
Hz. İsa(as)'ın Yeryüzüne Geliş Alametleri
31. Mahalle Aralarında Savaş
Benim görmekte olduğum helak yerlerini sizler
de görebiliyor musunuz? Ben evlerinizin aralarına fitne ve
felaket mahallelerini şiddetli yağmur sellerinin açtığı yarlar
gibi görüyorum buyurdu. (Sahih-i Müslim, 4/2221; Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahir Zaman Alametleri, s. 368, no. 671)
Gerilla savaşı yöntemi 20. yüzyılda yaygınlaşmış olan bir
savaş yöntemidir. Bu yöntemin kullanıldığı çatışmalar hep
mahalle aralarında devam eder. Geçtiğimiz yüzyıl bu savaş
yönteminin örnekleriyle doludur. Ancak bu yöntemin yaşandığı
en yakın örneklerden biri 2003 ABD-Irak savaşıdır. Nitekim
yukarıdaki ilk hadiste de Bağdat şehrinin kenar bucaklarına
kadar ulaşan bir savaştan söz edilmiştir.
Savaş sırasında gelişen olaylar ve gazetelerde yer alan haberler
hadislerde verilen haberin gerçekleştiğini göstermektedir.
(En doğrusunu Allah bilir.
|
|
Ortadoğu, 14 Ağustos 2003, "Gerilla
savaşı kızıştı"
Milliyet, 25 Mart 2003, "Gerçek savaş Bağdat
sokaklarında olacak"
Milliyet, 12 Nisan 2003, "Kent savaşı kızışıyor" |
|
32. Müslümanlarla Yahudilerin Savaşması
Peygamberimiz (sav)'in yukarıdaki hadisinde haber verdiği
gibi 20. yüzyılın başlarından itibaren Müslümanlarla Yahudiler
arasındaki savaş ve çatışmalar sürmektedir.
Birinci Dünya Savaşı ile birlikte Osmanlı hakimiyetinden
çıkan Filistin toprakları, bu dönemden sonra bir daha barış
ve huzura kavuşamadı. 1947 yılında İngiltere'nin Filistin'den
çekilerek ülkenin geleceğini Birleşmiş Milletler'e havale
etmesinin ardından, ülkenin Araplarla Yahudiler arasında yarı
yarıya paylaşımını öngören BM planı uygulamaya kondu. 19 yüzyıl
aradan sonra dünya üzerinde ilk kez bir "Yahudi devleti" kurulmuştu.
Hem Filistin'deki hem de komşu ülkelerdeki Araplar bu durumu
değiştirebilmek için harekete geçtiler ve 1948 yılı içinde
iki taraf arasında kanlı bir savaş yaşandı. İsrailliler, "Bağımsızlık
Savaşı" adını verdikleri mücadeleyi kazandılar ve Araplara
verilen toprakların da bir kısmını işgal ederek BM'in kendilerine
verdiğinden daha da büyük bir toprağı ele geçirdiler. Filistin;
Şeria (Ürdün) Nehri'nin Batı kısmı -sonradan "Batı Şeria"
olarak anılır oldu- ve Akdeniz kıyısındaki Gazze kentinin
etrafındaki küçük cep -sonradan "Gazze Şeridi" olarak anılır
oldu- hariç, tümüyle İsrail'in egemenliği altına girdi.
|
 |
(sol
resim) Ağlama Duvarı, 1967 Savaşı'nda Doğu
Kudüs'ün İsrail tarafından işgaliyle Yahudilerin
egemenliğine girdi.
(sağ resim) İsrail'in Haganah isimli kuvvetine
bağlı askerler 1948'de Kudüs'e doğru ilerlerken |
|
Bundan yaklaşık 20 sene sonra 1967 Haziranı'nda İsrail büyük
bir işgal gerçekleştirdi. Mısır, Suriye ve Ürdün, aylardır
İsrail'e karşı büyük bir saldırı başlatmaya hazırlanıyorlardı
ki, İsrail ani bir karşı-saldırı ile 5 Haziran sabahı savaşı
başlattı. Üslerinden havalanıp önce uzun bir süre Akdeniz
üzerinde Batı'ya doğru uçan İsrail jetleri, daha sonra ani
bir dönüşle Mısır'a yöneldiler. İsrail'den gelecek bir hava
saldırısını kuzeyden değil, doğudan beklemekte olan Mısır
"gafil" avlandı ve Nasır'ın hava kuvvetlerinin hepsi henüz
havalanamadan yerde yok edildi. İsrail ordusu, ilerleyen 5
gün içinde de kendisine saldırmak için hazır bekleyen Arap
ordularını birbiri ardına yenilgiye uğrattı. Yahudi devleti,
6 gün içinde topraklarını yaklaşık üç katına çıkarmıştı. İşgal
ettiği topraklar; Batı Şeria ve Gazze'yi yani Filistin'in
1948'deki işgal sırasında "eksik kalan" son iki parçasını,
Suriye'ye ait olan Golan Tepeleri'ni, ve Mısır'a ait olan
dev Sina Yarımadası'nı içeriyordu.
Bu arada, Batı Şeria ile birlikte Doğu Kudüs de Yahudi devleti
tarafından işgal edilmişti. Kutsal şehir, 1948 savaşından
beri Doğu ve Batı olmak üzere ikiye bölünmüş durumdaydı. Batı
Kudüs, şehrin modern kısmıydı ve İsrail'in elindeydi. Antik
dini mabedleri içeren Doğu Kudüs, yani bir anlamda "gerçek
Kudüs" ise, Arap tarafında kalmıştı. İsrail, 1967 Savaşı ile
kentin bu Doğu kısmını da ele geçirmiş, Yahudi ulusunun sembolü
haline gelmiş olan Ağlama Duvarı, 19 yüzyıl sonra yeniden
Yahudilerin egemenliği altına girmişti.
Soyvet silahları ile ordusunu tahkim eden Nasır, Nisan 1968'de
kaybettiği toprakları Mısır'a kazandırmak için, Mart 1969'da
Altı Gün Savaşı'nı bitiren ateşkesi tanımadığını açıkladı
ve aylar sürecek olan düşük yoğunluklu bir "yıpratma savaşı"na
başladı. İsrail hedeflerine aylar boyunca düzenlenen küçük
çaplı saldırılar, ancak Mısır'ın Kanal boyundaki şehirlerinin
İsrail uçakları ve ağır topçuları tarafından bombalanması
ile sona erdi. Mısır, İsrail'le yeniden ateşkes imzalamak
zorunda kaldı.
|
|
İsrail
askerleri 1967'deki 6 Gün Savaşları'nın 3.
gününde El-Halil (Hebron) şehrinde |
|
1973'e kadar bu ateşkes devam etti. Yahudilerin Yom Kippur
bayramı sırasında, 6 Ekim 1973 günü, Mısır ve Suriye orduları
ani bir saldırı başlattılar. Mısır ordusu, Kanal'ı geçip İsrail
kontrolü altındaki Sina'ya girerek 67 Savaşı'ndan sonra oluşturulmuş
olan ve "geçilemez" sayılan Bar-Lev Hattı'nı aşmaya başladı.
Suriye ise başarılı bir operasyonla Golan Tepeleri'nde ciddi
bir ilerleme kaydetti. İsrailliler, bir anda büyük bir şok
yaşadılar. Askerler, kutsal Yom Kippur'u kutlamak için toplandıkları
sinagoglardan apar topar cepheye yollandılar, İsrail radyosu
ise Yom Kippur'da geleneksel olarak koruduğu sessizliğini
bozarak alarm verdi.
Ancak Zahal (İsrail Ordusu), büyük kayıplar vererek de olsa,
9 Ekim günü Arap ilerleyişini konvansiyonel silahlarıyla durdurdu.
Bir süre sonra da Suriye ordusu Golan'da durduruldu. Buna
karşın çok daha güçlü ve stratejik konumu daha avantajlı olan
Mısır ordusuyla yapılan savaş uzun sürdü. İki taraf arasında
Sina Yarımadası'nda yapılan ve çok kanlı geçen tank savaşını
İsrail'in lehine çeviren en büyük faktör ise, genel kabule
göre, savaşın ikinci gününden itibaren Washington'ın İsrail'e
yaptığı yoğun silah sevkiyatıydı.
İsrail, 26 Ekim günü fiili olarak sona eren savaşla birlikte
derin bir nefes aldı. Araplar, geri aldıkları topraklardan
yeniden çıkartılmışlar ve "denize dökülme" tehlikesi atlatılmıştı.
Ancak bu bile İsrailliler için yeterli olamadı. Arap ordularının
birkaç gün süren ilerleyişi dahi büyük bir psikolojik şok
yaratmıştı. Bunun yanında 2.700 İsrail askeri yaşamını yitirmişti,
3 milyonun biraz üzerinde bir nüfusa sahip olan bir ülke için
bu, çok büyük rakamdı.
Bu psikolojik şoktan sonra Siyonistler geri adım attılar,
Sina'yı geri vermeyi kabul ettiler ve 1979'de Camp David Barışı
imzalandı. Ama ne bu barış ne de bundan sonraki yıllarda yapılan
barış görüşmeleri bölgeye huzur ve gerçek barışı getiremedi.
Araplar ve Yahudiler arasındaki çatışmalar halen kısa süreli
aralıklarla devam etmektedir.
33. Masum çocukların öldürülmesi
Ahir zamanın önemli alametlerinden biri de masum çocukların
öldürülmesidir. Bu durumun örnekleri özellikle son yıllarda
yaşanan savaş ve çatışmalarda yoğun olarak görülmektedir.
Afrika ülkelerinde yaşanan kimi iç savaşlarda küçük çocukların
savaşmaya mecbur bırakılmaları ve acımasızca katledilmeleri
bu örneklerden biridir. Çocukların yoğun olarak hedef alındığı
yerlerden biri de Filistin topraklarıdır. 2002-2003 yılları
içinde Filistin'de 500'den fazla çocuk, İsrail askerlerinin
kurşunlarına hedef olup hayatını kaybetmiştir. Irak Savaşı
sırasında da doğumevleri vurulmuş, pek çok çocuk ölmüştür.
|
Hürriyet,
03 Nisan 2003, "Doğumevine bomba düştü"
( sağ resim) Radikal, 27 Eylül 2002 , "Bir
nefes zehir" |
|
|
34. Fitnelerin Çoğalması
İnsanların yaşam şartlarının güçleştiği, Allah'ın ve dinin
çeşitli şekillerde yalanlanarak insanların imanlarının zayıflatılmaya,
yok edilmeye çalışıldığı şiddetli imtihan ortamları İslami
kaynaklarda "fitne" ortamı olarak tanımlanır.
Peygamberimiz (sav)'in bir hadisinde ahir zamanda bazı müminlerin
imanlarının zayıflayacağı ve buna sebep olacak gelişmeler
haber verilmektedir:
Hadiste yer alan bilgilere göre, eğer kısaca özetleyecek
olursak, ahir zamanda, Mehdi ve hemen ardından da Hz. İsa
gelmeden önce şu olaylar gerçekleşecektir:
1- Ölüm: Anarşi ve yaygın katliamlar neticesinde halkın can
güvenliğinin kalmaması ve bunun meydana getirdiği tedirginlik
ortamı.
2- Açlık: Hayat pahalılığı sebebiyle meydana gelen geçim
sıkıntısı. Felaketler ve doğal afetler sonucunda kıtlıkların,
açlığın artması.
3- Fitneler: Haramların küçük-büyük herkesin arasında, alabildiğince
yaygınlaşması ve teşvik görmesi. Her türlü ahlaksızlığın insanların
gözleri önünde yapılması.
4- Bidatlerin ortaya çıkması: İslam dininde olmadığı halde
sonradan ortaya çıkarılan adetlerin dinin esaslarıymış gibi
kabul edilmesi.
5- Din ahlakını anlatma imkanlarının kaybolması: İyiliğin
emredilmesi ve kötülüğün engellenmesi, kısacası tebliğ imkanının
kaybolması ile meydana gelen manevi boşluk.
Fitne ortamları sağlam imana sahip müminler için imanlarının
güçlenmesine, sabırlarının ve ahiretteki derecelerinin artmasına
vesile olurken, zayıf ve yüzeysel imana sahip kimselerin imanlarını
kaybetmelerine ya da imanlarının daha da zayıflamasına yol
açar. Mehdi bu tür bir fitne ortamının en yoğun ve şiddetli
olarak yaşandığı bir dönemde ortaya çıkacaktır.
Başka hadislerde ve İslam alimlerinin açıklamalarında da
ahir zamanda Mehdi'nin, her yere erişmiş çok yaygın bir fitne
varken ortaya çıkacağı bildirilmektedir:
Mehdi, fitnelerin zuhur ettiği bir zaman aralığında
gelecek.(Mektubat-ı Rabbani, 2-258)
35. Her Yere Ulaşan Bir Fitne
Hadislerde herkese ulaşacak, hızla yayılacak bir fitneden
bahsedilmektedir. Yani herkesin haberdar olacağı, dine ve
Allah'a karşı ortaya sürülen bir fitne insanların imanlarını
hedef alacaktır. Günümüzde, Allah'ın varlığına ve dinin yaşanmasına
karşı öne sürülen en geniş çaplı fikri akım materyalist felsefedir.
Bu felsefenin kendisine dayanak aldığı sözde bilimsel temel
ise "evrim teorisi"dir. Hiçbir bilimsel ve mantıksal delile
dayanmadığı, tamamen akıl ve bilim dışı olduğu halde, yoğun
propaganda, aldatmaca ve göz boyama yöntemleriyle bu safsata
dünya çapında belirli materyalist odaklar tarafından kitlelere
empoze edilmeye çalışılmaktadır.
Bugün evrim teorisinin gerek basın
gerekse televizyon yoluyla hemen hemen girmediği hiçbir ev,
bu teoriyi duymayan hiç kimse yok gibidir. Bu durum, bütün
Batı dünyası için geçerli olduğu gibi Müslüman ülkeler için
de geçerlidir. Öyle ki ders kitaplarında bile yer verilmiş
olan bu teori, öne sürdüğü sayısız yalan ve göz boyamalarla
daha çocuk yaşlardan itibaren insanlara telkin edilmekte;
tesadüfler sonucunda meydana geldikleri, maymundan türedikleri
gibi gülünç safsatalarla insanlar yanıltılmaktadırlar. İlkokullardan
üniversitelere kadar gençlerin evrimci yalanlarla beyinleri
yıkanmaktadır. (Evrim teorisi ile ilgili propaganda girişimlerine
verdiğimiz bilimsel cevapları için bkz. Harun Yahya, Evrimcilere Net Cevap 1, 2, 3, 4, Araştırma
Yayıncılık)
Dikkat çekici bir nokta daha vardır: Peygamberimiz (sav)'in
hadisinde belirttiği gibi bir fitnenin dünyanın her yerine
nüfuz etmesi ve hızla yayılması, ancak günümüzdeki teknolojik
imkanlarla (basın, yayın, internet, uydu iletişimi...) gerçekleşebilir.
Geçmişteki şartlarda, bir fitnenin dünya çapında kısa zamanda
bu kadar geniş alana yayılması mümkün değildir. Nitekim bugüne
kadar Allah'ın varlığına, yaratılışa ve din ahlakına karşı
savaş açmış, dünya çapında yaygın bir başka fitne daha görülmemiştir.
Tüm bunlar Mehdi'nin çıkış zamanının ve dolayısıyla Hz. İsa'nın
tekrar yeryüzüne dönüşünün içinde yaşadığımız dönemde olacağına
dair önemli işaretlerdir. (En doğrusunu Allah bilir.) Ancak
şunu da hatırlatmalıyız ki, hadislerde Mehdi'nin çıkışıyla
ve Hz. İsa'nın gelişiyle bu fitnenin sona ereceği de müjdelenmektedir.
36. Haramların Helal Sayılması
Hz. Huzeyfe'nin anlattığına göre, Resulullah
Efendimiz şöyle buyurmuştur: "Ey Huzeyfe! O günde onlar Ridde
(dinden çıkmak) üzere olacaklardır. Şarabın helal olduğunu
zannedecekler ve namaz da kılmayacaklardır." (Ukayli, En-Necmu's-sakıb
fi Beyanı Enne'l Mehdi min Evladı Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam
ve'l kamal)
|
Milliyet, 29 Ağustos 2002, "Dünyada
rüşvet hızla artıyor"
Akit, 11 Ağutos 2001, "Fuhuş yayılıyor" |
Günümüzde fuhuş, kumar, içki, rüşvet gibi birçok fiil, haram
olmalarına rağmen dünyanın pek çok ülkesinde giderek artan
bir oranda işlenmektedir. Kimi Batılı gazete ve televizyonlarda
bu haramları işleyenler sıkça övülmekte ve teşvik edilmekte,
hatta işlemeyenler yerilmektedirler. Yapılan istatistikler
ise bu konudaki sayının giderek arttığını göstermektedir.
Giderek daha yaygın bir hale gelen bu sınır tanımaz, helali,
haramı göz ardı eden, her türlü taşkınlığı normal sayan yaşam
tarzı hadislerde tarif edilen ortamı çok açık bir şekilde
yansıtmaktadır. Mehdi'nin çıkış habercisi olan bu karanlık
ortam, aynı zamanda Hz. İsa'nın gelişinin de yakınlaştığına
işaret etmektedir. Bu konuyla ilgili diğer bazı hadisler ve
İslam alimlerinin açıklamaları şöyledir:
Küfür her yanı istila edip hükmü cemiyet içinde
aşikare işlenmedikçe Mehdi zuhur etmez. Bu vakitte vaki olan
ise… küfrün istilasıdır. Onun kuvvetidir. (Mektubat-ı
Rabbani, 2-259)
Hz. Mehdi, bütün haramların helal sayıldığı büyük
bir fitneden sonra çıkacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil
Mehdiyy-il Muntazar, s. 23)
37. Allah'ın Açıkça İnkar Edilmesi
Allah'ı inkar etme sapkınlığı olan ateizm, 19. yüzyılın sonundan
itibaren yaygınlaşmıştır. Materyalizm ve Darwinizm'in yaygınlaşmasıyla
kendilerine felsefi ve sözde bilimsel dayanak buldukları yanılgısına
kapılan ateistlerin sayısı 20. yüzyılda artmıştır. Ateistler
bu dönemde sapkın görüşlerinin propagandasını yapma imkanı
bulmuşlardır. Ateizm, samimi olarak iman edenlerin yürüteceği
fikri mücadele ile Allah'ın izniyle yok olmaya mahkumdur.
(Ateizmin çöküşü konusu için bkz. Harun Yahya, İslam'ın
Yükselişi, Araştırma Yayıncılık)
38. Allah'tan Başka İlahlar Edinilmesi
Ümmetimden birçok kabileler müşriklere iltihak
edeceklerdir, kıyametten önce hepsi küfre girecekler…
(Kıyamet Alametleri, s.287)
Ümmetimden bir kısım insanlar putlara dönüp tapıncaya
kadar kıyamet kopmaz. (Kıyamet Alametleri, s. 241)
Allah'tan başkasını İlah edinmek hiç şüphesiz çok büyük bir
sapkınlık ve günahtır. Bazı insanlar, putlara tapmaktan bahsedildiğinde,
yalnızca geçmiş toplumların yaptığı gibi tahtadan veya taştan
yontulmuş heykellere tapmaktan bahsedildiğini sanırlar. Oysa
bu bir yanılgıdır. Şirk koşan bir insan, yalnızca insan yapımı
putlara tapan insan demek değildir. Allah'ın, Kuran'da bildirdiği
gibi, şirk koşmadan iman etmek demek "dini yalnızca Allah'a
halis kılarak -yani yalnızca Allah'ın rızasını ve rahmetini
umarak- iman etmek" demektir. Ahir zamanda ise, şirk koşmadan
samimi olarak iman eden insanların sayısı azalacak, gösteriş
için ibadet eden, Allah'ın hak dininden uzaklaşarak kendilerine
birtakım batıl inanışlar edinen insanların sayısı artacaktır.
39. Materyalist Felsefenin Yaygınlaşmasına
İşaret

Hadiste geçen "besmele"den kasıt, insanların din ahlakına
bakış açısı ve imani durumları olabilir.
Nitekim insanların imanlarının zaafa uğradığı bir dönemde
Mehdi zuhur edecek ve bu akımları fikren ortadan kaldıracaktır.
Bu açıdan düşünüldüğünde, hadiste geçen ifade, materyalist
ve Darwinist felsefenin insanlar üzerindeki etkisinin çok
olacağına işaret olabilir.
Hz. İsa'dan önce gelecek olan Mehdi'nin vazifelerinden birisi
-belki de en önemlisi- bu felsefe ve fikir akımlarını bertaraf
ederek Hz. İsa'ya ortam hazırlamasıdır.
40. Anarşi ve Kargaşa Günleri
Anarşi ve çatışma, geride bıraktığımız yüzyılın en belirgin
özelliklerinden biridir. İç savaşlar, ihtilal ve ayaklanmalar
binlerce insanın hayatına mal olmuş, güvenlik ve huzur insanların
en büyük özlemlerinden biri haline gelmiştir. Kimi Afrika
ülkelerinde bir türlü son bulmayan iç savaşlar, başta Güney
Amerika olmak üzere bazı ülkelerde yaşanan ihtilal ve ayaklanmalar,
Güney Asya'da yaşanan çatışma ve savaşlar, Ortadoğu'da yaşanan
gerginlikler bu kargaşanın sadece bilinen belli başlı örnekleridir.
Bununla birlikte özellikle son on yılda terör yaygınlaşmış,
Amerika'dan Asya'ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada, pek
çok ülke terörist saldırıların mağduru olmuştur. Sivil ve
masum insanları hedef alan terör, insanların korkulu rüyası
haline gelmekte, anarşi ve kargaşa insanlarda tedirginliğe
neden olmaktadır.
|