
KİTAP EHLİNDEN İMAN EDENLER
BİRBİRLERİNİN VELİSİDİRLER
Harun Yahya
İslam, barış, sevgi ve hoşgörü dinidir. Ancak günümüzde bazı
çevreler İslam ahlakını yanlış bir imajla tanıtmaya çalışmaktadırlar.
Yeryüzünü bir "barış ve esenlik yurdu" haline getirmeyi emreden
İslam dinini, tam zıddı şekilde göstermeye çalışan bu çevreler,
diğer dinlerin mensupları ile Müslümanlar arasında bir uyuşmazlık
var gibi göstermeye çalışmaktadırlar. Oysa İslam ahlakının,
Kuran'da "Ehl-i Kitap" olarak isimlendirilen Yahudilere ve
Hıristiyanlara karşı bakışı son derece adil ve merhametlidir.
Allah Kuran'da şöyle bildirmektedir:
Allah, sizinle din konusunda savaşmayan,
sizi yurtlarıınızdan sürüp-çıkarmayanlara iyilik yapmanızdan
ve onlara adaletli davranmanızdan sizi sakındırmaz. Çünkü
Allah, adalet yapanları sever. (Mümtehine Suresi, 8)
İçlerinde zulmedenleri hariç olmak üzere,
Kitap Ehliyle en güzel olan bir tarzın dışında mücadele
etmeyin. Ve deyin ki: "Bize ve size indirilene iman ettik;
bizim ilahımız da, sizin ilahınız da birdir ve biz O'na
teslim olmuşuz." (Ankebut Suresi, 46)
Kuran'da Kitap Ehli'nden samimi iman edenler olduğu ise şöyle
bildirilmektedir:
Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a;
size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin
saygı gösterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın
ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar.
İşte bunların Rableri katında ecirleri vardır. Şüphesiz
Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199)
... Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır
ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak
secdeye kapanırlar. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe iman
eder, maruf olanı emreder, münker olandan sakındırır ve
hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar.
Allah, muttakileri bilendir. (Al-i İmran Suresi, 113-115)
Gerçek şu ki, iman edenlerle Yahudiler,
Sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan
ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur,
onlar mahzun da olmayacaklardır. (Maide Suresi, 69)
Allah'ın kullarına bir hidayet rehberi olarak gönderdiği
hak kitaplarında sevgiye, barışa, hoşgörüye ve adalete dayalı
bir toplum modeli tarif edilmektedir. Örneğin Allah Maide
Suresi'nde Yahudilere indirilen Tevrat'ın insanlar için bir
yol gösterici olduğunu bildirmektedir:
Gerçek şu ki, Biz Tevrat'ı, içinde bir
hidayet ve nur olarak indirdik. Teslim olmuş peygamberler,
Yahudilere onunla hükmederlerdi. Bilgin-yöneticiler (Rabbaniyun)
ve yüksek bilginler de (Ahbar), Allah'ın kitabını korumakla
görevli kılındıklarından ve onun üzerine şahidler olduklarından
(onunla hükmederlerdi.)... (Maide Suresi, 44)
Yahudiler, Hıristiyanlar ve Müslümanlar, aralarındaki tarihsel
sorunlara, ön yargılara, yanlış anlamalara veya taassuba dayanan
tartışmalara ve çekişmelere tamamen son vermelidirler. Her
üç dinin mensupları da birbirlerine anlayış ve hoşgörü içinde
yaklaşmalıdır. Önemli olan, farklılıkları değil ortak noktaları
gündeme getirmek, zorlaştırıcı değil kolaylaştırıcı, yıkıcı
değil yapıcı, engelleyici değil yardımcı, ayırıcı değil tamamlayıcı,
bölücü değil birleştirici olmaktır. Allah Kuran'da iman edenler
üzerindeki bu sorumluluğu şöyle bildirmektedir:
İnkar edenler birbirlerinin velileridir.
Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost
olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk
(fesat) olur. (Enfal Suresi, 73)
Allah iman edenlere yeryüzünde barışı sağlamalarını ve barışın
koruyucuları olmalarını emretmiştir. Yeryüzünde bozgunculuk
yapanları, haklı bir gerekçesi (savunma veya mazlumları kurtarma
amacı) olmadan savaş çıkaranları, düzeni bozanları, masum
insanları katledenleri lanetlemiştir. Rabbimiz'in emrettiği
ahlakı yaşayan müminlerin, önemli sorumluluklarından biri
de insanlar için barışı ve güvenliği sağlamak, tüm insanların
huzur içinde yaşayabilecekleri bir dünya meydana getirebilmektir.
Savaşların, çatışmaların ve her türlü kargaşanın temelinde
insanların gerçek din ahlakından uzaklaşmaları vardır. Kimi
zaman da sözde din adına ortaya çıkan bazı kimselerin sapkın
yorumları, gerçek din ahlakı hakkında yeterince bilgi sahibi
olmayan kimseler üzerinde etki edebilmektedir. Ve bu durum
onları din ahlakına hiçbir şekilde uymayan eylemler yapmaya
yönlendirebilmektedir. Anlaşmazlıkların ve sorunların şiddet
yoluyla çözülmesi gerektiğine inananlar, baskıcı ve despot
uygulamalarıyla insanlara zulmedenler karşısında iman edenlerin
iş birliği önem kazanmaktadır.
İman eden her Hıristiyan, her Müslüman, her Yahudi bu doğrultuda
elinden gelen tüm çabayı göstermekle mükelleftir. Tek bir
Allah'a iman eden, O'nun rızasını kazanmaya çalışan, O'na
tam bir teslimiyetle teslim olmuş, O'na gönülden bağlı, O'nu
yücelten, temelde aynı değerleri savunan Müslümanların, Yahdilerin
ve Hıristiyanların ortak hareket etmeleri en doğrusudur. Samimi
olarak iman edenler, din ahlakının yaşanması, dinsizliğin
neden olduğu belaların engellenmesi, ateizm ve materyalizmle
fikri alanda mücadele edilmesi konularında ittifak etmelidirler.
Bilgisizlikten veya din ahlakına karşı olanların provokasyonlarından
kaynaklanan ön yargılar ortadan kaldırılmalı, Yahudiler, Hıristiyanlar
ve Müslümanlar el ele vererek güzel ahlakı yeryüzüne yaymaya
çalışmalıdırlar. Bu birlik, sevgi, saygı, hoşgörü, anlayış,
uyum ve işbirliği prensipleri temel alınarak bina edilmelidir.
Durumun ne kadar acil olduğu göz önünde bulundurulmalı; çekişme,
tartışma ve ayrılığa yol açacak unsurlardan şiddetle kaçınmalıdır.
Kuran'da Müslümanların Kitap ehline birlik çağrısı şöyle bildirilmektedir:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin
aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan
başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım
ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler
edinmeyelim."… (Al-i İmran Suresi, 64)
makaleler
index >>> |