Elde
edebileceğimiz tek şey kokudur. Gelişmiş bir laboratuvarda uzun
işlemler sonucunda bir meyvenin kokusuna ulaşabiliriz. Nitekim parfümler
bu şekilde elde edilir. Ancak parfümler de aslında tümüyle yapay
değildirler; tüm parfümler çeşitli güzel kokulu bitkilerin özlerinden
yararlanılarak yapılır. İnsanoğlu, elindeki tüm akıl ve teknolojiye
karşın, bitkilerin ya da ağaçların sahip olduğu güzel koku üretme
yeteneğine sahip değildir. Dolayısıyla, bir meyve ağacında ya da
herhangi bir bitkide, insanoğlunun ulaşamayacağı kadar yüksek bir
akıl, bilgi ve teknoloji vardır. Bu şaşırtıcı durumun ise tek bir
açıklaması vardır: Ağaçlar, mükemmel ve üstün bir akıl, sonsuz bilgi
ve yeteneğe sahip bir Yaratıcı tarafından özel olarak tasarlanmışlardır.
Ağaçların görevleri insanlara meyve sunmaktır ve bu zor işi tarihin
başından bu yana büyük bir başarı ile yerine getirmektedirler. Kötü
bir tadı olan, kahverengi toprağın içinden dünyanın en lezzetli
ve güzel kokulu yiyeceklerini çıkarır. Çünkü Allah, ağaçları o iş
için yaratmıştır. Ayetlerde şöyle buyrulur;
“Ölü toprak kendileri için bir ayettir; Biz onu
dirilttik, ondan taneler çıkarttık, böylelikle ondan yemektedirler.
Biz, orada hurmalıklardan ve üzüm-bağlarından bahçeler kıldık
ve içlerinde pınarlar fışkırttık. Onun ürünlerinden ve kendi ellerinin
yaptıklarından yemeleri için. Yine de şükretmiyorlar mı?” (Yasin
Suresi, 33-35)
İnkarcılar doğadaki tüm canlıları evrim teorisi ile açıklamaya
çalışırlar. Bir evrimciye nasıl olup da ağaçların böylesine bir
akla ve yeteneğe sahip olduklarını, neden insanlar için besin ürettiklerini
sorarsanız, size yalnızca "tesadüfen böyle olmuş" cevabını
verecektir. Oysa hiçbir tesadüf lezzet kavramını bilemez, insanın
hoşuna gidecek lezzetlerin ne olduğunu bilemez, hiçbir tesadüf insanın
hoşuna giden kokuları üretemez. Hiçbir tesadüf insan vücuduna mevsimlere
uygun vitamin vermeyi düşünemez, bunu sağlayacak sistemleri ayarlayamaz.
Tesadüfler her zaman hata ve karmaşa doğurur. Bunu bir örnekle
açıklayabiliriz. Tesadüfen güzel koku elde etmek için bir deney
yaptığımızı düşünelim. Büyük bir kabın içine toprak dolduralım.
Bu toprağa doğadaki çeşitli "malzeme"lerden eklemeler
yapalım; mineraller, hayvan artıkları, bitki parçacıkları gibi.
Bunun üzerine de çeşitli kimyasal karışımlar dökelim. Kabı kapatıp
bekleyelim. Birkaç gün sonra kabı açtığınızda kesinlikle hayatınızda
duyduğunuz en kötü kokulardan birisiyle karşılaşırsınız. Bu deneyin
ne kadar farklı versiyonlarını denerseniz deneyin, hep birbirinden
kötü kokular elde edersiniz.
Güzellik, estetik ve temizlik kendiliğinden oluşmazlar. Ancak bir
akıl sayesinde oluşurlar; özel olarak var edilmeleri gerekir. Bu
olayın şu yönünü de düşünebiliriz; eğer tüm besinler bizim tam istediğimiz
gibi olsa, ancak sindirim sistemimiz "tesadüfen" oluşmuş
olsaydı, yine büyük bir sıkıntı içinde yaşayacaktık. Örneğin "tesadüfen"
oluşan bir dilin tad alma özelliği olmayacaktı ve biz, en lezzetli
yiyeceği yemekle tahta kemirmek arasında hiçbir fark hissedemeyecektik.
Ancak böyle bir şey olmaz, yiyecekler ve sindirim sistemimiz mükemmel
bir uyuma sahiptirler. Burada anlatılanlar Allah'ın rahmetinin ve
şefkatinin delillerindendir..
Allah'ın isimlerinden biri "Rezzak", yani rızık verendir
ve hepsi ayrı birer mükemmellikte yaratılmış olan tüm rızıkları
bize veren de O'dur. Buna karşı insanın ne yapması gerektiği Kuran'da
şöyle belirtilir:
“... Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin...”
(Sebe Suresi, 15)
|