Yolda Bir Başka Keşif: Phoebe
Bu arada Cassini uzay aracı, rota üzerinde bulunan Phoebe’yi
de incelemeye aldı. 14 Haziran 2004 Cumartesi sabahı Phoebe uydusunun
2 bin km yakınından geçtiği açıklanan Cassini, uydunun atmosferi
ve kimyasal yapısı hakkında da bilgiler topluyor. Cassini’nin 220
km çapındaki Phoebe’den çekeceği fotoğraflar, uydunun şimdiye dek
alınmış en net görüntüleri olacak. Bilim adamları hacim ve ağırlığından
yola çıkarak, uydunun yoğunluğunu hesaplamaya çalışacaklar. Bilim
adamları, buz ya da kayadan oluştuğunu düşündükleri uydunun, kimyasal
yapısını tam olarak teyit etmek istiyorlar.
Phoebe son derece karanlık bir uzay cismi. Uydu, Güneş’ten aldığı
ışığın sadece yüzde 6’sını yansıtıyor. Uydu, ayrıca Satürn’ün diğer
uydularının tersi istikamete doğru dönüyor. Gerek karanlık olması,
gerekse diğer uyduların tersi istikamete dönüyor olması nedeniyle
bilim adamları, Pheobe’nin aslında Güneş Sistemi dışından gelmiş,
fakat Satürn’ün çekim alanına girmiş bir gök cismi oluğunu düşünüyorlar.
Güneş Sistemi’nin dış kısmında bulunan ve yüzbinlerce irili ufaklı
gök cismini barındıran Kuiper Kuşağından kopan cisimler, gezegenlerin
arasına karışarak uydu konumuna geçebiliyorlar. Phoebe uydusunun
kimyasal analizinin Güneş Sistemi’nin dış kesimleri ile ilgili bir
çok ipucu vereceği düşünülüyor.
Güneş Sistemi’ndeki Muhteşem Düzen
Satürn içinde yaşadığımız sonsuz evrenin içindeki gezegenlerden
yalnızca bir tanesi. Muhteşem özelliklere sahip olduğu düşünülen
Satürn, bilim adamlarınca detaylı olarak inceleniyor. Araştırmaların
sonuçları büyük bir merakla bekleniyor.Peki içinde yaşadığımız uçsuz
bucaksız evren nasıl var oldu? Bu evrendeki denge, ahenk ve düzen
nasıl ortaya çıktı? Üzerinde yaşadığımız dünya, nasıl olup da bizim
yaşamımız için bu denli uygun bir barınak olabildi? İşte bu sorular,
yüzyıllardır insanların ilgisini çekmiştir. Ve işte bu sebeple insanoğlu
yıllardır gelişen teknolojiden de faydalanarak evrenin sırlarını
keşfetmeye çalışmıştır, uzaya gönderilen roketlerle, uydularla da
hala bu çalışmalar devam etmektedir.
Evrendeki düzenliliği en açık olarak gözlemlediğimiz alanlardan
biri Dünyamızın içinde bulunduğu Güneş Sistemi'dir. Güneş Sistemi'nde
9 ayrı gezegen ve bu gezegenlere bağlı 54 ayrı uydu yer alır. Bu
gezegenler, Güneş'e olan yakınlıklarına göre; Merkür, Venüs, Dünya,
Mars, Jüpiter, Satürn, Neptün, Uranüs ve Pluton'dur. Bu gezegenlerin
ve 54 uydularının içinde yaşama uygun bir yüzey ve atmosfere sahip
olan yegane gök cismi ise Dünya'dır.
Güneş Sistemi'nin yapısını incelediğimizde büyük bir denge ile
karşılaşırız. Gezegenleri dondurucu soğukluktaki dış uzaya savrulmaktan
koruyan etki, Güneş'in "çekim gücü" ile gezegenin "merkez-kaç kuvveti"
arasındaki dengedir. Güneş sahip olduğu büyük çekim gücü nedeniyle
tüm gezegenleri çeker, onlar da dönmelerinin verdiği merkez-kaç
kuvveti sayesinde bu çekimden kurtulurlar. Ama eğer gezegenlerin
dönüş hızları biraz daha yavaş olsaydı, o zaman bu gezegenler hızla
Güneş'e doğru çekilirler ve sonunda Güneş tarafından büyük bir patlamayla
yutulurlardı. Bunun tersi de mümkündür. Eğer gezegenler daha hızlı
dönseler, bu sefer de Güneş'in gücü onları tutmaya yetmeyecek ve
gezegenler dış uzaya savrulacaklardı. Oysa çok hassas olan bu denge
kurulmuştur ve sistem bu dengeyi koruduğu için devam etmektedir.
Bu arada söz konusu dengenin her gezegen için ayrı ayrı kurulmuş
olduğuna da dikkat etmek gerekir. Çünkü gezegenlerin Güneş'e olan
uzaklıkları çok farklıdır. Dahası, kütleleri de çok farklıdır. Bu
nedenle, hepsi için ayrı dönüş hızlarının belirlenmesi lazımdır
ki, Güneş'e yapışmaktan ya da Güneş'ten uzaklaşıp uzaya savrulmaktan
kurtulsunlar.
Araştırmalar Çok Önemli Bir Gerçeği Doğruluyor
Elbette Satürn’ü, onun uydusu Titan’ı ve daha nicelerini araştıran
bilim adamları araştırmalarıyla evrenle ilgili birçok yeni bilgiye
ulaşacaklar. İşte bu araştırmaların bulgularıysa bizlere bugün de
yarın da ancak tek bir şeyi kanıtlıyor: Evrendeki kusursuz bir denge
ve düzen olduğunu
Evren hakkında yaptığımız her türlü inceleme, bizlere bu evrende
insan yaşamını gözeten olağanüstü bir tasarım olduğunu göstermektedir.
Bu tasarımın ne anlama geldiği ise açıktır. Elbette ki, evrenin
her detayında gizli olan bir tasarım, aynı zamanda evrenin her detayına
hakim olan sonsuz bir güç ve akıl sahibi bir Yaratıcı'nın varlığının
ispatıdır. Üstün bir Yaratıcı olan Allah tüm evreni yoktan yaratmıştır.
Bu gerçek Big Bang teorisi ile de ortaya konmuştur.
Bilimin ortaya çıkardığı bu sonuç, Kuran'da bizlere öğretilmiş
bulunan bir gerçektir. Allah evreni yoktan yaratmış ve düzenlemiş
olduğunu Kuran’da bizlere şöyle bildirir:
“Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günde gökleri
ve yeri yaratan, sonra arşa istiva eden Allah'tır. Gündüzü, durmaksızın
kendisini kovalayan geceyle örten, Güneş'e, Ay'a ve yıldızlara
Kendi buyruğuyla baş eğdirendir...” (Araf Suresi, 54)
Kaynaklar:
www.ntvmsnbc.com
Harun Yahya- Evrenin Yaratılışı
|