Hortum sadece bir burun
değil, filin herşeyidir. Herhangi bir nedenden dolayı hortum zarar
görürse kısa sürede filin ölümüne sebep olur.
Evrim teorisini
savunan çevreler, canlıların sahip oldukları özelliklerin tesadüfler
sonucunda aşama aşama meydana geldiğini iddia ederler. Halbuki fil
hortumu gibi kompleks bir yapı, ancak on binlerce kasın aynı anda
var olmasıyla görevini yerine getirebilir. Örneğin bu kas gruplarından
herhangi biri var olmasa fil, hortumunu hareket ettiremez ve kısa
sürede ölür.
Oysa filler milyonlarca yıldır hortumlarını rahatça kullanırlar.
Canlı bedenlerindeki bu gibi tasarımlar, bize tüm canlıları yaratanın
Allah olduğunu bir kez daha göstermektedir.
Ayaklar
Dünyamızın en büyük kara canlısı olan filler, yaklaşık 5 ton ağırlığındadır.
Bu ağırlığına rağmen rahatça yürüyebilmesi, şüphesiz, özel bir tasarım
gerektirir. Eğer biraz daha iri olsalar bacakları onları taşıyamazdı.
Ancak filler mühendislik harikası bacaklara sahiplerdir.
Ağır olmalarına rağmen yere şaşılacak şekilde yumuşak basarlar.
Parmak kemiklerinin altında minder görevi yapan esnek bir yağ tabakası
vardır. Bu, filler için yaratılmış özel bir süspansiyon sistemidir.
Bir minder gibi parmak kemiklerinin altına yerleştirilen bu tabaka,
filin yere uyguladığı basıncın etkisini dağıtırken ayağını kolayca
kaldırmasını da sağlar.
Bu sayede, çok ağır olmalarına rağmen filler uzun mesafeleri rahatça
yürürler. Fizik kurallarına göre, sivri topuklu ayakkabı giyen bir
bayanın yere uyguladığı basınç, filin tek ayağıyla yere uyguladığı
basınçtan daha fazladır.
Canlıların evrimleşerek bugünkü mükemmel durumlarına geldiklerini
iddia eden evrim teorisine göre, bu dev canlılar sadece ayaklarındaki
esnek yağ tabakasının yokluğu durumunda bile dünyaya geldikleri
ilk günde yürüyemeyecek, dolayısıyla açlık ve susuzluktan öleceklerdi.
Ancak böyle bir şey olmamıştır. Çünkü bilim göstermektedir ki,
filler ilk ortaya çıktıklarında yani yaratıldıklarında nasıllarsa,
bugün de öyledirler ve mükemmel halleriyle bizlere, herşeyi yaratan,
ilim sahibi Yüce Rabbimiz'in yaratma sanatını gösterirler.
Sessiz İletişim
Bilimadamları, uzun
süre, fillerin iletişim sistemlerini inceledi. Yapılan araştırmalar,
fillerin insanların duyamadığı ses tonları olan infraseslerle iletişim
kurduklarını gösterdi. Fillerin infrasesler aracılığıyla 4 km'lik
uzaklıktan rahatlıkla konuşabildikleri çok özel bir dil kullandıkları
ortaya çıktı. Bilimadamları henüz 30 belirgin fil çağrısını tespit
etmiş edebilmişlerdir.
İnfrases, yanardağ patlamaları gibi doğa olaylarında geniş kütlelerin
hareket etmesiyle oluşur. Bu, daha çok hissedilen türde bir sestir.
İnfrases çok güçlü ancak düşük frekanslı bir sestir. İnsanoğlu bu
sesleri ancak özel kayıt cihazlarıyla duyabilir.
Önceleri en büyük deniz canlısı olan balinaların bu sesi çıkartabilen
tek canlı oldukları sanılmaktaydı. Ancak fillerin de aynı yöntemle
iletişim kurdukları sonradan ortaya çıkmıştır. (Harun Yahya, Doğadaki
Mühendislik)
Bilimadamlarına göre, filler infrasesler aracılığıyla, uzun mesafeli
bir çağrıyı uygun hava koşullarında 10 km'lik mesafelere bile duyurabilmektedir.
Bu şaşırtıcı durum, karşımıza, çok büyük bir alana yayılan dev bir
iletişim ağı çıkarır.
İnfrasesin asıl gücü ise, yol alma biçimidir. Dalga boyları kısa
olan yüksek perdeli sesler, kısa sürede gücünü yitirir. Ama infrasesin
dalgaları çok uzundur ve gücünü kaybetmeden u-zun süre yol alabilir.
Bu sayede filler, birkaç km'ye yayılan sürüleri bile rahatlıkla
koordine edebilirler.
Filler tehlike anında özel bir iletişim yöntemi daha kullanırlar.
Örneğin bir gergedanla karşılaştıklarında... Tehlikeyi, ayaklarını
sert bir şekilde yere vurarak meydana getirdikleri titreşimlerle
diğer gruplara bildirirler. Bu sayede tehlike gelmeden önce gerekli
önlemler alınmış olur.
Yukarıda saymış olduğumuz tüm özellikler filleri üstün bir akıl
sahibinin tasarlayıp yaratmış olduğunun delillerindendir. Tüm canlılarda
olduğu gibi Allah bu canlıları da yaşayacakları ortama uygun olarak
yaratmış ve üstün özellikleriyle donatmıştır.
|