Münafık derin devlete karşı köpek gibi sadık, köpek gibi çalışkandır. Ama İslam’a, peygambere hizmet konusunda bambaşka bir üslubu vardır. Müslümanlara karşı çok küstah ve ters fakat derin devlet mensuplarına karşı son derece boyun eğici, saygılı, itaatli, mükemmel bir çizgi gösterir. Çünkü onlardan korkar.
Münafık, derin devlete boyun eğer ve tam bir teslimiyetle teslim olur. Münafığın derin devletin gücüne saygıda, nezakette, hürmette asla kusuru olmaz. Onlar da onu aşağılayarak kendi kontrolü altına alırlar.
Münafıklar derin devlete karşı çok saygılıdır; küçümsenerek, aşağılanarak ona bağlanırlar. Ama müminlere karşı küstahtırlar.
Avrupa Birliği bizi Müslüman olduğumuz için almıyor değil. Müslümanlığı yanlış uygulayanlar var diye almıyor. Bizim anlattığımız tarzda modern Sahabe İslam anlayışı yaşanmış olsa çoktan biz Avrupa Birliği’ndeydik. Gelenekçi Ortodoks bir İslam anlayışı uygulandığı için kabul etmiyor.
Münafık elli kelime konuşur, elli kelimenin içinde iki kelimenin içine zehrini sıkıştırır. On kilo bal içine üç miligram siyanür konulması gibidir. Nasıl o balı yiyen zehirlenir, münafık da iki kelimeyle aklı zayıf olan müslümanı kirletmek isteyebilir.
Münafık aklı zayıf, insan avına çıkmış bir iblistir. Yarasa gibi gezer, aklı zayıf insan arar. Hamakat içinde olan ahmaklar münafığın damına düşerler. Ama akıllı müminle baş edemez münafık.
“Sanatçıyım” diyen kişi sadece bir vesiledir. Tek sanatçı vardır, o da Allah’tır.
Gerçek sanatçı Allah’tır. Her güzel müzik parçasını hazırlayan Allah’tır. Takdir edilmesi gereken Allah’tır.
Büyüklenenler aşağılanır, sürünür; mütevazı insanlar da daima yüce yaşarlar.
Münafık acayip bilmiştir. Sürekli akıl dağıtır. Kendi aklına çok güvenir. Hâşâ Allah’ı beğenmez, Müslümanları da beğenmez. Irkları da beğenmez. Bütün insanlara karşı öfkelidir. Kendi kafasından başka kimseyi beğenmez. En akıllı, en parlak kendini bulur.
Müslüman’ı en çok terbiye eden, en çok düzelten münafık ayetleridir. Onun için Kuran’da çok fazla münafık ayeti vardır.
Münafığın ruhu uslanmaz bir anarşi içindedir. Her konudan fitne çıkartmak münafığın özelliğidir.
Münafık, Müslümanların içerisine gelince ahlaksızlığını geliştirmiyor. Var olan ahlaksızlığını Müslümanlar içinde uyguluyor. Yani o başlangıçtan ahlaksız oluyor, haysiyetsiz oluyor.
Münafığın hayatı çok huzursuzdur. Sürekli etrafındaki insanları disipline etmek ister. Disipline ederken de huzursuzluk çıkartır.
Cenab-ı Allah’ın istediği sadece samimi olman. “Diğerlerini Ben yapacağım” diyor Allah. Sen samimi ol, o kadar.
Resulullah (sav) ümmiydi. Öyle kitap okuması, araştırması yoktu. Bayağı bereketli yaşadı. Gayet huzurlu, güzel yaşadı. Hayatı sadeydi. Kuran’a çok iyi vakıftı. O ona yetti. Ama derin devletler yüz binlerce, milyonlarca konunun içinde boğulup gidiyorlar.
Münafıklar ve deccaliyet çok detaycıdır. Allah onları detayın içerisinde helak ediyor, detayın içinde boğuyor. Müslüman çok sadedir. Çünkü her şeyi Allah’a bırakmıştır. Gayet akılcı yaklaşır, tevekkülle yaklaşır. İşleri de hep rast gider hep hayra nail olur.
Anglosakson ırkının üstünlüğüne inananlar boş bir büyüklenme içine giriyor. Üstünlük güzel ahlak ve samimiyete bağlıdır. Her ırkın birbirinden güzel yönleri vardır.
Vicdanının sesini dinlemeyen bir oraya gider, bir buraya gider, yalpalanır. Vicdanının sesini dinleyerek samimiyetin yolundan hiç ayrılmayan bir insanı Allah daima korur. Bütün dünya bir araya gelse yine bir şey yapamaz.
Samimi olmanın özel bir sırrı, özel bir yolu vardır. Allah herkese onu nasip etmez. O yolu bulan, o samimiyet yolunda vicdanından hiç sapma yapmadan devam ediyor. İşte ona “sırat-ı müstakim” deniyor.
Samimi olmak kolay değildir, çok zor bir olaydır. Samimi olmak beynin en yüksek sanatıdır, vicdanın en yüksek sanatıdır.