
Hz. İsa(as)'ın Yeryüzüne Geliş Alametleri
51. İnsanların Sebepsiz Yere Öldürülmesi
Cinayetlerdeki artış ahir zaman alametlerinden biridir. Gazetelerde,
çok küçük bir tartışma nedeniyle veya karşısındaki kişinin
tepkisinden hoşlanmadığını, dinlediği müzikten rahatsız olduğunu
öne sürerek, çok az bir miktar para elde edeceğini düşünerek
adam öldürenlerin haberlerine sıkça rastlanmaktadır.
|
(sağ
resimler) 1997 yılında Zaire, Ruanda, Uganda,
Burundi ve Tanzanya'yı içine alan bir bölgeyi
etkileyen savaş, Hutu ve Tutsi kabileleri
arasında yaşandı. Bu etnik savaşta yarım milyona
yakın insan hayatını yitirdi. Küçük çocuklar
ve bebekler bile sırf başka bir kabileden
oldukları için vahşice öldürüldüler.
Hürriyet, 28 ocak 2003,
"Korku filmindeki gibi cinayet"
Vatan, 17 Temmuz 2003, "50 milyon için öldürdüm"
Milliyet, 8 Temmuz 2003, "Merak yüzünden seri
katil oldu"
Sabah, 18 Temmuz 2003, "Ölen ölene"
Milliyet, 14 Temmuz 2003, "Torununu tuzlu
maya ile öldürdü" |
|
52. Her Yerde Kargaşaya Sebep Olan Fitneler
... Sonunda da belalar, fitneler ve hoşlanmayacağınız
birçok kötü işler isabet edecektir. Arka arkaya öyle fitneler
gelir ki, sonra gelen gittikçe daha büyük olduğu için önce
geleni ince ve hafif bırakır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman
Alametleri, s. 394-395, no. 733)
Yukarıdaki hadislerde, dünyaya sürekli olarak yayılan ve
uzun süreler devam eden bir fitneden söz edilmektedir. "Fitne"
kelimesi ise daha önce belirtildiği gibi "savaş, karışıklık,
kavga, ihtilaf" gibi anlamlara da gelmektedir. Kelimenin bu
anlamları düşünüldüğünde özellikle son bir asırdır, hadiste
de ifade edildiği gibi arka arkaya hiç bitmeden süren savaşlar,
iç çatışmalar, kargaşa olayları dünyanın dört bir yanında
bitip tükenmeden devam etmektedir. Özellikle geride bıraktığımız
20. yüzyıl "Savaşlar Yüzyılı" olarak anılmaktadır. İçinde
bulunduğumuz 21. yüzyılda yine savaşlar ve terör olayları
ile başlamıştır ve halen de bunlar dünyanın dört bir yanında
devam etmektedir.
|
Cumhuriyet, 16 Temmuz 2001, "Dünya
ateş ve gözyaşına boğuldu"
Zaman, 4 Ekim 2002, "191 milyon kişi savaşlarda
öldü"
Cumhuriyet, 3 Ocak 2000, "Savaşla başladı,
savaşla bitti"
Milli Gazete, 22 Aralık 2000, "Umutlar Yeni
Asra"
|
|
20. yüzyıl savaşlarında yaklaşık 180
milyon insan hayatını kaybetti. İnsanlık tarihinde ilk kez,
bir yüzyıl içinde bu kadar çok sayıda insan savaşlar nedeniyle
hayatını kaybetmiş oldu. Yine 20. yüzyılda, her biri en az
6000 kişinin ölümüne neden olan yaklaşık 165 savaş ve çatışma
meydana geldi.29
Son dönemde dünyanın hangi bölgelerinde
savaş ve iç karışıklık yaşandığına baktığımızda, dünyanın
bir yerde bitip diğer yerde başlayan fitnelerden kurtulamadığını
görmek mümkündür. Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Bulgaristan,
İran, Irak, Afganistan, Çeçenistan, Filistin, İsrail, Kuzey
Kore, Kamboçya, Etiyopya, Somali, Yemen, Uganda, Cezayir,
Ruanda, Mozambik, Angola, Kongo, Liberya, Burundi, Sudan,
Lübnan, Arjantin, Kuzey İrlanda, El Salvador, Nikaragua savaşların
ve iç çatışmaların yaşandığı ülkelerden sadece bazılarıdır.
Dünya tarihi savaşlar ve çatışmalarla doludur, ancak 20.
yüzyılda ve 21. yüzyılın başlarında meydana gelen savaşlar,
terör eylemleri ve katliamlar, tüm dünya tarihinde meydana
gelenlerden birçok özelliği ile ayrılmaktadır. Daha önce de
söz edildiği gibi, bu savaşlardaki ölü sayısı, tüm savaşların
toplamından çok daha fazladır. Ayrıca, tarih boyunca savaşlar
hep bölgesel olarak kalmış, bir yerden diğerine sıçrayarak
tüm dünyaya yayılmamıştır. Ancak 20. yüzyıldan başlayarak
bu çatışmalar tüm dünyaya yayılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda
savaş veya çatışma görmemiş, terör olaylarını yaşamamış tek
bir ülke dahi yok gibidir.
20. yüzyıl savaşlarını diğerlerinden ayıran bir başka özellik
ise, kullanılan silahların gücüdür. Tanklar, ağır toplar,
bombardıman uçakları, bu yüzyılda ortaya çıkmış ölüm makinalarıdır.
Öte yandan nükleer silahların kullanılmasıyla çok daha dehşet
verici katliamlar yaşanmış, atom bombaları ile yok edilen
Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde sadece o savaşı gören nesiller
değil, bir veya birkaç nesil sonrası da büyük zararlar görmüştür.
|
(sağ üst resim) Time, 03 Nisan 1995
Evrensel, 02 Ekim 2001, "Kirli savaş yöntemleri"
Akit, 15 Ekim 2001, "Şarbon yayılıyor"
|
|
Günümüzde biyolojik savaş en büyük
tehlikelerden biri olarak görülmektedir. Nitekim, 11 Eylül
terör saldırılarının ardından ABD'de önemli adreslere mektuplarla
gönderilen şarbon bakterisi bunun bir örneğidir. 2001'in Ekimi'nde,
ABD'de basın kuruluşları ve politik örgütlere mektupla gönderilen
şarbon sporları, ikisi ölümle sonuçlanan 10 şarbon vakasına
neden olmuştur.30
Sonuç olarak, hadiste sözü edilen ve dünyanın birçok yerine
yayılan fitnenin, 20. yüzyılda başlayan ve 21. yüzyılda devam
eden savaşlar, çatışmalar, kargaşa ve terör olayları olması
ihtimali çok yüksektir. Tüm bunlar Mehdi ve Hz. İsa ile birlikte
kurulacak olan Altınçağ döneminin yaklaştığının ve ahir zamanın
yaşanmakta olduğunun alametleri olabilir.
|
Atom bombaları ile yok edilen Hiroşima ve
Nagazaki kentlerinde sadece savaşı gören nesiller
değil, birkaç nesil sonrası da büyük zararlar
görmüştür.
Zaman, 10 Ekim 2001, "ABD'de biyolojik
silah kabusu"
Milliyet, 19 Eylül 2001, "Yoksulların atom
bombası"
|
|
53. Mehdi'den Ümit Kesilmesi
Yukarıdaki hadiste ahir zaman alametlerinden birinin insanların
"Mehdi'nin gelmeyeceği yönünde" bir ümitsizliğe kapılmaları
olduğu bildirilir. Bu ümitsizliğin yaygınlaşması Hz. İsa'nın
da geliş alametlerinden biridir.
Ahir zamanda, savaşlarla, yoklukla, açlıkla, adaletsizliklerle,
ahlaki çöküşle ve çeşitli salgın hastalıklarla içiçe yaşayan
insanlar tüm bu olumsuzlukların ortadan kalkabileceğine dair
inançlarını yitirirler. Müslümanlar arasında da pek çok kişi,
Altınçağ'ın başlayıp, İslam ahlakının dünya üzerinde hakim
olacağı yönündeki beklentilerini kaybeder ve fitnelerin artarak
devam edeceğine inanır.
Nitekim günümüzde de bu ruh halinin örnekleri sık sık görülmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav)'in Mehdi'nin gelişi, Hz. İsa'nın
yeryüzüne yeniden dönüşüyle birlikte yaşanacak olan güzelliklerle
ilgili çok sayıda hadisi olmasına rağmen birçok kişi böyle
bir dönemin yaşanmayacağını zannetmektedir. İşte bu zan da
ahir zaman alametlerinden biridir. Gerçek din ahlakının hakimiyeti,
bu ümitsizlik halinin insanlar arasında yaygınlaştığı bir
zamanda, Allah'ın insanlara olan rahmeti sayesinde başlayacaktır.
Oysa Allah'ın izni ile Hz. İsa tekrar dünyaya dönecek ve
gerçek din ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır. Yeryüzü o gelmeden
önce nasıl zulüm ve haksızlıkla doluysa, o geldikten sonra,
Rabbimiz'in izniyle, adalet, barış, güvenlik ve bereketle
dolacaktır.
54. Fakirlik ve Açlık
Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak.
(Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 440)
Deccal'in zuhurundan üç yıl önce, son derece
buhranlı günler olacak, açlık hüküm sürecektir… (Kıyamet
Alametleri, s. 220)
Mehdi öncesinde yaşanacak olan açlık ve fakirlikle ilgili
olarak Peygamber Efendimiz (sav)'in yukarıdaki hadislere benzer
pek çok hadisi bulunmaktadır. Hiç şüphesiz tarih boyunca açlık
ve sefalet hep var olmuştur. Ancak ahir zamanda fakirlik tüm
dünya genelinde çok büyük bir artış gösterecektir. Ve bu durum
Hz. İsa'nın gelişinin habercisidir.
|
Yeni Çağ, 7 Şubat 2003, "AB'nin
sefil yüzü"
Radikal, 1 Haziran 2002, "Küreyi saran yoksulluk"
Özgür Gündem, 17 Ekim 2002, "Günde 25 bin
kişi açlıktan ölüyor"
Vatan, 13 Şubat 2003, "Kavganın ardında yoksulluk
da var"
Tercüman, 12 Mart
2003, "K.Kore'de çocuklar açlıktan ölüyor"
|
|
Bugün dünyanın dört bir yanında yiyecekten ve içecekten mahrum,
sağlıksız koşullar altında yaşayan, barınacak bir yer bulamayan
insanlar bulunmaktadır. Bu durum Afrika, Asya, Güney Amerika
başta olmak üzere Amerika ve Avrupa ülkelerinde de yoğun olarak
sürmektedir. İnsanların küçük bir bölümü çok büyük bir refah
içinde yaşarken, 2 milyara yakın insan açlık sınırında yaşamaktadır.
2000'li yıllara girerken yazılan bir makalede dünyanın içinde
bulunduğu durum şu şekilde açıklanmaktadır:
Yeni bin yıla adım atarken, her gün yoksullukla ilgili sebeplerden
dolayı 35.000 çocuğun hayatını kaybettiği bir dünya ile karşı
karşıya geliyoruz. Bu da her 2.5 saniyede bir çocuk öldüğünü
gösteriyor. Öyle bir dünya ile karşılaşıyoruz ki yoksulluk
sınırının altındaki insan sayısı gün geçtikçe artıyor ve son
zamanlarda bu sayı 1.5 milyar. Bu, Çin'in nüfusundan daha
fazla, Avrupa Birliği'nin toplam nüfusunun dört katına eşdeğerdir.
Dünyanın en zengin üç ailesinin varlıkları
birleştirildiğinde en az gelişmiş ülkelerdeki 600 milyon insanın
yıllık gelirlerinden daha fazla etmektedir. Bunun yanı sıra,
dünyanın en fakir ülkelerinin 80 tanesinden fazlasının kişi
başına yıllık geliri 10 yıl öncekine göre daha düşüktür.31
Günümüzde dünya genelinde fakirlik
çok ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. UNICEF'in son raporları
göz önünde tutulursa, dünya nüfusunun dörtte biri "tasavvur
edilemez sıkıntı ve yokluk koşullarında" yaşamaktadır.32
Bir milyar üç yüz milyon kişi günde
1 dolar, üç milyar kişi de günde 2 dolar ile geçinmektedir.33
Yaklaşık bir milyar üç yüz milyon insan
temiz sudan, iki milyar altı yüz milyon insan temel sağlık
hizmetlerinden yoksundur.34
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım
Örgütü'nün (FAO) 2000 yılı raporuna göre, 826 milyon insan
yetersiz beslenmektedir. Diğer bir ifadeyle her altı kişiden
biri açlık çekmektedir.35
|
Başta Afrika kıtası olmak üzere dünya genelinde
açlık ciddi boyutlara ulaşmıştır. Time dergisi
1 Ağustos 1994 tarihli sayısında, Zaire-Ruanda
sınırında açlık ve şiddet nedeniyle ölen insanları
kapak konusu yapmıştı.
Yukarıda sağda görülen kapakta şunlar yazılıdır:
Time, 01 Ağustos 1994, "Bu son günlerin başlangıcıdır.
Bu kıyamettir."
(Sağ alt resim) Time, 14, Aralık 1992 |
|
Gelir dağılımındaki adaletsizlik de
son birkaç on yıl içinde aşırı derecede, düşünülenin çok ötesinde
büyümüştür. Birleşmiş Milletler kaynakları göstermektedir
ki 1960 yılında dünya nüfusunun en fakir %20'si ile en zengin
%20'si arasındaki gelir oranı 1'e 30 iken, 1995'te 1'e 82
olmuştur.36
Sosyal adaletteki çöküşe bir örnek
de dünyanın en zengin 225 şahsının servetinin dünya nüfusunun
%47'sinin senelik gelirine eşit hale gelmesidir.37
İstatistiklerin ortaya koyduğu bu güncel veriler aynı zamanda,
Peygamberimiz (sav)'in sözünü ettiği fakirliğin artacağı haberinin
de göstergeleridir. Peygamberimiz (sav)'in işaret ettiği dönemin
günümüz koşullarını tasvir ettiği açıktır. Geçmiş yüzyıllara
bakıldığında kuraklık, savaşlar veya felaketler gibi nedenlerle
zorluk ve sıkıntılar yaşandığı fakat bunların geçici ve bölgesel
boyutlarda kaldığı görülmektedir. Oysa içinde bulunduğumuz
çağda yaşanan fakirlik ve geçim zorlukları kalıcı, düzenli
ve büyük ölçekli bir yapı taşımaktadır.
 |
Şüphesiz Rabbimiz sonsuz şefkat ve merhamet sahibidir; insanlara
zulmedici değildir. Elbette böyle haksız durumlar dini, ahlaki
ve vicdani değerlerden yoksun, bencillik ve çıkar ilişkileri
üzerine kurulu bir dünya düzeninin kaçınılmaz sonucudur. Nitekim
"İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla,
karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler
diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine
taddırmaktadır" (Rum Suresi, 41) ayetinde dünyadaki
fitnenin nedeninin insanların Allah'ın dininden yüz çevirmeleri
olduğu haber verilmektedir.
Altınçağ'ın başlamasıyla birlikte tüm bu zorluklar ortadan
kalkacaktır. Açlık, yoksulluk ve sefalet yerini bolluğa, berekete
ve zenginliğe bırakacaktır. O dönemde ihtiyaç ve yokluk içinde
hiçbir insan kalmayacak, din Allah'ın Kuran'da tarif ettiği
şekliyle yaşanacak ve insanlar "Onların
mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip
de) yoksul olan için de bir hak vardı." (Zariyat Suresi, 19)
ayetinde bildirildiği gibi mallarını ihtiyaç içinde olanlarla
paylaşacaklardır. Zaten İslam ahlakının yaşandığı bir toplumda
bazı insanların zengin, bazı insanların yoksul olması da mümkün
değildir. Çünkü eğer bir insan iman ediyorsa Allah'ın "Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı.
Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur."
(Hakka Suresi, 34-35) ayetlerinde bildirdiği duruma
düşmekten korkar. Bu da toplumda büyük bir sosyal adalet,
refah ve bereketin oluşmasına vesile olur.
55. Kuraklık
Hadiste haber verildiği gibi yeryüzünde yaşanacak olan kuraklık
Deccal'in çıkışından önce gerçekleşecek olaylardan biridir.
Nitekim günümüzde küresel ısınma tehdidinin neden olduğu kuraklık
dünyanın pek çok ülkesini etkilemektedir. Birleşmiş Milletler'in
2001 tarihinde yayınladığı bir raporla ilgili aşağıdaki haber,
durumun ciddiyetini açıklamaktadır:
'Açlık yüzyılı' kapımızda
Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişiklikleri, 21.
yüzyılı 'açlık yüzyılı' yapacak. İnsanoğlunu belki en çok
tehdit eden ancak hala bu tehlikenin farkına yeteri kadar
varılmayan küresel ısınmanın tehlikeli boyutları 21. yüzyılda
tırmanacak. Birleşmiş Milletler'in (BM) yayımladığı son raporda
bilim adamları, küresel ısınmanın 21. yüzyılı aynı zamanda
'açlık yüzyılı' da yapacağını gözler önüne serdi. Raporda
yer alan bilgilere göre, küresel ısınma Asya'da tarım ürünlerinin
üretiminde düşüşe neden olacak...
|
|
Radikal, 25 Nisan 2003, "Hindistan
yaprak gibi kuruyor"
Vakit, 7 Ağustos 2003, "Dünya kavruluyor"
Sabah, 22 Aralık 1999, "Barajlar kurudu!"
Hürriyet, 23 Mart 2002, "Dünyadaki su krizleri"
Radikal, 03 Mayıs 2001, "Kuruyoruz"
Sabah, 8 Aralık 2000, "Kuraklık korkusu"
(En alt, sağ resim) Alem, 27 Ağustos 2003
|
Raporda, küresel ısınma sonucunda
yağışların azaldığı, çöllerin genişlediği, bazı bölgelerde
yağışların sellere yol açtığı ve tarım ürünlerinin azaldığı
belirtilerek, küçük ada ve ülkelerin küresel ısınmadan ciddi
anlamda payını alacağı konusunda uyarıda bulundu."38
Kuraklık konusunda son yıllarda gazetelerde yer alan haberlerden
bazıları ise özetle şöyledir:
Her yıl 100 milyon hektar verimli alan yok
oluyor
Çölleşmenin, 110 ülkede bir milyardan fazla kişiyi tehdit
ettiği vurgulanırken, daha fazla gecikmeden, etkili bir mücadele
program uygulanması isteniyor. (02.09.2003 ntvmsnbc)
Dünya Çevre Günü'nün bu yılki teması 'su'
Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Çevre Günü'nde su sıkıntısına
dikkat çekerek, su sorunu yüzünden 2 milyar kişinin ölümle
karşı karşıya olduğunu bildirdi. (05.06.2003 ntvmsnbc)
Amerika'nın batısı, kuraklık tehlikesi altında
Küresel ısınma yüzünden Amerika kıtasının batı kesiminin,
ciddi bir kuraklık tehdidi altında bulunduğu bildirildi. (22.11.2002
ntvmsnbc)
'2025'e kadar su sıkıntısı baş gösterebilir'
Dünyada 2025 yılına kadar insanlığın su sıkıntısıyla karşı
karşıya kalabileceği uyarısında bulunuldu. (17.10.2002 ntvmsnbc)
Dünyada kuraklık alarmı
2025'e kadar susuzluğun, dünyada her 3 insandan birini tehdit
edeceği belirtildi. (15.08.2001 ntvmsnbc)
56. Belirli Senelerde Bozulan Ekonomi
Bu hadiste ahir zamanda nasıl bir ekonomik durum olacağı
ile ilgili daha detaylı bilgiler verilmektedir.
Hadisteki "95. sene" şeklindeki ifade ile 1995 yılına dikkat
çekiliyor olması muhtemeldir. 1995 yılı insanların nispeten
daha müreffeh bir yaşam sürdükleri, yaşam koşullarının çok
zorlaşmadığı bir dönemdir. Nitekim hadiste bu yıl içinde "işlerin
iyi gideceği" haber verilmektedir. Yani bu dönemde insanlar
yaşamlarını idame ettirebilecek bir gelire sahiptirler ve
hala mülk edinebilecek kadar zengindirler. Ancak 1997-1999
yılları ekonominin çok kötüleştiği, fakirliğin ve yokluğun
arttığı bir dönemdir. Bu yıllar arasında malın ve mülkün değeri
kalmayacaktır. Yakın geçmişte Arjantin örneğinde de görüldüğü
gibi bu olay gerçekleşmiştir.
|
Cumhuriyet, 1 Ağustos 2001, "Dünya
iflas mı ediyor"
Milli Gazete, 6 Ocak 2003, "Japonya çöküyor"
Cumhuriyet, 21 Aralık 2001, "Arjantin sonunda patladı"
Radikal, 25 Temmuz 2002, "Wall Street'te deprem"
|
57. Ticaretin ve Yolların Kesilmesi
Mehdi çıkmadan önce, milletler arasında ticaret
ve yollar kesilecek, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır.
(El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s.
39)
Günümüzde ülkeler arasında yapılan
ticari ve ekonomik iş birliği anlaşmalarına rağmen, güvenlik
endişesi kimi zaman ticari faaliyetlere engel olmaktadır.
Örneğin, Hazar bölgesindeki yeraltı zenginliklerinin diğer
bölgelere taşınması konusunda yaşanılan sorunların önemli
bir kısmı güvenlik kaynaklıdır. Bu konuda daha pek çok örnek
vardır. Dünyanın farklı köşelerinde de çatışmalar ve gerginlikler
ekonomik iş birliklerini engellemekte, toplumlar arası ticari
faaliyetler çok sınırlı miktarda gerçekleşebilmektedir.
|
Ortadoğu, 10 Ağustos 2001, "Azerbaycan
tatbikat başlattı"
Sabah, 14 Ağustos 2001, Hazar deniz mi, göl
mü?" |
|
58. Kazancın Azalması
Piyasanın durgun olması, kazançların azalması...
(Kıyamet Alametleri, s. 148)
İşlerin kesad gitmesi. Herkes "satamıyorum, alamıyorum,
kazanamıyorum!" diye yakınacak. (Kıyamet Alametleri, s. 152)
Ekonomik sıkıntılar bugün pek çok ülkenin en önemli sorunlarından
biridir. İnsanlar geçimlerini sağlayacak geliri elde edememekte,
kimi zaman ürünlerini satacak alıcı dahi bulamamaktadırlar.
Yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlikle mücadele etmek
zorunda kalan bazı ülkelerde de bu durum, toplumsal düzeni
sarsmakta, kargaşaya neden olmaktadır. Arjantin'de ekonomik
çöküntü nedeniyle yaşanan çatışmalar bu durumun örneklerinden
biridir.
|
Sabah, 27 Aralık 2002, Borç çıldırttı"
Star, 18 Ağustos 2003, "California eyaleti
iflas etti"
Gözcü, 23 Temmuz 2002, "Dev şirket iflas etti" |
|
59. Milli Servetlerin Zenginler Arasında Bölüşülmesi
Peygamberimiz (sav)'in kıyamet alameti olarak haber verdiği
bu durum günümüzde dünya genelinde yoğun olarak yaşanmaktadır.
Bugün dünyanın en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin
büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken, milyarlarca
insan da fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır. Yalnızca Afrika
kıtasındaki milyonlarca insanın yaşadığı açlık ve sefalet
tüm dünyanın gözleri önünde sürmektedir.
Uluslararası Çalışma Örgütü 2003 senesinde
yaptığı açıklamada, 2 milyar insanın günde 2 dolar, 1 milyar
insanınsa yaklaşık 1 dolarla geçinmek durumunda kaldığını
belirtti. Örgütün basın açıklamasında,dünyanın en yoksul yüzde
20'siyle en zengin yüzde 20'si arasındaki uçurumun, son 40
yılda iki kat derinleştiği de vurgulandı.39
|
Fakir-zengin ayrımının günümüzdeki kadar
büyük olması, ahir zaman alametlerindendir.
Hz. İsa'nın gelişi tüm bu sorunların çözümü
olacaktır.
Vatan, 6 Ağustos 2003,"Özel Jet lüks olmaktan
çıktı"
Özgür Gündem, 4 Ağustos 2003, "Hindistan;
hem zengin, hem fakir ülke"
Milliyet, 14 Mart 2001, "Zengin-fakir uçurumu
büyüyor"
Yeni Şafak, Ağustos 2000, "Biri yer, biri
bakar"
|
|
Radikal gazetesinin 23 Eylül 2000
tarihli sayısında ise Forbes dergisinin en zengin 400 ABD'li
listesindeki kişilerin 1.2 trilyon doları bulan servetlerinin,
Türkiye'nin milli gelirinin altı katına denk geldiği açıklandı.
'ABD'nin en zengin adamı' unvanını uzun süre elinde tutan
Microsoft Başkanı Bill Gates'in 63 milyar dolar olarak tahmin
edilen servetinin, 25 milyon nüfuslu Peru'nun milli gelirinden
daha fazlayken Türkiye'nin 200 milyar dolarlık milli gelirinin
üçte birine tekabül ettiği bildirildi. Haberde ABD'nin en
zengin dördüncü adamı Warren Buffet'ın 28 milyar doları aşan
kişisel servetinin, nüfusu 2 milyondan fazla olan petrol zengini
Kuveyt'in milli gelirini geride bırakırken, listede 21. sırada
bulunan Ted Turner'in 9.1 milyar dolarlık servetinin 2.7 milyon
nüfuslu Panama'nın milli gelirine eşit bir büyüklükte olduğu
açıklandı. Ortaya çıkan tablo, ulusal ve uluslararası ölçeklerde
yoksulların oranı artarken, zenginlerin giderek daha da zenginleştiğini,
en zenginler listesini oluşturan 400 kişinin toplam servetinin
bir yılda yüzde 20 arttığını gösteriyordu.40
Akşam gazetesinin 2 Şubat 2003 tarihli sayısında ise dünya
genelinde yaşanan gelir dağılımındaki eşitsizlik şöyle ifade
ediliyordu:
İnsanlığın en önemli sorunu: 2003 Dünya Kalkınma Raporu'na
göre, ülkelerarası gelir eşitsizliği giderek daha da derinleşmektedir.
Rapor, dünya gündemindeki en önemli kalkınma sorununun, geliri
günde 2 doların altında olan üç milyar insana üretime katkı
yapabileceği bir iş imkanı ve çok daha iyi bir hayat kalitesi
sağlamak olduğuna işaret etmektedir. Bugün dünya barışını
tehdit eden faktörlerin başında küresel yoksulluk ilk sıralarda
gelmektedir.
|
Bugün dünyanın
en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin
büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken,
milyarlarca insan da fakirlik ve açlık içinde
yaşamaktadır. |
|
Dünyanın durumu: Bugün en zengin 20 ülkedeki ortalama gelir,
dünyanın en yoksul 20 ülkesindeki ortalama gelirin 37 katıdır.
En zenginlerin yüzde 20'sinin yaşadığı gelişmiş ülkeler dünya
Gayri Safi Milli Hasılası'nın (GSMH) yüzde 86'sını, ihracat
pazarlarının yüzde 82'sini, tüm yabancı yatırımların yüzde
68'ini, tüm telefon hatlarının yüzde 74'ünü ellerinde bulundururken,
tüm bu alanlarda en yoksul yüzde 20'nin payı ise hiçbir zaman
yüzde 1.5'i geçmemektedir.
Diğer yandan en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki
fark 1960 yılında 30'a 1 iken, 1990 yılında 60'a 1, 1997 yılında
74'e 1, 2000 yılında da 79'a 1 olmuştur. Aşırı yoksulluk içinde
yaşayanların, yani günlük geliri bir doların altında olanların
sayısı 1 milyar 200 milyonu aşmıştır.Bugün dünyadaki en zengin
3 kişinin servetleri 600 milyon insanın yaşadığı en yoksul
ülkelerin toplam GSMH'sinin üstündedir...
Dünyadaki doğal kaynakların yüzde
80'i dünya nüfusunun yüzde 16'sınca tüketilirken, dünya nüfusunun
5'te biri de sağlıklı su kaynaklarından bile mahrum bulunmaktadır.
Sadece ishalden ölenlerin sayısı yılda 50 milyonu aşmaktadır.
Gelişmemiş ülkelerde nüfusun büyük bölümü kırsal kesimde yaşarken,
bu topraklardaki doğal kaynakların azalması sonucu bu ülkeler
daha da yoksulluğa gitmektedir. O kadar ki, yoksulluk tabanının
altında yaşayan ülkelerdeki kadın ve çocukların 4-5 saati
yakacak odun arayarak, 4-6 saati ise su bulmak ve taşımak
için zamanını harcamaktadır."41
|
Radikal, 19 Ocak 2002, "Birileri
yiyor, birileri bakıyor"
Sayım Özel, 221, "Zengin ve Yoksul"
Damga, 1 Eylül 2002, "Silaha 800 milyar $"
Yeni Mesaj, 17 Mart 2002, "Çin'de zengin-fakir
uçurumu genişledi"
Radikal, 26 Ağustos 2002, "Zenginler ve Yoksulllar"
|
|
Bu durum Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde açıkça bildirdiği
gibi bir ahir zaman alametidir. Rabbimiz'in izniyle bu, Mehdi
ve Hz. İsa'nın gelişlerinin yakın olduğunun ve insanların
bu yoksulluk ve sıkıntılardan kurtulacağı altınçağın da bir
müjdecisidir. Altınçağ'da dünyanın içinde bulunduğu bu durum
tamamen değişecektir. Çünkü bu dönemde Kuran ahlakı eksiksiz
olarak yaşanacaktır ve Allah Kuran'da insanlara şöyle emretmiştir:
... Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin
olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size
ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan
sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı)
pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 7)
60. Depremlerin Artması
Hiç şüphesiz tarih boyunca çok az doğa olayı depremler kadar
insanlığı etkilemiştir. Her an, her yerde meydana gelebilen
depremler yüzyıllar boyunca çok sayıda kişinin ölümüne ve
astronomik boyutlarda maddi zarara yol açmış, bu özellikleri
nedeniyle insanlar için korku kaynağı olmuştur. 20. ve 21.
yüzyılın teknolojik koşulları bile depremlerin verdiği hasarı
ancak belirli ölçülerde engelleyebilmiştir.
Teknolojinin, kendilerine doğaya hükmetme
olanağı sağlayacağı yanılgısına kapılan bazı insanlara ise
daha önce belirttiğimiz gibi, 1995 Kobe depremi anlamlı bir
ders vermiştir. Hatırlanacağı gibi, Japonya'nın büyük endüstri
ve ulaşım merkezinde yaşanan deprem hiç beklenmedik bir zarara
yol açmıştır. Bu deprem sadece 20 saniye sürmesine rağmen,
Time dergisinde belirtildiğine göre, 100 milyar dolar civarında
zarara neden olmuştur.42
Tüm bu olaylar Peygamberimiz (sav)'in 1400 yıl önce söylediği
şu sözleri akıllara getirmektedir:
Kıyametten önce iki büyük hadise vardır…
ve sonra da zelzeleli yıllar. (Ramuz-El Ehadis, 187/2)
Barınacak evler, sizi taşıyacak hayvanlar bulamayacağınız
günler yaklaşmıştır. Çünkü evlerinizi depremler yıkacak…
(Kıyamet Alametleri, s. 146)
Anlaşmazlıklar ve sık sık depremler vaki olacak….
(Kıyamet Alametleri, s.166)
Son birkaç yıl içinde meydana gelen
büyük ve sürekli depremler, dünya kamuoyunun gündeminde devamlı
olarak ilk sıralarda yer almaktadır. Amerikan Ulusal Deprem
Enformasyon Merkezi verilerine göre 1999 yılında, yeryüzünde
küçük veya büyük şiddette 20.832 deprem meydana gelmiştir.
Bu depremlerde resmi açıklamalara göre tahmini olarak 22.711
insan hayatını kaybetmiştir.43
|
(Altta,
sol resim) 1995 yılında gerçekleşen Kobe depreminde
şehir yerle bir olmuştu.
Diğer resimlerde Kobe ve Meksika depremlerinin
yol açtığı yıkım görülüyor. |
|
Geçmişe baktığımızda deprem sayısının
çok az olduğunu görürüz. ABDJeolojik Araştırma Kurumu (USGS)'nin
raporlarına göre 1556-1975 arasındaki yaklaşık 400 yılda meydana
gelen 5.0 ve daha büyük şiddetteki depremlerin sayısı sadece
110'dur. Aynı kurumun açıklamasına göre, 1980-2003 yılları
arasında sadece 23 sene içinde meydana gelen 6.5 ve daha büyük
şiddetteki depremlerin sayısı ise 1685'tir.44
Kuşkusuz bu rakamlar Hicri 1400 yılının başından itibaren
depremlerin sayısındaki artışı çok açık bir şekilde ortaya
koymaktadır.
Kuran'da da deprem ile kıyamet arasındaki ilişkiye işaret
eden ayetler bulunmaktadır. Kuran'ın 99. Suresi'nin adı Zelzele
(büyük sarsıntı, deprem) Suresi'dir. Sekiz ayetten oluşan
bu surede yerin şiddetli sarsıntısı tasvir edilmekte, bunun
ardından da kıyamet günü insanların diriltilecekleri ve Allah'ın
huzurunda hesap verecekleri, zerre ağırlığınca da olsa yaptıkları
işlerin karşılığını alacakları anlatılmaktadır:
Yer, o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı,
Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı,
Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman,
O gün (yer) haberlerini anlatacaktır.
Çünkü senin Rabbin ona vahyetmiştir.
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin
diye bölük bölük fırlayıp-çıkarlar.
Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse,
onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse,
onu görür. (Zelzele Suresi, 1-8)
29. http://users.erols.com/mwhite28/war-1900.htm
30. Bilim ve Teknik Dergisi, Aralık 2001, s.34
31. http://www.oxfam.org.hk/english/resource/document/millennium.shtml
32. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000,http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
33. Manufacturing Dissent, "World Statistics - The Rich and
the Poor", 1999,http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
34. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000,http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
35. FAO, "The state of food insecurity in the world", 2000,http://www.fao.org/FOCUS/E/SOFI00/sofi001-e.htm
36. Human Development Report 1998, United Nations Development
Programme, New York, Eylül 1998- www.oneworld.org/ni/issue310/facts.htm
37. Manufacturing Dissent, "World Statistics - The Rich and
the Poor", 1999,http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
38. http://www.gezegenimiz.com/NewsTopic.asp?KategoriAdi=Açlık&idKategori=2
39. ntvmsnbc, 7 Temmuz 2003;http://www.gezegenimiz.com/NewsTopic.asp?KategoriAdi=A%C3%A7l%
E2%80%BAk&idKategori=2
40. Radikal Gazetesi, 23 Eylül 2003;http://www.radikal.com.tr/2000/09/23/ekonomi/01tur.shtml
41. Akşam Gazetesi, 2 Şubat 2003;http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2003/02/02/ozgurplatform/ozgurplatformprn4.html
42. Time, 6 Şubat 1995, "Economic Aftershock"
43. US Geological Survey National Earthquake Information Center,
"Earthquake Facts and Statistics", 2000, http://wwwneic.cr.usgs.gov/neis/eqlists/eqstats.html
http://wwwneic.cr.usgs.gov/neis/bulletin/1999_stats.html
44. U.S. Geological Survey (ABD Jeolojik Araştırma Kurumu)
http://neic.cr.usgs.gov:1711/neis/eqlists/ |