Hz. İsa(as)'ın Yeryüzüne Geliş Alametleri

51. İnsanların Sebepsiz Yere Öldürülmesi

 

Ebu Hureyre (ra)anlatıyor: Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "İnsanlar öyle günler görecek ki, katil niçin öldürdüğünü, maktul de niçin öldürüldüğünü bilemeyecek." (Müslim, Fiten: 56, (2908))

 

 

Cinayetlerdeki artış ahir zaman alametlerinden biridir. Gazetelerde, çok küçük bir tartışma nedeniyle veya karşısındaki kişinin tepkisinden hoşlanmadığını, dinlediği müzikten rahatsız olduğunu öne sürerek, çok az bir miktar para elde edeceğini düşünerek adam öldürenlerin haberlerine sıkça rastlanmaktadır.

(sağ resimler) 1997 yılında Zaire, Ruanda, Uganda, Burundi ve Tanzanya'yı içine alan bir bölgeyi etkileyen savaş, Hutu ve Tutsi kabileleri arasında yaşandı. Bu etnik savaşta yarım milyona yakın insan hayatını yitirdi. Küçük çocuklar ve bebekler bile sırf başka bir kabileden oldukları için vahşice öldürüldüler.
Hürriyet, 28 ocak 2003, "Korku filmindeki gibi cinayet"
Vatan, 17 Temmuz 2003, "50 milyon için öldürdüm"
Milliyet, 8 Temmuz 2003, "Merak yüzünden seri katil oldu"
Sabah, 18 Temmuz 2003, "Ölen ölene"
Milliyet, 14 Temmuz 2003, "Torununu tuzlu maya ile öldürdü"

 

52. Her Yerde Kargaşaya Sebep Olan Fitneler

 

Şu muhakkak ki, yakın gelecekte (birbirini takip eden) birtakım fitneler olacaktır. Sonra tekrar fitneler olacaktır. Sonra yine fitneler olacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 375, no.684)

 

 

... Sonunda da belalar, fitneler ve hoşlanmayacağınız birçok kötü işler isabet edecektir. Arka arkaya öyle fitneler gelir ki, sonra gelen gittikçe daha büyük olduğu için önce geleni ince ve hafif bırakır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 394-395, no. 733)

Yukarıdaki hadislerde, dünyaya sürekli olarak yayılan ve uzun süreler devam eden bir fitneden söz edilmektedir. "Fitne" kelimesi ise daha önce belirtildiği gibi "savaş, karışıklık, kavga, ihtilaf" gibi anlamlara da gelmektedir. Kelimenin bu anlamları düşünüldüğünde özellikle son bir asırdır, hadiste de ifade edildiği gibi arka arkaya hiç bitmeden süren savaşlar, iç çatışmalar, kargaşa olayları dünyanın dört bir yanında bitip tükenmeden devam etmektedir. Özellikle geride bıraktığımız 20. yüzyıl "Savaşlar Yüzyılı" olarak anılmaktadır. İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda yine savaşlar ve terör olayları ile başlamıştır ve halen de bunlar dünyanın dört bir yanında devam etmektedir.


Cumhuriyet, 16 Temmuz 2001, "Dünya ateş ve gözyaşına boğuldu"
Zaman, 4 Ekim 2002, "191 milyon kişi savaşlarda öldü"
Cumhuriyet, 3 Ocak 2000, "Savaşla başladı, savaşla bitti"
Milli Gazete, 22 Aralık 2000, "Umutlar Yeni Asra"

20. yüzyıl savaşlarında yaklaşık 180 milyon insan hayatını kaybetti. İnsanlık tarihinde ilk kez, bir yüzyıl içinde bu kadar çok sayıda insan savaşlar nedeniyle hayatını kaybetmiş oldu. Yine 20. yüzyılda, her biri en az 6000 kişinin ölümüne neden olan yaklaşık 165 savaş ve çatışma meydana geldi.29

Son dönemde dünyanın hangi bölgelerinde savaş ve iç karışıklık yaşandığına baktığımızda, dünyanın bir yerde bitip diğer yerde başlayan fitnelerden kurtulamadığını görmek mümkündür. Bosna-Hersek, Kosova, Arnavutluk, Bulgaristan, İran, Irak, Afganistan, Çeçenistan, Filistin, İsrail, Kuzey Kore, Kamboçya, Etiyopya, Somali, Yemen, Uganda, Cezayir, Ruanda, Mozambik, Angola, Kongo, Liberya, Burundi, Sudan, Lübnan, Arjantin, Kuzey İrlanda, El Salvador, Nikaragua savaşların ve iç çatışmaların yaşandığı ülkelerden sadece bazılarıdır.

Dünya tarihi savaşlar ve çatışmalarla doludur, ancak 20. yüzyılda ve 21. yüzyılın başlarında meydana gelen savaşlar, terör eylemleri ve katliamlar, tüm dünya tarihinde meydana gelenlerden birçok özelliği ile ayrılmaktadır. Daha önce de söz edildiği gibi, bu savaşlardaki ölü sayısı, tüm savaşların toplamından çok daha fazladır. Ayrıca, tarih boyunca savaşlar hep bölgesel olarak kalmış, bir yerden diğerine sıçrayarak tüm dünyaya yayılmamıştır. Ancak 20. yüzyıldan başlayarak bu çatışmalar tüm dünyaya yayılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda savaş veya çatışma görmemiş, terör olaylarını yaşamamış tek bir ülke dahi yok gibidir.

20. yüzyıl savaşlarını diğerlerinden ayıran bir başka özellik ise, kullanılan silahların gücüdür. Tanklar, ağır toplar, bombardıman uçakları, bu yüzyılda ortaya çıkmış ölüm makinalarıdır. Öte yandan nükleer silahların kullanılmasıyla çok daha dehşet verici katliamlar yaşanmış, atom bombaları ile yok edilen Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde sadece o savaşı gören nesiller değil, bir veya birkaç nesil sonrası da büyük zararlar görmüştür.

(sağ üst resim) Time, 03 Nisan 1995
Evrensel, 02 Ekim 2001, "Kirli savaş yöntemleri"
Akit, 15 Ekim 2001, "Şarbon yayılıyor"

Günümüzde biyolojik savaş en büyük tehlikelerden biri olarak görülmektedir. Nitekim, 11 Eylül terör saldırılarının ardından ABD'de önemli adreslere mektuplarla gönderilen şarbon bakterisi bunun bir örneğidir. 2001'in Ekimi'nde, ABD'de basın kuruluşları ve politik örgütlere mektupla gönderilen şarbon sporları, ikisi ölümle sonuçlanan 10 şarbon vakasına neden olmuştur.30 Sonuç olarak, hadiste sözü edilen ve dünyanın birçok yerine yayılan fitnenin, 20. yüzyılda başlayan ve 21. yüzyılda devam eden savaşlar, çatışmalar, kargaşa ve terör olayları olması ihtimali çok yüksektir. Tüm bunlar Mehdi ve Hz. İsa ile birlikte kurulacak olan Altınçağ döneminin yaklaştığının ve ahir zamanın yaşanmakta olduğunun alametleri olabilir.





Atom bombaları ile yok edilen Hiroşima ve Nagazaki kentlerinde sadece savaşı gören nesiller değil, birkaç nesil sonrası da büyük zararlar görmüştür.
Zaman, 10 Ekim 2001, "ABD'de biyolojik silah kabusu"
Milliyet, 19 Eylül 2001, "Yoksulların atom bombası"

 

53. Mehdi'den Ümit Kesilmesi

 

İnsanların ümitsiz olduğu ve "Hiç Mehdi falan yokmuş" dediği bir sırada Allah Mehdi'yi gönderir... (Kitab-ul Burhan fi-Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 55)

 

 

Yukarıdaki hadiste ahir zaman alametlerinden birinin insanların "Mehdi'nin gelmeyeceği yönünde" bir ümitsizliğe kapılmaları olduğu bildirilir. Bu ümitsizliğin yaygınlaşması Hz. İsa'nın da geliş alametlerinden biridir.

Ahir zamanda, savaşlarla, yoklukla, açlıkla, adaletsizliklerle, ahlaki çöküşle ve çeşitli salgın hastalıklarla içiçe yaşayan insanlar tüm bu olumsuzlukların ortadan kalkabileceğine dair inançlarını yitirirler. Müslümanlar arasında da pek çok kişi, Altınçağ'ın başlayıp, İslam ahlakının dünya üzerinde hakim olacağı yönündeki beklentilerini kaybeder ve fitnelerin artarak devam edeceğine inanır.

Nitekim günümüzde de bu ruh halinin örnekleri sık sık görülmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in Mehdi'nin gelişi, Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden dönüşüyle birlikte yaşanacak olan güzelliklerle ilgili çok sayıda hadisi olmasına rağmen birçok kişi böyle bir dönemin yaşanmayacağını zannetmektedir. İşte bu zan da ahir zaman alametlerinden biridir. Gerçek din ahlakının hakimiyeti, bu ümitsizlik halinin insanlar arasında yaygınlaştığı bir zamanda, Allah'ın insanlara olan rahmeti sayesinde başlayacaktır.

Oysa Allah'ın izni ile Hz. İsa tekrar dünyaya dönecek ve gerçek din ahlakı tüm dünyaya hakim olacaktır. Yeryüzü o gelmeden önce nasıl zulüm ve haksızlıkla doluysa, o geldikten sonra, Rabbimiz'in izniyle, adalet, barış, güvenlik ve bereketle dolacaktır.

54. Fakirlik ve Açlık

 

Fakirler çoğalacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 455)

 

 

Açlık ve hayat pahalılığı alabildiğine yayılacak. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s. 440)

Deccal'in zuhurundan üç yıl önce, son derece buhranlı günler olacak, açlık hüküm sürecektir… (Kıyamet Alametleri, s. 220)

Mehdi öncesinde yaşanacak olan açlık ve fakirlikle ilgili olarak Peygamber Efendimiz (sav)'in yukarıdaki hadislere benzer pek çok hadisi bulunmaktadır. Hiç şüphesiz tarih boyunca açlık ve sefalet hep var olmuştur. Ancak ahir zamanda fakirlik tüm dünya genelinde çok büyük bir artış gösterecektir. Ve bu durum Hz. İsa'nın gelişinin habercisidir.


Yeni Çağ, 7 Şubat 2003, "AB'nin sefil yüzü"
Radikal, 1 Haziran 2002, "Küreyi saran yoksulluk"
Özgür Gündem, 17 Ekim 2002, "Günde 25 bin kişi açlıktan ölüyor"
Vatan, 13 Şubat 2003, "Kavganın ardında yoksulluk da var"
Tercüman, 12 Mart 2003, "K.Kore'de çocuklar açlıktan ölüyor"

Bugün dünyanın dört bir yanında yiyecekten ve içecekten mahrum, sağlıksız koşullar altında yaşayan, barınacak bir yer bulamayan insanlar bulunmaktadır. Bu durum Afrika, Asya, Güney Amerika başta olmak üzere Amerika ve Avrupa ülkelerinde de yoğun olarak sürmektedir. İnsanların küçük bir bölümü çok büyük bir refah içinde yaşarken, 2 milyara yakın insan açlık sınırında yaşamaktadır. 2000'li yıllara girerken yazılan bir makalede dünyanın içinde bulunduğu durum şu şekilde açıklanmaktadır:

Yeni bin yıla adım atarken, her gün yoksullukla ilgili sebeplerden dolayı 35.000 çocuğun hayatını kaybettiği bir dünya ile karşı karşıya geliyoruz. Bu da her 2.5 saniyede bir çocuk öldüğünü gösteriyor. Öyle bir dünya ile karşılaşıyoruz ki yoksulluk sınırının altındaki insan sayısı gün geçtikçe artıyor ve son zamanlarda bu sayı 1.5 milyar. Bu, Çin'in nüfusundan daha fazla, Avrupa Birliği'nin toplam nüfusunun dört katına eşdeğerdir.

Dünyanın en zengin üç ailesinin varlıkları birleştirildiğinde en az gelişmiş ülkelerdeki 600 milyon insanın yıllık gelirlerinden daha fazla etmektedir. Bunun yanı sıra, dünyanın en fakir ülkelerinin 80 tanesinden fazlasının kişi başına yıllık geliri 10 yıl öncekine göre daha düşüktür.31

Günümüzde dünya genelinde fakirlik çok ciddi boyutlara ulaşmış durumdadır. UNICEF'in son raporları göz önünde tutulursa, dünya nüfusunun dörtte biri "tasavvur edilemez sıkıntı ve yokluk koşullarında" yaşamaktadır.32 Bir milyar üç yüz milyon kişi günde 1 dolar, üç milyar kişi de günde 2 dolar ile geçinmektedir.33 Yaklaşık bir milyar üç yüz milyon insan temiz sudan, iki milyar altı yüz milyon insan temel sağlık hizmetlerinden yoksundur.34

Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü'nün (FAO) 2000 yılı raporuna göre, 826 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Diğer bir ifadeyle her altı kişiden biri açlık çekmektedir.35





Başta Afrika kıtası olmak üzere dünya genelinde açlık ciddi boyutlara ulaşmıştır. Time dergisi 1 Ağustos 1994 tarihli sayısında, Zaire-Ruanda sınırında açlık ve şiddet nedeniyle ölen insanları kapak konusu yapmıştı.
Yukarıda sağda görülen kapakta şunlar yazılıdır:
Time, 01 Ağustos 1994, "Bu son günlerin başlangıcıdır. Bu kıyamettir."
(Sağ alt resim) Time, 14, Aralık 1992

Gelir dağılımındaki adaletsizlik de son birkaç on yıl içinde aşırı derecede, düşünülenin çok ötesinde büyümüştür. Birleşmiş Milletler kaynakları göstermektedir ki 1960 yılında dünya nüfusunun en fakir %20'si ile en zengin %20'si arasındaki gelir oranı 1'e 30 iken, 1995'te 1'e 82 olmuştur.36 Sosyal adaletteki çöküşe bir örnek de dünyanın en zengin 225 şahsının servetinin dünya nüfusunun %47'sinin senelik gelirine eşit hale gelmesidir.37

İstatistiklerin ortaya koyduğu bu güncel veriler aynı zamanda, Peygamberimiz (sav)'in sözünü ettiği fakirliğin artacağı haberinin de göstergeleridir. Peygamberimiz (sav)'in işaret ettiği dönemin günümüz koşullarını tasvir ettiği açıktır. Geçmiş yüzyıllara bakıldığında kuraklık, savaşlar veya felaketler gibi nedenlerle zorluk ve sıkıntılar yaşandığı fakat bunların geçici ve bölgesel boyutlarda kaldığı görülmektedir. Oysa içinde bulunduğumuz çağda yaşanan fakirlik ve geçim zorlukları kalıcı, düzenli ve büyük ölçekli bir yapı taşımaktadır.

Şüphesiz Rabbimiz sonsuz şefkat ve merhamet sahibidir; insanlara zulmedici değildir. Elbette böyle haksız durumlar dini, ahlaki ve vicdani değerlerden yoksun, bencillik ve çıkar ilişkileri üzerine kurulu bir dünya düzeninin kaçınılmaz sonucudur. Nitekim "İnsanların kendi ellerinin kazandığı dolayısıyla, karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Umulur ki, dönerler diye (Allah) onlara yaptıklarının bir kısmını kendilerine taddırmaktadır" (Rum Suresi, 41) ayetinde dünyadaki fitnenin nedeninin insanların Allah'ın dininden yüz çevirmeleri olduğu haber verilmektedir.

Altınçağ'ın başlamasıyla birlikte tüm bu zorluklar ortadan kalkacaktır. Açlık, yoksulluk ve sefalet yerini bolluğa, berekete ve zenginliğe bırakacaktır. O dönemde ihtiyaç ve yokluk içinde hiçbir insan kalmayacak, din Allah'ın Kuran'da tarif ettiği şekliyle yaşanacak ve insanlar "Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan için de bir hak vardı." (Zariyat Suresi, 19) ayetinde bildirildiği gibi mallarını ihtiyaç içinde olanlarla paylaşacaklardır. Zaten İslam ahlakının yaşandığı bir toplumda bazı insanların zengin, bazı insanların yoksul olması da mümkün değildir. Çünkü eğer bir insan iman ediyorsa Allah'ın "Yoksula yemek vermeye destekçi olmazdı. Bundan dolayı bugün, kendisine hiçbir sıcak dost yoktur." (Hakka Suresi, 34-35) ayetlerinde bildirdiği duruma düşmekten korkar. Bu da toplumda büyük bir sosyal adalet, refah ve bereketin oluşmasına vesile olur.

55. Kuraklık

 

Deccal'ın çıkmasından önce gökyüzü üç sene yağmurunu tutar. Birinci senede normal yağmurun üçte birini tutup üçte ikisini yağdırır. Yeryüzü bitkisinin üçte birini bitirmez. İkinci yılda gökyüzü normal yağmurunun üçte ikisini yağdırmaz. Yeryüzü de bitkisinin üçte ikisini bitirmez. Üçüncü yılda ise gökyüzü yağmurunun tamamını keser, yeryüzü de bitkisinden hiçbirini bitirmez. (Ebu Davud, İbni Mace, Taberani; Geleceğin Tarihi 3, s.241)

 

 

Hadiste haber verildiği gibi yeryüzünde yaşanacak olan kuraklık Deccal'in çıkışından önce gerçekleşecek olaylardan biridir. Nitekim günümüzde küresel ısınma tehdidinin neden olduğu kuraklık dünyanın pek çok ülkesini etkilemektedir. Birleşmiş Milletler'in 2001 tarihinde yayınladığı bir raporla ilgili aşağıdaki haber, durumun ciddiyetini açıklamaktadır:

'Açlık yüzyılı' kapımızda

Küresel ısınmanın neden olduğu iklim değişiklikleri, 21. yüzyılı 'açlık yüzyılı' yapacak. İnsanoğlunu belki en çok tehdit eden ancak hala bu tehlikenin farkına yeteri kadar varılmayan küresel ısınmanın tehlikeli boyutları 21. yüzyılda tırmanacak. Birleşmiş Milletler'in (BM) yayımladığı son raporda bilim adamları, küresel ısınmanın 21. yüzyılı aynı zamanda 'açlık yüzyılı' da yapacağını gözler önüne serdi. Raporda yer alan bilgilere göre, küresel ısınma Asya'da tarım ürünlerinin üretiminde düşüşe neden olacak...


Radikal, 25 Nisan 2003, "Hindistan yaprak gibi kuruyor"
Vakit, 7 Ağustos 2003, "Dünya kavruluyor"
Sabah, 22 Aralık 1999, "Barajlar kurudu!"
Hürriyet, 23 Mart 2002, "Dünyadaki su krizleri"
Radikal, 03 Mayıs 2001, "Kuruyoruz"
Sabah, 8 Aralık 2000, "Kuraklık korkusu"
(En alt, sağ resim) Alem, 27 Ağustos 2003

Raporda, küresel ısınma sonucunda yağışların azaldığı, çöllerin genişlediği, bazı bölgelerde yağışların sellere yol açtığı ve tarım ürünlerinin azaldığı belirtilerek, küçük ada ve ülkelerin küresel ısınmadan ciddi anlamda payını alacağı konusunda uyarıda bulundu."38

Kuraklık konusunda son yıllarda gazetelerde yer alan haberlerden bazıları ise özetle şöyledir:

Her yıl 100 milyon hektar verimli alan yok oluyor

Çölleşmenin, 110 ülkede bir milyardan fazla kişiyi tehdit ettiği vurgulanırken, daha fazla gecikmeden, etkili bir mücadele program uygulanması isteniyor. (02.09.2003 ntvmsnbc)

Dünya Çevre Günü'nün bu yılki teması 'su'

Birleşmiş Milletler (BM), Dünya Çevre Günü'nde su sıkıntısına dikkat çekerek, su sorunu yüzünden 2 milyar kişinin ölümle karşı karşıya olduğunu bildirdi. (05.06.2003 ntvmsnbc)

Amerika'nın batısı, kuraklık tehlikesi altında

Küresel ısınma yüzünden Amerika kıtasının batı kesiminin, ciddi bir kuraklık tehdidi altında bulunduğu bildirildi. (22.11.2002 ntvmsnbc)

'2025'e kadar su sıkıntısı baş gösterebilir'

Dünyada 2025 yılına kadar insanlığın su sıkıntısıyla karşı karşıya kalabileceği uyarısında bulunuldu. (17.10.2002 ntvmsnbc)

Dünyada kuraklık alarmı

2025'e kadar susuzluğun, dünyada her 3 insandan birini tehdit edeceği belirtildi. (15.08.2001 ntvmsnbc)

56. Belirli Senelerde Bozulan Ekonomi

 

İnsanlar 95. seneye kadar malik olacak, yani işleri iyi gidecek, 97 veya 99. senede mülkleri zail olacak... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 54)

 

 

Bu hadiste ahir zamanda nasıl bir ekonomik durum olacağı ile ilgili daha detaylı bilgiler verilmektedir.

Hadisteki "95. sene" şeklindeki ifade ile 1995 yılına dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. 1995 yılı insanların nispeten daha müreffeh bir yaşam sürdükleri, yaşam koşullarının çok zorlaşmadığı bir dönemdir. Nitekim hadiste bu yıl içinde "işlerin iyi gideceği" haber verilmektedir. Yani bu dönemde insanlar yaşamlarını idame ettirebilecek bir gelire sahiptirler ve hala mülk edinebilecek kadar zengindirler. Ancak 1997-1999 yılları ekonominin çok kötüleştiği, fakirliğin ve yokluğun arttığı bir dönemdir. Bu yıllar arasında malın ve mülkün değeri kalmayacaktır. Yakın geçmişte Arjantin örneğinde de görüldüğü gibi bu olay gerçekleşmiştir.

Cumhuriyet, 1 Ağustos 2001, "Dünya iflas mı ediyor"
Milli Gazete, 6 Ocak 2003, "Japonya çöküyor"
Cumhuriyet, 21 Aralık 2001, "Arjantin sonunda patladı"
Radikal, 25 Temmuz 2002, "Wall Street'te deprem"

 

57. Ticaretin ve Yolların Kesilmesi

 

Ticaret ve yolların kesildiği ve fitnelerin çoğaldığı zaman... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s.52)

 

 

Mehdi çıkmadan önce, milletler arasında ticaret ve yollar kesilecek, insanlar arasında fitneler çoğalacaktır. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 39)

Günümüzde ülkeler arasında yapılan ticari ve ekonomik iş birliği anlaşmalarına rağmen, güvenlik endişesi kimi zaman ticari faaliyetlere engel olmaktadır. Örneğin, Hazar bölgesindeki yeraltı zenginliklerinin diğer bölgelere taşınması konusunda yaşanılan sorunların önemli bir kısmı güvenlik kaynaklıdır. Bu konuda daha pek çok örnek vardır. Dünyanın farklı köşelerinde de çatışmalar ve gerginlikler ekonomik iş birliklerini engellemekte, toplumlar arası ticari faaliyetler çok sınırlı miktarda gerçekleşebilmektedir.

Ortadoğu, 10 Ağustos 2001, "Azerbaycan tatbikat başlattı"
Sabah, 14 Ağustos 2001, Hazar deniz mi, göl mü?"

 

58. Kazancın Azalması

 

Herkesin az kazançtan yakınması... Paraları için zenginlerin saygı görmesi... (Kıyamet Alametleri, s. 146)

 

Piyasanın durgun olması, kazançların azalması... (Kıyamet Alametleri, s. 148)

İşlerin kesad gitmesi. Herkes "satamıyorum, alamıyorum, kazanamıyorum!" diye yakınacak. (Kıyamet Alametleri, s. 152)

Ekonomik sıkıntılar bugün pek çok ülkenin en önemli sorunlarından biridir. İnsanlar geçimlerini sağlayacak geliri elde edememekte, kimi zaman ürünlerini satacak alıcı dahi bulamamaktadırlar. Yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlikle mücadele etmek zorunda kalan bazı ülkelerde de bu durum, toplumsal düzeni sarsmakta, kargaşaya neden olmaktadır. Arjantin'de ekonomik çöküntü nedeniyle yaşanan çatışmalar bu durumun örneklerinden biridir.

Sabah, 27 Aralık 2002, Borç çıldırttı"
Star, 18 Ağustos 2003, "California eyaleti iflas etti"
Gözcü, 23 Temmuz 2002, "Dev şirket iflas etti"

 

59. Milli Servetlerin Zenginler Arasında Bölüşülmesi

 

"...Onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona büyük belanın gelmesi vâcip olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler:) "Ey Allah'ın Resûlü! Bunlar nelerdir?" diye sordular. Aleyhissalâtu vesselâm saydı: "Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavül eden bir metâ haline gelirse." (Tirmizi, Fiten: 39, (2211))

 

 

Peygamberimiz (sav)'in kıyamet alameti olarak haber verdiği bu durum günümüzde dünya genelinde yoğun olarak yaşanmaktadır. Bugün dünyanın en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken, milyarlarca insan da fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır. Yalnızca Afrika kıtasındaki milyonlarca insanın yaşadığı açlık ve sefalet tüm dünyanın gözleri önünde sürmektedir.

Uluslararası Çalışma Örgütü 2003 senesinde yaptığı açıklamada, 2 milyar insanın günde 2 dolar, 1 milyar insanınsa yaklaşık 1 dolarla geçinmek durumunda kaldığını belirtti. Örgütün basın açıklamasında,dünyanın en yoksul yüzde 20'siyle en zengin yüzde 20'si arasındaki uçurumun, son 40 yılda iki kat derinleştiği de vurgulandı.39

Fakir-zengin ayrımının günümüzdeki kadar büyük olması, ahir zaman alametlerindendir. Hz. İsa'nın gelişi tüm bu sorunların çözümü olacaktır.
Vatan, 6 Ağustos 2003,"Özel Jet lüks olmaktan çıktı"
Özgür Gündem, 4 Ağustos 2003, "Hindistan; hem zengin, hem fakir ülke"
Milliyet, 14 Mart 2001, "Zengin-fakir uçurumu büyüyor"
Yeni Şafak, Ağustos 2000, "Biri yer, biri bakar"

Radikal gazetesinin 23 Eylül 2000 tarihli sayısında ise Forbes dergisinin en zengin 400 ABD'li listesindeki kişilerin 1.2 trilyon doları bulan servetlerinin, Türkiye'nin milli gelirinin altı katına denk geldiği açıklandı. 'ABD'nin en zengin adamı' unvanını uzun süre elinde tutan Microsoft Başkanı Bill Gates'in 63 milyar dolar olarak tahmin edilen servetinin, 25 milyon nüfuslu Peru'nun milli gelirinden daha fazlayken Türkiye'nin 200 milyar dolarlık milli gelirinin üçte birine tekabül ettiği bildirildi. Haberde ABD'nin en zengin dördüncü adamı Warren Buffet'ın 28 milyar doları aşan kişisel servetinin, nüfusu 2 milyondan fazla olan petrol zengini Kuveyt'in milli gelirini geride bırakırken, listede 21. sırada bulunan Ted Turner'in 9.1 milyar dolarlık servetinin 2.7 milyon nüfuslu Panama'nın milli gelirine eşit bir büyüklükte olduğu açıklandı. Ortaya çıkan tablo, ulusal ve uluslararası ölçeklerde yoksulların oranı artarken, zenginlerin giderek daha da zenginleştiğini, en zenginler listesini oluşturan 400 kişinin toplam servetinin bir yılda yüzde 20 arttığını gösteriyordu.40

Akşam gazetesinin 2 Şubat 2003 tarihli sayısında ise dünya genelinde yaşanan gelir dağılımındaki eşitsizlik şöyle ifade ediliyordu:

İnsanlığın en önemli sorunu: 2003 Dünya Kalkınma Raporu'na göre, ülkelerarası gelir eşitsizliği giderek daha da derinleşmektedir. Rapor, dünya gündemindeki en önemli kalkınma sorununun, geliri günde 2 doların altında olan üç milyar insana üretime katkı yapabileceği bir iş imkanı ve çok daha iyi bir hayat kalitesi sağlamak olduğuna işaret etmektedir. Bugün dünya barışını tehdit eden faktörlerin başında küresel yoksulluk ilk sıralarda gelmektedir.


Bugün dünyanın en zengin insanları dünyadaki zenginliklerin büyük bir kısmını kontrolleri altında tutarken, milyarlarca insan da fakirlik ve açlık içinde yaşamaktadır.

Dünyanın durumu: Bugün en zengin 20 ülkedeki ortalama gelir, dünyanın en yoksul 20 ülkesindeki ortalama gelirin 37 katıdır. En zenginlerin yüzde 20'sinin yaşadığı gelişmiş ülkeler dünya Gayri Safi Milli Hasılası'nın (GSMH) yüzde 86'sını, ihracat pazarlarının yüzde 82'sini, tüm yabancı yatırımların yüzde 68'ini, tüm telefon hatlarının yüzde 74'ünü ellerinde bulundururken, tüm bu alanlarda en yoksul yüzde 20'nin payı ise hiçbir zaman yüzde 1.5'i geçmemektedir.

Diğer yandan en zengin yüzde 20 ile en yoksul yüzde 10 arasındaki fark 1960 yılında 30'a 1 iken, 1990 yılında 60'a 1, 1997 yılında 74'e 1, 2000 yılında da 79'a 1 olmuştur. Aşırı yoksulluk içinde yaşayanların, yani günlük geliri bir doların altında olanların sayısı 1 milyar 200 milyonu aşmıştır.Bugün dünyadaki en zengin 3 kişinin servetleri 600 milyon insanın yaşadığı en yoksul ülkelerin toplam GSMH'sinin üstündedir...

Dünyadaki doğal kaynakların yüzde 80'i dünya nüfusunun yüzde 16'sınca tüketilirken, dünya nüfusunun 5'te biri de sağlıklı su kaynaklarından bile mahrum bulunmaktadır. Sadece ishalden ölenlerin sayısı yılda 50 milyonu aşmaktadır. Gelişmemiş ülkelerde nüfusun büyük bölümü kırsal kesimde yaşarken, bu topraklardaki doğal kaynakların azalması sonucu bu ülkeler daha da yoksulluğa gitmektedir. O kadar ki, yoksulluk tabanının altında yaşayan ülkelerdeki kadın ve çocukların 4-5 saati yakacak odun arayarak, 4-6 saati ise su bulmak ve taşımak için zamanını harcamaktadır."41

Radikal, 19 Ocak 2002, "Birileri yiyor, birileri bakıyor"
Sayım Özel, 221, "Zengin ve Yoksul"
Damga, 1 Eylül 2002, "Silaha 800 milyar $"
Yeni Mesaj, 17 Mart 2002, "Çin'de zengin-fakir uçurumu genişledi"
Radikal, 26 Ağustos 2002, "Zenginler ve Yoksulllar"

Bu durum Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde açıkça bildirdiği gibi bir ahir zaman alametidir. Rabbimiz'in izniyle bu, Mehdi ve Hz. İsa'nın gelişlerinin yakın olduğunun ve insanların bu yoksulluk ve sıkıntılardan kurtulacağı altınçağın da bir müjdecisidir. Altınçağ'da dünyanın içinde bulunduğu bu durum tamamen değişecektir. Çünkü bu dönemde Kuran ahlakı eksiksiz olarak yaşanacaktır ve Allah Kuran'da insanlara şöyle emretmiştir:

... Öyle ki (bu mallar ve servet) sizden zengin olanlar arasında dönüp-dolaşan bir devlet olmasın. Resûl size ne verirse artık onu alın, sizi neden sakındırırsa artık ondan sakının ve Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, cezası (ikabı) pek şiddetli olandır. (Haşr Suresi, 7)

60. Depremlerin Artması

Hiç şüphesiz tarih boyunca çok az doğa olayı depremler kadar insanlığı etkilemiştir. Her an, her yerde meydana gelebilen depremler yüzyıllar boyunca çok sayıda kişinin ölümüne ve astronomik boyutlarda maddi zarara yol açmış, bu özellikleri nedeniyle insanlar için korku kaynağı olmuştur. 20. ve 21. yüzyılın teknolojik koşulları bile depremlerin verdiği hasarı ancak belirli ölçülerde engelleyebilmiştir.

Teknolojinin, kendilerine doğaya hükmetme olanağı sağlayacağı yanılgısına kapılan bazı insanlara ise daha önce belirttiğimiz gibi, 1995 Kobe depremi anlamlı bir ders vermiştir. Hatırlanacağı gibi, Japonya'nın büyük endüstri ve ulaşım merkezinde yaşanan deprem hiç beklenmedik bir zarara yol açmıştır. Bu deprem sadece 20 saniye sürmesine rağmen, Time dergisinde belirtildiğine göre, 100 milyar dolar civarında zarara neden olmuştur.42

Tüm bu olaylar Peygamberimiz (sav)'in 1400 yıl önce söylediği şu sözleri akıllara getirmektedir:

 

Şu hadiseler meydana gelmedikçe kıyamet kopmayacaktır… depremler çoğalacak… (Ramuz-El Ehadis, 476/11)

 

Kıyametten önce iki büyük hadise vardır… ve sonra da zelzeleli yıllar. (Ramuz-El Ehadis, 187/2)

Barınacak evler, sizi taşıyacak hayvanlar bulamayacağınız günler yaklaşmıştır. Çünkü evlerinizi depremler yıkacak… (Kıyamet Alametleri, s. 146)

Anlaşmazlıklar ve sık sık depremler vaki olacak…. (Kıyamet Alametleri, s.166)

Son birkaç yıl içinde meydana gelen büyük ve sürekli depremler, dünya kamuoyunun gündeminde devamlı olarak ilk sıralarda yer almaktadır. Amerikan Ulusal Deprem Enformasyon Merkezi verilerine göre 1999 yılında, yeryüzünde küçük veya büyük şiddette 20.832 deprem meydana gelmiştir. Bu depremlerde resmi açıklamalara göre tahmini olarak 22.711 insan hayatını kaybetmiştir.43

(Altta, sol resim) 1995 yılında gerçekleşen Kobe depreminde şehir yerle bir olmuştu.
Diğer resimlerde Kobe ve Meksika depremlerinin yol açtığı yıkım görülüyor.

Geçmişe baktığımızda deprem sayısının çok az olduğunu görürüz. ABDJeolojik Araştırma Kurumu (USGS)'nin raporlarına göre 1556-1975 arasındaki yaklaşık 400 yılda meydana gelen 5.0 ve daha büyük şiddetteki depremlerin sayısı sadece 110'dur. Aynı kurumun açıklamasına göre, 1980-2003 yılları arasında sadece 23 sene içinde meydana gelen 6.5 ve daha büyük şiddetteki depremlerin sayısı ise 1685'tir.44 Kuşkusuz bu rakamlar Hicri 1400 yılının başından itibaren depremlerin sayısındaki artışı çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır.

Kuran'da da deprem ile kıyamet arasındaki ilişkiye işaret eden ayetler bulunmaktadır. Kuran'ın 99. Suresi'nin adı Zelzele (büyük sarsıntı, deprem) Suresi'dir. Sekiz ayetten oluşan bu surede yerin şiddetli sarsıntısı tasvir edilmekte, bunun ardından da kıyamet günü insanların diriltilecekleri ve Allah'ın huzurunda hesap verecekleri, zerre ağırlığınca da olsa yaptıkları işlerin karşılığını alacakları anlatılmaktadır:

Yer, o şiddetli sarsıntıyla sarsıldığı,

Yer, ağırlıklarını dışa atıp-çıkardığı,

Ve insan: "Buna ne oluyor?" dediği zaman,

O gün (yer) haberlerini anlatacaktır.

Çünkü senin Rabbin ona vahyetmiştir.

O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye bölük bölük fırlayıp-çıkarlar.

Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür. Artık kim zerre ağırlığınca bir şer (kötülük) işlerse, onu görür. (Zelzele Suresi, 1-8)

ileri >>>

29. http://users.erols.com/mwhite28/war-1900.htm
30. Bilim ve Teknik Dergisi, Aralık 2001, s.34
31. http://www.oxfam.org.hk/english/resource/document/millennium.shtml
32. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000,http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
33. Manufacturing Dissent, "World Statistics - The Rich and the Poor", 1999,http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
34. UNICEF, "Children and Poverty: Key Facts", 2000,http://www.unicef.org/copenhagen5/factsheets.htm
35. FAO, "The state of food insecurity in the world", 2000,http://www.fao.org/FOCUS/E/SOFI00/sofi001-e.htm
36. Human Development Report 1998, United Nations Development Programme, New York, Eylül 1998- www.oneworld.org/ni/issue310/facts.htm
37. Manufacturing Dissent, "World Statistics - The Rich and the Poor", 1999,http://www.reagan.com/HotTopics.main/HotMike/document-8.13.1999.6.html
38. http://www.gezegenimiz.com/NewsTopic.asp?KategoriAdi=Açlık&idKategori=2
39. ntvmsnbc, 7 Temmuz 2003;http://www.gezegenimiz.com/NewsTopic.asp?KategoriAdi=A%C3%A7l%
E2%80%BAk&idKategori=2
40. Radikal Gazetesi, 23 Eylül 2003;http://www.radikal.com.tr/2000/09/23/ekonomi/01tur.shtml
41. Akşam Gazetesi, 2 Şubat 2003;http://www.aksam.com.tr/arsiv/aksam/2003/02/02/ozgurplatform/ozgurplatformprn4.html
42. Time, 6 Şubat 1995, "Economic Aftershock"
43. US Geological Survey National Earthquake Information Center, "Earthquake Facts and Statistics", 2000, http://wwwneic.cr.usgs.gov/neis/eqlists/eqstats.html http://wwwneic.cr.usgs.gov/neis/bulletin/1999_stats.html
44. U.S. Geological Survey (ABD Jeolojik Araştırma Kurumu) http://neic.cr.usgs.gov:1711/neis/eqlists/