Böyle
olması da kaçınılmazdır. Çünkü maddenin içinde bilinç oluşturabilecek
bir yetenek, bir öz yoktur. Bilincin kaynağı sanılan beynin hücreleri
de nihayet şuursuz atomlardan oluşur. Bu atomlar metalin esnekliği,
kabın dibindeki yemeğin gerekliliği ya da onu oradan çıkaracak taktikler
hakkında birşey 'bilmezler'. Üstelik o yemeği yemeyi 'isteyemezler'.
Dahası bizi biz yapan kişiliğimiz de bu atomlardan ortaya çıkar.
Gri ve ıslak bir et parçası milyarlarca farklı insanda olduğu gibi
çok farklı kişilikler nasıl oluşturabilir? Karbon, oksijen veya
hidrojen atomları bedenimizi ve duygularımızı nasıl yönlendireceklerini
nereden bilmektedirler?
Gerçekten de bilinç müthiş bir özelliktir ve maddeyle açıklanması
imkansızdır. Bilinç, tek kelimeyle bir mucizedir.
Bilince dair materyalist bir temel ortaya koyma çabasını yıllarca
sürdürmüş bir evrimci olan Julian Huxley, bu konudaki çaresizliğini
şöyle ifade etmiştir:
"Bilinçli hal kadar olağanüstü birşeyin nasıl olup da bir sinir
hücresinin başlatıcı hareketi sonucu ortaya çıktığı, aynı Aleaddin'in
lambası hikayesinde lambanın ovuşturulmasıyla cinin görünmesi kadar
anlaşılmazdır..." (The Problem of Consciousness, Colin McGinn, Athenaum
Press Ltd, Gateshead, Tyne & Wear, 1991, sf. 1)
İnsan Bilincinin Kaynağı: Ruh
Peki nedir bilincin kaynağı? Bu kaynak madde olmadığına göre? Bu
sorunun cevabı, maddesel dünyanın alanından çıktığına göre, bilimin
de dışına çıkar, "manevi" dünyaya girer. Bu konuda bize yol gösterebilecek
yegane kaynak Kuran'ı Kerim'dir. Allah insanı yaratmış ve ona Kendi
ruhundan üflemiştir:
"O, yarattığı her şeyi en güzel yapan ve insanı
yaratmaya bir çamurdan başlayandır. Sonra onun soyunu bir özden
(sülale'den), basbayağı bir sudan yapmıştır. Sonra onu 'düzeltip
bir biçime soktu' ve ona Ruhundan üfledi. Sizin için de kulak,
gözler ve gönüller var etti. Ne az şükrediyorsunuz?" (Secde Suresi,
7-9)
İnsanlardaki bilincin kaynağı ruhtur: Düşünen, hisseden, acı çeken,
üzülen, sevinen, hatıraları olan varlık, bilinçsiz atomların toplamı
olan beyin değil, insanın ruhudur. İnsan bilincini maddeye indirgemeye
çalışan materyalizm, işte bu nedenle çıkmaz içindedir.
Hayvanlardaki Bilincin Kaynağı: İlham
İnsanlardaki bilincin kaynağı ruhtur, ancak hayvanların ruhu yoktur.
Peki bu durumda, hayvanlarda da zaman zaman rastlanan ve açıklaması
son derece güç olan bilinçli hareketleri nasıl açıklayabiliriz?
Bu konuda yine Kuran'ı Kerim bize yol göstermektedir. Allah Kuran'da
bal arısının hareketlerinin özel bir ilham sonucu gerçekleştiğini
şöyle örnek verir:
"Rabbin bal arısına vahyetti: Dağlarda, ağaçlarda
ve onların kurdukları çardaklarda kendine evler edin. Sonra meyvelerin
tümünden ye, böylece Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollarda yürü-uçuver.
Onların karınlarından türlü renklerde şerbetler çıkar, onda insanlar
için bir şifa vardır. Şüphesiz düşünen bir topluluk için gerçekten
bunda bir ayet vardır." (Nahl Suresi, 68-69)
Ayetlerde haber verilen sır, arılar hakkında yapılan bilimsel araştırmaların
sonuçlarıyla da uyum içindedir. Araştırmalar, arıların yaptıkları
peteklerin ve bal yapımı için yürüttükleri çalışmanın, çok yüksek
derecede hassas matematik hesaplarına dayandığını göstermiştir.
Matematik ve geometri konusunda uzman olanlar hariç, insanların
bile başaramayacağı bu hassas ayarların sırrı, Allah'ın bu canlıya
verdiği özel ilhamdır.
İşte bilim adamlarını şaşkınlığa düşüren Betty adlı karganın bilinç
gösterisini de, bu sır ışığında incelemek gerekir: Kargaya bu davranışını
Allah ilham etmiştir. Kargayı yaratan, ona kanatlarını gözlerini
ve diğer tüm sahip olduklarını veren Allah, kargaya bu beceriyi
bağışlamıştır. Kainattaki kusursuz tasarım ile sonsuz uyum ve denge
de Yüce Allah'ın eseridir.
Konunun bir diğer dikkat çekici yönü, Allah'ın bir kargaya ilhamda
bulunduğuna dair bir bilginin Kuran'da geçmesidir. Bu gerçek Hz.
Adem'in oğullarının kıssasında aktarılmaktadır. Oğullardan birisi
kendi nefsinde büyüklenen ve kıskanç birisidir. Hatta kardeşini
bu yüzden öldürmüştür. Allah ise bir kargaya ilhamda bulunarak ona
bir ders verir. Bunu haber veren ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
"Sonunda nefsi ona kardeşini öldürmeyi (tahrik
edip zevkli göstererek) kolaylaştırdı; böylece onu öldürdü, bu
yüzden hüsrana uğrayanlardan oldu. Derken, Allah, ona, yeri eşiyerek
kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini gösteren bir karga gönderdi.
"Bana yazıklar olsun" dedi. "Şu karga kadar olup da kardeşimin
cesedini gömmekten aciz miyim?" Artık o, pişman olmuştu." (Maide
Suresi, 31-32)
Canlılar dünyasında gördüğümüz bu gibi son derece şaşırtıcı davranışların
sırrı buradadır. Bilim bu davranışlara kimi zaman "içgüdü" adını
verir, ama bir açıklama gibi gözüken bu kavram aslında bir açıklama
değil, sadece bir isimlendirmedir. İçgünün kaynağı nedir sorusu
hep cevapsızdır. Bazı örneklerde ise (Karga Betty örneğinde olduğu
gibi) canlıların gösterdiği bilinçli davranışı "içgüdü" olarak bile
tanımlamak mümkün değildir. Gerçekte tüm bunlar, bizlere Allah'ın
canlılar üzerindeki hakimiyetini gösteren delillerdendir.
"Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini
yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten
Allah'ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah'ın ilmiyle
herşeyi kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için." (Talak Suresi,
12)
Betty, Zekanın Kökenine Dair Evrimci Varsayımları
Altüst Etti
Bir karganın böylesine karmaşık bir davranış gösterebilmesi evrimci
bilim adamlarında derin bir şaşkınlık uyandırdı. Evrim teorisine
göre insanlardan sonra en zeki canlılar primatlar ve primatların
arasından da insana en yakın canlı olan şempanzeler. Şempanzelerin
basit aletler kullanabildiklerini hepimiz görmüşüzdür. Bugüne kadar
yaygın görüş, karşılaşılan durumları çözmede insanlardan sonra en
yetenekli canlının şempanzeler olduğu yönündeydi. Bu yüzden Betty
için evrimci kaynaklarda şu yorum yapıldı: "Bu karga en yakın akrabalarımızı
bile mahçup etti. " (http://news. bbc.co.uk/1/hi/sci/tech/2178920.stm)
Bu karganın evrim teorisinin temel kabullerinden birini çürüttüğü
açıkça anlaşılıyor. Kacelnik bu gerçeği şöyle açıklıyor:
"Hayvanlar arasında en zeki olanların primatlar olduklarını düşünüyoruz,
çünkü bize en yakın türü onlar oluşturuyor. Ancak bu hayvan (Betty)
görmüş olduğumuz herhangi bir primattan daha zeki. Bugüne kadar
insanlara kuşlardan daha yakın olan primatlar üzerinde yapılan deneylerde,
bilinçli alet yapımı veya insanlarda olduğu gibi bir fizik kanunlarını
muhakeme kabiliyeti görülmüş değildir. Alet yapımı ve kullanım daima
üstün bir zekanın tipik belirtileri olarak alınmıştır. Şimdi ise
bir kuş bu konuda biz insanların en yakın akrabalarından daha ileri
olduğunu göstermiş oldu".
Corvus moneduloides türüne ait bu kargalar Pasifik Okyanusu'ndaki
New Caledonia adasında yaşamaktalar. Bu canlıların çalı çırpı kullandıkları,
bu sayede ulaşamayacakları kovuklardaki besinleri elde ettikleri
bilinmekteydi. Ancak Betty'nin laboratuvarda büktüğü metal çubuk,
doğada bulunmayan bir malzeme. Ayrıca doğadaki çalı çırpıların metal
gibi bir esneme özelliği bulunmuyor. Dolayısıyla bu çok şaşırtıcı
bir sonuç. Çünkü bir hayvan, bir metal çubuğu etraftaki diğer nesnelerin
arasından seçiyor ve bunu belli bir işi halletmede araç olarak benimsiyor.
Betty'nin davranışındaki aklın temelleri bilim adamları için tam
bir bilmece. Araştırmayı gerçekleştiren bilimadamları şu yorumu
yapıyor:
"Ortada taklit edebileceği bir model yoktu… Hayvanların, geçmişten
gelen yüklü miktarda deneyim olmaksızın, nesneleri araç olacak şekilde
bilinçli olarak değiştirebilmeleri hakkında neredeyse hiçbir şey
bilmiyoruz"
Bilim adamlarının da belirttiği gibi Betty'nin bu davranışının
görünürde hiçbir temeli yok. Tamamen spontane olarak ortaya çıkıyor.
Ama aklımız bize bu davranışın meydana gelmesi için bir düşünme
sürecinin yaşanmış olması gerektiğini söyler. Ancak söz konusu canlı
bir fındık kadar bile beyne sahip değildir ve düşünme yeteneğinden
kesinlikle yoksundur.
|