

  Biyolojik
saat
Belki sesini duymuyorsunuz ama tam şu anda vücudunuzun içinde özel
bir saat bulunuyor. Tıpkı bir kol saati gibi beden saatiniz de düzenli
olarak saniyeleri birer birer sayıyor. Her sabah uyanmanızı da sağlayan
bu saat başka birçok beden faaliyetinizi de kontrol ediyor. Elbette
bu saatin saniyeleri sayacak dişileri ya da zamanı gösterecek kadranı
yok. Peki ama vücudunuz saatin kaç olduğunu bu kadar detaylı olarak
nereden biliyor ?
Her sabah kalkmaya o kadar alışmışızdır ki, uyanmamız esnasında
bedenimizde olup bitenleri genellikle pek düşünmeyiz. Oysa bu sırada
bedenimizde mucizevi bir alarm sistemi harekete geçmiş ve bizi uyandırmıştır.
Çünkü Allah, bedenlerimizi, zamanı algılayan bir saatle birlikte
yaratmıştır. Uyku, beslenme, kan basıncı ve beden ısısının ayarlanması
gibi bedensel faaliyetlerin gün içinde düzenlenmesini sağlayan bir
beden saatidir bu. Bedenimizin derinliklerinde saklı bu saati bilim
adamları 'biyolojik saat' olarak isimlendirmektedirler. Biyolojik
saatimiz mükemmel bir şekilde ayarlanmıştır ve mükemmel bir şekilde
işlemektedir. Biyolojik saatimizle kolumuzdaki saat arasında şaşırtıcı
bir paralellik de vardır: Her ikisi de günlük ritimlerini 24 saatte
tamamlar.
Gün içinde ihtiyaç duyacağımız enerji seviyesi sabah, öğlen, akşam
ve gece değişmektedir. Allah bu saati yaratmış, böylece bedenimizin
işlerimize uygun tempoda çalışmasını sağlamıştır.
Böylece organlarımız saatin kaç olduğunu algılar ve buna uygun
çalışırlar. Örneğin vücudunuz biyolojik saat sayesinde sabah olduğunu
anlar ve sizi uyandırır; yemek vaktini unutsanız da açlık hissi
uyandırıp sizi yemeğe davet eder. (Harun Yahya,
İnsan Mucizesi)
Sanki bir gölge gibi sizi takip eden ve içinde bulunduğunuz ortama
göre ayarlamalar yapan bir dost gibidir biyolojik saat. Gerçekte
bu dost sizin içinizdeki hücrelerden meydana gelen karmaşık bir
sistemdir ve Allah'ın 'Rahman' sıfatının bir tecellisi olarak sizi
gözetmektedir.
Biyolojik Saat Nasıl Çalışır?
Biyolojik saat beyinde bulunan bir ana saat tarafından kumanda
edilir. Bu ana saatin yanısıra çeşitli organlarımızda bulunan ve
sadece bulundukları organı etkileyen çevresel saatler de vardır.
Ana saat tarafından yönetilen bu çevresel saatler; böbrek, akciğer,
karaciğer ve damar gibi organlarda bulunur. Bunlar vücudun dengesini
sağlamada önemli rol oynayan organlardır. Biyolojik saat bu organların
çalışma ritimlerini düzenleyerek vücudumuzda uyumlu bir çalışma
sağlar. Biyolojik saatin üç önemli görevi vardır. Her aşaması mucize
olan bu görevler şunlardır:
1. Dış ortamdaki uyarıcıların algılanması
2. 24 saatlik ritim oluşturulması
3. Tüm saatlerin bu ritme göre ayarlanması
1. Dış ortamdaki uyarıcıların algılanması
Düşünün eğer uykunuz sabah güneş doğduktan sonra gelseydi ve gündüzleri
uyumak zorunda kalsaydınız hayatınız nasıl değişirdi? İşlerinizi
mecburen gece karanlığında halletmek zorunda kalacaktınız. İnsana
sayısız nimetler lütfeden Allah, karanlık ve aydınlığı da insan
için en uygun şekilde yaratmıştır. Bir Kuran ayetinde Allah şöyle
buyurur:
"- O, dinlenmeniz için geceyi, gündüzü de aydınlatıcı
(mubsir) olarak sizin için yaratmıştır. Şüphesiz işitebilen bir
topluluk için bunda gerçekten ayetler vardır." (Yunus Suresi,
67)
Kuşkusuz biyolojik saatin en şaşırtıcı özelliği, zifiri karanlıktaki
organlarımızın dışarıda gündüz mü gece mi olduğunu algılamalarını
sağlamasıdır. Beyindeki ana saat dışarıdaki ışık şiddetini sürekli
izler ve diğer organlara bu saati sürekli haber verir. Siz nasıl
kolunuzdaki saate bakıp saatin kaç olduğunu algılıyorsanız, vücudunuz
da beyninizdeki ana saate bakıp saatin kaç olduğunu algılayabilmektedir.
Gerçekte ne beyninizde akrep ve yelkovan vardır ne de içinizdeki
organların bunlara bakacak gözleri. Biyolojik saat Allah'ın benzersiz
yaratmasını gösteren mucizevi bir sistemdir.
Beynimizdeki ana saat hem yapı hem de işlev açısından harikadır.
Hipotalamusta yer alan iki çekirdekten (sinir hücresi öbeği) meydana
gelir. Beynin sol ve sağ kısmında simetrik olarak bulunan çekirdeklerin
büyüklükleri milimetrenin yaklaşık dörtte biri kadardır. Bu çekirdeklerin
yeri yapacakları göreve göre özel olarak ayarlanmıştır: Çekirdekler
gözlerimizin yaklaşık 3 cm arkasında bulunur. Sol ve sağ gözden
gelen optik sinirler tam bu noktada birbirini bir kavşakla keserler.
Çekirdekler, kavşağın hemen üstünde yer alır ve özel bir yolla kavşağa
bağlanmıştır.
Ana saat, tüm bu yol ve kavşak ağı sayesinde dış ortamdaki ışık
hakkında her an bilgi almaktadır. Bu bilginin ana saate ulaştırılması
şöyle gerçekleşir: Gözün retinasına düşen ışık parçacıkları burada
bulunan ışığa duyarlı hücreler tarafından elektrik sinyallerine
dönüştürülür. Sonra bu sinyaller optik sinirler yoluyla hem görme
merkezine hem de çekirdeklere iletilir. Böylece çekirdekler yani
ana saat, dış ortamda saatin kaç olduğunu saniye saniye algılayabilmektedir.
Burası biyolojik saatin kumanda merkezidir.
2. 24 saatlik bir ritm oluşturulması
Biyolojik saatin ritmi tam olarak bir güne göre ayarlanmıştır.
Vücudumuzdaki sistemler her 24 saatte bir tekrarlanan ritmde çalışırlar.
Beyindeki ana saati oluşturan sinir hücrelerinde yapılan araştırmalar
bu ritmin, hücrelerde üretilen iki özel molekül sayesinde oluştuğunu
ortaya çıkarmıştır. Per ve Cry ismi verilen bu moleküller, belli
miktarlarda üretilir daha sonra parçalanarak yok olurlar. Moleküllerin
üretildiği süre gündüzü, parçalanıp yok oldukları süre ise geceyi
ifade eder. Yani beynimizdeki ana saat bu moleküllerin üretimini
gündüzün bir sinyali olarak, parçalanmalarını ise gecenin bir sinyali
olarak alır. Hücreler üretilmekteyken hızlı (gündüz) bunlar parçalanmaktayken
yavaş (gece) çalışma temposu oluşturulur. Böylece moleküllerin sayısı
bir duvar saatindeki sarkacın görevini yapmaktadır. Gece boyunca
birer birer parçalanan moleküller bittiği anda bu bir sinyal kabul
edilir ve üretime yeniden geçilir. İşte bu anda hücre gündüz olduğunu
algılamışçasına hızlı çalışmaya başlar. Böylece beynimizdeki ana
saat içinde gece ve gündüz ritmleri oluşturulmuş olur.
3. Tüm saatlerin bu ritme göre ayarlanması
Per ve Cry molekülleri sadece beyindeki ana saatte üretilir, böylece
asıl ritm burada belirlenir. Beynimizdeki ana saat sabahın ilk ışıklarıyla
birlikte gözlerimizden ışık sinyallerini almaya başlar. Bizler uyuyor
veya göz kapaklarımız kapalı olsa bile ortamdaki ışık belli bir
güce ulaşınca retinamız da uyarılmış olur. Retinadaki sinir düğümü
hücrelerine düşen ışık parçacıkları burada Allah'ın özel olarak
var ettiği bir proteinle karşılaşırlar. Melanopsin isimli bu protein
ışığa duyarlı bir proteindir ve ışığı algılayarak elektrik sinyalleri
oluşturulmasını sağlar. Bu sinyaller beyinde hipotalamusta bulunan
çekirdeklere yani ana saate iletilir. Bu çekirdekteki hücreler ışığı
algılayarak günün başladığını haber almış olurlar. Bu sinyali alan
ana saat hücreleri tüm vücuda yaydıkları sinyallerle dışarıda havanın
aydınlandığını haber verir. Böylece vücudun birçok sistemi uyarılmış
olur:
Kognitif (tanımayla ilgili) sistem uyarılır: Dikkatiniz yavaş yavaş
açılır. İlk kalktığınız andaki dalgınlığınız bu geçiş döneminden
kaynaklanır.
Endokrin sistemi uyarılır: Gün içinde ihtiyaç duyacağınız hormonların
sentezine başlanır.
Bağışıklık sistemi uyarılır: Alacağınız ilaçların etkinliği bu
yüzden gün içinde farklılık gösterir.
Kalp-damar sistemi uyarılır: Kan sıvısının içerdiği maddelerin
dengesi ayarlanır, hücreler arası enzimler üretilmeye başlanır
Tüm bu ayarlamalar gün içinde ortama uygun şekilde sürdürülür.
Karanlık ve loş bir ortamda gün ortasında uykumuzun gelebilmesi
bunun bir göstergesidir. 24 saat boyunca dış ortamdaki ışık şiddeti
ana saat tarafından algılanır, ana saat bir orkestra şefi gibi diğer
saatleri yöneterek vücut düzeninin korunmasını sağlar. Bizler sabahları
tüm bunlardan habersiz bir şekilde uyanır, hazırlanır ve evden çıkarız...
Elbette gözle görülmeyen hücrelere bir saat gibi çalışmalarını
emreden ve vücudumuzu her sabah tekrar tekrar kusursuzca düzenleyen
Yüce Allah'tır. Bir Kuran ayetinde şöyle buyrulur:
"Hiç şüphesiz, rızık veren O, metin kuvvet sahibi
olan Allah'tır." (Zariyat Suresi, 58)
Biyolojik saatin vücudumuzu ne denli mükemmel bir şekilde dış ortama
ayarladığının en belirgin göstergesi uçakla yolculuk eden kişilerde
ortaya çıkan 'jet gecikmesi'dir.
İstanbul'da yaşayan kişi Amerika'nın Batı'sına gittiğinde gün içinde
bir anda ortalama 10 saat geriye gider. örneğin bu insan İstanbul'dan
saat 15'te yola çıkmışsa California'ya vardığında (yolda geçecek
süre sayılmazsa) saat sabahın 5'i olacaktır. Halbuki bu insanın
bedeni İstanbul'da uyanmış, sabah ve öğleni orada her zaman alışkın
olduğu tempoda geçirmiştir. Ama bu insan Amerika'da uçaktan indiğinde
gözleri bambaşka bir ışık algılar. Beden saatiyle bulunduğu şehrin
saati arasında bir anda 10 saatlik bir uçurum meydana gelir. Bu
durum Amerika'daki gündüz süresinin 10 saat daha uzamasına yol açar.
Kişinin bedeni kendi saatine göre uyku emri verir ancak ortamdaki
ışık yüzünden gözleri ışığı algılamaya devam eder ve ana saatten
çevresel saatlere 'uyanık kalın' mesajı gönderilir. Ana saatle çevresel
saatler arasındaki bu uyumsuzluğun giderilmesi ancak Amerika'da
geçirilecek birkaç gün içinde mümkün olacaktır. Kişi bu süre içinde
uykusuzluk ve rahatsız bir hal sürecektir.
'Jet gecikmesi' biyolojik saatin ne büyük bir nimet olduğunu ortaya
koymaktadır: Eğer bedenimizde böyle bir saat olmasaydı bedenimizin
çalışmasıyla günlük işlerimiz arasında hiçbir uyum kalmazdı.
Bu durumu biyolojik saat araştırmalarında önemli bir buluş gerçekleştiren
Norman Ruby şöyle değerlendirmektedir: "Eğer biyolojik saat olmasaydı
kesintisiz uyku uyumamız mümkün olmazdı. Ayrıca bedenimizin ne zaman
aniden uyku haline geçeceği ne zaman hareketli olacağı önceden belli
olmazdı".
Norman Ruby, 2002 yılının Aralık ayında yayınlanan bir araştırmada
retinada bulunan melanopsin molekülünün biyolojik saatle ilgisini
ispatlamış, bu keşfi ünlü Science dergisi tarafından yılın en
önemli buluşlarından biri olarak gösterilmiştir. Retinaya düşen
ışığı mükemmel bir şekilde beyindeki ana saati sinyalleyen melanopsin
molekülüyle ilgili araştırmada rol oynayan bir başka bilim adamı
Bruce O'Hara dır. O'Hara bu konuda şu yorumu yapmıştır. "Eğer
biyolojik saat olmasaydı birçok davranışsal ve fizyolojik bozukluk
meydana gelir gün içinde beden ısısının korunması bile mümkün
olmazdı."( http://www.
eurekalert.org/pub_releases/2002-12/su-ssn120902.php)
Düşünün, gün içinde aniden üşümeye başlayabilir, aniden uykuya
dalabilir, aniden kan basıncınız artabilir ve bunlar gibi birçok
başka rahatsızlık yaşayabilirdiniz. Ancak Allah'ın bedenimizde varettiği
biyolojik saat sayesinde sağlıklı bir şekilde günlük işlerimizi
sürdürebiliyoruz.
Allah'ın bize bahşettiği bu sağlık için O'na
şükretmeliyiz. Bir Kuran ayetinde Allah bize bu gerçeği şöyle
hatırlatır: "O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri inşa
edendir; ne az şükrediyorsunuz." (Müminun Suresi, 78)
Biyolojik saatteki "programlama" Kuran'da haber verilmektedir.
Görüldüğü gibi biyolojik saat 24 saate ayarlı bir ritimdir ve özel
olarak programlanmıştır. Bilim adamları dış uyarıcılardan tamamen
izole edilmiş kişilerde bile 24 saatlik uyku-uyanıklık döngülerinin
sürdüğünü ortaya koymuşlardır. Hatta beyindeki ana saat hücreleri
laboratuvarda karanlık bir ortamda yaşatılmış hücrelerin yine de
24 saatlik ritmi ortaya koyduğu görülmüştür. Bir bilimsel kaynakta
bu konuda şu yorum yapılmaktadır:
Son elli yıllık sürede şu gerçek ortaya çıkmıştır: "Hayatın 24
saatlik doğası, dünyanın hareketinin fiziksel ortamda 24 saatte
ortaya çıkardığı değişikliklerin bir zorlamasından ibaret değil;
beyindeki içsel bir zaman-uyumlu sistemin sonucudur."(http:
//archneur.ama-assn.org/issues/v58n11/abs/nbs10006.html)
Dikkat edilmesi gereken bir gerçek ise, bu programlamanın bizlere
Kuran'da haber verilmiş olmasıdır. Allah, insanı gece vakti dinlenmeye,
gündüz vakti ise çalışmaya uygun yarattığını bir Kuran ayetinde
şöyle bildirmektedir: "O, geceyi sizin için bir elbise, uykuyu
bir dinlenme ve gündüzü de yayılıp-çalışma (zamanı) kılandır."
(Furkan Suresi, 47)
|