

 
Sincapların Hassas Duyuları
Sincaplar kışın yiyecekleri besin maddelerini daha önceden toplayan
canlılardandır. Kış için yiyecek depolayan sincaplar, çeşitli
yerlere gömdükleri fındıklarını mükemmel koku duyularını kullanarak
bulurlar. Öyle ki, 30 cm'lik karın altına gizlenmiş olan fındıkların
kokusunu bile alabilirler. Pek çok canlıda olduğu gibi sincapların
da kendi aralarında kullandıkları haberleşme yöntemleri vardır.
Örneğin kırmızı sincaplar düşman gördüklerinde kuyruklarını sallar
ve heyecanlı sesler çıkarırlar. Bu haberleşme yöntemlerinin dışında
yüksek dallarda koşarak hareket edebilen sincaplar kuyruklarını
denge sağlamak için de kullanırlar. Yönlerini de kuyruklarını
çevirerek değiştirirler. Sincapların kuyrukları bir geminin dümeni
ile aynı işlemi görür. Ayrıca bıyıkları da dengelerini sağlamada
önemli bir unsurdur. Bıyıkları kesilen sincaplar dengelerini koruyamazlar.
Aynı zamanda bıyıklarını geceleri dolaşırken etrafta bulunan nesneleri
hissetmek için de kullanırlar. (Ranger Rick, October 1993, s.
6-12)
Öküz Başlı Antilopların Hızları
Öküz başlı Güney Afrika antilopları görünüş olarak bufalolara benzerler.
Sürüler halinde yaşayan bu antilop türünün bazen 100, hatta daha
fazla üyesi birarada bulunur. Son derece hızlı hareket edebilen
bu antilop türü, düşmanları tarafından takip edildiğinde yarış atlarından
daha hızlı koşabilir. Güney Afrika antiloplarının buzağıları da
son derece hızlıdır. Öyle ki, sadece iki günlükken bile büyüklerinden
geride kalmayacak şekilde hızlı koşabilirler. Zor koşullarda yaşayan
bu canlılar Allah'ın onlara verdiği bu özellikler sayesinde yaşamlarını
rahat bir şekilde sürdürebilirler. (Our Amazing World Of Nature,
Its Marvels & Mysteries Reader's Digest, s. 177)
Üç Gözlü Tuataralar
Tuatara, kertenkeleye benzeyen ve diğer sürüngenlerle kıyaslandığında
oldukça uzun ömürlü olan bir canlıdır. Tuatarayı diğer sürüngenlerden
ayıran özelliği başının üzerinde ince bir deriyle kaplı üçüncü bir
göz bulunmasıdır. Tuatara üzerinde araştırma yapan bilim adamları
bu üçüncü gözün görme işlevinin olmadığını bulmuşlardır. Tuataraların
gözleri, Güneş'in pozisyonundan yola çıkarak yön bulmak için kullandıkları
bir pusula gibi çalışmaktadır.
Bundan başka sürüngenler çoğunlukla hareket edebilmek için en
az 200C'lik bir ısıya ihtiyaç duyarlar. Tuataralar ise soğuk havaya
pek aldırış etmez, diğer birçok sürüngenin zor dayanabildiği bir
sıcaklık olan 110C'den çok daha düşük sıcaklıklarda bile rahatlıkla
avlanabilirler. Çünkü Allah Tuataraları bulundukları ortamın şartlarına
uygun bir dayanıklılıkta yaratmıştır. (Ranger Rick, August 1999,
s.12-14)
Lemminglerin Isı Dengeleri
Hava sıcaklığı donma derecesinin altına düştüğünde yaşamlarını
sürdürebilmeleri için bütün memelilerin kendi vücut ısılarını yükseltmeleri
gerekir. Memeliler içinde bir istisna olarak Lemmingler sıcaklık
-120C'ye ulaşana kadar bu işleme başlamazlar. Çünkü Allah Lemminglerin
kış mevsiminde ortaya çıkan uzun kürklerini ısı kaybını azaltacak
şekilde yaratmıştır. (Harun Yahya,
Allah'ın Güzelliklerinden Bir Demet)
Allah'ın Leminglere kazandırdığı bir diğer üstün yaratılış özelliği
de, karın altında tüneller kazarak yuva yapmalarıdır. Bu yuvalar
kar seviyesinin 60 santim kadar altındadır. Lemminglerin yuvaları
üstlerini kaplayan kar sayesinde çok sıcak olur. Öyle ki, yuvaların
bulunduğu yerde dışarıdaki sıcaklık donma derecesinin altında
olsa bile yuvadaki sıcaklık 100C'ye ulaşabilir. Bundan başka ortalama
üç ya da dört yılda bir Lemminglerin nüfusu çok yüksek bir yoğunluğa
ulaştığı için, binlerce hayvan yeni yerleşim bölgelerine göç eder.
(Guinness Books, Remarkable Animals, A Unique Encyc. of Wildlife
Wonders, s. 40)
Lorisdeki Özel Tasarım
Lorisler gece vakitlerinde faaliyet gösteren ve son derece yavaş
hareket eden hayvanlardır. Bir av gördüklerinde çok yavaş ve dikkatli
bir şekilde sürünerek yaklaşırlar. O kadar sessizce hareket ederler
ki, duran bir böceği ya da uyumak üzere olan bir kuşu, onlar tehlikeyi
fark etmeden önce yakalayabilirler. Lorisler ağaçlarda asılı durarak
yaşayan canlılardır. Başka bir canlının Loris kadar -kimi zaman
tüm gün boyunca- bir dalda asılı kalması oldukça zordur. Loris
için ise sürekli olarak ağaçlarda asılı kalmak hiçbir sorun oluşturmaz.
Çünkü Lorisin ön kollarının her biri, kan akışını düzenleyen kapsamlı
bir kan damarı ağına sahiptir. Görüldüğü gibi bu canlıda tam ihtiyacı
olan özelliklerin sağlandığı bir tasarım söz konusudur. Bu tasarım
ise hiçbir şeye ihtiyacı olmayan Allah'a aittir. (Borneo, The
World's Wild Places, Time Life Books, s. 103)
Zebraların Özellikleri
Zebraların çoğu gizlenecek fazla yer olmayan açık otlaklarda
yaşarlar. Bu nedenle hayatta kalabilmek için çok hızlı hareket
etmek zorundadırlar. Allah zebraların vücut yapılarını bu ihtiyaçlarını
karşılayacak şekilde yaratmıştır. Örneğin bacakları çok uzundur,
güçlü kasları ve geniş bir hacme sahip olan akciğerleri vardır.
Bu yüzden hiç yorulmadan ve yavaşlamadan çok uzun mesafeleri koşabilirler.
Zebraların kemikleri de hafif olmasına rağmen oldukça güçlüdür.
Zebraların hiçbirinin çizgileri diğerleri ile aynı değildir. Her
insanın kendine özgü parmak izinin olması gibi her zebranın çizgilerinin
de kendine özgü şekilleri vardır. Herhangi bir tehlike anında
ise yetişkin zebralar, sürüdeki yavruları koruyabilmek için onları
sürünün içerisine doğru iterler. Tüm zebra sürüsü koşarken yavrular
daima kalabalığın iç kısmındadır ve daha iyi korunmak için annelerine
yakın hareket ederler. (Zoobooks, January, 1999, s. 2-15)
Doktor Karıncalar
Hasta bir yakınınızı ziyaret için hastaneye gittiğinizi düşünün.
Hastanede girişten başlayarak birçok hijyenik tedbirle karşılaşırsınız.
Ayaklarınıza naylon torbalar giydirilir, temizlik görevlilerinin
sık sık yerleri temizlediğini görürsünüz. Doktorlar önlük, maske
ve eldiven kullanarak hastaların mikropla temas riskini ortadan
kaldırmaya çalışırlar. Odalar düzenli olarak ultraviyole ışınlarla
mikroplardan arındırılır...
Tüm bu önlemler insanların, mikropların zararlı olabileceğini önceden
düşünerek aldıkları tedbirlerdir.
Bilim adamları karıncalarda da benzer davranışa rastladıklarında
çok şaşırdılar. İsveçli biyolog Michel Chapuisat, Formica paralugubris
cinsi karıncaların, yuvalarında özel bir reçine biriktirdiğini fark
etti. Yuvalarının etrafındaki kozalaklı çam ağaçlarından yoğun bir
şekilde reçine taşıyan karıncaların bir amacı olması gerektiğini
düşündü. Chapuisat ve ekibi, reçineli ve reçinesiz yuvalar üzerinde
bazı deneyler yaptılar. Bu deneyler sonucunda, reçinesiz yuvada
üç kat daha fazla mantar ürediği ve hastalığa sebep olan bakterilerde
belirgin bir artış olduğu görüldü. Karıncalar antiseptik özellik
taşıyan bu reçineyi yuvalarında biriktiriyorlardı! Karınca yuvalarındaki
reçinenin içerdiği özel kimyasallar, hastalıkları yuvalarından uzak
tutabilen bir bileşime sahipti. (Harun Yahya, Karınca
Mucizesi)
Karıncaların bu davranışta ortaya koyduğu kimya bilgisi bilim
adamlarının da dikkatini çekti. Fransız ekolog M. Lambrechts araştırmayı
yorumlarken şunları söyledi: "Hayvan davranışlarını incelersek
insanların kullanacağı kimyasallar bulabiliriz" (http://www.nature.com/nsu/030106
/030106-2.html)
Bir karıncanın, mikroplara karşı önlem alması, çözüm olarak reçineyi
kullanacağını bilmesi mucizevi bir davranıştır. Öncelikle karıncanın
reçinenin hastalığı önlediğini anlayabilmesi için reçineli ve reçinesiz
yuvalar arasında karşılaştırmalar yapması ve iki yuva arasındaki
farkı algılayabilmesi gerekir. Elbette ki minik bir karıncanın böylesine
üstün akıl gerektiren davranışlar sergilemesi kendisine has bir
özellik değildir. Karıncalar da diğer tüm canlılar gibi Allah'ın
kontrolündedirler.
Mars Yolculuğu ve Kelebekler
'Mars yolculuğu ve kelebekler arasında nasıl bir ilişki olabilirı"
Bu sorunun cevabını kelebeklerin aeoro-dinamik yeteneğini detaylarıyla
keşfeden bilim adamları veriyor.
Yapılan son bir araştırma, harika desenlere sahip kelebeklerdeki
üstün aerodinamik yeteneği ortaya çıkardı. Tam 12 yıldır böcek uçuşunun
aerodinamiğini inceleyen Oxford Üniversitesi'nden Dr. Adrian LR
Thomas, uçuş sırasında kanatların havayla nasıl bir etkileşim içinde
olduğunu izleyebilmek için özel bir rüzgar tüneli geliştirdi. Tamamlanması
3 sene süren bu tünel, yapay bir çiçeğe doğru uçan kelebeğin kanat
hareketlerini izlemek için kullanılıyor. Tünelin içinde çiçeğe doğru
kanat çırparken kelebeğin kanatlarına doğru renkli duman üfleniyor.
Renkli dumanın kanatlarla karşılaştıktan sonra aldığı şekiller incelenerek
kanatların havayla nasıl bir etkileşim içinde olduğu anlaşılıyor.
Bu arada yüksek hızda kayıt yapan bir dijital kamerayla kelebeğin
hareketleri kaydediliyor.
Dr. Thomas ve yardımcısı Dr. Robert Srygley bu tüneli kullanarak,
Kızıl Amiral olarak bilinen Vanessa Atalanta türüne ait kelebekleri
incelediler. Kelebeğin görüntülerini izlediklerinde böceğin aerodinamik
yeteneği karşısında hayrete düştüler. Kanat hareketlerini ve duman
şekillerini karşılaştıran bilim adamları, kelebeğin değişen hava
a-kımlarına fazla enerji tüketmeksizin, kolayca uyum sağladığını
belirtiyorlar. Buna göre, kelebekler hava akımlarını karşılamada
o kadar yetenekli ki, kanatlarını 6 farklı şekilde çırpıyor ve döndürebiliyorlar.
Kanatlarıyla yaptıkları özel hareketler sayesinde havada minik hortumlar
oluşturuyor böylelikle ekstra kaldırma gücü sağlamış oluyorlar.
Araştırmalarının sonuçları Nature dergisinde yayımlanan Thomas ve
Syrgley, bu konuda şunları söylüyor: "Kelebeklerin kanat çırpma
hareketleri rastgele, kararsız bir gezinme değil. Bu hareketler
geniş bir dizi aerodinamik mekanizmanın hünerli bir şekilde kullanılmasından
ortaya çıkıyor" (http://
news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature /2566091.stm)
Kelebeğin havadaki hareketleri akrobasi uçuşu yapan pilotların
hareketlerine benzetiliyor. Dr. Thomas, kelebeklerin bu hareketleri
yaparken yorulmadıklarını belirtiyor. Bir atın yürüme, koşma ve
dört nala koşma arasındaki geçişleri kolaylıkla yapabilmesi gibi
kelebekler de kendi isteklerine göre bir uçuş tarzı ortaya koyabiliyorlar.
Kelebek uçuşundaki bu yetenekte kanatlardaki özel tasarımın yanı
sıra, kanat hareketlerini düzenleyen sinir sistemi de önemli rol
oynuyor. Kanatların hangi hızda ve hangi yönde döneceklerini belirleyen
bu sistem, uçaklardaki elektronik sistemlere benzetiliyor. Ancak
bilim adamları, kelebeğin sahip olduğu 3000 nöronla bu karmaşık
hareketleri nasıl yapabildiğini bir türlü anlayabilmiş değiller.
Kelebekteki kontrol sistemi en modern uçaklardakinden bile üstün.
Nature dergisinde Thomas'ın a-raştırmasıyla ilgili bir yorum şöyle:
"İnsan yapımı uçan taşıtlar yazılım komutlarıyla kontrol edilirler.
Ancak yazılım tasarımı, yıllar boyu süren insan emeği sonucu ortaya
çıkar ve uygulamaya konması için kuvvetli bilgisayar çipleri gereklidir.
Oysa örneğin sineklerde, uçuş kontrolü muhtemelen sinek beyninde
bulunan ve yaklaşık 3.000 nörondan meydana gelen bir kompleksten
ortaya çıkar. Bu, sineğe bir ekmek kızartma makinesinin sahip olduğundan
daha az işlem kapatsitesi kazandırır ama yine de sinekler süper
hızlı dijital elektronikle donatılmış uçaklardan daha çeviktirler".
("Aerodynamics: Red admiral agility", Nature
420, 615 - 618 (2002); 12 Aralık 2002)
Görünmeyen Koruyucular
Bugün doğadaki malzemelerin ya da canlıların yapısını inceleyip,
bunları çalışmalarında örnek olarak kullanan pek çok bilim adamı
vardır. Doğada bulunan materyallerdeki sağlamlık, hafiflik, esneklik
ve kimyasal özellikler bilim adamlarını bu materyallerin yapısını
taklit etmeye yöneltmiştir. Günlük hayatta karşımıza çıkan birçok
malzeme ve canlıların farklı özellikleri bilim adamlarının dikkatini
çekmekte, bu malzemeler taklit edilmeye çalışılmaktadır.
Doğadaki pek çok canlı, kendi yüzeylerini koruyan çeşitli özelliklere
sahiptir. Şüphesiz ne Lotus bitkisinin yüzey yapısı, ne böceklerdeki
kitin tabakası ne gözyaşı, ne de eklemlerimizdeki aşınmayı engelleyerek
rahat hareket etmemizi sağlayan sıvı kendi kendine oluşmamıştır.
Onları tüm özellikleriyle birlikte, kusursuz bir tasarım ile yaratan
sonsuz ilim sahibi olan Allah'tır.
Hareket Ederken Acı Çekmemizi Önleyen Yağlama Sistemi
Sürekli hareket halinde olan bazı kemiklerimizin, hareketsiz bölgelerdeki
kemiklere göre daha farklı desteklere ihtiyacıvardır. Buna örnek
olarak eklemlerimizi verebiliriz. Omurgamızı meydana getiren omurlar,
bacaklarımızdaki ya da ellerimizdeki eklemler her hareketimizde
birbirleri üzerinde dönerler. Sürekli hareket halinde oldukları
için de destek sistemlere ihtiyaçları vardır.
Örneğin bir mekanik alet çalışırken, hareketli parçaların temas
noktalarında sürtünme ve aşınma görülür. Bunu engellemek için, basit
bir kapı menteşesinden, üstün teknolojiye sahip bir otomobil motoruna
kadar her hareketli mekanik sistemde yağlamaya ihtiyaç vardır. Fakat
yağlama aşınmayı tam olarak engellemez, yalnızca geciktirir.
İnsanların ve hayvanların eklem yerleri bir ömür boyunca hareket
ettikleri halde hiçbir şekilde bakıma ya da yağlanmaya ihtiyaç duymaz.
Eklemlerin sürtünme yüzeyleri, ince ve gözenekli kıkırdak tabakasıyla
kaplanmıştır ve altında yoğun bir sıvı bulunmaktadır. Kemik, eklemin
neresine baskıda bulunursa, bu sıvı gözeneklerden fışkırıp eklem
yüzeyinin yağ gibi kaymasını sağlamaktadır.
Görüldüğü gibi insanın hareket edebilmesi için her yönden eksiksiz
bir tasarım vardır.
Koruyucu Tabaka
Yüzeyleri kaplamak, kirden ve aşınmadan korunmalarını sağlamak
açısından oldukça önemlidir. Özellikle de yumuşak ahşapların içine
girerek onları çürütebilecek su sızıntılarına karşı bunu yapmak
çok gerekli bir işlemdir. İnsanların günlük hayatta kullandığı birçok
koruyucu malzeme aslında doğadaki canlılar tarafından çok daha önceden
kullanılmaktadır. Ahşap kaplama bunlardan yalnızca bir tanesidir.
Böceklerin vücudunu saran kitin tabakası ahşap yüzeylerin kaplanmasına
örnek olmuş malzemelerden birisidir. Kitin son derece hafif ve ince,
iskelet görevi görecek kadar da sağlamdır ve esnektir. Üzerindeki
özel kaplama malzemesiyle dışarıdan içeriye su geçirmez. Vücut içerisindeki
sıvıları da dışarı çıkarmaz.
İyileşmeyen yaralara özel yara bantları
Bazı ilaç firmalarının bal emdirilmiş yara bantları ürettiğini biliyor
muydunuz? Bu ilginç yöntem aslında pek de yeni sayılmaz. Balın yara
tedavisinde kullanılması aslında eski Mısır medeniyetine kadar uzanır.
Bal, sahip olduğu özel maddeler sayesinde en kuvvetli bakterileri
bile öldürüp yaraları iyileştirme özelliğine sahiptir. İrlandalı
bilim adamları, balın şifa verici özelliğini belirlemek için bir
dizi deney gerçekleştirdiler. Bu deneylerde en kuvvetli antibiyotik
ilaçlara bile dayanıklı oluşlarıyla bilinen 20 tür bakteri toplandı.
Daha sonra şeker konsantrasyonu ve akışkanlığında
balı taklit eden yapay bal ürettiler. Gerçek ve yapay balı bakteriler
üzerine uyguladılar. Sonuçta gerçek balın bakterileri öldürmede
yapay bala oranla 3 kat daha etkili olduğu ortaya çıktı. Bu durumda
baldaki iyileştirici özelliğin sadece şeker konsantrasyonu ve akışkanlıkla
açıklanamayacağı anlaşıldı. Bilim adamları balda bulunan birçok
faydalı mineralin tedavide rol oynayabileceğini belirtiyorlar.
Araştırmacılar şimdi, baldaki etkinin
en çok hangi maddeden kaynaklandığını ortaya çıkararak yepyeni tedavi
yöntemleri geliştirmeye çalışıyor. Bazı ilaç firmaları ise bal emdirilmiş
özel yara bantları üretimine çoktan geçmiş durumda. Bu mucizevi
gıdanın faydalarını Allah Kuran'da şu şekilde bildirmektedir:
"Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin
sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver. Onların karınlarından
türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar için bir şifa vardır.
(Nahl Suresi, 69)
Sinek Kuşunun Bitmeyen Enerjisi
Hızı ve manevra kabiliyetiyle dikkat çeken sinek kuşu çok yüksek
bir performansa sahiptir. Gösterişli bir tüy yapısına sahip bu küçük
kuşun üç yüzden fazla türü vardır; ve bazılarının boyu yalnızca
yetişkin bir kişinin serçe parmağı kadardır.
Sinek kuşunun en bilinen özelliği, çok hızlı kanat çırpması ve
üstün manevra kabiliyetidir. Sinek kuşu saniyede 50-80 defa kanat
çırpabilir. Bu hızı, sinek kuşu ufacık bedeniyle nasıl olup da yakalamaktadır?
Organları bu hıza nasıl dayanmakta, sinek kuşu bu kadar enerjiyi
nereden bulmaktadır?
Üstelik sinek kuşu havada asılı kalabilir ve saatte 90 kilometreyi
aşan bir sürati yakalayabilir. Ayrıca sırtüstü ve yan durarak uçma,
inişe geçmişken U dönüşü ile tekrar yükselerek pike yapma gibi farklı
yeteneklere de sahiptir.
Dakikada 1260 Kez Çarpan Kalp
Sinek kuşu böylesine hareketli ve hızlı bir yaşam sürdürürken büyük
miktarda enerjiye ihtiyaç duyar elbette. Vancouver Sun'da çıkan
bir makalede sinek kuşlarının çok fazla enerji gerektiren bu uçuş
tekniklerini kullanırken ne kadar kalori yaktıkları hesaplanmış.
Sinek kuşunun bir günde tükettiği enerji miktarına anlaşılır bir
örnek verirsek; bu sayı bir insanın günde 1300 hamburgerin vereceği
kaloriyi yakması anlamına geliyor. Aynı makalede kuş uzmanı John
Morton "Onların enerji seviyesinde güç sarfetseydik kalplerimiz
dakikada 1260 kez çarpar, vücut ısımız 3850 C dereceye yükselir
ve alev alev yanardık" diyor.
Tüm bu hareketlilik sinek kuşunun alev topuna dönüşmesine neden
olmaz, hatta sinek kuşunun vücudu bunca harekete karşı yıpranmaz.
Öyle ki diğer kuşlar altı sene kadar yaşarken sinek kuşunun ömrü
on seneye yaklaşır.
Sinek kuşunda, tempolu yaşam biçimine uygun kusursuz bir tasarım
vardır ve bu tasarım Allah'ın üstün yaratışının delillerindendir.
Tüm canlıların rızkını veren yüce Allah sinek kuşuna bu yoğun tempoyu
kaldırabilmesi için muhteşem bir beslenme yolu öğretmiştir. Kuş
ihtiyaç duyduğu yakıtı çiçeklerden nektar biçiminde alır. Allah
sinek kuşlarına, nektarı alabilmeleri için çiçeğin içine kadar girebilen
iğne gibi bir gaga vermiştir. Eğer çiçeğin tacı çok uzunsa kuş,
nektara ulaşabilmek için tacı deler. Ayrıca sinek kuşunun dili de
özel olarak tasarlanmıştır, nektarı alabilmek için iki oluk yapabilecek
şekilde kenarlarından kıvrılmaya müsait bir yapıdadır. Kuşun dili
bu durumdayken sırtüstü duran 3 sayısına benzer. Kuş bu şekilde
nektarı müthiş bir hızla, saniyede 13 kez yalayabilir ve ihtiyaç
duyduğu yakıtı çok kısa sürede alabilir.
Sinek Kuşu Uçuş İçin Tasarlanmıştır
Sinek kuşu eşsiz tasarımı sayesinde farklı şekilde kanat çırpmaktadır.
Bu kanat sayesinde çiçeği delebilmekte, çicekteki nektarı alana
kadar havada asılı biçimde kalabilmekte ve gagasını çiçekten çıkarmak
için sırtüstü uçabilmektedir ve bu sayede yeterli besin de toplayabilmektedir.
Sinek kuşu, çiçekle karşılaştığında aniden durur ve bedenini yaklaşık
45 derecelik bir açıyla eğik hale getirir. Bu durumda kanatlarını
aşağı yukarı değil ileri geri çırpar. Sinek kuşunun kanatları omuzdan
itibaren tüm yönlere dönebilir.
Kuş havada asılı dururken her kanat çırpışı 8 sayısına benzer bir
figür çizer. Sinek kuşunun kanat çırpışı o kadar hızlıdır ki insan
gözüyle görülmez, bulanık bir görüntü oluşur. Kuşun güçlü göğüs
kasları bunun için özel olarak tasarlanmıştır, bu yüzden göğüs kasları
vücudunun toplam ağırlığının üçte birini oluşturur. Görüldüğü gibi
sinek kuşunun yapısı her yönden bilinçli bir tasarıma işaret eder.
Sinek kuşlarının özellikleri bunlarla da bitmez. Kızıl kuşlar her
yıl Alaska'dan Meksiya'ya kadar olan büyük bir mesafede yol alırlar.
Kuzey Amerika'nın batısındaki yakut boğazlı sinek kuşları uçarak
Meksika Körfezi'ni aşarlar. Yola çıkmadan evvel vücut ağırlığının
yarısına eşit bir yağ tabakası depolarlar. Normal ölçülerde bu miktar,
Körfezi aşmak için yeterli değildir, ama sinek kuşu bu uzun yolculuğu
yine de tamamlar.
Çok ufak ve hareketli olan sinek kuşları yoğun tempolarından ötürü
yorgun düşerler. Bu nedenle her gece 12 saatlik derin bir uykuya
dalarlar. Bu, enerji gereksinimlerini karşılamalarını sağlar.
Kuşlar Dengelerini Nasıl Sağlar?
Kuşlar hem havada hem de karada çok dengeli hareket ederler ve
bu dengenin dikkat çekici iki ayrı yönü vardır. Bunlardan biri,
uçarken dengelerini hiç yitirmemeleri, gökyüzünde rahatlıkla süzülmeleri;
ikincisi ise yere indiklerinde incecik bir çubuk, dal ya da tel
üzerinde düşmeden durabilmeleridir.
Kuşlar üzerine yakın zamanlarda yapılan araştırmalar, diğer canlılardan
farklı olarak kuşlarda iki ayrı denge organının olduğunu ortaya
çıkardı. Bildiğimiz denge organı iç kulağın yanı sıra, kuşların
leğen bölgesinde bir denge organının daha bulunduğu açıklandı. Bilim
adamları iç kulaktaki denge organının uçuş sırasındaki hareketleri
yönlendirdiğini, leğen bölgesindeki ikinci organın ise kuşların
dik olarak yürümesini ve durmasını sağladığını söylüyorlar. Leğen
bölgesindeki denge sisteminin keşfedilmesiyle Allah'ın bu canlıları
iki ayrı denge organıyla kuşatmış olduğu öğrenildi. (Harun Yahya,
Doğadaki
Mühendislik)
Bütün bunlar ancak üstün yaratış ve sonsuz merhamet sahibi Allah'ın
dilemesi ve yarattıklarını koruyup gözetmesiyle mümkün olur.
"Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat açıp kapayarak
uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları Rahman (olan Allah')tan başkası
(boşlukta) tutmuyor. Şüphesiz O, herşeyi hakkıyla görendir." (Mülk
Suresi, 19)
|