
KURAN AHLAKININ İNCELİKLERİYLE
YAŞANMASI ALTINÇAĞ'IN BİR ÖZELLİĞİDİR
İslam
ahlakının yaşanmadığı toplumlarda insanlar her türlü ahlaksızlığa
açık duruma gelirler. Dindar bir insanın ahlaksızlıktan kaçınmasının
sebebi Allah'tan korkması, Allah'ın gizlinin gizlisini bildiğini
bilmesi ve ahiret gününde tüm yapıp ettiklerinden sorguya
çekileceğinin bilincinde olmasıdır. Bu nedenle herhangi bir
kötü ahlak örneği göstermez, yolsuzluk yapmaz, yalan söylemez,
insanların canına kast etmez, rüşvet almaz…
Ama dinsiz bir insan tüm bu ahlaksızlıkları kolaylıkla
yapabilir. Eğer bir insan Allah'tan korkmuyorsa o kişiden
her şey beklenebilir, çünkü onu engelleyebilecek, vicdanını
harekete geçirebilecek herhangi bir güç yoktur. Dinsiz bir
toplumda her türlü ahlaksızlık meşru görülebilir.
Kuran ahlakının yaşanmadığı toplumlarda en çok
dikkati çeken şey ahlaki konularda yaşanacak olan hızlı bozulmalardır.
Böyle toplumlarda aile hayatında, ekonomik hayatta, politikada,
insan ilişkilerinde çok hızlı bir dejenerasyon yaşanır. Çünkü
Allah korkusunun olmadığı bir yaşamda herhangi bir sınır,
kural yoktur. Sınırlar nefsin zevk ve hırslarına göre belirlenir.
Bu dejenerasyonun doğal bir sonucu olarak aile yapısında görülen
bozulmayla, toplumun temel yapısında çöküntüler kendini gösterir.
Kuran ahlakının unutulduğu toplumlarda kimse
kimsenin iyiliğini, sağlığını, rahatını, güvenliğini düşünmez.
Herkes bencilce kendini düşünür; amaç daha çok para kazanmak,
daha çok çıkar elde etmek, daha çok mal edinmektir. Böyle
bir insan çevresinde yaşananları görmezlikten gelir. Açlık
içinde olanları görünce onlara yardım etmek aklından geçmez,
israf etmeye devam eder. Haksız kazanç sağladığında mağdur
ettiği kişilerin farkına varır, ama bu onu yaptığı işten vazgeçirmez.
İnsanlar ancak bir çıkar karşılığında birbirlerine iyi davranırlar.
Hırsızlığın, rüşvetin, intiharların, suistimallerin,
sosyal adaletsizliğin kökeninde de Kuran ahlakının yaşanmaması
yatmaktadır. Oysa Kuran ahlakına sahip olan kişi her durumda
adaletli davranır, sürekli iyi işler yapıp, Allah'ın rızasını
ve sonsuz ahiret yurdunu kazanmayı ister. Allah'tan korkan
bir kişi koşullar ve ortam ne olursa olsun adaletinden, hoşgörüsünden,
sabrından, dürüstlüğünden, güzel ahlakından en ufak bir ödün
vermez. Allah Kuran ahlakını yaşayan kişileri şu şekilde tarif
eder:
Onlar Allah'ın ahdini yerine getirirler
ve verdikleri kesin sözü (misakı) bozmazlar. Ve onlar Allah'ın
ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. Rablerinden içleri
saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar. Ve onlar-Rablerinin
yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru
kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli
ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte
onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu)
onlar içindir. (Rad Suresi, 20-22)
İşte yaklaşmakta olan bu kutlu dönemde adaleti
uygulayacak, Kuran ahlakını tüm incelikleriyle yaşayacak ve
insanlara tebliğ edecek üstün ahlaklı insanlar olacaktır.
Altınçağ'da tüm insanların çok büyük bir huzur, güven ve konfor
içinde yaşayacakları ortamın en önemli sebeplerinden biri
Müslümanların güzel ahlakıdır.
|