HAZRETİ
İBRAHİM
ve HAZRETİ LUT
Hz. Lut'un ve Hz. İbrahim'in Hicreti
Ayetlerde Hz. İbrahim ve Hz. Lut'un Allah'ın emriyle
hicret edip, güzel bir yurda yerleştikleri bildirilmektedir. Rabbimiz
Kuran'da bu iki mübarek insana ve soylarına nasip ettiği hayırlı
sonu şu şekilde haber verir:
Onu ve Lut'u kurtarıp içinde, alemler
için bereketler kıldığımız yere çıkardık. Ona İshak'ı armağan ettik,
üstüne de Yakub'u; her birini salihler kıldık. Ve onları, Kendi
emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri,
namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.
Lut'a da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan
şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.
Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerdendi. (Enbiya Suresi,
71-75)
Hem Hz. Lut hem de Hz. İbrahim hicret etmişler,
yani yaşadıkları evlerini ve yurtlarını Allah'ın emriyle terk etmişlerdir.
Hicret, ancak salih müminler tarafından gerçekleştirilebilecek
bir ibadettir. Dinden uzak yaşayan insanlar, tüm varlıklarını bir
anda arkalarında bırakıp bilinmeyen bir yere doğru göç etmeye yanaşmazlar.
Evleri, eşyaları, mal ve mülkleri onlar için çok önemlidir. Oysa
bir mümin nereye giderse gitsin, Allah'ın kendisine nasip ettiğinin
en hayırlısı olacağını bildiği için, hiç tereddüt etmeden varını-yoğunu
bırakıp Allah'ın rızası için hicret edebilir. Hz. İbrahim ve Hz.
Lut, bu teslimiyeti ve tevekkülü en güzel şekilde göstermişlerdir.
Allah'ın hoşnutluğunu kazanmak için dünyadan vazgeçmiş, karşılığında
ise Rabbimiz onları hem dünya hayatında bereketli bir yere yerleştirmiş,
hem de ahirette sonsuz cennet nimetlerini bahşetmiştir.
Allah'a güvenen ve hayatlarının her anında mutlaka
bir hayırla karşılaşacaklarını bilen müminler de her zaman peygamberler
gibi Allah'a teslimiyetli davranmalıdırlar. Çünkü gelecek endişesi
ve dünyaya ait hırslar, ancak din ahlakından uzak yaşayan insanlara
mahsus özelliklerdir. Rabbimiz maddi menfaatlerinin peşine düşmemelerinin
bir mükafatı olarak müminleri, hem dünyada hem de ahirette eşsiz
nimetlerle müjdelemektedir.
Bunun yanında Kuran'da, Allah'tan büyük bir nimet
olarak, peygamberlerin sahip oldukları büyük mülkten bahsedilir.
Hz. Davud'a dünya hayatında büyük bir mülk verilmiş, Hz. Süleyman
kimsenin güç yetiremeyeceği bir kuvvete ve zenginliğe sahip olmuştur.
Allah Kuran'da Hz. İbrahim'e ve soyuna da büyük bir mülk verdiğini
bildirir:
Yoksa onlar, Allah'ın Kendi fazlından
insanlara verdiklerini mi kıskanıyorlar? Doğrusu Biz, İbrahim ailesine
Kitab'ı ve hikmeti verdik; onlara büyük bir mülk de verdik. (Nisa
Suresi, 54)
Mal, mülk ve iktidar, inkar edenler veya gaflet
içindeki insanlar için hemen her zaman kibir ve şımarıklık nedeni
olur. Oysa peygamberler ve onların yolunu izleyen müminler, Allah'ın
kendilerine verdiği mal ve mülkü, O'nun rızasına uygun olarak din
ahlakının yayılması için, hayırlarda kullanırlar. Ayrıca müminlerin
önemli bir özelliği de, mülkün tamamen Allah'a ait olduğunu bilmeleridir.
Salih Müslümanlar kendilerine dünya hayatına dair nimetler verildiğinde
Rabbimize şükreder, ancak bu nimetler eksildiğinde de yine Allah'a
kalpten hamd eder ve güzel bir sabırla sabrederler. Çünkü onlar
dünya hayatında bir denemeden geçirildiklerinin ve Allah'ın inananları
eşsiz cennet nimetleriyle ödüllendireceğinin bilincindedirler:
İman edenler, hicret edenler ve Allah
yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihad edenlerin Allah katında büyük
dereceleri vardır. İşte 'kurtuluşa ve mutluluğa' erenler bunlardır.
Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için,
kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler. Onda ebedi
kalıcıdırlar. Şüphesiz Allah, büyük mükafaat katında olandır. (Tevbe
Suresi, 20-22)
Sonsöz
Bu bölümde Hz. İbrahim ve Hz. Lut Peygamberlerin
Allah'a olan coşkulu imanlarını, her işlerinde Rabbimize yönelip
dönüşlerini, üstün ahlaklarını, putperest ve sapkın kavimleriyle
yaptıkları zorlu mücadeleyi Kuran ayetleri doğrultusunda anlattık.
Hz. İbrahim putperest kavmine karşı kararlılıkla tebliğde bulunmuş,
Allah'a olan teslimiyeti sayesinde önüne çıkan her engele sabretmiş,
imanında kararlı olmuştur. Hz. Lut ise, sapkın kavmine karşı sabırla
mücadele etmiş, onları Allah'a iman etmeye ve ahlaksızlıklardan
uzak durmaya davet etmiştir. Allah'ın alemlere üstün kıldığı bu
mübarek insanlar, hayatları boyunca gösterdikleri iman derinliği
ve yüksek ahlak ile Allah'ın hoşnutluğunu kazanmış, sonsuz nimetlerle
bezenmiş cennet yurduna erişmişlerdir.
Erkek
olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde
bulunursa, hiç şüphesiz Biz onu güzel bir hayatla yaşatırız
ve onların karşılığını, yaptıklarının en güzeliyle muhakkak
veriririz. (Nahl Suresi, 97)

|
Samimi iman sahiplerinin hayatlarındaki en büyük amaçları da, birer
hidayet rehberi olan peygamberlerimizin bu şerefli yolunu izlemek
ve böylece Allah'ın razı olduğu, muvahhid kullardan olmak olmalıdır.
Allah Kendisi'ne itaat edenlerin alacağı mükafatı Nisa Suresi'nde
şu şekilde müjdelemektedir:
Kim Allah'a ve Resul'e itaat ederse,
işte onlar Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, doğrular,
şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar? (Nisa
Suresi, 69)
Peygamberler gibi Allah'ın dostu olabilmek ve ahirette
de peygamberlerle birlikte olabilmek için, insanın tüm hayatını
Allah'ın rızasına uygun olarak yaşaması, hep Allah'a güvenmesi,
Allah'ı ve O'nun dinini herşeyden üstün tutması gerekir. Her kim
bu ahlakı gösterirse, her kim Hz. İbrahim gibi "alemlerin Rabbine
teslim oldum" der ve bu şekilde yaşarsa, o en büyük mutluluk ve
kurtuluşa kavuşmayı Allah'tan umabilir.
Dünya üzerinde Allah'ın varlığından yana gaflet
içinde olan insanların olması, hiçbir insanı yanıltmamalıdır. Unutmamak
gerekir ki, Hz. İbrahim putperest bir kavmi tek başına iman etmeye
davet etmiş, Rabbimiz de onun bu üstün ahlakını
"... İbrahim (tek başına) bir ümmetti..." (Nahl Suresi, 120)
ayetiyle övmüştür. Hz. Lut, yanındaki çok az sayıda müminle birlikte,
çok üstün bir teslimiyet ve tevekkül örneği göstererek sapkın kavmini
iman etmeye davet etmiştir. (Zariyat Suresi, 36) Ancak o ev halkı,
kavmin tümünden çok daha kuvvetlidir, çünkü Allah'ın yardımı ve
desteği onların yanındadır.
Önemli olan dünyanın bu büyük sırrını, herşeyin
Allah'ın kudretinde olduğunu, herşeyin O'na boyun eğdiğini anlamak
ve buna göre yaşamaktır. Hz. İbrahim ve Hz. Lut, bu sırrı kavramış
ve Allah'ın dostu olmuşlardır. Tüm iman sahipleri de Allah'ın bu
mübarek elçileri gibi derin bir imanı ve maneviyatı elde etmeyi
amaçlamaları, Allah'ın Kendisi'ne dost edindiği kutlu insanlardan
olmak için ciddi bir çaba göstermeleri gerekmektedir.
|