

 
Yaklaşan Gerçek
Her insanın vücudu doğumundan itibaren yaklaşık otuz, kırk yıl
sonra değişmeye başlar. Deri kırışır, saç dökülür ve beyazlaşmaya
başlar, vücut eski enerjisini yitirir, metabolizma yavaşlar, görme
ve işitme duyuları zayıflar ve unutkanlık baş gösterir. Ölüm ile
sonuçlanan bu değişimlerin nedeni ise hepimizin bildiği gibi; yaşlanmadır.
Peki neden yaşlandığınızı hiç düşündünüz mü?
Et ve kemikten meydana gelen insan, bu malzemeden değil de farklı
maddelerden meydana gelmiş olsaydı belki bu kadar çabuk yıpranmazdı.
Çünkü et ve yağ açıkta bırakıldığında birkaç saat içinde kokuşan,
bozulan maddelerdir. Şimdi siz de dahil olmak üzere dünya var olduğundan
beri kimsenin kaçamadığı yaşlılığın aşamalarını biraz daha yakından
inceleyelim.
Derinin Deforme Olması
Yaşlandıkça kırışan derinin esnekliği de azalır, deri incelir ve
alt tabakalardaki yapı, iskelesini oluşturan yapısal proteinlerin
çökmesi sebebiyle sarkar. Yaşı biraz ilerlemiş her insanda var olan
kırışıklıklar, çizgiler işte bu nedenle meydana gelir. Üst deride,
sürekli yağ katmanı oluşturan ve doğal yumuşatıcı etkisi gösteren
bezlerin salgısının azalması dolayısıyla pullanma görülür. Aşırı
pullanma ve dökülme sonucunda derinin geçirgenliği artar ve dış
etkilerin deriden geçişi kolaylaşır. Buna bağlı olarak da yaşlılık
kaşıntısı, tırnak yaraları vs. meydana gelir. Aynı şekilde alt deride
de çok büyük bozukluklar oluşur. Deri dokularında yenilenme ve madde
alışverişi mekanizmaları yaşlı insanlarda önemli ölçüde bozulmuştur.
Bu nedenle ileri yaşlarda kötü huylu tümörlere sık rastlanır. (Harun
Yahya, Dünya Hayatının
Gerçeği)
Kemiklerin sağlamlığı da insan bedeni için her yönden büyük önem
taşımaktadır. Dik durmak genç biri için çok kolayken, yaşlılık döneminde
bu, fiziksel açıdan pek mümkün değildir. İlerleyen yaşlarda omurilikte
meydana gelen doğal eğilme nedeniyle kamburluk ortaya çıkar. Ve
bir süre sonra insan duruşunu kontrol edemez hale gelir.
Yaşlılık sadece dış görünüşte değil, vücudun içinde bulunan önemli
organlarda da yıpratıcı etki meydana getirir. Örneğin yaşlanan insanların
sinir hücrelerinde yenilenme olmadığı için, belli bir duyum kaybı
da oluşur. Yaşlanma ile birlikte gözlerin ışık şiddetine uyarlanma
yeteneği azalır. Bu durum görme yeteneğini kısıtlar; renklerin canlılığı,
cisimlerin şekli, konumları ve uzaklıkları bulanıklaşır. Görme yeteneğindeki
bu azalma yaşlılıkla orantılı olarak daha da ilerler.
Yaşlanmayı Açıklayan Bilimsel Teoriler
Bilim adamları yaşlanma konusunda bugüne dek birbirinden farklı
birçok teori ortaya atmışlardır. Moleküler biyoloji uzmanları yaşlanmayı
hücre bölünme faaliyetleriyle ilişkili olarak açıklamaktadırlar.
Hücrelerin yaşlanması farklı organizmalarda ve insanlarda, farklı
hızlarda gerçekleşir. Bir test tüpü içinde normal bir hücre tam
50 defa kendini eşleyebilir yani bölünebilir. Ancak yaş ilerledikçe
hücre bölünmesi faaliyetleri yavaşlar. Bu nedenle kendini yenileyemeyen
dokular eskimeye yani yaşlanmaya başlar. Bu yavaşlamayı açıklayan
teorilerden biri Yıkım Teorisi'dir. Bu teoriye göre yaşlanma, "serbest
radikaller" adı verilen bazı maddelerin vücuda girerek verdikleri
hasarın toplam bir sonucudur. Serbest radikaller, eşlenmemiş serbest
bir elektronu bulunan atomlar, moleküller ve iyonların ortak adıdır.
Bunlar soluduğumuz havada ve yediğimiz yiyeceklerde bulunabilen
ozon, karbonmonoksit gibi ağır metallerdir. Vücuda en yaygın etkiyi
ise oksijenli serbest radikaller verirler. Oksidan etkisinin şeker,
kalp krizi gibi insan ömrünü kısaltan rahatsızlıkların vereceği
zararı artırdığı düşünülmektedir.
Buna karşın, Program Teorisi ise yaşlanmayı genetik faktörlerle
açıklar. Buna göre, DNA'da ortaya çıkan ve zamanla çoğalan bir yapı,
hücre faaliyetlerini etkiler. Hücre içinde protein sentezinden sorumlu
organel olan ribozomların uzun süreler çalışması sonucu oluşan bu
yapı aynı zamanda "Werner Sendromu" hastalığının da nedenidir. Werner
Sendromu, erken yaşlanma hastalığı olarak bilinen ölümcül bir hastalıktır.
Ergenlik çağında normal bir gelişim gösteren hastalar daha sonra
hızla yaşlanmaya başlarlar ve 30'lu yaşlarında yaşamlarını yitirirler.
Yaşlılık: Kaçınılmaz Son
Bilim adamlarının üzerinde çeşitli teoriler geliştirdikleri yaşlanma
herkes için kaçınılmaz bir sondur. İster moleküler biyoloji uzmanlarının
ileri sürdüğü gibi hücre bölünmesinin durmasıyla ilgili olsun, ister
genetik faktörlerle olsun herkes zaman geçtikçe yaşlanır. Her ne
kadar günümüzde anti-aging (yaşlanmayı geciktirme) çalışmaları yaşlanmayı
nispeten çok küçük oranda geciktirse ve sağlıklı bir yaşlılık dönemi
için bazı tavsiyelerde bulunsa da bu sorunun kesin bir çözümü yoktur.
Rabbimiz Kuran'da yaratıştan, ölüme kadar geçen süreyi şu şekilde
bildirmiştir.
"O'dur ki, sizi topraktan, sonra bir damla sudan,
sonra bir alak'tan (embriyo) yarattı; sonra sizi bir bebek olarak
çıkarmakta, sonra güçlü (erginlik) çağınıza erişmeniz, sonra da
yaşlanmanız için size (belli bir ömür vermektedir). Sizden kiminin
daha önce hayatına son verilmektedir; adı konulmuş bir ecele erişmeniz
ve belki aklınızı kullanmanız için (Allah sizi böyle yaşatır)."
(Mümin Suresi, 67)
Yukarıda da belirttiğimiz gibi zaman çok hızlı geçmekte ve geçen
her gün ise insanı daha genç ve dinamik bir yapıya değil, bir zaafiyete
doğru götürmektedir. Yaşlanmak, insanın acizliğinin önemli bir göstergesidir.
Allah Kuran'da insanın yaşlılıkla birlikte içine düştüğü durumu
"bildikten sonra bir şey bilmeme" şeklinde açıklamıştır:
"Allah sizi yarattı, sonra sizi öldürüyor, sizden
kimi de, bildikten sonra bir şey bilmesin diye, ömür en aşağı
ucuna (yaşlılığa) geri çevrilir. Şüphesiz Allah bilendir, herşeye
güç yetirendir." (Nahl Suresi, 70)
Herşey Allah'ın Takdiridir
İnsanın hiç yoktan var olması yani doğması gibi yaşlanıp ölmesi
de Allah'ın insanlar için takdir ettiği kaderin sonucudur. İnsan
Allah'ın kendisi için belirlediği kaderi yaşar, doğumu ve ölümü
gibi hayatı boyunca yaptığı her davranış da tamamen Allah'ın kontrolündedir.
Ve bunlardan sorguya çekilecektir. Bunun için her insan Allah'ın
ayette belirttiği gibi Kuran ahlakını yaşamaya özen göstermelidir.
"De ki: "Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm
alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162)
|