Deniz Altındaki Muhteşem Dünya
Bölüm 4: Balıkların Yüzmeye Uygun YaratılışıBalıkların son 450 milyon yıldır denizlerde yüzdükleri bilinmektedir.45 En küçük balıktan en büyük balinaya kadar tüm deniz canlıları, üstün bir manevra kabiliyeti ile su içinde rahatça hareket eder ve vücut ağırlıklarını ustaca kullanarak en üst verimle yüzerler. Bunun nedeni her balık türünün suda yaşamaya uygun ve kendilerine has yüzme sistemleriyle yaratılmış olmasıdır. Bütün balık türlerinde yüzgeçlerin yeri, sayısı, şekli gibi her türlü detay özel olarak belirlenmiştir. Kuyruk şekilleri, solungaç büyüklükleri, derilerindeki girinti-çıkıntılar ve türlerine özel yapıları, ihtiyaçlarını en kusursuz biçimde sağlayacak niteliklerdedir.
Balıkların basınç, soğuk, karanlık gibi zor koşullarda yaşayabilecekleri; beslenme, solunum, korunma gibi ihtiyaçlarını rahatlıkla karşılayabilecekleri sistemler, bulundukları ortamın tüm şartlarına en uygun yapılardadır. Küçük bir detay gibi görünen farkların dahi yaratılışında bir hikmet vardır ve tüm bunlar bu canlıların yaşamları açısından önem taşır. Örneğin denizin üst kısımlarında yüzen balıkların genellikle, yukarı doğru kepçe biçiminde ağız yapıları vardır; böylece yüzen böcekleri ve diğer ufak cisimleri rahatça yakalarlar. Suyun orta tabakasında yüzen balıkların ağız yapısı, hemen tepede, burunlarına yakın bir yerdedir; böylece yemlerini daha düşerken yakalayabilirler. Orta tabakadaki balıkların bir kısmı da, yosunluklarda otlayacak biçimde, aşağıya eğimli yapıdadır. Deniz katmanlarının alt tabakasında yaşayan balıklarda ise, yassı vücutlarının altında, zemindeki yiyeceklerle beslenebilecekleri şekildedir. Çünkü bu canlılar, Yüce Rabbimiz'in muhteşem eserleridir ve yaratılışlarına uygun olarak mükemmellik sergilerler. Yüce Allah, bir Kuran ayetinde şöyle bildirmektedir: Yeryüzünde hiçbir canlı yoktur ki, rızkı Allah'a ait olmasın. Onun karar (yerleşik) yerini de ve geçici bulunduğu yeri de bilir. (Bunların) Tümü apaçık bir kitapta (yazılı)dır. (Hud Suresi, 6)
Balıkların ağızlarındaki dişler de belli bir amaca yönelik, çeşitli şekillerde yaratılmışlardır. Örneğin köpek balığı gibi etçil hayvanlar, avlarını bütün olarak ya da büyük parçalar halinde yutarken, kavramak için keskin dişlerini kullanırlar. Diğer taraftan vatoz gibi dip balıkları yedikleri kabuklu hayvanları kırabilmek için, geniş düz dişlerle donatılmışlardır. Otçul balıkların ise genellikle dişleri yoktur; ama boğazlarında dişlere benzeyen öğütücü organları vardır. Eğer bu balıklar ağızlarının ön kısmında besinlerini çiğnemeye çalışsalardı, boğularak ölürlerdi. Çünkü çiğnedikleri besin, oksijen elde etmeleri için bir zorunluluk olan solungaçlardan geçen su ile karışırdı.46 Bir dişin konumunun dahi böylesine önem taşıması, balıkların anatomilerinde tesadüflerin yeri olamayacağının açık bir göstergesidir. Prof. Cemal Yıldırım evrimci görüşlere sahip olmasına rağmen, canlılardaki bu özel yapılar karşısında şunları dile getirmektedir: Canlılarda üstelik belli bir amaca yönelik görünen bu düzeni, şans ya da rastlantı ürünü saymak inandırıcı olmaktan uzaktır.47 Diğer taraftan ilerleyen bölümlerde örneklerini göreceğiniz gibi canlıların yapılarındaki sistemler, bilim adamlarını hayranlık içinde bırakacak, teknoloji harikası niteliklere sahiptir. Işık saçan alglerin aydınlatma sağlamak için vücutlarında çeşitli kimyasalları bir araya getirmeleri; kutup balıklarının donma noktasına geldikten sonra yeniden hayata dönmeleri ve organlarının buzdan hasara uğramaması; mürekkep balıklarının ortamla tam uyumlu olacak şekilde, derilerinin renklerini, desenlerini anında değiştirebilmeleri; deniz kaplumbağalarının haritaları olmadan uzun mesafeli yolculuklar yapabilmeleri; balina ve penguenlerin oksijen tüpü kullanmadan derinlere dalabilmeleri gibi daha pek çok konuda canlılar hayranlık uyandırıcı özellikler barındırmaktadırlar. Şu an yaşayan ve yüzlerce yıl önce yaşamış olan tüm canlı türleri, Allah'ın üstün ilmini ve yarattığı çeşitliliği, büyük bir ihtişamla sergilerler. Bu ihtişamlı yaratılışı görmezden gelenler ise, Rabbimiz'in gücünü takdir edemeyenlerdir. Allah bu kimseleri Kuran'da haber vermiştir: Onlar, Allah'ın kadrini hakkıyla takdir edemediler. Şüphesiz Allah, güç sahibidir, Azizdir. (Hac Suresi, 74) Balıkların Anatomisindeki Düzen, Yaratılış'ın DelillerindendirSu, havadan 800 kez daha yoğun bir ortamdır.48 Bu yüzden suda hareket etmek de son derece zordur ve yüksek enerji harcamayı gerektirir. Buna karşın balıklar suyun içinde son derece kıvrak ve hızlı hareket ederler. Üstelik suyun yoğunluğu yüzdürme kuvveti sağlayarak, denizde yaşayan canlılara bir avantaj sağlar. Böylece yerçekimiyle çok küçük çapta mücadele etmeleri gerekir ve balığın tüm kas gücü, ileriye doğru hareket etmek için kullanılır. Ayrıca balığın yüzebilmesi için fazla bir hareket yapmasına gerek yoktur; bunun için kuyruğunu sağa ve sola hareket ettirmesi yeterlidir. Ancak basit bir kuyruk hareketi gibi gözüken yüzmenin ardında, adeta mühendislik hesapları ve fizik kanunlarıyla ayarlanmış özel yapılar mevcuttur. Bu yapılardan bir kısmı şöyledir:
Omurga ve Kas Yapıları:Balıklar, sabit halde yüzerken aniden yüksek hızlara ulaşabilmek için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar. Ani hızlanabilmek onlar için çok önemlidir; çünkü avcı hayvanlardan kaçabilmek için buna ihtiyaçları vardır. Bazı küçük balıklar, durma konumundayken, saniyenin 20'de biri kadar kısa bir sürede maksimum hızlarına çıkabilirler. Bu sırada ürettikleri itme kuvveti kendi ağırlıklarının 4 katı kadardır. Son model arabaların dahi 0 km'den 100 km hıza 4-6 saniye arasında çıkabildikleri dikkate alınırsa, balıkların ne denli verimli yüzdükleri daha iyi anlaşılır.
Ayrıca balıklar suyun içinde çoğu zaman akıntıya karşı hareket etmek zorunda kalırlar. Suyun mevcut direncine, bir de güçlü akıntıların oluşturduğu kuvvet eklendiği halde, balıklar bu zorluğun da üstesinden gelerek yüzmeye devam ederler. Balıkta böyle bir gücün ortaya çıkmasını sağlayan, omurgasının ve kaslarının özel yapılarıdır. Omurga balığın vücudunun dik durmasını, ayrıca yüzgeçlerin ve kasların kendisine bağlanmasını sağlayacak bir yapıya sahiptir. Eğer böyle olmasaydı balıkların suda hareket etmeleri imkansız hale gelirdi.
Yüzen bir balık, vücut çatısı için iskelete, kuvvet için kaslara, itme kuvveti ve yön verme için yüzgeçlere ihtiyaç duyar. Balığın iskeletinde nispeten daha durağan olan kafatası, vücudun bir destek noktası olarak görev görür. Omurga balığın hareketi için çalışan bir kaldıraç olarak işlev görürken, kaslar yüzmek için güç sağlar. Balığın %80'ini oluşturan kaslar, balığın her yöne hareket edebilmesi için çeşitli şekillerde düzenlenmiştir. Böylece kas gücü baş kısmından kuyruğa kadar bir dalga şeklinde iletilir ve vücudun tam bir koordinasyon içinde çalışması sağlanır. Hava Keseleri:Balığın yalnızca omurgasının özel bir yapıya sahip olması, yüzebilmesi için yeterli değildir. Çünkü balığın su içindeki tek hareketi ileri geri değildir; eğer bir balık su içinde aşağı yukarı da hareket edemezse yaşayamaz. Balık suyla aynı yoğunluğa sahipse aynı derinlikte tutunmayı başarabilir ancak yoğunluğu daha az ise, yüzeye doğru yükselir; daha çok ise derine doğru çekilir. Pek çok balığın vücudunda bu etkiyi kontrollü olarak sağlayacak hava keseleri vardır. Balıklar vücutlarındaki bu keseleri hava ile doldurarak kısa sürede derinlere inebilir veya havayı boşaltarak su yüzeyine doğru çıkışa geçebilirler. Balık derinlere indiğinde, suyun balık üzerindeki fiziksel etkileri de değişir ve hava keselerinin ikinci bir hayati önemi daha ortaya çıkar. Değişen şartlara hava kesesindeki gazın azaltılıp, çoğaltılmasıyla uyum sağlanır. Bu kese sayesinde balık her seviyede kendini dengeleme olanağı elde eder.
Bazı balıklarda yüzme kesesinin başka görevleri de vardır. Bu kese, balığın çıkardığı sesi çoğaltabilir, kulağın duyma yeteneğini geliştirebilir. Kulağa bağlanan yüzme kesesi, doktorların kullandıkları stetoskop gibi, mekanik ses yükseltici benzeri bir işlev görür. Yüzgeçler:Balıkların ağırlık merkezleri genellikle hava keselerinden geçecek şekilde yaratılmıştır. Hava kesesinin şişirilip boşaltılması esnasında, vücut dengesi bozulursa, yüzgeçlerin çok küçük hareketleriyle, balık yeniden dengesini sağlayabilir veya istediği pozisyonda durabilir. Yüzgeçler, araları ince zar biçiminde dokularla örülü uzantılardır; bunlar çok ufak kaslar yardımıyla katlanabilir veya uzayabilirler. Bunların her birinin vücut üzerindeki dağılımı, belli bir denge ve kumanda gücü sağlayacak şekilde düzen içindedir. Örneğin kuyruktaki yüzgeç dümen görevi yapar ve balığın su içinde yönlenmesini sağlar. Vücudun iki yanındaki sırayla büzülen kas şeritleri sayesinde, kuyruk bir yandan diğer yana, hızla, kırbaç gibi sallanabilir. Böylece balığın gövdesini yalpalatarak, su içinde itici güç oluşturur.
Balığın hızı da kuyruk sallama sıklığı ile doğrudan orantılıdır. Bir balık ne kadar çok kuyruk sallarsa, hızı da o kadar artar. Cambridge Üniversitesi'nden Prof. Richard Bainbridge, 32 cm boyundaki bir balığın uzunca bir süre saatte 13 km hızla hareket edebildiğini tespit etmiştir. 49
Dikey yüzgeçler esas olarak sabit durmak için gereklidir. Sırt ve geri yüzgeçleri balığın dik durmasını ve su içinde yön değiştirmesini sağlar. Balık suda durduğu zaman çiftler halindeki göğüs ve leğen yüzgeçleri asıl olarak denge için kullanılır; kimi zaman ileri doğru hızlı hareket için de kullanılabilir. Balık, manevralarını da bu ikili yüzgeçler sayesinde yapabilir. Karın bölgesindeki yüzgeçler, balığın kolu bacağı gibidir; suyun içinde ileri geri hareket etmesini ve sudaki düzeyini tayin etmesini sağlar. Balık bu yüzgeçlerinden birini diğerinin aksi yönünde hareket ettirdiğinde etrafında dönmesi mümkün olur, ayrıca yüzgeçler fren görevi de yapar. Balık bunların her ikisini, bir anda ileri doğru atarak gövdesini hareketsiz hale getirebilir.
Balık yüzmek için kuyruğunu salladığında, normal şartlarda balığın ön tarafının, arka kısmın tam tersi yönde ve aynı şiddette savrulması gerekir. Ancak balık böyle sarsıcı bir etkiyle karşılaşmaz; çünkü balıkların vücutlarının ön tarafı bu sert etkiyi ortadan kaldıracak bir denge sistemi ile yaratılmıştır. Ayrıca su, hareket esnasında baş tarafa dikey bir kuvvetle etki eder. Tüm bunlar baş kısmın su içindeki salınımının, kuyruk kısmındakinden daha küçük olmasına neden olur. İki taraf arasındaki bu farklılık, balığın su içinde dengeli biçimde hareketini sağlar. Balığın ileri doğru hareket hızı, yüzgeçlerin sağ ve sol yanlara gidiş geliş hızı ile de doğrudan bağlantılıdır. Yüzgeçler omurga eksenine yaklaştıklarında hız artar, uzaklaştıklarında da azalır. Bu sayede su altında sakin duran bir balık tehlike anında, aniden müthiş bir hızla harekete geçebilmektedir. Örneğin küçük bir tatlı su balığı durgun haldeyken, 1 saniye içinde 10 vücut boyu kadar ileri fırlayabilir. 20 cm boyundaki bir balık ise saatte 8 kilometre hıza ulaşabilir.50 Darwinistlerin iddiası, insan teknolojisinin bir benzerine bile ulaşamadığı yüzgeçlerdeki yapı ve işlevin sözde tesadüfen meydana geldiği yönündedir. Bu iddiaya göre tesadüfler, istisnasız her balıkta tamamen birbirine simetrik yüzgeçler var edecek, onlara birbirine uygun işlevler yükleyecek ve canlının yaşamı için son derece gerekli olan bu yapıları hatasız ve kusursuz olarak yoktan var edecektir. Tesadüflerin böyle bir gücünün olmadığı ise çok açıktır. Darwinistlerin Allah inancını reddebilmek, Yaratılış gerçeğine karşı çıkabilmek için şuursuz ve bilinçsiz tesadüfi olaylara yükledikleri görev, işte onları bu derece küçük düşürmektedir. Savunma Amaçlı Kullanılan YüzgeçlerKimi balıklar yüzgeçlerini savunma amaçlı kullanırlar. Örneğin Çotira balıkları (triggerfish), sırt yüzgeçlerini dik bir konumda kenetleyerek, düşmanlarından korunurlar. Çotira, büyük sırt yüzgecini dikleştirdiğinde, daha küçük olanı da beraberinde yukarı çekilir. Böylece küçük olan yüzgeç büyük olanın dik durmasını sağlar. Balığa, bu tetikleme mekanizmasından dolayı, İngilizce "triggerfish" denilmektedir. Bir düşman tarafından tehdit edildiklerinde çotiralar, hızla bir yarığa girerler ve karın yüzgeçlerini dik olarak kilitlerler. Büyük yüzgeç, küçük yüzgeç çekilmediği sürece aşağı katlanamaz. Bir kere kilitlendi mi, ne kadar zorlanırsa zorlansın bunu oynatmak mümkün olmaz.51
Bu savunma mekanizması Allah'ın Çotira balıklarında yarattığı bir yaratılış mucizesidir. Tüm varlıkların Yaratıcı'sı ve Sahibi olan Rabbimiz, "her şeyi gözetleyip-koruyan" (Hud Suresi, 57) ve "bir örnek edinmeksizin yaratandır." (Enam Suresi, 101) Aslan balığının uzun dikenli yüzgeçleri etkili bir savunma aracıdır. Hint Okyanusu ve Büyük Okyanus'taki mercan kayalıklarında yaşayan bu balık parlak gözalıcı bir görünüme sahip olmasının yanında oldukça zehirlidir. Üst kısımlardaki iğnelerle temas edildiğinde birkaç gün süren yanma, terleme ve solunum güçlüğü görülebilir. Üzerinde bulunan kırmızı ve beyaz çizgiler avcılar için adeta bir alarmdır. Bu çizgileri gören diğer balıklar aslan balığına yaklaşmazlar. Yüce Allah'ın yarattığı her canlı ve tüm bu canlılara ait her detay muhteşem birer sanat eseridir. Yeryüzü bu detaylarla donatılmış sayısız iman hakikati barındırır. Allah her şekli, her sureti, her detayı, her sistemi yoktan var etmeye kadirdir. Solungaçlar:Balığın içinde bulunduğu suda az miktarda çözünmüş oksijen vardır. Örneğin yüzeye yakın sularda bir litre deniz suyunda yaklaşık 5 ml oksijen vardır. İnsanın soluduğu havada ise bu oran, 1 litrede 210 ml oksijendir. Karşılaştıracak olursak, eğer insan bir şekilde suyun altında nefes alabiliyor olsaydı, ciğerlerine yeterli oksijeni alabilmek için dakikada 450 kez nefes alması gerekirdi.52 İşte bu önemli fark nedeniyle balık, fizyolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmek için, sudaki az miktardaki oksijeni toplayabilecek özel bir sistem kullanır. Solungaçlar, binlerce solungaç lifinden oluşur. Her bir solungaç kemerinin içi oyuktur ve ince kan damarlarıyla doludur. Bu damar lifleri ise, daha küçük damarlara ayrılır. Solungaçların bu katmerli yapısı, oksijen taşıyan damar ağının yüzey alanını artırır. Böylece solungaçların yüzey alanı, normal hayvanların on katı fazla olabilmektedir. Balıkların sudan çıkınca boğulmalarının asıl sebebi de, havadaki oksijeni teneffüs edememelerinden çok, solungaç kemerlerinin içe çökerek, oksijen emilimi için yeterli yüzey alanı kalmamasındandır.
Balıklarda solungaçlar, akciğer görevini üstlenmiştir. Ancak memeli akciğerlerindeki gibi oksijeni doğrudan ciğerlerine almazlar. Bunun yerine solungaçlar, oksijeni süzerek kana katarlar. Kanın balığın vücudundaki dolaşımı da memelilerdekinden çok farklıdır. Örneğin insanda dört bölmeli kalp bulunurken, balıklarda iki bölmeli kalp mevcuttur. Bunun nedeni balıkların yalnızca tek yönde kan pompalamalarıdır. Kan kalbe tek bir damar yolu ile girer ve solungaçlara doğru tek yönden dışarı çıkar. Solungaçlar damarlardaki kanın etraftaki sudan oksijen toplar ve oksijeni buradan tüm vücuda taşır. Kullanılan oksijen de kalbe geri gider.
Kan solungaç liflerinin arasından geçerken, suyun geçtiği yönün tersinde ilerler. Bu sudaki alınabilecek tüm oksijenin kana iletilmesi için çok önemlidir. Eğer kan su ile aynı yönde ilerleseydi; o zaman kan, sudaki oksijenin ancak yarısını alabilirdi. Kan ve su oksijen içeriği bakımından belli bir dengeye ulaşınca, daha fazla oksijen emilimi gerçekleşmeyecekti. Ancak kan ve suyun zıt yönlerde akması sayesinde okisjen emilimi her zaman mükemmel bir düzen içinde gerçekleşir: Suda kandakinden daha fazla oksijen vardır ve sudaki oksijenin %50'sinden fazlası kana karıştıktan sonra da oksijen aktarımı devam eder. Bu sistem sayesinde balık %80-90 daha fazla verimle oksijen elde edebilir. Balık Derisi:İnsan suyun içinde belli bir süre kaldıktan sonra, cildi olumsuz etkilenmeye başlar ve suda kalış süresi uzadıkça cildinde oluşan hasar da artar. Oysa balıklar sürekli su içinde olmalarına rağmen, ciltleri hiç zarar görmez. Üst derilerindeki sert parlak tabaka sayesinde, suyun balığın vücuduna girmesi ve cildinin olumsuz etkilenmesi engellenmiş olur. Balıkların pek çoğunun vücutlarını kaplayan dayanıklı deri, alt ve üst olmak üzere iki tabakadan oluşur. Üst deri içerisinde mukus salgılayan bezler bulunmaktadır. Mukus kaygan ya da yapışkan bir yapıda olup, balığın su içerisindeki hareketi sırasında sürtünmeyi en az seviyeye indirmeye yarar. Bu kayganlık özelliğiyle balık hem daha hızlı hareket eder, hem de balığın düşmanları tarafından yakalanması zorlaşır. Mukusun bir başka özelliği ise balığı hastalık yapan organizmalara karşı korumasıdır.53
Ayrıca balıkların üst derisinde keratin (derinin alt tabakalarındaki yaşlı hücrelerin ölmeleri ve yerlerini genç hücrelere terk etmesi sonucu oluşan sert ve dayanıklı madde) benzeri bir tabaka da mevcuttur. Bu tabaka suyun vücuda girmesini engelleyerek, balığın vücudundaki iç basınç ile dış ortam basıncının dengelenmesini sağlar. Eğer bu tabaka olmasaydı, içeri kontrolsüz giren su nedeniyle, balığın vücudundaki basınç dengesi bozulacak ve balık ölecekti. Görüldüğü gibi balıkların sudaki hareketini kolaylaştırıcı birçok sistem vardır ve bunlardan biri olmadan diğeri işe yaramaz ve dolayısıyla sistemin bir parçasındaki eksiklik canlının ölümü ile sonuçlanır. Mukus sıvısının kaygan, yapışkan ve aynı zamanda mikrop öldürücü niteliklerinin bir arada olması, balık için bir zorunluluktur. Bütün bu şartların dev kimyasal tesislerde değil de, balığın derisinin altındaki birkaç milimetrelik bir tabakada üretilmesi, canlıları tüm ihtiyaçlarını karşılayacak özelliklerle yaratan Rabbimiz'in varlığının delillerinden biridir. Darwinizm, canlı varlıklardaki her türlü muhteşem yapı karşısında çökmüş durumdadır. Yeryüzündeki bütün balık türleri yukarıda sayılan özelliklerin tamamına eksiksiz olarak sahiptir. Balıklar milyonlarca yıldır hiç değişmeden, hep bu mükemmel özelliklere sahip olmuşlardır. Bunu, milyonlarca yıl öncesinde yaşamış balıkların günümüze gelen kalıntılarında görmek mümkündür. Günümüzde elde edilmiş olan 350 milyondan fazla fosil kalıntısı bize milyonlarca deniz canlısının örneğini vermiştir. Bunların tarihleri yaklaşık 540 milyon yıl önceki Kambriyen Pataması'na kadar ulaşmaktadır. Bu kalıntıların büyük bir bölümü, deniz canlılarının milyonlarca yıl önce de günümüzdekilerle aynı olduklarını, yani hiçbir değişim geçirmemiş olduklarını ortaya koymaktadır. Bu durum bize balıkların evrim geçirmediklerini, mükemmel halleriyle yaratıldıklarını gösterir. Rabbimiz'in üstün güç ve kudreti, Kuran ayetlerinde şöyle bildirmektedir: ... Göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyun eğmişlerdir. Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 116-117) DenizatlarıAt kafasına benzeyen bir başı, uzayarak hortum biçimini almış burnu, küçük ağzı, birbirinden bağımsız hareket eden gözleri, kemik plakalarla kaplı vücudu, öne kıvrılan kavrayıcı kuyruğu ve yüzgeçleriyle denizatları, diğer balık türlerinden çok farklı bir canlı türü olarak denizlerde yaşamını sürdürmektedir. Bu mucizevi canlılar kamuflaj özelliğine de sahiptirler. Bukalemundan daha iyi renk değiştirme yetenekleri vardır. Denizatlarının çiftleşme mevsiminde dişi ve erkek bir araya gelir ve özel bir dans yaparlar. Bu karşılıklı dans günlerce sürebilir. Erkek denizatları, karınlarında özel bir yumurta taşıyıcı keseye sahiptirler. Çiftleşme döneminde dişi denizatı yumurtaları dikkatli bir şekilde bu keseye bırakır. Bırakılan yumurta sayısı 1500'ü bulmaktadır. Döllenmenin hemen ardından kesenin içi deniz suyuna benzer bir yapıyla kaplanır ve böylelikle yavrular doğumdan sonra yaşayacakları ortama hazırlanırlar. Bu farklı canlılar, müthiş güzellikteki deniz altı aleminde apayrı bir süs olarak yaratılmışlardır.
Balon balığıDüşmanlarıyla karşı karşıya olmadıklarında sıradan bir balık gibi görünen balon balıklarının vücutlarının etrafında iri dikenler bulunur. Bu dikenler balık normal haldeyken derisine yapışık bir biçimdedir. Balık düşmanla karşı karşıya geldiğinde ise, düşmanının çene darbelerinden kendini korumak amacıyla vücudunu süratle suyla doldurmaya başlar. Balık şişer ve vücudundaki dikenler de dik hale gelir. Dikenler dik konuma geldiğinde oldukça sivri bir hal alır ve düşmanlarından gelebilecek darbelere karşı bir engel oluştururlar. Balon balıkları, kendilerinden çok daha büyük bir düşman tarafından yutulsa bile, dikenler onların koruyucusudur. Dikenlerden rahatsız olan avcı, balığı yuttuğu gibi ağzından dışarı çıkarır. Balon balıklarına has bu sistem, mükemmel bir korunma sağlar. Balık, bu muazzam sistemi nerede en etkili şekilde kullanması gerektiğini çok iyi bilir. Her canlı için farklı korunma mekanizmaları yaratan Yüce Allah bu örnekle eşsiz ve benzersiz yaratma gücünü gözler önüne sermektedir. Tüm varlıklar, Allah'ın eseridir ve her şey O'nun koruması ve bilgisi dahilindedir. Tuzlu Suyun Balıklar Üzerindeki EtkisiKarada bulunan bitkiler ve hayvanlar, hayatta kalabilmek için tatlı suya ihtiyaç duyarlar. Deniz canlıları ise tuzlu suda yaşarlar. Ancak tuzlu su onlar için aşılması gereken pek çok problem oluşturur. Denizlerdeki balıkların kanındaki tuz yoğunluğu, çevrelerindeki suyun tuz yoğunluğundan daha azdır. Bu yoğunluk farkı, balıkların dokularının su sızdırmasına (ozmos) sebep olur. Su kaybını telafi edebilmek için de, bu balıkların sürekli su içmeleri gerekir. Böylece tuzlu su balıkları, vücutlarına fazla su alıp, az miktarda vücutlarından atarak bu ihtiyaçlarını dengelerler.54 Tatlı su balıklarında ise durum tersidir. Bu balıkların kan yoğunlukları, içinde yaşadıkları suya göre daha fazladır. Bu nedenle tatlı su balıklarının vücutları sürekli su emer. Dolayısıyla vücutlarının patlamasına engel olmak için, bu balıklar da vücutlarından sürekli olarak bol miktarda su atarlar. Her gün vücuttan atılan su miktarı, yaklaşık olarak kendi ağırlıklarının on katı kadardır.55
Yüce Allah yarattığı her canlı çeşidi için, vücutlarında ayrı bir düzen kurmuştur. Bu düzen sayesinde de, canlılar normalde yaşamları için engel teşkil eder gibi görünen koşullarda bile yaşamlarını sürdürebilirler. Çünkü onları var eden, yoktan yaratan Yüce Allah'ın koruması altındadırlar. Kuran'da şöyle bildirilmektedir: Şüphesiz, mü'minler için göklerde ve yerde ayetler vardır. Sizin yaratılışınızda ve türetip-yaydığı canlılarda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vardır. (Casiye Suresi, 3-4) Hız Şampiyonu Ton Balıkları
Ton balığının boyu üç metreyi ve ağırlığı da 390 kilogramı bulur; ancak yine de en süratli ve hareketli balıklardandır.56 Kısa süreli ataklarında saatte 90 kilometreye varan hızla yüzebilirler. Sabit yüzme hızları ise saatte yaklaşık 9 ila 18 km arasında değişmektedir. 57 Ton balıkları sürekli yüzerler, hiç dinlenmezler. Başka hiçbir kemikli balık açık denizde bu kadar geniş çapta yer değiştirmez. Bunun nedeni onları su üstünde tutan gaz kesesinin bulunmamasıdır. Bu nedenle batmamak için sürekli yüzme halindedirler. Yoğun hareket halindeki ton balıkları, bu sebeple çok fazla besine ihtiyaç duyarlar. Günlük olarak vücut ağırlıklarının onda biri kadar besin tüketirler.58 Ton balığının aerodinamik vücut yapısı, hız gerektiren ve uzun mesafeli yolculuklara uygun şekilde yaratılmıştır. Ton balığının sürtünmeyi azaltan bedeni, adeta bir çizgi biçimindedir. Vücutları nispeten serttir ve kuyrukları da diğer balıklar gibi esnek değildir. Bu güçlü kuyruklarını yanlara doğru savurarak oldukça hızlı yüzebilirler.59 Elbette ki Allah dilemedikçe, bu canlının bu özelliklere sahip olabilmesi, derin denizlerde rahatlıkla yaşamını sürdürebilmesi mümkün değildir. Ton balıklarını suyun içinde sürekli hareket edecek ve süratle yüzebilecek muhteşem özelliklerle yaratan Yüce Rabbimiz Allah'tır. Rabbimiz, bir ayette şöyle bildirmektedir: Bu, Allah'ın yaratmasıdır. Şu halde, O'nun dışında olanların yarattıklarını Bana gösterin. Hayır, zulmedenler, açıkça bir sapıklık içindedirler. (Lokman Suresi, 11) Kutu Balığının Su Direncini En Aza İndiren Şekli, Bilim Adamlarına Model Oluyor
Bir araba firması "Biyonik" isimli projesini geliştirirken, kutu balığının vücut şeklini model aldı. Çünkü yapılan araştırmalarda bu balığın, su içinde hareket ederken suyun direncini en aza indiren bir vücut şekline sahip olduğu anlaşıldı. Genellikle damlaya benzeyen şekillerde direnç en aza indiği için, balığın kutu şeklindeki yapısının uygun olmayacağı düşünülüyordu. Ancak daha detaylı araştırmalar sonucu, kutu balığının bir su damlası ile aerodinamik açıdan aynı uygunlukta olduğu tespit edildi.60 ◉ Günümüzdeki birçok arabada sürtünme katsayısı 0.30 iken kutu balığından ilham alınarak hazırlanan arabada bu sayı 0.19'a düşmüştür. Sürtünme katsayısının düşmesi hava direncinin de azalması anlamına gelmektedir. Üzerindeki hava direncinin azalmış olması, arabanın yakıt tüketimini de 100 km'de 4.3 litreye kadar düşürerek son derece ekonomik olmasını sağlamıştır.61 ◉ Balığın vücut yapısı dikkatle incelendiğinde, derisinin sayısız altıgene benzer kemiksi plakalarla kaplı olduğu görülmüştür. Bu da balığa en düşük ağırlıkta en dayanıklı vücut yapısı özelliğini sağlamaktadır. ◉ Daha sonra balığın altıgene benzer kemiksi plakalarla kaplı derisi dikkate alınarak yapılan araba taslaklarında, araba kapılarının dış panellerinde %40 daha fazla sağlamlık elde edilmiştir. Bununla beraber arabanın bütün yapısı bu tekniğe dayanılarak üretildiğinde, çarpışma güvenliği hiç azalmamasına karşın araç %30 hafiflemiştir.
Sonuç olarak, kutu balığının özel yapısı esas alınarak kendi büyüklüğünde, Dünya'nın en aerodinamik arabası ortaya çıkarılmıştır. Elbette bu arabanın en önemli avantajı ciddi bir yakıt tasarrufu sağlaması olmuştur. Kutu balığının otomotiv sektörüne yön veren özellikleri göstermektedir ki, bu canlının vücudundaki üstün yapılar ve bedeninin şekli Allah'ın eşsiz yaratma sanatının bir örneğidir. Yüce Allah, "O Allah ki, yaratandır, (en güzel bir biçimde) kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir..." (Haşr Suresi, 24) ayetinde olduğu gibi, yaratılıştaki bu benzersizliği ve mükemmelliği insanlara bildirerek gücünün sonsuzluğunu göstermektedir.
Dipnotlar45 Richard Ellis, Aquagenesis: The Origin and Evolution of Life in the Sea, Penguin Books, 2001, s. 96. 46 Fascinating Facts About Fish, The Northeast Fisheries Science Center; http://www.nefsc.noaa.gov/ 47 Cemal Yıldırım, Evrim Kuramı ve Bağnazlık, Bilgi Yayınevi, Ocak 1989, s.108 48 John Downer, Supernature, Sterling Publishing Co., Inc., New York, 1999, s. 40. 49 "How Fish Swim?", Sir James Gray, Animal Engineering, Readings from Scientific American with Introductions by Donald Griffin, The Rockefeller University W. H. Freeman Com., San Francisco, ss.66- 50 "How Fish Swim?", Sir James Gray, Animal Engineering, Readings from Scientific American with Introductions by Donald Griffin, The Rockefeller University W. H. Freeman Com., San Francisco, ss.66- 51 http://www.mauioceancenter.com/marinepdf/triggerfish.pdf 52 http://oceanlink.info/biodiversity/ask/fishy.html 53 Bilim ve Teknik Dergisi, "Hırçın Erkekleri, Barışçıl Dişileri ile Kemikli Balıklar", Gülgün Akbaba, Ekim 1995, no. 335, ss. 74-77 54 Sally Morgan, Pauline Lalor, Ocean Life, PRC Publishing, 2001, London, s. 10. 55 Dick Mills, Akvaryum Bakımı, İnkilap Kitabevi, İstanbul, 1994, s. 20. 56 Sally Morgan, Pauline Lalor, Ocean Life, PRC Publishing, 2001, London, s. 173. 57 Fascinating Facts About Fish, The Northeast Fisheries Science Center; http://www.nefsc.noaa.gov/ 58 The Ocean World Of Jacques Cousteau, Quest for Food, s.40 59 John Downer, Supernature, Sterling Publishing Co., Inc., New York, 1999, s. 40. 60 http://news.mongabay.com/2005/0710-DaimlerChrysler.html 61 http://www.greencarcongress.com/2005/06/daimlerchrysler_1.html |