Bektaşilik bilinmiyor Türkiye’de o kadar, Alevilik bilinmiyor. Muhteşem bir bakış açısıdır. Onlar çok güzel sevgi öğretmenleridir. Dostluk ve kardeşlik öğretmenidirler. Onların sohbetine doyum olmaz, muhabbetleri çok güzeldir. Meclisleri güzeldir, hitabetleri güzeldir. Olgunluğun, insanlığın, derinliğin aklını sırrını bilen insanlardır, mübarek, muhteşem insanlar.
PKK’nın bir davası yok. PKK’nın ahlaksızlığı, alçaklığı, kahpeliği ve kalleşliği var. Dava ayrı bir şeydir.
Müslümanla uğraşılır. Müslüman demek; uğraşılan adam demektir. Müslüman demek; düşmanı çok olan adam demektir. Gerçek Müslümansa, gerçek dava adamıysa düşmanı çok olur. Bir Müslümanın münafığı yoksa nasıl Müslüman oluyor? Müslümanın kafiri de çok olur, münafığı da çok olur.
İmana dayalı, sevgiye dayalı bir sistem olmaması bir dehşet sistemi meydana getiriyor. Ve bu dünyada tarif edilmeyen bir bela olarak hakim, oturmuş durumda.
Kadın naif bir varlık, zaten erkek ona en güzel şekilde bakmakla mükellef. Ama sen onu enayi olarak görerek yaklaşırsan bu çok aşağılayıcı bir şey. Yani onun üzerine yıkılmak, onu sömürmek şeklinde bir kafan olursa bu çok kötü.
Cennet ehlinin en çok zevk aldığı şey Allah’a iman etmeleri, Allah’ı sevmeleri ve Allah’ın tecelli etmesi. En şiddetli zevk aldıkları odur. Yoksa sırf cennet bahçeleri, sofraları, onlar değildir. Cennette en şiddetli zevk; Allah’a olan sevgiden, Allah’ın tecellisindendir. Bu dünyada da böyledir.
Toplumda ümmet birliği olmadığı için birbirlerini sevemiyorlar. Herkesin inancı ayrı oluyor. O uyumsuzluk onları sıkıyor. Sıktığı için sevemiyorlar birbirlerini. Halbuki inanç birliği olmuş olsa, aynı anayasada birleşmiş olsalar, birbirleriyle anlaşmada had safhada kolaylık olacak.
Her babanın, ananın kendine has bir din anlayışı oluyor toplumlarda. Gençlerin de kendine has din anlayışları oluyor. Onlar birbirleriyle çelişiyor. O onu beğenmiyor, o onu beğenmiyor. Halbuki herkes Kuran’a uymuş olsa ümmet olacaklar o zaman.
Dünyada birçok insan boş boş bakar. Tutku çok zordur. Çok akıllı insanlarda oluşur.
Şirkten Müslüman şiddetle kaçınacak. Bütün dikkatini, iradesini toplayıp böyle bir batağa düşmekten kendini alıkoyacak. Dünyada büyüttüğü her şeyin boş olduğunu bilecek.
İstediği şey şer oluyor onun için, haberi yok. Israrla onun olmasını istiyor. Halbuki şer o. Allah ona nasip etmiyorsa onda hayır var. Nasip etmediğinde deliriyor. Sana nasip olduğunda başın belaya girecek. Allah seni koruyor.
Üniversite imtihanını kazanamıyor, aklı atıyor. Kazansan belki orada gidip öleceksin. Belki delireceksin, belki aklını kaybedeceksin, sağlığını kaybedeceksin. Allah sana bir iyilik yapıyor. Buna teslim olman lazım.
Elinden bir şeyler çıkıyorsa bir hayır vardır. Sen burada sonsuz yaşamaya gelmedin ki. Elinden ufacık bir şey çıkıyor, bayağı dert ediyor. Çıksa ne olur? Sen gözünde büyütüyorsun, akılcı baktığında hiçbir şey yok.
Tevekkülsüzlüğün faydası nedir? Sadece acı çekmiş olacak, boş yere kendini küçük düşürmüş olacak. Allah karşısında mahcup olacak. Kendini ezecek ve akla uygun olmayan, mantığa uygun olmayan anormal bir şey yapmış olacak.
Şirk koşma, tevekkülsüzlükle kendini gösteriyor. Müslüman ne yapıp edip mutlaka tevekkülü elde etmek durumunda.
Müslümanlar hep demokrasi isterler, sükûnet isterler. Çünkü gergin ortamda, tedirgin ortamda iman inkişafı tam olmayabiliyor. İnsanlar zayıf oluyor. Huzurlu, derin düşünebileceği, aklını kullanacağı bir ortamda iman gelişiyor.
Cenab-ı Allah, güvenlik ve huzuru imanın gelişmesi için bir zemin olarak açıklıyor. Onun için kavga gürültü ortamında, gergin ortamda o iman gelişmesi pek olmaz.
Şirk konusunu ve tevekkül konusunu insanlık tam anlasa, tam inansa, tam kalbine oturtmuş olsa hayatta hiçbir şeyden telaşa kapılmaz.
İki türlü şirk oluyor: Bir, aleni şirk. Mesela put yapıp, alenen tapıyor ona. Bu aleni şirk olmuş olur. Bir de gizli şirk vardır. Kuvvetin Allah’ta değil, başkalarında olduğuna inanmak. Mesela, insanda ayrı bir kuvvet olduğuna inanmak. Halbuki her insanı konuşturan, her insana bir şeyler söyleten ve yaptıran Allah’tır.
Kader değişmez. Kadere karşı direnmenin adı aslında şirk; gücün, kuvvetin Allah’ın dışında bazı varlıklarda olduğuna inanmaktır.
Şirk, gücün kuvvetin veyahut herhangi bir şeyin Allah’ın dışında herhangi bir varlıkta olduğunu düşünmektir. Mesela bir şey oluyor, “Şu kişi yaptı” diyor. Hâlbuki onun onu yapacak bir gücü yok. Her şeyi yapan Allah’tır. Bütün güç, kuvvet Allah’tadır.