

  İlk
Nefes Öncesi Hazırlıklar
Ceninin gelişimindeki her türlü aşama kontrol altında ve çok aşamalı,
kusursuz bir plana uygun olarak gerçekleşmektedir.
Anne karnındaki bebek gelişimini devam ettirirken, anne normal
hayatına devam eder. Vücudundaki tüm değişimler kendi kontrolü dışındadır.
Bebeğin gelişimi ve hayata normal bir insan olarak gelebilmesi için
gerekli tüm ayrıntıları Allah en mükemmel şekilde yaratmıştır. Böylece
hem fetus halindeki bebeğin yaşaması için gerekli her türlü ihtiyacı
karşılanmış olur, hem de anne bebeği yaşatabilmek için ne yapması
gerektiğini düşünmekten kurtulur.
Zaten düşünse de yapabileceği hiçbir şey yoktur. Mesela, fetüsün
vücudundaki artık maddeleri kendi böbreklerine alıp temizlemek ve
dışarı atmak, hiçbir annenin kendi başına yapabileceği bir iş değildir.
Yeni bir insanın dünyaya gelebilmesi için tüm ihtiyaçları ve sistemleri
en güzel biçimde tespit ve inşa eden Allah'tır.
Şimdi bebeğin doğum öncesi son dönemlerindeki hazırlıklara bir
göz atalım.
İlk Nefes
Bebek için en önemli şey nefes almaktır. O ana kadar henüz hava
ile tanışmamış ciğerlerin, havayla doldurulup nefesin geri verilmesi
gereklidir. Doğduktan sonraki ilk ana kadar hiç nefes almayan ciğerler,
ilk nefesi bir anda, oldukça normal bir şekilde alıp vermeye başlarlar.
Çünkü bebek, o ana kadar annenin kanından karşıladığı oksijeni artık
kendi ciğerleri vasıtasıyla havadan almak zorundadır.
Bebeği doğduğu an herşeyi ile hazır olarak yaratan Allah akciğerlerin
oluşumunda da gerekli hazırlıkların tamamlanmasını sağlamıştır.
Akciğerlerin hazırlanması için göğüs kafesiyle karnı birleştiren
diyaframa görev düşer. Diyafram altıncı aya doğru çalışmaya başlar.
İlk önceleri çok kısa zamanlarda, bir saatte birkaç defa genişler
ve büzülür, ama bunu doğduktan sonra sürekli yapacaktır.
Hazırlıklar Tamamlanıyor
Cenin giderek dış dünyaya hazır hale gelirken, organlar arasında
olağanüstü bir işbölümü yapılır. Yapılacak işler ve gelişmeler dünyanın
şartlarına göre belirlenmiştir. Anne karnında kullanılmayan gözler
dünyadaki ışık şiddetine, kulaklar da dünyadaki seslerin özelliklerine
göre inşa edilir. Aynı şekilde, mide ve diğer sindirim organları
dünyadaki besin maddeleriyle uygun çalışabilecek bir fizyolojik
sistemle donatılır. Sindirim sisteminde görev alan hücreler hiç
tanımadıkları yiyecekleri analiz etmeye ayarlı bir şekilde programlıdır.
Karbonhidratları, proteinleri, yağları analiz etme yeteneğinin yanısıra
hangisinin hangi organ için gerekli olduğunu bilebilecek ve bu besinlerin
vücudun diğer hücrelerine gönderilmesini sağlayacak bir programa
sahiptirler. Cenin bu yönüyle planlı ve programlı bir şekilde dış
dünyaya hazırlanmaktadır. Burada son derece şaşırtıcı olan nokta,
yeni bir insanın bedenini oluşturan bu organların ve hücrelerin,
hiç görmedikleri, hiç duymadıkları, hiç şahit olmadıkları bir ortam
için hazırlık yapmalarıdır. Bu organlar ve hücreler annenin bedeninden
ayrıldıktan sonra kendilerini nasıl bir ortamın beklediğini bilir
şekilde bir gelişim göstermektedirler. Elbette bunu hücrelerin kendi
"ileri görüşlülükleri" ile başardıklarını iddia etmek mümkün değildir.
Bebeği oluşturan hücrelerin bu şuurlu ve bilinçli hazırlıkları,
düşünülmesi gereken önemli bir yaratılış delilidir.
Anne karnındaki son aylarında cenin önemli oranda kilo almaya başlar.
Bunun nedeni yağ dokusunun oluşmaya başlamasıdır. Kahverengi özel
bir yapıya sahip olan bu yağ tabakasını üreten hücreler, ceninin
özellikle belirli bölgelerinde, ensesinde, böbreklerinin çevresinde
ve göğüs kemiğinin arkasında bu tabakanın oluşmasını sağlarlar.
Bu özel yağ tabakalarının görevi doğduktan sonraki ilk aylarda bebeğin
vücut ısısını yüksek tutmaktır. Ayrıca bu yağlar yedek besin görevini
de görürler. Bu da, söz konusu yağ tabakalarını üreten hücrelerin,
kendilerine ilham edilen görevleri kusursuzca yerine getirdiklerinin
bir başka delilidir.
Bu arada beyaz yağlar da ince bir tabaka halinde oluşmaya başlarlar.
Böylece yağ, ceninin derisinin altını bir tabaka halinde sarar.
Derialtı yağ tabakalarının yanında bir de deriyi içinde bulunan
sıvıdan koruyan bir başka yağın üretimi de yine deri hücreleri tarafından
yapılır. Bu yağların oluşumu da son derece önemlidir, çünkü deri
ile su arasına yağ tabakası girecek ve suyun cenin üzerindeki olumsuz
etkisini ortadan kaldıracaktır.
Ceninin daha önceki dönemlerinde annenin kanındaki savunma sistemi
elemanlarının bebeğin kanına geçişine izin verilmez. Çünkü bu elemanlar
bebeği yabancı bir doku olarak görüp, onu yok edebilirler. Ancak
dokuzuncu aya gelindiğinde bu durum bir anda değişir ve annenin
kanındaki savunma hücreleri olan antikorlar plasenta aracılığıyla
cenine geçerler. Bunun nedeni incelendiğinde son derece çarpıcı
bir gerçekle karşılaşırız. Doğumdan sonraki ilk altı ay boyunca
bebeğin bağışıklık hücreleri oluşmayacaktır. Ama bebek kendini dünyadaki
mikroplardan koruyacak antikorlara ihtiyaç duyacaktır. İşte son
ay, ceninin kanına geçişine izin verilen anneye ait antikorlar bebeğin
ilk dünyaya geldiğinde bulaşıcı hastalıklara yakalanmasını önlemek
için hazır olacaktır. İlerleyen aylarda bebeğin savunma sistemi
kendi antikorlarını oluşturmaya başlayınca, bu antikorlar fonksiyonlarını
durduracaklardır. (Harun Yahya, İnsanın
Yaratılış Mucizesi)
Görüldüğü gibi bir insanın oluşması için her ay, her gün, her dakika
gerçekleşmesi gereken detaylar ince ince hesaplanmıştır. Ceninin
gelişimindeki her türlü aşama kontrol altında ve çok aşamalı, kusursuz
bir plana uygun olarak gerçekleşmektedir. Üstelik her insan cenin
halindeyken bu kontrolden geçerek gelişmiş ve bugünkü haline gelmiştir.
İnsanın gelişiminde yaratılmış olan bu özel plan ve kusursuz tasarım,
düşünen vicdan sahibi insanlar için Allah'ın sonsuz aklının ve ilminin
bir tecellisidir.
"Allah, sizi annelerinizin karnından hiçbir şey
bilmezken çıkardı ve umulur ki şükredersiniz diye işitme, görme
(duyularını) ve gönüller verdi." (Nahl Suresi, 78)
|