
İNCİL YAZARLARI HZ.İSA'NIN HAYATINA
ŞAHİT OLMAMIŞLARDIR
ıristiyanlık
dini hakkında yeterince bilgisi olmayan kişiler, İncil metinlerinin
Hz. İsa ile aynı dönemde yazıldığını ve tamamen Hz. İsa'nın
sözlerine dayandığını düşünürler. Oysa bu doğru değildir.
İncil Hz. İsa'dan çok daha sonraları yazılı metin haline getirilmiştir.
Markos İncili'nin MS 70, Matta İncili'nin MS 80, Luka
İncili'nin MS 90 yılında, Yuhanna İncili'nin ise 90-100 yılları
sırasında yazıldığı tahmin edilmektedir. Diğer İncil
metinleri de aynı dönemler içinde yazılmıştır. O dönemde var
olan birçok İncil arasında ortak bir kitap oluşturulması ise
İznik Konsili sırasında gerçekleştirilmiştir.
Hz. İsa'nın hayatı hakkında başvurabileceğimiz temel Hıristiyan
kaynaklar, bu mübarek insanın Allah Katı'na alınışından yaklaşık
30-35 yıl sonra yazılmaya başlanan ve Yeni Ahit'in ilk dört
kitabını oluşturan 4 İncil ile diğer Yeni Ahit metinleridir.
Tarihi
kaynaklardan ve İncil'deki anlatımlardan anlaşıldığı üzere
ilk Hıristiyanlar Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışının ardından
Hz. İsa'nın sözlerini ve yaptıklarını sözlü olarak insanlara
aktarmaya başlamışlardır. Araştırmacılara göre, ilk Hıristiyanların,
içinde bulundukları şartlara göre Hz. İsa'nın sözlerine yeni
anlamlar yüklemeleri, Hz. İsa'yı reddeden Yahudi din adamlarıyla
ya da Romalılarla tartışmalara girdiklerinde sözlü olarak
aktarılan bilgileri çeşitli değişikliklere uğratmış olmaları
muhtemeldir. Buna göre, ilk Hıristiyanlar Mesih inancını ayakta
tutmak, Hz. İsa'ya olan imanı güçlendirmek, Hıristiyanlığı
hızla yaymak ve baskılar nedeniyle halkta oluşan ümitsizliği
ortadan kaldırmak istiyorlardı. Bu nedenle de Hz. İsa'nın
söz ve fiillerini yorumlayarak, yeni bir şevk ve heyecan kaynağı
oluşturmayı amaçlıyorlardı. Oysa bunu sadece Allah'ın sözlerini
ve Hz. İsa'nın hikmetli tebliğini insanlara aktararak yapabilirlerdi.
Ancak bu böyle olmamış, Allah'ın vahyi sonradan değişikliğe
uğratılmış ve Hz. İsa'nın sözleri çok yanlış şekillerde yorumlanmış,
özünden uzaklaştırılmıştır. İşte bu süreçte Hz. İsa'ya gösterilen
saygının yanlış yorumlanmış ve sonuçta onu sözde ilahlaştıran
bir yanılgıya sebebiyet vermiş olması mümkündür. (Allah'ı
tenzih ederiz.) Bu görüş günümüzde Batılı araştırmacılar arasında
da genelde kabul görmektedir.17 Aradan
zaman geçip havariler de birer birer vefat etmeye başlayınca,
bazı Hıristiyanlar Hz. İsa'nın tebliğinin yok olmasını engellemek
için, Hz. İsa'nın sözlerini ve yaptıklarını, kendi akıllarında
kaldığı kadarıyla birbirlerine ekleyerek İncil metinlerini
oluşturma yoluna gitmiş olabilirler.18
Rudolf Bultmann 20. yüzyılın
önemli Yeni Ahit uzmanlarından biridir. Bultmann,
eserlerinde İncillerin yazımı hakkında çok çeşitli yorumlarda
bulunur. Bultmann, "Sinoptik İncillerin (Matta, Markos ve
Luka İncillerinin) Hz. İsa'nın yaşamının birbirini izleyen
rivayetlerini ortaya koymak için İncil yazarları tarafından
birbirine eklenen, düzensiz anekdotları biraraya getirmek
suretiyle oluşturulduklarını" söyler. Ancak Bultmann'a göre
"farklı toplumlarda o toplumları oluşturan fertlerin ihtiyaçlarına
göre tekrarlanıp duran bu sözler çeşitli şekiller aldıklarından,
bir toplumdan diğer topluma, hatta bir toplumun kendi içinde
bile birbirlerinden farklılıklar arz ediyorlardı" ve
"Hz. İsa'nın sözleri ve eylemleri, kişiler tarafından
farklı amaçlar için kullanıldıklarından çeşitli şekiller kazanmışlardı."
Örneğin ilk dönemde, bazen insanlara vaazda veya
öğütte bulunmak için, bazen de toplumda fertlerin uymaları
gereken ahlaki ilkeler olarak kullanılmışlardır. Bultmann,
sözlü geleneğin bir sonucu olarak Hz. İsa'nın sözlerinin ve
eylemlerinin ilk Hıristiyanlar tarafından kısmen değiştirildiğini
bu şekilde ortaya koymaktadır. Ayrıca, İncil metinlerinde
bizzat ilk Hıristiyanlar tarafından üretilmiş ve Hz. İsa'ya
atfedilmiş sözlerin de bulunduğunu ileri sürmektedir.19
Hz. İsa'nın kendini "Allah'ın oğlu" olarak adlandırdığını
düşünmemektedir. Ona göre bu sıfat, Hz. İsa'nın ardından "tanrıların
oğulları olarak sunulan ilahi kişiler, sır dinlerinde ibadet
edilen oğul ilahlar ve gnostik mitolojide yer alan kurtarıcı
figür" motiflerinden etkilenilerek geliştirilmiş
ve büyük bir yanılgı olarak Hz. İsa'ya atfedilmiştir.20
(Allah'ı tenzih ederiz.)
Dolayısıyla bugün Batılı araştırmacıların büyük bir bölümü
tarafından kabul edilen gerçek, İncillerin Hz. İsa'nın
sözlerinin eksiksizce biraraya getirilmesiyle oluşmuş birer
kitap olmadıklarıdır. Onlara göre İnciller, Hz. İsa'nın ardından
onun sözlerinin, yaptıklarının, kendisinden sonra ortaya çıkan
şartlar içerisinde biraraya getirilmesinden oluşan metinlerdir.
İncil metinlerinin yazarları

İncil yazarlarının kendi kitaplarını kaleme alırken
tek bir kaynaktan faydalandıkları fikri, bugün araştırmacılar
tarafından da kabul görmektedir.
(Yukarıda) Dört İncil yazarı, kaynak aldıkları Kitabı
Mukaddes'i incelerken. Jacob Jordaens, 1625, Louvre
Müzesi, Paris.
|
İnciller günümüzde Markos, Matta, Luka ve
Yuhanna gibi yazarların adlarıyla bilinmelerine rağmen, adsız
olarak kaleme alınmışlardır. Bu isimlerdeki kişilerin gerçekten
İncilleri yazıp yazmadıkları bilinmemektedir. İnciller ancak
2. yüzyılın ikinci yarısından sonra bugünkü adlarıyla anılmaya
başlanmışlardır. Matta ve Yuhanna, Hz. İsa'nın gerçek havarisi
olarak kabul edilirken, Markos Pavlus'un takipçisi ve Luka
da Pavlus'un öğrencilerinden biri olarak görülür. Yani İncil
yazarları gerçekte yaşamış şahsiyetlerdir, ancak İncilleri
onların yazdıklarına dair elimizde bir kanıt bulunmamaktadır.21
Tanınmış Kitab-ı Mukaddes araştırmacılarından E. P. Sanders,
The Historical Figure of Jesus (İsa'nın Tarihi Kimliği)
isimli kitabında İncillerin yazılışını şu şekilde açıklar:
Mevcut kanıtlar göstermektedir
ki, İnciller ikinci yüzyılın ikinci yarısına kadar isimsiz
olarak kalmışlardır... Sahip olduğumuz İnciller ikinci yüzyılın
ilk yarısında zikredildi. Fakat her zaman anonim olarak.
Yaklaşık olarak 180 yılında aniden isimler belirmişti. O
zaman birçok İncil vardı, sadece bizim sahip olduğumuz gibi
dört tane değildi ve Hıristiyanlar hangisinin yetkili olduğunu
belirlemek zorundaydılar. Bu önemli bir mesele
idi, fikir olarak çok önemli farklılıklar vardı. Kimin kazandığını
ise biliyoruz: bu dört İncil'in -ne daha az ne de daha çok-
Hz. İsa'nın güvenilir kayıtları olduğunu düşünen Hıristiyanlar
kazanmışlardır.22
Sanders, bir başka makalesinde "isimsiz" olarak yazılan İncillerin
adlandırılma sürecini şöyle anlatır:
MS 2. yüzyılın ortalarında sayısız İncil
nüshası vardı. Hıristiyan yetkililer bunlardan hangilerinin
sahih olduğu konusunda bir karar vermek için onları adlandırma
yoluna gitmişlerdir. İşte böylece günümüzde Kilise tarafından
sahih kabul edilen dört İncil'e Markos, Matta, Luka ve Yuhanna
adları verilmiştir.23
From Jesus to Christ, The Origins of the New Testament,
Images of Jesus (İsa'dan Mesih'e, Yeni Ahit'in Kökenleri,
İsa'nın İmajları) kitabının yazarı Paula Fredriksen bu durumu
şu şekilde özetler:

Luka, Pavlus'un öğrencilerindendir. Ancak Luka İncili'nin
onun tarafından yazılıp yazılmadığı tam olarak bilinmemektedir.
|
Hz. İsa'nın şu an Yunanca olan bazı sözleri
toplanmış ve şu an kayıp olan bir belge haline getirilmişti.
Bu belgeye günümüz araştırmacıları Q adını verirler. Sözlü
gelenekler ise - mucizeler, meseller, efsaneler vs- çeşitli
Hıristiyan topluluklar tarafından biraraya getirilmiş, katlanarak
büyümüş ve elden ele dolaşmıştır. Bunların bir kısmı isimsiz
Yahudi olmayan Hıristiyanlar tarafından 70'li yıllarda kağıda
döküldü. Bu kişiler yazar değildi ve bir eser meydana getirmediler.
Anlatılan hikayeleri metinler haline getirdiler. Bunun sonucunda
Markos İncili meydana geldi.24
Paula Fredriksen'in dikkat çektiği bir diğer konu ise İncillerde
kullanılan dil ile ilgiliydi. Fredriksen özetle şunları söylüyordu:
Hz. İsa Aramice konuşuyordu ve tebliğini
de Aramice konuşan Yahudilere, Filistinlilere ve göçebelere
yapıyordu. Ancak İncillerin yayılmasında rol oynayan kişilerin
dilleri Yunanca idi. Hz. İsa'nın sözlü tebliği ve
tüm yaptıkları Yunancaya yine sözlü olarak çevrildi. Bu
çevirilerin güvenilirliğinden emin olmak ise mümkün değildir.
Sözlü kaynaklar üzerinde yapılan psikolojik ve
antropolojik araştırmalar, bu kaynakların tarihi açıdan
güvenilirlikten çok uzak olduğunu ortaya koymuştur. Aktarma
sırasında hata olmaması mümkün değildir. Çünkü gözlem yapan
ve aktaran kişi bir insandır. Eğer bu bilgiler yazılı hale
gelmeden önce birçok kişi tarafından aktarılarak yazan kişiye
ulaşmışsa, o zaman her zincirde farklı eklemeler, düzeltmeler
ve değiştirmeler olmuştur. Sonuç olarak Hz. İsa
ile ilgili, sözlü olarak aktarılan bilgiler bize İncil'de
gerçekten söylenenler ve o dönemde gerçekten olanlar hakkında
bir bilgi vermektedir. Ama aynı zamanda da bu aktarım
sırasında değişiklikler olabileceğini kabul etmemizi zorunlu
kılar.25

İnciller Yunanca kaleme alınmıştır. Yuhanna İncili'ne
ait olan bu parça (MS 125), şu ana kadar bulunan en
eski İncil kopyasıdır. (Sağda) Johannes Guttenberg
tarafından 1455 yılında basılan ilk İncil Latinceydi.
|
Bir diğer Kitab-ı Mukaddes araştırmacısı John Dominic Crossan,
The Birth of Christianity, Discovering what happened in the
years immediately after the execution of Jesus (Hıristiyanlığın
doğuşu, Hz. İsa'nın ifasının hemen sonrasındaki yıllarda olanları
keşfetmek) isimli önemli çalışmasında İncil yazarları hakkında
şu yorumlarda bulunur:
İncilleri
Hz. İsa hakkında gerçek bir bilgi kaynağı olarak nasıl kullanabiliriz?
İnciller, kelimesi kelimesine kendi yazarlarının sesleridir.
Onların arkasında da Hz. İsa hakkında konuşan toplumdan
isimleri belirsiz kişiler bulunmaktadır. Bu seslerin
içinde de Hz. İsa'nın sözlerinden ve yaptıklarından izler
bulunmaktadır. Hz. İsa hakkında doğru bilgileri toplamak
için iki çetin aşamayı geçmek gerekir. Bunlardan birincisi
hangilerinin Hz. İsa'ya ait olduğunu bulmaktır. İkinci adım
ise bu bilgileri 1. yüzyıldaki Yahudi dünyasının tarihi
yapılanması içine yerleştirmektir.26
Hz. İsa'nın anlattıklarının sözlü
hali artık tamamen yok oldu. Konuşulan cümleler
yapısı gereği geçicidir ve çok kısa süre yaşar. Sadece dinleyicilerin
hafızasında yaşar ve tamamen geri gelmesi ancak hafızaya
bağlıdır... Yazılı gelenek dahi değişime uğrar ve gelişir.
Bu bizi İncilleri doğrudan kopyalanmış bir sözlü anlatım
olarak varsaymaktan alıkoymaktadır: gelenek metne geçirilirken
tahrif edilmiş olabilir. Üstelik bu tahrifat sadece Sinoptik
yazarları ile de sınırlı kalmamıştır...27
Ne İncil yazarları, ne de Yeni Ahit'in diğer bölümlerini
yazanlar, tasvir ettikleri olayların bizzat görgü şahitleri
değildirler. İncil yazarları, Hz. İsa'dan sonra birkaç on
yıl boyunca nesilden nesile aktarılan sözlü ve yazılı geleneği
bir metin haline getiren kişilerdir. Bu nedenle asırlardır
bu metinler üzerinde araştırma yapan çeşitli uzmanlar, İncil
metinlerinin günümüzdeki haline gelmesinde çok çeşitli etkilerin
rol oynadığına dikkat çekmişlerdir. Bir makalede bu etki şu
şekilde açıklanmaktadır:

İşte sizler böylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz
olan şeyde tartıştınız, ama hiç bilginiz olmayan
bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah
bilir, sizler bilmezsiniz.
(Al-I İmran Suresi, 66)
|
Hz. İsa'nın ilk elden orijinal hatıraları,
(1) Hıristiyanların kendi dini önderlerini yüceltmek için
onu evrensel nitelikli dinsel bir kimlik haline getirme
çabalarıyla; (2) kaleme alındıkları dönemin putperest tanrı
motifleriyle; (3) gentile (Yahudi olmayan) kökenli Hıristiyanların
oluşturduğu ilk kilisenin, ayrıldığı merkezi Yahudiliğe
karşı çıkmasıyla; (4) bizzat Hıristiyan toplumunun farklı
akımları içinde ihtilaf çıkaran polemiklerle; (5) ve Hz.
İsa'nın hayatında cereyan eden olayların Eski Ahit peygamberlerinin
verdikleri sözlerin yerine getirilmesi ve böylece de, onun
Eski Ahit peygamberliğinin tamamlayıcısı olarak sunulmasıyla,
çeşitli şekillerde muhafaza edilmiş, ayıklanmış, geliştirilmiş,
yüceltilmiş ve kısmen de tahrip edilmiştir... Ayrıca
İnciller, hem Yahudilerin baskılarına, hem de Roma İmparatorluğu'nun
zulümlerine karşı ayakta kalma mücadelesi veren ilk kilise
tarafından kaleme alındığı için ve içinde bulundukları durumdan
dolayı, içerikleri bizzat Hz. İsa'nın kendisi ve yaptıkları
olmayıp; ilk kilisenin, muhalifleri ile mücadelesi bağlamında
Hz. İsa'nın sözlerine ve yaptıklarına getirdiği yorumdur.
Bu gerçekten hareketle, İncillerin sunduğu bilgilerin Hz.
İsa'nın biyografisini yazmak için oldukça yetersiz olduğu
görülür. İşte bundan dolayıdır ki, Hz. İsa'nın konumunu
ve statüsünü incelerken dört İncil'in yorumlanmasında, imanları,
fikirleri, kanaatleri, önyargıları ve tartışmaları, hem
İncillerde hem de Yeni Ahit'in diğer kitaplarında yansımasını
bulan ilk Hıristiyan toplumlarının mevcut hayatlarını dikkate
almak zorundayız... Yine Hz. İsa'nın konumunu incelerken
şunu da unutmamalıyız ki, temel kaynak olan İnciller, Hz.
İsa'dan 40-60 yıl sonra, onun hayatında cereyan eden orijinal
olaylardan oldukça farklı bir ortamda, yine onun ana dili
olan Aramice değil, Yunanca olarak kaleme alınmıştır...
Kısacası İnciller Hz. İsa'nın söylediklerine ve yaptıklarına
bizzat tanık olan Hz. İsa'nın kendi havarileri tarafından
değil de, daha sonraki dönemde Hıristiyan olmuş kişiler
tarafından, zamanla ortaya çıkan yeni durumlara uygun olarak
derlenen kitaplardır. Yani İnciller, Hz. İsa'nın
sözleri ve yaptıkları ile ilgili ilk el rivayetlere değil,
ikinci hatta üçüncü el rivayetlere dayanmaktadır.28
Yazıda dikkat çekilen bu tarihi gerçekler son derece önemlidir.
İncil metinlerini kıyaslama yaparak inceleyen bağımsız araştırmacılar
da aynı noktaya dikkat çekmektedirler: Dört İncil birbirinden
oldukça farklıdır.
Dört İncil arasındaki farklılıklar
Matta, Markos, Luka ve Yuhanna sırasıyla
yer alan dört İncil, ortak kabule göre MS 65 ila 100 yılları
arasında yazılmıştır. (Bazı araştırmacılar, MS 75-115 gibi
daha geç tarihler de verirler.29) Bunun
anlamı ise, bu kitapların en erkeninin Hz. İsa'nın Allah Katı'na
alınışından 30 yıl kadar sonra kaleme alındığıdır.
Az önce de belirttiğimiz gibi, araştırmacılar bu kadar geç
bir tarihte kaleme alınan kitapların Hz. İsa'nın hayatını
ve tebliğini tam olarak yansıtabileceğine inanmamaktadırlar.
Üzerinde durdukları husus ise, İncil yazarlarının Hz. İsa'yı
olduğu gibi değil, kendi zihinlerinde hayal ettikleri gibi
tasvir etmiş olmaları ihtimalidir.
Dört İncil'in ilk üçü -yani Matta, Markos ve Luka- birbirlerine
büyük ölçüde paraleldir. Bu nedenle Hıristiyan geleneğinde
"Sinoptik İnciller" olarak tanımlanırlar. (Sinoptik, "aynı
gözden" demektir ve üç İncil'in ortak bakış açısını ifade
eder). Bunların arasında tarihsel olarak en erken yazılanı,
Yeni Ahit'te ikinci sıraya konmuş olmasına rağmen, Markos'un
İncili'dir. Matta ve Luka'nın kendi İncilleri'ni yazarken
Markos'u kaynak olarak kullandıkları, ancak bazı eklemeler
yaptıkları kabul edilmektedir.
Dördüncü İncil olan Yuhanna ise, Sinoptiklerden çok kesin
çizgilerle ayrılır. Yuhanna'da anlatılan bazı olaylar Sinoptiklerde
yer almaz ya da bunun tersi söz konusudur. Dahası, Yuhanna'nın
anlattığı bir olay, Sinoptiklerde tamamen farklı bir biçimde
anlatılabilmektedir. Sinoptikler de zaman zaman birbirleriyle
çelişmektedirler.
Yeni Ahit araştırmacıları dört İncil'in birbirlerinden farklı
konuların üzerinde durduklarına, yazan kişilerin üsluplarının
metinlere yansıdığına ve dört İncil'in kendi içlerinde birçok
tarihi çelişkiler barındırdığına işaret ederek, İncillerdeki
her pasajın doğrudan Hz. İsa'nın sözü olarak kabul edilmesinin
mümkün olmadığını vurgularlar. Bu iddiaya göre Matta, Markos,
Luka ve Yuhanna tarafından yazılan 4 farklı İncil, farklı
amaçlarla ve farklı topluluklara yönelik yazılmıştır. Hıristiyan
araştırmacılar İncil metinlerini üsluplarına göre şu şekilde
tanımlamaktadırlar:
Matta; Yahudilere yönelik yazılmıştır ve bu nedenle de genelde
Hz. İsa'dan "İbrahim ve Davut oğlu Kral Mesih" şeklinde bahsetmektedir.
Markos; Yunanlılara yönelik yazılmıştır ve bu nedenle de
genelde güç, iktidar ve hizmet üzerinde durur. Hz. İsa'dan
"Büyük İşler Yapan Tanrı'nın Kulu" şeklinde bahsedilir.
Luka; Bunların dışında kalanlara yönelik yazılmıştır. Bu
nedenle de Hz. İsa'nın üstün ahlakı ve insani yönleri üzerinde
durulmuştur. Hz. İsa'dan "İnsanların dostu olan Adem'in oğlu"
şeklinde bahsedilir.

İncil'de, Kuran ayetlerinde olduğu gibi, Hz. İsa'nın
birçok mucizesi haber verilmektedir. Bunlardan biri
de Hz. İsa'nın körleri iyileştirmesidir. Nicolas Poussin,
(1594-1665), Louvre Müzesi, Paris.
|
Yuhanna; Diğer 3 kitaptan çok daha sonra
yazılmıştır. Bu dönem içinde oluşan tepkileri ve soru işaretlerini
cevaplamak amacıyla yazılmıştır. Bu nedenle de Hz. İsa'nın
mucizevi yönlerinin üzerinde durmuştur. "Allah'ın oğlu" (Allah'ı
tenzih ederiz) şeklindeki ifadeler daha ziyade bu kitapta
yer alır. Hz. İsa'dan "Göklerden gelen" şeklinde bahsedilmektedir.30
Tarihsel olarak İncillerin en erkeni Markos, en geçi ise
Yuhanna'dır ve aralarında büyük farklar vardır. Eğer Markos'un
ve Yuhanna'nın anlatımları tarihsel bir kayıt olarak kabul
edilirse, bu farklılıklar kolaylıkla açıklanabilir. Çünkü
ortada aynı olayın iki farklı insan tarafından yazılmış iki
ayrı tasviri vardır. Bu tasvirlerin biri olaydan 40-45 yıl,
diğeri ise 60-65 yıl kadar sonra yazılmıştır.
İnciller arasındaki farklılıklar karşısında bazı Hıristiyanlar
"ufak tefek farklılıklara rağmen sonuçta aynı olay anlatılıyor"
gibi açıklamalarda bulunurlar. Ama önemli olan da zaten bu
farklılıklardır. Çünkü bu farklılıklar, Yeni Ahit'in yazarlarının
yazdıkları metinleri normal, insani yollarla yazdıklarını
ortaya koymaktadır: Hz. İsa hakkında sözlü bazı anlatımlar
duymuşlar, sonra da kendi kültürlerinin, inançlarının, bilgilerinin
ya da önyargılarının etkisiyle İncilleri yazmışlardır. Dolayısıyla
bu metinler "insani"dirler, "İlahi" değildirler. Bu nedenle
de bunları "içinde hak bölümler olması muhtemel tarihsel kaynaklar"
olarak kabul etmek gerekir.
Hıristiyan inanışına göre, İncil metinleri farklı insanlar
tarafından kaleme alınmışlardır, ama bu insanlar "Tanrı'nın
esinlemesi" ile yazmışlardır. Buna göre, Yeni Ahit'te yer
alan metinlerin hepsinin her satırının doğru olduğu kabul
edilmektedir. Ancak İnciller arasındaki çelişkiler, bunu imkansız
kılmakta ve bu kitapların bütünüyle vahye dayalı olduklarını
reddetmektedir. Aynı olayın farklı şekillerde anlatılması
ise, bu anlatımın insan hafızasının, zihninin, önyargı ve
beklentilerinin ürünü olduğunu göstermektedir.
Hıristiyan kaynaklarına baktığınızda, Yeni Ahit'in dört İncili'ndeki
bu farklı anlatımın "birbirlerini tamamlayan parçalar" olarak
yorumlanmaya çalışıldığını görürsünüz. Bu mantığa göre, her
İncil "Hz. İsa'nın farklı bir yönünün" görülmesini sağlamaktadır.
Oysa bu yanlıştır. Ortada dört farklı metin ve dört farklı
anlatım vardır, çünkü bu metinleri yazan kişilerin Hz. İsa
hakkındaki düşünceleri farklıdır. Günümüz Kitab-ı Mukaddes
araştırmacılarına göre, Hz. İsa hakkındaki gerçek bilgileri,
hatta Hz. İsa'ya verilmiş olan gerçek İncil'i birer kaynak
olarak kullanmışlar, ancak bu vahyi kendi inançlarına göre
yorumlamış, yeniden şekillendirmiş ya da ilavelerle genişletmişlerdir.
Bu araştırmacıların arasında önemli bir yere sahip olan John
Dominic Crossan, Richard G. Watts ile birlikte yazdığı, Who
is Jesus? Answers to Your Questions About the Historical Jesus
(Hz. İsa Kimdir? Tarihi İsa Hakkındaki Sorularınıza Cevaplar)
isimli eserinde, İncil metinleri arasındaki farklılıklar hakkında
şu yorumu yapar:
Aslında problemin temelinde dört İncil'e
sahip olmamız yatıyor. Çünkü birkaç farklı versiyon içindeki
belli meselleri veya özdeyişleri veya hikayeleri okuduğumuzda
aralarındaki uyuşmazlıkları kaçıramayız. İlk başta, şunu
söylemek üzere aklımız çeliniyor; 'Şahitler aynı şeyleri
farklı şekillerde hatırlıyorlar.' Ancak çok açıktır ki,
Matta ve Luka İncillerini yazdıklarında önlerinde Markos
İncili'nin (Yeni Ahit İncillerinin ilk olanı) kopyaları
duruyordu. Yani, Hz. İsa hakkındaki hikayeler konusunda
Matta ve Luka bağımsız kaynaklar değillerdir, ancak Markos'un
versiyonlarıdır. Ayrıca bu demek oluyor ki versiyonlar
bireysel İncil yazarlarının dini görüşlerini (teolojilerini)
yansıtmaktadır. Bir başka deyişle, her bir İncil
biyografiden ziyade Hz. İsa'nın kasıtlı birer yorumudur...
Matta, Markos, Luka ve Yuhanna arasındaki tüm farklılıklar
ile diğer mevcut pek çok İncil ile (Q İncili, Aziz Thomas
İncili...) birlikte belirgin bir problemimiz var. Her bir
İncil Hz. İsa'yı anlamanın özel bir yoludur. Acaba tarihi
gerçeklere ne kadar yakınlar?31
Alıntıda da belirtildiği gibi, bir başka önemli gerçek, dört
İncil'in, aslında daha fazla sayıdaki İncil kopyalarının içinden
seçilmiş kitaplar olmasıdır. Thomas İncili, Meryem
İncili, Petrus İncili, Yakup ve Thomas'ın Çocukluk İncilleri,
Yakub'un gizli İncili, Eagerton İncili, Oxyrhynchus İncili
gibi bu farklı İnciller, Hz. İsa hakkında farklı bilgiler
ve yorumlar içermektedir. Araştırmacılar, tüm bu
İncillerin aslında tek bir orijinal -ama kayıp- metinden geldiğini
düşünmektedirler. Buna, Almanca'daki "quelle" (kaynak) sözcüğünden
esinlenerek "Q İncili" denmektedir. İlk Hıristiyan toplumu
ve İncil'i ilk kez derleyenler Hz. İsa'nın sözlerini biraraya
getirirlerken içinde bulundukları duruma, siyasi baskılara
ve mevcut koşullara göre yeni yorumlamalar yapmış, çeşitli
eksiltme ve eklemelerle gerçek mesajdan uzaklaşmışlardır.
Bugün İncil üzerine araştırma yapan tarihçiler bu konuda hemfikirdirler.
Paula Fredericksen Yeni Ahit yazılarının kaleme alındığı dönemi
şu şekilde özetler:
Yeni Ahit yazılarının yazıldığı
dönem, sözlü anlatımdan yazılı anlatıma; Aramice'den Yunanca'ya,
zamanın sonundan zamanın ortasına; Yahudilerden Yahudi-olmayanlara;
Celile'den Yahuda'ya ve oradan da İmparatorluğa geçişlerin
yaşandığı bir dönemdi.32
İncil metinlerinin oluşumu
hakkında çok fazla araştırma yapılmış ve çok çeşitli kitaplar
yazılmıştır. Bu araştırmacıların çok büyük bir bölümü ise
yukarıda belirttiğimiz fikirlere katılmaktadırlar. Yani İncil
metinlerinin kim tarafından yazıldığının belli olmadığını,
bu metinlerin Hz. İsa'nın doğrudan sözleri olup olmadığı konusunda
kesin bir kanaate sahip olunamayacağını, İncil yazarlarının
Hz. İsa ile çağdaş olmadıklarını söylerler. Örneğin Princeton
Üniversitesi İlahiyat bölümünden Elaine Pagels, "Matta, Markos,
Luka ve Yuhanna olarak adlandırdığımız İncilleri kimin yazdığı
hakkında hemen hemen hiçbir bilgiye sahip değiliz."33
der. Who Wrote the Gospels? (İncilleri Kim Yazdı?)
kitabının yazarı Randel Mc Craw Helms, "Markos'un Hz. İsa'nın
görgü tanığı olan hiç kimseyi tanımadığını"34
söyler.

Artık vay hallerine; Kitabı kendi elleriyle yazıp,
sonra az bir değer karşılığında satmak için "Bu
Allah Katındandır" diyenlere. Artık vay, elleriyle
yazdıklarından dolayı onlara; vay kazanmakta olduklarına.
(Bakara Suresi, 79)
|
U.S. News & World Report
dergisinde, 10 Aralık 1990 tarihinde Jeffery L. Sheler imzalı
"Who Wrote the Bible?" (İncil'i Kim Yazdı?) başlıklı bir araştırma
dosyası yayınlanmıştır. Birçok Kitab-ı Mukaddes araştırmacısıyla
görüşen Sheler'e göre, "Uzmanlar Kitab-ı Mukaddes'in tamamen
insan emeğinin ürünü olduğu, yazarlarının kimliğinin ebedi
olarak kaybedildiği ve çalışmalarının yüzyıllardır tercüme
ve düzeltmelerle silindiği sonucuna varmışlardır."35
Sheler'in İncil'in yazımıyla ilgili yorumları şu şekildedir:
Günümüzde İncilleri aslında Matta,
Markos, Luka, Yuhanna'nın yazdığına inanan çok az sayıda
Kitab-ı Mukaddes uzmanı bulunmaktadır -liberal şüphecilerden
tutucu Evanjeliklere kadar. Metinlerin yazarları
hiçbir yerde kendilerinin kimliklerini vermemektedirler
ya da açıkça Hz. İsa'yı tanıdıklarını ya da onunla yolculuk
ettiklerini iddia etmemektedirler... Bazı uzmanlar Hz. İsa'nın
ölümünden sonraki 100 yıl içinde çok sayıda değişiklik meydana
geldiğini, bu yüzden hiç kimsenin İncillerin doğruluğu ya
da güvenilirliğinden- özellikle de yazarların Hz. İsa'nın
kendisine dayandırdıkları sözlerin- kesin olarak emin olunamayacağını
ifade etmektedirler.36
Sheler, yazısında birçok teoloğun görüşlerine
yer verir. Örneğin Weston İlahiyat Fakültesinden Jerome Neyrey,
"Üzerinde durulması gereken ana konu, İncilleri kimin yazdığını
bizim gerçekte bilemediğimizdir."37
der. 8 Nisan 1996 tarihli Time dergisinde de bu konu geniş
yer alır. Dergiye görüşlerini açıklayan The Gospel Truth (İncil
Gerçeği) kitabının yazarı David Van Biema şunları ifade eder:
Çoğu uzmanın doğruluğunu kesin olarak kabul ettikleri şey, İncillerin; havarilerin değil, onların adı bilinmeyen taraftarlarının (ya da onların taraftarlarının taraftarlarının) ürettikleri metinler olduğudur. Her biri Hz. İsa'nın hayatıyla ilgili farklı bir tablo sunmuşlardı. En erkeni Hz. İsa'nın çarmıha [gerildiğinin iddia edildiği tarihten] yaklaşık 40 yıl sonra yazılmıştır.38

Birçok Kitab-ı Mukaddes araştırmacısı, Dördüncü İncil'in
yazarı olarak kabul edilen Yuhanna'nın, diğer 3 İncil
yazarından çok daha farklı ve üçleme inancına sözde
destek sağlayan bir üslup kullandığını kabul etmektedir.
|
Prof. E. P. Sanders, neden İncillerin orijinal hallerinden
uzaklaştığını düşündüğünü şu şekilde özetler:
- İlk Hıristiyanlar Hz. İsa'nın yaşamının hikayesini yazmış
değillerdi, onlar daha ziyade bunu kullanmışlardı ve bu yüzden
şahsi bölümler korunmuş oldu -yani onun sözleri ve kahramanlıkları
hakkındaki kısa pasajlar korunmuş oldu. Bu bölümler daha sonra
editörler ve yazarlar tarafından geliştirildi ve düzeltildi.
Bu da demek oluyor ki, Hz. İsa'nın sözleri ve yaptıkları ile
ilgili en yakın içerikten hiçbir zaman emin olamayız.
- Bazı materyaller revize edilmiş, bazıları da ilk Hıristiyanlar
tarafından oluşturulmuştur.
- İnciller anonim olarak yazılmışlardır.39
Dördüncü İncil
Hıristiyan inanışları üzerindeki Yunan etkisi ile ilgili
araştırma yapan kişiler için dördüncü İncil çok önemli bir
delildir. Akademisyenlerin çoğu, Yeni Ahit'te dördüncü sırada
yer alan ve Hıristiyanlarca "Yuhanna İncili" olarak anılan
kitabı sadece "Dördüncü İncil" olarak tanımlamayı tercih ederler.
Çünkü bu İncil'in havari Yuhanna tarafından yazıldığı iddiası
çoğu araştırmacı tarafından kabul edilmemektedir.
Dördüncü İncil'in yazarının, Hz. İsa'nın kimliği
hakkındaki yorumları çok farklıdır, üslubu çok farklıdır,
aktardığı sözler ya da olaylar farklıdır. Sinoptiklere göre
çok daha felsefi, çok daha sembolik, çok daha mistiktir.
Yeni Ahit'teki çelişkilerin çoğu da, aslında Sinoptiklerle
Dördüncü İncil arasındaki çelişkilerdir. Prof. E. P. Sanders
da The Historical Figure of Jesus (Hz. İsa'nın Tarihi
Portresi) isimli eserinde Sinoptik İnciller ve Yuhanna İncili
arasındaki farklılıklar üzerinde durur. Sanders Hz. İsa'nın
hayatından bazı önemli olayları örnek vererek, bu olayların
Sinoptik İnciller ile Yuhanna İncili'nde birbirinden çok daha
farklı şekillerde anlatıldığına dikkat çeker. Sanders, "ikisinden
birini kabul etmek zorundayız" der, ve cümlesini şöyle tamamlar:
"...Ancak bir başka olasılığın da üzerinde
durmalıyız: belki de yazarların hiçbiri neyin ne
zaman yer alacağını bilmiyordu. Ellerinde büyük olasılıkla
birkaç karışık bilgi vardı ve onlar da bu bilgiler üzerine
inanılır hikayeler oluşturdular. Bu hikayelere de kendileri
yeni eklemeler yaptılar."40
Maurice Casey, The Origins and Development of New Testament
Christology, (Yeni Ahit Kristolojisinin Kökenleri ve
Gelişimi) isimli önemli çalışmasında şu yorumlarda bulunur:
Yuhanna'da Hz. İsa'nın, Tanrı'nın Oğlu
ifadesini 23 kez kullandığı görülmektedir. Markos'da bu
sayı sadece birdir. Eğer Hz. İsa bu terimi Yuhanna'nın söylediği
kadar sık kullanmış olsaydı, derin iman sahibi olan Hıristiyanlar
da Sinoptik İncillerde bu ifadeyi birçok kez kullanırlardı...
Oysa Sinoptiklerde bu yönde deliller bulunmamaktadır. Eğer
"oğul" ifadesi Hz. İsa'nın kendi kudsiyetini ifade etmek
için kullandığı en temel ifade olsaydı, havariler bu terimi
çok fazla kullanırlardı, bu sözler Luka'ya yoğun bir şekilde
aktarılırdı ve Luka da hepsini kağıda dökerdi.41
Casey, Yuhanna İncili'nde bulunan ve üçleme inancının temelini
oluşturan bazı ifadelerin, neden Sinoptik İncillerde olmadığını
incelemektedir. Vardığı sonuç ise şudur: Eğer Hz. İsa'nın
"Allah'ın oğlu" olduğu iddiası ve ona dayanan üçleme inancı
gerçekten Hıristiyanlığın temeli olsaydı, Hz. İsa'nın sözlerinde,
tebliğinde bu konu hakkında çok fazla delil bulunması gerekirdi.
Oysa Sinoptik İncillerde üçleme inancının temellerini bulmak
mümkün değildir. Buna karşın "insanoğlu" deyimi gerek Sinoptik
İncillerde gerekse Yuhanna'da o kadar fazla kullanılmaktadır
ki, bundan Hz. İsa'nın bu ifadeyi kullanmış olabileceği anlaşılmaktadır.
(En doğrusunu Allah bilir) "Allah'ın oğlu" ifadesinin Hz.
İsa tarafından kullanılmadığını ifade eden İncil araştırmacıları,
"insanoğlu" ifadesi için tam tersini düşünürler.

İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya düştükleri
"Hak Söz". Allah'ın çocuk edinmesi olacak
şey değil. O yücedir. Bir işin olmasına karar verirse,
ancak ona: "Ol" der, o da hemen oluverir.
(Meryem Suresi, 34-35)
|
Yuhanna İncili'nin bir diğer dikkat çekici yönü, Yunan felsefesiyle
olan ilişkisidir. İncil araştırmacısı James Still, "The Gospel
of John and the Hellenization of Jesus" (Yuhanna İncili ve
İsa'nın Yunanlaştırılması) adlı önemli makalesinde bu konuda
şunları söyler:
Yuhanna İncili ikinci yüzyılın başlarında
Yunanlı Hıristiyanlar için yazıldı. Bu yeni inananlar, daha
eğitimli ve daha zengin kişilerdi. Şehirlerinde yaşayan diaspora
Yahudilerini küçümsüyorlar, buna karşılık Roma yönetiminden
itibar görüyorlardı. Bu nedenle Yuhanna'nın yazarı,
Sinoptik İncillerde yer alan ve Hz. İsa'yı Yahudilerin Mesihi
olarak tanıtan pasajları çıkardı… İnsan-üstü bir
İsa figürü ortaya çıkardı. Önceki Sinoptik İnciller Hz. İsa'nın
Yahudilerin Mesihi, Hz. Davud'un soyundan gelen ve İsrail'i
kurtaracak kişi olduğunu vurgulamışlardı. Yuhanna'nın yazarı
ise Yunanlı Hıristiyanları memnun etmeyen tüm bu Yahudi kavramlarını
yok etti, Hz. İsa'nın Filistin ve Hz. Davud soyu ile ilgili
olan bağlantılarını sildi.42
James Still'in diğer yorumları şu şekildedir:
Bugün bilinen Hz. İsa'yı ortaya
çıkarmış olan Yunan felsefesinin etkisini Yuhanna'da çok açık
biçimde görürüz. Tam anlamıyla Yunanlaştırılmış ve Tanrı'ya
eşit gibi gösterilmiş bir Hz. İsa portresidir bu. Yuhanna'nın
karmaşık ve mistik üslubunun tek bir amacı vardır; Hz. İsa'nın
Tanrı'nın kendisi olduğu mesajını verebilmek.43
(Allah'ı tenzih ederiz)
Sinoptik İncillerde Hz. İsa'ya ilahlık atfeden pasajlar son
derece az ve tartışmaya açıktır. Ancak Still'in söylediği
gibi bu yanlış inanış Yuhanna'da tüm metne belirgin bir biçimde
hakimdir. James Still aynı makalesinde, 4. İncil'de Hz. İsa'yı
sözde ilahlaştırmak için yapılan düzenlemelerden şöyle söz
eder:
Burada (Yuhanna İncili'nde) Hz. İsa'nın
doğumu yoktur, bize "herşeyin başlangıcında" Hz. İsa'nın
Tanrı ile birlikte var olduğu anlatılır. Çünkü bu İncil'in
yazarı, Hz. İsa'nın doğumundan söz etmenin, bu doğum her
ne kadar olağanüstü bir doğum olsa bile, ezelden beridir
var olan Oğul Tanrı kavramıyla uyuşmayacağı kanaatindedir.
Hz. İsa'nın Markos İncili'nde gördüğümüz insani zaaf ve
ihtiyaçları Yuhanna'da kesinlikle yer almaz... Çünkü Yuhanna'nın
yazıldığı dönem olan birinci yüzyıl sonunda, Hz. İsa hakkındaki
anlatımlar onu bir Yunan tanrısı haline getirmiş durumdadır.44
(Allah'ı tenzih ederiz.)
Baba-Oğul ifadelerinin İncil metinlerinde
kullanılışı
Bu iki ifadenin İncil metinlerinde kullanılışını incelemeden
önce, bu bölümde söz konusu batıl inanışı ifade etmek için
kullanacağımız "üçleme inancını savunan kişilere ait her türlü
saygıya uygun düşmeyen tanımdan" sonsuz güç ve kudret sahibi
olan Rabbimiz'i tenzih ettiğimizi belirtiriz.
Dört İncil'in en erkeni olan Markos İncili'ne bakıldığında,
"Baba ve oğul" kavramlarının çok zayıf bir vurgu ile kullanıldıklarını
görürüz. Markos'un metninde, Allah'ı ifade etmek için sadece
dört kez "Baba" kelimesi kullanılır. Bunların da üçü Hz. İsa
tarafından değil, diğer Yahudiler tarafından telaffuz edilir.
Bu nedenle Markos İncili'nden yola çıkarak üçlemeye sözde
destek bulunması mümkün değildir. Dahası, yine Markos'ta Hz.
İsa kendisinin ilahlaştırılmasına yol açabilecek en küçük
bir ifadeye bile karşı çıkar:
İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi. Önünde diz
çöküp Ona, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak için
ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?"
dedi, "İyi olan tek biri var, O da Tanrı'dır. (Markos, 10/17-18)
Markos'tan
10-15 yıl sonra yazılan Matta'da bu sayı belirgin bir biçimde
yükselir: Bu İncil'de Allah için kullanılan (Allah'ı tenzih
ederiz) "Baba" ifadesi tam 50 kez geçmektedir. Bunların 28'i
Yahudilere yönelik olarak kullanılır; yani "Babanız'a dua
edin", "Baba'nızı sevin" gibi genel ifadelerdir. Kalan 22
tane ise Hz. İsa'nın ağzından "Babam" şeklinde kullanılır.
Bu kavrama yapılan vurgu çok dikkat çekici biçimde yükselmiştir.
Matta ile aynı dönemde yazıldığı kabul edilen Luka'da da
yine buna yakın bir vurgu vardır. Bu İncil'de "Baba" kelimesi
18 kez kullanılır. Bunların 12'si Hz. İsa'nın kendisiyle ilgilidir:
Hz. İsa'nın "Baba" diye başlayan duaları ya da "Babam" diye
başlayan sözleridir.
Dördüncü İncil'de ise Hz. İsa'yı sözde ilahlaştırıcı anlamda
"Allah'ın oğlu" sayan inanç, çok açık ve net bir biçimde ifade
edilmektedir. Yuhanna'da Allah'ı tanımlamak için tam 122 kez
"Baba" ifadesi kullanılmaktadır ve bunların üçü hariç hepsi
Hz. İsa'ya aittir. Öte yandan Hz. İsa için 17 kez "oğul" sıfatı
kullanılır. Dahası dört kez de Hz. İsa için özellikle "Tanrı'nın
biricik oğlu" denir. (Allah'ı tenzih ederiz.)
İncillerin yazılış tarihleri Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışından
uzaklaştıkça, onu Allah'a "Baba" diye hitap eden birisi olarak
gösterme eğilimi de artmaktadır. Bir başka deyişle, Hz. İsa'nın
sözde "Allah'ın oğlu" olduğu şeklindeki inanç, her yeni yazılan
İncil'de biraz daha fazla zemin bulmuştur. Yuhanna'da ise
bu eğilim çok daha da güç kazanır. Bu, zaman içinde giderek
artan bir dejenerasyonun göstergesidir. Yüce Rabbimiz'i tüm
bu benzetmelerden tenzih ederiz.
17. Mahmut Aydın, Yahudi
Bir Peygamberden Gentile Tanrıya: İsa'nın Tanrısallaştırılma
Süreci, İslamiyat III (2000), sayı 4, s. 51
18. E. P. Sanders, The Historical Figure of Jesus, Penguin
Books, İngiltere, s. 58-59
19. Mahmut Aydın, Tarihsel İsa, İmanın Mesih'inden Tarihin
İsa'sına, Ankara Okulu Yayınları, Ankara, 2002, s. 47-48.
Rudolf Bultman, History of the Synoptic Tradition, s.127
20. Mahmut Aydın, Tarihsel İsa, İmanın Mesih'inden Tarihin
İsa'sına, s. 51. Rudolf Bultman, Theology of the New Testament,
I, s. 51
21. E. P. Sanders, The Historical Figure of Jesus, s. 63
22. E. P. Sanders, The Historical Figure of Jesus, s. 63
23. E. P. Sanders, The Historical Figure of Jesus, s. 64
24. Paula Fredriksen, From Jesus to Christ, The Origins of
the New Testament, Images of Jesus, Second Edition, Yale University
Press, s. 3
25. Paula Fredriksen, From Jesus to Christ, The Origins of
the New Testament, Images of Jesus, s. 5
26. Marcus J. Borg, The Historical Study of Jesus and Christian
Origins, s. 144. John Dominic Crossan, The Birth of Christianity,
Discovering what happened in the years immediately after the
execution of Jesus, HarperSanFransisco, 1998, s. 140
27. Barry, W. Henaut, Oral Tradition and the Gospels, ss.
295, 296-297, 299, 304. John Dominic Crossan, The Birth of
Christianity, Discovering what happened in the years immediately
after the execution of Jesus, HarperSanFransisco, 1998, s.
403
28. Mahmut Aydın, Yahudi Bir Peygamberden Gentile Tanrıya:
İsa'nın Tanrısallaştırılma Süreci, İslamiyat, III (2000),
sayı 4, s. 51
29. Örneğin bkz. Hugh Schonfield. The Passover Plot. A New
Interpretation of the Life and Death of Jesus. Element Books
Limited, London, 1996. s. 259
30. Lütfi Ekinci, John Gilchrist. Evet, Kitabı Mukaddes Tanrı
Sözüdür: Kitap Ehli'nden Sorulara Yanıtlar. Müjde Yayıncılık,
İstanbul, 1993. s. 240. http://isamesih.org/doc/kitabi_mukaddes/bolum_7.php3#4
31. John Dominic Crossan & Richard G. Watts, Who is Jesus?
Answers to Your Questions About the Historical Jesus, Westminster
John Knox Press, Londra, 1996, s. 3-4
32. Paula Fredriksen, From Jesus to Christ, The Origins of
the New Testament, Images of Jesus, s. 8
33. Jim Walker, "Did A Historical Jesus Exist",
http://freethought.mbdojo.com/didjesusexist.html
34. Jim Walker, "Did A Historical Jesus Exist",
http://freethought.mbdojo.com/didjesusexist.html
35. Jim Walker, "Did A Historical Jesus Exist",
http://freethought.mbdojo.com/didjesusexist.html
36. Jim Walker, "Did A Historical Jesus Exist",
http://freethought.mbdojo.com/didjesusexist.html
37. Did A Historical Jesus Exist, Jim Walker, http://freethought.mbdojo.com/didjesusexist.html
38. Time, 8 Nisan 1996. http://freethought.mbdojo.com/didjesusexist.html
39. E. P. Sanders, The Historical Figure of Jesus, s. 57
40. E. P. Sanders, The Historical Figure of Jesus, s. 69
41. Maurice Casey, From Jewish Prophet to Gentile God, The
Origins and Development of New Testament Christology, James
Clarke and Co. Ltd., Cambridge, 1991, s. 25
42. James Still, "The Gospel of John and the Hellenization
of Jesus". http://www.sullivan-county.com/news/mine/john_gospel.htm
43. James Still, "The Gospel of John and the Hellenization
of Jesus", http://www.sullivan-county.com/news/mine/john_gospel.htm
44. James Still, "The Gospel of John and the Hellenization
of Jesus", http://www.sullivan-county.com/news/mine/john_gospel.htm |