Münafık o kadar iradesizdir ki aslında biraz irade kullansa şeytana teslim olmaz. Ama beynini de bırakıyor şeytana. Halbuki dirense kurtaracak.
Hz. Mehdi (as) cemaati Hicri 1506’ya kadar devam ediyor. Hicri 1506’dan sonra tebliğin şekli, sistemi tamamen değişiyor. Yani artık Müslümanlar adeta masonluk gibi çok gizli özel işaretlerle görüşüyorlar, özel sembollerle tanışıyorlar. Çünkü Müslüman olan herkesi öldürecekler. Kuran yakılacak, ibadete ait hiçbir şey yok. Camiler yıkılacak, mescitler yıkılacak. Kabe’yi yıkacaklar, Kabe’nin dümdüz arazisi kalacak. Mukaddesata ait hiçbir şey bırakmayacaklar.
Adam diyor ki, “Niye dünyada zorluk var?” Kardeşim ayrılamıyorsun başka türlü. Münafık, mümin, muttakiyle, iyilerin ayrılması için bu zorlu ortam şart. Yoksa kolayda hepsi geçiyor, münafık da geçiyor. Ama zorda takılıyor münafık, geçemiyor.
Münafığın konuşma gücü çok şaşırtıcıdır. Yani öyle herhangi bir mümin baş edemez. Çünkü o iki de bir kendi kulvarına çeker. Mümin boş bulunur, onun kulvarına girer. Hâlbuki sürekli Kuran’la cevap verilmesi lazım. O şeytani moda girdiği için hep şeytani konuşur. Mümin de boş bulunup onun kulvarına giriyor. O da bu sefer zekâyla konuşuyor. Hâlbuki münafıkla zekaya karşılık akılla konuşulur.
Mümin sadık oluyor müminlere. Ama münafık gizlice nefret eder fakat kendini çok beğenir. Şeytan nasıl kendini çok beğeniyor? Aynısıdır üslubu.
Münafık son ana kadar kendi ahlaksızlığını kabul etmez. Ahirette de kabul etmiyor. Lafazanlık yapıyor, bu sefer Cenab-ı Allah konuşmasını durduruyor. Allah dil gücünü kaldırıyor.
Münafığın faydası çok çok büyüktür. Müslüman’ın şevkini, heyecanı artırır. Mücadele azmini artırır. Ufkunu ve dikkatini açar. Eğer içinde bir halsizlik, bitkinlik varsa onu kırar. Daha atak, daha candan olur.
Münafığı erken fark etmek çok önemlidir. Bazen de fark edilmesi çok gecikir. Ama her halükarda münafık müminin sevabını artırır, derecesini artırır. Cennetini genişletir.
Şeytan, münafığın ağzından konuşur. Onun için safi kalpli Müslümanlar münafıkla baş edemez. Çok dilbaz olur münafık. Şeytan o münafığın ağzını ele geçirir, beynini ele geçirir. Artık tartıştığın adam o değildir, şeytandır.
Aklı zayıf olanlar münafıkların etkisinde kalabilir. Çünkü Allah ayette, “konuştuklarında sözlerini dinlersin” diyor. (Münafikun Suresi, 4). Münafığın ağzı laf yapar. Çünkü onun ağzı şeytana bağlanmıştır.
Allah’ın rızasının en çoğunu aramak münafığın en hoşuna gitmeyen şeydir. Münafık sadece hoşuna giden, işine gelenleri alır. İşine gelmeyeni almaz. Ona göre Kuran’ın sadece lehine olan kısımları geçerlidir, nefsine uygun olan kısımları. Nefsine uygun olmayan yerleri kabul etmez.
Bir insan münafıklık hastalığına yakalandığında kendini sever, diğer Müslümanları sevemez. Kendini beğene beğene bir hal olur. Her ahlaksızlığına bir kılıf bulur. Her münasebetsizliğine bir açıklama getirir. Ve münafığın en tehlikeli yönü de Kuran’la kendini savunmasıdır. Yani Kuran’la dilini eğip büker.
Hem iman ettim diyor hem de Müslümanlara sevgisi yok, bu bir anormalliktir. Bir insanın sadece kendisini sevmesi vahşi bir hareket. Müslümanlarda sevilecek bir yön bulmaması da anormal.
Sağın en büyük belası samimi insanı azdır. Solun samimisi daha çoktur. İnsanların ruhunda da sola eğilimin nedeni samimiyete olan eğilimden oluyor. Samimi olmaları lazım. Sağda mesela sevgi dolu insan bulmak zor olur. Samimi insan bulmak zor olur. Ama solda bulabilirsin.
İnat nedir? Ahlaksızlıktır, zalimliktir. Vicdanın kanaat getiriyor, niye inat ediyorsun? Kime yaranmaya çalışıyorsun, kime züppelik yapıyorsun? Yaratanına sevgi duy. Allah, “Seni seveceğim ama Bana sevgini güçlü şekilde göster” diyor, “Verdiğim nimetleri de takdir et” diyor.
Allah 24 saat boyunca aralıksız nimet veriyor, kimi insan o 24 saatin yarım saatini dahi Allah’a ayırmak istemiyor. O zaman belayı hak ediyor.
Cenab-ı Allah, “Beni unutursanız, Ben de sizi unuturum” diyor. Unuttuğunda, felaket. İnsan ruhunda da bu vardır. İyilik yapıyorsun kötülük yapıyor, nimet veriyorsun kötülük yapıyor. Sevgi gösteriyorsun, ahlaksızca karşılık veriyor. Gönlünü almaya çalışıyorsun, adilik yapıyor. Bir sabredersin, iki sabredersin, üç sabredersin, sonra onunla bağını koparırsın.
Allah siz Beni unutursanız Ben de sizi unuturum diyor. İnsan ruhunda da vardır; sevgisine en güzel karşılığı görmek ister, Allah bunu istiyor.
Cenab-ı Allah nimeti bol veriyor ama nimete şükür olmaması çok kızdırıcı bir hareket. Sen bir saraya davet edileceksin, muazzam yiyecekler olacak, tatlılar vs yemeğini yiyip, ayakkabıyla kapıya vurup, bağıra çağıra çekip-gideceksin. Ne bir teşekkür, ne bir hayranlık, o zaman bela gelir işte.
Belayı savan Allah’a olan sevgidir, Allah’a olan yakınlıktır. Kuran’ın helaline haramına dikkat edip, titizlikle İslam’ı yaşamaktır. Bu, belayı savar.
Belalar niye geliyor diyor insanlar. Sen şükredersen, bela gelmez. Şükretmediğinde belayı hak etmiş oluyorsun. Müslüman tabii ki imtihan olur ama bela gelmez.