Prof. Michael Denton, bu
konu hakkında şu yorumu yapar: “Eğer havanın yoğunluğu ya da durgunluğu
biraz daha fazla olsaydı, hava direnci çok büyük oranlara çıkacaktı
ve hava soluyan bir canlıya ihtiyaç duyduğu oksijen oranını sağlayacak
bir solunum sistemi tasarlamak imkansız hale gelecekti...
Muhtemel atmosfer basınçları ile muhtemel oksijen oranlarını karşılaştırarak
"hayat için uygun" bir rakamsal değer aradığımızda, çok
sınırlı bir aralıkla karşılaşırız. Hayat için gerekli olan çok fazla
şartın hepsinin bu küçük aralıkta gerçekleşmesi ve atmosferin de
bu aralıkta olması elbette ki çok olağanüstü bir uyumdur.”
Havanın yoğunluğu deniz seviyesinde, litre
başına bir gram civarındadır. Havanın, deniz yüzeyindeki akışkanlığı
ise, suyun elli katı kadardır. Herhangi bir değer gibi görünen bu
rakamlar, gerçekte insan yaşamı için hayati önem taşımaktadır. Çünkü
hava soluyan canlıların var olabilmesi için, atmosferin genel karakteristik
özelliklerinin -yoğunluğu, akışkanlığı, basıncı vs.- şu anda sahip
oldukları değerlerle aynı olmak zorundadır.
Nefes alırken ciğerlerimiz "hava direnci" adı verilen
bir güce karşı enerji kullanırlar. Hava direnci, havanın harekete
karşı gösterdiği durgunluk eğilimidir. Ancak bu direnç, atmosferin
özellikleri sayesinde çok zayıftır ve ciğerlerimiz kolaylıkla havayı
içeri çekip dışarı itebilirler. Bu direncin biraz artması ise, ciğerlerimizin
zorlanmaya başlamasına neden olacaktır. Buradaki mantık şöyle bir
örnekle açıklanabilir: Bir enjektörün iğnesinden su çekmek kolaydır,
ama aynı iğneyle bal çekmek çok daha zordur, çünkü bal sudan daha
az akışkanlığa ve daha yüksek bir yoğunluğa sahiptir.
Atmosferin yoğunluk, akışkanlık, basınç gibi değerleri biraz farklılaşacak
olsa, nefes almak bizim için bir enjektöre bal çekmek gibi zorlaşacaktır.
Bu durum karşısında "o zaman enjektörün iğnesi kalınlaşabilir"
diye düşünmek, yani akciğer kanallarının genişletilmesinden bahsetmek
ise yanlıştır, çünkü o zaman ciğerlerde bulunan ve çok geniş yüzey
alanına sahip olan küçük kanalcıklar iptal olacaktır. Bu durumda
ise, ciğerlerin hava ile temas eden alanı çok küçülmekte ve ciğerler
vücut için gerekli olan oksijeni alabilecek yapıdan uzaklaşmaktadır.
Havanın yoğunluk, akışkanlık, basınç gibi değerlerinin mutlaka belirli
bir aralık içinde olması şarttır. Bugün soluduğumuz havanın sahip
olduğu değerler ise, tam bu dar aralığın içindedir.
Mavi renk
Atmosferin rakamsal değerleri sadece bizim solunumumuz için değil,
mavi gezegenin "mavi" olarak kalması için de önemlidir.
Eğer atmosfer basıncı şu anki değerinden beşte bir kadar azalsa,
denizlerdeki buharlaşma oranı çok fazla yükselecekti. Atmosferde
çok yüksek oranlara varacak olan su buharı, tüm Dünya üzerinde bir
"sera etkisi" oluşturarak gezegenin ısısını aşırı derecede
yükseltecekti. Eğer atmosfer basıncı şu anki değerinden bir kat
daha fazla olsa, bu kez de atmosferdeki su buharı oranı büyük ölçüde
azalacak ve Dünya üzerindeki karaların tamamına yakını çöl haline
gelecekti.
Ancak bu ihtimallerin hiçbiri gerçekleşmez, çünkü
Allah Dünya'yı, Güneş Sistemi'ni ve onun içinde bulunduğu evreni
kusursuz bir yaratılışla var etmiştir. Dünya üzerindeki tüm dengeleri
bizim yaşamımızı sürdürebileceğimiz gibi birbiriyle uyum içinde
yaratmıştır. Allah'ın bu kusursuz yaratışı Kuran'da haber verilmektedir.
Buna karşılık insanların da akıllarını kullanarak bu örnekler üzerinde
düşünüp Allah'ın yaratışını takdir etmeleri gerektiği de şöyle bildirilmektedir:
“Allah O'dur ki, gökleri dayanak
olmaksızın yükseltti; onları görmektesiniz. Sonra arşa istiva
etti ve güneş ile aya boyun eğdirdi, her biri adı konulmuş bir
süreye kadar akıp gitmektedirler. Her işi evirip düzenler, ayetleri
birer birer açıklar. Umulur ki, Rabbinize kavuşacağınıza kesin
bilgiyle inanırsınız. Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz-dağlar
ve ırmaklar kılandır. Orada ürünlerin her birinden ikişer çift
yaratmıştır; geceyi gündüze bürümektedir. Şüphesiz bunlarda düşünen
bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. Yeryüzünde birbirine
yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve
çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır;
ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün
kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için
gerçekten ayetler vardır.” (Rad Suresi, 2-4)
|