İnsanlar ve diğer birçok
canlı, miyoglobin miktarlarının yani zengin oksijen depolarının
derin dalıcılar kadar fazla olmamasından dolayı, bir defada aldıkları
nefesle su altında çok fazla dayanamazlar. Derin dalıcılar ise,
birer dalış bilgisayarı gibidirler, her dalgıcın yapması gerektiği
gibi dalış tablolarına uyarlar.
Bunun dışında maksimum derinliği belirleyen
bir başka faktör de basınçtır. Basınç, dalgıçların bir numaralı
problemidir. Genel olarak yukarıya çıkarken vücuttaki havanın oksijeni
harcanır, ama çözülmüş nitrojen kullanılmaz. Çözülmüş nitrojen damarlarda
ve dokularda kabarcık oluşturabilir. Derin dalıcı hayvanların, (gerek
kuş, gerek memelilerin) akciğerlerinde taşıdıkları hava, daldıkları
derinlikler ve dalış süreleri, kanda ve dokularda yüksek konsantrasyonlarda
nitrojenin çözülmesine neden olur. Fakat bu duruma karşı da dayanıklıdırlar.
70-80 metre derinliğe ulaşmış bir memelinin akciğerleri basınç nedeni
ile katlanarak kapanır, değişim yapamaz ve akciğer fonksiyonu sona
erer. Bu, tekrar yukarı çıkana kadar öyle devam eder. Dalıcı kuşların
basınç karşısındaki mekanizmaları tam olarak anlaşılamamıştır. Adelie
ve Gentoo penguenleri üzerinde yapılan bir araştırmada akciğerlerde
alışverişin dalış boyunca devam ettiği, oksijenin tüketildiği ve
dekomprasyon için yeterli olan nitrojen seviyesine ulaşıldığı bulunmuştur.
Balinalar Nasıl 1000 Metre Dalar?
Balinalar
ise dalmadan önce hızlı bir şekilde nefes alır. Bunun sonucu olarak
özel kapaklar, akciğerdeki hava yollarını kapatır. Kalp atışları
ve metabolizmaları yavaşlar, oksijen tüketimi ve karbondioksit üretimi
en aza iner. 1000 metre derinliğe indiklerinde insanların çok düşük
derinliklerde nefessiz kalmaktan dolayı yaşayabileceği panik hali
oluşmaz. Beyinde solunum sistemini medulla oblangata adı verilen
bölüm kontrol eder ve kandaki karbondioksit miktarı ile doğrudan
bağlantılıdır. Balinalarda beynin bu bölümünün karbondioksite çok
az duyarlı olduğu bulunmuştur, bir de oksijen tüketimini ve karbondioksit
üretimini çok azalttıkları için oldukça dayanıklıdırlar ve dikkatlerini
avlarına harcarlar.
Şimdi anlattıklarımızdan yola çıkarak kendimize birkaç soru yöneltelim:
Bu canlılar sudan gelen kuvvetlere karşı uygun mekanizmalar geliştirmeyi
nasıl başarmışlardır? Derin dalıcılardaki miyoglobin miktarı neden
karadaki canlılardan on kat daha fazladır? Bu proteini çoğaltmayı
ve hayatta kalmayı kendileri mi akletmişlerdir?
Şüphesiz bu soruları daha da çoğaltabiliriz, fakat hepsinin cevabı
aslında tek bir sonuca varır: Bu canlıların metabolizmasında açıkça
görülen bir tasarım hakimdir ve bu kusursuz tasarımın tek bir sahibi
vardır; o da her şeyi yoktan var eden Yüce Rabbimizdir. Allah, denizin
derinliklerine kadar uzanan bu canlılarda sonsuz ilmini ve üstün
yaratışını tecelli ettirmiştir.
|