

 
Suyun Üstünde Yürüyebilen Canlılar
Su üzerinde yürüyen canlılar, adeta bilim adamlarının yıllardır
yaptıkları gözlemler, araştırmalar ve hesaplamalar sonucu ortaya
çıkardıkları doğa kanunlarını biliyormuşçasına hareket ederler.
Hatta bu kanunların önceden hesaba katıldığı kusursuz bir tasarımla
dünyaya gözlerini açarlar.
Suyun üstüne her ne koyarsanız koyun az ya da çok ıslanacaktır.
Ancak Basilisk kertenkeleleri, Balıkçı örümcekler ve gerid böcekleri
gibi doğadaki bazı canlılar ise hiç ıslanmadan suyun üstünde durabilme
yeteneğine sahiplerdir. Buradaki asıl hayret verici yön, suyun üstünde
yürüyen canlıların suyun kaldırma kuvvetinden, yüzey gerilimi kanunlarından,
ağırlık, uzunluk, yoğunluk gibi kavramlardan haberdar olmadan suyun
yüzeyinde son derece güvenle nasıl gezinebildikleridir. Ayrıca organik
bir beyinden bile yoksun küçücük böcekler, kertenkeleler böylesine
istisnai bir özelliğe nasıl sahip olabilmektedirler? Bu teknik bilgilere
sahip olan pek çok bilim adamı vardır. Ancak böyle bir yeteneği
ne kendilerinde ne de bir başka canlıda uygulamaları mümkün değildir.
Yüzey gerilimi kanunu
Bu canlıların su üstünde durabilmelerini sağlayan başlıca sebeplerden
biri yüzey gerilimi kanunlarından faydalanmalarıdır. Yüzey gerilimi,
su gibi sıvıların molekülleri arasındaki karşılıklı çekimden kaynaklanır.
Moleküller birbirlerini çektiklerinde, biraraya gelme eğilimi göstererek,
yüzey gerilimi oluşturur ve dış yüzeylerini en az miktarda tutmaya
çalışırlar. Bu nedenle sıvı damlaları yüzey alanlarını küçültmek
için küresel bir şekil alırlar. Örneğin bir damla su, hacmi için
en az yüzey oluşturacak bir şekil almaya eğilimlidir. Eğer bir su
damlası moleküllerinin birbirlerine olan çekiminden, daha az çekimle
bir yüzeye düşerse, o zaman düzleşmiş bir küre gibi yuvarlaklaşacaktır.
Örneğin balmumu sürülmüş bir arabaya düşen bir yağmur damlası gibi.
Eğer su molekülleri yüzeye birbirlerine olduklarından daha güçlü
bir çekimle bağlılarsa, su damlası yüzey üzerine ince bir tabaka
gibi yayılacaktır.
Yüzey geriliminin bu tarifini şöyle bir örnekle de gözümüzde canlandırabiliriz:
Ağzına kadar su dolu bir bardağa yandan baktığımızda suyun bardaktan
taşmadan hafif bombeli bir şekilde bir bütün olarak durduğunu görürüz.
Bardaktaki su, yüzey gerilimi sayesinde dökülmeden birarada durur.
Son sınırındaki bu birlikteliği bozacak bir damla eklendiğinde ise
su bardaktan taşar.
Kanuna göre hareket eden canlılar!
İşte buradaki ince sınır, su üstünde yürüyen canlılar için de geçerlidir.
Örneğin su üstünde yürüyen bir böcek yüzey gerilimi ile ilgili fizik
kanunlarına uygun hareket ettiği için bunu başarır. Peki küçücük
bir böcek bilim adamlarının yakın zamanda keşfettikleri bu bilgileri
nereden bilmektedir? Elbette ki bir böceğin bir fizik kanunu hesap
ederek hareket etmesi kendisine ait bir özellik olamaz. Bu davranışlar
Allah'ın bu canlıya ilhamıdır. Bizim için birinci dereceden önem
taşımayan bu kanunlar, kimi canlılar için hayati bir öneme sahiptir.
Tek başına bu da yeterli değildir. Çünkü öncelikle bu canlıların
su üstünde durabilecek özel bir yapıya sahip olmaları gerekmektedir.
Nitekim bu canlılar da sahip oldukları özel tasarımla suyun içine
gömülmeden yaşarlar. Bu tasarımın en önemli parçasını, böceğin ıslanmasını
engelleyen, balmumuyla kaplı bacakları oluşturur. Her bacağın ağırlığı
suyun yüzeyine bir baskı uygular; su da sanki yüzeyini düzleştirmek
ister gibi böceği yukarı iter ve bu baskı alanını küçültür. Suyun
yukarı kaldırma gücü ile böceğin ağırlığı dengelendiğinde, suyun
yüzey gerilim seviyesi son noktasına ulaşmış olur. Eğer böcek iki
bacağını suyun üzerinden kaldırırsa kalan dört ayak, su yüzeyine
biraz daha fazla baskı uygulamış olur. Bu bakımdan yüzey gerilimi
böceğin hayatta kalabilmesi için son derece önemlidir. Aşağı doğru
uygulanan kuvvet, yani ağırlık, yukarı bir kuvvet ile -yüzey gerilimi
x ayak-su-hava temas çizgisinin uzunluğu- dengelenmelidir. (Harun
Yahya, Doğadaki
Mühendislik)
Örneğin biz, ayağımızın bizi su üzerinde tutması için çok büyüğüz.
Çünkü ayağımızın uzunluğuna göre ağırlığımız çok fazladır. Örneğin
ağırlığı 60 kilo olan bir kimsenin ayağının 8.000 metre uzunlukta
olması gerekir ki, su üzerinde bu ağırlığı taşıyabilsin. Nitekim
on miligramlık bir sivrisineğin sadece bir milimetrelik ayak uzunluğuna
sahip olması yeterli olabilmektedir. Bu yüzden suyun üzerinde
yürüyebilecek kadar küçük bir canlının, suyun içine dalması da
mümkün olmaz. Bir milimetre uzunluğundaki bir böcek için suyun
yüzeyi, bizim için bir çadırın bez duvarı nasılsa öyle bir sağlamlıktadır.
Bu yüzden de bu sağlam yüzeyi delip geçmesi mümkün değildir. (Steven
Vogel, Cat's Paws And Catapults, Mechanical Worlds of Nature and
People, 1998, s. 48)
Allah'ın kusursuz yaratışı
Şüphesiz su üstünde yürüyebilen tüm canlılar Allah'ın örneksiz
yaratan olduğunun birer örnekleridir. Bir Kuran ayetinde Allah bu
gerçeği bize şöyle bildirmiştir:
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır.
O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da
hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)
RESİM ALTI
Bir kimse size "suyun üstünde yürümekten"
ten bahsetse, hayal gücünün çok geniş olduğunu ya da bunun ancak
illüzyonla mümkün olabileceğini düşünürsünüz. Bizim için imkansız
olan bu yetenek, istisnai birkaç canlı için son derece olağan
bir yaşam şeklidir. Suyun üstünde durabilmek bir yana, koşarak,
atlayarak suyun üstünde hayranlık uyandıran bir hareket kabiliyeti
sergilerler.
|