
HIRİSTİYANLIKTAKİ ÜÇLEME YANILGISI
Harun Yahya
Kuran'da Hıristiyanların olumlu inançlarına
ve ahlaki özelliklerine özelliğine dikkat çekilir. Allah Hıristiyanların
Müslümanlar için "insanlar içinde sevgi bakımından en yakın"
olduklarını ve "büyüklük taslamadıklarını" bildirir. (Maide
Suresi, 82) İslam'a göre Hıristiyanlar inkarcı değil, Yahudilerle
birlikte, "Kitap Ehli"dirler. Yani Allah'ın önceki vahiylerine
iman eden inançlı insanlardır.
Ancak Kuran'da Hıristiyanların çok büyük bir yanılgısına
dikkat çekilir. Bu, Hz. İsa'ya ilahlık atfetme hatası olan
"Üçleme" ifadesidir. Allah Kuran'da Hıristiyanları bu konuda
şöyle uyarmaktadır.
"Ey Kitap Ehli, dininiz konusunda taşkınlık
etmeyin, Allah'a karşı gerçek olandan başkasını söylemeyin.
Meryem oğlu Mesih İsa, ancak Allah'ın elçisi ve kelimesidir.
Onu ('OL' kelimesini) Meryem'e yöneltmiştir ve O'ndan bir
ruhtur. Öyleyse Allah'a ve elçisine inanınız; "üçtür" demeyiniz.
(Bundan) kaçının, sizin için hayırlıdır. Allah, ancak bir
tek ilahtır. O, çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde
ve yerde her ne varsa O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
(Nisa Suresi, 171)
Nitekim tarihi bilgilere baktığımızda da, Üçleme'nin Hıristiyanlığa
sonradan girmiş bir hurafe olduğu ortaya çıkmaktadır.
Hıristiyanlığın Özü: Tevhid
Hıristiyanlık, ilk başta, Filistin'de yaşayan Yahudiler arasında
doğdu. Hz. İsa'nın çevresinde bulunan ve ona inanan insanların
tamamına yakını Yahudiydi ve Hz. Musa'nın şeriatına göre yaşıyorlardı.
Yahudiliğin en temel özelliği ise tevhid inancıydı, Allah'a
bir ve tek olana iman etmekti.
Ancak Hıristiyanlık Hz. İsa'nın Allah Katına alınışının ve
Yahudilerin dünyasından çıkıp pagan dünyaya doğru yayılışının
ardından farklılaşmaya başladı. Hz. Musa'nın şeriatının temeli
olan tevhid inancı büyük bir değişikliğe uğradı ve Hıristiyanlar
Hz. İsa'yı kendilerince bir ilah olarak kabul etmeye başladılar.
"Üçleme" inancı bu sürecin sonunda ortaya çıktı. Bu kavram,
Hıristiyanlar için, "Baba, Oğul ve Kutsal Ruh"tan meydana
gelmiş üçlü bir Allah inancı anlamına gelmektedir. Üçleme,
geleneksel Hıristiyanların en önemli iman şartlarındandır.
Üçleme inancı sonsuz güç ve kudret sahibi olan Rabbimiz'e
batıl bir anlayışla bakan, Allah'ın insanlara peygamber olarak
gönderdiği Hz. İsa'ya uluhiyet veren yanlış bir inanıştır.
Ancak, kendi içinde birçok çelişkiler barındırmasına ve tevhid
inancının tamamen karşısında yer almasına rağmen, Hıristiyanların
tahrif edilmiş inanç sistemlerinde çok önemli bir yere sahiptir.
Üçlemeye, dolayısıyla Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğuna,
inanmayan bir kişi geleneksel Hıristiyanlığın savunucuları
tarafından gerçek bir Hıristiyan olarak kabul edilmez.
Üçleme'yi Kabul Etmeyenlere Baskı
İlginç olan bir nokta, Hıristiyanlık tarihi boyunca üçleme
inancına karşı çıkıp, Hz. İsa'nın sadece Allah'ın peygamberi
olan bir beşer olduğunu savunan çeşitli kişi ve akımların
şiddetli baskılara maruz kalmış olmasıdır. Bu kişilerin İncil'den
ve Hz. İsa'nın hayatından getirdikleri deliller her zaman
göz ardı edilmiş, insanlar bu konularda konuşmaktan menedilmişlerdir.
Bu tevhid inancı sahipleri, Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu
söyleyenlere şiddetle karşı çıkmış, bunun açıkça "Allah'a
şirk koşmak" olduğunu söylemişlerdir. Bu nedenle de asırlar
boyunca "kafir", "sapkın" (heretik) ve hatta "Hıristiyanlık
düşmanı" olarak tanıtılmış, onlara destek verenler de aynı
tepkilerle karşılaşmışlardır. Kimi yurtlarından sürülmüş,
kimi de engizisyon mahkemelerince yakılarak öldürülmüş veya
asılmışlardır. Bu tepkiler üçleme karşıtlarının sayıca artmalarını,
fikirlerini yaymalarını engellememiştir. Ancak Hıristiyan
dünyasında Allah'ın birliğine iman edenler, her zaman için
üçleme savunucularının yanında azınlık konumunda olmuşlardır.
Ancak konuyu tarafsız gözle araştıranlar bile, gerçek Hıristiyanlığın,
tarih boyunca baskı altına alınan sözkonusu muvahhid (tevhide
inanan) Hıristiyanlık olduğunu tespit etmektedirler. Özellikle
de 18. yüzyılda başlayan bağımsız Kitab-ı Mukaddes araştırmalarının
büyük bir bölümünde, üçleme, kefaret ve benzeri Hıristiyan
dogmalarının gerçek Hıristiyanlıkta yer almadığı sonucuna
varılmıştır. Araştırmaları yapan uzmanlar, Tevrat, İncil ve
diğer Hıristiyan kaynakları üzerinde yaptıkları incelemelerle,
dünya üzerinde hakim olan geleneksel Hıristiyanlığın Hz. İsa
döneminde yaşanan dinden önemli farklılıklar taşıdığını, Hz.
İsa'dan asırlar sonra şekillendirildiğini ortaya koymuşlardır.
Üçleme İnancını Reddeden Hıristiyanlar
Bu tarihsel kanıtların da etkisiyledir ki, günümüzde bazı
Hıristiyan mehzepler üçlemeyi reddetmektedirler. Örneğin dünyanın
dört bir yanında kiliseleri bulunan Üniteryen Kilisesi, üçleme
inancını kabul etmeyen çok büyük bir Hıristiyan topluluğudur.
Bu cemaatin üyeleri -aralarında çeşitli görüş farklılıkları
bulunsa da- Hz. İsa'nın Allah'ın oğlu olduğunu kabul etmemekte,
Hıristiyanlığın bir ve tek olarak Allah'a iman etmeyi emrettiğini
söylemektedirler. Büyük bir bölümü de Hz. İsa'nın tüm insanların
günahlarına kefaret olarak çarmıha gerildiği yönündeki iddianın
yanlışlığını vurgulamaktadırlar. Günümüzde üçleme karşıtı
Hıristiyanlarla, farklı isimler altında ve farklı Kilise oluşumları
şeklinde karşılaşmak mümkündür. Özellikle de Amerika'da "üçleme
karşıtları" her geçen gün daha da güçlenmekte ve Hıristiyan
dünyasında gerçekleri açıkça dile getirenlerin sayısı büyük
bir artış göstermektedir. Bunlar arasında "The Worldwide Church
Of God" özellikle dikkat çekicidir. Bu kilisenin kurucusu
Herbert W. Armstrong, üçleme doktrininin pagan kültürlerden
Hıristiyanlığa giren bir batıl inanç olduğunu savunmaktadır.
Bu konuda en çok dikkat edilmesi gereken nokta, geleneksel
Hıristiyanlığı savunanlar tarafından Hıristiyanlığın temeli
olarak gösterilen "üçleme" inancına Kitab-ı Mukaddes'in hiçbir
bölümünde rastlanamamasıdır. Ne Yahudilerin Kutsal Kitapları
olan Eski Ahit'te ne de Hıristiyanların kutsal metni olan
İncil'de bu inanç yer almamaktadır. Üçleme inancı İncil'de
yer alan bazı ifadelerin yorumlarına dayanmaktadır ve bu kelime
ilk kez 2. yüzyılın sonlarında Antakyalı Theophilus tarafından
kullanılmıştır. Bu inancın Hıristiyan inançlarına tam anlamıyla
dahil olması ise çok daha sonraları gerçekleşmiştir. Bu nedenle
de Kitab-ı Mukaddes araştırmacıları ve üçleme karşıtları özellikle
"Hıristiyanlık dininin temeli olarak tanıtılan üçleme
inancının Kutsal Kitap'ta açık ifadelerle yer alması gerekmez
miydi? Eğer bu inanç gerçekten doğru olsaydı, Hz. İsa'nın
bu konuyu tüm açıklığıyla insanlara anlatmış olması gerekmez
miydi?" soruları üzerinde yoğunlaşmaktadırlar. Bu sorulara
kendilerinin verdikleri cevap ise açıktır: İncil'de
tüm açıklığıyla yer almayan, dolayısıyla ilk Hıristiyanlar
tarafından bilinmeyen bir inanç, asla Hıristiyanlığın temeli
olamaz. Bu, Hz. İsa'nın ardından ve yerleşik Yunan kültürünün
etkisiyle oluşturulan mitolojik bir efsaneden başka bir şey
değildir, Hıristiyanlığın özüyle de hiçbir ilgisi yoktur.
Aslında bu gerçek, İncil dikkatli bir biçimde okunduğunda
da görülebilir.
İncil'de de "Allah'a Bir ve Tek Olarak
İman Etmek" Esastır
Kuran'da Hz. İsa'nın Yahudilere şu şekilde tebliğde bulunduğu
bildirilmektedir:
"Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim, sizin
de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin" (Maide Suresi, 72)
Hz. İsa'nın insanları tevhide çağıran ifadeleri, aksi yönden
çarpıtma ve tahriflere maruz kalmış olan Yeni Ahit'in İncillerinde
bile bugün hala bulunabilir. Örneğin Hz. İsa, Markos İncili'ne
göre, kendisine gelerek "tüm buyrukların en önemlisi hangisidir?"
diye soran bir Yahudi din bilginine şöyle cevap vermiştir:
"En önemlisi şudur: 'Dinle, ey İsrail! Allahımız olan Rab
tek Rab'dir. Allahın olan Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla,
bütün aklınla ve bütün gücünle sev'." (Markos, 12/28-30)
Yine Markos İncili'nde yer alan aşağıdaki pasaj ise, Hz.
İsa'nın kendisinin ilahlaştırılması bir yana, övülmesine bile
engel olduğunu göstermektedir:
"İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz
çöküp O'na, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için
ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden
iyi diyorsun?" dedi, "iyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır."
(Markos, 10/17-18)
Aslında tek başına bu pasaj bile üçlemenin Yehi Ahit'e aykırı
bir inanç olduğunu göstermeye yeterlidir. Hz. İsa övgü kabul
etmeyip övülmeye layık olanın sadece Allah olduğunu vurgulayarak,
kendisinin Allah'ın bir kulu olduğunu çok açık bir biçimde
ifade etmektedir.
Gerçekte Hz. İsa Allah'ın bir peygamberidir Hz. Musa'nın
getirdiği vahyin tahrif edilmesinin ardından, insanları Allah'ın
birliğine çağırmak, O'ndan başka ilah olmadığını insanlara
tebliğ etmek için gönderilmiştir. O, Hz. Musa'nın getirdiği
hak dini dejenere edip bozan İsrailoğullarını bağnaz geleneklerinden
uzaklaşıp, batıl inanışlarını terk etmeye, sadece Allah'a
teslim olmaya çağırmıştır. Ayetlerde Hz. İsa'nın İsrailoğullarına
tebliği şu şekilde bildirilir:
İsa, açık belgelerle gelince, dedi ki:
"Ben size bir hikmetle geldim ve hakkında ihtilafa düştüklerinizin
bir kısmını size açıklamak için de. Öyleyse Allah'tan sakının
ve bana itaat edin. Şüphesiz Allah, O, benim de Rabbim,
sizin de Rabbinizdir; şu halde O'na kulluk edin. Dosdoğru
yol budur." (Zuhruf Suresi, 63-64)
"Benden önceki Tevrat'ı doğrulamak ve size
haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak üzere size Rabbinizden
bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin.
Gerçekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir.
Öyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."
(A-li İmran Suresi, 50-51)
Müslümanlara, Hıristiyanlara, Yahudilere ve tüm dünya insanlarına
düşen de, bu İlahi çağrıya uymaktır.
ileri >>> |