

 
Kanın Pıhtılaşmasındaki Mucize
İnsan bedeninin hemen her bölümüne milyonlarca borudan oluşan bir
tesisat -damarlar- döşenmiştir. Bu boru tesisatının içinde hiç durmaksızın
akan bir kan nehri vardır. Zaman zaman insan bedeninde meydana gelen
küçük bir çizik veya kesik sonucunda, derinin hemen altında bulunan
bu boruların içinde akan kan dışarı sızar. Normal şartlarda olması
gereken, vücuttaki bütün kanın -tıpkı dibinde delik açılmış bir
su şişesi gibi- bu delikten dışarı akması ve küçük bir çiziğin bile
insanı kan kaybından öldürmesidir. Ancak böyle bir durum -hastalık
halleri hariç- hiçbir zaman yaşanmaz. Söz konusu deliğin etrafında
kan pıhtılaşmaya başlar ve deliği adeta bir tıpa gibi tıkar. Bu
durum, dibi delinen bir şişenin içindeki suyun, dışarı akmamak için
deliği onarmasına ve sertleşerek deliği tıkamasına benzer.
Bu, kuşkusuz büyük bir mucizedir. Kanın bu özelliği dünyadaki her
insanın hayatının kurtulmasına vesile olmaktadır. Aksi takdirde
çok küçük bir yara bile insanların ölümüne neden olacaktır. Peki
bu büyük mucize nasıl gerçekleşir? Kan nasıl pıhtılaşır? Bu sorunun
cevabı incelendiğinde çok açık bir yaratılış mucizesi ortaya çıkar.
Kan hücrelerinin görev bilinci
Pıhtılaşma olayı, tıpkı otoyolda meydana gelen bir kazaya acil
çağrılarla yetişen devriye ve ambulansların ilk yardımlarını anımsatan
bir olaydır. Vücudun herhangi bir bölgesinde bir kanama olduğunda,
ilk yardım trombosit adı verilen kan plakçıklarından gelir. "Von
Willebrand" isminde bir protein ise, kaza yerini işaret ederek yardım
isteyen bir trafik polisi gibi, trombositleri gördüğünde önlerini
keser ve olay yerinde durmalarını sağlar.
Olay yerine gelen ilk trombosit, tıpkı telsizle yardım ister gibi,
özel bir madde salgılayarak, diğer ekipleri olay yerine çağırır.
Dikkat edilirse gözle görülemeyen bir hücre ortada bir problem olduğunu
anlamakta ve diğer mekanizmalarla haberleşebilmektedir. Diğer ekipler
kendilerine gelen mesajı anlamakta ve kendilerinden isteneni yapmaktadırlar.
Pıhtının oluşması
Bu arada, vücutta yer alan 20'ye yakın enzim biraraya gelerek yaranın
üzerinde trombin adında bir protein üretmeye başlar. Bu enzimlerden
tek bir tanesinin olmaması sistemin işlememesi ve insanın hayatını
kaybetmesi anlamına gelmektedir. Ancak herşey planlanmış ve sistem
kusursuz bir şekilde kurulmuştur.
Trombin sadece açık yaranın olduğu yerde üretilir. Bu, olay yerinde
bulunan ilk yardım ekibinin, hasta için gereken ilacı olay yerinde
imal etmeleri gibi bir olaydır. Üstelik bu üretim tam ihtiyaç kadar
olmalıdır. Ayrıca bu proteinin üretimi tam zamanında başlamalı ve
tam zamanında durdurulmalıdır. Başlama ve durdurma emrini trombini
üreten enzimler kendi aralarında verirler.
Yeteri kadar protein üretildikten sonra fibrinojen adında iplikçikler
oluşturulur. Bu iplikçiklerin çok önemli bir görevi vardır: Kanın
üzerinde bir ağ oluştururlar ve gelen trombositler bu ağa takılarak
birikir. Bu birikim yoğunlaştığında ise kanın dışarı akışı durur.
Yara tamamen iyileştiğinde ise kan pıhtısı yine benzer işlemlerle
çözülür. (Harun Yahya, İnsan
Mucizesi)
Şimdi biraz durup düşünelim: Burada bahsedilen enzimler, proteinler,
cansız, şuursuz, kör atomların farklı şekillerde dizilmelerinden
oluşmuş yapılardır. Bunların her biri, yaralanma olayının en başından
beri bir görev üstlenerek, en acil şekilde akan kanı durdurmak için
organize olurlar, ilaç üretir gibi gerekli proteinleri üretirler,
yardım için diğerlerine haber gönderirler, diğerleri haberin mahiyetini
anlayıp derhal olay yerine gelir ve her biri görevini eksiksizce
yerine getirir.
Eğer bu hayati sistemde bir aksaklık olsaydı ne olurdu düşünelim:
Yara olmadığı halde kan birdenbire pıhtılaşmaya başlasaydı ya da
yaranın etrafında oluşan pıhtı bulunduğu yerden ayrılsaydı veya
pıhtılaşmada rol alan proteinler arasındaki haberleşmede aksaklıklar
olsaydı… Bunlardan herhangi birinin olması durumunda kalp, akciğer
veya beyin gibi hayati organlara giden yollarda tıkanma, kan kaybından
ölme gibi durumlarla karşılaşırdık.
Kanın pıhtılaşması denince, sadece gözle görülür yaralardaki pıhtılaşma
akla gelmemelidir. Bacağınızı masanın kenarına ya da salonun ortasındaki
sehpaya çarptığınızda çok sayıda kılcal damarınız parçalanır. Bu
durum iç kanamalara yol açar, ancak pıhtılaşma sistemi sayesinde
kanama hemen durur ve arkasından tamir işlemi başlar.
Pıhtılaşma sistemi olmasaydı ne olurdu? Hemofili olarak nitelendirilen
hastalık ortaya çıkardı. Hemofili rahatsızlığı olan kişilerin en
ufak bir darbeden bile korunmaları gerekir. Çünkü özellikle hastalığın
ileri aşamalarında çok ufak bir kanama bile durdurulamaz. Bu da
hastanın kan kaybından ölümüne neden olur.
Böyle bir sistemin, canlı vücudunda tesadüfen oluşması kesinlikle
imkansızdır. Her detayı ayrı bir plan ve hesap ürünü olan bu sistem,
Allah'ın sonsuz ilminin, aklının ve gücünün göstergelerinden biridir.
Bir Kuran ayetinde şöyle buyurulmaktadır:
"Yaratan, hiç yaratmayan gibi midir? Artık öğüt alıp-düşünmez
misiniz?" (Nahl Suresi, 17)
|