

 
Vücudun Sağlam Zırhı: Deri
İnsan vücudu, kendisini saran mükemmel bir zırh ile kuşatılmıştır.
Bu zırh yumuşak dokusundan beklenmeyecek kadar sağlam ve koruyucu,
rahatça hareket etmemizi sağlayacak kadar da esnektir. Bu üstün
özelliklere sahip zırh derimizdir.
Deri yokluğu halinde insanın yaşamını sürdürmesini engelleyecek
kadar hayati bir dokudur. Olmaması bir yana derinin bir bölümünün
tahrip olması bile ciddi bir su kaybına sebep olacağından insanın
hayatını yitirmesine yol açar.
Vücut Isısını Dengede Tutar
Birçok tabakadan oluşan, içinde algılayıcı sinirler, dolaşım kanalları,
havalandırma sistemleri, ısı ve nem ayarlayıcıları bulunan deri,
kompleks bir organdır. Derinin en önemli özelliği, sağlamlık ve
esneklik gibi iki ayrı niteliği birden taşımasıdır. Derinin bu özellikleri
insanlara pek çok yarar getirir. Gerektiğinde serinlememizi veya
ısınmamızı sağlayan deri bu işlemleri bizim bilmediğimiz başka yöntemler
kullanarak da gerçekleştirmektedir. Örneğin; vücut ısısı arttığında
alt derideki kılcal damarlar genişleyerek gereğinden fazla sıcak
olan kanın vücudun nispeten daha serin olan dış kısmından geçmesini
ve ısının dışarıya verilmesini sağlar. Böylece vücudun iç ısısında
kısmi bir düşüş olur. Soğuk havalarda ise ter bezlerinin çalışması
yavaşlar ve kan damarları daralır. Böylece deri altında kan dolaşımı
azaltılır. Bu sayede vücut ısısının dışarı kaçması mümkün olduğunca
engellenir
Üst derinin her iki tarafı da su geçirmez bir yapıya sahiptir.
Dışardan vücuda ya da vücuttan dışarı su geçmez. Derinin bu özelliği
sayesinde vücudumuza dışarıdan girebilecek nem nedeniyle vücuttaki
su miktarının gerektiğinden fazla artması ya da su kaybıyla vücut
dengesinin bozulması engellenmiş olur.
Dayanıklı ve Esnektir
Deri ilk bakışta dayanaksız görünse de vücuda dışardan gelebilecek
yırtılma, aşınma vs gibi olumsuz etkilere karşı oldukça dayanıklıdır.
Daha sert ve kalın olması halinde koruyucu özelliğinin artacağını
düşünmek ise yanıltıcıdır. Çünkü daha kalın ve sert bir deri, hareket
yeteneğini çok büyük ölçüde kısıtlayacaktır.
Üst derinin en altında yaşayan bir hücre 'melanin' adı verilen
bir renk maddesi üretir. Deriye rengini veren bu madde, deriye güneşten
gelen ultraviyole ışınlarının zararlı etkilerinden korur. Deri yaşadığımız
ortamın şartlarını sürekli olarak yoklayan, vücudumuzun en geniş
organıdır. Birçok organın yapay olarak üretilmesi ve insan hayatının
devamının sağlanması mümkündür ancak deri olmadan bir insanın yaşaması
mümkün değildir. Çünkü insan vücudunun en hayati sıvısı olan suyun,
deri olmadan vücutta tutulması mümkün değildir. Çok düşük miktarlardaki
su kaybı dahi insanın ölmesine neden olabilmektedir. Nitekim ileri
derecedeki yanık vakalarının ölümle sonuçlanmasının nedeni de derinin
önemli bir kısmının yok olması sonucunda vücudun su kaybetmesidir.
Alemleri yaratan Allah deriyi insan vücudunu kuşatan mükemmel bir
zırh olarak yaratmıştır. Ancak Rabbimiz bu zırhın beklenmedik bir
darbe ile yırtılması veya aşınması durumunda da insanların güvende
olacağı başka bir güvenlik sistemi yaratmıştır: PIHTILAŞMA
İlk Yardım Servisi: Kanın Pıhtılaşması
Bir yerimiz kesildiğinde hiç telaşa kapılmayız, çünkü zaman içinde
kanamanın duracağını biliriz. Kanayan yerde bir pıhtı oluşacak,
bu pıhtı zamanla sertleşecek ve yara iyileşecektir. Sık sık yaşanan
bir şey olduğu için pıhtılaşma sıradan bir şey olarak görülmektedir.
Oysa, biyokimyacıların yaptıkları araştırmalar bunun oldukça karmaşık
bir sistemin işlemesiyle meydana geldiğini ortaya çıkarmıştır. Bu
sistemin parçalarından herhangi birinin eksilmesi veya zarar görmesi
sistemi işlemez hale getirecektir.
Bir kanamanın ardından, kan doğru yerde, doğru zamanda pıhtılaşmalı
ve şartlar normale döndüğünde bu pıhtı ortadan kalkmalıdır. Herşeyin
normal işlemesi için sistem en küçük ayrıntıya varana dek kusursuz
bir biçimde çalışmalıdır. (Harun Yahya, İnsan
Mucizesi)
Kanama esnasında insanın kan kaybından ölmemesi için oluşacak
pıhtının gecikmemesi gerekir. Ayrıca, pıhtının yaranın üzerinde
boylu boyunca oluşması ve en önemlisi de sadece yaranın üzerinde
kalması gereklidir. Pıhtılaşmanın vücuda yayılması durumda ise insanın
tüm kanı pıhtılaşıp sertleşir ve ölüme neden olur. Bu nedenle kanın
pıhtılaşması sıkı bir denetim altında olmalı ve pıhtı doğru zamanda
doğru yerde oluşmalıdır.
İç Kanamalarda Pıhtılaşma
Kanın pıhtılaşması, sadece gözle görülür yaralar için değil, bedenimizde
her gün sürekli gerçekleşen kılcal damar parçalanmalarının tamiri
için de çok önemlidir. Biz fark etmeyiz ama gerçekte gün boyunca
sürekli küçük iç kanamalar geçiririz. Kolumuzu kapının kenarına
çarptığımızda ya da bir koltuğa sertçe oturduğumuzda, yüzlerce küçük
kılcal damarımız parçalanır. Bu parçalanma sonucunda oluşan iç kanama,
pıhtılaşma sistemi sayesinde hemen durdurulur, daha sonra da vücut
aynı kılcal damarları yeniden inşa eder. Eğer çarpma biraz şiddetliyse,
pıhtılaşma öncesindeki iç kanama biraz daha şiddetli olur ve bu
yüzden çarptığımız yerde bir "morluk" oluşur.
Kandaki pıhtılaşma sisteminden mahrum olan bir insanın, hayatı
boyunca en ufak bir darbeden korunması ve adeta pamuk içinde yaşaması
gerekir. Nitekim kanları pıhtılaşmayan ileri derecede "hemofili"
hastaları, genellikle fazla uzun yaşayamazlar. Yolda yürürken tökezleyip
düşmeyle oluşan bir iç kanama bile, hayatlarını sona erdirmek için
yeterlidir.
Bu gerçekler karşısında her insanın kendi bedenindeki yaratılış
mucizeleri üzerinde düşünmesi ve bu bedeni kusursuzca yaratmış olan
Allah'a şükretmesi gerekir. Bizim tek bir sistemini, hatta tek bir
hücresini dahi üretmekten aciz olduğumuz bu beden, Allah'ın bizlere
bir lütfudur. Allah insanlara şöyle bildirmektedir:
"Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?" (Vakıa
Suresi, 57)
|