Hz. İbrahim'in Kabe'yi İnşa Etmesi
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'in oğlu Hz. İsmail ile
birlikte Kabe'yi inşa ettiğini bildirmektedir. Arabistan'ın Mekke
kentinde bulunan Kabe, insanların sadece Allah'a ibadet etmek için
kullanacakları bir mekan olarak inşa edilen ilk yapıdır. Allah,
"insanlar için ilk kurulan ev" olan Kabe'de "Hz. İbrahim'in makamı"nın
bulunduğunu şöyle bildirir:
Gerçek şu ki, insanlar için ilk kurulan
Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve bütün insanlar için hidayet olan
(Ka'be)dir. Orada apaçık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır.
Kim oraya girerse, o güvenliktedir. Ona bir yol bulup güç yetirenlerin
Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar üzerindeki hakkıdır. Kim de inkâr
ederse, şüphesiz, Allah alemlere karşı muhtaç olmayandır. (Al-i
İmran Suresi, 96-97)
Hz. İbrahim, Allah'ın kendisine verdiği
Kabe'yi inşa görevini, oğlu Hz. İsmail ile birlikte yerine getirmiştir.
Allah Kuran'da, bu konuda Hz. İbrahim'e şöyle vahiyde bulunduğunu
bildirmiştir:
Hani Biz İbrahim'e Ev'in (Kabe'nin)
yerini belirtip hazırladığımız zaman (şöyle emretmiştik:) "Bana
hiçbir şeyi ortak koşma, tavaf edenler, kıyam edenler, rükua ve
sücuda varanlar için Evimi tertemiz tut. İnsanlar içinde haccı duyur;
gerek yaya, gerekse uzak yollardan gelen yorgun düşmüş develer üstünde
sana gelsinler. Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar
ve kendilerine rızık olarak verdiği hayvanlar üzerine belli günlerde
Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu
da doyurun. (Hac Suresi, 26-28)
Allah Hz. İbrahim'e Kabe'nin temizlenmesini emretmiştir.
Bu, fiziksel bir temizlik olabileceği gibi, manevi anlamda da bir
temizlik olabilir. Dolayısıyla bu ayetle Allah Kabe'nin hem fiziksel
anlamda hem de manevi anlamda (şirkten ve Allah'tan başkalarına
tapan müşriklerin kirinden) temizlenmesini emretmiştir. Allah bir
diğer ayette, Hz. İbrahim ve Hz. İsmail'in Kabe'yi inşa görevlerini
şöyle bildirmektedir:
İbrahim, İsmail'le birlikte
Ev'in (Ka'be'nin) sütunlarını yükselttiğinde (ikisi şöyle dua etmişti):
"Rabbimiz bizden (bunu) kabul et. Şüphesiz, Sen işiten ve bilensin"
(Bakara Suresi, 127)

Makam-ı İbrahim, Hz. İbrahim'in Kabe'yi inşa ederken iskele
olarak kullandığı taşın bulunduğu yerdir. |
Hz. İbrahim ve Hz. İsmail Kabe'yi inşa ederlerken,
yani fiili bir iş ve ibadet yaparlarken sürekli Rabbimize dua etmişlerdir.
Peygamberlerin bu güzel özelliğini örnek alarak Allah'a her konuda
dua edebilir, bir iş yaparken de Allah'tan yardım dileyebilir, O'nu
zikir ve tesbih edip yüceltebiliriz. Çünkü Allah, insanın gizlisinin
gizlisini bilen, onu her an işiten, gören ve her yaptığından haberdar
olandır. Müminler Allah'ın bütün dualarına icabet edeceğini bilir
ve dua etmeyi Allah'a yakınlaşmak için bir vesile olarak görürler.
Kimi zaman bazı insanlar sadece belirli zamanlarda, belirli yerlerde
dua edebileceklerini zannederek duayı belli bir şekile sokmaya çalışırlar.
Oysa peygamberlerin Kuran'da haber verilen duaları da bize göstermektedir
ki, mümin bir iş yaparken de, yatarken de, otururken de içinden
Allah'a dua edebilir, her zaman Allah'a yönelebilir. Bunun için
hiçbir kural yoktur. İnsan her an Allah'a yönelebilir, her an O'nu
kalben anıp, en güzel isimleri ile Rabbimizi yüceltebilir.
Hz. İbrahim ile Hz. İsmail de Kabe'yi inşa ederlerken
ettikleri dualarının sonunda Allah'ı yüceltmişlerdir. İki peygamber
de Allah'tan istediklerini sözle ifade ettikten sonra, O'nun herşeyi
bildiğini, işittiğini dile getirip Allah'ı övmüşlerdir. Bu da göstermektedir
ki, dua sırasında da Allah'ı sıfatları ile anmak ve O'na bu sıfatlarla
dua etmek makbuldür. Nitekim Allah bir ayetinde şöyle buyurur:
İsimlerin en güzeli Allah'ındır. Öyleyse
O'na bunlarla dua edin. O'nun isimlerinde 'aykırılığa (ve inkara)
sapanları' bırakın. Yapmakta oldukları dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.
(Araf Suresi, 180)
Peygamberler gibi müminlerin de Allah'ın büyüklüğünü,
herşeyi gördüğünü, işittiğini, herşeye güç yetirdiğini, hüküm ve
hikmet sahibi olduğunu dile getirerek Allah'ı anmak bir mümin alametidir.
Kuran'da peygamberlerin dualarıyla ilgili pek çok ayet, müminlerin
nasıl dua edeceklerine dair yol gösterici olmaktadır.
Hz. İbrahim ve Oğlunun Kurban
İmtihanı
Allah'ın Hz. İbrahim kıssasında haber verdiği olaylardan biri de
kurban olayıdır. Hz. İbrahim'in ve oğlu Hz. İsmail'in başından geçen
bu denemeyi Rabbimiz ayetlerde şu şekilde haber verir:
Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik.
Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim
ona): "Oğlum" dedi. "Gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm.
Bir bak, sen ne düşünüyorsun." (Oğlu İsmail) Dedi ki: "Babacığım,
emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın."
Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası,
İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: "Ey
İbrahim" diye seslendik. "Gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz
Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz." Doğrusu bu, apaçık
bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik. (Saffat
Suresi, 101-107)
Allah yukarıdaki ayetlerde Hz. İbrahim'i nasıl
bir denemeden geçirdiğini bizlere aktarmaktadır. İslam alimleri
de bu ayetleri genelde aynı şekilde tefsir ederler. Örneğin Elmalılı
Hamdi Yazır, Kuran-ı Kerim tefsirinde, Hz. İbrahim'in rüyasında
gördüklerinin bir vahiy olduğunu, bu vahyin yerine getirilmesinin
ise bir emir olduğunu belirtmektedir. Ayetlerin devamını ise şu
şekilde açıklamaktadır:
... Bunun
üzerine onu zorla yapmaya kalkışmayıp, önce yerine getirilme şeklini
istişare etmek üzere böyle görüşünü sorarak tebliğ etti ki, bununla
ilk önce onun itaat ve boyun eğmekle ecir ve sevaba ermesini temin
etmek istedi. Düşünmeli, bunu söylerken "Ey yavrucuğum!" diye hitap
eden bir babanın kalbinde ne yüksek bir şefkat duygusu çarpıyor
ve ona ne kadar büyük bir vazife aşkı, Allah sevgisi hakim bulunuyordu...
İşte bunun böyle İlâhî bir emir olduğunu anlayan ve Allah'ın sabredenlerle
beraber olduğunu bilen o yumuşak huylu oğul "Ey babacığım!" dedi,
"Ne emrolunuyorsan yap. Beni inşaallah sabredenlerden bulacaksın."5
Ömer Nasuhi Bilmen'in tefsirinde Hz. İbrahim ve
oğlunun başından geçen bu deneme şu şekilde izah edilmektedir:
Hazret-i
İbrahim de oğlu da Allah-u Teala'nın emrine itaat edip teslimiyet
gösterdiler ve İbrahim Aleyhisselam oğlunu (alnının bir yanı üzerine
yatırdı) onu boğazlamak için öyle bir vaziyete bulundurdu... Onun
rahmani bir rüya olduğunu anlayarak emr olunduğun vazifeyi yapmaya
azmettin, sabrın, emri İlahi'ye itaatin tezahür etmiş oldu. Artık
Hak Teala lütfetmiş, o oğlun yerine bir kurban hayvanının kesilmesini
emir eylemiş, Hazreti İbrahim'i, öyle bir fedakarlıktan kurtarmıştır.
6
Ayetlerden ve tefsirlerden Hz. İbrahim ve oğlu
Hz. İsmail'in Allah'a olan kalpten itaatleri, teslimiyetleri ve
gönülden bağlılıkları açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Bu üstün
ahlak tüm iman edenlere çok güzel bir örnek, eşsiz bir rehberdir.
Bu nedenle tüm iman edenler onların yolunu izlemeli ve Allah'ın
ayetlerini uygulamadaki titizlikleri, zorluk ya da sıkıntılar karşısındaki
tavizsiz tavırları, sabırlı ve tevekküllü kişilikleriyle tanınmalıdırlar.
Allah Saffat Suresi'nin devamında şu şekilde bildirir:
Sonra gelenler arasında ona (hayırlı
ve şerefli bir isim) bıraktık. İbrahim'e selam olsun. Biz, ihsanda
bulunanları böyle ödüllendiririz. Şüphesiz o, Bizim mü'min olan
kullarımızdandır. (Saffat Suresi, 108-111)
--------------------------------------------------------
05- Elmalılı Muhammed Hamdi
Yazır, http://www.kuranikerim.com/telmalili/saffat.htm
06- Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran-ı Kerim'in Türkçe
Meali Alisi ve Tefsiri, cilt 9, s. 2994
|