


Yaşamın Kaynağı: SU
Güneş
Sistemi'ndeki diğer 63 gök cisminden hiçbirinde yaşamın temel şartı
olan suyun bulunmadığını biliyor muydunuz? Oysa yeryüzünün büyük
bölümü sularla kaplıdır. Okyanuslar ve denizler Dünya yüzeyinin
toplam dörtte üçünü meydana getirir. Öte yandan karalarda da sayısız
göl ve nehir vardır. Yüksek dağların zirvelerini kaplayan kar ise
suyun donmuş halidir. Dünya'daki suyun önemli bir bölümü de gökyüzündedir;
bulutların her birinde binlerce, bazen milyonlarca ton su bulunur.
Bu suların bir kısmı da zaman zaman damlalar halinde yere iner,
yani yağmur olur. Şu an solumakta olduğumuz havanın içinde de belirli
miktarda su buharı vardır.
Yağmurlar, denizler, nehirler, akarsular, okyanuslar,
musluğu açtığınızda akan içilebilir su… İnsanlar suyun varlığına
o kadar alışıklardır ki, yeryüzünün büyük bölümünün sularla kaplı
olmasının önemini belki de hiç düşünmezler. Oysa bilinen bütün gök
cisimlerinin içinde yalnızca Dünya'da suyun bulunuyor olması, üstelik
de bu suların içilebilir nitelikte olması yaşam için olmazsa olmaz
bir durumdur.
SUYUN ŞAŞIRTICI ÖZELLİKLERİ
Suyun ısıyla ilgili (termal) özellikleri dünya üzerindeki canlı
yaşamının sürekliliğinde büyük rol oynar. Bunlardan birkaç tanesini
şöyle sıralayabiliriz:
Bilinen tüm sıvılar, ısıları düştükçe büzüşür, hacim kaybederler.
Hacim azalınca, yoğunluk artar ve böylece soğuk olan kısımlar daha
ağır hale gelir. Bu yüzden, sıvı maddelerin katı halleri, sıvı hallerine
göre daha ağırdır. Su ise, bilinen tüm sıvıların aksine, belirli
bir ısıya (+4°C'ye) düşene kadar büzüşür, daha sonra birdenbire
genleşmeye başlar. Donduğunda ise daha da genleşir. Bu nedenle suyun
katı hali, sıvı halinden daha hafiftir. Buz, aslında "normal"
fizik kurallarına göre suyun dibine batması gerekirken, su üstünde
yüzer.
Suyun bu özelliği dünya üzerindeki denizler açısından çok önemlidir.
Bu özellik olmasa, yani buz suyun üzerinde yüzmese, dünya üzerindeki
suyun çok büyük bir bölümü tamamen donacak, göllerde ve denizlerde
hiçbir canlı kalmayacaktı.
|