HAZRETİ
SÜLEYMAN
SONUÇ
Kitap boyunca Allah'ın
Hz. Süleyman'a bahşettiği eşsiz nimetlerden ve daha önce hiçbir
insana verilmeyen üstün ilimlerden bahsettik. Dikkatle bakan ve
örnek almak kastıyla okuyan her insan için Hz. Süleyman kıssasında
çok önemli öğütler ve günümüze yönelik dikkat çekici işaretler bulunmaktadır.
Hz. Süleyman bir devlet adamı olarak ideal bir
tavır göstermektedir. Her Müslümanın bu mübarek insanın güzel tavrını
örnek alması gerekir. Her Müslümanın Hz. Süleyman gibi, adaletli,
tevazulu, ihlaslı, akıllı, tedbirli, sabırlı ve kararlı olması gerekmektedir.
Çünkü Allah'ın tüm insanlığa örnek gösterdiği bu ahlak, ahirette
olduğu gibi, dünya hayatında da iman edenleri büyük başarılara ve
zaferlere götüren bir yoldur.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, Kuran'da Hz. Süleyman
gibi yeryüzünde büyük bir güç ve hakimiyet elde eden Hz. Zülkarneyn'den
de bahsedilmektedir. Hz. Zülkarneyn'in hayatında da Müslümanlar
için çok güzel örnekler vardır. Allah ona "yeryüzünde
sapasağlam bir iktidar ve herşeyden bir yol" (Kehf Suresi, 84)
vermiştir. O gittiği her yerde insanlara huzur, güven ve adalet
götürmüş, dünyaya Allah'ın dinini hakim kılmıştır. Müslümanların
kendilerine bu güçlü ve kararlı bir kişiliğe sahip olan bu kutlu
insanı da örnek almaları gerekir. (Detaylı bilgi için bkz. Kehf
Suresi'nden Günümüze İşaretler, Harun Yahya, Kültür Yayıncılık,
2001)
Eğer Müslümanlar Allah'ın birer hidayet rehberi
olarak gönderdiği bu kutlu insanların ahlaklarını ve tüm yaşamlarını
kendilerine örnek alır ve sadece Allah'ın rızasını hedeflerlerse
onlar da mutlaka büyük bir başarıya ve zafere ulaşacaklardır.
Günümüzde İslam ahlakının dünya hakimiyetine yönelik
işaretler birbiri ardına gerçekleşmektedir. Dünya genelinde Allah'a
yöneliş çok büyük bir hızla artmaktadır. Özellikle de İslam'a yöneliş
ile ilgili haberler dünyanın en çok okunan gazetelerinde yer almakta,
farklı dinlere mensup binlerce insan İslam'ı kabul edip Peygamberimizin
yoluna tabi olmaktadır. İnsanları barışa, hoşgörüye ve huzura davet
eden İslam ahlakı daha yakından tanındıkça bu yöneliş hiç şüphesiz
çok daha artacaktır.
Tüm bu gelişmelerden, Allah'ın izniyle, İslam ahlakının
dünya hakimiyetinin, güçlü bir lider millet öncülüğünde, çok kısa
sürede gerçekleşebileceği anlaşılmaktadır. Dünya üzerinde bu deneyime
ve birikime sahip olan yegane millet Türk Milleti'dir. Bu, günümüzde
pek çok Batılı siyasetçi ve stratejist tarafından da dile getirilen
açık bir gerçektir. Bugün çatışmaların ve kaosun merkezi konumunda
olan Balkanlar, Orta Asya, Kafkaslar, Ortadoğu'nun yanı sıra tüm
dünya ülkeleri, milletimizin öncülüğünde, İslam ahlakının getirdiği
huzur ve barış sayesinde, içinde boğuldukları kaos ortamından çıkacaktır.
21. yüzyıl Allah'ın izniyle Türk Milleti'nin dünyaya
İslam ahlakıyla yön verdiği ve cennet gibi bir dünyanın oluşmasında
öncülük ettiği kutlu bir dönem olacaktır.
KURAN'DA CİNLER
Kitabın önceki bölümlerinde Hz. Süleyman'ın
emrine cinlerin verilmesinin onun için Allah'tan çok büyük bir destek
olduğunu anlattık. Bu noktada Kuran'da verilen bilgiler üzerinde
durmak gerekir.
Kuran'da cinlerin ateşten yaratıldıkları bildirilir.
İlgili ayetler şu şekildedir:
Cann'ı (cinni) da 'yalın-dumansız
bir ateşten' yarattı. (Rahman Suresi, 15)
Ve Cann'ı da daha önce 'nüfuz
eden kavurucu' ateşten yaratmıştık. (Hicr Suresi, 27)
Kuran ayetleri incelendiğinde cinlerin de aynı
insan toplulukları gibi bir hayatları olduğu anlaşılmaktadır. Ayetlerde
cinlerin de gelmiş ve geçmiş ümmetleri olduğundan bahsedilmektedir.
Onların da soyları, ataları bulunmaktadır. (Araf Suresi, 38; Kehf
Suresi, 50) İnsanlardan daha farklı bir boyutta yaşamakta, ancak
insanları görüp izleyebilmekte, konuşmalarını dinleyebilmektedirler.
Cinlerden İfrit Hz. Süleyman'a o daha makamından
kalkmadan, Sebe Melikesi'nin tahtını getirebileceğini söylemiş ve
"... ben gerçekten buna karşı kesin olarak güvenilir bir güce sahibim."
(Neml Suresi, 39) diye belirtmiştir. Bu ifadeyle, onun bir
yerden diğer bir yere çok büyük bir hızla hareket ettiğine, bir
maddeyi başka bir yere iletebildiğine işaret ediliyor olabilir.
Allah cinlerin yaratılış amacını
"Ben cinleri ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım."
(Zariyat Suresi, 56) ayetiyle bildirmiştir. Onlar da elçiler
ve elçilere indirilen kitaplar vasıtasıyla uyarılıp korkutulmakta,
dünya hayatında nasıl davranışlarda bulunacaklarıyla denenmekte,
ibadet ve itaat etmekte, bunun sonucunda da Allah'tan bir karşılık
bulmaktadırlar. Allah Enam Suresi'nde şu şekilde bildirir:
Ey cin ve insan topluluğu, içinizden
size ayetlerimi aktarıp-okuyan ve size bu karşı karşıya geldiğiniz
gününüzle sizi uyarıp-korkutan elçiler gelmedi mi? Onlar: "Nefislerimize
karşı şehadet ederiz" derler. Dünya hayatı, onları aldattı ve gerçekten
kafir olduklarına dair kendi nefislerine karşı şehadet ettiler.
(Enam Suresi, 130)
Ayette de bildirildiği gibi cinlerle insanların
imtihanları birbirine çok benzemektedir. Onların bazıları da dünya
hayatının geçici süslerine aldanmakta, uyarıldıkları halde hidayet
yolundan uzaklaşmaktadırlar. Yine ayetlerden peygamberlerin tebliğlerini
dinledikleri, Kuran okunurken ona kulak verdikleri ve öğrendikleriyle
kendi kavimlerini uyardıkları anlaşılmaktadır. Ahkaf Suresi'nde
cinlerin Hz. Muhammed'in tebliğini dinledikleri şöyle haber verilir:
Hani cinlerden birkaçını, Kur'an dinlemek
üzere sana yöneltmiştik. Böylece onun huzuruna geldikleri zaman,
dediler ki: "Kulak verin;" sonra bitirilince kendi kavimlerine uyarıcılar
olarak döndüler. Dediler ki: "Ey kavmimiz, gerçekten biz, Musa'dan
sonra indirilen, kendinden öncekileri doğrulayan bir kitap dinledik;
hakka ve doğru olan yola yöneltip-iletmektedir." (Ahkaf Suresi,
29-30)
Allah birçok ayetinde cinlere ve insanlara birlikte
hitap etmekte, çeşitli öğütlerde bulunmakta ve onları cehennem azabıyla
korkutmaktadır. Araf Suresi'nin 38. ayetinde Allah "Cinlerden ve
insanlardan sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin..."
şeklinde buyurmaktadır. Hz. Muhammed'e bir hidayet rehberi olarak
indirilen Kuran'ı yalanlayan cin ve insan topluluklarının durumu
ise İsra Suresi'nde şu şekilde bildirilmektedir:
De ki: "Eğer bütün ins ve cin (toplulukları,)
bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa, -onların bir
kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini getiremezler."
(İsra Suresi, 88)
Allah'ın cinlere ve insanlara birlikte hitap ettiği
ayetlerden bazıları şu şekildedir:
İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan
kendilerinden evvel gelip-geçmiş ümmetler içinde (azab) sözü üzerlerine
hak olmuş kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır. (Ahkaf
Suresi, 18)
Andolsun, cehennem için cinlerden
ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır
bununla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları
vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha
aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır. (Araf Suresi, 179)
İman Edenler ve İnkarcılar
Ayetlerde cinlerden bir kısmının Allah'a iman edip, hidayet yoluna
uyduklarından bahsedilirken, bir kısmının da isyankar ve inkarcı
olduklarından bahsedilir. Müslüman olanlar Kuran okunurken dinlemektedirler:
De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu: Cinlerden bir
grup dinleyip de şöyle demişler: "Doğrusu biz (büyük) hayranlık
uyandıran bir Kur'an dinledik. O (Kur'an,) 'gerçeğe ve doğruya'
yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize
hiç kimseyi ortak koşmayacağız. Elbette Rabbimizin şanı yücedir.
O ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk. (Cin Suresi, 1-3)
Cinlerin bir bölümü Allah’ı tesbih edip yücelten, O’na hiçbir kimseyi
ortak koşmayan Müslüman kimselerdir. Kuran’a karşı büyük bir hayranlık
duymakta, Allah’ın emir ve tavsiyelerine uymaktadırlar. Onlar kendi
aralarında iman etmeyenlerin olduğunu bilmekte ve bu durumu şu şekilde
ifade etmektedirler:
"Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz Allah'a karşı 'bir
sürü saçma şeyler' söylemişler. Oysa biz, insanların ve cinlerin
Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık." (Cin Suresi,
4-5)

|
"(Benim görevim,)
Yalnızca Allah'tan olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir.
Kim Allah'a ve O'nun elçisine isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar
olmak üzere onun için cehennem ateşi vardır."
(Cin Suresi, 23)
Böylece her peygambere, insan
ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını
aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi
bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla
başbaşa bırak.
(Enam Suresi, 112)
|
Cinler kendi aralarında birçok farklı gruplardan oluşmuşlardır.
Bazıları samimi Müslüman, bazıları müşrik, bazıları Allah’a karşı
yalan söyleyenlerdir. Cin Suresi’nin devamında iman edenler, cinlerin
genel durumu hakkında şu bilgileri vermektedirler:
Gerçek şu ki, bizden salih olanlar vardır ve bunun
dışında (ya da aşağısında) olanlar da. Biz türlü türlü yolların
fırkaları olmuşuz. Biz, şüphesiz Allah'ı yeryüzünde asla aciz bırakamayacağımızı
kaçmak suretiyle de O'nu hiçbir şekilde aciz bırakamayacağımızı
anladık. Elbette biz, o yol gösterici (Kur'an'ı) işitince ona iman
ettik... (Cin Suresi, 11-13)
Cinler de aynı insanlar gibi Allah'ın kitabıyla sorumlu kılınan
varlıklardır. Onlar da tüm yapıp ettiklerinden Allah'a hesap verecek
ve yaptıklarıyla hiçbir haksızlığa uğramadan karşılık bulacaklardır.
İman eden cinler Allah'tan güzel bir karşılıkla müjdelenmişlerdir:
... Artık kim Rabbine iman ederse o ne (ecrinin) eksileceğinden
korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından. Ve elbette, bizden Müslüman
olanlar da var zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim olanlar artık
onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır." (Cin Suresi,
13-14)
Allah'ın varlığını inkar edip isyan eden ve zulmedenlerin sonu
ise şu şekildedir:
"Zulmedenler ise, onlar da cehennem için odun
olmuşlardır. (Cin Suresi, 15)
... "Andolsun cehennemi cinlerden ve insanlardan
(kafirlerin) tümüyle dolduracağım." (Hud Suresi, 119)
İnsanlarla Görüşmeleri
Ayetlerden Allah'ın dilemesiyle cinlerle insanların görüşebilecekleri,
hatta insanların emrine girebilecekleri anlaşılmaktadır. Allah Hz.
Süleyman'ın emrine cinleri vermiş, Hz. Süleyman onları türlü işlerinde
kullanmıştır.
Burada vurgulanması gereken önemli bir konu da insanların cinlerle
ne şekilde görüşebileceğidir. Her ne kadar tam olarak açıklığa kavuşmuş
olmasa da, günümüzde "cin çağırma" insanlar arasında yaygın bir
uygulamadır. Çoğu insan hayatında bir ya da birkaç kez cin çağırmıştır.
Özellikle gençler arasında bu, çok uygulanan bir yöntemdir. Bazı
kişiler buna "kalp çağırma", bazıları da "ruh çağırma" gibi isimler
verse de, aslında bu tarz ortamlarda gelenler hep cinlerdir. (Bazı
durumlarda da ortamda bir cin olmamasına rağmen insanlar kendi kendilerini
buna inandırırlar.)
Ancak bunlar çoğunlukla iman etmemiş, dinsiz cinlerdir. Bunu yaparken
amaçları ise muhtemelen insanları oyalamak ve onların boş vakit
geçirmelerine sebep olmaktır. İnsanlar da bu cinlere aldanarak kendilerinin
bir kazanç sağlayabileceğini, gayba dair haberler alabileceklerini
zannetmektedirler. Oysa cinlerin -Allah’ın dilemesi dışında- insanlara
gaybtan haber vermeleri mümkün değildir. Nitekim “...
Artık o, yere yıkılıp-düşünce, açıkça ortaya çıktı ki, şayet cinler
gaybı bilmiş olsalardı böylesine aşağılanıcı bir azab içinde kalıp-yaşamazlardı.”
(Sebe Suresi, 14) ayetinde haber verildiği gibi, Hz. Süleyman’ın
ölümünden sonradan haberdar olmaları bunun bir delilidir. Ayrıca
unutulmamalıdır ki, Neml Suresi’nin 65. ayetinde bildirildiği gibi;
“Göklerde ve yerde gaybı Allah’tan başka kimse bilmez...”
Cinleri Allah'a Ortak Koşanlar
Bazı insanlar cinlerin kendilerine ait bir güçleri olduğuna inanmaktadırlar.
Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü onları yaratan Allah'tır
ve onların kendilerine ait hiçbir güçleri yoktur. Allah dilemedikçe
onların herhangi bir kişiye zarar vermeleri ya da fayda sağlamaları
mümkün değildir. Ancak buna rağmen insanların bir bölümü cinlerden
medet umar, onları veli kabul ederler:
Cinleri Allah'a ortak koştular. Oysa onları O yaratmıştır.
Bir de hiçbir bilgiye dayanmaksızın O'na oğullar ve kızlar yakıştırıp-uydurdular.
O, ise nitelendiregeldikleri şeylerden yücedir, uzaktır. (Enam Suresi,
100)

Ömer Vasfi Efendi'nin celi sülüs
levhası, Sad Suresi 50. ayet. "Adn cennetleri; kapılar onlara
açılmıştır" yazılı.
|
Bir Kuran ayetinde Allah, insanların cinlerle temas kurmak suretiyle
saptıklarını şöyle haber verir:
"Bir de şu gerçek var: İnsanlardan bazı adamlar cinlerden
bazı adamlara sığınırlardı. Öyle ki onların azgınlıklarını arttırırlardı."
(Cin Suresi, 6)
Melekler de bir ayette bazı insanların cinlere ibadet ettiklerini
bildirirler:
(Melekler) Derler ki: "Sen yücesin, bizim velimiz
Sensin onlar değil. Hayır, onlar cinlere tapıyordu ve çoğu onlara
iman etmişlerdi." (Sebe Suresi, 41)

Yesarizade (Mustafa İzzet)
(1770-1849) H.1258. Celi Talik hatla mavi zemin üzerine
yapılmış zerendut levha. Kenar bordürü altın rokoko tezhipli
"Barek Allah-ü Taala" (Allah bereket etsin yazılı)
|
İnsanların cinleri Allah'a şirk koşmalarının ve
onlardan medet ummalarının en önemli sebeplerinden biri, onların
gaybı bildiklerini düşünmeleridir. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır.
Çünkü Allah ayetinde onların gayba dair bir bilgiye sahip olmadıklarını
bildirmektedir. (Sebe Suresi, 14) Ayetlerde cinlerin insanlar için
bir yol gösterici olmadıkları, hatta insanları doğru yoldan saptırmak
için onlara süslü sözler fısıldadıkları bildirilir. Ancak unutulmamalıdır
ki, cinlerin Allah dilemedikçe insanlar üzerinde bir etkisi olması
mümkün değildir. Onları Allah yaratmıştır ve onlar da kainattaki
tüm canlılar gibi Allah'ın emriyle hareket etmektedirler:
Böylece her peygambere insan ve cin
şeytanlarından bir düşman kıldık. Onlardan bazısı bazısını aldatmak
için yaldızlı sözler fısıldarlar. Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı.
Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla başbaşa bırak.
(Enam Suresi, 112)
Hem insanları yoldan saptıran cinler, hem de cinleri
Allah'a şirk koşanlar; bu yaptıklarına karşılık olarak Allah onları
sonsuz cehennem azabıyla cezalandıracaktır. Dünya hayatlarında cinlerin
yaldızlı sözlerine kananlar ahirette çok büyük bir yanılgıya düştüklerini
anlayacaklardır. Çünkü o gün tüm şirk koştukları kimseler kendilerinden
uzaklaşacak, Allah'ın karşısında yapayalnız, tek başlarına olduklarını
kavrayacaklardır. Cehennem azabıyla karşılık bulacaklarını anladıklarında
ise şu şekilde yalvaracaklardır:
İnkâr edenler dediler ki: "Rabbimiz
cinlerden ve insanlardan bizi saptırmış olanları bize göster ayaklarımızın
altına alalım, en aşağılarda bulunanlardan olsunlar." (Fussilet
Suresi, 29)
Bir diğer ayette ateşin onlar için süresiz bir
konaklama yeri olduğu şu şekilde bildirilmektedir:
Onların tümünü toplayacağı gün: "Ey
cin topluluğu insanlardan çoğunu (ayartıp kendinize kullar) edindiniz"
(diyecek). İnsanlardan onların dostları derler ki: "Rabbimiz, kimimiz
kimimizden yararlandı ve bizim için tespit ettiğin süreye ulaştık."
(Allah) Diyecek ki: "Allah'ın dilediği dışta olmak üzere ateş sizin
içinde süresiz kalacağınız konaklama yerinizdir." Şüphesiz Rabbin
hüküm ve hikmet sahibi olandır, bilendir. (Enam Suresi, 128)
İsyan Edenlerin Alacakları Karşılık
(Allah) diyecek: "Cinlerden ve insanlardan
sizden önce geçmiş ümmetlerle birlikte ateşe girin..."
(Araf Suresi, 38) |
Rahman Suresi'nde cin ve insan topluluklarının
Allah'ın ilhamıyla hareket eden aciz varlıklar oldukları hatırlatılmaktadır.
Allah'ın ayetlerini inkar edip, isyan ettikleri takdirde hiçbir
şekilde bir başarı elde edemeyecekleri, çünkü yerlerin ve göklerin
tek hakiminin alemlerin Rabbi olan Allah olduğu bildirilmektedir:
Ey cin ve ins toplulukları, eğer göklerin
ve yerin bucaklarından aşıp-geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen
aşın; ancak 'üstün bir güç (sultan)' olmaksızın aşamazsınız. (Rahman
Suresi, 33)
Böyle bir girişimde bulunanların alacakları karşılık
ise "İkinizin de üzerine ateşten yalın bir alev
ve (bakır gibi erimiş) kıpkızıl bir duman salıverilir de 'kurtulup-başaramazsınız.'"
(Rahman Suresi, 35) ayetiyle bildirilir.
Nitekim Müslüman cinler bu gerçeği bilmektedirler
ve “Biz, şüphesiz Allah’ı yeryüzünde
asla aciz bırakamayacağımızı kaçmak suretiyle de O’nu hiçbir şekilde
aciz bırakamayacağımızı anladık.” (Cin Suresi, 12) ayetinde
de belirtildiği gibi acizliklerinin farkındadırlar. Aynı ayetlerin
devamında isyan eden toplulukların sonunun cehennem olduğu şöyle
bildirilir:
Sonra gök yarılıp yağ gibi erimiş
olarak kıpkırmızı bir gül olduğu zaman; Şu halde Rabbinizin hangi
nimetlerini yalanlayabilirsiniz? İşte o gün, ne insana, ne cinne
günahından sorulmaz. Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz?
(Çünkü o gün) Suçlu-günahkarlar, simalarından tanınır da alınlarından
ve ayaklarından yakalanırlar. Şu halde Rabbinizin hangi nimetlerini
yalanlayabilirsiniz? İşte bu, suçlu-günahkarların kendisini yalanladıkları
cehennemdir. (Rahman Suresi, 37-43)
Bu bölüm boyunca cinlerin çeşitli özelliklerini
anlattık. İnsanlarla aynı sorumluluklara sahip olduklarını ama yaratılış
olarak farklı özellikleri olduğunu Kuran'dan ayetlerle açıkladık.
Kuşkusuz insanlardan farklı bu varlıklara hakim olmak, ancak çok
derin ve güçlü bir imanın karşılığında Allah'ın verdiği bir nimettir.
Hz. Süleyman, Allah'ın bu nimetiyle ödüllendirdiği, azim sahibi
bir peygamberdir. Allah Hz. Süleyman'a rahmet etmiş ve onu dünyada
çok az kuluna nasip ettiği büyük bir hakimiyet ile ödüllendirmiştir.
KURAN'DA ŞEYTAN
Şeytanla ilgili Allah Kuran'da
birçok ayet bildirmiş, insanları şeytanların vesveselerine karşı
uyarmıştır. Şeytanın Kuran'da bildirilen özelliklerini öğrenmek,
insanın onun zayıf tuzak ve hilelerine düşmemesi için son derece
önemlidir.
İblis'in Allah'a Olan İsyanı ve Küçük Düşürülmesi
Kuran'da, Allah'ın Hz. Adem'i yarattıktan sonra
tüm meleklerden ona secde etmelerini emrettiği bildirilir. Meleklerin
hepsi Allah'ın emrine uymuş, ancak İblis bu emre itaat etmemiştir.
Hz. Adem çamurdan, kendisi ise ateşten yaratıldığı için kendisinin
daha üstün olduğunu öne sürmüş ve bu nedenle Hz. Adem'e secde etmeyeceğini
söylemiştir:
Andolsun, Biz sizi yarattık, sonra
size suret (biçim-şekil) verdik, sonra meleklere: "Adem'e secde
edin" dedik. Onlar da İblis'in dışında secde ettiler; o, secde edenlerden
olmadı. (Allah) Dedi: "Sana emrettiğimde, seni secde etmekten alıkoyan
neydi?" (İblis) Dedi ki: "Ben ondan hayırlıyım; beni ateşten yarattın,
onu ise çamurdan yarattın." (Araf Suresi, 11-12)
İblis, Hz. Adem'e secde ettiğinde küçük düşeceğini
sanmış, kibirinden ve büyüklenme arzusundan dolayı Allah'ın emrine
itaat etmemiştir. Allah'ın herşeyin yaratıcısı olduğunu bildiği,
herşeyin tasarrufunun yalnızca Allah'a ait olduğundan haberdar olduğu
halde, kendince büyüklenmiş ve insandan "daha hayırlı olduğunu"
iddia etmiştir. Üstelik bunları iddia ederken son derece saygısız
bir üslup kullanmış, bir yandan Allah'a iman ettiğini iddia ederken,
bir yandan da O'na karşı gelme cüretinde bulunmuştur.
Büyüklük peşinde olan İblis, bu hareketi ile kibirini
koruyacağını düşünmüş, ama yanılmıştır. Çünkü beklentisinin aksine
çok küçük düşmüş, aşağılanmış ve kovulmuştur. Dahası, tüm insanlık
tarihi boyunca onun kovulan, yerilen, aşağılanan ve kötülerin en
kötüsü olarak cehennemde azap görecek olan bir varlık olduğu bilinmektedir
ve gelecekte de bilinecektir. İblis'in Allah'ın huzurundan kovuluşu
ayetlerde şöyle bildirilir:
(Allah:) "Öyleyse oradan in,
orada büyüklenmen senin (hakkın) olmaz. Hemen çık. Gerçekten sen,
küçük düşenlerdensin." (Araf Suresi, 13)
(Allah) Dedi: "Kınanıp alçaltılmış
ve kovulmuş olarak oradan çık. Andolsun, onlardan kim seni izlerse,
cehennemi sizlerle dolduracağım." (Araf Suresi, 18)
Aslında şeytanın içine düştüğü bu durum, kibirli,
kendini beğenmiş insanların düştükleri durumla aynıdır. Onlar şeytanın
tuzaklarına düşerek büyüklenir, bu şekilde saygı ve itibar göreceklerini
zannederler. Ancak tam aksine aşağılanırlar. Herşeyden önce Allah
katında küçülürler, çünkü, "Allah, her büyüklük
taslayıp böbürleneni sevmez". (Nisa Suresi, 36) İnsanlar
arasında da küçülürler; kibirli insanların hiçbirinin gerçek bir
dostu, gerçek bir seveni yoktur, hatta herkes böyle insanlardan
için için nefret eder. Bu, aşağılanmanın en kötülerinden biridir.
Daha büyük bir aşağılanma ise, bu insanların cehennemde şeytanlarıyla
birlikte görecekleri şiddetli azap olacaktır.
Şeytan İlk Olarak Hz. Adem ve Eşine Vesvese
verdi
İblis Allah'ın huzurundan kovulduktan sonra, kıyamete
kadar sürecek olan mücadelesine başladı. İnsanları aldatarak saptırmak
için onlara türlü yollardan sokuldu. İlk büyük tuzağı, cennette
yaşamakta olan Hz. Adem'i ve eşini kandırarak, onları Allah'ın emrine
itaatsizliğe sürüklemesiydi. İnsanlık tarihinin başlangıcındaki
bu olay Kuran'da şöyle anlatılır:
Ve ey Adem, sen ve eşin cennete yerleş.
İkiniz dilediğiniz yerden yiyin; ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa
zalimlerden olursunuz. Şeytan, kendilerinden "örtülüp gizlenen çirkin
yerlerini" açığa çıkarmak için onlara vesvese verdi ve dedi ki:
"Rabbinizin size bu ağacı yasaklaması, yalnızca, sizin iki melek
olmamanız veya ebedi yaşayanlardan kılınmamanız içindir." Ve: "Gerçekten
ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin de etti. Böylece onları
aldatarak düşürdü. Ağacı tattıkları anda ise, ayıp yerleri kendilerine
beliriverdi ve üzerlerini cennet yapraklarından örtmeye başladılar.
(O zaman) Rableri kendilerine seslendi: "Ben sizi bu ağaçtan menetmemiş
miydim? Ve şeytanın sizin gerçekten apaçık bir düşmanınız olduğunu
söylememiş miydim?" Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik,
eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan
olacağız." (Allah) Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin.
Yeryüzünde belli bir vakte kadar sizin için bir yerleşim ve meta
(geçim) vardır." Dedi ki: "Orda yaşayacak, orda ölecek ve ordan
çıkarılacaksınız." (Araf Suresi, 19-25)
İşte insanlığın dünyadaki yaşamının başlangıcı,
Hz. Adem'in üstteki ayetlerde anlatılan durumuydu. Ancak Hz. Adem
Allah'a tevbe etti ve Allah onu bağışladı. İblis'in insanların aleyhine
yürüttüğü mücadelesi ise son bulmadı.
Şeytanlar İnsan Şeklinde Olabilirler
İsmali Hakkı Altunbezer'in tuğra şeklinde
besmele levhası (Ekrem Hakkı Ayverdi hat koleksiyonu)
|
Allah Kuran'da şeytanların insan veya cin şeklinde
olabileceklerini, konuşarak veya insanların kalplerine vesvese vererek
onları etkileyip, doğru yoldan saptırabileceklerini bildirmiştir.
Yani şeytanlar insan şekline de girip, insanların arasında dolaşabilmektedirler.
Allah bu durumu Kuran'da şöyle bildirmektedir:
De ki: İnsanların Rabbine sığınırım.
İnsanların Malikine, İnsanların (gerçek) ilahına; "Sinsice, kalplere
vesvese ve şüphe düşürüp duran" vesvesecinin şerrinden. Ki o, insanların
göğüslerine vesvese verir (içlerine kuşku, kuruntu fısıldar); Gerek
cinlerden, gerekse insanlardan. (Nas Suresi, 1-6)
Ayette görüldüğü gibi, "insan ve cin şeklindeki
şeytanlar"dan insanların sakınmaları gerekir. İblis -Allah'ın dilemesi
dışında- insana görünmez, ancak zihinlerine etki eder. İnsanlar,
bazen akıllarından geçen kötülükleri, kuruntuları, dine muhalif
düşünceleri kendilerinden zannederler. Oysa bunları onlara fısıldayan
şeytandır. Eğer şeytanın etkisi altında olduklarını fark edip, Allah'a
sığınır ve hemen hayır ve güzellik yönünde düşünür, Kuran ayetlerini
akıllarına getirirlerse, şeytanın bu fısıldamalarının üzerlerinde
hiçbir etkisi olmaz:
Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma
(vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir,
bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde
(önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen
bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 200-201)
Şeytanlar aynı zamanda insan olarak da karşımıza
çıkarlar. Bu bir insanın dostu olarak gördüğü bir yakını, bir fikir
adamı veya saldırgan bir insan olabilir. Bu şeytanlar tüm özellikleri
ile insana benzerler. Ancak konuşma ve tavırları ile insanları Allah'ın
yolundan saptırmaya, onları dünya hayatına tutku ile bağlamaya çalışırlar.
Allah, birçok ayetinde şeytanın orduları olduğunu
bildirmektedir. Ve bu şeytan orduları, binlerce yıldır insanları
doğru yoldan saptırmak için mücadele vermektedirler. Ancak üstün
gelenler daima Allah'ın yolunda olanlardır. İblis ve ordusu ise,
cehennemle karşılık bulacaktır:
Artık onlar ve azgınlar onun içine
dökülüverilmiştir. Ve İblis'in bütün orduları da. (Şuara Suresi,
94-95)
Şeytan Dünya Hayatını Çekici Göstermeye Çalışır
Şeytan, Allah'ın huzurundan kovulduktan sonra,
düştüğü bu durumun nedeni olarak insanı görmüş ve insana olan kinini,
onun soyunu saptırarak göstermeye karar vermiştir. Oysa, şeytan
kendi ahlaksızlığı, küstahlığı, kibir ve itaatsizliği nedeniyle
cezalandırılmıştır. Ancak kibirinden bu gerçeği kabul etmeyen şeytan
şöyle bir yemin etmiştir:
O da: "(İnsanların) dirilecekleri
güne kadar beni gözle(yip ertele.)" dedi. (Allah:) "Sen gözlenip-ertelenenlerdensin"
dedi. Dedi ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onları (insanları
saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım."
"Sonra muhakkak önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından
sokulacağım. Onların çoğunu şükredici bulmayacaksın." (Araf Suresi,
14-17)
Şeytanın en önemli taktiklerinden biri insanları
zaafları ile aldatmaya çalışmasıdır. Örneğin Hz. Adem ve eşini "sonsuzluk"
vaadi ile kandırmıştır. İnsanların birçoğunu ise dünya hayatına
bağlayarak, dünya hayatını çok çekici, süslü ve sanki hiç son bulmayacak
bir yermiş gibi göstererek kandırmaya çalışır. Bir ayette şeytanın
bu özelliğinden şöyle bahsedilir:
Dedi ki: "Rabbim, beni kışkırttığın
şeye karşılık, andolsun, ben de yeryüzünde onlara, (sana başkaldırmayı
ve dünya tutkularını) süsleyip-çekici göstereceğim ve onların tümünü
mutlaka kışkırtıp-saptıracağım." (Hicr Suresi, 39)
Örneğin şeytan bir iş adamına işine tutkuyla bağlanması,
maddi kazancı ve ticari itibarı herşeyin üzerinde tutması için telkinde
bulunabilir. Bu, daha önce de belirttiğimiz gibi yakınındaki bir
insan veya onun zihnine telkinde bulunan bir cin şeytan olabilir.
Bu insan, söz konusu telkinler nedeniyle tüm ahlaki ve manevi değerleri,
dini, ahireti terk eder. Böylece şeytan, bu insanın zayıf yönünü
kullanarak, onu dinden saptırmış olur.
Kuran'da, Allah şeytanın Sebe kavmini bu şekilde
saptırdığını bildirmektedir:
"Gerçekten ben, onlara hükmetmekte
olan bir kadın buldum ki, ona herşeyden (bolca) verilmiştir ve büyük
bir tahtı var. Onu ve kavmini, Allah'ı bırakıp da güneşe secde etmektelerken
buldum, şeytan onlara yaptıklarını süslemiştir, böylece onları (doğru)
yoldan alıkoymuştur; bundan dolayı onlar hidayet bulmuyorlar. Ki
onlar, göklerde ve yerde saklı olanı ortaya çıkaran ve sizin gizlediklerinizi
ve açığa vurduklarınızı bilen Allah'a secde etmesinler diye (yapmaktadırlar).
O Allah, O'ndan başka ilah yoktur, büyük Arş'ın Rabbidir." (Neml
Suresi, 23-26)
Ancak unutmamak gerekir ki, şeytanın taktikleri
ve hileleri gerçekte çok zayıftır ve vicdanını kullanan, Allah'ı
ve Kuran ayetlerini düşünen samimi insanların üzerinde hiçbir etkisi
olmaz.
Şeytanın İman Edenler Üzerinde Hiçbir Etkisi
Yoktur
Şeytanın tüm bu sinsi taktiklerinin ve mücadelesinin yanında bir
gerçek vardır: Şeytan samimi iman eden kulların üzerinde hiçbir
etki bırakamaz. Hatta güçlü imana sahip müminler, aynı Hz. Süleyman'da
olduğu gibi, şeytanın tüm planlarına bir kilit vurur, onu tamamen
etkisiz hale getirebilirler. Allah'ı çokça anan, herşeyde Allah'ın
yarattığı bir hayır ve güzellik gören, her tavrında ve düşüncesinde
Allah'a yönelen ve Kuran'a başvuran müminler için şeytanın hilesi
çok zayıftır. Allah bunu ayetlerinde şöyle bildirir:
Gerçek şu ki, iman edenler ve Rablerine tevekkül edenler
üzerinde onun (şeytanın) hiçbir zorlayıcı-gücü yoktur. Onun zorlayıcı-gücü
ancak onu veli edinenlerle, onunla O'na (Allah'a) ortak koşanlar
üzerindedir. (Nahl Suresi, 99-100)
Allah başka ayetlerinde de, şeytanın hiçbir zorlayıcı gücü olmadığını,
ancak Allah'ın ona bu imkanı vermesinin nedeninin, iyilerle kötülerin
ayırt edilmesi için olduğunu bildirmektedir:
Andolsun, İblis, kendileri hakkında zannını doğrulamış
oldu, böylelikle iman eden bir grup dışında, ona uymuş oldular.
Oysa onun, kendilerine karşı hiçbir zorlayıcı-gücü yoktu; ancak
biz ahirete iman edeni, ondan kuşku içinde olandan ayırdetmek için
(ona bu imkanı verdik). Senin Rabbin, herşeyin üzerinde gözetici-koruyucudur.
(Sebe Suresi, 20-21)
Şeytan müstakil güce sahip bir varlık değildir. Yaptıklarını Allah'ın
bilgisi dahilinde yapmaktadır. Böylece şeytana uyanlarla, şeytanın
tuzaklarına düşmeyen takva sahibi müminler birbirlerinden ayrılmaktadırlar.

Celi Sülüs Levha, Mehmet Tahir,
İstifli celi sülüs hatla "Allah yardımcın olsun" yazılı.
Altın yaldız tezhipli.
|
Şeytanın Kuran'da Bildirilen Bazı Özellikleri
Sinsi ve Yalancıdır (İbrahim Suresi, 22)
Azgın ve Kaypaktır (Hac Suresi, 3)
Gücü Yalnızca Çağırmaya Yeter (İbrahim Suresi,
22)
İyilikten ve Hayırdan Yana Hiçbir Yönü Yoktur
(Nisa Suresi, 117)
İnsanlar Üzerindeki Etkisi Pisliktir (Enfal
Suresi, 11)
İnsanların Şükretmelerini Engellemek İster (Araf
Suresi, 17)
İnsanlara Korku Vermeye Çalışır (Al-i İmran
Suresi, 175)
Müminlerin Arasını Bozmaya Çalışır (İsra Suresi,
53) (Maide Suresi, 91)
İnsanları, Sözde Onlara İyilik Yaptığına İkna
Etmeye Çalışır (Araf Suresi, 20-21)
Allah'ın Adını Kullanarak Saptırmaya Çalışır
(Fatır Suresi, 5-6)
Müminlerin Zamanla Yıpranmalarını İster (Al-i
İmran Suresi ,155)
Yalan Vaadlerde Bulunur (İbrahim Suresi, 22)
Kuruntulara ve Kuşkulara Düşürmeye Çalışır (Nisa
Suresi, 119-120)
Sapkın Amelleri Süslü ve Çekici Gösterir (Neml
Suresi, 24)
Fakirlik Korkusu Vermeye Çalışır (Bakara Suresi,
268)
Kibir Vermeye Çalışır (Sad Suresi, 74-75)
Gösteriş İçin İbadet Etmeye Teşvik Eder (Nisa
Suresi, 38)
Ayetlerden Uzaklaştırmaya Çalışır (Zuhruf Suresi,
36-37)
Unutkanlık ve Dalgınlık verir (Mücadele Suresi,
19) (En'am Suresi, 68) (Kehf Suresi, 63)
Duygusallık Telkini Yapar (İsra Suresi, 64)
(Mümtehine Suresi, 1-3)
Detaylara Daldırır (Bakara Suresi, 67-71)
İsrafa Teşvik Eder (İsra Suresi, 26-27)
Şeytanın Allah'a başkaldırma cüretinde bulunan, son derece isyankar,
insanlara karşı büyük bir düşmanlık besleyen, insanları doğru yoldan
alıkoymak için türlü çabalar harcayan bir varlık olduğunu Kuran'dan
ayetlerle açıkladık. Tarihin başından bu yana tüm insanları Allah'ın
yolundan saptırmaya çalışan böyle bir varlığın, bir insanın hizmetine
verilmiş olması elbette Allah'ın büyük bir rahmetidir. Hz. Süleyman'ın,
şeytanları kendi emrinde çalıştırmış, onları hak dinin faydasına
olacak işlerde kullanmış olması, kuşkusuz onun Allah'ın üstün kullarından
olduğunun açık bir göstergesidir.
|