
KURAN'DA AHİR ZAMANA VE
MEHDİ'YE
İŞARET EDEN AYETLER
Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere
lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak
istiyoruz. (Kasas Suresi, 5)
Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek
onun halkı yalvarıp-yakarsınlar diye, mutlaka onları dayanılmaz
bir zorluk (yoksulluk) ve sıkıntıyla yakalayıvermişiz. (Araf
Suresi, 94)
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler)
gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla
çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.
(Enam Suresi, 42)
Size ne oluyor ki, Allah yolunda ve: "Rabbimiz,
bizi halkı zalim olan bu ülkeden çıkar, bize katından bir
veli (koruyucu sahib) gönder, bize katından bir yardım eden
yolla" diyen erkekler, kadınlar ve çocuklardan zayıf
bırakılmışlar adına savaşmıyorsunuz? (Nisa
Suresi, 75)
İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla,
karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler
diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine
taddırmaktadır. (Rum Suresi,
41)
Allah bir şehri örnek verdi: (Halkı) Güvenlik
ve huzur içindeydi, rızkı da her yerden bol bol gelmekteydi;
fakat Allah'ın nimetlerine nankörlük etti, böylece Allah yaptıklarına
karşılık olarak, ona açlık ve korku elbisesini tattırdı.
(Nahl Suresi, 112)
Yoksa sizden önce gelip-geçenlerin hali
başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara
öyle bir yoksulluk, öyle dayanılmaz bir zorluk çattı ve öylesine
sarsıldılar ki, sonunda elçi, beraberindeki mü'minlerle; "Allah'ın
yardımı ne zaman?" diyordu. Dikkat edin. Şüphesiz Allah'ın
yardımı pek yakındır. (Bakara
Suresi, 214)
… Sonra onların arkasından öyle nesiller
türedi ki, namaz (kılma duyarlılığın)ı kaybettiler ve şehvetlerine
kapılıp-uydular. Böylece bunlar azgınlıklarının cezasıyla
karşılaşacaklardır. (Meryem Suresi,
59)
Kim de benim zikrimden yüz çevirirse, artık
onun için sıkıntılı bir geçim vardır...
(Taha Suresi, 124)
Eğer o ülkeler halkı inansalardı ve korkup-sakınsalardı,
gerçekten üzerlerine hem gökten, hem yerden (sayısız) bolluklar
(bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları
kazanageldikleri nedeniyle yakalayıverdik.
(Araf Suresi, 96)
Sizden önceki nesillerden onlardan kurtardığımızdan
pek azı dışında yeryüzünde bozgunculuğu önleyecek fazilet
sahibi kişiler bulunmalı değil miydi? Zulmedenler ise, içinde
bulundukları refahın peşine düştüler. Onlar, suçlu-günahkarlardı.
(Hud Suresi, 116)
O, iş başına geçti mi (ya da sırtını çevirip
gitti mi) yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya, ekini ve nesli
helak etmeye çaba harcar. Allah ise, bozgunculuğu sevmez.
(Bakara Suresi, 205)
***
Gerçekten sen, gönderilen (elçi)lerdensin.
Dosdoğru bir yol üzerinde(sin).
(Yasin Suresi, 3-4)
Kitap ehlinden ve müşriklerden inkar edenler,
kendilerine apaçık bir delil gelinceye kadar, (bulundukları
durumdan) kopup-ayrılacak değillerdi. (O delil de) Allah'tan
gönderilmiş bir elçi (ki,) tertemiz sahifeleri okumaktadır;
onların içinde dosdoğru 'yazılı-hükümler' vardır.
(Beyyine Suresi, 1-3)
İçlerinden bir adama: "İnsanları uyar
ve iman edenlere, muhakkak kendileri için Rableri katında
'gerçek bir makam' olduğunu müjde ver" diye vahyetmemiz,
insanlara şaşırtıcı mı geldi? İnkar edenler: “Gerçekten bu,
açıkça bir büyücüdür" dediler. (Yunus
Suresi, 2)
Her ümmetin bir resulü vardır. Onlara resulleri
geldiği zaman, aralarında adaletle hüküm verilir ve onlar
zulme uğratılmazlar. (Yunus
Suresi, 47)
Müşrikler istemese de o dini (İslam'ı)
bütün dinlere üstün kılmak için elçisini hidayetle ve hak
dinle gönderen O'dur. (Tevbe
Suresi, 33)
Ki O, elçilerini hidayetle ve hak din ile,
diğer bütün dinlere karşı üstün kılmak için gönderdi. Şahid
olarak Allah yeter. (Fetih Suresi,
28)
Ey iman edenler, içinizden kim dininden
geri döner (irtidat eder)se, Allah (yerine) kendisinin onları
sevdiği, onların da kendisini sevdiği mü'minlere karşı alçak
gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu,' Allah yolunda
cehd eden (çaba harcayan) ve kınayıcının kınamasından korkmayan
bir topluluk getirir. Bu, Allah'ın bir fazlıdır, onu dilediğine
verir. Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir. (Maide
Suresi, 54)
Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu)
emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk
bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.
(Al-i İmran Suresi, 104)
Ve onların içinden, sabrettikleri zaman
emrimizle doğru yola iletip-yönelten önderler kıldık; onlar
bizim ayetlerimize kesin bilgiyle inanıyorlardı.
(Secde Suresi, 24)
Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman
olarak, hepiniz ordan inin. Artık size Benden bir yol gösterici
gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz
ve mutsuz olmaz." (Taha
Suresi, 123)
Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince;
işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır. (Zümer
Suresi, 33)
***
Fitne kalmayıncaya ve dinin hepsi Allah'ın
oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçecek olurlarsa,
şüphesiz Allah, yaptıklarını görendir. (Enfal
Suresi, 39)
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye
uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz."
Ne kötü yataktır o. (Al-i İmran
Suresi, 12)
Bizim uğrumuzda cehd edenlere (çaba harcayanlara),
şüphesiz yollarımızı gösteririz. Gerçekten Allah, ihsan edenlerle
beraberdir. (Ankebut Suresi,
69)
Musa kavmine: "Allah'tan yardım dileyin
ve sabredin. Gerçek şu ki, arz Allah'ındır; ona kullarından
dilediğini mirasçı kılar. En güzel sonuç muttakiler içindir."
dedi. Dediler ki: "Sen bize gelmeden önce de, geldikten
sonra da eziyete uğratıldık." (Musa:) "Umulur ki,
Rabbiniz düşmanınızı helak edecek ve sizleri yeryüzünde halifeler
(egemenler) kılacak, böylece nasıl davranacağınızı gözleyecek"
dedi. (Araf Suresi, 128-129)
O, suçlu-günahkarlar istemese de, hakkı
gerçekleştirmek ve batılı geçersiz kılmak için (böyle istiyordu.)
(Enfal Suresi, 8)
Hayır, biz hakkı batılın üstüne fırlatırız,
o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o,
yok olup gitmiştir. (Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden
dolayı eyvahlar size. (Enbiya
Suresi, 18)
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı (batılın
yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri
bilendir. De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya
çıkarabilir, ne geri getirebilir.”
(Sebe Suresi, 48-49)
De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu.
Hiç şüphesiz batıl yok olucudur. (İsra Suresi, 81)
Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar.
Oysa kafirler istemese de Allah, kendi nurunu tamamlamaktan
başkasını istemiyor. (Tevbe Suresi,
32)
Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de
(geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan
elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor,
münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar
şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki
zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar,
yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler;
işte kurtuluşa erenler bunlardır.
(Araf Suresi, 157)
Onlar, Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek
istiyorlar. Oysa Allah, kendi nurunu tamamlayıcıdır; kafirler
hoş görmese bile. (Saff Suresi,
8)
Sonra biz, elçilerimizi ve iman edenleri
böyle kurtarırız; mü'minleri kurtarmamız bizim üzerimize bir
haktır. (Yunus Suresi, 103)
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve
destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar
edenlerin velileri ise tağut'tur. Onları nurdan karanlıklara
çıkarırlar. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır.
(Bakara Suresi, 257)
Dediler ki: "Eğer seninle birlikte
hidayete uyacak olursak, yerimizden (yurdumuzdan ve konumumuzdan)
çekilip-kopartılırız." Oysa biz onları, kendi katımızdan
bir rızık olarak her şeyin ürününün aktarılıp toplandığı,
güvenli bir harem'de yerleşik kılmadık mı? Fakat onların çoğu
bilmiyorlar. (Kasas Suresi, 57)
İşte böyle, senden önce de (herhangi) bir
memlekete bir elçi göndermiş olmayalım, mutlaka onun refah
içinde şımarıp azan önde gelenleri (şöyle) demişlerdir: 'Gerçekten
biz, atalarımızı bir ümmet (din) üzerinde bulduk ve doğrusu
biz, onların izlerine (eserlerine) uymuş kimseleriz'(O peygamberlerden
her biri şöyle) Demiştir: 'Ben size atalarınızı üstünde bulduğunuz
şeyden daha doğru olanını getirmiş olsam da mı? Onlar da demişlerdi
ki: 'Doğrusu biz, kendisiyle gönderildiğiniz şeye kafir olanlarız'.
(Zuhruf Suresi, 23-24)
***
Gönderilmişlere selam olsun.
(Saffat Suresi, 181)
İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir; onları
sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gönderilen elçilerdensin.
(Bakara Suresi, 252)
... Her nerede olursanız, Allah sizleri
bir araya getirecektir. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
(Bakara Suresi, 148)
Ve derlerdi ki: "Biz, ünlenmiş bir
şair için ilahlarımızı terk mi edeceğiz?" Hayır, o, hakkı
getirmiş ve gönderilen (elçi)leri de doğrulamıştı. (Saffat
Suresi, 36-37)
Andolsun, gönderilen kullarımıza (şu) sözümüz
geçmiştir: Gerçekten onlar, muhakkak nusret (yardım ve zafer)
bulacaklardır. Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız, üstün gelecek
olanlar onlardır. (Saffat Suresi,
171-173)
Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı;
onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete
uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini)
değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden
bir bölümü sana da geldi. (Enam
Suresi, 34)
Birbiri ardınca gönderilenlere andolsun
(Mürselat
Suresi, 1)
Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen
O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı
üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile.
(Saff Suresi, 9)
***
Allah içinizden iman edenlere ve salih
amelde bulunanlara vaadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri
nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde
'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği
dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları
korkularından sonra güvenliğe çevirecektir...
(Nur Suresi, 55)
Allah'ın yardımı ve fetih geldiği zaman,
ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde,
hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile.
Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.
(Nasr Suresi, 1-3)
Andolsun, biz Zikir'den sonra Zebur'da
da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır"
diye yazdık. (Enbiya Suresi,
105)
Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına,
mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı.
Allah, her şeye güç yetirendir.
(Ahzab Suresi, 27)
Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek
için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık. (Yunus
Suresi, 14)
... Kötülüğü açıp gideren ve sizi yeryüzünün
halifeleri kılan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı?
Ne az öğüt-alıp düşünüyorsunuz.
(Neml Suresi, 62)
Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir,
iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı
verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün
işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac
Suresi, 41)
Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten)
iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.
(Al-i İmran Suresi, 139)
Ancak iman edenler, salih amellerde bulunanlar
ve Allah'ı çokça zikredenler ile zulme uğratıldıktan sonra
zafer kazananlar başka. Zulmetmekte olanlar, nasıl bir inkılaba
uğrayıp devrileceklerini pek yakında bileceklerdir.
(Şuara Suresi, 227)
Kendisine bereketler kıldığımız yerin doğusuna
da, batısına da o hor kılınıp-zayıf bırakılanları (müstaz'afları)
mirasçılar kıldık... (Araf Suresi,
137)
Allah, yazmıştır: "Andolsun, ben galip
geleceğim ve elçilerim de." Gerçekten Allah, en büyük
kuvvet sahibidir, güçlü ve üstün olandır. (Mücadele
Suresi, 21)
Allah'ı, sakın elçilerine verdiği sözden
dönen sanma. Gerçekten Allah azizdir, intikam sahibidir.
(İbrahim Suresi, 47)
Ve onlardan sonra sizi o arza mutlaka yerleştireceğiz.
İşte bu, makamımdan korkana ve tehdidimden korkana ait (bir
ayrıcalıktır). Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı
bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti.
(İbrahim Suresi, 14-15)
Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var:
Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri
müjdele. (Saff Suresi, 13)
Şüphesiz, Biz sana apaçık bir fetih verdik.
Öyle ki Allah, senin geçmiş ve gelecek (her) günahını bağışlasın,
üzerindeki nimetini tamamlasın ve seni dosdoğru bir yola yöneltsin.
Ve Allah, sana 'üstün ve onurlu' bir zaferle yardım etsin.
(Fetih Suresi, 1-3)
... Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi,
böylece bundan önce size yakın bir fetih (nasib) kıldı.
(Fetih Suresi, 27)
Müjde, dünya hayatında ve ahirette onlarındır.
Allah'ın sözleri için değişiklik yoktur. İşte büyük 'kurtuluş
ve mutluluk' budur. (Yunus Suresi,
64)
De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz
de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri
kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz."
(Taha Suresi, 135)
Allah kendi (dini)ne yardım edenlere kesin
olarak yardım eder. Şüphesiz Allah, güçlü olandır, aziz olandır.
(Hac Suresi, 40)
Ey iman edenler, Allah'a itaat edin; elçiye
itaat edin ve sizden olan emir sahiplerine de…
(Nisa Suresi, 59)
"Korkma" dedik. "Muhakkak
sen üstün geleceksin." (Taha
Suresi, 68)
***
Gerçekten Allah'ın Kitabını okuyanlar,
namazı dosdoğru kılanlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden
gizli ve açık infak edenler; kesin olarak zarara uğramayacak
bir ticareti umabilirler. (Fatır
Suresi, 29)
Mallarını Allah yolunda infak edenlerin
örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan
bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat
artırır. Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara
Suresi, 261)
Rabbinizin rızkından yiyin ve O'na şükredin.
Güzel bir şehir ve bağışlayan bir Rabbiniz var. (Sebe
Suresi, 15)
Sizin yanınızda olan tükenir, Allah'ın
katında olan ise kalıcıdır. Sabredenlerin karşılığını yaptıklarının
en güzeliyle biz muhakkak vereceğiz. Erkek olsun, kadın olsun,
bir mü'min olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz
biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını,
yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz. (Nahl
Suresi, 96-97)
Allah barış yurduna çağırır ve kimi dilerse
dosdoğru yola yöneltip-iletir. Güzellik yapanlara daha güzeli
ve fazlası vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı sarar,
ne bir zillet, işte onlar cennetin halkıdırlar; orada süresiz
kalacaklardır. (Yunus Suresi,
25-26)
De ki: "Şüphesiz 'lutuf ve ihsan (fazl)'
Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmeti)
geniş olandır, bilendir. O, kime dilerse rahmetini tahsis
eder, Allah büyük 'lutuf ve ihsan (fazl)' sahibidir."
(Al-i İmran Suresi, 73-74)
Kime dilerse hikmeti ona verir; şüphesiz
kendisine hikmet verilene büyük bir hayır da verilmiştir.
Temiz akıl sahiplerinden başkası öğüt alıp-düşünmez.
(Bakara Suresi, 269)
|