Ayrıca avcı karıncaların
vücutlarında depo ettikleri sıvı besin damlaları vardır. Bu besin
damlalarını hem kendi ihtiyaçları olduğu zaman, hem de yuvada bu
damlaları ihtiyacı olan diğer karıncaları beslemekle kullanırlar.
Bir avcı karınca
yuvaya döndükten sonra, bir süre yuva arkadaşlarının ilgisini çekmek
için başını sağa sola sallar. Daha sonra sabit durur ya da doğrudan
diğer karıncalara giderek sonuna kadar açık olan çene kemiğinden
besin damlasını onlara sunar. Besinin çok hızlı bir şekilde koloniye
dağılmasını sağlayan kursaktan geri çıkarmak suretiyle yapılan bu
sıvı besin değişimi çok etkiliyici bir paylaşma örneğidir.
Anlatılan bu sistem, insanları, üstün akıl sahibi bir tasarımcının
varlığını kabule mecbur bırakan olaylardandır. Hiçbir gücün böylesine
kompleks ve fedakarane bir depolama sistemi oluşturamayacağı bir
gerçektir. Ayrıca sadece bu fedakarlık ilham edilmekle kalmamış,
karıncaların vücut yapısı da bu paylaşmaya olanak sağlayacak şekilde
dizayn edilmiştir.
Allah'ın hayvanlara verdiği ve onları belirli görevleri yerine
getirmeye mecbur kılan söz konusu "ilham"dan, Kuran'ın Nahl (Balarısı)
adlı suresinde şöyle söz edilir:
"Rabbin balarısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda
ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin
tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü
- uçuver. Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar,
onda insanlar için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünebilen bir topluluk
için bunda gerçekten ayetler vardır." (Nahl Suresi, 68-69)
Kuran'da elbette Allah'ın ilhamıyla özel görevler yüklenen hayvanlar
tek tek sayılmamaktadır; balarısı sadece bir örnektir. Karıncaya
baktığımızda ise, en az balarısı kadar mükemmel işler yapan, en
az onun kadar "fedakar", "sosyal" ve görevine sadık olan bu küçük
hayvanın da benzeri bir ilhamla hareket ettiğini görebiliriz.
Karıncalar ve Koku İzleri
İz iletişimi (koku izlerinin takibi), karıncalarda çok kullanılan
bir metottur. Konuyla ilgili pek çok ilginç örnek vardır:
Amerika çöllerinde yaşayan bir tür karınca, ölü bir böcek bulduğunda
onu taşımak ya da sürüklemek isterken çok geniş ve ağır olduğunu
fark ederse, havaya zehir kesesinde üretilmiş bir koku salgılar.
Uzaktaki yuva arkadaşları kokuyu algılar ve kokunun kaynağına doğru
gelmeye başlarlar.
Ateş karıncaları ise besin aramak amacıyla yuvalarını terk ettiklerinde,
kısa bir süre koku izini takip ederler, sonra birbirlerinden ayrılır
ve tek başlarına araştırma yaparlar. Ateş karıncası besin keşfettiğinde
yuvasına daha yavaş döner. Vücudu zemine iyice yakındır. Belirli
aralıklarla iğnesini çıkarır ve iğnenin ucu, kalemin ince bir çizgi
çizmesi gibi zemine değer. Böylece ardında besine doğru ilerleyen
bir iz bırakmış olur.
Pusula Görevi Gören Karıncalar
Yiyecek arayan karıncalar, açıklanması çok zor bir faaliyeti gerçekleştirirler.
Yiyecek kaynağına kıvrımlı, büklümlü bir yoldan gider, ancak yuvalarına
kestirme ve düz bir yoldan geri dönerler. Peki sadece birkaç santimetre
ötelerini görebilecek durumda olan karıncalar, nasıl olup da böylesine
düz bir yol oluşturabilmektedirler?
Bir bilgisayar bilimcisi Alfred Bruckstein, karıncaların zikzaklı
bir yolu düz bir yola matematiksel olarak nasıl dönüştürdüklerini
inceledi. Belli sayıdaki karıncadan sonra, yolun uzunluğu en minimum
değerine ulaşmakta, iki nokta arasında olabilecek en kısa mesafeye
yani düz bir çizgiye dönüşmekteydi. Karıncanın biyologların kısa
bir süredir gözlemledikleri bu durumu, matematiksel olarak da ispatlandı.
Bu elbette büyük ustalık isteyen bir iştir. Çünkü bir insan, kendi
boyutuna uyarlanmış böyle bir uzaklık için mutlaka pusula, saat
ve hatta kimi zaman çok daha karmaşık aletler kullanmalı ve mükemmel
bir matematik bilgisine sahip olmalıdır. Tek başına keşfe çıkan
bir karıncanın ise rehberi Güneş, pusulası da dalların ve diğer
işaretlerin konumudur. Daha sonra bunların şekillerini karıncalar
hatırlar ve bu sayede de yuvalarına giden en kısa yolu hiç tanımadıkları
halde bulabilirler. (Harun Yahya, Karınca
Mucizesi)
Bir beyne sahip olmayan, düşünme ve muhakeme yeteneğinden yoksun
bu küçücük canlılara bu özellikleri Allah ilham etmektedir.
Karıncaların Mükemmel Av Tekniği
Bazı karınca türleri; dişlerini, örümcek yumurtalarını, kırkayakları,
böcekleri ve termitleri yemek için kullanırlar. Yiyecek arayan karınca,
antenleriyle bir böceğin kokusunu aldığında çenesini 180 derece
açarak bekler. Devamlı olarak antenlerini ileriye doğru atarak onlarla
etrafını kolaçan eder. Karınca yavaş yavaş böceğe doğru yaklaşır.
Antenleri ona dokunduğunda, artık küçük böcek alt çene dişlerinin
ulaşabileceği mesafededir. Karınca damağını indirdiğinde, çenesi
birden kapanır ve böcek bir kazığa saplanır gibi dişlerin arasına
sıkışır.
Söz konusu karıncalar avlarını hemen hiç kaçırmazlar, çünkü dünyada
refleksi en hızlı olan çeneye sahiptirler.
Gözümüzü kırpma hızımız, tuzakçı karıncanın ısırma süratinin yanında
oldukça yavaş kalır. Göz kapağının, kapanması ve açılması saniyenin
1/3'i kadar bir süre alırken, bu karıncaların (Odontomachus bawi)
çenesi bunun neredeyse 100 katı hızda çalışır. Gözlenen en hızlı
vuruşları 0,33 milisaniyede gerçekleşir.
Evrim yoluyla yani bilinçli bir tasarım olmadan ve tesadüfler sonucunda,
böyle kusursuz bir avlanma mekanizmasının gelişebilmesi ihtimal
dışıdır.
Ortaya çıkan yegane gerçek, karıncaları tüm mucizevi özellikleri
ve kusursuz yaşam biçimleriyle yaratan gücün, tüm doğaya ve tüm
evrene hakim olan Allah'a ait olduğudur.
|