 Bu
bitki ise içine giren böcekleri aniden kapattığı kapağı ile
yakalar. Burada da yine çok açık bir tasarımın olduğunu görmek,
akılcı bir insan için zor değildir. Bitkinin uyarı sisteminin
yanında, yapraklarının kapanmasını sağlayan mekanik sistem
de son derece mükemmel bir yaratılıştadır. Bitki içindeki
hücreler elektriksel uyarı alır almaz bünyelerindeki su dengelerini
değiştirirler. Yaprakların oluşturduğu kapanın iç tarafındaki
hücreler bünyelerindeki suyu bırakıp çökerler. Bu olay havası
alınmış bir balonun sönmesine benzer. Kapanın hemen dışındaki
hücreler ise aşırı su alarak şişer. Böylece insanın kolunu
hareket ettirmesi için bir kasın gevşerken ötekinin kasılmasına
benzer şekilde, kapan kapanır. İçerde hapsolan sinek ise her
çırpınmasında tüylere tekrar tekrar değerek, elektriksel itmenin
tekrar oluşumuna ve dolayısıyla da yaprağın daha sıkı kapanmasına
neden olmaktadır. Bu arada kapanın yüzeyindeki hazım bezleri
de uyarılmaktadır. Uyarı sonucunda bezler sineği yavaşça eritecek
sıvıyı salgılamaya başlarlar. Böylece bitki, protein bakımından
hayli zengin bir çorba haline gelen sineğin peltesini kullanarak
beslenir. Sindirimin sonunda ise, tuzağını kapanmasını sağlayan
mekanizma tersine işleyerek kapanın açılması sağlanır.
|
Güneş gülü Sundew'in dokunaçları ise, ava doğru bükülür; çünkü
dokunaçların bir tarafındaki hücreler, dokunacın diğer tarafındaki
hücrelerden daha fazla büyümüşlerdir. Bu tuzakta çiçeğin üzerindeki
duyargaların ucundan salgılanan maddelerin yaydıkları kokuyla dokungaçlara
gelen böcek buradaki yapışkan maddeye yakalanır. Bu andan itibaren
tuzak harekete geçirilmiş olur, ortadaki kısa duyargaların dış tarafında
bulunan daha uzun duyargalar bir kafes gibi böceğin üzerine kapanırlar.
Böcek bu tuzağın içinde çeşitli enzimler kullanılarak sindirilir.

Bir bitkinin böcek yakalamak için özel bir tuzak hazırlamasının
ne anlama geldiğini bir an için düşünelim. Herşeyden önce bir bitki,
neden alışılmışın dışında bir beslenme türü geliştirerek, böcekleri
avlama ihtiyacı hissetmiş olabilir?
Evrimciler, etobur bitkilerin de diğerleri gibi tesadüfen gelişen
doğa olayları sonucunda böyle bir özellik kazandığını öne sürerler.
Ancak, bir bitkiye nasıl bir olay tesadüf etmelidir ki, bu bitki
çok hızlı hareket eden yapraklara, böcekleri sindirebilen enzimlere
sahip olsun? Dahası, her etobur bitki, içinde bulunduğu koşullara
uygun olan farklı özelliklere sahiptir. Bunun için örneğin Drosera
bitkisinin usta bir avcı olmadan önce belirli aşamalardan geçmesi
gerekir. İlk önce etrafta dolaşan böcekleri, sinekleri tespit etmeli
ve bu canlıları özel bir laboratuvar testinden geçirdikten sonra,
bunların zayıf yönlerini, hangi kokulardan ve renklerden etkilendiklerini,
anatomik yapılarını ve onları nasıl sindirebileceğini kararlaştırmalıdır.
Daha sonra, bu böceklerin dolaştıkları bölgeyle ilgili bir keşif
yapıp nerede yerleşmesi gerektiğini tespit etmelidir. Ancak bundan
sonra daha da zor bir aşamayla karşılaşır. Kendi kimyasal ve biyolojik
yapısını elde ettiği verilere göre değiştirmesi gerekmektedir. Yani
bitkinin hem rengini değiştirecek kimyasal pigmentlere, hem kokusunu
değiştirecek salgı bezlerine ihtiyacı vardır. Ayrıca sineğin içine
düştüğü zaman kurtulamayacağı bir tuzak tasarlamalıdır. Bunun için
gerekli mühendislik çalışmalarını yaptıktan sonra yapışkan tüyler,
kaygan bir yüzey ve dibi su dolu bir çanak, bu tuzağı tamamlayan
bir kapak ve tuzağı harekete geçiren anahtarları tek tek tasarlamalıdır.
Bu arada böceği nasıl sindireceğini de düşünmeli ve bu iş için gerekli
enzimleri kullanmaya karar vermelidir.
Yukarıdaki senaryonun akıl ve mantık dışı olduğunu her akıl sahibi
insan bilir. Tüm bitkiler gibi etobur bitkiler de ne bir beyne,
ne göze, ne de akla ve şuura sahiptir. Böyle karmaşık bir tasarım,
değil bir bitki, konunun uzmanı olan bütün bilim adamlarının biraraya
gelmesiyle bile meydana getirilemez. Bu üstün tasarımı çok açıkça
anlaşılacağı gibi, örneksiz yaratan, sonsuz bir ilim ve güç sahibi
olan Allah var etmiştir. Yeryüzündeki en akıllı canlı olan insan
bile örneksiz hiçbir şey yaratamaz. Ressam gördüklerini çizerken,
bilim adamı da ancak var olanı inceler. Oysa, sonsuz bir gücün sahibi
olan Rabbimiz, hiçbir örnek edinmeksizin yaratandır. Bu gerçeği
Allah, Kuran'da şöyle belirtmiştir:
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır.
O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da
hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)
|