"Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini
anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir
başka yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl
olur da çevriliyorsunuz?" (Fatır Suresi, 3)
Fotosentez ve Yaşam
Arabanızın motoru güneş enerjisi ile çalışır. Jet uçakları güneş
enerjisi sayesinde uçar. Siz de bu yazıyı okurken güneş enerjisi
harcamaktasınız...
Elbette biraz önceki ki satırları okuduğunuzda ilk aklınıza gelecek
olan, arabanızın benzin ile çalıştığı, jet uçaklarının ise uçak
yakıtı kullandıkları olacaktır. Bu yazıyı okumak için ihtiyacınız
olan enerjiyi de Güneş'ten değil, en son öğünde yediğiniz besinlerden
aldığınızı düşüneceksiniz. Oysa benzin de, yediğiniz besinler de,
hatta yakacak olarak kullanılan odun ve kömür de fotosentezden elde
edilen enerjiye sahiptirler.
Nasıl mı? Bundan
milyonlarca sene önce fotosentez yaparak güneş enerjisini bünyelerinde
depolayan bitkiler ve bu bitkileri yiyen hayvanlar, toprağın derinliklerinde,
yüksek basınç altında, milyonlarca sene bekledikten sonra bildiğimiz
"petrol"ü meydana getirirler. Kömür ve doğalgaz da yine
aynı şekilde oluşur. Kısacası fotosentez sayesinde bitkilerde depolanan
güneş enerjisi milyonlarca yıl sonra insanların hizmetine bir başka
yolla verilmiş olur.
Aynı şekilde yediğimiz besinlerden elde ettiğimiz enerji de, bitkilerin
depoladıkları güneş enerjisinden başka bir şey değildir. Hayvansal
gıdalardan elde ettiğimiz enerji de, yine o hayvanların bitkilerle
beslenerek elde ettikleri enerjidir. Enerjinin kaynağı her zaman
Güneş, bu enerjiyi insanın kullanacağı hale getiren sistem ise her
zaman fotosentezdir.
Şaşırtıcı gelebilir ama günlük hayatımızda kullandığımız pek çok
malzeme örneğin kağıt, pamuk ve diğer doğal liflerin neredeyse tamamı
fotosentezle üretilen selülozdan oluşur. Hatta yün üretimi bile
fotosentezle gelen enerjiye bağlıdır. Bütün bitkisel ve hayvansal
ürünler ile petrol gibi organik maddelerden elde edilen sayısız
yan ürünün kaynağı fotosentezle işlenen güneş enerjisidir.
Fotosentez ve Işık Uyumu
Güneş'in yaydığı
çok farklı dalga boyları arasında sadece çok dar bir aralık, yaşam
için gerekli olan ışığı içerir. Ve bu noktada çok önemli bir mucize
görülür; atmosfer öyle bir yapıya sahiptir ki, sadece yaşam için
gerekli olan aralıktaki ışığın geçmesine izin verir, zararlı olan
X ve gama ışınlarını ve diğer zararlı ışınları emer ya da geri yansıtır.
Bu süzgeçten geçtikten sonra yeryüzüne ulaşan ışık bitkideki özel
bir anten sistemi tarafından algılanır.
Bitkide bulunan bu anten sistemi o kadar hassas bir yapıya sahiptir
ki sadece çok küçük bir dalga aralığında bulunan bu ışığı yakalar
ve fotosentez işlemini başlatır. Eğer ışık başka bir değere, hıza
veya frekansa sahip olsaydı, pigment (bitkinin anteni) bu ışığı
göremeyecek ve fotosentez işlemi daha başlamadan sona erecekti.
Fotosentez ve Çevre
Canlılar, havadaki karbondioksitin ve dolayısıyla havanın ısısının
sürekli artmasına neden olurlar. Her yıl insanların, hayvanların
ve toprakta bulunan mikroorganizmaların yaptıkları solunum sonucunda
milyarlarca ton karbondioksit atmosfere karışır. Ayrıca, fabrikalarda,
evlerde, taşıtlarda kullanılan yakıtlardan atmosfere verilen karbondioksit
miktarı da milyarlarca tonu bulmaktadır. Yapılan bir araştırmaya
göre, son 22 yılda atmosferde görülen karbondioksit artışı 42 milyar
tondur. Bu artışın en önemli nedenlerinden biri de kullanılan yakıtların
artması ve ormanların hızla tahrip edilmesidir. Bu artış dengelenmediği
takdirde ekolojik dengelerde bozulma meydana gelecektir. Böyle bir
durumda atmosferdeki oksijen miktarı çok düşük seviyelere inecek,
yeryüzünün ısısı artacak; bunun sonucunda oluşan küresel ısınma
ise buzullarda erime meydana getirecektir. Bundan dolayı bazı bölgeler
sular altında kalırken, diğer bölgelerde çölleşmeler meydana gelecektir.
Bütün bunların bir sonucu olarak yeryüzündeki canlıların yaşamının
büyük bir tehlikeye girmesi gerekir. Oysa böyle olmaz. Çünkü bitkilerin
ve mikroorganizmaların gerçekleştirdiği fotosentez işleminde sürekli
olarak karbondioksit tüketilir ve oksijen üretilir. Bu sayede karbondioksit
fazlası, büyük ölçüde fotosentez yoluyla ve okyanuslar aracılığı
ile atmosferden temizlenmiş ve atmosferdeki oksijen-kabondioksit
dengesi sağlanmış olur.
Klorofildeki Mucizevi İşlemler
Şimdi insan hayatı
için bu derece önemli olan fotosentez işleminin gerçekleştiği yaprağa
ve yaprağın içindeki klorofile bir bakalım. Bir milimetrekarelik
bir alan düşünelim. Bu alan bir kurşun kalemin ucu kadar küçük bir
yer kaplar. Şimdi bu küçük alanın içine 500 bin adet özel aygıt
yerleştirelim. Bu aygıtların her biri çok özel bir tasarıma ve fonksiyona
sahip olsun. Ayrıca bu 500 bin aygıtı çok özel bir paket sistemiyle
koruma altına alalım.
Belki bu senaryo ilk okuyuşta insana imkansız gibi gelebilir. Ancak
Allah'ın kusursuz ve ihtişamlı yaratışı herşeyi mümkün kılar. Yukarıda
bahsedilen örnek gerçek hayatta mevcuttur. Bir yaprağın ortasındaki
bir milimetrekarede 500 bin adet klorofil bulunur. Küçücük bir alana
sığdırılmış ve son derece kompleks bir tasarıma sahip olan bu klorofil
molekülleri, insan hayatı için çok önemli bir görevi yerine getirirler.
Bir an için sizden özel bir aygıt tasarlamanızın istendiğini varsayalım.
Tasarlayacağınız aygıtın görevi su molekülünü parçalamak olsun.
Bilindiği gibi su, 2 hidrojen ve 1 oksijen atomunun biraraya gelmesi
ile oluşur. Tasarlanacak aygıt da hidrojen ile oksijeni ayırmak
zorundadır.
Sudaki hidrojen ve oksijen atomlarını birbirlerinden ayırmak için
çok büyük bir patlamanın gerçekleşmesi veya su moleküllerinin binlerce
derece sıcaklıklara çıkacak kadar ısıtılması gerekir. Suyun 100
derecede kaynadığı düşünülürse, ihtiyacımız olan enerjinin miktarı
daha iyi anlaşılabilir. Oysa sizden öyle bir alet tasarlamanız istenmektedir
ki, ne patlamaya ne de binlerce derecelik ısıya ihtiyaç duyulsun.
Tek enerji kaynağı olarak da güneş ışığı kullanmanıza izin verilsin.
Sizden istenilen ve tasarlayacağınız aygıtın yapması gereken zor
bir görev daha vardır. Havadaki karbondioksiti, elde ettiği hidrojen
ile birleştirmek.
Bilim dünyası tüm çabalara ve teknolojik imkanlara rağmen, hala
böyle bir aygıt icat edememiştir. Hatta bitkilerin, bu işlemi nasıl
gerçekleştirdiği dahi henüz tam olarak anlaşılamamaktadır. Yeryüzünde
söz konusu işlemi gerçekleştirebilen tek varlık klorofildir. Klorofil
ise bu işlemi Allah'ın üstün yaratışı sayesinde gerçekleşmektedir.
(Harun Yahya, Yeşil
Mucize Fotosentez)
Yapraktaki Güvenlik Sistemi
Fotosentez sırasında meydana gelen işlemler, gerekli önlemler alınmadığında
bitki için tehlikeli sonuçlara neden olabilir. Çünkü bu işlemler
sırasında bir molekül parçalanmakta ve ardından bu parçalardan biri
bir başka molekül ile birleştirilmektedir. Bunu yaparken ise, son
derece tehlikeli bir yöntem, atom altı parçacıkların hareketleri
kullanılmaktadır.
Atom altı parçacıklarının
hareketleri tahmin edilemeyecek kadar tehlikeli durumlar meydana
getirebilir. Eğer bütün işlemler kontrol altına alınmazsa, sonuç
bitki hücrelerinin parçalanmasına dahi neden olabilir. Ancak fotosentez
işleminde meydana gelen her aşama için ayrı ayrı önlemler yaratılmıştır.
Bu durumu modern atom santrallerindeki nükleer reaktörlerin tasarımına
benzetebiliriz. Çalışma sistemleri ve üretim şekli birbirlerinden
farklı olsa da fotosentez mekanizmasında da, nükleer reaktörlerde
de ortak bir nokta vardır. Fotosentez mekanizmaları da tıpkı nükleer
reaktörler gibi, üretim sırasında ortaya çıkacak zararlı unsurları
ortadan kaldıracak güvenlik sistemlerine sahiptir.
Bu arada özellikle belirtmek gerekir ki, fotosentez mekanizmaları,
insanoğlunun inşa ettiği nükleer reaktörlerden hem çok daha ileri
bir teknolojiye hem de çok daha üstün bir tasarıma sahiptir. Ayrıca,
nükleer reaktörler yüz binlerce metrekarelik alana kurulmuş dev
tesisler iken fotosentez, gözle görülmeyecek kadar küçük bir hücrenin
içinde gerçekleşmektedir. Fotosentez sırasında meydana gelebilecek
her türlü tehlike hesaba katılmıştır. Örneğin elektron transferi
yapan alt sistemlerin birbirlerine olan mesafeleri dahi çok özel
bir plan dahilinde tasarlanmıştır. Söz konusu mesafe en gelişmiş
mikroskopların altında dahi görülemeyecek kadar küçüktür.
Burada bir an durup düşünelim: Tek bir klorofil molekülünün içinde
üstün bir teknolojiye sahip, insanların nasıl çalıştığını dahi çözemediği
kusursuz bir sistem vardır. Bu sistemin tek bir parçasında bile
mucizevi işlemler gerçekleşir. Üstelik tüm bu olaylar saniyenin
on milyonda biri kadar kısa bir süre içinde gerçekleşmektedir. İnsanoğlu,
sahip olduğu bütün bilgiye rağmen, klorofil molekülünün, içinde
bulunan enzimlerin ve atomların başardığı işi laboratuvar ortamında
bile başaramamaktadır. Şüphesiz klorofilin sahip olduğu tasarım
ve yaptığı işlemler, Allah'ın örneksiz ve benzersiz yaratmasının
delillerindendir.
“Ey insanlar, Allah'ın üzerinizdeki nimetini
anın. Gökten ve yerden sizi rızıklandıran Allah'ın dışında bir
başka yaratıcı var mı? O'ndan başka İlah yoktur. Öyleyse nasıl
olur da çevriliyorsunuz?” (Fatır Suresi, 3)
|