

 
Savunma Sisteminin Sırları Çözülmedi
Yaklaşık 250 yıl önce, mikroskobun icadıyla birlikte bilim adamları
çıplak gözle göremediğimiz birçok küçük canlı ile iç içe yaşadığımızı
ortaya çıkardılar. Üstelik bu canlılar soluduğumuz havadan içtiğimiz
suya, dokunduğumuz herhangi bir cisimden vücudumuzun yüzeyine kadar
her yerde mevcuttu. Dahası bu canlılar sık sık insan vücudunun içine
de girmekteydiler.
Bu düşmanın varlığı 250 yıl önce keşfedildi. Ancak ona karşı mükemmel
bir savaş veren "savunma sistemi"ndeki sırların çoğu bugün bile
henüz aydınlatılamadı. Vücuttaki bu moleküler sistem, içeriye bir
yabancı girdiği andan itibaren son derece ince hesaplanmış bir planla
otomatik olarak devreye girer ve amansız bir savaşa başlar. Sistemin
işleyişine şöyle bir baktığımızda her aşamanın bu titiz plan dahilinde
yürüdüğü görülür.
24 Saat Uyumayan Bir Sistem
Biz farkında olmasak da vücudumuzda her saniye milyonlarca işlem
ve reaksiyon gerçekleşir. Vücudumuzdaki bu hareket uyku esnasında
dahi devam eder. Sürekli hareket halinde olan ve bir an dahi yaptığı
görevi bırakmayan bu hayati sistemlerden biri de savunma sistemidir.
Hemen derinin altında bulunan ve vücudu her türlü işgalciden gece-gündüz
durmaksızın koruyan bu sistem, tam teçhizatlı bir ordu gibi, olanca
gücüyle vücudunda yaşadığı insan için çalışmaktadır.
Vücuttaki her sistem, organ ve hücre topluluğu görev dağılımına
göre bir bütünlük içerisindedir. Bu sistemde en ufak bir eksiklik
olduğunda düzen bozulur. Savunma sistemi de bu "olmazsa olmaz" sistemlerden
biridir.
Acaba savunma sistemimiz olmasaydı yaşamımızı devam ettirebilir
miydik? Ya da bu sistem bazı görevlerini eksik yapsaydı nasıl bir
yaşam biçimimiz olurdu?
Bunu tahmin etmek hiç de zor değil. Tıp dünyasında rastlanan bazı
örnekler vardır ki, savunma sisteminin ne kadar hayati bir önem
taşıdığını gözler önüne serer. Bu konuyla ilgili pek çok kaynakta
yer alan bir hastanın öyküsü, savunma sisteminde oluşabilecek herhangi
bir eksiklikte yaşamın ne denli zor bir hale geleceğini gösterir.
Savunma Sistemi Mucizesi
Bu hasta, doğumundan sonra mikroplardan arındırılmış plastik bir
çadırın içine yerleştirildi. İçeriye dışarıdan bir şey sızması tamamen
engellenmişti. Başka bir insana dokunması yasaktı. Büyüdükçe daha
büyük bir plastik çadırın içine yerleştirildi. Bu plastik çadırdan
sadece plastik astronot elbisesini giyerek çıkabiliyordu. Peki bu
çocuğun diğer insanlar gibi yaşamasını engelleyen neydi?
Doğumundan sonra, vücudu gelişirken savunma sistemi oluşmamıştı.
Vücudunda kendisini düşmanlardan koruyabilecek bir ordu yoktu...
Çocuğun doktorları, bu çadırdan çıktığında başına nelerin geleceğini
biliyorlardı. Hemen soğuk algınlığı başlayacak, boğazında hastalıklar
başgösterecek, antibiyotiklere ve diğer ilaç tedavilerine karşın
vücudunda bir enfeksiyon bitip diğeri başlayacaktı. Bir süre sonra
ilaçlar işe yaramayacak ve çocuk ölecekti.
Bu plastik çadırın dışında ancak birkaç ay veya birkaç yıl yaşayabilirdi.
Yani çocuğun bütün dünyası ancak plastik bir çadır olarak kalacaktı.
Bir süre sonra doktorlar ve ailesi çocuğu, evinin içinde kurulmuş
ve mikroplardan tamamen arınmış bir odaya yerleştirdiler. Ama bütün
bu uğraşlar bir sonuç vermedi. 12 yaşından sonra çocuk tahmin edildiği
gibi peşpeşe gelen enfeksiyonlar sonucunda hayatını yitirdi.
Çocuğun yaşamını sürdürebilmesi için, ailesi, doktorları, kaldığı
hastane ve ilaç firmaları herşeyi denediler. Bütün imkanlar seferber
edildiği ve bulunduğu yer sürekli dezenfekte edildiği halde çocuğun
ölümü engellenemedi.
Bu son açıkça gösteriyor ki, kendisini mikroplardan koruyacak bir
savunma sistemi olmadan, insanın yaşamını sürdürmesi mümkün değildir.
Bu da savunma sisteminin bir bütün olarak, eksiksizce, ilk insandan
bu yana var olması gerektiğinin açık bir ispatıdır. Bu durumda evrim
teorisinin iddia ettiği gibi, böyle bir sistemin uzun bir zaman
dilimi içinde aşama aşama gelişmiş olması söz konusu olamaz. Çünkü
savunma sistemi olmayan veya tam olarak görevlerini yerine getirmeyen
bir insan, bu örnekte görüldüğü gibi kısa bir süre içinde ölecektir.
|