Gözle görülmeyen atomun içinde evrende gördüğümüz sistem kadar kusursuz, eşsiz ve kompleks bir sistem bulunmaktadır.
Hava, su, dağlar, hayvanlar, bitkiler, vücudunuz, oturduğunuz koltuk, kısacası en ağırından en hafifine kadar gördüğünüz, dokunduğunuz, hissettiğiniz herşey atomlardan meydana gelmiştir. Elinizde tuttuğunuz kitabın her bir sayfası milyarlarca atomdan oluşur. Atomlar öyle küçük parçacıklardır ki, en güçlü mikroskoplarla dahi bir tanesini görmek mümkün değildir. Bir atomun çapı ancak milimetrenin milyonda biri kadardır.
Bu derece küçük olmasına rağmen atomun içinde evrende gördüğümüz sistemle kıyaslanabilecek kadar kusursuz, eşsiz ve kompleks bir sistem bulunmaktadır.
Her atom, bir çekirdek ve çekirdeğin etrafındaki yörüngelerde dönüp-dolaşan elektronlardan oluşmuştur. Elektronlar tıpkı Dünya'nın bir yandan Güneş çevresinde dönerken, bir yandan da kendi çevresinde dönmesi gibi, atom çekirdeğinin çevresinde dönerler. Bu dönüş aynı gezegenlerdeki gibi yörünge denilen yollarda, çok büyük bir düzen içinde ve hiç durmaksızın gerçekleşir. Fakat Dünya'yla Güneş'in büyüklükleri arasındaki oran ile atomun çekirdeği ile elektronlar arasındaki oran çok farklıdır. Elektronların büyüklüğü ile atomun büyüklüğü arasındaki farkı anlamak için şöyle bir kıyas yapabiliriz; bir atomu Dünya kadar büyütsek, elektron sadece bir elma boyutuna gelecektir.
En güçlü mikroskopların bile göremeyeceği kadar küçük bir alanda dönüp-duran onlarca elektron, atomun içinde çok karışık bir trafik oluşturur. Burada dikkat çeken en önemli nokta, çekirdeği, elektrik yükünden oluşan bir zırh gibi kuşatan bu elektronların atomun içinde en ufak bir kazaya yol açmamalarıdır. Üstelik atomun içinde yaşanacak en ufak kaza büyük bir felakete sebep olacaktır. Ama böyle bir kaza asla gerçekleşmez; tüm işleyiş mükemmel bir düzen ve kusursuz bir sistem içinde devam eder.
Elektronların kütleleri ve hızları birbirlerinden farklı olsaydı çekirdeğin etrafında farklı yörüngelere dizilmeleri doğal karşılanabilirdi. Nitekim Güneş Sistemi'ndeki gezegenlerin dizilişi bu hesaba dayanır. Yani birbirinden kütle ve hız olarak tamamen farklı olan gezegenler, doğal olarak Güneş'in etrafında farklı yörüngelere yerleşmişlerdir. Ama atomdaki elektronların durumu bundan tamamen farklıdır. Kütle ve hız bakımından birbirlerinin aynısı olan elektronların niçin çekirdek etrafında farklı yörüngelere sahip oldukları, bu yörüngeleri nasıl şaşmadan takip ettikleri, çok büyük süratleriyle nasıl çarpışmadıkları soruları bizleri tek bir noktaya götürür. Bu eşsiz düzen ve hassas dengede karşımıza çıkan tek gerçek Allah'ın ihtişamlı yaratışıdır.
Elektronlar, nötron ve protonların neredeyse iki binde biri kadar ufak parçacıklardır. Bir atomda, protonlarla eşit sayıda elektron bulunur ve her elek- tron her bir protonun taşıdığı artı (+) yüke eşit değerde eksi (-) yük taşır. Böylece çekirdekteki toplam artı (+) yük ile elektronların toplam eksi (-) yükü birbirini dengeler ve atom nötr olur.
Elektronlar, taşıdıkları elektrik yükü itibariyle fizik kurallarına uygun hareket ederler. Bu fizik kuralları "aynı elektrik yüklerinin birbirini itmesi ve zıt yüklerin birbirlerini çekmesi"dir.
Normal koşullarda hepsi eksi yüklü olan elektronların bu kurala uyup birbirlerini itmeleri ve çekirdeğin etrafından dağılıp-gitmeleri gerekirdi. Eğer, elektronlar çekirdeğin etrafından dağılsaydı, tüm evren boşlukta dolaşan, proton, nötron ve elektronlardan ibaret olurdu. İkinci olarak; artı yüke sahip olduğu için çekirdeğin, eksi yüklü elektronları kendine çekmesi ve elektronların da çekirdeğe yapışmaları gerekirdi. Böyle bir durumda da çekirdek bütün elektronları çeker ve atom kendi içine çökerdi.
Ancak bu olumsuzlukların hiçbiri olmaz. Elektronların kaçış hızları, bu parçacıkların birbirlerine uyguladıkları itici kuvvet ve çekirdeğin elektronlara uyguladığı çekim kuvveti çok hassas değerler üzerine kurulmuştur. Bu üç zıt etken birbirini mükemmel bir şekilde dengeler. Sonuçta atomdaki bu muazzam sistem dağılıp parçalanmadan sürüp gider. Atoma etki eden bu kuvvetlerden tek bir tanesinin, olması gerekenden biraz daha fazla veya biraz daha az olması atomun hiçbir zaman var olmamasına neden olurdu. Atomun olmadığı ortamda, kainat da hiçbir zaman bu şekilde var olmayacaktır.
Bu etkenlerin yanı sıra, çekirdekteki protonları ve nötronları birbirine bağlayan nükleer kuvvetler olmasaydı, eşit yüke sahip olan protonlar değil kenetlenmek, birbirlerine yaklaşamayacaklardı bile. Aynı şekilde nötronlar da çekirdeğe hiçbir şekilde bağlanamayacaklardı. Bunun sonucunda çekirdek, dolayısıyla atom diye bir şey olmayacaktı.
Çekirdeğin çevresinde saniyede 1.000 km gibi büyük bir hızla hiç durmadan dönen elektronlar, birbirleriyle bir kez bile çarpışmazlar. Birbirlerinden herhangi bir farkları bulunmayan bu elektronların farklı yörüngelerde bulunmaları mucizevi bir durumdur ve bu durumun "bilinçli bir tasarım"ın ürünü olduğu apaçıktır.
Bütün bu ince hesaplar, tek bir atomun bile başıboş olmayıp, Allah'ın kusursuz denetiminde hareket ettiğinin bir göstergesidir. Aksi takdirde içinde yaşadığımız evrenin daha başlamadan sonunun gelmesi kaçınılmaz olurdu. Daha başlangıç anında bu süreç tersine döner, evren oluşamazdı. Ancak herşeyin Yaratıcı'sı, sonsuz güç ve ilim sahibi olan Allah, evrendeki tüm dengeler gibi, atomun içinde de çok hassas dengeler var etmiştir.
Allah kainattaki bu uyumu Kuran'da şöyle bildirir:
"O, biri diğeriyle 'tam bir uyum'(mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)'ın yaratmasında hiçbir 'çelişki ve uygunsuzluk'(tevafüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun?" (Mülk Suresi, 3)