Allah'ın yarattığı ve insanoğluna
nimet olarak lütfettiği beyin öylesine mükemmel bir organ ki bilim
adamları onu inceledikçe ne kadar büyük bir Aklın ürünü olduğunu
ve kusursuz olarak yaratıldığını anlıyorlar. Tabi bu kusursuz tasarım
harikasını yalnızca belli noktalarda taklit edebileceklerini de...
Bernstein'ın şu sözleri dikkatle okuyup üzerinde düşünülmesi gereken
sözler: "Bilgisayarlar hızlandıkça ve çipler küçüldükçe daha çok
enerji ihtiyacı ortaya çıkıyor. Mühendisler işte bu noktada çıkmazla
karşı karşıya bulunuyorlar. Ve bu çıkmaz ortaya gerçekten de önemli
fiziksel kısıtlamalar koyuyor" diyor. Bernstein ve ekliyor: "Dijital
alanda bunu gayet net biçimde yaşadık… Bizler bu yönde ilerlemeye
devam ettikçe, giderek daha da sıkıntılı bir hale geliyoruz. Gerçek
şu ki, yapmakta olduğumuzu artık daha fazla sürdüremeyiz. Endüstri
de sürdüremez."
MSNBC haberinde tüm bunlar anlatıldıktan sonra şu yorum yapılıyor:
"Bernstein gibi bilgisayar mühendisleri yeni bir yol bulmada umutlarını
yitirmiş görünüyorlar."
İşte Bernstein, bu yüzden beyindeki tasarımı anlamaya büyük önem
veriyor ve beyin cerrahlarını her sene IBM merkezine davet edip,
düzenli olarak bilgisayar mühendislerine beynin üstün çalışma sistemi
hakkında konferans vermelerini sağlıyor.
Bernstein yaptığı bu çalışmanın "zaten mikroişlemci tasarımında
beyinden olağanüstü fazla yararlanmış bulunuyoruz" sözleriyle de
altını çiziyor. Beynin nasıl çalıştığını anlayabilmek, mühendislere
daha etkili devre tasarımları yapmada ilham kaynağı oluyor. Quantum
bilgisayarlarının ortaya çıkması ve nöronların da bilgisayar çiplerinde
taklit edilmeye başlanması bu sayede gerçekleşti.
Peki ama burada aklımıza bazı sorular gelmiyor mu? Dünyanın en
üstün zekalı insanlarından kurulu teknoloji geliştirme ekipleri,
gri bir et parçasını niçin taklit dahi edemiyorlar? Dahası, ıslak
ve gri bir et görünümü dışında bir özelliği görünmeyen bu organda
bu mucizevi işlemler nasıl gerçekleşebiliyor? Basit protein ve yağ
moleküllerinden oluşan bu yapı nasıl olup da bize dış dünyadan ve
kendi bedenimizden gelen milyonlarca algıyı yorumlayabiliyor? Bu
işlemler yapılırken niçin arıza ve bozukluklar meydana gelmiyor
da gözlerimizden ya da kulaklarımızdan gelen sinyaller dış dünyaya
uygun olarak yorumlanabiliyor? Görüntüde yer yer kararmalar ya da
duyduklarımızda hışırtılar niye hiç ortaya çıkmıyor?
Ve en önemli soru şudur: Bizler beynimizin karmaşık tasarımı hakkında
birşeyler bilmezken ve her saniye gerçekleştirilen on binlerce işlemden
de habersizken beynimizde olup bitenler nasıl kontrol edilir? Beynimizi
bize veren kimdir? Kuşkusuz, nöronlar, derimiz ya da bedenimizin
başka bir yerindeki hücreler gibi şuursuz atomlardan meydana gelirler.
Bu durumda nöronların böyle üstün işlemler gerçekleştirmesi büyük
bir mucizedir. Şuursuz atomlar biraraya gelip bir şeftalinin kokusunu,
güzel bir manzara görüntüsünü, bir kadife kumaşın dokusunu nasıl
yorumlarlar?
Dış dünyadan gelen tüm bu algılar, kafatası ile çevrelenmiş ve
her türlü sesten, kokudan ya da ışıktan izole haldeki gri et parçasında
nasıl bir anda mükemmel şekilde var olabilirler?
Kuşkusuz etten yapılma bir organın böyle mükemmel işlemler gerçekleştirebilmesi
çok büyük bir mucizedir. Ancak asıl mucize bu organdan akıl ve bilinç
gibi soyut kavramların ortaya çıkmasıdır. Beynimizin özel olarak
tasarlandığı açıktır ve her tasarım gibi bir tasarlayana sahiptir.
Beyin, Yüce Rabbimiz'in üstün yaratmasının bir delilidir.
|