Mektubun moleküler yapısı
yalnızca pankreas hücrelerinin zarında bulunan algılayıcı moleküllerle
etkileşecek şekilde özel olarak dizayn edilmiştir. Yani mide hücresi
şuurlu ve bilinçli bir şekilde ürettiği hormonun üzerine gerçekten
bir adres yazmıştır. Üstelik vücuttaki milyarlarca farklı adres
içinden pankreas hücresinin adresini doğru bir şekilde yazmıştır.
Bu adresin doğru şekilde yazılabilmesi için mide hücresinin pankreas
hücresinin bütün özelliklerini bilmesi gerekir.
Mucize yalnızca adresin doğru yazılması ile sınırlı değildir. Mide
hücresinin gönderdiği mektubun içinde bir de mesaj vardır. İnsan
vücudunun derinliklerinde, birbirlerinden çok uzakta bulunan iki
küçük canlı (hücre) mektuplaşmakta ve haberleşmektedir. Birbirlerini
hiç görmedikleri halde birbirlerinin hangi dilden anladıklarını
bilmektedirler. Dahası bu haberleşme bir amaç uğrunadır. İki hücre
birlik olmuş ve yediğiniz besinlerin sindirilmesi için plan yapmaktadırlar.
Şüphesiz bu gerçek bir mucizedir.
Kendisine ulaşan mektubu (kolesistokinin hormonunu) okuyan pankreas
hiç beklemeden bu mektuptaki emre itaat eder. Hemen besinlerin sindirilmesi
için gerekli enzimleri salgılamaya başlar. Eğer on iki parmak bağırsağına
ulaşan besin protein ise protein parçalayan bir enzim üretir. Eğer
besin karbonhidrat ağırlıklı ise bu sefer karbonhidrat parçalayan
bir enzim üretir ve bu enzimi onikiparmak bağırsağına gönderir.
(Harun Yahya, İnsan
Mucizesi)
Şimdi önünüze bir kara tahta koyulduğunu ve bu kara tahtanın üzerine
sırayla bir protein molekülünün, bir yağ molekülünün ve bir karbonhidrat
molekülünün formüllerinin yazıldığını ve bu moleküllerin atomik
dizilimlerini gösteren şekillerin çizildiğini düşünelim. Ardından
sizden bu üç farklı moleküler yapının her birini parçalayacak en
uygun moleküler yapıya sahip enzimlerin formüllerini üretmeniz ve
bu formülleri tahtaya yazmanız istensin.
Eğer kimya konusunda bir eğitim almadıysanız, size 1 milyon yıl
süre verilse dahi uygun formülü tahmin ederek bulamazsınız. Bu molekülleri
parçalayacak enzimlerin formüllerini ancak kimya konusunda uzman
bir kişi yazabilir. Bu kişi de uygun formülü kendi hayal gücüne
dayanarak yazmaz. Ancak almış olduğu eğitim ve daha önce kendisine
öğretilen bilgiler doğrultusunda bu formülü yazabilir.
Durum böyle iken, pankreas hücrelerinin ürettikleri enzimlerin
kimyasal yapılarını nasıl bilebildikleri sorusu son derece önem
kazanmaktadır. Her pankreas hücresi doğuştan söz konusu formüllerin
bilgilerine sahiptir. Bu bilgiye sahip olmakla kalmaz, bildiklerini
en doğru şekilde kullanır ve insana yorulmaksızın hizmet ederler.
Pankreas hücreleri kimya konusunda insanlardan çok daha zeki ve
başarılıdırlar. Çünkü insanın bu formülleri üretebilmesi için eğitime
ihtiyacı varken, küçücük bir hücre söz konusu formülleri doğuştan
ezbere bilmektedir.
Kuşkusuz hiçbir tesadüf, hücrelere böylesine üstün bir akıl, böylesine
özel bir bilgi ve böylesine üstün bir sorumluluk anlayışı kazandıramaz.
Hiçbir tesadüf, hücrelerin birbirleri ile haberleşecekleri, birbirlerinden
yardım isteyecekleri bir sistem kuramaz. Hiçbir tesadüf, tek bir
pankreas hücresine tek bir kimyasal formülü öğretemez. Hiçbir tesadüf,
hücreye elindeki bilgiyi doğru zamanda kullanma yeteneği veremez.
Bu sistemleri yoktan var eden ve insana hizmet ettiren güç, alemlerin
Rabbi olan Allah'tır.
"De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?" De
ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile
yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler
mi (tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören
(basiret sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit
olabilir mi?" Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar
buldular da, bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De
ki: "Allah, herşeyin yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır."
(Rad Suresi, 16)
|