Kur’an’ın tanımladığı gerçek sevgi, yalnızca duygusal bir eğilim değil, insanın hem kendisiyle hem de çevresiyle kurduğu ilişki biçimini belirleyen temel bir ahlaktır. Ancak bu sevgiyi bilmeyen ya da ondan uzak yaşan insanların en çarpıcı özelliği, çoğu zaman kendi öz benliklerinden kopuk, yapay bir hayat sürerler. Sevginin olmadığı bir yaşamda güven de tesis edilemez; güvenin olmadığı yerde ise huzur mümkün değildir. Ve huzurun olmadığı bir ortamda insan, doğal davranamaz; sürekli bir savunma haline bürünür.
Sevgi eksikliği yaşayan birey, hayatı sürekli bir tehdit ve belirsizlik alanı olarak algılar. Bu nedenle olaylar karşısında aşırı tepkiler verir, iletişimlerinde mesafeli veya katı tutumlar sergiler. Dışarıdan bakıldığında çevresiyle ilişkilerini sürdürüyor gibi görünse de iç dünyasında derin bir yalnızlık hissi taşır. Bu yabancılaşma, insanı toplumun kendisine biçtiği rollerin içine hapseder. Kendi sözünü söylemekten, özgün bir bakış açısı geliştirmekten uzaklaşır. Neşesi yapay, mutluluğu yüzeyseldir. Çocukluktan itibaren öğrenilmiş davranış kalıplarına bağlı yaşamaya çalışmak, onu doğal ve içten olmaktan uzaklaştırır.

Bu noktada bilinçsizlik devreye girer. Sevgiye ulaşamayan insan, Allah’ı da gereği gibi tanıyamaz; çünkü sevgi olmadan manevi idrak derinleşmez. Böyle bir ruh hâlinde düşünceler bulanıklaşır, kalp donuklaşır. Kimi zaman duygusuz ve tepkisiz, kimi zaman da öfke ve gerginlik içinde bir kişilik yapısı oluşur. Bu yabancılaşmanın iki temel kaynağı vardır:
1. Taassup: Bireyin bir düşünceye, ideolojiye, siyasi bir görüşe, dini bir yoruma veya öğretilmiş bir yaşam stiline körü körüne bağlanması. Bu tür bir bağlılık, insanın hakikati arama kabiliyetini zayıflatır.
2. Kendi koyduğu sınırlar: “İnsanlar ne der?” veya “Bu kadar da olmaz” gibi düşünceler, kişinin kendine çizdiği görünmez duvarlardır.
Bu yapay sınırlar, insanın içten, doğal ve samimi bir yaşam sürmesini engeller. Gerçek sevgi ve Allah’a tam teslimiyet olmadığında kişi, içinden gelen sesi değil, toplumun biçtiği yapay kalıpları takip eder. Bu durum kimi zaman aşırı içe kapanıklılık, kimi zaman da yapay bir rahatlık, umursamaz tavırlar sergilemesine yol açar.
Oysa Allah’ın insana “şah damarından daha yakın” olduğunu bilen bir kişi, hayatını korkusuzca ve vicdana uygun şekilde yaşayabilir. Bu bilinç, insana hem güven hem de özgüven kazandırır ve çevresindekilere sevgiyle yaklaşmasını sağlar. Mümin, yanında bulunan kişinin aslında Allah’ın bir lütfu olduğunu idrak ettiğinde, o insana karşı derin bir sevgi ve güven hisseder.
Yüzeysel sevgiyi benimseyenler ise çoğu zaman “kendin olmak” ile “kontrolsüzlük” arasında kaybolur. Oysa gerçek sevgi, inceliği ve nezaketi beraberinde getirir. Sevgiyle yaşayan bir insan, sözünden bakışına, gülüşünden tüm davranışlarına kadar özen gösterir. Sevgi, insana daha iyi olma isteği verir, her zaman daha iyi olanı arama ve çevresine pozitif etki bırakma gücü kazandırır.
Sevgi, aynı zamanda insanın kendi ruhundaki saklı güzellikleri ortaya çıkaran bir güçtür. “Ben böyleyim” diyerek kendini tek bir kalıba hapsetmek, potansiyelini bastırır. Oysa sevgiyle yaşayan insan, hem kendisi ve hem de çevresi üzerinde sürekli olumlu bir değişim görür. Bu dönüşüm, insanın daha evvelden fark etmediği yönleri açığa çıkarır. Sevgi insanı tekdüze ve sıradanlıktan çıkarır ve karakterine derinlik kazandırır.

Sonuç olarak, sevgi, Allah’ın insana bahşettiği en yüce nimetlerden biridir. Gerçek sevgi, insanı hem Allah’a hem de kullarına yaklaştırır; kalbi arındırır, ruhu olgunlaştırır. Kur’an’ın öğrettiği sevgi, karşılık beklemeyen, çıkar gözetmeyen, Allah rızası için yapılan bir sevgidir. Böyle bir sevgiyle yaşayan kişi, bulunduğu her yerde huzur, güven ve merhamet yayar. Çünkü o bilir ki, sevginin kaynağı insanda değil, Allah’tadır.
Kalbi sevgiyle dolu insan, hayatın her anında Allah’ın isimlerini tecelli ettirir; affederken “Gafûr”, şefkat gösterirken “Rahmân” ismini yansıtır. Bu bilinçle yaşanan bir sevgi, kişiyi sadece mutlu kılmaz, aynı zamanda onu Allah’a daha da yaklaştırır. Gerçek sevgi, kalbi kibirden, kıskançlıktan ve öfkeden arındırır; insanı huzura erdirir. Gerçek sevgi, Allah için sevmekle başlar ve Allah’a yakınlaşmakla kemale erer.


