HAZRETİ MUHAMMED
Peygamberimizin Tebliği
Hz. Muhammed (sav), Allah'ın
"Şu halde, sen bundan dolayı davet et ve emrolunduğun gibi doğru
bir istikamet tuttur..." (Şura Suresi, 15) ayetiyle de bildirdiği
gibi insanları uyarmakla görevlendirdiği son peygamberidir. Peygamberimiz
(sav), tüm diğer elçiler gibi insanları doğru yola, Allah'a iman
etmeye, ahiret için yaşamaya ve güzel ahlaka çağırmıştır. Bu daveti
sırasında kullandığı yöntemler, konuları anlatış şekli, üslubu her
Müslümana örnek olmalı, her Müslüman insanları dine davet ederken
Peygamber Efendimiz gibi konuşmalı ve davranmalıdır.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kendisinin insanları
uyarmakla görevli olduğunu belirtmesi şöyle emredilmiştir:
De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret
üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih
ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
Peygamber Efendimiz insanları uyarmak için elinden
geleni en fazlasıyla yapmış, mümkün olan en fazla sayıda insanı
uyarmak için çaba göstermiştir. Bir ayette şöyle bildirilir:
De ki: "Şahidlik bakımından hangi
şey daha büyüktür?" De ki: "Allah benimle sizin aranızda şahiddir.
Sizi -ve kime ulaşırsa- kendisiyle uyarmam için bana şu Kuran vahyedildi.
Gerçekten Allah'la beraber başka ilahların da bulunduğuna siz mi
şahidlik ediyorsunuz?" De ki: "Ben şehadet etmem." De ki: O, ancak
bir tek olan ilahtır ve gerçekten ben, sizin şirk koşmakta olduklarınızdan
uzağım. (Enam Suresi, 19)
Peygamberimiz (sav) Kuran'ı tebliğ ederken, müşriklerin
atalarından kendilerine miras kalan sapkın dinlerini tamamen değiştirmiş
ve bu nedenle onların baskı ve karşı koymaları ile karşılaşmıştır.
Ancak o Allah'ın emrine uyarak, onların baskı ve alaylarına hiçbir
zaman aldırış etmemiştir. Allah, Peygamberimiz (sav)'e ayetlerde
şöyle buyurmaktadır:
Öyleyse sen emrolunduğun şeyi açıkça
söyle ve müşriklere aldırış etme. Şüphesiz o alay edenlere (karşı)
biz sana yeteriz. (Hicr Suresi, 94-95)
Günümüzde de Müslümanların, insanların rızalarını
gözetmeden, kim ne der diyerek düşünmeden Kuran ahlakını insanlara
anlatmaları, Peygamberimiz (sav)'in sünnetine uyarak "kınayanın
kınamasından korkmamaları" gerekir. Bu, Allah'ın razı olacağı ve
cenneti ile müjdelediği bir ahlak ve takva alametidir. Peygamber
Efendimiz, Müslümanlara bu sünnetine uymalarını şöyle bildirmiştir:
"Benim tebliğ ettiklerimi, beni
görenler (şahid olanlar) görmeyenlere tebliğ etsin, duyursun."33
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA
ALLAH'IN SONSUZ GÜÇ SAHİBİ OLDUĞUNU ANLATMIŞTIR
İnsanların Allah'ın gücünü gereği gibi takdir
edip, O'ndan korkup sakınarak güzel ahlak göstermeleri için Peygamberimiz
(sav) insanlara Allah'ın gücünün ve yaratışındaki ihtişamın delillerini
anlatmış, onların Allah'ı severek O'ndan korkup sakınmalarına vesile
olmuştur. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Rabbimizin yaratışının
delillerini ve gücünü şu ayetlerle anlatması bildirilmiştir:
De ki: "Gördünüz mü söyleyin; Allah,
kıyamet gününe kadar geceyi sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek
olsa, Allah'ın dışında size aydınlık verecek ilah kimdir? Yine de
dinlemeyecek misiniz?" De ki: "Gördünüz mü söyleyin, Allah kıyamet
gününe kadar gündüzü sizin üzerinizde kesintisizce sürdürecek olsa
Allah'ın dışında size içinde dinleneceğiniz geceyi getirecek ilah
kimdir? Yine de görmeyecek misiniz? (Kasas Suresi, 71-72)
Hz. Muhammed ahirete inanmayanlara da Allah'ın
dünyadaki yaratılış delillerini anlatmış ve tüm bunları yaratmaya
kadir olan Allah'ın elbette ahirette bunların benzerlerini de yaratmaya
güç yetirdiğini açıklamıştır. Peygamberimiz (sav) bu önemli gerçeği
kavmine şöyle bildirmiştir:
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da,
böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret
yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz
Allah, herşeye güç yetirendir." (Ankebut Suresi, 20)
Peygamberimiz (sav), Allah'ın her türlü eksiklikten
münezzeh olduğunu, hiçbir şeye ihtiyaç duymadığını insanlara tebliğ
ettiği ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "O, gökleri ve yeri yaratırken
ve O, (hep) besleyen (hiç) beslenmezken, ben Allah'tan başkasını
mı veli edineceğim?" De ki: "Bana gerçekten Müslüman olanların ilki
olmam emredildi ve: Sakın müşriklerden olma." (denildi.) De ki:
"Şüphesiz ben, Rabbime isyan edersem o büyük günün azabından korkarım."
(Enam Suresi, 14-15)
Allah'ın eşi, benzeri olamayacağını ve Rabbimizin
herşeyin tek sahibi olduğu Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
De ki: "Göklerin ve yerin Rabbi kimdir?"
De ki: "Allah'tır." De ki: "Öyleyse, O'nu bırakıp kendilerine bile
yarar da, zarar da sağlamaya güç yetiremeyen birtakım veliler mi
(tanrılar) edindiniz?" De ki: "Hiç görmeyen (a'ma) ile gören (basiret
sahibi) eşit olabilir mi? Veya karanlıklarla nur eşit olabilir mi?"
Yoksa Allah'a, O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da,
bu yaratma, kendilerince birbirine mi benzeşti? De ki: "Allah, herşeyin
yaratıcısıdır ve O, tektir, kahredici olandır." (Rad Suresi, 16)
Hz. Muhammed (sav), Allah'ın varlığını bildikleri
halde O'nun üstün kudretini düşünmeyen, bundan dolayı O'nun büyüklüğünü
takdir edemeyen kavmine, Allah'ın varlığını ve büyüklüğünü ikrar
ettirmiştir. Ve bunun ardından, onları öğüt almaya ve korkup sakınmaya
davet etmiştir. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:)
Yeryüzü ve onun içinde olanlar kimindir?" "Allah'ındır" diyecekler.
De ki: "Yine de öğüt alıp-düşünmeyecek misiniz?" De ki: "Yedi göğün
Rabbi ve büyük Arş'ın Rabbi kimdir?" "Allah'ındır" diyecekler. De
ki: "Yine de sakınmayacak mısınız?" De ki: "Eğer biliyorsanız (söyleyin:)
Herşeyin melekutu (mülk ve yönetimi) kimin elindedir? Ki O, koruyup
kolluyorken kendisi korunmuyor." "Allah'ındır" diyecekler. De ki:
"Öyleyse nasıl oluyor da böyle büyüleniyorsunuz?" (Müminun Suresi,
84-89)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA
TEK DOĞRU YOLUN ALLAH'IN YOLU OLDUĞUNU BİLDİRMİŞTİR
İnsanların bir kısmı kendilerine yol olarak sapkın,
yanlışlıklarla, batıl inançlarla ve zararlı fikir ve yöntemlerle
dolu yolları seçerler. Bunların her biri insanlara dünyada ve ahirette
kayıptan başka bir şey getirmez. Peygamberimiz (sav) ise, insanları
en şerefli ve güzel olan yola, Allah'ın yoluna çağırmış, insanların
dünyada ve ahirette kurtuluşlarına vesile olmak için gayret etmiştir.
De ki: "Bize yararı ve zararı olmayan
Allah'tan başka şeylere mi tapalım? Allah bizi hidayete erdirdikten
sonra, şeytanların ayartarak yerde şaşkınca bıraktıkları, arkadaşlarının
da: "Doğru yola, bize gel" diye kendisini çağırdığı kimse gibi topuklarımız
üzerinde gerisin geri mi döndürülelim?" De ki: "Hiç şüphesiz Allah'ın
yolu, asıl yoldur. Ve biz alemlerin Rabbine (kendimizi) teslim etmekle
emrolunduk." (Enam Suresi, 71)
Peygamber Efendimiz, hadis-i şeriflerinde de en
doğru yolun Allah'ın ve Resulünün yolu olduğunu belirtmişlerdir:
"Muhakkak
ki, en güzel söz Allah'ın kitabıdır. En güzel yol da Muhammed'in
yoludur."34
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARI
ŞİRKTEN SAKINDIRMIŞTIR
Peygamberimiz (sav)'in insanları sakındırdığı en
önemli konulardan biri şirktir. Kuran ayetlerinde de görüldüğü gibi
Hz. Muhammed (sav), insanlara daima Allah'ın tek ilah olduğunu,
O'nun dışında hiçbir varlığın hiçbir güce sahip olmadığını söylemiş
ve müşrikliğe karşı onları uyarmıştır. Pek çok ayette Peygamberimiz
(sav)'e insanları şirke karşı uyarması haber verilmiştir. Bu ayetlerden
bazıları şöyledir:
De ki: "Bu, benim yolumdur. Bir basiret
üzere Allah'a davet ederim; ben ve bana uyanlar da. Ve Allah'ı tenzih
ederim, ben müşriklerden değilim." (Yusuf Suresi, 108)
De ki: "Ben gerçekten, yalnızca Rabbime
dua ediyorum ve O'na hiç kimseyi (ve hiçbir şeyi) ortak koşmuyorum."
De ki: "Doğrusu ben, sizin için ne bir zarar, ne de bir yarar (irşad)
sağlayabilirim." De ki: "Muhakkak beni Allah'tan (gelebilecek bir
azaba karşı) hiç kimse asla kurtaramaz ve O'nun dışında asla bir
sığınak da bulamam." (Cin Suresi, 20-22)
De ki: "Ben, dini yalnızca O'na
halis kılarak Allah'a ibadet etmekle emrolundum." "Ve ben, Müslümanların
ilki olmakla da emrolundum." De ki: "Ben, Rabbime isyan ettiğim
takdirde, büyük bir günün azabından korkarım." De ki: "Ben dinimi
yalnızca O'na halis kılarak Allah'a ibadet ederim." "Siz, O'nun
dışında dilediklerinize ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana
uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini hem yakınlarını hüsrana
uğratanlardır. Haberiniz olsun; bu apaçık olan hüsranın kendisidir."
(Zümer Suresi, 11-15)
Ya da halkı sürekli yaratmakta
olan, sonra onu iade edecek olan ve sizi gökten ve yerden rızıklandıran
mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor
iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz." (Neml Suresi, 64)
Allah ile beraber başka bir ilah mı? De ki: "Eğer doğru söylüyor
iseniz, kesin-kanıt (burhan)ınızı getiriniz." (Neml Suresi, 64)
Kavmine Allah'ın tek ilah olduğunu hatırlatan Hz.
Muhammed (sav), aynı zamanda Allah'a eş koştuklarının hiçbir şeyi
yaratamayacaklarını, kimseye zarar vermeye veya fayda sağlamaya
güçleri yetmeyeceğini de çeşitli şekillerde tebliğ etmiştir. Bu
konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "O'nun dışında (ilah
olarak) öne sürdüklerinizi çağırın, onlar sizden ne zararı uzaklaştırabilirler,
ne de (onu yararınıza) dönüştürebilirler." (İsra Suresi, 56)
De ki: "Gördünüz mü haber verin;
Allah'tan başka taptıklarınız, yerden neyi yaratmışlar, bana gösterin?
Yoksa onların göklerde bir ortaklığı mı var? Eğer doğru sözlüler
iseniz, bundan önce bir kitap ya da bir ilim kalıntısı (veya bir
eser) varsa, bana getirin." (Ahkaf Suresi, 4)
De ki: "Allah'ın dışında (Tanrı
diye) öne sürdüklerinizi çağırın. Onların göklerde ve yerde bir
zerre ağırlığınca bile (hiçbir şeye) güçleri yetmez; onların bu
ikisinde hiçbir ortaklığı olmadığı gibi, O'nun bunlardan hiçbir
destekçi olanı da yoktur." (Sebe Suresi, 22)
De ki: "Siz, Allah'ın dışında
taptığınız ortaklarınızı gördünüz mü? Bana haber verin; yerden neyi
yaratmışlardır? Ya da onların göklerde bir ortaklığı mı var? Yoksa
Biz onlara bir kitap vermişiz de onlar bundan (dolayı) apaçık bir
belge üzerinde midirler? Hayır, zulmedenler, birbirlerine aldatmadan
başkasını vadetmiyorlar." (Fatır Suresi, 40)
İnsanların birçoğu Allah'ın varlığını kabul eder
ancak Allah'ın gücünü ve büyüklüğünü takdir edemez, Allah'tan başka
varlıkların kendisine yarar getirebileceğini zanneder, tek dost
ve yardımcının Allah olduğunu kavrayamaz. Peygamberimiz (sav) ise,
kavmine bu gerçekleri anlatmış ve onları şirkten arındırmaya çalışmıştır.
Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Andolsun, onlara: "Gökleri
ve yeri kim yarattı?" diye soracak olsan, elbette "Allah" diyecekler.
De ki: "Gördünüz mü haber verin; Allah'tan başka taptıklarınız,
eğer Allah bana bir zarar dileyecek olsa, O'nun zararını kaldırabilirler
mi? Ya da bana bir rahmet vermeyi istese, O'nun rahmetini tutup-önleyebilecekler
mi" De ki: "Allah, bana yeter. Tevekkül edecek olanlar, O'na tevekkül
etsinler." (Zümer Suresi, 38)
De ki: "Size bir kötülük isteyecek
olsa sizi Allah'tan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa
(buna engel olacak) kimdir?" Onlar, kendileri için Allah'ın dışında
ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar. (Ahzab Suresi, 17)
İnsanın tek dostu ve koruyucusu kendisini yaratan
Allah'tır. Ne var ki Allah'tan korkmayan insanlar bunu kabul etmek
istemezler. Ancak zorluk anlarında, çaresiz olduklarını açıkça görebildikleri
bazı olaylarda bu insanlar, kendilerine Allah'tan başka hiç kimsenin
yardım edemeyeceğini anlarlar. Peygamberimiz (sav) de insanlara
bu gerçeği hatırlatmıştır. Bir sıkıntıya, bir zarara uğradığı zaman,
insanın Allah'tan başka hiçbir yardımcısının olmadığını söylemiştir.
Bu konu ile ilgili olarak Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, kavmine
şu hatırlatmayı yapması bildirilmiştir:
De ki: "Düşündünüz mü hiç; eğer size
Allah'ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah'tan
başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın
bakalım.)" Hayır, yalnızca O'nu çağırırsınız, dilerse kendisini
çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı
unutursunuz. (Enam Suresi, 40-41)
Peygamberimiz (sav)'in de hatırlattığı bu gerçeği
unutmayan müminler, bir zorlukla karşılaşmadan da, kendilerine tek
yardım edebilecek, onlardan sıkıntı ve zorlukları tek kaldırabilecek
gücün Allah olduğunu bilirler. Kuran'da şöyle buyrulmaktadır:
De ki: "Sizi karanın ve denizin karanlıklarından
kim kurtarmaktadır ki, siz (açıktan ve) gizliden gizliye ona yalvararak
dua etmektesiniz: -Andolsun, bizi bundan kurtarırsan, gerçekten
şükredenlerden oluruz." De ki: "Ondan ve her türlü sıkıntıdan sizi
Allah kurtarmaktadır. Sonra siz yine şirk koşmaktasınız." (Enam
Suresi, 63-64)
Resulullah Efendimiz hadis-i şeriflerinde de tüm
Müslümanları şirke karşı uyarmıştır:
"(En büyük
günah) Allah seni yaratmış iken, O'na ortak koşmandır."35
Peygamber Efendimiz, bir başka sözünde ise, Allah'ın
şirk dışındaki bütün günahları affedeceğini şöyle bildirmiştir:
Allah (z.c.hz.)leri buyurur:
"Bir adam bilse ki Ben kudret sahibiyim, günahları
affederim. O şirk etmedikçe, Ben onu affederim."36
Peygamberimiz (sav), özellikle gizli şirkin, insanlar
için ne kadar önemli bir tehlike olduğunu ise şu sözleriyle açıklamıştır:
"Bana göre,
sizin için deccalden daha ziyade korktuğum şeyi haber vereyim mi?
O, gizli şirktir ki, kişinin kalkıp adamın makamına gösteriş için
amel etmesidir."37
"Şirk ümmetimde
düz taşta karanlık gecede karıncaların gezinişinden daha gizlidir.
Alameti, adaletsizlikten dolayı muhabbet, ve adaletten dolayı da
buğz etmektir. Ve Din, Allah için sevgi ve Allah için buğzdan başka
nedir? Allah Teala buyurdu ki:"Eğer siz Allah'ı seviyorsanız Bana
tabi olun ki Allah da sizi sevsin."38
PEYGAMBERİMİZ (SAV) GAYBIN
BİLGİSİNİN SADECE ALLAH'A AİT OLDUĞUNU AÇIKLAMIŞTIR
Kuran'da "gayb" kelimesi, insanların bilmedikleri,
görmedikleri gizli olan şeyleri ifade etmek için kullanılmıştır.
Örneğin gelecekte olacak olan olaylar bizim için gayba ait bilgilerdir.
Ancak geleceğe dair tüm bilgiler, her insanın, her ülkenin, her
binanın, her eşyanın geleceği, her anıyla Allah katında bilinmektedir.
Peygamberimiz (sav)'e, gayb bilgisinin sadece Allah'a ait olduğunu
insanlara açıklaması şöyle bildirilmiştir:
De ki: "Ne kadar kaldıklarını Allah
daha iyi bilir. Göklerin ve yerin gaybı O'nundur. O, ne güzel görmekte
ve ne güzel işitmektedir. O'nun dışında onların bir velisi yoktur.
Kendi hükmünde hiç kimseyi ortak kılmaz." (Kehf Suresi, 26)
De ki: "Göklerde ve yerde gaybı
Allah'tan başka kimse bilmez. Onlar ne zaman dirileceklerinin şuuruna
varmıyorlar." (Neml Suresi, 65)
De ki: "Şüphesiz Rabbim hakkı
(batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri
bilendir. (Sebe Suresi, 48)
Resulullah Efendimize zaman zaman gaybtan bazı
şeyler sorulduğunda kendisi onlara şu cevabı verirdi:
"Bilmiyorum.
Ben bir kulum; Mevlâm neyi bildirirse onu bilirim. Onun bildirmediğini
bilemem..."39
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA,
ALLAH'IN EN GİZLİ KONUŞMALARI DAHİL BİLDİĞİNİ HATIRLATMIŞTIR
Bazı insanlar bir kötülük düşündüklerinde ya da
taraftarları olan kişilerle bir kötülük planladıklarında, dedikodu
yaptıklarında, düzenler kurduklarında bunları insanlardan gizlediklerini
zannederler. Oysa Allah her insanın bütün düşündüklerini, aklından
geçirdiklerini, iki kişi arasındaki fısıldaşmaları, göklerde ve
yerde olan herşeyi bilir. İnsanın an an yaptığı herşeye şahittir.
Ve her insan, gizli gizli yaptığını veya konuştuğunu sandığı herşeyin
hesabını ahirette verecektir. Belki o kişi yaptığı o kötülük dolu
konuşmayı unutacaktır, ancak Allah insanların unuttukları herşeyi
hesap gününde önlerine getirecektir.
Peygamberimiz (sav) de bu konuya dikkat çekerek,
insanları verecekleri hesap için uyarmıştır. Bu konudaki ayetlerden
bazıları şöyledir:
De ki: "Sinelerinizde olanı
-gizleseniz de, açığa vursanız da- Allah bilir. Ve göklerde olanı
da, yerde olanı da bilir. Allah, herşeye güç yetirendir." (Al-i
İmran Suresi, 29)
De ki: "Benimle aranızda şahid
olarak Allah yeter; kuşkusuz O, kullarından gerçeğiyle haberdardır,
görendir." (İsra Suresi, 96)
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa,
de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz
(sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem. Şüphesiz O, sözün
açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir."
(Enbiya Suresi, 109-110)
De ki: "Siz Allah'a dininizi
mi öğreteceksiniz? Oysa Allah, göklerde ve yerde olanları bilir.
Allah, herşeyi bilendir." (Hucurat Suresi, 16)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARA
KURAN'IN ALLAH KATINDAN İNDİRİLDİĞİNİ AÇIKLAMIŞTIR
Peygamberimiz (sav)'in döneminde ve sonraki dönemlerde
de Kuran'ın hak kitap olduğunu inkar edenler olmuştur ve bu kişiler
Kuran'ı Peygamberimiz (sav)'in yazdığını iddia edecek kadar ileri
gitmişlerdir. Oysa Kuran'ın insan eliyle yazılmadığı çok açıktır.
Allah'ın sözü olan Kuran, içinde birçok mucizeye, insanların erişmeyeceği
eşsiz bir hikmete sahiptir. Peygamberimiz (sav) de insanlara bu
gerçeği hatırlatmış ve Kuran'ı Allah'ın gönderdiğini bildirmiştir.
Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "Onu, göklerde ve yerde
gizli olanı bilen (Allah) indirmiştir. Doğrusu O, çok bağışlayandır,
çok esirgeyendir." (Furkan Suresi, 6)
De ki: "Gördünüz mü haber verin;
eğer o (Kuran) Allah katından ise, sonra siz onu inkar etmişseniz
(bu durumda) uzak bir ayrılık içinde olandan daha sapık kimdir?"
(Fussilet Suresi, 52)
Kuran'ın bir insan tarafından yazıldığını iddia
edenler, onun sahip olduğu mucizelerden, Allah'ın sonsuz hikmet
içeren sözlerinden habersizdirler. Oysa Kuran değil bir insanın,
bütün insanların ve cinlerin dahi biraraya gelerek yazamayacakları
bir kitaptır. Ve Hz. Muhammed (sav)'e bu konu ile ilgili olarak
kavmine şunları bildirmesi emredilmiştir:
De ki: "Eğer bütün ins ve cin
(toplulukları), bu Kuran'ın bir benzerini getirmek üzere toplansa,
-onların bir kısmı bir kısmına destekçi olsa bile- onun bir benzerini
getiremezler." (İsra Suresi, 88)
Yoksa: "Bunu kendisi yalan olarak
uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olan bir sûre getirin
ve eğer gerçekten doğru sözlüyseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi
çağırın." (Yunus Suresi, 38)
Peygamber Efendimiz bir diğer hadis-i şeriflerinde
ise Kuran'ın Allah'ın sözü olduğunu şöyle belirtmiştir:
"Kuran, Allah
Azze ve Celle'nin kelamıdır. Öyle ise Kuran sahibi, Rabbinin, yasak
ettiklerini yapmamak sureti ile ona tazim (hürmet) etsin."40
(Bu) Kitabın indirilmesi, üstün
ve güçlü olan, hüküm ve hikmet sahibi Allah (katın)dandır. (Zümer
Suresi, 1)
... Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin
izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın
yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) KURAN'IN
MÜSLÜMANLAR İÇİN BİR MÜJDE VE HİDAYET REHBERİ OLDUĞUNU BİLDİRMİŞTİR
Peygamberimiz (sav) Kuran'ın insanları hidayete
eriştirdiğini söylemiş ve onlara Kuran'ı rehber edinmelerini öğütlemiştir.
Bu konudaki ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak,
Müslümanlara bir müjde ve hidayet olmak üzere, onu (Kuran'ı) hak
olarak Rabbinden Ruhu'l-Kudüs indirmiştir." (Nahl Suresi, 102)
De ki: "Eğer ben sapacak olsam, artık
kendi nefsim aleyhine sapmış olurum; eğer hidayeti bulacak olsam,
bu da Rabbimin bana vahyetmekte olduğu (Kuran) sayesindedir. Şüphesiz
O, işitendir, yakın olandır." (Sebe Suresi, 50)
Peygamberimiz (sav)'in bir hadis-i şeriflerinde
Kuran'ın kurtuluşa götüren bir rehber olduğu şöyle açıklanır:
"Kim ki Kuran'ı
öne alırsa, Kuran onu cennete götürür. Kim de arkasına bırakırsa
onu da cehenneme sürer."41
PEYGAMBERİMİZ (SAV), HESAP
GÜNÜ KİMSENİN BAŞKASININ GÜNAHINI YÜKLENMEYECEĞİNİ BİLDİRMİŞTİR
Cahiliye toplumlarında yaygın olan sapkın inanışlardan
biri, bir kimsenin diğerinin günahını yüklenebileceğini sanmalarıdır.
Örneğin, arkadaşlarının bir ibadeti yapmasını engellemeye çalışır
ve onlara "ben senin günahını yüklenirim" derler. Bu kişi elbette
ki bir ibadeti engellemenin günahını alır, ancak karşısındaki kişi
de bu ibadeti yerine getirmemenin günahını alacaktır. Yani hiç kimse
ondan bu günahı alıp yüklenemez. Hesap gününde herkes yalnızca kendi
yaptığından sorumlu tutulacaktır. Kimseye başkalarının günahları
sorulmayacak, kimse de kimsenin günahını yüklenmeyecektir. Allah,
Hz. Muhammed (sav)'e bu konuyu şöyle açıklamasını bildirmiştir:
De ki: "O, herşeyin Rabbi iken, ben
Allah'tan başka bir Rab mi arayayım? Hiçbir nefis, kendisinden başkasının
aleyhine (günah) kazanmaz. Günahkar olan bir başkasının günah yükünü
taşımaz. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir. O, size hakkında anlaşmazlığa
düştüğünüz şeyleri haber verecektir." (Enam Suresi, 164)
Peygamber Efendimiz
"Kimse kimsenin günahını çekmez"42 sözleriyle
de, halk arasındaki bu batıl inanca bir açıklama getirmiştir.
PEYGAMBERİMİZ (SAV), KAVMİNE KENDİLERİNDEN
ÖNCEKİLERİN BAŞLARINA GELENLERİ ANLATARAK İBRET ALMALARINI ÖĞÜTLEMİŞTİR
Tarih boyunca Allah'a, dine ve Allah'ın elçilerine
karşı gelen topluluklar hep bir helakla yok olmuşlar, hatta arkalarında
tek bir iz kalmayacak şekilde kaybolmuşlardır. Bu toplulukların
uğradıkları son, tüm insanlara bir ibret olmalı, Allah'ın gazaplanmasından
korkup sakınarak Allah'a yönelmelidirler.
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın
da, suçlu-günahkarların nasıl bir sona uğradıklarını görün." (Neml
Suresi, 69)
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın,
sonra yalanlayanların sonu nasıl oldu, bir görün." (Enam Suresi,
11)
... Peygamber, müminler için
kendi nefislerinden daha evladır...(Ahzap
Suresi, 33)
De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın,
böylece daha öncekilerin nasıl bir sona uğradıklarını görün. Onların
çoğu müşrik kimselerdi." (Rum Suresi, 42)
Peygamber Efendimiz yukarıdaki
ayetler doğrultusundaki bir sözlerinde ise, "Ey
kavmim, ağır olunuz. Sizden evvelki ümmetler, bu yaptığınız şeyle
helak oldu. Peygamberlerine karşı ihtilafları sebebi ile ve kitaplarının
bazısını bazısına karıştırmaları sebebi ile."43
diyerek, çevresindekileri, geçmiştekilerin başlarına gelenlerle
uyarmıştır.
İNSANLARA ÖLÜMÜ HATIRLATMIŞTIR
Ahiretin varlığına inanmayan veya şüphe duyan insanların
en büyük korkularından biri ölüm korkusudur. Ölümle birlikte herşeylerini
kaybedeceklerini düşündükleri ve dünyaya büyük bir hırsla bağlı
oldukları için ölümü kesinlikle düşünmezler. Oysa her insan Allah'ın
kendisi için kaderinde takdir ettiği bir vakitte ölecektir ve bundan
asla bir kaçış yolu bulamayacaktır. Peygamberimiz (sav) de bu insanlara
ölümden kaçışın kendilerine bir fayda sağlamayacağını açıklamış
ve onların ölümden sonraki gerçek hayatlarını düşünmelerini sağlamaya
çalışmıştır.
Andolsun, Biz çevrenizde bulunan şehirlerden (birçoğunu) yıkıma
uğrattık ve belki dönerler diye ayetleri çeşitli şekillerde açıkladık.
(Ahkaf Suresi, 27)
De ki: "Eğer ölümden veya öldürülmekten
kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle
olsa bile, pek az (bir zaman) dışında metalanıp-yararlandırılmazsınız."
(Ahzap Suresi, 16)
De ki: "Sizin için belirlenmiş
bir gün vardır ki, ondan ne bir an ertelenebilirsiniz, ne de (bir
an) öne alınabilirsiniz." (Sebe Suresi, 30)
Peygamber Efendimiz ölümün düşünülmesini de tavsiye
etmiş ve şöyle demiştir:
"Ölümü en
çok zikreden ve kendilerine gelmezden önce onun için en iyi hazırlığı
yapanlardır. İşte akıllılar bunlardır."44
KIYAMETİN SAATİNİN BİLGİSİNİN
SADECE ALLAH'A AİT OLDUĞUNU AÇIKLAMIŞTIR
İnsanların merak ettikleri konulardan biri kıyamet
saatinin ne zaman geleceğidir. Oysa Allah kıyametin saatini Kendisinden
başka kimsenin bilemeyeceğini bildirmiş ve Hz. Muhammed'e (sav)
bu konuda kendisine sorulan sorulara şöyle cevap vermesini emretmiştir:
İnsanlar, sana kıyamet saatini
sorarlar; de ki: "Onun bilgisi yalnızca Allah'ın katındadır." Ne
bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir. (Ahzap Suresi
63)
De ki: "Bilmiyorum, size vadedilen
(kıyamet ve azab) yakın mı, yoksa Rabbim onun için uzun bir süre
mi koymuştur?" (Cin Suresi, 25)
Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa,
de ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz
(sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem." (Enbiya Suresi,
109)
CEHENNEM'DE BAZI KİMSELERİN
SONSUZA KADAR KALACAĞINI BİLDİRMİŞTİR
Cahiliye toplumlarında yaygın olan batıl inançlardan
biri cehennemde belli bir süre kalınıp çıkılacağıdır. Oysa Allah
cehennem azabının bazı kimseler için sonsuza kadar süreceğini bildirmiştir.
Peygamberimiz (sav) de Allah'ın emrine uyarak, bir süre cehennemde
kalınacağını iddia edenlere, Allah'ın dilemesi dışında insanların
bazılarının cehennemde sonsuza kadar kalacaklarını haber vermiştir:
Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında,
ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah katından bir ahid mi
aldınız? -ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz
bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı
kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz
kalacaklardır. İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar,
orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 80-82)
Peygamber Efendimiz bir sözünde cennet ve cehennemdeki
hayat ile ilgili olarak şunları açıklamıştır:
"Cennetlikler
cennette, cehennemlikler de cehennemde oldukları zaman ölüm getirilir.
Cennetle cehennemin arasına konup orada kesilir. Sonra bir münadi
nida eder: 'Ey ehl-i cennet! Artık ebediyet var, ölüm yok! Ey ehl-i
nar! Artık ebediyet var ölüm yok. Cennetliklerin süruru bununla
daha da artar. Cehennemliklerin de hüznü artar.'45
ALLAH'I EN GÜZEL İSİMLERİ İLE
ANMAMIZI SÖYLEMİŞTİR
Daha önce de belirtildiği gibi, Peygamberimiz (sav)
tebliğ yaparken, bir şeyi açıklarken, dua ederken Allah'ı tesbih
eder, O'nu en güzel isimleri ile yüceltirdi. Peygamberimizin (sav)
insanları da bu güzel tavra davet etmesi şu şekilde emredilmiştir:
De ki: "Allah, diye çağırın, 'Rahman'
diye çağırın, ne ile çağırırsanız; sonunda en güzel isimler O'nundur."
Namazında sesini çok yükseltme, çok da kısma, bu ikisi arasında
(orta) bir yol benimse. Ve de ki: "Övgü (hamd), çocuk edinmeyen,
mülkte ortağı olmayan ve düşkünlükten dolayı yardımcıya da (ihtiyacı)
bulunmayan Allah'adır." Ve O'nu tekbir edebildikçe tekbir et. (İsra
Suresi, 110-111)
PEYGAMBERLER ARASINDA AYRIM
YAPMAMAYI HATIRLATMIŞTIR
Peygamberimiz (sav) Allah'ın
emrine uygun olarak, Allah'ın gönderdiği peygamberler arasında hiçbir
ayrım yapmamamızı bildirmiş ve bir hadis-i şeriflerinde "Peygamberleri
birbirine tafdil (birini diğerinden üstün görmek) etmeyin"46
diye buyurmuştur. Peygamberlerimizin hepsi Allah'ın sevdiği, dost
edindiği, güvendiği, cenneti ile müjdelediği mübarek, kutlu, takva
sahibi kimselerdir. Bütün peygamberler Allah'ın dinini insanlara
tebliğ etmişler, ulaşabildikleri herkesi Hz. Muhammed (sav) gibi
Allah'ın yoluna çağırmışlardır. Bu, Peygamber Efendimizin bize bildirdiği
çok önemli bir tutum ve inançtır. Kuran'da ise bu konu şöyle yer
almaktadır:
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene,
İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya,
İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan
hiçbiri arasında ayrılık gözetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız."
(Al-i İmran Suresi, 84)
Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene,
İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve
İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik.
Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."
(Bakara Suresi, 136)
PEYGAMBERİMİZ (SAV) İNSANLARI
GÜZEL AHLAKA ÇAĞIRMIŞTIR
Kitap boyunca da anlatıldığı gibi Peygamberimiz
(sav) tüm alemlere örnek bir ahlaka sahipti ve insanları da güzel
ahlaklı olmaya çağırmış, onlara Allah'ın razı olacağı ahlakın ve
davranışların nasıl olması gerektiğini açıklamıştır. Kuran'da Peygamberimiz
(sav)'e güzel ahlakla ilgili insanlara hatırlatması emredilen bazı
ayetler şöyledir:
De ki: "Gelin size Rabbinizin
neleri haram kıldığını okuyayım: O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın,
anne-babaya iyilik edin, yoksulluk-endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin.
-Sizin de, onların da rızıklarını biz vermekteyiz- Çirkin-kötülüklerin
açığına ve gizli olanına yaklaşmayın. Hakka dayalı olma dışında,
Allah'ın (öldürülmesini) haram kıldığı kimseyi öldürmeyin. İşte
bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki akıl erdirirsiniz. Yetimin
malına, o erginlik çağına erişinceye kadar -o en güzel (şeklin)
dışında- yaklaşmayın. Ölçüyü ve tartıyı doğru olarak yapın. Hiçbir
nefse, gücünün kaldırabileceği dışında bir şey yüklemeyiz. Söylediğiniz
zaman -yakınınız dahi olsa- adil olun. Allah'ın ahdine vefa gösterin.
İşte bunlarla size tavsiye (emr) etti; umulur ki öğüt alıp-düşünürsünüz."
(Enam Suresi, 151-152)
De ki: "Rabbim yalnızca çirkin
hayasızlıkları -onlardan açıkta olanlarını ve gizli olanlarını,-
günah işlemeyi, haklı nedeni olmayan 'isyan ve saldırıyı' kendisi
hakkında ispatlayıcı bir delil indirmediği şeyi Allah'a şirk koşmanızı
ve Allah'a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır."
(Araf Suresi, 33)
Peygamber Efendimizin güzel ahlakı tavsiye ettiği
hadis-i şeriflerinden bazıları ise şöyledir:
"Rabbim bana
dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni halde de Allah'tan korkmamı,
öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte de zenginlikte
de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı,
beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin
tefekkür olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret
olmasını, marufu (doğru ve güzel olanı) emretmemi."47
"Sana zulmedeni
affet. Sana küsene git, sana kötülük yapana iyilik yap. Aleyhine
de olsa hakkı söyle."48
"Her nerede
olursan ol Allah'tan ittika et ve kötülüğün arkasından iyilik yap,
bu onu yok eder. İnsanlara iyi ahlakla muamele et."49
"İnsanlara
güzel ahlakla muamelede bulun."50
Peygamberimiz (sav), Yemen'e gönderdiği elçilerine
şunları tavsiye etmiştir:
"Sirke balı
bozduğu gibi, kötü huy da ameli ifsad eder."51
"Müminin
şerefi dini, asaleti güzel ahlakı, mürüvveti de aklıdır."52
PEYGAMBERİMİZ (SAV), İNSANLARI
KİBİRLENMEYE KARŞI UYARMIŞTIR
Peygamber Efendimiz, kibrin ve büyüklenmenin kötü
bir ahlak özelliği olduğunu ve kibirli insanların cehennemle karşılık
bulabileceklerini bildirmiştir. Onları bu büyük tehlikeye karşı
da uyarmıştır. Peygamberimiz (sav), her durumda tevazusu, alçak
gönüllü, sevecen, şefkatli tavrı ile insanlara en güzel örnek olmuştur.
Peygamberimiz (sav)'in kibir hakkındaki uyarılarından bazıları şöyledir:
"Allah Teala
Hazretleri güzeldir, güzelliği sever. Kibir ise hakkın ibtali (hükümsüz
bırakılması), insanların tahkiri (hor görülmesi)dir."53
"Kişi kendisini
halktan büyük görüp uzak tuta tuta cebbarlar arasına kaydedilir
de, onların başına gelen musibete duçar olur."54
Peygamberimiz (sav), ataları ve aileleri ile övünen
ve bundan dolayı kibirlenen insanları da uyarmış ve şöyle demiştir:
"İnsanlar
ya cehennem kömüründen başka bir şey olmayan ölmüş ecdadlarıyla
övünmekten vazgeçerler, yahut da Allah katında, burnuyla pislik
yuvarlayan Mayıs böceğinden daha adi bir dereceye düşerler. Allah
Teala Hazretleri sizden cahiliye kibirini temizledi. Artık o, muttaki
bir mümin veya bedbaht bir facirdir. İnsanların hepsi Hz. Adem'in
evlatlarıdır. Adem ise topraktan yaratılmıştır."55
Peygamberimiz (sav), ashabına her zaman güzel giyinmelerini,
bakımlı ve hoş görünmelerini tavsiye etmiştir. Ancak aynı zamanda,
onlara giydiklerinden veya güzelliklerinden dolayı kibirlenen insanın
dünyada ve ahirette küçük düşüceğini de hatırlatmış, her koşulda
tevazulu olmalarını söylemiştir. Bu sözlerinden biri şöyledir:
"Bir adam
nefsinin hoşuna giden birtakım elbise içinde saçları da yapılmış
olarak giderken yürüme sırasında kibire düşmüştü ki, birden yere
battı. Kıyamet kopuncaya kadar orada zorlukla batmaya devam edecek."56
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN İNFAK
KONUSUNDAKİ AÇIKLAMALARI
İnfak etmek, bir insanın malını ve canını Allah'ın
yolunda, Allah'ın razı olacağı şekilde harcamasıdır. Çevresindekiler,
infak ile ilgili Peygamberimiz (sav)'e bazı sorular sormuşlar ve
o da onlara infakın nasıl olacağını açıklamış, onları infak etmek
için şevklendirmiştir. Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e infak konusunda
söylemesi bildirilen ayetler şöyledir:
Sana neyi infak edeceklerini
sorarlar. De ki: "Hayır olarak infak edeceğiniz şey, anne-babaya,
yakınlara, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışadır. Hayır olarak
her ne yaparsanız, Allah onu şüphesiz bilir." (Bakara Suresi, 215)
… Ve sana neyi infak edeceklerini
sorarlar. De ki: "İhtiyaçtan artakalanı." Böylece Allah, size ayetlerini
açıklar; umulur ki düşünürsünüz; (Bakara Suresi, 219)
De ki: "Şüphesiz benim Rabbim,
kullarından rızkı dilediğine genişletip-yayar ve ona kısar da. Her
neyi infak ederseniz, O (Allah), yerine bir başkasını verir; O,
rızık verenlerin en hayırlısıdır." (Sebe Suresi, 39)
Mallarını Allah yolunda infak
edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan
bir tek tanenin örneği gibidir. Allah, dilediğine kat kat arttırır.
Allah (ihsanı) bol olandır, bilendir. (Bakara
Suresi, 261)
Peygamber Efendimizin Müslümanları cimrilikten
sakındıran, onlara cömertlikle infak etmelerini hatırlatan sözlerinden
bazıları şöyledir:
"Zulümden
kaçının. Zira zulüm, kıyamet günü karanlıklar olacaktır. Cimrilikten
de kaçının, zira cimrilik, sizden öncekileri helak etmiş, onları
birbirlerinin kanlarını dökmeye, haramlarını helal addetmeye sevk
etmiştir."57
"Fakirleri
seviniz ve onlara yakın olunuz. Siz onları severseniz, Allah da
sizi sever. Siz onlara yakın olursanız, Allah da size yakın olur.
Siz onları giydirirseniz, Allah da sizi giydirir. Siz onları yedirirseniz,
Allah da sizi yedirir. Siz cömert olunuz ki, Allah Teala da size
karşı cömert olsun."58
HZ. MUHAMMED CİNLERİN DE PEYGAMBERİYDİ
Kuran'ın 72. suresi olan Cin Suresi'nde, Allah
cinlerin de Hz. Muhammed (sav)'in tebliğini ve Kuran'ı dinlediklerini
ve bazılarının Müslüman olarak Peygamberimiz (sav)'e tabi olduklarını
bildirir. Bu konuyla ilgili ayetlerden bazıları şöyledir:
De ki: "Bana gerçekten şu vahyolundu:
Cinlerden bir grup dinleyip de şöyle demişler: -Doğrusu biz, (büyük)
hayranlık uyandıran bir Kuran dinledik. O (Kuran), 'gerçeğe ve doğruya'
yöneltip-iletiyor. Bu yüzden ona iman ettik. Bundan böyle Rabbimize
hiç kimseyi ortak koşmayacağız." (Cin Suresi, 1-2)
Allah, yine Cin Suresi'nde, Müslüman olan cinlerin
şöyle dediklerini bildirmektedir:
"Elbette biz, o yol gösterici (Kuran'ı)
işitince, ona iman ettik. Artık kim Rabbine iman ederse, o ne (ecrinin)
eksileceğinden korkar ve ne de haksızlığa uğrayacağından. Ve elbette
bizden Müslüman olanlar da var, zulmedenler de. İşte (Allah'a) teslim
olanlar, artık onlar 'gerçeği ve doğruyu' araştırıp-bulanlardır."
(Cin Suresi- 13-14)
Bu cinler, içlerinden bir kısmının Allah'a karşı
yalan söyleyerek, batıl inançlar uydurduklarını belirtmektedirler.
Cinlerin daha önce inandıkları bu batıl dinin özelliği Cin Suresi'nde
şöyle açıklanır:
"Elbette, Rabbimizin şanı yücedir.
O, ne bir eş edinmiştir, ne de bir çocuk. Doğrusu şu: Bizim beyinsizlerimiz,
Allah'a karşı 'bir sürü saçma şeyler' söylemişler. Oysa biz, insanların
ve cinlerin Allah'a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık."
(Cin Suresi, 3-5)
Bir başka ayette ise, Peygamber Efendimiz ibadet
için kalktığında, cinlerin çevresinde kalabalıklaşıp keçeleştikleri
bildirilir.
Şu bir gerçek ki, Allah'ın kulu (olan
Muhammed,) O'na dua (ibadet ve kulluk) için kalktığında, onlar (müşrikler,)
neredeyse çevresinde keçeleşeceklerdi. (Cin Suresi, 19)
Sen öğüt verip-hatırlat; çünkü
gerçekten öğütle-hatırlatma, müminlere yarar sağlar. Ben, cinleri
ve insanları yalnızca bana ibadet etsinler diye yarattım.(Zariyat
Suresi, 55-56)
Ayetlerde de görüldüğü gibi Hz. Muhammed (sav),
tüm insanlara ve tüm cinlere peygamber olarak gönderilmiştir. Kuran-ı
Kerim de hem insanlar hem de cinler için bir yol göstericidir.
Ey iman edenler, size hayat
verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü'ne icabet
edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve
siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız.
(Enfal Suresi, 24)
Ey iman edenler, Allah'tan sakınıp-korkun
ve O'nun elçisine iman edin, size kendi rahmetinden iki kat (güzel
karşılık) versin. Size kendisiyle yürüyeceğiniz bir nur kılsın ve
size mağfiret etsin...
(Hadid Suresi, 28)
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN İNKAR
EDENLERE UYARILARI
Kuran'ı ve Hz. Muhammed (sav)'in peygamberliğini
inkar edenler, Peygamberimiz (sav)'e birçok zorluk çıkarmışlar,
onun tebliğ faaliyetlerini engellemeye, hatta onu öldürmeye, tutuklamaya,
sürmeye çalışmışlardır. Ancak Peygamberimiz (sav) her defasında
onlara Allah'ın gücünü, varlığını, kendisinin hak bir elçi ve Kuran'ın
da hak kitap olduğunu anlatmış, onları ahiret azabıyla uyarıp korkutmuştur.
Ancak, Peygamberimiz (sav) fetihten sonra bile, inkarcılar üzerinde
bir baskı kurmamış, hiç kimseyi zorla dine döndürmeye çalışmamış,
herkese kendi inancında özgür olduğunu açıklamıştır.
Bu konudaki bazı Kuran ayetleri şöyledir:
Eğer seni yalanlarlarsa, onlara de
ki: "Benim yaptıklarım benim, sizin yaptıklarınız sizindir. Siz
benim yaptıklarımdan uzaksınız ve ben de sizin yaptıklarınızdan
uzağım." (Yunus Suresi, 41)
De ki: "Gerçekten bana: -Sizin
ilahınız yalnızca bir tek ilahtır" diye vahyolunuyor; artık siz
Müslüman olacak mısınız?" Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de
ki: "Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz
(sorgu ve azab günü) yakın mı, uzak mı, bilemem. Şüphesiz O, sözün
açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.
Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması), sizin için bir (fitne)
denemedir, (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (meta)dır."
(Resulullah) Dedi ki: "Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin
her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman
(olan Allah)dır." (Enbiya Suresi, 108-112)
De ki: "Ey kavmim, bütün yapabileceğinizi
yapın; şüphesiz ben de yapıyorum. Bu yurdun (dünyanın) sonu, kimindir,
bilip-öğreneceksiniz. Gerçekten zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir."
(Enam Suresi, 135)
Çünkü onlar, Allah'tan (gelecek)
hiçbir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler, birbirlerinin
velisidirler. Allah ise, muttakilerin velisidir. (Casiye
Suresi, 19)
İNKARCILARLA GEREKSİZ TARTIŞMALARA
GİRMEMİŞTİR
Peygamber Efendimiz, Allah'ın varlığını, Kuran'ı
ve kendisinin peygamberliğini inkar edenlere karşı çok sabırlı ve
anlayışlı bir tutum izlemiş, hiçbir zaman zor ve baskı kullanmamıştır.
Hatta, onların arasında adaletli bir tutum izleyeceğini ve kendileri
ile gereksiz tartışmalara girilmeyeceğini belirtmiştir. Peygamber
Efendimizin Allah'ın emrine uyarak söylediği bu ayetler Kuran'da
şöyle bildirilir:
Şu halde, sen bundan dolayı davet
et ve emrolunduğun gibi doğru bir istikamet tuttur. Onların heva
(istek ve tutku)larına uyma. Ve de ki: Allah'ın indirdiği her kitaba
inandım. Aranızda adaletli davranmakla emrolundum. Allah, bizim
de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bizim, sizin
amelleriniz sizindir. Bizimle aranızda 'deliller getirerek tartışma
(ya, huccete gerek)' yoktur. Allah bizi biraraya getirip-toplayacaktır.
Dönüş O'nadır." (Şura Suresi, 15)
İNKARCILARI TEVBE ETMEYE ÇAĞIRMIŞTIR
Allah, sonsuz merhametli, şefkatli ve bağışlayıcı
olandır. Allah, Kuran'da her kulunun tevbesini kabul edeceğini,
bir insan vazgeçtiği takdirde günahlarını bağışlayacağını müjdelemektedir.
Peygamberimiz (sav) de, inkar edenlere Allah'ın bu müjdesini iletmiştir:
O inkar edenlere de ki: "Eğer vazgeçerlerse
geçmişte (yaptıkları) şeyler bağışlanacaktır. Ama yine dönecek olurlarsa,
önceki (toplumlara uygulanan) sünnet, muhakkak (onların başından
da) geçmiş olacaktır. (Enfal Suresi, 38)
Peygamber Efendimiz hadis-i şeriflerinde de, insanlara
her zaman tevbe edebileceklerini şöyle hatırlatmıştır:
"Tevbe kapısı
açıktır, Güneş garpten doğuncaya kadar kapanmaz."59
İNKAR EDENLERE MUTLAKA YENİLGİYE
UĞRAYACAKLARINI BİLDİRMİŞTİR
Peygamberimiz (sav)'in her sözünde ve her tavrında
Allah'a olan güvenini, teslimiyet ve bağlılığını görmek mümkündür.
Peygamber Efendimiz en zorlu zamanlarda dahi Allah'ın mutlaka yardım
edeceğinden, müminlerin galip geleceğinden ve inkar edenlerin hüsrana
uğrayacaklarından emin olmuştur. Ona, Kuran'da söylemesi emredilen
şu ayetler de bunun bir örneğidir:
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye
uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme sürüleceksiniz." Ne kötü
yataktır o. (Al-i İmran Suresi, 12)
Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde ise
şöyle buyurmuşlardır:
"Size vadedilen
mutlaka yerine gelecektir. Siz Allah'ı aciz bırakamazsınız."60
İNKAR EDENLERE AHİRETİN
VARLIĞINI HATIRLATARAK ONLARI UYARMIŞTIR
İnkar edenlerin en belirgin özelliklerinden biri
ahiretin varlığına inanmamalarıdır. Peygamberimiz (sav)'in döneminde
de inkar eden kişiler, ahirette insanların tekrar diriltileceklerine
inanmamışlardır. Peygamberimiz (sav) ise onların iddialarına en
hikmetli ve özlü şekilde cevap vermiştir. Kuran'da Peygamber Efendimize
şu hikmetli ayetleri söylemesi emredilmiştir:
Dediler ki: "Biz kemikler haline
geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni
bir yaratılışla diriltileceğiz?" De ki: "İster taş olun, ister demir."
"Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık
(olun)." Bizi kim (hayata) geri çevirebilir" diyecekler. De ki:
"Sizi ilk defa yaratan." Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar
ve diyecekler ki: "Ne zamanmış o?" De ki: "Umulur ki pek yakında."
(İsra Suresi, 49-51)
"Biz öldüğümüz, toprak ve kemik
olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?" "Veya önceki
atalarımız da mı?" De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak
(diriltileceksiniz)." (Saffat Suresi, 16-18)
Peygamber Efendimiz, belki bu insanlar inkarlarından
döner ve iman ederler diye, onlara ahiretin dünya hayatından daha
hayırlı ve üstün olduğunu hatırlatmıştır. Onun bu sözlerinden bazıları
şöyledir:
"Ey insanlar!
Dünya peşin verilen bir metaıdır. İyi de kötü de ondan nasibini
alır. Ahiret ise sadık bir vaaddir. Orada Kadir olan Melik hükmeder.
Hak yerini bulur. Batıl ise zail olur. Ey insanlar, ahiret evladı
olun, dünya uşağı olmayın. Zira evlat anaya tabidir. (Yani dünya
çocuğu olursanız, dünya gibi mahvolmaya layık olursunuz.) Allah'dan
korku üzerine amel ediniz. Biliniz ki amelleriniz sizinle yüzleşecektir.
Ve yine sizler mutlaka Allah'a mülaki olacaksınız (kavuşacaksınız).
Kim zerre miktarı hayır yaparsa onu görecek ve kim de zerre miktarı
şer yaparsa onu görecek."61
"Siz, O'nun dışında dilediklerinize
ibadet edin." De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü
hem kendilerini, hem yakınlarını hüsrana uğratanlardır..."
(Zümer Suresi, 15)
Gerçekten inkar edenlerin ise, ne
malları, ne çocukları, onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz.
İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.
(Al-i İmran Suresi, 116)
İNKAR EDENLERİ CEHENNEMLE UYARMIŞTIR
Allah'ın elçilerinin en önemli görevlerinden biri,
insanları uyarmak ve onları Allah'ın azabı ve cehennem ile korkutmaktır.
Resuller, böylece insanların korkup sakınmalarına, güzel ahlak göstermelerine
ve bazılarının ahirette cennette yaşamalarına vesile olurlar. Peygamber
Efendimiz de, insanları cehennem azabı ile uyarmış ve onları kötülüklerden,
inkardan ve dinsizlikten korumaya çalışmıştır. Peygamberimiz (sav)'in
cehennem ile uyarıp korkutması bazı ayetlerde şöyle bildirilir:
Onlara karşı apaçık olan ayetlerimiz
okunduğu zaman, sen o inkar edenlerin yüzlerindeki 'red ve inkarı'
tanıyabilirsin. Neredeyse, kendilerine karşı ayetlerimizi okuyanın
üzerine çullanıverecekler. De ki: "Size, bundan daha kötü olanını
haber vereyim mi? Ateş... Allah, onu inkar edenlere va'detmiş bulunmaktadır;
ne kötü bir duraktır." (Hac Suresi, 72)
(Benim görevim,) Yalnızca Allah'tan
olanı ve O'nun gönderdiklerini tebliğ etmektir. Kim Allah'a ve O'nun
elçisine isyan ederse, içinde ebedi kalıcılar olmak üzere onun için
cehennem ateşi vardır. (Cin Suresi, 23)
Peygamber Efendimiz, cehennemi uzak görenlere,
cehennemdeki azabı detayları ile tarif etmiş, Kuran'da bildirildiği
üzere, inkar edenlerin cehennemdeki durumlarını, azaptan kurtulmak
için nasıl yalvaracaklarını anlatmış ve insanların cehennemden korkup
sakınmalarına vesile olmak için çaba göstermiştir.
İNKAR EDENLERE KARŞI KESİN
VE EMİN BİR ÜSLUP KULLANMIŞ
VE ONLARA UYMAYACAĞINI BİLDİRMİŞTİR
Peygamberimiz (sav), o dönemdeki inkarcılar, sayı
ve güç olarak daha üstün gibi görünmelerine rağmen, onların tavırlarına
ve tehditlerine aldırış etmemiş, Kuran'ı büyük bir kararlılıkla
insanlara anlatmış ve doğru yoldan asla dönmeyeceğini açıkça ve
kesin olarak belirtmiştir. Kararlılık ve sabır, müminlere ait önemli
bir özelliktir ve her Müslüman, Peygamber Efendimizin kararlılığını
ve azmini örnek almalıdır. Bu konuyla ilgili bazı ayetler şöyledir:
De ki: "Ben, sizin Allah'tan
başka tapmakta olduklarınıza tapmaktan nehyedildim." De ki: "Ben
sizin heva (istek ve tutku)larınıza uymam; yoksa bu durumda ben
şaşırıp sapmış ve doğru yolu bulmamışlardan olurum." De ki: "Ben,
gerçekten Rabbimden kesin bir belge üzerindeyim, siz ise onu yalanladınız.
Sizin kendisine acele ettiğiniz (azab) yanımda değildir. Hüküm yalnızca
Allah'ındır. O, doğru haberi verir ve O, ayırt edenlerin en hayırlısıdır."
(Enam Suresi, 56-57)
De ki: "Ey kafirler. Ben sizin
taptıklarınıza tapmam. Benim taptığıma siz tapacak değilsiniz. Ben
de sizin taptıklarınıza tapacak değilim. Siz de benim taptığıma
tapacak değilsiniz. Sizin dininiz size, benim dinim bana." (Kafirun
Suresi, 1-6)
De ki: "Ey kavmim, üzerinde bulunduğunuz
duruma göre yapın-edin; elbette ben de yapıp-ederim. Artık yakında
öğreneceksiniz." (Zümer Suresi, 39)
PEYGAMBERİMİZ (SAV)'İN KİTAP
EHLİNE YAPTIĞI HATIRLATMALAR
Peygamberimiz (sav) Kitap Ehlini de en güzel şekilde
uyarmış, onların tahrif edilmiş, şirk içinde bir dine değil, Allah'ın
son vahyine inanmalarını tebliğ etmiştir. Peygamberimiz (sav), inkarcılar
konusunda olduğu gibi Kitap Ehline de hiçbir baskı uygulamamış,
onlara sadece öğüt vermiştir.
Kitap Ehlinin en belirgin özelliklerinden biri,
özellikle Yahudilerin kendilerini Allah'ın sevgili kulları olarak
görmeleri ve kendilerinden başka hiç kimsenin cennete gidemeyeceğini
iddia etmeleridir. Yahudilerin bu iddialarına Kuran'da pek çok ayette
yer verilmiştir. Peygamberimiz (sav)'in ise, onların bu asılsız,
hiçbir delile dayanmayan iddialarına verdiği karşılık Kuran'da şöyle
bildirilir:
Onlara: "Allah'ın indirdiklerine
iman edin" denildiğinde: "Biz, bize indirilene iman ederiz" derler
ve ondan sonra olan (Kuran)ı inkar ederler. Oysa o (Kuran), yanlarındakini
(Kitabı) doğrulayan bir gerçektir. (Onlara) De ki: "Eğer inanıyor
idiyseniz, daha önce ne diye Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?"
(Bakara Suresi, 91)
De ki: "Eğer Allah katında ahiret
yurdu, başka insanların değil de, yalnızca sizin ise, (ve) doğru
sözlüyseniz, öyleyse hemen ölümü dileyin." Oysa onlar, önceden ellerinin
takdim ettiklerinden dolayı onu (ölümü) hiçbir zaman kesin olarak
dilemiyeceklerdir. Allah, zalimleri bilendir. (Bakara Suresi, 94-95)
Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan
olmayan hiç kimse kesin olarak cennete giremez." Bu, onların kendi
kuruntularıdır. De ki: "Eğer doğru sözlüyseniz, kesin-kanıtınızı
(burhan) getirin." (Bakara Suresi, 111)
Yahudi ve Hıristiyanlar: "Biz
Allah'ın çocuklarıyız ve sevdikleriyiz" dedi. De ki: "Peki, ne diye
sizi günahlarınızdan dolayı azablandırıyor? Hayır, siz O'nun yarattığından
birer beşersiniz. O, dilediğini bağışlar, dilediğini azaplandırır.
Göklerin, yerin ve bunların arasındakilerin tümünün mülkü Allah'ındır.
Son varış O'nadır." (Maide Suresi, 18)
Dediler ki: "Yahudi veya Hıristiyan
olun ki, hidayete eresiniz." De ki: "Hayır, (doğru yol) Hanif (muvahhid)
olan İbrahim'in dini(dir); O müşriklerden değildi." (Bakara Suresi,
135)
Onlar hala cahiliye hükmünü
mü arıyorlar? Kesin bilgiyle inanan bir topluluk için hükmü, Allah'tan
daha güzel olan kimdir? (Maide Suresi,
50)
Peygamberimiz (sav) müminlere
de, Kitap Ehli ile konuştuklarında "Biz Allah'a,
meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandık deyiniz."62
diye buyurmuştur.
PEYGAMBERİMİZ (SAV) KİTAP EHLİ
İLE TARTIŞMAMIŞ VE ONLARA İMAN ETMELERİ İÇİN BASKI UYGULAMAMIŞTIR
Peygamberimiz (sav) Kitap Ehlini Allah'a şirk koşmadan
iman etmeye ve Kuran ahlakını yaşamaya çağırmış, ancak onlardan
kendisine itaat etmeyenlere karşı da çok yumuşak ve adaletli davranmıştır.
Kitap Ehlini ibadetlerinde serbest bırakmış, her türlü adetlerini
uygulamalarına izin vermiş, kendi ehline de onlara adaletle davranmalarını
buyurmuştur. Bu konuda Peygamberimiz (sav)'in şöyle dediği rivayet
edilmiştir:
"Kim bir
zimmiye eziyet ederse, ben onun davacısıyım. Ben kime (bu dünyada)
davacı olursam, kıyamet gününde de davacı olurum."63
(Zimmi: İslam devleti tabiyetinde olan gayr-ı müslimlere denir.)
Hz. Peygamber (sav)'in ve onu
izleyenlerin çeşitli Hıristiyan, Yahudi ve diğer dini gruplarla
yaptığı anlaşma metinleri bugün birer belge olarak korunmaktadır.
Örneğin, Peygamberimiz (sav), Hıristiyan olan İbn Harris b. Ka'b
ve dindaşları için hazırlattığı anlaşma metninde: "Şarkta
ve Garpta yaşayan tüm Hıristiyanların dinleri, kiliseleri, canları,
ırzları ve malları Allah'ın, Peygamberin ve tüm müminlerin himayesindedir.
Nasraniyet dini üzere yaşayanlardan hiç kimse kerhen İslam'a icbar
edilmeyecektir. Hıristiyanlardan birisi herhangi bir cinayete veya
haksızlığa maruz kalırsa Müslümanlar ona yardım etmek zorundadırlar"64
maddelerini yazdırdıktan sonra: "Ehl-i Kitap
ile ancak en güzel yöntemlerle mücadele edin..." (Ankebut
Suresi, 46) ayetini okumuştur.
Kuran'da Peygamberimiz (sav)'e, Ehl-i Kitaba karşı
gösterilmesi gereken tutumu, kavmine şöyle açıklaması bildirilmektedir:
De ki: "O bizim de Rabbimiz, sizin
de Rabbiniz iken, bizimle Allah hakkında (sözde kanıtlarla) tartışmalara
mı giriyorsunuz? Bizim amellerimiz bizim, sizin de amelleriniz sizindir.
Biz, O'na gönülden bağlanmış (muhlis) olanlarız." (Bakara Suresi,
139)
KİTAP EHLİNİ DE ALLAH'A ŞİRK
KOŞMADAN İMAN ETMEYE ÇAĞIRMIŞTIR
Peygamberimiz (sav), Kitap Ehlini dine çağırırken,
onlara Allah'a şirk koşmamalarını söylemiş ve onları Müslümanlarla
ortak bir noktada buluşmaya davet etmiştir:
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle
sizin aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan
başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve
Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim."
Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gerçekten
Müslümanlarız." (Al-i İmran Suresi, 64)
De ki: "Ey kitap Ehli, haksız
yere dininiz konusunda aşırı gitmeyin ve daha önce sapmış, birçoğunu
saptırmış ve dümdüz yoldan kaymış bir topluluğun heva (istek ve
tutku)larına uymayın." (Maide Suresi, 77)
Hz. Muhammed (sav), Hz. Muaz (r.a.)'yı Yemen'e
göndermiş ve giderken ona Kitap Ehlini öncelikle sadece Allah'a
ibadet etmeye çağırmasını söylemiştir:
"Sen Ehl-i
Kitap bir kavme gidiyorsun. Onları davet edeceğin ilk şey Allah'a
ibadet olsun…"65
--------------------------------------------------------------------
33- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı
Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları,
Ankara, s. 398
34- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte,
Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ
Yayınları, Ankara, s.338
35- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 130
36- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 329/1
37- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 163/6
38- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 215/16
39- Molla Cami, Nefahatü'l-Üns, çev. Abdulkadir
Akçiçek, İstanbul 1981, s. 325; http://www.aitco.com/~islam/islam/islam-164/trk/nefahatul_uns.htm
40- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 227/10
41- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 227/9
42- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 364/7
43- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 450/10
44- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.330
45- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 14. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.417
46- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 470/5
47- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317
48- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317
49- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 328
50- İbni Kesir, Sire, 4:194-195; Salih Suruç, Kainatın
Efendisi Peygamberimizin Hayatı, Yeni Asya Yayınları, İstanbul,
1998, s.507
51- İbn Hıbban; Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u
Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul
1998, s. 111
52- İbn Hıbban, Hakim; Huccetü'l İslam İmam Gazali,
İhya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi,
İstanbul 1998, s. 111-112
53- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 24
54- Tirmizi, Birr 61, (2001); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı
Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları,
Ankara, s.28
55- Ebu davud, Edeb 120, (5116); Tirmizi, Menakıb
(3950, 3951); Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr.
İbrahim Canan, 15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.29
56- Buhari, Libas 5; Müslim, Libas 49, (2088);
Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan,
15. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 32
57- Muslim, Birr 56; Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme
ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara,
s. 357
58- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 17/15
59- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 242/2
60- Buhari, I'tisam 2, Ebed 70; Kütüb-i Sitte,
Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 2. cilt, Akçağ
Yayınları, Ankara, s.338
61- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 184/4
62- G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 2. cilt,
Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 42/4
63- Acluni, Keşfu'l-Hafa' II, 218
64- İbn Hişam, Ebu Muhammed Abdulmelik, (v.218/834),
es-Siretü'n-Nebeviyye, Daru't-Turasi'l-Arabiyye, Beyrut, 1396/1971,
IV/241-242; Hamidullah, el-Vesaik, s.154-155, No.96-97; Yrd. Doç.
Dr. Orhan Atalay, Doğu-Batı Kaynaklarında Birlikte Yaşama, Gazeteciler
ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, s.95
65- Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi,
Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s.327

|