Alıntılar
Yobazlıkla İslam’ı bütün dünyada küçük düşürdüler. İslam güneşini söndürmek istiyorlar. Asma, kesme, dövme, kadınları aşağılama, kadınlara “buçuk” deme, müzik yok, resim yok, sanat yok, iyilik yok, güzellik yok, muhabbet yok, şu yok, bu yok. Deli misiniz siz? Cehennem özlemi içinde gibiler. İslam’da öyle bir şey yok. AK Parti çok modern, kadın haklarına saygılı, başı açık dekolte hanımları da seven, başörtülü hanımları da seven, hepsine saygı duyan, müzik, resim, eğlenceye açık, liberal ruhlu bir parti görünümünde çıkması lazım. Alabildiğine liberal, alabildiğine özgürlükçü, alabildiğine demokrat. Yani MHP de bu görüntüyü vermesi lazım ve bu uygulamanın olması lazım. Bu garanti verildikten sonra PKK yerle bir edilmesi lazım. Sürünmek din değildir. Rezil yaşamak din değildir. Pis bir suratla gezmek, leş gibi kokmak, pejmürde evlerde yaşamak, pis yiyecekler yemek, soluk ışıklı evlerde oturmak…Müzik dinlememek, teknolojinin imkânlarından istifade etmemek, bilime karşı gelmek, sanata karşı gelmek, sanatı durdurmaya çalışmak, demokrasiyi durdurmak, özgürlüğü kaldırmak bunlar din değil, bunlar şeytani hareketler. Atatürk aydın, ilerici, sanattan, müzikten, heykelden, resimden anlayan, vatanını milletini Avrupa seviyesinin daha da üstüne çıkarmaya azmetmiş, kültürlü, görgülü, bilgili, değerli insanların oluşturduğu bir vatan istemiştir. Ancak bir takım kişiler Atatürk’ü hiç sevememişlerdir. Bunlar Türkiye’yi yıkmaya çalışan ahlaksız kimselerdir. Oysa bizim gençliğimiz ezici şeklide Atatürkçü, aydın ve aklı başındadır. Bu nedenle Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyete kimse bir kötülük yapamaz. Modern olanın dinsiz olduğuna dair yanlış bir imaj vardı. Bu imajı biz ortadan kaldırıyoruz. “Resim yapan, dans eden, müzik dinleyen, eğlenen, dekolte giyen, heykel seven dinsizdir. Gariban, az düşünen, iyi eğitim almamış olan, sosyal hayatın içinde olmayanlar ise dindardır” diye düşünüyorlardı. Şimdi aydın, modern, derin düşünen, kaliteli ve güzel yaşayanın dindar olduğunu tüm dünya görmüş oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarından beri devam eden ve çoğu zaman açıkça ifade edilmeyen bir “halkı ikiye bölme” hareketi vardır. Bir tarafta Atatürkçü, aydın, resmi, müziği, dansı, heykeli, sanatı seven, hayat dolu bir kesim. Diğer tarafta Atatürk’ten hoşlanmayan, içine kapalı, müzikten resimden sanattan da haz etmeyen, eğlenceye neşeye karşı bir kesim. Bu Türkiye’de eskiden beri devam eden, adı konulmamış bir ayrışmadır ve iki taraf da bir şekilde birbirine öfke duyar ve uzlaşamaz. Genellikle darbelerde de bu ayrışma bahane gösterilir. 60’da, 71’de, 80’de hep böyle olmuştur. Darbelerin anatomisi incelendiğinde bu durum açıkça görülür. İşte biz bu uzlaşmazlığı ortadan kaldıran bir anlayışa sahip olduğumuz için hedef oluyoruz. Biz anlatımlarımızla hem iki kesimin birbirine öfkesini ortadan kaldırıyoruz, hem de bu iki kesimin hayatlarının birbiriyle uzlaşmasını sağlıyoruz. Atatürkçü aydın kültürlü bilgili resimden sanattan hoşlanan kesimle dindarlar arasında bir mesafe olmasına gerek olmadığını gösteriyoruz. Aydın, modern, neşeli, hayat dolu, sanatı müziği güzelliği seven, kaliteye önem veren, Kuran’a sadık, Kuran’a mutabık sünneti uygulayan bir arkadaş topluluğu olarak varlığımızla çok önemli bir fitneyi izale ediyoruz. Hem iki kesim arasında uzlaşma sağlıyoruz hem de iki kesimin birbirine olan öfkesinin yersiz olduğunu gösteriyoruz. Böylece milletin ve vatanın birliğine yönelik çok önemli bir hizmet veriyoruz. Çoğu kişi bunun farkında değil ama İngiliz derin devleti farkında ve bu yüzden var gücüyle bizim üzerimize geliyor. Bağnaz zihniyetin halka İslam diye sunduğu hayat her yönü acı, her yönü bela olan, Kuran'la hiçbir bağlantısı olmayan bir sistem. Dini yaşamayı adeta ölmek gibi gördükleri için "60-70 yaşına gelince din yaşanır" diye inanıyorlar. Bu sistemde gülmek, eğlenmek, müzik, sanat, bilim yok, her yer berbat, bakımsız ve zevksizdir. Oysa İslam görgü, güzellik, bakım, kalite, neşe, sevinç, modernlik ve aydınlığın en yüksek noktada yaşandığı sistemdir. Kuran çok sade bir kitaptır. Allah’ın hükümleri çok sadedir, bayağı kolaydır. Hayatı zorlaştırmak din değildir. Yani pis kıyafetler, pis yiyecekler, pis ortam, pis görünümlü kadınlar, pis görünümlü erkekler, neşesiz ortam; müzik yok, resim yok, sanat yok, bilim yok, estetik yok, kokuşmuş çirkin bir yapı; sürekli ağızlarında hakaret, iftira, herkese karşı nefret. Böyle din olmaz. Dinle alakası yok bunun. Türkiye’nin Avrupai olması çok önemli. Bakın en gelenekçisi, en Ortodoks’u bile Avrupa’ya gitmek istiyor. Avrupa’yı beğeniyorlar. Demek ki insan fıtratına uygun bir çizgi. Resim olacak, müzik olacak, heykel olacak, güzel yollar olacak, güzel binalar olacak, güzel insanlar olacak, hayat güzel olacak. İnsan fıtratı bu şekildedir. Eğer dedikleri doğru olsaydı bunlar Ortadoğu’ya giderlerdi, Mısır’a, Pakistan’a, Hindistan’a, İran’a giderlerdi. Gitmiyorlar. Hatta bir kısmı nefret ediyor, hiçbir şekilde istemiyorlar. Din, dünyanın bütün güzelliklerini içinde toplayan sistemdir. Dinde sevinç vardır, neşe vardır, eğlence vardır, müzik vardır. Hanımlar rahat gezer, isterse dekolte giyinir, isterse başını örter, kimse kimseye karışmaz. İsteyen kahkaha ile güler, isteyen dövme yaptırır, isteyen de peruk takar. Din böyle şeylere karışmaz. Din bizim vicdanlı, dürüst, akıllı, helale, harama dikkat eden olmamızı ister. Sevincin, neşenin diğer adıdır din. İslam’la ilgili çok fazla aleyhte propaganda yapıldığı için din anlatıldğında bir çok insan kendisinin felakete davet edildiğini sanıyor. Gülmeyecek, müzik dinlemeyecek, hiçbir yere bakmayacak, kadınları yarım bilecek, sanatla ilgilenemeyecek, yıllarca kılmadığı namazları kılacak, yıllarca tutmadığı oruçları tutacak, bakımlı olamayacak, modern giyinemeyecek, temiz olamayacak, okumayacak, düşünmeyecek sanıyor. İslam’ı anlatabilmek için önce tüm bu ön yargıyı ortadan kaldırıp, sevecenlikle insanlara yaklaşıp güzel sözle anlatmak lazım.