Beyinde bulunan koku alma
merkezi, farklı koku reseptörlerinden gelen mesajları toplu olarak
değerlendirir; 1.000 değişik reseptörün birbirleri ile uyumuna göre,
"koku" olarak tanımladığımız algı oluşur. Yani her reseptör, aslında
bir mozaiğin parçasıdır ve koku, mozaiğin tüm parçalarının yerleşmesinden
sonra ortaya çıkmaktadır.
Profesör J. Leffingwell reseptörlerin belirli kombinasyonlarda
birleşerek beyinde koku algılarını doğurmalarını, harflerin kelimeleri,
notaların müzik eserlerini veya ikili kodun bilgisayar programlarını
meydana getirmelerine benzetir. (http://www.leffingwell.
com/olfact5.htm)
Elbette her yeni bilimsel gelişme gibi, söz konusu keşif de evrimciler
açısından büyük bir hüsrandır. Zira harflerden Shakespeare'in bir
eserinin veya notalardan Mozart'ın bir bestesinin tesadüfen oluşması
olanaksızdır. Bunlarla kıyaslanmayacak kadar kompleks bir işlem
olan, koku sistemi alfabesiyle kokuların tesadüfen meydana gelmesi
de imkansızdır. Hatta imkansız kelimesi bile bu durumu tanımlamakta
yetersiz kalır.
Kaldı ki, evrimcilerin koku reseptörlerinin rastlantılarla oluştuğuna
inanmaları bile, onları içinde bulundukları zor durumdan kurtarmamaktadır.
Çünkü bunlar yaklaşık 1.000 kadar gen tarafından kontrol edilmektedir.
Daha açık ifade etmek gerekirse, koku reseptörleri söz konusu genlerde
daha önceden kodlanmış bir plan doğrultusunda üretilirler. Ve koku
reseptör genleri 20. kromozom ve Y kromozomu hariç tüm kromozomlara
dağılmış durumdadır. Tek bir koku reseptörüne ait genetik kodlamanın
dahi kendiliğinden veya tesadüfler neticesinde oluşması mümkün değildir.
20. yüzyıldan önce yaşamış ve bilgisayar nedir bilmeyen akıllı ve
şuurlu tüm insanlar toplansalar sıradan bir bilgisayar programını
yazamazlar. O halde kör ve şuursuz atomların, çiçeklerin, meyvelerin
ve sayısız kimyasal maddenin kokusunu algılayacak reseptörlerin
genetik şifrelerini yazmaları beklenebilir mi?
Şüphesiz, hayır! Koku reseptörleri, koku hücreleri, koku alma sistemi
ve bunları kontrol eden genler, onları yaratan bir Yaratıcı olmadan
asla var olamazlar. Bu Yaratıcı, "göklerin,
yerin ve bu ikisi arasında olan herşeyin Rabbi" (Şuara Suresi, 24)
olan Allah'tır.
Kokulardaki Şifa
Bitki özlerinden veya yağlarından elde edilen aromalar, binlerce
senedir tedavi amaçlı olarak kullanılmaktadır. Bu yöntem, farklı
kokuların insan üzerinde değişik etkiler meydana getirmesi esasına
dayanır. Günümüzde EEG (elektroensefalograf) yöntemiyle, yani beyindeki
elektrik sinyallerini tespit eden elektrotlarla yapılan deneyler
bazı aromaların beyinde kendilerinden umulan doğrultuda değişikliklere
yol açtığını göstermiştir. Bazı kokuların teneffüs edilmesi, beyinde
tespit edilemeyen bir kısım sistemleri harekete geçirmektedir. Bunun
sonucunda kalp atışını, kan basıncını, solunumu, hafızayı, stres
düzeyini ve bazı hormonları etkileyen gelişmeler meydana gelmektedir.
(Harun Yahya, Koku
ve Tat Mucizesi)
Peki, bitkiler insan sağlığı açısından hangi aromaların faydalı
olacağını nasıl bilebilirler? Şifa verici aromaları üretecek son
derece gelişmiş kimya laboratuvarlarını kendi bünyelerinde nasıl
oluşturabilirler? 500 kadar farklı kimyasal madde içerebilen ve
oldukça kompleks kimyasal yapılara sahip olan koku moleküllerini
nasıl üretebilirler? Nasıl olur da hoş kokularını, hiç tanımadıkları
ve işleyişini bilmedikleri bir koku alma sisteminin algılayacağı
sınırlarda salgılarlar? İnsan için en ideal konsantrasyonu, nasıl
tespit ederler?
Konuya diğer yönden baktığımızda ise şu sorularla karşılaşırız:
İnsandaki koku duyusu, binlerce bitkinin kendilerine özgü aromalarını
ayırt edebilecek yeteneğe nasıl sahip olabilir? Koku alıcı hücreler
en ufak bir bilgi sahibi olmadıkları aromaların moleküllerini daha
ilk karşılaşmalarında nasıl tanırlar? Şuursuz proteinler, hücreler
ve sinirler kendi aralarında, bitkiler aleminin baş döndürücü aromalarını
algılayacak karmaşık sistemleri nasıl kurabilirler?
Soruların cevapları hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açıktır:
Bitkilerin hoş kokular üreten mekanizmalarını ve bunları algılayacak
koku alma sistemini kusursuz bir uyum içinde yaratan, bitkileri
şifa vesilesi kılan alemlerin Rabbi olan Allah'tır. Kuran'da, güzel
kokulu bitkilerin nimet olarak yaratıldıklarını Allah şöyle bildirir:
"Yere gelince, onu da (yaratılmış bütün) varlıklar
için alçalttı-koydu. Onda meyveler ve salkımlı hurmalıklar var.
Yapraklı taneler ve güzel kokulu bitkiler. Şu halde, Rabbinizin
hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?" (Rahman Suresi, 10-13)
İnsanın sahip olduğu muhteşem nimetler karşılığında nasıl davranması
gerektiğini de bir ayette Allah şöyle haber verir: "
De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak,
gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" (Mülk
Suresi, 23)
|