
Hz. İsa(as)'ın Yeryüzüne Geliş Alametleri
Şüphesiz ki,
Hz. İsa Aleyhisselam, yeryüzüne inecektir. Elbette onun
zuhuruna yakın alametler ve fitneler olacaktır..."
(Ukayli "En-Necmu's-sakıb fi Beyanı Enne'l Mehdi min Evladı
Ali b. Ebi Talib Ale't-Temam ve'l kamal"; Beklenen Mehdi,
3. Baskı, s.151)
Yukarıdaki hadiste görüldüğü gibi Peygamberimiz (sav) ahir
zamanda Hz. İsa'nın yeryüzüne yeniden dönüşünden önce çeşitli
alametlerin görüleceğini haber vermiştir. Bu bölümde bu haber
doğrultusunda, Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci gelişinin yaklaştığını
müjdeleyen alametlere yer vereceğiz. Önceki bölümlerde belirttiğimiz
gibi ahir zaman ve kıyamet alametleri, Mehdi'nin çıkış alametleri,
Deccal'in fitnesinin yaklaştığını gösteren alametler, Hz.
İsa'nın gelişinin de habercisidirler. Kuran'da, Peygamberimiz
(sav)'in hadis-i şeriflerinde ve İslam alimlerinin kitaplarında
yer verilen izahlar bu konulardaki ana kaynaklardır. Bunların
yanısıra İncil ve Tevrat açıklamalarından ahir zaman ve Hz.
İsa'nın yeryüzüne ikinci kez gelişi konusunda Kuran ve Peygamberimiz
(sav)'in sözleri ile mutabık olanları da bize önemli bilgiler
vermektedir.
Ancak tüm bunlara rağmen bazı kişiler bu haberlerin günümüzü
işaret ettiği konusunda birtakım şüpheler duyabilirler. Bu
noktada hatırlatmak gerekir ki, ilerleyen sayfalarda bahsedeceğimiz
alametler hiçbir şüpheye yer bırakmayacak kadar açık ve nettirler.
Ancak en önemlisi bu haberlerin tamamının günümüzde birbiri
ardısıra gerçekleşmiş ve halen de gerçekleşiyor olmasıdır.
Elbette bu işaretlerin bir kısmı 1400 yıllık İslam tarihinin
herhangi bir döneminde, dünyanın belirli bir bölgesinde, belirli
bir oranda görülmüş olabilir. Böyle bir durum o dönemin ahir
zaman olduğunu, Hz. İsa'nın ve Mehdi'nin gelişlerinin çok
yakın olduğunu göstermez. Zira bir devrin Allah'ın müjdelediği
son devir olarak nitelendirilmesi için detaylı olarak anlatacağımız
alametlerin tümünün aynı çağda, birbirlerini izleyerek gerçekleşmesi
gerekmektedir. Bu durum hadislerde şöyle ifade edilmiştir:
"Kıyamet alametleri birbirini takiben meydana
gelir. Bir dizideki boncukların art arda kopması gibi." (Ramuz-El
Ehadis, 277/6; Suyuti, Camiü's-Sagir, 3/167)
Ümmet bunları yaptığı zaman, alametler birbirini,
ağı koparılıp kaçan balıkların birbirini kovaladığı gibi kovalar.
(Ölüm, Kıyamet ve Diriliş, İmam Şarani, s. 478)
Hadisler son derece açıktır. Ahir zaman alametleri birbiri
ardına aynı dönemde gerçekleşecektir. Burada şu noktaya değinmekte
yarar vardır: İlerleyen sayfalarda yer vereceğimiz olaylardan
bazıları, günümüz için olağan olaylar olarak karşılanabilir.
Kimileri burada anlattığımız alametlerin içinde bulunduğumuz
çağın şartları gereği doğal olarak ortaya çıktığını öne sürebilirler.
Elbette bu olayların bir kısmı günümüzde çeşitli etkilerle
doğal olarak meydana gelmektedir. Ancak tüm bunların 1400
yıl önce eksiksiz olarak tam bugünün sosyal düzenini tarif
edecek şekilde tasvir edilmiş olması ve biraz önce de belirttiğimiz
gibi aynı dönemde, birbirini izleyerek gerçekleşmesi son derece
önemli bir konudur. Bu durum, 14 asır önce ahir zamanda meydana
gelecek ortamı detaylı tarif ederken Peygamberimiz (sav)'in
bu döneme dikkat çektiğini anlamamız için kesin bir delildir.
Yukarıdaki bilgiler ışığında gerek İslami kaynakları, gerekse
İncil ve Tevrat açıklamalarını incelediğimizde hayret verici
bir sonuçla karşılaşmaktayız. Ahir zamana yönelik işaretler
yeryüzünün hemen hemen her köşesinde, birbiri ardınca ve tam
anlamıyla belirtildiği biçimde, içinde bulunduğumuz çağda
yaşanmaktadır. Ahir zamanla ilgili haberler sanki zamanımızın
eksiksiz bir portresini çizmektedir. Elbette bu, derin düşünülmesi
gereken son derece mucizevi bir olaydır.
İslami Kaynaklarda
Yer Alan Alametler
1. Ay'ın Yarılması
 |
Bir anlamı ile Kuran'da kıyametin
yaklaştığının bir alameti olarak bildirilen "Ay'ın yarılması",
20 Temmuz 1969 tarihinde ABD'li astronotların Ay'a çıkarak,
Ay toprağını kazmaları ile gerçekleşmiştir. (En doğrusunu
Allah bilir) |
Kuran'ın 54. Suresi'nin adı olan "Kamer"in Türkçe karşılığı
"Ay"dır. Bu surenin büyük bir bölümünde, kendilerine gönderilen
peygamberlerin "uyarılarını gözardı eden" Nuh, Ad, Semud ve
Lut halkının, Firavun ve çevresinin başlarına gelen yıkımlar
anlatılır. Aynı zamanda birinci ayette kıyamet vakti ile ilgili
çok önemli bir mesaj verilir:
Saat (kıyamet saati) yakınlaştı ve Ay yarıldı. (Kamer Suresi,
1)
Ayette kullanılan "yarmak" fiilinin Arapça karşılığı "şakka"dır.
Bu kelimenin Arapça'da farklı anlamları bulunmaktadır. Bazı
Kuran tefsirlerinde "ikiye yarılmak" manası tercih edilmektedir.
Bununla birlikte, "şakka" kelimesi Arapçada "toprağı sürme,
toprağı kazma" anlamlarında kullanılmaktadır.
İkinci anlamına örnek olarak, Abese Suresi'nin 26. ayetinde
geçen kullanımını verebiliriz:
Biz, şüphesiz, suyu akıttıkça akıttık. Sonra
yeri yardıkça yardık. Böylece onda taneler bitirdik, üzümler,
yoncalar, zeytinler, hurmalar. (Abese Suresi, 25-29)
Açıkça görüldüğü gibi, bu ayetteki "şakka" ifadesi "yerin
ikiye yarılması" manasında değil, "çeşitli bitkilerin yetişmesi
için toprağın sürülerek yarılması" anlamında kullanılmıştır.
İşte tam bu noktada, Kuran'ın çok büyük bir mucizesiyle karşılaşmaktayız.
Kamer Suresi'nde on dört yüzyıl öncesinden haber verilen ayet,
20 Temmuz 1969'da Ay yüzeyinde yapılan çalışmalar ile gerçekleşmiştir.
Amerikalı astronotların Ay'a ayak basarak, Ay toprağı üzerinde
bilimsel araştırmalar yapmaları, taş ve toprak örnekleri toplamaları
ayın yarılması ayetindeki ifadelere tam olarak uymaktadır.
Ay'ın keşfi, "Bir insan için küçük bir adım, insanlık için
büyük bir atılım" sloganıyla özdeşleşmiştir. Bu tarihi gezi
uzay araştırmalarında bir dönüm noktasıdır; kameralar aracılığıyla
belgelenmiş ve o tarihten bu yana yaşayan insanların seyrettikleri
bir olay olmuştur. Kamer Suresi'nin ilk ayetinde Allah'ın
bildirdiği gibi, bu büyük olay aynı zamanda bir kıyamet alametidir;
dünyanın kıyamet öncesi son zaman diliminde olduğunun bir
belirtisidir. (En doğrusunu Allah bilir.)
Nitekim bu konuda çok önemli bir işaret daha vardır. Kamer
Suresi'nde geçen bu ayetin bazı kelimelerinin ebced değeri
bizlere Ay'a ayak basma yılı olan 1969 tarihini vermektedir.
(Ebced hesabı konusunda detaylı bilgi için bkz. Hz. İsa'nın
Çıkış Zamanı bölümü)
... Saat yakınlaştı ve Ay yarıldı...
HİCRİ: 1390 MİLADİ: 1969
Ancak şunu da belirtmeliyiz: Elbette Ay'ın yarılması olayı,
Allah'ın Peygamberimiz (sav)'e verdiği mucizelerden biridir.
Bir hadiste bu mucize şöyle bildirilmiştir:
... Said ibn Ebi Arube, Katade'den; o da Enes
ibn Malik (R)'den tahdis etti: Mekke ahalisi Resulullah'tan
kendilerine bir ayet (bir mucize) göstermesini istediler.
O da onlara Ay'ı iki bölük gösterdi, hatta Mekkeliler Hıra
Dağı'nı o iki bölük arasında gördüler. (Sahih-i Buhari ve
Tercemesi, cilt 8, no.88)
Yukarıda anlatılan mucize ayette haber verilen Ay'ın yarılması
olayıdır. Ancak Kuran her çağa bakan bir kitap olduğu için,
bu ayetle günümüzde Ay'ın keşfi konusuna da dikkat çekildiği
düşünülebilir. (En doğrusunu Allah bilir)
2. İran-Irak Savaşı
Ahir zamanda meydana gelecek önemli bir savaş hadiste şöyle
haber verilir:
Önceki sayfadaki hadiste belirtilen Şevval, Zilkade ve Zilhicce
ayları İran-Irak Savaşı'nın gelişim aşamalarıyla aynı tarihlere
denk gelmektedir:
Şevval ayında ayaklanma...
İran Şahı'na karşı olan ilk ayaklanma bilindiği gibi hadiste
belirtilen 5 Şevval 1398 (8 Eylül 1976)'de olmuştur.
Zilkade'de harp konuşmaları ve Zilhicce'de ise
harp vaki olacak...
Hicri 1400 Zilhicce (1980 Ekim) ayında İran-Irak arasındaki
savaş tam anlamıyla başlamıştı.
|
Türkiye Gazetesi, 22 Ocak 1987,
"İran-Irak göğüs göğüse"
Türkiye Gazetesi, 3 Ağustos 1988, "2 milyona
yakın ölü" |
|
Bir başka hadiste de bu savaşın ayrıntıları şöyle tarif edilir:
Faris yönünden gelecek olan bir kavimdir ki,
şöyle diyecekler: "Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtınız!
Siz bunlara gereği gibi hak tanımazsanız, sizinle hiç kimse
birlik kurmayacaktır... Bir gün, onlara ve bir gün de sizlere
verilsin, ve karşılıklı sözler tutulsun..." Onlar Mutıka çıkacaklar,
Müslümanlar oradan aşağı yazıya inecekler... Müşrikler öbür
yandaki (Rakabe) denilen bir simsiyah olan nehrin kenarında
duracaklar... Aralarında savaş olacak: Her iki ordudan, Allah,
zaferi kaldıracak… (Kıyamet Alametleri, s. 179)
- Faris yönünden gelecek olan:
İran tarafından gelecek olan
- Faris: İran - İranlı
- Yazıya inecekler : Ovaya inecekler
(Irak Ovası)
- Mutık: Yöredeki bir dağın adı
- Rakabe: Petrol kuyularının çok
olduğu bölgedir.
"Ey Araplar! Siz fazla taassuba kaçtınız! Siz
bunlara gereği gibi hak tanımazsanız, sizinle hiç kimse birlik
kurmayacaktır…"
Hadisin bu bölümünde iki taraf arasında, ırkçılıktan kaynaklanan
bir anlaşmazlığın olacağına dikkat çekiliyor olabilir. Bu
anlaşmazlık sebebiyle, "Yazı"ya (yani Irak Ovası'na) inileceği
ve savaşın başlayacağı anlaşılmaktadır.
Allah, her iki ordudan zaferi kaldıracak...
Bu hadisin de işaret ettiği gibi, İran-Irak Savaşı 8 yıl
sürmüş ve binlerce kayıp verilmesine rağmen bir netice alınamamıştır.
İki taraf da kesin bir üstünlük sağlayamamıştır.
3. Fırat ile Dicle Arasındaki Büyük
Savaş
Hadiste geçen "Fırat ve Dicle arasında yaşanacak bu büyük
savaşla" da yakın geçmişte yaşanan İran-Irak Savaşı'na
dikkat çekiliyor olması muhtemeldir. Önceki sayfalarda
da gördüğümüz gibi, iki Müslüman ülke arasında yaşanan
bu büyük savaşta, hadiste dikkat çekilen topraklarda büyük
çatışmalar yaşanmış, köyler, kasabalar, şehirler ağır
bombardıman altında yerle bir olmuştur. Kadın, çocuk,
yaşlı ayrımı yapılmadan pek çok insan savaşta hayatını
kaybetmiştir. İlerleyen tarihlerde ortaya çıkan toplu
mezarlar, savaş sırasında hayatını kaybeden insan sayısının
tahmin edilenden fazla olduğunu göstermektedir
|
İran ve Irak gibi iki
büyük Müslüman ülke arasında yapılan savaş
yıllarca sürdü. Pek çok insanın ölümünün
yanısıra, ciddi maddi kayba neden oldu.
Resimlerde İran-Irak savaşından çeşitli
manzaralar görülmektedir. |
|
4. Afganistan'ın İşgali
Hadiste Afganistan'ın ahir zamanda işgal edileceğine işaret
vardır. Gerçekten de Rusların Afganistan'ı işgali olan 1979
yılı Hicri 1400 yılına, diğer bir ifadeyle Hicri 14. yüzyılın
başlangıcına denk gelmektedir.
Orada altın ve gümüş olmayan hazineleri vardır...
Rivayetin bu bölümünde de Afganistan'ın maddi zenginliklerine
dikkat çekilmektedir. Bugün Afganistan'da çeşitli sebeplerle
işletilmeye açılmamış büyük petrol yatakları, demir havzaları
ve kömür madenleri tespit edilmiştir.
Rusya'nın Afganistan işgali ile ilgili, o dönemde
Der Spiegel dergisinde çıkan bir yazıda, Rusya'nın
işgali bitirse de bölgenin ekonomik kontrolünü elinden bırakmak
istemediği açıklanmıştı. Afganistan'ın o dönemde sahip olduğu
yıllık 150 milyar metreküpten fazla doğalgaz rezervinin bunda
büyük payı vardı. Ayrıca Afganistan'ın zengin kömür, kurşun,
çinko, gümüş, altın maden yatakları ve dünyanın en zengin
lapis yatakları da Rusya'nın bu ısrarlı tutumunu açıklıyordu.
|
Sovyet ordusu 1979
yılında Afganistan'ı işgal etti. Yaklaşık
9 yıl süren bu işgal 1988'de son buldu. Resimde
1988 yılında Afganistan'dan geri çekilen Sovyet
ordusu görülüyor. Üstteki resimde ise Sovyet
ordusuna karşı mücadele etmiş olan Afgan mücahidleri
görülüyor.
Afganistan'ın zengin doğalgaz rezervi çeşitli
projelerle kullanılmaya çalışılmaktadır. BBC
News'ta verilen haberde, Afganistan'ın 2 milyon
dolarlık doğalgaz boru hattı inşasına başlama
konusunda gündeme gelen anlaşmalar konu edilmiştir.
(üst sol resim) Yeni Şafak Gazetesi, 2 Aralık 2001
(üst sağ alt resim) BBC News, 13 Mayıs 2002 |
|
5. Fırat'ın Suyunun Kesilmesi
Fırat Nehri'nin suyunun kesilip durdurulması da Mehdi'nin
çıkış alametlerindendir:
Diğer hadislerde bu olayın ayrıntılarıyla ilgili önemli bilgiler
verilmektedir:
Resulullah: Fırat Nehri altın bir dağ üzerinden
açılmadıkça kıyamet kopmayacaktır. İnsanlar onun için harb
edecek ve her yüz kişiden doksan dokuzu öldürülecek, onlardan
her adam, keşke kurtulan ben olsaydım, diyecektir buyurmuşlar.
(Sahih-i Müslim, 11/320)
Resulullah şöyle buyurdu: Yakında Fırat Nehri
altın hazinesini açığa çıkarır, kim buna hazır bulunursa,
ondan bir şey almasın. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, s. 28)
(Resulullah:) "Fırat Nehri bir altın dağını açığa
çıkarır" dedi. (Sünen-i Ebu Davud, 5/116)
Görüldüğü gibi Hz. İsa'nın yeniden gelişinin önemli bir alameti
olan Fırat Nehri'nin suyunun durdurulması ve altın değerinde
bir hazinenin ortaya çıkması pek çok büyük hadis kitabında
yer almaktadır.
|
Keban Barajı'nın
inşa edilmesiyle Fırat Nehri'nin suyu durdurulmuştur.
(üst, sol resim) Hürriyet, 4 Kasım 1973
|
|
Şimdi yukarıda yer verdiğimiz hadislerde geçen bu konuyla
ilgili önemli ifadeleri tek tek ele alarak inceleyelim:
Resulullah buyurdu ki: (1) Fırat Nehri'nin suyu
çekilip (2) altından bir dağ meydana çıkmadıkça kıyamet kopmaz...
(Riyazü's Salihin, 3/332)
(1) Fırat Nehri'nin suyunun çekilip...
Suyuti'nin kitabında bu hadis "suyun durdurulması" olarak
geçmektedir. Gerçekten de Keban Barajı, Fırat Nehri'nin suyunu
durdurarak kesmiştir.
(2) "Altın"dan bir dağ meydana çıkmadıkça...
Yapılan baraj sayesinde; elektriğin üretilmesi, toplanan
suyun arazide kullanılarak toprağın veriminin artması ve ulaşım
kolaylığının sağlanması gibi sebeplerle, buradaki topraklar
"altın" gibi kıymetli hale gelmiştir.
Keban barajı ve Fırat Nehri üzerine sonradan kurulan diğer
barajlar, betondan dev birer dağı andırmaktadır. Bu barajlardan
(hadis-i şerifteki benzetmeye göre dağdan) altın değerinde
servet dökülmektedir. Dolayısıyla barajlar "altın bir dağ"
özelliği kazanmaktadır. (En doğrusunu Allah bilir)
6. Ramazan Ayı'nda Ay ve Güneş Tutulmaları
Ramazan'ın birinci gecesi Ay, ortasında Güneş
tutulacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 199)
Onun saltanatı zamanında, Ramazan Ayı'nın on
dördünde Güneş tutulacaktır, o ayın ilkinde ise Ay kararacak...
(Mektubat-ı Rabbani, 380. Mektup, 2/1163)
Mehdi'nin çıkmasından önce bir Ramazan içinde
Güneş iki defa tutulacaktır. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahir
Zaman Alametleri, s. 440)
... Güneş'in oruç ayının ortasında, Ay'ın ise
sonunda tutulması... (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, s. 37)
Ramazan'da iki defa Ay tutulması olacaktır. (El-Kavlu'l
Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 53)
Mehdi'nin gelişi Razaman ayında Ay'ın iki kere
tutulmasına sebep olacaktır. (Kıyamet Alametleri, s. 200)
Yukarıdaki rivayetlerde dikkati çeken en önemli noktalar
Ramazan Ayı'nın ortasında hem Güneş tutulması, hem de bir
ay içinde Ay'ın ve Güneş'in iki kere tutulmasıdır.
Eğer bu hadislerde tarif edilen olaylar dikkatle incelenirse,
rivayetler arasında çeşitli farklılıklar olduğu göze çarpar.
Yukarıdaki 1, 2 ve 3. rivayetlerde Ay, Ramazan'ın birinci
günü, 4. rivayette ise sonuncu günü tutulacaktır. Böyle bir
durumda yapılacak en doğru şey, aynı olaya bakan farklı rivayetlerin
ittifak ettikleri ortak yönleri tespit etmek olacaktır. Buna
göre, yukarıdaki hadis rivayetlerinin toplamından çıkan ortak
sonuçlar şunlardır:
1. Ramazan ayında Ay ve Güneş tutulmaları olacaktır.
2. Bu tutulmalar ortalama 14-15 gün arayla olacaktır.
3. Bu tutulmalar iki kere tekrarlanacaktır.
Bu tespitlere uygun olarak, 1981 yılında (Hicri 1401'de)
Ramazan Ayı'nın 15. günü Ay, 29. günü de Güneş tutulmuştur.
Yine "ikinci olarak", 1982 yılında (Hicri 1402'de) Ramazan
Ayı'nın 14. günü Ay, 28. günü de Güneş tutulmuştur.
Ayrıca bu hadisede Ay'ın Ramazan'ın tam ortasında DOLUNAY
halinde tutulması ve dikkatleri çekecek bir alamet olarak
belirmesi de son derece anlamlıdır.
Bu olayların Mehdi'nin diğer çıkış alametleriyle aynı dönemde
meydana gelmesi ve Hicri 14. yüzyıl başlarında, üst üste iki
yıl (1401-1402) mucizevi bir tarzda tekrarlanması rivayetlerin
işaretinin bu olaylar olabileceğini kuvvetlendirmektedir.
Üstelik hayret uyandıracak şekilde benzer bir tutulma olayı
2002 ve 2003 senelerinde de gerçekleşmiştir.
GERÇEKLEŞEN TUTULMA |
TARİH |
Ay Tutulması |
|
Hicri 1423 'te Ramazan'ın ortasında |
20 Kasım 2002 |
15 gün sonra |
|
Güneş Tutulması |
|
Hicri 1423'te Ramazan'ın sonunda |
4 Aralık 2002 |
Ay Tutulması |
|
Hicri 1424'te Ramazan'ın ortasında |
9 Kasım 2003 |
15 gün sonra |
|
Güneş Tutulması |
|
Hicri 1424'te Ramazan'ın sonunda |
23 Kasım 2003 |
|
 |
(sol
üst resim) 1981 yılında yaşanan Ay tutulmasının
Sky Telescope dergisinin Temmuz 1999 tarihli
sayısında yayınlanan resmi.
(sol üst küçük resim) 31 Temmuz 1981 tarihinde
gerçekleşen Güneş tutulmasının resmi. Takvim
yapraklarında 1981 ve 1982 yıllarında gerçekleşen
Ay ve Güneş tutulmalarının tarihleri görülüyor,
Vatan, 08 Kasım 2003, "Sahurdan
önce ay tutulması"
|
|
7. Kuyruklu Yıldızın Doğması
O gelmeden önce, doğudan ışık veren bir kuyruklu
yıldız görünecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il
Muntazar, s. 53)
O yıldızın doğması, Güneş ve Ay tutulmasından
sonra olacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, s. 32)
... Ne zaman ki Melikler seyahat, zenginler ticaret,
fakirler dinlenmek, hafızlar gösteriş yapmak için hacca giderler;
işte o zaman, kuyruğu bulunan bir yıldız zuhur edecektir.
(Kıyamet Alametleri, s.123)
Hadislerde belirtildiği gibi:
- 1986 yılında (Hicri 1406'da) yani 14. yüzyıl başlarında
"Halley" kuyruklu yıldızı Dünyamız'ın yakınından geçmiştir.
Bu kuyruklu yıldız parlak ışıklı bir yıldızdır.
- Hareket yönü doğudan batıya doğrudur.
- 1981 ve 1982 (Hicri 1401-1402) yıllarında meydana gelen
Ay ve Güneş tutulmaları olayından sonra ortaya çıkmıştır.
Bu yıldızın doğuşunun da diğer çıkış alametleri ile aynı
zamanda meydana gelmesi, Halley kuyruklu yıldızının hadiste
işaret edilen yıldız olduğunu doğrular niteliktedir.
İmam Rabbani de Mehdi'nin alametlerinden olan kuyruklu yıldız
hakkında şu bilgileri vermiştir:
Şark tarafından bir kuyruklu yıldız doğup aydınlık
verecektir. Onun her günkü irtifi (geçiş yönü) meşrıktan mağribedir
(doğudan batıya doğrudur). (Mektubat-ı Rabbani, 2/258)
 |
Cronicle 20th,
Mart 1986, s.1278 |
Tarih boyunca bu kuyruklu yıldızın geçtiği zamanlarda Müslümanlar
açısından çok önemli hatta dönüm noktası sayılabilecek olaylar
meydana gelmiştir. Bunlardan bir kısmı Peygamberimiz (sav)'den
aktarılan rivayetlerde de bildirilmiştir:
Bu yıldız ilk çıktığında;
Hz. Nuh kavmi helak olmuştur.
Hz. İbrahim ateşe atılmıştır.
Hz. Musa ile uğraşan Firavun ve kavmi yok edilmiştir.
Hz. Yahya öldürüldüğünde de görülmüştür.
Siz o yıldızı gördüğünüzde fitnenin şerrinden
Allah'a sığınınız. (Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il
Ahir Zaman, s. 32)
Bu yıldız geçtiğinde meydana geldiği rivayet
edilen diğer önemli olaylar da şunlardır:
Hz. İsa doğmuştur.
Peygamber Efendimiz (sav)'e ilk vahiy gelmeye
başlamıştır.
Osmanlı Devleti tarih sahnesinde yer almaya
başlamıştır.
İstanbul Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedildiğinde
de bu yıldız görülmüştür.
Halley Kuyruklu Yıldızı Hakkında Bazı İlginç Rakamlar
Halley kuyruklu yıldızı ile ilgili bazı sayıların "19" sayısının
tam katları olması da oldukça dikkat çekicidir:
Halley Kuyruklu Yıldızı 76 yılda bir geçiyor 76 = 19 x 4
Bu yıldız en son Hicri 1406'da görüldü 1406 = 19 x 74
Bu konuyla ilgili bir diğer ilginç durum da şudur: Yukarıda
da hesapladığımız gibi Halley yıldızının geçmiş olduğu Hicri
1406 yılı 19'un tam 74 katıdır. "74" sayısı ise aynı zamanda
Kuran-ı Kerim'de 19 mucizesine işaret edilen MÜDDESSİR Suresi'nin
sıra numarasıdır.
Kuran'ın Müddessir Suresi'nin (74. sure) 30. ayetinde "19"
sayısının müminler için bir rahmet, inkar edenler için ise
bir fitne vesilesi olduğu bildirilmektedir.
Halley kuyruklu yıldızının 19 ile olan bu dikkat çekici bağlantısı
da, inkar edenler üzerine bir fitne, müminlere ise bir rahmet
müjdelediğine işaret ediyor olabilir.
Müddessir Suresi'nin 1. ve 2. ayetlerinde Hz. Muhammed (sav)'e
"EY ÖRTÜNEN! KALK VE KORKUT" şeklinde buyurulmaktadır.
Bu, ayetlerin açık anlamıdır. Fakat bu ayetlerin ahir zamana
yönelik ikinci bir örtülü, gizli işaretleri de bulunabilir.
Belki de "EY GİZLENEN" denilerek
Resulullah Efendimiz'in soyundan gelecek olan ve Hicri 1406'da
çıkış alametlerinden biri (Kuyruklu Yıldızın doğuşu hadisesi)
belirecek olan Mehdi'ye işaret ediliyor olabilir.
Müddessir Suresi
1. Ey örtüsüne bürünen
2. Kalk ve korkut (uyar)
Müddessir: örtünen-bürünen-gizlenen demektir.
Bir başka mucizevi işaret ise Halley yıldızının, 1986 (Hicri
1406)'daki geçişinin, Hz. Muhammed (sav)'in peygamberlikle
vazifelendirildiği MS. 607'den bu yana 19. geçişi olmasıdır.
8. Kabe Baskını ve Kabe'de Kan Akıtılması
İnsanlar başlarında bir imam bulunmaksızın hac
ederler. Mina'ya indiklerinde etrafları, köpeklerin sarışı
gibi sarılıp, kabilelerin birbirine girmesi ile büyük savaşlar
olur. Öyle ki ayaklar kan gölü içinde kalır. (Kitab-ül Burhan
Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 35)
Yukarıdaki hadislerde "onun çıkacağı yıl" cümlesi ile, Mehdi'nin
çıkış tarihinde Hac sırasında meydana gelecek bir katliama
dikkat çekilmektedir. 1979 yılında, Hac sırasında gerçekleşen
Kabe baskınında aynen böyle bir katliam yaşanmıştır. Bu kanlı
Kabe baskını da ahir zamanın başlangıcının ve Mehdi'nin çıkışının
diğer alametlerinin gerçekleştiği dönemin tam başında yani
Hicri 1400 yılının ilk gününde, 1 Muharrem 1400 (21 Kasım
1979) tarihinde meydana gelmiştir.
Yine hadis-i şerifte kanların akacağından bahsedilerek öldürme
olaylarına dikkat çekilmiştir. Baskın sırasında Suudi askerleri
ile militanlar arasında meydana gelen çarpışmada 30 kişinin
öldürülmesi bu rivayetin kalan kısmını da doğrular.
1979 (Hicri 1400)'de gerçekleşen bu Kabe baskınının ardından
7 sene sonra Hicri 1407 yılında, Hac sırasında çok daha büyük
kanlı bir olay meydana gelmiştir. Bu olayda caddelerde gösteri
yapan hacılara saldırılarak 402 kişi katledilmiş, çok fazla
kan akıtılmıştır. Beyt-ül Muazzama'nın yanında, Müslümanların
(Suudi Arabistan askerleri ile İran'lı Hacıların) birbirlerini
öldürmeleri ile bir hadiste haber verildiği gibi "büyük günahlar
işlenmiştir". Bu kanlı olaylar ilgili hadislerde tarif edilen
ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır:
Resulullah buyurdu: Ramazan'da bir seda, Şevval'de
bir ses, Zilkade'de kabileler arasında savaş olur. Hacılar
talana uğrar. Mina'da ölülerin çok olacağı bir savaş olur,
öyle ki orada taşları kan gölü içinde bırakacak kadar kan
akar. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman,
s. 31)
Ramazan'da bir seda olur. Şevval'de de bir seda
olur. Zilkade'de kabileler birbiriyle çarpışır. Zilhicce'de
hacılar talana uğrar. Muharrem'de gökten şöyle nida olur.
"Dikkat ediniz. Filan kimse Allah'ın halkının hayırlılarındandır.
Onu dinleyiniz ve ona uyunuz." (Ramuz El Hadis, 2/518-5)
Şevval ayında ayaklanma, Zilkade'de harb konuşmaları,
Zilhicce'de ise harb vaki olacak. Hacılar soyulacak, kanları
(Cemretül Akabe) üzerine akacak. (Kıyamet Alametleri, s. 166)
Zilkade ayında kabileler savaşır, hacılar kaçırılır,
melhameler (kanlı harpler) olur. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il
Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 34)
Şevval'de savaş naraları, Zilhicce'de harb ve
kıtal (muharebe, kavga) olur, yine Zilhicce'de Hacı talana
uğrar, hatta caddeler kandan geçilmez ve haramlar çiğnenir.
Beyt-ül Muazzama'ın yanında büyük günahlar işlenir. (Kitab-ül
Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 37)
|
|
1979 yılında
gerçekleşen Kabe baskınında bir katliam yaşanmıştır.
Bu olayın ahir zaman alametlerinin ardı ardına
çıktığı dönemin tam başında yani Hicri 1400
yılının ilk gününde meydana gelmesi dikkat
çekicidir. Bundan 7 sene sonra Hac sırasında
çok daha büyük kanlı bir olay meydana gelmiştir.
Bu kanlı olaylar, hadislerde tarif edilen
ortamla çok büyük benzerlikler taşımaktadır.
(sol üst resim) Türkiye Gazetesi,
21 Kasım 1979
(sol alt resim) Türkiye Gazetesi, 2 Ağustos
1987 |
|
Hadislerde geçen ifadeleri incelediğimizde de
aynı dönemle ilgili önemli olaylara işaretler bulunduğu görülecektir:
Beyt-ül Muazzama'nın yanında büyük günahlar işlenir.
Yukarıdaki hadiste, Beyt-ül Muazzama'nın (Kabe'nin) içinde
değil, yanında çıkacak olaylara dikkat çekilmektedir. 1407
yılının Zilhicce Ayı'nda (Hac mevsiminde) meydana gelen olaylar
da ilkinden farklı olarak Kabe'nin içinde değil yanında gerçekleşmiştir.
En başta anlattığımız olay ise 1 Muharrem 1400'de Beyt-ül
Muazzama'nın (Kabe'nin) bizzat içerisinde olmuştur. Her iki
olay da rivayetlerin işaretine uygun bir şekilde gerçekleşmiştir.
Kabe'de kan akıtılması, hacıların katledilmesi gibi, hadislerde
haber verilen böyle önemli iki büyük hadisenin Mehdi hakkında
bildirilen tüm alametlerin çıktığı dönemde birbiri ardına
gerçekleşmesinin bir rastlantı olamayacağı açıktır.
... Zilhicce'de harb ve kıtal (muharebe, kavga)
olur.
Hadislerde, bu savaş ve çatışmalardan, hacıların öldürülmesi
konusu ile birlikte bahsedilmesi söz konusu olayların aynı
zaman diliminde meydana geleceklerini göstermektedir. Aynı
dönem, İran-Irak Savaşı'nın çıktığı, Ortadoğu ülkelerinde
çatışma ve karışıklıkların en yoğun yaşandığı bir dönemdi.
9. Doğu Tarafından Bir Ateşin Görünmesi
"İkdiddurer" isimli kitapta Mehdi'nin zuhur alametleri bahsinde
geçiyor: Doğuda, semada üç gece görünen
büyük bir ateşin çıkması. Mutad (alışılmışın dışında) şafak
kızıllığı gibi olmayan bir kırmızılığın semada görülüp ufukta
yayılması. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir
Zaman, s. 32)
Ebu Cafer b. Muhammed b. Ali (r.a.)'dan rivayet
edildi. Siz üç veya yedi gün, doğudan bir ateşi gördüğünüz
zaman Al-i Muhammed'in çıkmasını bekleyiniz, inşaAllah-ü Teala,
bir münadi Mehdi'nin ismi ile semadan nida edecek ki, doğuda
batıda olan herkes bu sesi işitecek.(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il
Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)
Yemin ederim ki bir ateş sizi saracaktır. O ateş
bugün Berehut denilen vadide sönük vaziyettedir. O ateş içinde
müthiş azap olduğu halde insanları kaplar. O ateş insanları,
malları yakıp bitirir. Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi
uçarak dünyanın her tarafına yayılır. Geceki sıcağı gündüzki
hararetinden daha şiddetlidir. O ateş insanların başının üzerinden
arşın altına kadar yaklaşarak yeryüzü ile gökyüzü arasında
gökgürültüsü gibi korkunç gürültüsü olur, buyurdu. (Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahir Zaman Alametleri, s. 461)
Mehdi'nin çıkış öncesi alametlerinden olan bu ateş hakkında
kısa bir açıklama yapmak yerinde olacaktır.
Bazı kişiler bu ateşi; sebepsiz yere birdenbire ortaya çıkan,
sönme nedir bilmeyen, hatta herkesin bulunduğu yerden mutlaka
göreceği tarzda bir alamet olarak beklemektedir. Halbuki kıyamet
alametlerinin meydana gelişi sırasında imtihan devam ettiğinden
onların anlaşılması, herkesin mecburen kabul edeceği bir açıklıkta
olmaz. Böylece insanlar akıllarını, vicdanlarını, iradelerini
kullanarak karar verirler. Şayet kıyamet alametleri ile ilgili
hadisler en ince ayrıntısına kadar (mesela; hangi şehirde,
kaç tarihinde, ne şekilde çıkacağı) anlatılsaydı, daha önce
de belirttiğimiz gibi herkes mecburen kabul eder, insanlar
arasında derece farkı kalmazdı. Bu sebeple kıyamet alametleri
ile ilgili hadisler özellikle yarı kapalı bir şekilde bildirilmiştir.
Ateş alametini de bu şekilde değerlendirmek gerekmektedir.
Bir ateş sebepsiz yere çıkmaz; ya bir kaza ile ihmal neticesinde
veya kasıtlı bir olay ile çıkar. Mehdi'nin çıkış alameti olarak
söylenmesi, onun çok garip ve olağanüstü bir alamet şeklinde
çıkmasını gerektirmez. Önemli olan bu ateşin, hadiste tarif
edilen ateşin özelliklerine ve ortaya çıkış vaktine uygun
olmasıdır. Bu ateşi tanımak ve tespit edebilmek için yapılacak
ilk iş, özelliklerinin ortaya çıkartılmasıdır.
Bilindiği gibi Temmuz 1991 yılında Irak'ın, Kuveyt'i işgali
sonrasında, Kuveyt'e ait petrol kuyularını ateşe vermesi sonucunda
Kuveyt ve Basra Körfezi'ni çok büyük bir ateş sarmıştı. Bu
ateşle ilgili o dönemdeki yazılı kaynaklarda yer verilen bazı
açıklamalar şöyledir:
- Kuveyt'de yanan petrol, insan ve hayvanlar
arasında ölüme sebep oldu. Uzmanlara göre günde yarım milyon
ton petrol duman olarak atmosfere karıştı. Her gün 10 bin
tondan fazla is, kükürt, karbondioksit ve büyük miktarda,
kanser yapıcı özelliği olan hidrokarbonlar bulut gibi körfez
üzerinde asılı durdular... Yalnız Körfez değil, onun şahsında
Dünya yandı. (M. Necati Özfatura, Kurtlar Sofrasında Ortadoğu,
s. 175)
-Ateşe verilen iki kuyu, Türkiye'nin bir günde
çıkarabildiği kadar petrol veriyordu ve dumanlar 55 km. uzaklıktaki
Suudi Arabistan'dan bile görülebiliyordu. (Hürriyet, 23 Ocak
1991)
-Kuveyt'te ateşe verilen yüzlerce petrol kuyusu
alev alev yandı. Uzmanların "söndürmek son derece zor" dedikleri
petrol kuyularındaki yangının Türkiye'den Hindistan'a kadar
olan geniş bir bölgeyi en az 10 yıl süreyle etkileyebileceği
bildirildi.
Ateşe verilen petrol kuyularında çıkan alev ve
dumanlar atmosferi devamlı kirlettiler. Kuveyt gündüzleri
gece manzarası arz ediyordu. Alevlerle birlikte yükselen füme
rengi duman, Kuveyt semalarında sonbahardan kış mevsimine
geçişi hatırlattı... Kuveyt'in tamamının yaşanılır hale gelmesi
için en az bir senelik bir zamana ihtiyaç olduğu açıklandı.
Kilometrelerce uzaktan görülen alevlerle birlikte yükselen
dumanlar, Kuveyt semalarını tamamen kaplayarak ülkeyi yaşanmaz
hale getirdi ve varlıklı olanlar Kuveyt'i terk ettiler.
Dahran'daki araştırma merkezi müdürü Abdullah
Dabbag'ın New York Times'da çıkan açıklamasına göre, Basra
Körfezi'ndeki kirlenme neticesinde 106 tür balık, 180 tür
yumuşakça ve bölgede yaşayan 450 tür hayvan yaşama savaşı
verdi. 600 petrol kuyusundan yükselen dumanların komşu ülkelere
yayıldığı, ayrıca kükürt gibi kanserojen maddeler ihtiva eden
dumanların asit yağmuruna dönüşerek tarımda verimi azalttığı
açıklandı. (M. Necati Özfatura, Kurtlar Sofrasında Ortadoğu,
s. 171)
Yemin ederim ki bir ateş sizi saracaktır. O ateş
bugün Berehut* denilen vadide sönük vaziyettedir... (Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahir Zaman Alametleri, s.461)
* Berehut: Bir vadi veyahut bir kuyu adıdır.
(Kamus Tercemesi, 1/550)
|
1991
yılının Temmuz ayında Irak'ın, Kuveyt'i
işgal etmesi ve Kuveyt'e ait petrol kuyularını
ateşe vermesi sonucunda Kuveyt ve Basra
Körfezi'ni çok büyük bir ateş sarmıştır.
Saddam'ın emriyle askerler Kuveyt'teki petrol
kuyularını ateşe verdi. |
|
Önceki sayfalarda yer verdiğimiz hadis-i şerifin yukarıdaki
ilk kısmında, ateş için "sönük bir vaziyettedir" denmektedir.
Ateş, yanıcı bir maddenin yanmasıyla meydana geldiğine göre
burada sönük vaziyette bekleyen ateşin kendisi değil, ateşin
yakacağı hammaddedir. O halde burada toprak altından çıkarılan
petrole işaret ediliyor olabilir. Nitekim hadisteki Berehut
denilen yer, bir kuyunun adıdır. Bu kuyu petrol kuyusu olarak
düşünülebilir. Zamanı gelince bu kuyulardan çıkarılan petrol,
yanmaya hazır bir ateş haline gelmektedir.
"O ateş müthiş azap olduğu halde insanları
kaplar." O ateş, sadece yanan bir ateş değil, aynı
zamanda insanları canından, malından ederek azap içinde, elem-üzüntü
içinde bırakacak ve bütün doğayı kirletecek olan bir ateştir.
"O ateş insanları, malları yakar bitirir."
O ateş bir kısım insanların ölümüne sebep olmaktadır. Bunun
yanında malları yakarak, maddi zarara sebebiyet verdiği gibi,
tüm çevreyi ve doğayı kirleterek de insanların geçim kaynaklarını
yok etmektedir.
"Sekiz gün içinde rüzgar ile bulut gibi
uçarak dünyanın her tarafına yayılır." O ateşin, "rüzgar
ile bulut gibi uçan" kendisi değil dumanıdır. Burada benzetme
yapılarak dumanın bulutlara kadar yükseleceği de anlatılmıştır.
Bu duman rüzgarın etkisiyle her yöne doğru yayılmaktadır.
"Geceki sıcağı, gündüzki hararetinden daha
şiddetlidir." O ateşin hem gündüz, hem gece devamlı
yandığı anlaşılmaktadır.
"O ateş insanların başının üzerinden arşın
altına kadar yaklaşarak, yeryüzü ile gökyüzü arasında gökgürültüsü
gibi korkunç gürültüsü olur." O ateşin çok yükseklere
kadar tırmandığına ve bu ateşten gökgürültüsü gibi pek şiddetli
bir gürültü ile patlamalar meydana geldiğine işaret edilmektedir.
"Gökte alışılmış olan kırmızılığın aksine
bambaşka bir kızıllık yayılacak." Hadisin bu kısmında,
olayın gece vakitlerinde meydana geleceğine işaret edilmiştir.
Gece vakti meydana gelen büyük infilakın alevleri çok şiddetli
bir aydınlanma yapar. Bu kızıl alevlerin meydana getirdiği
kızıl aydınlanma, halkın alışık olduğu kırmızı "tan" aydınlanmasından
çok ayrıdır. Çünkü gece vakti böyle gündüz gibi aydınlanma
olağanüstü bir olaydır.
10. Güneş'ten Bir Alametin Belirmesi
Güneş alamet olarak doğmadıkça Mehdi çıkmayacaktır.
(Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)
Kıyametin alametlerinden biri de
Güneş'te meydana gelecek olağanüstülüklerdir.
20. yüzyılda Güneş'te büyük bir patlama yaşanmış ve Dünya
bu patlamadan çok etkilenmiştir.
Hadiste yer alan Güneş'te belirecek söz konusu alamet, 20.
yüzyılda görülen bu büyük patlama olabilir.
(2000 yılında çekilen, Güneş'in patlamalar sonucunda
aldığı son hali görüntüleyen bir fotoğraf)
|