Evrimcilere önerilen fıçı deneyi:
Evrimcilerin hayal ürünü iddialarına göre, Büyük Patlama'nın ardından
her nasılsa içlerinde çok hassas dengede kuvvetler bulunan atomlar
kendi kendilerini(!) var etmişlerdir. Rastgele yayılan atomların
bir kısmı, tesadüf(!) eseri buluşarak uzaydaki yıldızları, gezegenleri
oluştururken bir kısmı da dünyayı oluşturmuştur. Dünyayı oluşturan
atomlardan bir kısmı ilk başta taşı toprağı oluştururken, daha sonra
birdenbire canlıları oluşturmaya karar vermişlerdir(!). Bu atomlar
ilk olarak kompleks yapıya sahip olan hücrelere dönüşmüş sonra da
ikiye bölünerek çoğalmış ve konuşmaya, duymaya başlamışlardır. Ardından
bu atomlar üniversite profesörlerine dönüşerek elektron mikroskopları
altında kendilerini inceleyip 'tesadüfen meydana geldiklerini' iddia
etmişlerdir. Diğer birtakım atomlar da biraraya gelerek köprüler,
gökdelenler inşa eden mühendisleri, bir kısmı da uyduları, uzay
araçlarını, uçakları imal etmişlerdir. Karbon, magnezyum, fosfor,
potasyum, demir gibi atomlar biraraya gelerek kapkara bir kütle
oluşturacaklarına, olağanüstü komplekslikte ve sırları hala tam
olarak keşfedilememiş olan mükemmel beyinleri oluşturmuşlardır.
Bu beyinler hiçbir teknoloji ile ulaşılamamış mükemmel netlikte
3 boyutlu görüntüler görmeye başlamışlardır. (Harun Yahya, Evrimcilere
Net Cevap)
 
Böyle bir şeyin asla gerçekleşemeyeceğini göstermek için şöyle
bir deney düzenleyelim: Evrimciler, bir fıçının içerisine canlılığı
oluşturan tüm elementlerin atomlarından istedikleri miktarlarda
koysunlar. Evrimci bilim adamları canlılığın oluşumu için neyi gerekli
görüyorlarsa, onları da bu fıçının içine doldursunlar ve beklemeye
başlasınlar. 100 sene, 1000 sene beklesinler, gerekirse babadan
oğula miras bırakarak 100 milyon sene beklesinler, istedikleri gibi
ısıtsınlar, çalkalasınlar... Ne kadar zaman beklerlerse beklesinler
bu fıçıdan bir 'profesör' çıkamaz. Bu fıçıdan tek bir canlı dahi
çıkamaz; kuşlar, balıklar, kelebekler, filler, güller, portakallar,
karıncalar hatta tek bir sivrisinek dahi çıkamaz. Cansız maddelerin
milyarlarca tanesi de biraraya gelse, kendi kendine canlanamaz,
şuur sahibi olamaz.
Behe: Darwinizm yaşamı açıklayamaz
Bu bilimsel gerçekten Amerikalı biyolog Michael Behe, ünlü Darwin'in
Kara Kutusu adlı kitabında şöyle bahsetmektedir:
"Bilim, yaşamın kimyasının nasıl şekillendiğini anlayabilmek için
oldukça büyük atılımlar yapmıştır. Fakat biyolojik sistemlerin moleküler
seviyedeki hassas düzeni ve karmaşıklığı, bunların kökenlerinin
açıklanması konusunda bilimi felce uğratmıştır. Bu nedenle kompleks
biyomoleküler sistemlerden herhangi birinin başlangıcı hakkında
bir araştırma girişimi olmamıştır. Pek çok bilim adamı kendilerine
fazlaca güvenerek, açıklamaların çoktan ellerinde olduğunu öne sürmüştür.
Veya çok yakında bu açıklamalara ulaşacaklarını söylemişler, fakat
profesyonel bilim literatüründe iddialarına destek bulamamışlardır.
Daha önemlisi, sistemlerin kendi yapıları incelendiğinde, yaşam
mekanizmalarının Darwinci bir yaklaşımla asla açıklanamayacağı ortadadır."
Nasıl ki tüm evren yoktan yaratıldıysa, canlı varlıklar da yoktan
yaratılmıştır. Yalnızca sonsuz kudret, sonsuz akıl ve sonsuz ilim
sahibi Allah'ın gücü bunları gerçekleştirmeye kadirdir. Bir ayette
şöyle buyrulmaktadır:
"Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri
ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın
kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi
buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun, yaratmak da, emir
de (yalnızca) O'nundur. Alemlerin Rabbi olan Allah ne yücedir."
(Araf Suresi, 54)
|