Alyuvarlar böylesine büyük
bir esneme özelliğinde yaratılmamış olsalardı ne olurdu? Bu sorunun
cevabını şeker hastalığını araştıranlar bilir. Şeker hastalarının
kan hücreleri genellikle esnekliklerini yitirir. Bu nedenle, hastaların
gözlerindeki hassas dokular esnek olmayan kan hücreleri tarafından
tıkanır. Bu tıkanma ise zaman içinde körlüğe yol açabilir.
Mükemmel bir Ulaşım Sistemi
Kandaki hücrelerin dışında, vücuda giren birçok madde de kanın
plazma denen kısmında taşınır. Bu sıvı, kan hücreleri içermediği
için sarı berrak bir renktedir. Plazma, beden ağırlığının %5'ni
oluşturur ve bunun da %90'dan fazlası sudur. İçinde tuzlar, mineraller,
karbonhidratlar, yağlar ve yüzlerce değişik türde protein yüzer.
Kandaki proteinlerin bazıları taşıyıcı proteinlerdir. Bunlar yağları
kendi üzerlerine bağlayıp onları gerekli dokulara ulaştırır. Eğer
yağlar proteinler tarafından bu şekilde taşınmasaydı, birbirleriyle
birleşir ve kanda, çorbadaki yağ öbekleri gibi, denetimsiz bir şekilde
yüzerlerdi. Bu durum ise ölümcül sağlık sorunları meydana getirirdi.
Bedendeki özel haberci görevini ise plazmada dolaşan hormonlar
üstlenir. Hormonlar, organlar ve hücreler arasında kimyasal mesajlar
taşıyarak haberleşmeyi sağlar.
Albümin, sayıca en fazla olan plazma proteinidir ve bedende bir
anlamda taşıyıcılık görevi yapar. Kolesterol gibi yağları, hormonları,
zehirli bir safra kesesi maddesi olan sarı bilirubini ve penisilin
gibi ilaçları kendine bağlar. Zehirleri karaciğerde bırakır, besin
maddelerini ve hormonları ise gerekli oldukları yerlere götürür.
Özel Denetim Mekanizmaları
Besin maddelerinin, atardamarlardan gerekli oldukları dokulara
ulaşabilmesi için, doku duvarını aşması gerekir. Doku duvarı, çok
küçük gözeneklere sahip olsa da, hiçbir madde kendiliğinden bu duvardan
geçemez. İşte bu sorunu çözen ve besinleri doku duvarından geçiren
etken, kan basıncıdır. Ancak besin maddelerinin dokulara gerektiğinden
fazla geçmesi durumunda ise, bu kez dokuda enfeksiyon oluşacaktır.
Bu nedenle, kan basıncını dengelemek için, sıvıyı kana geri çeken
bir mekanizma kurulmuştur. Bu görevi yine albümin üstlenir. Albümin,
doku duvarlarındaki küçük gözeneklerden geçmek için fazla büyüktür
ve kandaki yüksek yoğunluğu nedeniyle, suyu bir sünger gibi emer.
Albümin olmasaydı beden, adeta suda beklemiş bir fasulye gibi şişerdi.
Vücuttaki Termostat
Kan; zehirler, gazlar, akyuvarlar ve vitaminler gibi maddelerin
yanında, ısı da taşır. Isı, hücrelerdeki enerji kazanımı sırasında
yan ürün olarak açığa çıkar. Isıyı bedenin geneline dağıtmanın ve
beden sıcaklığını dış ortam sıcaklığına göre ayarlamanın yaşamsal
önemi vardır. Eğer vücudumuzun ısı dağıtım sistemi olmasaydı, örneğin
kol gücüyle yaptığımız bir iş sonucunda kollarımız aşırı derecede
ısınır, diğer bölgelerimiz ise soğuk kalırdı. Böyle bir yapı ise
metabolizmaya büyük zarar verirdi.
İşte bu nedenle ısı bedene dağıtılır. Isının bedene dağılımı kan
dolaşımı yoluyla olur. Beden geneline yayılan bu ısının düşürülmesi
için de terleme mekanizması devreye girer. (Harun Yahya, İnsanın
Yaratılış Mucizesi)
Dahası, deri altındaki kan damarları genişler ve böylece kanın
taşıdığı ısıyı havaya bırakması kolaylaştırılır. Bu nedenle koştuğumuz
ya da yüksek tempolu başka bir fiziksel iş yaptığımız zaman, damarların
genişlemesi sonucunda yüzümüz kızarır.
Bütün canlı türlerine hayat veren bu madde Allah'ın yaratışının
açık delillerinden bir tanesidir. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
"İşte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan başka
ilah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O'na kulluk edin.
O, herşeyin üstünde bir vekildir." (Enam Suresi, 102)
|