Ateşle ateşi
oluşturan etkenler böyle olmasaydı, dünya üzerindeki yaşam imkansız
hale gelirdi. Eğer, oksijenin ve karbonun reaksiyona girme eğilimleri
biraz daha fazla olsaydı, hava sıcaklığı biraz arttığında, insanların,
hayvanların ve bitkilerin bir anda tutuşup yanmaları sıradan bir
vaka haline gelirdi. Örneğin çölde yürüyen bir insan, sıcaklık en
yüksek dereceye çıktığı anda, bir kibrit çöpü gibi bir anda alevlere
boğulabilirdi. Bitkiler ve hayvanlar da aynı tehlikeyle yüz yüze
kalırdı. Ve elbette böyle bir dünyada, normal bir yaşamdan söz etmek
biraz zor olurdu.
Buna karşın, oksijen ve karbon, reaksiyona
girmek için şu anki gereksinimlerinden daha fazla ısıya ihtiyaç
duysalardı, o zaman da insanlar ateş yakmayı hiç başaramayacaklardı.
Dolayısıyla da ateş, sadece ormanlara isabet eden yıldırımlar sonucunda
ortaya çıkan efsanevi bir enerji olarak kalacaktı. Oksijen ve karbonun
bu yapıları, ateşe, insan tarafından kontrollü bir şekilde kullanılabilecek
en uygun hali kazandırmaktadır. Denton, insanoğlunun fiziksel yapısının
(ellerinin, kollarının, hareket yeteneğinin, görme duyusunun vs.)
da, ateşi kullanmak için ideal bir yapıda olduğuna dikkat çeker.
Dahası dünyada, ateş yakabilmek için çok ideal bir ortam olduğunu
da Denton şöyle vurgular:
“Ateşin kullanımı elbette çevresel faktörlere
de bağlıdır: Ağaçların ve göreceli olarak kuru bir ortamın varlığına,
örneğin. Bu ilave faktörlerden herhangi birinin uygun olmaması
durumunda, bizi insan yapan tüm fiziksel ve zihinsel yeteneklerimize
ve dünyanın karbon bazlı bir yaşam için çok uygun bir yurt olmasına
rağmen, ateş ve dolayısıyla metalürji, kimya ve herhangi bir bilimsel
gelişme mümkün olmazdı”. (Michael Denton, Nature's Destiny, s.
245)
İnsanın teknolojiyi geliştirmesini sağlayan
tüm şartlarolabilecek en ideal yapıda ve değerde yaratılmıştır.
Allah, Kuran'da bu gerçeğe işaret eder ve ateşin malzemesinin özel
olarak yaratıldığını şöyle haber verir:
“Ki O, size yeşil ağaçtan bir ateş
kılandır; siz de ondan yakıyorsunuz.” (Yasin Suresi, 80)
Tüm Nimetleri Yaratan Allah’tır
Ateşin kontrol edilebilir olmasının yanında,
metalürjiyi mümkün kılan bir başka önemli tasarım daha vardır: Dünyadaki
metaller, başta demir olmak üzere, ateşin ulaşabileceği bir ısı
seviyesinde yumuşar ve sıvı hale gelirler. Örneğin, demirin erimesi
için 1535 derecelik bir ısı gereklidir; bu güçlü bir ateşle elde
edilebilir.
Demirin erimesi için gereken ısı miktarı,
dünyadaki yakıtlar tarafından sağlanamayacak kadar yüksek olsaydı,
metalürji diye bir bilim dalı olmazdı. Dolayısıyla da, insanlığın
bilimsel düzeyi, Denton'ın deyimiyle, "cilalı taş devri ile
Aztek uygarlığı arasında bir yerde sıkışıp kalırdı".
Ancak Allah'ın dilemesi ve insana türlü imkanlar vermesiyle, insanoğlu
görkemli eserler ortaya koymuştur. Denton, insanoğlunun bilimsel
gelişimini kısaca özetledikten sonra şu yorumu yapmaktadır:
“(Bilimsel) yolculuğumuz uzun sürmüş
olsa da... kanıtlar göstermektedir ki, bu yolun sonucu hiçbir
zaman belirsiz olmamış, belirli bir amaca göre önceden belirlenmiş
bir yolu izlemişiz ve başarımız da asla bir tesadüf olmamıştır...
Ateşin keşfinden bilimin doğuşuna ve en son olarak da doğanın
düzeninde kendi merkeziliğimizi keşfedişimize kadar uzanan, önceden
belirlenmiş bir yolu izlemiş bulunuyoruz.” (Michael Denton, Nature's
Destiny, s. 395)
Biyokimya profesörü Michael Denton'ın bilimsel
terimlerle anlattığı bütün bu bilgiler gerçekte iman eden her insanın
Kuran'dan öğrendiği bir gerçeği ortaya koymaktadır:
Allah, dünyayı insanın yaşamı için yaratmış,
dünyadaki varlıkları insan için ‘emre amade’ kılmış ve onu türlü
nimetlerle zenginleştirmiştir. Kuran ayetlerinde Rabbimiz şöyle
buyurur:
“Allah, gökleri ve yeri yaratan ve
gökten su indirip onunla size rızık olarak türlü ürünler çıkarandır.
Ve O’nun emriyle gemileri, denizde yüzmeleri için, emre amade
kılandır. Irmakları da sizin için emre amade kılandır. Güneş’i
ve Ay’ı hareketlerinde sürekli emrinize amade kılan, geceyi ve
gündüzü de emrinize amade kılandır. Size her istediğiniz şeyi
verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye
güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür.”
(İbrahim Suresi, 32-34)
|