Spermin yapısında döllenmeyi kolaylaştırıcı özellikler
bulunur. Spermin baş, orta, kuyruk bölümleri vardır. Metrenin milyonda
biri kadar olan baş bölümüne bir hücreyi bir insana dönüştüren babadan
gelen tüm bilgi sığdırılmıştır. Spermin bir diğer önemli parçası
da kuyruktur. Kuyruk sürekli bir kamçı hareketi yaparak yumurta
hücresine ulaşmayı sağlar.
Baş ya da kuyruk bölümü eksik olan bir spermin döllenme işlemini
yerine getirmesi mümkün değildir. Örneğin, kuyruk kısmı olmayan
bir sperm, hareket edemez ve yumurta hücresine ulaşamaz. Dolayısıyla
evrim teorisinin iddia ettiği gibi bu kısımlar aşama aşama kazanılsa
insan nesli çoğalamadan yeryüzünden silinirdi. Bu durum spermin
bir anda eksiksiz ve mükemmel yapısıyla ortaya çıktığını, yani yaratıldığını
gösterir. Spermdeki bu kusursuzluk her şeyin yaratıcısı olan Allah'a
aittir.
Yeni Bir İnsanın Oluşumunda Rol Oynayan Yumurta
Hücresi
Döllenmenin kolaylıkla gerçekleşebilmesi için kadın bedeninde de
birçok sistem hazırlanmıştır. Yumurta, yumurtalık adı verilen ve
her detayıyla bu iş için yaratılmış bir organda üretilir. Yumurtalıklar,
rahimin sağında ve solunda yer alır ve rahme ince tüplerle bağlıdırlar.
Yumurtalıkta üretilen yumurta daha sonra bu tüplerin özel yaratılışı
sayesinde spermle buluşur. Bu tüplerin içindeki küçük tüycükler
ileri geri hareket ederek hareketleriyle yumurtayı sperme doğru
ilerletirken spermi de yumurtaya doğru ilerletirler. Döllenme bu
tüpün içinde gerçekleşir.
Yumurtanın dış kısmı içinde yağ, şeker ve protein bulunan bir zarla
çevrilidir. Bu zar, yumurtaya sperme doğru yapacağı hareket için
gereken enerjiyi sağlar. Peki küçücük hücre, daha yumurtalıkta üretildiği
anda böyle bir yola çıkacağını ve bu yolculuk sırasında kendisine
enerji gerekeceğini bilebilir mi?
Bebeğin Büyümesi İçin Yaratılmış En Güvenli Yer:
ANNE RAHMİ
Rahim, kaslardan
yapılmış sağlam duvarlı içi boş bir organdır. Hamilelik boyunca
rahimin hacmi 20-25 kat artar. Böylece kadının döllenmiş yumurtasının
içinde büyüyüp gelişebileceği en uygun yer halini alır.
Döllenmiş yumurta, yumurtalıktan rahme kadar olan tüpte bir yandan
bölünerek çoğalırken, diğer yandan da ilerlemesine devam eder. Hücre
topluluğu bu yolun herhangi bir yerinde yerleşmez. Gelişimi için
en güvenli yer olan rahimi seçer ve buraya tutunur. Allah, Kuran'da
bu gerçeği şöyle bildirir:
"Yaratan Rabbin adıyla oku. O, insanı bir "alak"tan
yarattı. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir." (Alak Suresi,
1-3)
"Alak" kelimesinin Arapça'daki anlamı, "bir yere asılıp tutunan
şey" demektir. Hatta alak kelimesi asıl olarak deriye yapışarak
oradan kan emen sülükleri tanımlamak için kullanılır.
Döllenmiş yumurta da tam olarak ayette bildirildiği gibi rahim
duvarına asılıp tutunmaktadır. Bundan 1400 sene öncesinde indirilmiş
olan Kuran'da, anne karnında gelişmekte olan hücreyi bu özelliğiyle
tarif eden bir kelime kullanılması, Kuran'ın mucizelerinden biridir.
O dönemin bilim düzeyi ile keşfedilmesi mümkün olmayan bu bilginin,
asırlar önce Kuran'da bildirilmiş olması Kuran'ın Alemlerin Rabbi
olan Allah tarafından indirildiğini bir kez daha tasdik etmektedir.
Sadece bir hücre topluluğu olan bu minik et parçası (alak), nasıl
olur da gelişimi için en uygun yeri seçer? Bu şuurlu davranış, insan
vücudunda gerçekleşen işlemlerin üstün bir aklın kontrolünde gerçekleştiğini
gösterir:
"Döl yataklarında size dilediği gibi suret veren
O'dur. O'ndan başka ilah yoktur; üstün ve güçlü olandır, hüküm
ve hikmet sahibidir." (Al-i İmran Suresi, 6)
Hücreler Farklı Gruplara Ayrılıyor!
Rahime tutunan ve birbirinin aynı olan hücreler belli bir süre
sonra bölünerek çoğalır. Her geçen gün bazı hücreler diğerlerinden
farklı bir yapıya bürünmeye başlar. Bütün hücreler adeta görev yerine
dağılan işçiler gibi bölük bölük hareket ederler. Bu yoğun faaliyet
sonucunda bazı hücreler kemik, bazısı deri, bazısı da kas hücresi
olacaklardır.
Bu hazırlığın nasıl yapılacağı, hangi hücrenin hangi dokuyu, hangi
organı meydana getireceği her hücre grubuna ayrı ayrı ilham edilmiştir.
Başta birbirinin aynı olan hücrelerin çoğalmasıyla vücutta yaklaşık
200 tür hücre oluşur. Bu oluşumda hiçbir karışıklık olmaz; her hücre
nerede nasıl davranacağını çok iyi bilir. Bu kusursuz düzeni sağlayan
ve hücrelere neler yapacaklarını ilham eden, her şeyin hakimi olan
yüce Allah'tır.
Tek bir hücrenin doğacak olan bebek haline gelmesi 3 farklı evrede
tamamlanır. Bebeğin anne karnında geçen büyüme süresinin 3 farklı
evrede tamamlandığı yakın zamana kadar bilinmemekte idi. Ancak,
Kuran'da bu gerçekten 1400 yıl önce "Sizi
tek bir nefisten yarattı, sonra ondan kendi eşini var etti ve sizin
için davarlardan sekiz çift indirdi. Sizi annelerinizin karınlarında,
üç karanlık içinde, bir yaratılıştan sonra (bir başka) yaratılışa
(dönüştürüp) yaratmaktadır. İşte Rabbiniz olan Allah budur, mülk
O'nundur. O'ndan başka İlah yoktur. Buna rağmen nasıl çevriliyorsunuz?"
(Zümer Suresi, 6) şeklinde bahsedilmektedir.
İki Canlı Arasındaki Hayat Köprüsü: Plasenta
Plasenta
anneyle bebek arasındaki besin, oksijen ve diğer maddelerin alışverişini
sağlayan yapıdır. Üstelik plasenta yeni hücre gruplarının yani dokuların
oluşması için gerekli olan besinleri özenle seçerek, bebeğe taşır.
Plasenta bu işlemin tam tersine yani bebekten anne karnına atık
maddelerin taşınması işlemini de ustalıkla yerine getirir.
Acaba aynı görevi bir insanın yapması mümkün müdür? Hangi anda
bebeğin neye ihtiyacı olduğunu anlaması, bu ihtiyaca göre gereken
önlemleri alması, gereken maddeleri seçip gereksiz maddeleri bebekten
uzaklaştırması tıp eğitimi almış bir insanın bile hiç durmaksızın
gece-gündüz yapabileceği bir şey değildir. Kuşkusuz plasentanın
yapısındaki mükemmellik ve şuurlu hareketler Allah'ın onu bu özelliklere
sahip olarak yaratmasının bir sonucudur.
Bu şekilde beslenen bebeğin gelişimi sonucunda son derece orantılı,
uyumlu bir yapı ortaya çıkar. Bu uyumlu gelişmelerin bütün vücut
parçalarında aynı şekilde gerçekleşmesi şarttır. Örneğin; sadece
göze ait 40 farklı parça vardır. Gözün fonksiyonlarını yerine getirebilmesi
için orantılı bir büyümenin olması, parçalar arasındaki bağlantının
sağlam olması, hepsinin kendi yerinde bulunması gerekir. Aksi halde
göz, işlevlerini yerine getiremez.
Kemiklerin Kasla Sarılması
Çok yakın bir zamana kadar kemiklerle kasların birlikte ortaya
çıkarak anne karnında geliştikleri sanılıyordu. Ancak yapılan son
araştırmalar çok farklı ve insanların hiç farkında olmadıkları bir
gerçeği ortaya koydu. Şöyle ki; anne karnındaki bebekte kıkırdak
dokunun sertleşmesiyle önce kemik oluşur, daha sonra kas hücreleri
kemiklerin etrafındaki dokulardan oluşup kemiği sararlar.
Oysa bilimin yeni keşfettiği bu gerçek, Kuran'da 1400 sene önce
insanlara bildirilmiştir:
"Sonra o su damlasını bir alak (hücre topluluğu)
olarak yarattık; ardından o alak'ı bir çiğnem et parçası olarak
yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık;
böylece kemiklere de et giydirdik; sonra bir başka yaratışla onu
inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir. "
(Müminun Suresi, 14)
Ayette 1400 yıl önce haber verilmiş olan bu bilimsel gerçek, Developing
Human (Gelişen İnsan) adlı bilimsel bir yayında şöyle tarif edilmektedir:
6. haftada kıkırdaklaşmanın devamı olarak ilk kemikleşme köprücük
kemiğinde ortaya çıkar. 7. hafta sonunda uzun kemiklerde de kemikleşme
başlamıştır. Kemikler oluşmaya devam ederken kas hücreleri kemiği
çevreleyen dokudan seçilerek kas kitlesini meydana getirirler. Kas
dokusu bu şekilde kemiğin etrafında ön ve arka kas gruplarına ayrışır.
(Keith L. Moore, The Developing Human - Clinically Oriented Embrlyology,
W. B. Saunders Company, 1983, Canada, s. 374a)
Kısacası insanın Kuran'da tarif edilen oluşum aşamaları, modern
bilimin bulgularıyla tam bir uyum içindedir. Alemlerin Rabbi olan
Allah bu gerçeği yüzyıllar öncesinden insanlara bildirmiştir.

Dış Dünya İçin Yapılan Hazırlıklar
Organları yavaş yavaş tamamlanan ve hareketlenmeye başlayan bebeği
yeni bir dünya beklemektedir. Bebeğin bulunduğu güvenli ortamdan
tamamen farklı özelliklere sahip bir ortamda yaşayabilmesi için
vücudunda gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir.
Bu aşamada bebeği rahimden ayıran zarın içinde "amniyon sıvısı"
denilen özel bir sıvı oluşmaya başlar. Bebeğin böbrekleri, akciğeri,
amniyon zarının kendisi ve rahim ortaklaşa katkıda bulunarak bu
sıvıyı oluştururlar.
Bebeğin Hayat Suyu: Amniyon Suyu
Bebek, gelişimini tamamladığı 9 ayı anne karnında içi sıvı dolu
bir kesede geçirir. Bu sıvı amniyon sıvısıdır. Bu sıvı pek çok özelliği
ile bebeği dış dünyaya hazırlar.
Bebek bu sıvı içinde dış dünyaya alışmak için hareket eder. Düzenli
olarak bu sıvıyı içer, dili tat almaya, bağırsakları emilime, böbrekleri
de süzme işine alıştırılır. Bu sıvı aynı zamanda dışarıdan gelecek
darbelere karşı da bebeği korur. Çünkü, sıvılara herhangi bir yönden
gelen basınç her tarafa eşit olarak dağıtılır.
Amniyon sıvısı anne sağlığı için de önemlidir. Sıvı içinde yüzen
bebek anne rahmine ağırlık yapmaz ve bu sayede normal gelişimini
tamamlayabilir.
Hazırlıklar Tamamlanıyor
Cenin giderek dış dünyaya hazır hale gelirken, organlar arasında
olağanüstü bir işbölümü yapılır. Yapılacak işler ve gelişmeler dünyanın
şartlarına göre belirlenmiştir. Anne karnında kullanılmayan gözler
dünyadaki ışık şiddetine, kulaklar da dünyadaki seslerin özelliklerine
göre inşa edilir. Aynı şekilde, mide ve diğer sindirim organları
dünyadaki besin maddeleriyle uygun çalışabilecek bir fizyolojik
sistemle donatılır. Sindirim sisteminde görev alan hücreler hiç
tanımadıkları yiyecekleri analiz etmeye ayarlı bir şekilde programlıdır.
Karbonhidratları, proteinleri, yağları analiz etme yeteneğinin yanısıra
hangisinin hangi organ için gerekli olduğunu bilebilecek ve bu besinlerin
vücudun diğer hücrelerine gönderilmesini sağlayacak bir programa
sahiptirler.
Cenin bu yönüyle planlı ve programlı bir şekilde dış dünyaya hazırlanmaktadır.
Burada bir kez daha dikkat çekmek gerekir ki, yeni bir insanın bedenini
oluşturan bu organlar ve hücreler, hiç görmedikleri, hiç duymadıkları,
hiç şahit olmadıkları bir ortam için hazırlık yapmaktadırlar. Annenin
bedeninden ayrıldıktan sonra kendilerini nasıl bir ortamın beklediğini
bilir şekilde bir gelişim göstermektedirler. Elbette bunu hücrelerin
kendi "ileri görüşlülükleri" ile başardıklarını iddia etmek mümkün
değildir. Bebeği oluşturan hücrelerin bu şuurlu ve bilinçli hazırlıkları,
onlara Allah tarafından ilham edilen, üzerinde düşünülmesi gereken
önemli bir yaratılış delilidir.
Hamileliğin son aylarında cenin önemli oranda kilo almaya başlar.
Bunun nedeni, yağ dokusunun oluşmaya başlamasıdır. Kahverengi özel
bir yapıya sahip olan bu yağ tabakasını üreten hücreler, ceninin
özellikle belirli bölgelerinde, ensesinde, böbreklerinin çevresinde
ve göğüs kemiğinin arkasında bu tabakanın oluşmasını sağlarlar.
Bu özel yağ tabakalarının görevi doğduktan sonraki ilk aylarda bebeğin
vücut ısısını yüksek tutmaktır. Ayrıca bu yağlar yedek besin görevini
de görürler. Bu da, söz konusu yağ tabakalarını üreten hücrelerin,
kendilerine ilham edilen görevleri kusursuzca yerine getirdiklerinin
bir başka delilidir.
Bu arada beyaz yağlar da ince bir tabaka halinde oluşmaya başlarlar.
Böylece yağ, ceninin derisinin altını bir tabaka halinde sarar.
Derialtı yağ tabakalarının yanında deriyi içinde bulunduğu sıvıdan
koruyan bir başka yağın üretimi de yine deri hücreleri tarafından
yapılır. Bu yağların oluşumu son derece önemlidir, çünkü deri ile
su arasına yağ tabakası girecek ve bu şekilde suyun cenin üzerindeki
olumsuz etkisini ortadan kaldıracaktır. (HARUN YAHYA, İnsanın
Yaratılış Mucizesi)
Yeni Bir Dünyaya Doğru…
Bebeğin, yeni bir
dünya için tüm hazırlıkları tamamlandığında amniyon sıvısı da doğum
için hazırlık yapmaya başlar. Rahim ağzını genişletecek su kesecikleri
oluşturur. Bu keseler hem rahmin ağzını genişleterek, bebeğin doğum
esnasında sıkışmasını engeller hem de doğum başlangıcında delinip
içlerindeki sıvılarla bebeğin geçeceği yolu kayganlaştırıp mikropları
öldürürler.
Bu arada bebek de dışarı çıkış için en uygun hali yani başın rahim
boynuna sokulduğu pozisyonu alır. Peki bebek doğum için en uygun
pozisyonun bu olduğunu, daha önemlisi doğum zamanın geldiğini nasıl
bilir? Henüz şuuru tam oluşmamış bir varlığın böylesine şuurlu davranışlar
sergilemesi elbette onun, kendi iradesiyle değil, yaratıcısı olan
Allah'ın ilhamıyla hareket ettiğinin apaçık göstergesidir. Allah,
bunu Kuran'da şöyle bildirir:
Ey insanlar, eğer dirilişten yana bir kuşku içindeyseniz,
gerçek şu ki, biz sizi topraktan yarattık, sonra bir damla sudan,
sonra bir alak'tan (embriyo), sonra yaratılış biçimi belli belirsiz
bir çiğnem et parçasından; size (kudretimizi) açıkça göstermek
için. Dilediğimizi, adı konulmuş bir süreye kadar rahimlerde tutuyoruz.
Sonra sizi bebek olarak çıkarıyoruz, sonra da erginlik çağına
erişmeniz için (sizi büyütüyoruz). Sizden kiminizin hayatına son
verilmekte, kiminiz de, bildikten sonra hiçbir şey bilmeme durumuna
gelmesi için ömrün en aşağı ucuna (yaşlılığa) geri çevrilmektedir.
Yeryüzünü kupkuru ölü gibi görürsün, fakat biz onun üzerine suyu
indirdiğimiz zaman titreşir, kabarır ve her güzel çiftten (ürünler)
bitirir. (Hac Suresi, 5)
Dünya üzerindeki tüm insanlar, küçük bir sperm hücresi olarak anne
rahmine atılmışlar, buradaki özel yaratılmış şartlar sayesinde yumurtayla
birleşmiş, ardından tek bir hücre olarak hayata başlamışlardır.
Siz de bu süreci yaşadınız; anneniz, babanız, kardeşiniz, arkadaşlarınız,
tanıdığınız ve tanımadığınız tüm insanlar, üstelik yalnızca şu an
yaşayanlar değil, ilk insandan bu yana yaşamış her insan anlattığımız
mucizevi aşamalardan geçti.
İnsanların kendi varlıklarından en ufak bir haberleri bile olmadığı
aylar boyunca, Allah onların bedenlerini şekilendirdi, onları tek
bir hücreden düzgün birer insan olarak yarattı. Bu gerçeği düşünmek,
dünya üzerindeki her insanın görevidir…
Sizin de göreviniz, nasıl var olduğunuzu düşünmek ve sizi yaratan
Allah'a şükredici olmaktır.
Unutmayın ki, bedeninizi bir kez yaratmış olan Rabbiniz, sizi ölümünüzden
sonra bir kez daha yaratacak ve hesaba çekecektir.
Bu, sonsuz güç sahibi olan Allah için çok kolaydır.
|