Gerçek sevgi, sonsuz güç sahibi Allah'tan kaynaklandığı için asla son bulmaz. Ölümde devam eder, ahirette devam eder, sonsuza kadar devam eder.
Sevdin mi terslik yapmazsın, cimrilik yapmazsın, egoistlik yapmazsın, sevdiğinin konforunu, güzelliğini ararsın, iyiliğini ararsın.
Kaba davranırsan sevgi gider, nezaketli davranırsan sevgi gelir. Eğer egoistse şahıs, sevgi hemen gider; diğergâmsa sevgi hemen geri gelir ve fazlasıyla gelir.
Sen övündün mü, büyüklendin mi deli gibi görünürsün, bu itici durur ve sevilemezsin. Büyüklük yaptığında, böbürlendiğinde yine sevilemeyecek hale gelirsin. Sen niye böbürleniyorsun, niye övünüyorsun? Sevsin diye yapıyorsun değil mi? Ters etki yapar, sevgi gider.
İnsanlar bağnazların yüzünden akın akın dinden çıkıyorlar. Hz. Mehdi (as) ile yeniden akın akın dine girecekler. Ama o tabii çok süratli bir akındır. Hz. Mehdi (as)’ın zuhuruna yakın o akınlar, o toplu İslam’a girişler kitlevi olacak.
Allah’ın dünyada bu kadar bela vermesinin tek nedeni nankörlüktür. Şükür yoksa zaten nankörlük vardır. Bütün bu çekilen azaplar nankörlüğün karşılığı. Nankörlük çok korkunç bir şeydir. Büyük bir vicdansızlıktır.
Hep Allah’ı yalnız bırakma kafasındalar. Halbuki Allah sevilmek istiyor, çok fazla seveni olsun istiyor. Sen Allah’ı yalnız bırakmaya kalkarsan O da seni yalnız bırakır. Sen Allah’ı terk edersen O da seni terk eder.
Allah candan sevilmeyi istiyor. Sen Allah’ın tecellisini, O’nun yarattığı görüntüyü putlaştırıp onu Allah’tan ayrı görürsen, böyle bir yalan söylersen, kendini kandırırsan bu çok akılsızca bir hareket olur. Bu Allah’ın zoruna gider. O zaman onu işte sana belaya çevirir, ıstıraba çevirir.
Kimi insan sevgisini Allah’a verince lezzet alamayacağını düşünüyor olabilir. En yüksek lezzet o zaman alınır, en yüksek haz o zaman alınır. Allah derinliği asıl o zaman verir.
Senin sevdiğim dediğin beyninin içindeki görüntü. En ince detayına kadar kim yaratıyor? Kim sevdiriyor, kim konuşturuyor? Tamamını yapan Allah. Yani karşındaki şahsa ait hiçbir şey yok. Eğer sen sevgini Allah’a değil de sanal bir puta verirsen bu bir kandırmaca olur ama çok kötü bir kandırmaca. Kendini çok kötü kandırmış olursun.
Sevgide şirk devreye girerse olmaz. Mesela diyor ki; “Ben arkadaşımı çok seviyorum, eşimi çok seviyorum.” Allah’ı? “Onu da seviyorum” diyor. Olmaz. “Ben eşimi Allah rızası için seviyorum, arkadaşımı Allah rızası için seviyorum” diyecek. “Allah’ın tecellisi olarak seviyorum” diyecek.
Bütün bu olaylar hadislerde tarif edildiği şekilde oluyor. Hz. Mehdi (a.s)’ı da göreceğiz, Hz. İsa Mesih’i de göreceğiz, İttihad-ı İslam’ı da göreceğiz, görevimizi yapıp gideceğiz hepimiz. Hiç kimse burada kalmayacak. Son geriye kalanlar onlar da peşimizden gelecekler, dünya boşalacak, ondan sonra kıyamet.
Güzel olur, enaniyetli olur, hiçbir faydası olmaz. Güzellik bir fitnedir de aynı zamanda. Gençtir, güzeldir ama kibirden, büyüklük hissinden deliye döner. Çirkin zannedersin ama delice bir tutkusu vardır. O güzel dediğinin bin katı güzellik sunar sana.
Fakir mütevazı olur, mazlum olur. Nimetin değerini daha iyi bilir. Zenginlik nimet gibi görülüyor ama fakirlik de çok büyük bir manevi zenginliktir. Bilinmez o.
İmanlı çirkin bir insanı bana göstersinler. Samimi imanlı insan çirkin olmaz, asla öyle bir şey olmaz.
Fakirin aşkı çok daha güçlü olur. Tutkusu daha güzeldir. Gerçek tutkuyu arayan, gerçek sanatı arayan, gerçek güzelliği arayan onların içinde bulur. Her peygamber fakirlikten gelir. Ve Allah hepsini zengin etmiştir. En güzel tutkuyu yaşayanlar da onlardır.
Said Nursi Hazretlerini seviyorum ve bundan şeref duyuyorum. Şeyh Nazım Kıbrısi’yi seviyorum diyorum. Menzil cemaatini seviyorum diyorum. Süleyman Hilmi Tunahan’ı seviyorum. Abdülbaki Erol Hazretlerini seviyorum. Bütün müminleri seviyorum diyorum. Entel dantel üslubuna girmiyorum. Ben sevgimi her zaman her yerde açıkça ifade ediyorum. Korkak ve çekingen, samimiyetsiz tavırlar felaket ve uğursuzluk getirir, başka bir şey olmaz.
Müslümanın, münafıkla karşı karşıya geldiğinde hemen Müslümanlara sarılması lazım. Aklı başında Müslümanlardan yardım alması lazım. Çünkü o anda şeytanla tartışıyor, şeytan en büyük alimdir. Şeytanın ilmiyle baş edemez. Mesela “Bir kelimeyi ne amaçla söyledi, hangi ruh halinde neresi zayıf, zaafları nedir?” O şeytani bir yetenekle onu hemen tespit eder. Onun için donuk ve durgun olan müminleri özellikle çok iyi kollamak lazım. Münafığın atlama, sıçrama gücü çok yüksek olur.
Münafık, Müslümanların dağılmasını ister. Çünkü onların dağılması durumunda kendi suçunun yok olacağını düşünür. Yani suç dağılımı olacak, herkes yapıyor olacak, o da rahatlayacak. Onun için Müslümanları dağıtmak için sürekli fırsat kollar. Mesela asrımızda ne yapabilir? İnterneti kullanabilir, bilgisayarı kullanabilir. Dedikoduyu kullanabilir.
Münafık o kadar tembel ve lakayttır ki ve o kadar egoisttir ki beynini şeytana bırakır. Şeytan ona müthiş bilgiler verdiği için bu sefer kendine hayran olur, o şeytanın verdiği bilgilerden dolayı. Yani o lafazanlığı, hazırcevaplığı ile saf, durgun akıllı Müslümanları çok kolay kandırır münafık.
Münafık o kadar iradesizdir ki aslında biraz irade kullansa şeytana teslim olmaz. Ama beynini de bırakıyor şeytana. Halbuki dirense kurtaracak.