HAZRETİ İSA ALLAH'IN OĞLU DEĞİLDİR
ALLAH'IN PEYGAMBERİDİR
İNCİL'DEKİ GERÇEK HIRİSTİYANLIK
ncil'de
üçleme inancına hiçbir dayanak bırakmayan, aksine Allah'a bir ve
tek olarak iman etmeyi esas alan tevhid inancını savunan pek çok
açıklama bulunmaktadır. Nitekim tarih boyunca üçlemeye karşı çıkan
gruplar da buna dikkat çekmiş, üçlemeyi savunanların delilsiz yorumlarda
bulunduklarını ifade etmişlerdir.
Üçleme inancı Hz. İsa'ya Allah ile eşit ilahlık
atfederken (Allah'ı tenzih ederiz), İncil açıklamalarında Allah'ın
birliği, herşey üzerinde sonsuz hakimiyeti olduğu çok detaylı olarak
tarif edilmektedir. Hem Hz. İsa'nın kavmine ve talebelerine yaptığı
tebliğde, hem de havarilerin konuşmalarında insanlar hep tevhid
inancına çağırılmaktadır. Hz. İsa her yaptığını gerçekte Allah'ın
sonsuz güç ve kudretiyle yaptığını, her söylediğini Allah'ın kendisine
söylettiğini, mucizeleri Allah'ın dilemesiyle gerçekleştirdiğini
sürekli olarak dile getirmektedir. Kendisini yücelten kişileri
Allah'ı yüceltmeye, Allah'ın sonsuz gücünü anmaya ve O'na teslim
olmaya davet etmektedir. Bu konuyu ilerleyen sayfalarda inceleyeceğiz.
Hz. İsa'nın nasıl tebliğde bulunduğunu gösteren
birçok Kuran ayeti vardır. Maide Suresi'nde bu konuda şu şekilde
buyurulmaktadır:
Allah: "Ey Meryem oğlu İsa, insanlara,
beni ve annemi Allah'ı bırakarak iki ilah edinin, diye sen mi
söyledin?" dediğinde: "Seni tenzih ederim, hakkım olmayan bir
sözü söylemek bana yakışmaz. Eğer bunu söyledimse mutlaka Sen
onu bilmişsindir. Sen bende olanı bilirsin, ama ben Sen'de olanı
bilmem. Gerçekten, görünmeyenleri (gaybleri) bilen Sen'sin Sen.
Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiçbir şeyi söylemedim.
(O da şuydu:) 'Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a
kulluk edin.' Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde
bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde, üzerlerindeki
gözetleyici Sen'din. Sen herşeyin üzerine şahid olansın. Eğer
onları azaplandırırsan, şüphesiz onlar Senin kullarındır, eğer
onları bağışlarsan, şüphesiz Aziz olan, hakim olan Sen'sin Sen."
(Maide Suresi, 116-118)
Ayetlerde de bildirildiği gibi Hz. İsa insanları
sadece Allah'a iman edip, O'nun için yaşamaya davet etmiştir. Tevhid
inancı aynı İslam dininde olduğu gibi "gerçek Hıristiyanlığın"da
temelini oluşturmaktadır. (Bu bölümdeki İncil alıntılarında yer
alan "baba" kelimesi "Allah ya da Rab", "oğul" ifadesi "peygamber-elçi",
Hz. İsa'ya hitaben kullanılan "Rab" sıfatı ise "öğretmen" olarak
değiştirilmiştir.)
Eski Ahit'te tevhid inancı
Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışından 30-40 yıl
sonra ortaya çıkan batıl "Allah'ın oğlu" kavramı zamanla insanlar
arasında yaygınlaştı. Ancak bu kavramın neyi ifade ettiği oldukça
uzun bir süre belirsiz kaldı. Bazıları bu ifadeyi sadece Hz. İsa'nın
Allah Katı'ndaki seçkin konumunu ifade eden mecazi bir kavram olarak
yorumladılar ve Allah'ın birliğine inanmaya devam ettiler. Bazıları
ise bu kavrama dayanarak Hz. İsa'yı sözde ilahlaştırdılar ve onu
kendilerince "Oğul Tanrı" saydılar.
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin
aranızda müşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin.
Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hiçbir şeyi
ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer)
bir kısmımızı Rabler edinmeyelim."..
(Al-I İmran Suresi, 64)
|
Hz. İsa bilindiği gibi İsrail soyundandı ve tebliğini
de İsrailoğullarına ulaştırdı. İsrailoğulları, yani Yahudiler, Hz.
İsa geldiğinde, iki bin yıldır Allah'a bir ve tek olarak iman eden
bir topluluktu. Hz. İbrahim'le başlayan ve sonra da birbiri ardına
gelen birçok peygamberle Rabbimiz Yahudilere vahyini ulaştırmıştı.
Elçileri onları bu vahye eksiksiz uymaları için uyarmışlardı. Allah'ın
Kuran'da bildirilen ifadeyle "içinde bir hidayet ve nur olarak"
indirdiği Tevrat'ı (Maide Suresi, 44), Hz. Musa'dan bu yana biliyorlardı.
Hz. İsa ise, Hıristiyanların da kabul ettiği gibi, Tevrat'ı doğrulayıcı
olarak gelmişti. Tevrat'ta ve Eski Ahit'in diğer kitaplarında Hz.
İsa'nın geleceğine işaret eden müjde haberleri vardı.
İşte bu gerçek, İznik Konsili'nde oy çokluğu ile
kabul edilen üçleme inancının ne kadar büyük bir yanılgı olduğunu
ortaya koyuyordu. Çünkü ne Tevrat'ın ne de Eski Ahit'i oluşturan
diğer kitapların herhangi bir yerinde, söz konusu üçleme inancından
bahsedilmiyordu. İsrail peygamberleri halklarını iki bin yıl boyunca
bir ve tek olarak Allah'a iman etmeye davet etmişler, ama üçleme
inancını çağrıştıracak en ufak bir açıklamada asla bulunmamışlardır.
Ne Hz. İbrahim'den, ne Hz. Musa'dan ne de bir başka peygamberden
böyle bir açıklama duyulmamıştı. Hepsinin öğrettiği dinin tek bir
temeli vardı: Allah'ı bir olarak tanımak ve O'ndan başka ilah edinmemek.
Yahudilerin en sık tekrarladıkları Tevrat pasajında şöyle deniyordu:
"Dinle, Ey İsrail: Allah'ımız Rab bir olan Rab'dir." (Tesniye,
6/4)
Diğer pek çok Eski Ahit pasajında da aynı gerçek
vurgulanır:
Rab, Kendisi Allah'tır, O'ndan başkası yoktur...
Bugün bil ve yüreğine koy ki, yukarıda göklerde ve aşağıda yerde,
Rab, O Allah'tır, başka yoktur. (Tesniye, 4/35-39)
...Benden önce Allah olmadı ve Benden sonra
olmayacak. Ben Rabbim ve Benden başka kurtarıcı yoktur...
(İşaya, 43/10-11)
Çünkü
gökleri yaratan Rab, dünyaya şekil veren, ve onu yaratan, onu
pekiştiren, ve onu boşuna yaratmayan, üzerinde oturulsun diye
ona şekil veren Allah şöyle diyor: Rab Benim; ve başkası yoktur.
(İşaya, 45/18)
Ve Benden başka Allah, hak Allah ve Kurtarıcı
yok; Benden başkası yoktur. (İşaya, 45/22)
... Allah'ımız Rab bir olan Rab'dir ve
Allah'ın Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün kuvvetinle
seveceksin. (Tesniye, 6/4-5)
Yukarıdaki Tevrat pasajlarında da görüldüğü gibi
Rabbimiz'in sonsuz güç ve kudreti, tüm kainatın tek sahibi olduğu
Yahudiliğin temel bir gerçeğidir.
Eski Ahit'i okuyan herkes, içindeki tüm kitaplarda
tek bir İlah'tan, alemlerin Rabbi olan Allah'tan söz edildiğini
açıklıkla görür. Eski Ahit'te üçlemeden tek bir kez bile bahsedilmeyişi
son derece anlamlıdır.
Bu anlamın açık sonucu, üçlemenin İlahi dine sonradan
girmiş bir batıl inanç olduğudur.
İncil'de "Allah'a bir ve tek olarak
iman etmek" esastır
Kuran'da Hz. İsa'nın Yahudilere şu şekilde tebliğde
bulunduğu bildirilmektedir:
...Ey İsrailoğulları, benim de Rabbim,
sizin de Rabbiniz olan Allah'a ibadet edin... (Maide Suresi, 72)
Hz. İsa'nın insanları tevhide çağıran ifadeleri,
aksi yönden tahriflere maruz kalmış olan Yeni Ahit'in İncillerinde
de bugün hala mevcuttur. Örneğin Hz. İsa, Markos İncili'ne göre,
kendisine gelerek "tüm buyrukların en önemlisi hangisidir?" diye
soran bir Yahudi din bilginine şöyle cevap vermiştir:
En önemlisi şudur: 'Dinle,
ey İsrail! Allah'ımız olan Rab tek Rab'dir. Allah'ın olan
Rab'bi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün aklınla ve bütün
gücünle sev'. (Markos, 12/29-30)
Hani İbrahim babasına ve kendi kavmine
demişti ki: "Şüphesiz ben, sizin taptıklarınızdan
uzağım. (Ancak) Beni yaratan başka. İşte O beni hidayete
yöneltip-iletecektir." (Zuhruf Suresi, 26-27)
Ve bunu (bu tevhid inancını) belki (insanlar Allah'a)
dönerler diye ardında (kendi soyunda) kalıcı bir kelime
olarak kıldı-bıraktı. (Zuhruf Suresi, 28) 
|
Yine Markos İncili'nde yer alan aşağıdaki pasaj
ise, Hz. İsa'nın kendisinin sözde ilahlaştırılması bir yana, övülmesine
bile engel olduğunu göstermektedir:
İsa yola çıkarken, biri koşarak yanına geldi.
Önünde diz çöküp ona, "İyi öğretmenim, sonsuz yaşama kavuşmak
için ne yapmalıyım?" diye sordu. İsa ona, "Bana neden iyi diyorsun?"
dedi, "iyi olan tek biri var, O da Allah'tır."
(Markos, 10/17-18)
Aslında tek başına bu pasaj bile, üçlemenin gerçek
Hıristiyanlığa aykırı bir inanç olduğunu göstermeye yeterlidir.
Hz. İsa övgü kabul etmeyip övülmeye layık olanın sadece Allah olduğunu
vurgulayarak, kendisinin Allah'ın bir kulu olduğunu çok açık bir
biçimde ifade etmektedir.
Hz. İsa'nın İsrailoğullarına anlattığı gerçek,
tarihin başından bu yana tüm peygamberlerin anlattığı gerçektir:
Rabbimiz, herşeyi yoktan yaratan, en güzel bir biçimde kusursuzca
var eden, pek büyük ve üstün olan, herşeyin iç yüzünden ve gizli
yönlerinden haberdar olan, ezeli ve ebedi olan, doğmamış ve doğrulmamış
olan, her türlü eksiklikten münezzeh, diri, herşeyi bilen ve herşeye
gücü yeten, şanı büyük olan, hükmeden, keremi bol olan, esirgeyen
ve bağışlayan Yüce Allah'tır. Göklerde ve yerde olanların tümü Allah'a
teslim olmuştur.
De ki: "Allah doğru söyledi. Öyleyse
Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine
uyun. O, müşriklerden değildi."
(Al-i İmran Suresi, 95)
|
Nitekim Yeni Ahit'te de "Allah'ın birliği" çok
önemli bir iman şartı olarak yer almaktadır. Her türlü çok tanrılı,
üç tanrılı inanışlar ya da her nevi putperestlik Tevrat'ta olduğu
gibi İncil'de -hem dört İncil'de hem de elçilerin yazı ve mektuplarında-
de ağır bir şekilde kınanmaktadır. Birçok İncil pasajında Allah'ın
dışında ilahlar edinenler tevhid inancına davet edilmektedirler.
Bu açıklamalardan bazıları şu şekildedir:
İsa ona dedi... "Allah'ımız Bir olan Rab'dir"...
Yazıcı ona dedi: "Çok iyi öğretmen, hakikat üzere dedin ki, O
Birdir; O'ndan başkası yoktur". (Markos, 12/29-32)
... Allah birdir. (Galatyalılara Mektup,
3/20)
Ölümsüz Allah'ın yüceliği yerine ölümlü insana,
kuşlara, dört ayaklılara ve sürüngenlere benzeyen putları yeğlediler.
Onlar Allah'la ilgili gerçeğin yerine yalanı koydular. Yaradan'ın
yerine yaratığa tapıp kulluk ettiler. Oysa Allah sonsuza dek
övülmeye layıktır. (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 1/23-25)
... Bizim için tek Allah vardır: Herşeyin
Kendisi'nden oluştuğu Allah. Bizler de O'nun için yaşamaktayız...
(Korintoslulara 1. Mektup, 8/6)
...Biliyoruz ki put, dünyada gerçekte var
olmayan bir şeydir ve birden fazla Tanrı yoktur. (Pavlus'un
Korintlilere Birinci Mektubu, 8/4)
... Tahtları üzerinde oturan yirmi dört ihtiyar,
yüzüstü yere kapandı. Allah'a tapınarak şöyle dediler: "Gücü
herşeye yeten, var olan ve var olmuş olan Rab Tanrı! Sana şükrediyoruz..."
(Yuhanna'ya Gelen Esinleme, 11/16-17)
Sonsuz çağların hükümranı, ölümsüz, göze görünmez
tek Tanrı'ya çağlar çağı onur ve yücelik olsun. (Timoteos'a
1. Mektup, 1/17)
Tek bir Allah vardır... (Timoteos'a 1.
Mektup, 2/5)
Sen Allah'ın Bir olduğuna inanıyorsun, iyi
ediyorsun... (Yakup'un Mektubu, 2/19)
Kurtarıcımız Tek Allah'a yücelik olsun...
(Yahuda'nın Mektubu, 24)
Birbirinizi yücelten ve tek olan Allah'tan
gelen yüceliği aramayan sizler, bana nasıl iman edebilirsiniz?
(Yuhanna, 5/44)
Allah'ın yapamayacağı hiçbir şey yoktur.
(Luka, 1/37)
Hak melik olan Allah pek yücedir, O'ndan
başka İlah yoktur; Kerim olan Arş'ın Rabbidir. Kim Allah
ile beraber ona ilişkin geçerli kesin bir kanıt (burhan)ı
olmaksızın başka bir İlah'a taparsa, artık onun hesabı
Rabbinin Katındadır. Şüphesiz inkar edenler kurtuluşa
eremezler.
(Müminun Suresi, 116-117)
|
Yukarıdaki açıklamaların dışında İncil'de Allah'ı
bir ve tek İlah olarak tarif eden birçok başka açıklama da mevcuttur.
Bu konuya bir diğer örnek ise Hz. İsa'nın öğrencilerinin yaptıkları
tebliğlerdir. Hz. İsa'nın Allah Katı'na alınışının ardından Hıristiyanlar
köy köy, kasaba kasaba dolaşıp insanlara Hz. İsa'nın söylediklerini
aktarmış ve onları Allah'a teslim olmaya davet etmişlerdir. İncil'de
onların, tebliğ yaptıkları insanları Allah'a bir ve tek olarak iman
eden Hıristiyanlar olmaya çağırdıkları şöyle aktarılmaktadır:
Ne var ki elçiler, Barnaba'yla Pavlus, bunu duyunca
giysilerini yırtarak kalabalığın içine daldılar. "Efendiler, neden
böyle şeyler yapıyorsunuz?" diye bağırdılar. "Biz de sizin gibi
insanız, aynı yaradılışa sahibiz. Size müjde getiriyoruz. Sizi
bu boş şeylerden vazgeçmeye, göğü, yeri, denizi ve bunların içindekilerin
hepsini yaratmış olan... Allah'a dönmeye çağırıyoruz... Size iyilik
ediyor. Gökten yağmur yağdırıyor, çeşitli ürünleriyle mevsimleri
düzenliyor, sizi yiyecekle doyurup yüreklerinizi sevinçle dolduruyor."
(Elçilerin İşleri, 14/14-17)
Dünyayı ve içindekilerin tümünü yaratan, göğün
ve yerin Rabbi olan Allah, elle yapılmış tapınaklarda oturmaz.
Herkese yaşam, soluk ve herşeyi veren Kendisi olduğuna göre,
bir şeye gereksinmesi varmış gibi O'na insan eliyle hizmet edilmez.
Allah, tüm ulusları bir tek insandan türetti ve onları yeryüzünün
dört bir bucağına yerleştirdi. Ulusların var olacağı belirli süreleri
ve yerleşecekleri bölgelerin sınırlarını önceden saptadı.
Bunu, Kendisi'ni arasınlar... diye yaptı. Aslında Allah hiçbirimizden
uzak değildir. Nitekim, O'nda yaşıyor ve hareket ediyoruz, O'nda
varız... (Elçilerin İşleri, 17/24-28)
Allah sonsuz güç ve kudret sahibidir
Teslis inancına göre Hz. İsa yaratılmamıştır, ezelden
beri vardır ve Allah ile eşit güçlere, yetkilere sahiptir. (Allah'ı
tenzih ederiz) Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Günümüzde üçlemeye
inananlar Hz. İsa'nın kendilerini kurtaracağına, dualarını kabul
edeceğine, onun sayesinde tüm günahlarından kurtulduklarına inanırlar.
(Kefaret yanılgısı, ileride detaylı olarak incelenecektir.) Bu yanlış
inanç şekli, Kuran ayetlerinde tarifi yapılan çok büyük bir aldanıştır.
Üstelik İncil açıklamalarında da bu inanış hiçbir şekilde desteklenmemekte,
tam aksine yalanlanmaktadır.
Bu yanlış inanca İncil'den sözde bazı deliller
getirilir. Bu delillerin başında ise Hz. İsa'nın gösterdiği mucizeler
gelmektedir. Oysa Hz. İsa'nın insanlara birçok mucize göstermesi,
onu sözde ilahlaştıran inanca delil oluşturmaz. Bu mucizeler Kuran'da
da belirtilen açık birer gerçektir. Hz. İsa'nın babasız doğumu,
beşikteyken konuşması, körleri, alaca hastalığı olanları iyileştirmesi
gibi hayatı boyunca gösterdiği pek çok mucizesi olmuştur. Ancak
bu mucizeler sonsuz güç ve kudret sahibi olan, tüm kainat üzerinde
hakim olan Rabbimiz'in lütfu ile gerçekleşmiştir. Allah Hz. İsa'nın
dışında, Hz. Musa'ya, Hz. Süleyman'a, Hz. İbrahim'e, Hz. Zekeriya'ya,
Peygamberimiz Hz. Muhammed'e ve daha birçok peygambere de mucizelerle
yardım etmiştir. Ancak üçleme inancını savunanlar bu mucizeleri
kendilerince delil göstererek Hz. İsa için sözde ilahlık iddiasında
bulunurlar. Oysa bu da diğerleri gibi İncil'de yer alan açıklamalarla
çelişen bir iddiadır.
İlerleyen bölümlerde daha detaylı olarak inceleyeceğimiz
gibi Hz. İsa, konuşmalarında hep Allah'ın şanını yüceltmiş, "Allah'ın
bana verdiği buyruk uyarınca iş görüyorum." (Yuhanna, 14/31);
"Size söylediğim sözleri kendiliğimden söylemiyorum." (Yuhanna,
14/10) ve "Size önemle belirtirim ki, elçi kendiliğinden hiçbir
şey yapamaz" (Yuhanna, 5/19) gibi ifadelerle tüm gücün Allah'a
ait olduğunu belirtmiştir.
Allah'ın sonsuz güç ve kudretinin ifade edildiği
bazı İncil pasajları şu şekildedir:
Herşeyin kaynağı O'dur; herşey O'nun aracılığıyla
ve O'nun için var oldu. Sonsuza dek O'na yücelik olsun. (Pavlus'un
Romalılara Mektubu, 11/36)
Beş serçe iki meteliğe satılmıyor mu? Ama bunların
bir teki bile Allah Katı'nda unutulmuş değildir. Nitekim başınızdaki
saçlar bile tek tek sayılıdır... (Luka, 12/6-7)
İsa onlara bakarak, "İnsanlar için bu imkansız,
ama Allah için herşey mümkün" dedi. (Matta, 19/26)
... O, herşeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza
dek övülecek Allah'tır. (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 9/5)
Allah'ın zenginliği, bilgeliği ve bilgisi
ne derindir!.. (Pavlus'un Romalılara Mektubu, 11/33)
Allah'tan korkun! O'nu yüceltin! Çünkü O'nun
yargılama saati geldi. Göğü, yeri, denizi ve su pınarlarını yaratana
tapının! (Vahiy, 14/7)
...Gücü herşeye yeten Rab Tanrı, senin işlerin
büyük ve şaşılacak işlerdir. Ey ulusların Kralı, senin yolların
doğru ve adildir. Rab, Sen'den korkmayıp adını yüceltmeyecek olan
kim var? Çünkü kutsal olan yalnız Sensin. Bütün uluslar gelip
senin önünde tapınacaklar. Çünkü senin adil işlerin açıkça görüldü.
(Vahiy, 15/3-4)
...Herşey Allah'tandır. (Pavlus'un Korintlilere
Birinci Mektubu, 11/12)
...Kurtarış, yücelik ve güç Allah'ımıza özgüdür.
Çünkü O'nun yargıları doğru ve adildir... Çünkü gücü herşeye yeten
Rab Tanrımız egemenlik sürüyor. (Vahiy, 19/1-6)
... Allah'tan olmayan yönetim yoktur. Var
olanlar Allah tarafından kurulmuştur. (Pavlus'un Romalılara
Mektubu, 13/1)
...Rab şöyle diyor: "Varlığım hakkı için her
diz önümde çökecek ve her dil Allah olduğumu açıkça söyleyecek."
(Pavlus'un Romalılara Mektubu, 14/11)
Mübarek ve tek Hükümdar, kralların Kralı,
Rablerin Rabbi, ölümsüzlüğün tek sahibi, yaklaşılmaz ışıkta yaşayan,
hiçbir insanın görmediği ve göremeyeceği Allah, Mesih'i belirlenen
zamanda ortaya çıkaracaktır. Onur ve kudret sonsuza dek O'nun
olsun. (Pavlus'un Timoteus'a Birinci Mektubu, 6/15-16)
Dikkat edin! Yapmanız gereken doğru işleri gösteriş
için insanların gözü önünde yapmayın. Öyle yaparsanız, göklerdeki
Rabbiniz'den ödül alamazsınız. Siz ise, dua edeceğiniz zaman odanıza
girip kapıyı örtün ve gizlide olan Rabbiniz'e dua edin. Gizlilik
içinde yapılanı gören Rabbiniz sizi ödüllendirecektir. Dua ettiğinizde,
putperestler gibi boş sözler tekrarlayıp durmayın. Onlar, söz
kalabalığıyla seslerini duyurabileceklerini sanırlar. Siz onlara
benzemeyin! Çünkü Rabbiniz, nelere gereksinmeniz olduğunu daha
siz O'ndan dilemeden önce bilir. Ayartılmamıza izin verme. Kötü
olandan bizi kurtar. Çünkü egemenlik, güç ve yücelik sonsuzlara
dek Senindir. (Matta, 6/5-8, 13)
İncil'de bildirilen bu gerçekler, Kuran'da bildirilenlerle
uyum içindedir. Zaten bunlar, tarihin başından bu yana tüm peygamberlerin
öğrettiği mutlak hakikatlerdir: Zamanı, mekanı, insanı, tüm alemleri
ve varlıkları Allah yaratmıştır. Rabbimiz, her türlü kusur ve eksiklikten
münezzehtir. O, Üstün ve Yüce olandır. Her olay Rabbimiz'in izniyle
ve takdiriyle gerçekleşir. Kuran'da dildirilen ifadeyle, Allah dilemeden,
yeryüzünde bir yaprak düşmez, bir dişi gebe kalmaz ve hiçbir canlı
O'nun bilgisi dışında doğuramaz. Allah, gizliyi ve açıkta olan herşeyi
bilen ve herşeye güç yetirendir. Allah dilediğini yapmaya güç yetirendir,
sonsuz güç ve kudret sahibidir. Bir şeyin olmasını dilediğinde ona
sadece "ol" demesi yeterlidir. O'nun Katı'nda hiçbir şey imkansız
değildir. Kainattaki tüm iktidar ve kudretin yegane sahibi Allah'tır.
İncil'de
Allah'ın tüm kainat üzerindeki bu mutlak hakimiyeti çok açık ifadelerle
ortaya konmaktadır. İnsanlara tüm güç ve yetkilerini verenin alemlerin
Rabbi olan Allah olduğu çeşitli örneklerle açıklanmaktadır. Yeryüzündeki
tüm olayları meydana getiren, tüm varlıklara hayat veren yüce Rabbimiz'dir.
Bedeni öldürebilen, ama canı öldüremeyenlerden
korkmayın. Canı da bedeni de cehennemde yok edebilenden korkun.
İki serçe bir kuruşa satılır, değil mi? Öyleyken biri bile Rabbinizin
bilgisi olmadan yere düşmez. (Matta, 10/28-29)
Eğer kendisine gökten verilmezse hiç kimse
kendiliğinden bir şey alamaz. (Yuhanna, 3/27)
...Gökten ekmeği Musa vermedi. Size gökten
gerçek ekmeği veren Rabbim'dir. (Yuhanna, 6/32)
Sizleri mahkemeye verdikleri zaman, neyi nasıl
söyleyeceğinizi düşünerek kaygılanmayın. Ne söyleyeceğiniz o anda
size bildirilecek. Çünkü konuşacak olan siz olmayacaksınız,
Rabbinizin Ruhu sizin aracılığınızla konuşacaktır. (Matta,
10/19-20)
Kurtarıcımız tek Allah, sizi düşmekten alıkoyacak,
Kendi yüce huzuruna büyük sevinç içinde lekesiz olarak çıkaracak
güçtedir... (Yahuda'nın Mektubu, 24-25)
O günü ve saati, ne gökteki melekler ne de elçi
bilir; Allah'tan başka kimse bilmez. (Matta, 24/36)
Ölümsüzlük yalnız O'na özgüdür... O'nu ne
gören olmuştur, ne de kimse görebilir... (Timoteus'a 1. Mektup,
6/16)
İçimizden, ölüme mahkûm olduğumuzu hissettik.
Ama bu, kendimize değil, ölüleri dirilten Allah'a güvenmemiz
için oldu. (Pavlus'un Korintlilere İkinci Mektubu, 1/9)
Tüm bu Yeni Ahit pasajları, gerçek Hıristiyanlıkta
Allah'a yönelik samimi ve içten bir iman olduğunu açıkça göstermektedir.
Ancak bu doğru inançların yanına, üçleme gibi bir batıl inanç eklenmiş
ve bu da Hıristiyanlığı dejenere etmiştir.
|