İslam dininde Ramazan ayının bütün bir yıl içinde ayrı bir önemi vardır. Çünkü Allah Kuran'da 12 ay içerisindeki en hayırlı ayın Ramazan ayı olduğunu bildirir. Bundan 1400 yıl önce Kuran Hz.Muhammed'e bu ayda indirilmiştir. Ayrıca Allah müminlere bu aya mahsus olan bir ibadet emri vermiş ve ramazan ayında ayetlerde bildirilen mazeretlere sahip olmayan her müslümanın oruç tutması gerektiğini bildirmiştir. Bu emrin gereği olarak Kanada'da, Meksika'da., Endonezya'da, Malezya’da, Çin'de veya dünyanın her neresinde olursa olsun müslümanlar yüzyıllardır hep beraber bu ayda oruç ibadetini yerine getirirler.
Ramazan ayı her insan için gizli ve açık bir çok hikmetlere sahiptir. Ancak müminlerin oruç tutmalarının ve Ramazan ayını büyük bir sevinçle karşılamalarının tek sebebi, Allah'a duydukları sevgi ve korkudur. Allah'ın oruç emrini vermiş olması bir mümin için bu emri kayıtsız şartsız yerine getirmesi için yeterlidir. Ancak Rahman ve Rahim olan Rabbimiz Kuran'ın emri olan her hükmü, bizlerin de anlayabileceği hikmetlerle yaratmıştır. Böylece insanların hem aklen, hem de kalben dinin hükümlerinden tatmin olmalarını sağlamıştır.
Ramazan ayı Allah’ın rahmet ve mağfiretiyle dopdolu bir aydır. Onun günleri, geceleri, saatleri sevaplarla doludur ve oruç tutmak -hastalık ve yolculuk durumu hariç- tüm müminlere ayetlerle farz kılınmıştır.
Ey iman edenler, sizden öncekilere yazıldığı gibi, oruç, size de yazıldı (farz kılındı). Umulur ki sakınırsınız. (Bakara Suresi, 183)
(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz-sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Suresi, 184)
Onceki makalemde oruç tutmanın insan sağlığına olan faydalarından bahsetmiştim. Bu yazımda orucun insanların maneviyatına olan faydasından bahsetmek istiyorum. Müslüman her haliyle Peygamberimiz (sav)’e benzer. Oruç tutmasıyla, Allah yolundaki çalışmalarıyla, yaptığı tebliğ ile, sürekli Allah rızasını gözetmesiyle Peygamberimiz (sav)’e benzer. Efendimiz (sav)’in yüksek ahlakına, derin imanına, Allah aşkına, insanlara olan sevgisine ve şefkatine erişmek hatta çok daha üstün bir ahlaka sahip olarak Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için çalışır.
Oruç ibadetini yerine getirirken müminlerin güzel ahlakı, sabrı, fedakarlığı ön plana çıkarmaya da dikkat etmeleri gerekir. Öfkelenmek, sabırsızlık göstermek bir mümine yakışmaz. Mümin gece, gündüz, sabah akşam, yaz, kış demeden tüm ömrü boyunca çok güzel ahlak üzerinde olmalıdır, tıpkı Peygamberimiz (sav) gibi, onun yanında yetişen salih sahabeler gibi…
Allah inananların üzerine özel bir nur indirir. Ramazan ayında da oruç tutan müminler güzel ahlakta birbirleriyle yarışır hale gelirler. Dindar olmak, güzel ahlaklı olmak, fedakâr olmak, öfkeyi tutup yenmek, hep akıl, irade, sabır ve derinlik gerektirir, oruç tutmak tüm bu güzel ahlaka da bir vesiledir. Ancak müminler bütün bunları Allah rızası için yapmalı ve diğer mümin kardeşlerine de örnek olmalıdırlar.
Ramazan ayı hem bedenen hem de ruhen fedakârlığın yaşandığı çok mübarek bir aydır. Bu ayın bereketini Müslümanlar çok güzel değerlendirmelidirler. Güzel iftar sofraları hazırlayıp, her kesimden insanı davet ederek kardeşliğe vesile olunmalıdır. Bu sofralarda Allah’ı bol bol zikrederek, sürekli şükrederek, sevginin, kalplerdeki Allah aşkının ve muhabbetinin artmasını sağlamalıdırlar
5 vakit namaz kılmak, oruç tutmak, zekât vermek, bunların hepsi farz olan ibadetlerdir. İman edenler tüm hayatları boyunca bu ibadetleri yaparlar ancak bunları güzel ahlaklarıyla, derin imanlarıyla da taçlandırırlar. Dinin özü güzel ahlaktır, sevgiyi ve muhabbeti yaşamaktır. Tüm kâinata sevgi dolu bir kalple yaklaşmaktır. Dedikodu yapmamak, çirkin söz söylememek, nefsine yenilmemek, insanları incitmemek ve insanları daima iyiliğe ve güzelliğe çağırmaktır.
Güzel ahlak emek ve fedakârlık gerektirir, bu yüzden güzel ahlaklı insan dünyada nadir olur. Müminin bu nadir insanlardan olmak için çabalaması ve nefsini sürekli eğitmesi Allah Katında çok makbuldür.
Ramazan ayında mümin kardeşlerimiz, hiçbir mezhep ayrımı yapmadan, cemaat farklılığı gözetmeden birbirlerinin iftarlarına gitsinler, birbirlerini güzellikle, Allah aşkıyla, sevgiyle ve muhabbetle ağırlasınlar. Hepimiz aynı Allah’a, aynı Peygambere, aynı Kitaba inanıyoruz. Hepimiz alnımızı Allah için secdeye koyuyoruz. Hepimizin ideali Allah’ın dininin yaşanması ve tüm dünyanın huzura kavuşması. Bunun için yapılacak en doğru şey daima birlik olmak, sımsıkı kenetlenmek ve Allah’ın bildirdiği gibi kardeşler olmaktır:
Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever. (Saff Suresi, 4)
Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz düşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar. (Al-i İmran Suresi, 103)
Adnan Oktar'ın New Straits Times & The Gulf Today'de yayınlanan makalesi:
http://www.nst.com.my/node/13517
http://gulftoday.ae/portal/ee4a5b89-2f8c-42f4-806d-874a45f77f49.aspx