Amazon Havzası'nın bir bölgesinde, bir gün içinde,
440 tür kelebek toplanabilir. (M. Encarta Encyclopedia 2001 Deluxe
Edition CD, “Amazonian Biodiversity”) Tek bir ağacın üzerinde 43
ayrı karınca türü; 650 farklı böcek türü görülebilir. Yine bu bölgedeki
bir kilometre karelik ormanlık alanda yüzlerce tür kuşa rastlamak
mümkündür. Borneo'da 10 ağaçtan örnek alındığında, 2.800'den fazla
eklem bacaklı hayvan türü bulunabilir. Tropikal ormanlarda yaşadığı
tahmin edilen böcek türü sayısı milyonlarcadır.
Dikkat edin. Yukarıda bahsedilen sayılar belirli bir ortamdaki
canlıların toplam sayısı değildir; canlı türlerinin sayısıdır. Bu
muazzam sayılara ek olarak insanda hayranlık uyandıran diğer bir
olgu da, yağmur ormanlarındaki kimi uzmanlara göre milyonlarca,
kimilerine göre on milyonlarca canlı türünün mükemmel bir uyum ve
iş birliği içinde yaşamasıdır. (Harun Yahya, Düşünen
İnsanlar İçin)
Genellikle yağmur ormanları toprağının zengin ve verimli olduğu
sanılır. Ancak bu kanaatin doğru olmadığı kısa bir zaman önce anlaşılmıştır.
Bu ormanların toprağı diğer ormanlarınkine kıyasla besin açısından
fakirdir. (M. Encarta Encyclopedia 2001 CD, “Environment, Tropical
Forest) Nasıl olup da fakir topraktan çok zengin bitki çeşitliliği
çıktığı sorusuna gelince, bunun yanıtı yağmur ormanı ekosisteminin
kusursuz tasarımındadır.
Tropikal ormanlardaki canlı çeşitliliği, bir bütün halinde ve karşılıklı
hassas dengelere dayalı olarak yaratılmıştır. Örneğin, yağmur ormanının
tabanında yaşayan mikroskobik canlıları, minik böcekleri ve mantarları
ele alalım. Bunlar dev ağaçlar ve küçüklü büyüklü hayvanlara kıyasla
oldukça küçük boyutlardadır; ancak önemli görevler üstlenirler:
Ormanın temizliğinden ve toprağın verimli duruma getirilmesinden
sorumludurlar. Ağaçlardan düşen yaprak ve dalları, ölü hayvanları
değerlendirerek ekosisteme geri kazandırırlar. Böylece hiçbir şey
israf edilmez. Profesör Edward Wilson bu mekanizmanın önemini şöyle
anlatır: "Yaprakkesenler ve diğer karınca türleri, bakteriler,
mantarlar, termitler ve akarlarla birlikte ölü bitkilerin çoğunu
işler ve besleyici maddeleri bitkilere geri döndürerek büyük tropik
ormanları hayatta tutar." (Doğanın Gizli Bahçesi, Tübitak Popüler
Bilim Kitapları, 2000 s. 134)
Yağmur ormanlarında kaç milyon canlı türü yaşadığını hala bilmiyoruz.
Ancak şunu çok iyi biliyoruz: Bu ekosistemlerdeki her türün görevi
ve önemi farklıdır ve milyonlarca tür mükemmel bir uyum içinde yaşamaktadır.
Bu gerçek, Bilim ve Teknik dergisinde Amazon'daki yağmur ormanlarının
anlatıldığı bir makalede şöyle dile getirilir:
"Amazon Havzası'ndaki bu karmaşık ekosistemde türlerin sürekliliği
birbirlerinin yaşamına sıkı sıkıya bağlıdır. Bitki ya da hayvan
olsun, her bir tür, bu milyon parçalı sistemin küçük bir bölümüne
katkıda bulunur. Ağaçların, ağaçlardaki epifitlerin (toprakta
köklenmeye gereksinim duymayan bitkiler) ve mantarların, maymunların,
vampir yarasaların, kartalların, papağanların, ırmaktaki timsahların,
piranhaların ve nilüferlerin, gözle görülmeyen mikroorganizmaların,
içinde yaşadıkları bu dev ekosisteme hepsinin farklı katkıları
vardır. Burada çok hassas dengeler söz konusudur. Yağmur ormanı
tüm bu türlerle birlikte var olur. Tek bir türün bile ortadan
kalkması birçok dengeyi bozar." (Çağlar Sunay, Bilim ve Teknik
Nisan 1999, s.75)
Ormandaki bazı türler arasında öyle bir uyum vardır ki, biri olmadan
diğeri de yaşayamayacak kadar birbirlerine bağımlıdırlar. Yağmur
ormanındaki ağaçların %90'ı tohumlarını yaymak için hayvanlara ihtiyaç
duyarlar. Diğer taraftan, böcek larvaları, tırtıllar, kuşlar ve
diğer hayvanlar da bu ağaçların tohumlarıyla beslenirler. Örneğin,
incir ağacı türleri ile incir sineği türleri birbirlerine öylesine
bağımlıdırlar ki, ayrı olarak soylarını devam ettiremezler. İncir
sinekleri olmasa incir ağaçları kendi kendilerini dölleyemezler;
incir ağaçları olmasa incir sinekleri doğal yaşam alanlarından yoksun
kalırlar. Tropikal bölgelerdeki 900'den fazla incir türünün her
biri için farklı bir tür incir sineği bulunur.
Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek gerekir: İncir sineğinin
vücut ve ağız yapısı ile çiçeğin yapısı ve üreme organları; böceğin
uçuş programı ile çiçeğin açış zamanlaması gibi özellikler tam bir
uygunluk içindedir. Türler arasındaki bu bire bir uyumu açıklamak
ise, Darwinizm için her zaman dev bir sorun olmuştur. Bu olgunun
tek bir açıklaması vardır: Bitkiler ve hayvanlar arasındaki uyum,
eşsiz bir tasarımın sonucudur. Bu sistemin zaman içinde küçük değişimlerle,
evrimin şuursuz mekanizmalarıyla gelişme ihtimali yoktur. Örneğin,
Xanthopan morganii adlı bir kelebek türü ve bir tür Madagaskar orkidesi
arasındaki uyumlu beraberliği inceleyelim. Bu kelebek nektar toplarken
30-35 cm uzunluğundaki hortumunu bu orkidenin yaklaşık 30 cm derinliğindeki
çiçeğinin içine doğru uzatır ve onun döllenmesini sağlar. Çiçeğin
derinliğindeki yumurtanın döllenmesi için, bu orkide, bu uzunlukta
hortumu olan bir böceğe ihtiyaç duymaktadır; yani her iki türün
birbirleriyle uyum içinde olmaları zorunludur. Evrimciler bu durum
karşısında çıkmazdadırlar. Çünkü birbirinden ayrı olan bu iki türün,
birbirlerine paralel bir "evrim süreci"ni hem de eş zamanlı
bir şekilde geçirmeleri mümkün değildir.
Bunu şöyle açıklayalım: Madagaskar orkidesinin ve sözkonusu Xanthopan
morganii türü kelebeğin çok daha kısa bir boya ve hortuma sahip
olan atalarının bulunduğunu varsayalım. (Evrim teorisine göre, bu
varsayımdan yola çıkmak gerekir.) Bu durumda, her iki türün de birbirleriyle
eş zamanlı olarak uzamaları, bunun için kelebeğin ve orkidenin eş
zamanlı olarak hortum veya kanal boylarını uzatan mutasyonlara maruz
kalmaları, bu mutasyonların bu canlılarda (hiç örneği görülmemiş
bir şekilde) sadece yararlı bir değişiklik yapması; mutasyona uğrayan
bireylerin aynı yerde ve yanyana bulunmaları; birbirleri ile temasa
geçmeleri; diğer mutasyona uğramamış bireylere göre daha avantajlı
olup çoğalmaları ve bu sözde mutasyon-seleksiyon sürecinin milyonlarca
yıl boyunca hep tesadüfen "hatasız" olarak devam etmesi
gerekir.
Buna inanmak, bir kilit ile onu açacak olan anahtarın ayrı ayrı
ve birbirlerine uyumlu bir biçimde "tesadüfen" oluştuklarına
inanmak gibidir. Oysa, açıktır ki, buradaki bilinçli tasarım, en
ince detayına kadar alemlerin Rabbi olan Allah'a aittir.
“ Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında,
gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler
ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle
yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında,
rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları
evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler
vardır.“ (Bakara Suresi, 164)
|