

 
Kalpteki Elektronik Sistem
Kalbin, fonksiyonlarını yerine getirebilmek için, Allah'ın kalpte
yarattığı elektronik sistem mükemmel programlanmış bir tasarım harikasıdır.
Kalbin sağ kulakçığı yakından incelendiğinde kalbe elektrik sağlayan
bir jeneratör görülür. Bu jeneratör S.A. yumrusu adı verilen bir
doku düğümüdür. Dinlenmekte olan yetişkin bir insanın kalbinde bulunan
jeneratör, dakikada 72 kez düşük yoğunlukta elektriksel uyarı yayınlar.
Bu uyarıların her biri yeryüzünün en mükemmel pompasını bir defa
çalıştırır.
Şimdi bu mekanizmadaki tasarıma şahit olmak için, kalbin saniyeden
daha kısa bir sürede gerçekleşen tek bir vuruşunu inceleyelim.
Jeneratörden (S.A. yumrusundan) verilen enerji dalgası, kalbin
küçük pompalarını (kulakçıkları) oluşturan dokular üzerinde yayılır.
Böylece kas lifleri harekete geçer ve küçük pompalar çalışır. Kan
küçük pompalardan kalbin alt tarafında bulunan büyük pompalara (karıncıklara)
geçer.
Burada normal şartlarda oluşması gereken durum çok daha farklıdır.
Jeneratörden yayılan enerji önce küçük, sonra büyük pompaları uyaracaktır.
Ancak elektrik dalgası çok hızlı yol aldığından her iki pompa da
hemen hemen aynı anda kasılacak ve kalbin çalışma mekanizması tamamen
bozulacaktır. Öyle bir elektrik devresi kurulmalıdır ki, elektrik
enerjisi önce küçük pompaları uyarmalı, ardından bir süre bekletilmeli,
sonra büyük pompaları uyarmalıdır. Bu arada elektrik sinyali yola
çıktıktan sonra, küçük pompalar işlerini bitirene kadar bir noktada
beklemelidir. İhtiyaç duyulan devre tam bir mühendislik harikası
olmalıdır.
Nitekim jeneratörden yayılan elektrik dalgası küçük pompaları uyardıktan
sonra, bir başka doku düğümüne gelir. A.V. yumrusu denilen bu doku
elektrik sinyalini saniyenin 14'te biri kadar kısa bir zaman tutar.
Bu, çok hassas ayarlanmış bir zaman dilimidir. Çünkü bu süre bittiğinde
küçük pompa da çalışmasını bitirmiş olur. Ardından elektrik sinyali
yoluna devam eder ve saniyenin 16'da biri kadar kısa bir zaman içinde
bütün karıncık hücrelerini uyarır. Kendi sırası gelen büyük pompa
da böylece kasılır ve kan pompalanmış olur. Bütün bu işlemler saniyeden
daha kısa bir zaman diliminde gerçekleşir. (Harun Yahya, İnsan
Mucizesi)
Önemli Bir Güvenlik Tedbiri: Kalpteki Yedek Jeneratör
Ana jeneratörden çıkan elektrik dalgalarını kısa bir süre için
durduran A.V. yumrusunun önemli bir görevi daha vardır. Bu yumru
ana jeneratörde bir aksaklık olduğu zaman onun yerine geçer ve yedek
bir jeneratör görevi görür. Yedek jeneratör asıl güç kaynağı kadar
güçlü sinyaller üretemez, (dakikada 40-50 sinyal üretir) ancak ürettiği
sinyaller kalbin görevine devam etmesini sağlaması için yeterlidir.
Ana jeneratör herhangi bir nedenle zarar gördüğünde yedek jeneratör
(A.V. yumrusu) insan hayatı için son derece önemli yeni bir görev
üstlenmektedir. Ana jeneratörün herhangi bir sebeple çalışmadığı
durumlarda 20 yıl kadar yaşayan kişilere rastlanmıştır.
Buraya kadar anlatılanları anlamak için, okuyan kişinin belli bir
şuur ve anlayışa sahip olması gerekir. Nitekim bu yazıyı okuyan
insanlar bu anlayışa sahiptir. Ancak dikkat edilirse kalbi oluşturan
parçaların görevlerini yerine getirebilmeleri için de şuur göstermeleri
gerekmektedir. Örneğin yedek jeneratör görevindeki bölümün devreye
girmesi için insan vücudunda olan bitenleri anlaması, acil durumları
hemen fark ederek gerekli sistemi devreye sokması gerekmektedir.
Peki bizim anlamamız için şuur gereken bu işlemleri kalbin çeşitli
bölgelerinde yer alan bu parçalar nasıl gerçekleştirmektedirler?
Kalpteki sinir düğümlerinin şuur sahibi olduğu düşünülebilir mi?
Bu düğümlerin belirli saniyeleri hesaplayabildikleri, bu hesapları
hiç durmadan ve aksamadan yaptıkları iddia edilebilir mi? Elbette
ki kalbin çalışması için gerekli olan karmaşık işlemleri, kalpteki
bu yapıların kendi iradeleriyle gerçekleştiremeyecekleri çok açıktır.
Çünkü bu düğümler yalnızca bir hücreler topluluğudur; bu topluluğun
kendisine ait bir karar mekanizması, iradesi, hesap yeteneği olması
düşünülemez.
Bir hücrenin elektrik üretebilmesi bile başlı başına büyük bir
mucizedir. Çünkü söz konusu üretim binlerce karmaşık kimyasal işlem
sonucunda gerçekleşir. Bu noktada üzerinde düşünülmesi gereken çok
önemli sorular vardır:
Bir hücre niçin elektrik üretmek gibi bir vazife üstlenmek ister?
Kendisini buna mecbur kılan güç nedir? Kalbin kasılması için elektrik
sinyaline ihtiyaç olduğunu, kasılmayı sağlayan hücrelerin elektrik
olmadan çalışmayacaklarını bu hücre nereden bilmektedir?
Kaldı ki, hücrenin elektrik üretmesi dahi tek başına yeterli değildir.
Öncelikle elektrik üreten başka hücrelere de ihtiyaç vardır. Bu
hücreler doğru sıralamada biraraya gelmelidirler. Yalnızca birarada
bulunmaları da yeterli değildir. Bu hücreler birbirleri ile sözleşmişçesine
hep beraber elektrik üretmelidirler. Ayrıca bu üretimin belirli
bir ritim içinde olması gereklidir. Her hücrenin elinde bir kronometre
olmalı, bu hücreler hiç şaşmadan her 0.83 saniyede bir harekete
geçmelidirler. Dahası hücreler bu üretimi bir ömür boyu hiç yorulmadan
sürdürmelidirler. Ayrıca kalbi çalıştıracak elektrik akımının miktarını
tam olarak bilmeli, daha az veya daha fazla değil, tam ihtiyaç duyulan
büyüklükte elektrik akımı üretmelidirler.
Kalpte yorulmak bilmeden kasılan kas hücrelerinin de elektrik akımı
geldiği anda çalışabilecek tasarıma sahip olmaları gereklidir. Kendilerine
ulaşan tek bir sinyale bile kayıtsız kalmamalı, dakikada 72 kez
üretilen sinyalin her birine cevap vermelidirler.
Bu mucizevi sistemin çalışmasını anlamak için bile belirli bir
anlayış gerekirken, bu sistemin kör tesadüflerle oluştuğunu iddia
etmek elbette akıl ve bilim dışı bir yaklaşım olur. Böylesine kusursuz
bir sistem şuursuz tesadüflerle var olamaz. İnsanın içinde böyle
bir elektronik devrenin kurulu olması, onu Allah'ın yaratmış olduğunun
apaçık bir delilidir.
"Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek
misiniz? Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz
mü? Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı Biz miyiz? Sizin
aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir."
(Vakıa Suresi, 57-60)
Kaslardaki Çelik Halat Teknolojisi
Birbirine karışmayan iki veya daha fazla katının bileşimiyle oluşan
katı malzemelere "kompozit malzeme" denir. (Bilim ve Teknik, Şubat
1995, s.38) Doğadaki malzemelerin çoğu "kompozit" olarak adlandırılan
bileşik yapılı maddelerden oluşur. Bu karışımın özelliği, kendini
oluşturan maddelerin özelliklerinden çok daha üstündür.
Doğal kompozitlere bir örnek olarak kasları kemiklere bağlayan
dokuları yani "tendon"ları verebiliriz. Tendonlar, kendilerini oluşturan
kolajen bazlı lifler sayesinde son derece sert bir yapı kazanırlar.
Bu liflerin bir başka özelliği ise örülme şekilleridir. ABD Rutgers
Üniversitesi öğretim üyelerinden Janine M. Benyus, Biomimicry adlı
kitabında, kaslarımızdaki tendonların çok özel bir yöntemle inşa
edildiğini söyleyerek bu konudaki tespitlerini şöyle ifade eder:
Dirsekle bileğiniz arasındaki tendon, asma bir köprüyü taşıyan
halatlarda olduğu gibi, birbirine dolanmış kablo demetlerinden
oluşur. Her bir kablo demeti ise, kendi içinde daha ince kabloların
birbirine dolanmasından oluşmuştur. Bu daha ince kablolar da,
birbirine dolanmış molekül demetlerinden meydana gelir. Hatta
moleküllerdeki atomlar bile sarmal bir yapı halinde dururlar.
(Janine M.Benyus, Biomimicry, Innovation Inspired By Nature, William
Morrow and Company Inc. , New York, 1998, s.99-100)
Nitekim günümüz asma köprülerinde kullanılan çelik halat teknolojisi,
insan vücudundaki tendonların yapısı örnek alınarak geliştirilmiştir.
Tendonların bu benzersiz tasarımı, Allah'ın üstün sanatının ve sonsuz
ilminin apaçık delillerinden sadece birisidir.
Bugün görmekteyiz ki gelişen teknoloji yaratılış mucizelerini tek
tek keşfetmekte ve canlılardaki üstün tasarımlarını örnek alarak
insanlığa hizmet etmektedir.
|