkan vermek lazım, yiyecek, giyecek. Zengin Arap ülkeleri habire parayı silaha akıtıyorlar. Silaha verme de işte o garibanlara ver, rahat etsinler.
Benim Mehdiyet’i anlatımımdan bu kadar çekinmelerinin nedeni, hurafesiz anlatmam. Doğru olduğuna kesin kanaat getirttirmem. Yoksa ben böyle hurafe tarzı ile anlatsam bayılırlar. Hiçbir sorun çıkmaz, kızan falan da olmaz. Kimse bir şey demez.
Sevgi hayatın birinci şartı. Su gibi, hava gibi. Hava alamadığın zaman ölürsün, sevgi olmadığında ölürsün, dünya ölür, kainat ölür. Sevgisiz yaşanmaz. Sevgide de pazarlık olmaz. Diğergamlık vardır, fedakarlık vardır, küçük şeylere tenezzül etmezsin.
Sevgi, merhamet ve şefkati getiriyor. O zaman kimseyi öldüremezsin, asıp kesemezsin. Akılla ilimle halledersin. Sevgiyle, ikna ederek halledersin.
Bütün dünya için en önemli sosyal ve siyasi temel; sevgi. Şifa kaynağı sevgi. Bu olmadığında bütün sistem bozuluyor. Siyaset de batıyor, ticaret de batıyor, hukuk da, her yer birbirine giriyor. Çok acımasız bir ruh hâkim oluyor her yerde.
Sevgiyi lüks olarak görüyorlar, olursa iyi olur. Olmuyor işte, sevgi olmadığında savaşlar oluyor. Terör, anarşi, dehşet oluyor. Hiç kimse güvende olmuyor.
Bağnazlığa Türkiye’nin asla prim vermemesi gerekiyor. Modern insanların olduğu Norveç gibi, Hollanda gibi, Danimarka gibi bir ülke olması lazım Türkiye’nin. Bütün şehirlerin Paris, Londra gibi olması lazım. Müzik olsun, resim olsun, heykel olsun, güzellikler olsun. Şehirlerin her yeri sanat galerisi gibi olsun. Dekolte hanımlar da olacak, başörtülü hanımlar da. Alabildiğine bir fikir özgürlüğü ve güzellik ortamı olması lazım.
Enaniyetli olan insanlar denesinler, baksınlar görecekler. Yarı deliyken, makul tutarlı bir insan haline gelirler. Herkes de görür, etrafı çevresi de görür. Şartı; kendini eleştirecek.
Enaniyetli olan insan haklı bir eleştiri olduğu halde tahammül edemez. Morarır, kızarır, midesi tutar, tansiyonu çıkar, delirir adeta. Çünkü enaniyetine ağır geldiği için, vücudu ene kesildiği için vücutta müthiş alerji meydana getirir. Ama kendisi bizzat eleştirdiğinde o enesi paramparça olmuş oluyor. Enesinin artık vücuduna saldırması duruyor. Vücut dinginleşip sakinleşiyor. Akli dengesi yerine geliyor. Ondan sonra makul tutarlı konuşmaya başlıyor.
Cenab-ı Allah, “İnsan kendini müstağni gördüğünde azar” diyor. Kendini müstağni görmesi ne demek? Kusursuz görüyor. Mesela eleştirirsin anında cevap verir. Eleştirirsin cevap verir. Hastalığa yakalanmıştır.