Müslümanlar
Allah'ın varlığının ve büyüklüğünün farkına varan, O'nu çok seven, O'ndan
"korkup-sakınan" ve hayatlarını farkına vardıkları bu büyük gerçeğe
göre düzenleyen insanlardır.
Gerçek
mutluluk, derin sevgi ve kalp rahatlığı ancak samimi imanla kazanılan birer
nimettir.
Mümin,
Allah'ın varlığının gücünün farkındadır. Allah'ın onu niçin yarattığını ondan neler istediğini bilir. Dünyadaki amacı
Allah'ın razı olduğu bir kul olmak için çalışmaktır. Kendisini amacına
ulaştıracak her yolu dener, ciddi bir
çaba gösterir.
Hayatı
yaratan da ölümü yaratan da Allah'tır. Asla bir tesadüf ya da kaza olmayan
ölüm, Allah'ın özel olarak yarattığı, zamanı ve yeri belirlenmiş bir olaydır.
Mümin
paranın, makam ve mevkinin, fiziki güzelliğin Allah'ın yarattığı her an
yaratmaya devam ettiği bu düzen içinde asıl kurtuluş yolu olmadığını görür.
Bunlar ancak, Allah'ın koyduğu kurallar sayesinde kısa bir süre işleyecek olan
"sebep"lerdir.
Allah'ın
yaratmış olduğu düzenin temeli Allah'ın rızasıdır. Allah sadece rızasına
uyanları doğru yola iletecektir.
Mümin,
Allah'ın rızasını aradığı için mümindir. Mümini, diğer insanlardan ayıran
önemli fark budur.
Mümin
Allah rızası ve ahiret için "ciddi bir çaba göstererek" çalışır,
malını ve canını Allah için satmıştır.
Allah'a
"malını ve canını satmış" olan insan, Allah rızası için karşılaşacağı
hiçbir zorluktan etkilenmez.
Mümin
olmanın ölçüsü Allah rızasına karşı içli bir istek duymak ve gerektiğinde bu
yolda fedakarlık göstermekten kaçınmamaktır.
Mümin,
Allah'ın rızasının yanında başka çıkarlar gözetmez. Allah'tan, rızasını,
rahmetini ve cennetini umar.
Mümin
modeli son derece açık ve nettir. Allah'a ve ahirete "kesin bir
bilgiyle" iman edip, Allah yolunda "ciddi bir çaba"
gösterenlerin yurdudur cennet.
Mümin
kendi çıkarlarını gözetmeden Allah rızasını arar. Allah'ın sınırlarını korumak
konusunda hiçbir şey onu gevşekliğe sürüklemez. Her anında Allah'ın kendisinden
razı olacağı şekilde davranmak için titizlik gösterir.
Rabbimiz
mümin kullarına dünyada da güzel hayat
vereceğini vaat etmiştir; dünyada hiç zorluk ve sıkıntıyla karşılaşmayacağı
anlamına gelmez. Karşılaşacağı zorluk ve sıkıntılar , müminin denenmesi ve
olgunlaşması içindir.
Allah'ın
rızasını arayan ve gözeten bir mümin için hiçbir sıkıntı, zorluk ve üzüntü
yoktur.
Allah
rızasını gözetmede zaaf gösteren, Allah'a tam
teslimiyet göstermeyen, nefsini ön planda tutan kimselerin başına,
tutumlarını değiştirip düzeltmedikleri takdirde, Allah'ın uyarısı olarak azap, zorluk ve sıkıntı gelir.
Müminler
hata yaptıklarında, kendilerine yapılan uyarılardan ders alıp, tevbe eder davranışlarını
düzeltirler.
İnkarcılar, dünyada yaşadıkları süre boyunca
Allah'ın kendilerini uğrattığı zorluk ve sıkıntılardan, belalardan ibret almaz
ve ahiretteki büyük sonsuz azabı hak edecek bir duruma gelirler.
Nefsini
kötülükten temizleyip arındıran kurtulacaktır. Müminler nefislerindeki
kötülüklere teslim olmaz, Allah'ın ilham
ettiği şekilde ondan sakınırlar.
Mümin,
Allah'a olan candan sevgisi ve Allah korkusu sayesinde, nefsin "şaşırtıp-saptırıcı" özelliğine
kanmaz. Daima Allah'ın rızasına uygun bir yaşam geçirmek için doğrulara
yönelir.
De ki:
O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye
ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun
dengi değildir. (İhlas Suresi, 1-4)
Allah'a
şirk koşmayan müminler, tüm gücün O'nun elinde olduğunu bildiklerinden yalnızca
O'na yönelirler. Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım
dileriz. (Fatiha Suresi, 4)
Mümin, şirkten, Allah'tan başka hayali
ilahlardan medet ummaktan, onların rızasını aramaktan onların boyunduruğu
altına girmekten arınmıştır. O, yalnızca Allah'a kulluk eder. Allah'ın rızasını
arar.
Allah
yolunda "ciddi bir çaba" göstermenin yolu, Allah rızasının en çoğunu
aramaktadır. Mümin, önünde hepsi de meşru olan bir kaç seçenek birden
bulduğunda, kendisine Allah'ın rızasını en çok kazandıracağını seçer.
Mümin,
Allah'ın helal kıldığı ölçüler içinde kendi akıl ve "basiret"ini
kullanarak, Allah'ın rızasının en çoğunu arar.
Mümin,
yaşamı boyunca yaptığı tüm ibadetlerde, günlük yaşamında karşısına çıkan küçük
büyük tüm olaylarda Allah'ın rızasını göz önünde bulundurur.
Allah
rızasının en çoğundan yüz çevirip, ikinci dereceden bir işle ilgilenmek, Allah'ın rızasına aykırıdır. Allah'ın
rızasının en çoğu, Allah'ın razı olduğudur. Allah'ın daha az razı olması gibi
bir şey yoktur.
Kuran'da
müminlerin duası: Rabbimiz, bizi
hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet
bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen." (Al-i İmran Suresi, 8)
Allah
korkusu mümini harekete geçiren, cennete layık bir kul olma konusunda büyük bir
şevk kazandıran, dünya hayatını en güzel şekilde değerlendirmesini sağlayan bir
duygudur.
İnsan
kesin olarak bir gün ölecek ve Allah'ın huzurunda hesap verecektir. Bu hesap
onu ebedi yıkıma ya da kurtuluşa taşıyacaktır. Böylesine büyük bir olayla karşı
karşıyayken başka hesaplar peşinde koşmak ya da umursuz davranmak akıl karı
değildir.
Cehennem
ve Allah Katında aşağılanma tehlikesinden kurtulmak için insanın elinden
gelenin en fazlasını yapmak için çaba harcaması gerekmektedir.
Mümin
ahiretteki sonsuz cennet hayatını hedefler. Tüm hayatı Allah'ın rızasını ve bu
büyük "kurtuluş ve mutluluk"u elde etmek üzerine kuruludur.
Müminler ancak Allah'a kulluk ederler. O'ndan
başka zihinlerinde ilahlaştırdıkları hiçbir varlık yoktur.(Fatiha Suresi, 1-7; Nisa
Suresi, 36)
Allah'ı
tanıyan O'nun, kendisi üzerindeki büyük rahmetini gören, O'nun sayesinde var
olduğunu, Allah'ın rahmeti sayesinde yaşadığını sevip-hoşlandığı her şeyin
Allah'tan geldiğini fark eden mümin,
Allah sevgisinin ve Allah için sevmenin üstünlüğüne ulaşır.
Hiçbir
şey (insan, madde, olay vs.) kendine ait bir güzelliğe sahip değildir. Bütün
herşeyi yaratan Allah'tır onlara sahip oldukları özellikleri veren de O'dur.
Bir insan, kendi yüzünü kendisi
tasarlayıp meydana getirmediğine göre, o yüzdeki güzellik Allah'a ait bir
güzelliktir.
Müminin
hayatının tümü Allah'a adanmıştır. Allah için yaşar, Allah için çalışır ve
Allah için sever.
Bütün varlıkların Allah'ın tecellisi olduğunu bilen mümin bütün sevgisini Allah'a yöneltir.
İnsanların
yaratılışı, Allah'a kul olma, Allah'a güvenme üzerine kuruludur. İnsan, sonsuz
istek ve ihtiyaçlarını kendi kendine karşılamak imkanına sahip olmadığı için,
yaratılıştan Allah'a bağlanmaya muhtaçtır.
Her
insan, "her nefis ölümü tadıcıdır" (Al-i İmran Suresi, 185) hükmü
gereği mutlaka öleceğine göre, ölüm gerçeği hesaba katılmadan kurulan bir hayat
çürük bir temel üzerine kurulmuş olur. İnsan mutlaka aklını ve vicdanını
kullanmalıdır.
İnsan,
kendisine sonsuz yaşama isteği verildiğine göre, neden ortalama 60-70 yıl gibi
kısa bir süre yaşatılıp sonra da hayatına son verildiğini oturup düşünmelidir. Kendini
en mükemmel bir biçimde, bir spermden yaratan Allah'ın, onu yeniden diriltip
yaşatma gücüne sahip olduğunu kavramalıdır.
Ahirete geçiş kapısı olan ölüm, hayatını Allah rızasına uygun olarak
değerlendirenler için mutluluk ve kurtuluşa açılır. Allah'tan yüz çevirmiş
olanlar içinse, ölüm kesin bir yıkım ve felaketin başlangıcıdır.
Madem
hayat çok kısadır, bu hayattan sonra sonsuz bir gerçek hayat vardır ve madem o
sonsuz hayat, bu dünyada Allah'ın rızasını arayarak kazanılacaktır; İnsanın
buradaki kısa ve değersiz hayatından çok, ölümden sonra başlayacak gerçek
hayatını düşünmesi gerekir.
Dünyada
elde edilecek servet ve imkanlara tutkuyla bağlanmanın bir anlamı yoktur. Kimse
ne malını, ne güzelliğini, ne kuvvetini ne ailesini, ne de şöhretini ahirete
götüremez. Hiçbiri mezardaki insana eşlik edemez. Mezara giren yalnızca kefene
sarılı bir bedendir; o da kısa bir süre içinde kurtlanıp çürümeye
başlayacaktır.
Ve tüm yaşamını sadece Allah'ın rızasını amaçlayarak geçirmelidir.
Deki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır. (Enam Suresi, 162)
Allah için yaşamak
Müslümanlar
Allah'ın varlığının ve büyüklüğünün farkına varan, O'nu çok seven, O'ndan
"korkup-sakınan" ve hayatlarını farkına vardıkları bu büyük gerçeğe
göre düzenleyen insanlardır.
Allah için yaşamak
Gerçek
mutluluk, derin sevgi ve kalp rahatlığı ancak samimi imanla kazanılan birer
nimettir.
Allah için yaşamak
Mümin,
Allah'ın varlığının gücünün farkındadır. Allah'ın onu niçin yarattığını ondan neler istediğini bilir. Dünyadaki amacı
Allah'ın razı olduğu bir kul olmak için çalışmaktır. Kendisini amacına
ulaştıracak her yolu dener, ciddi bir
çaba gösterir.
Allah için yaşamak
Hayatı
yaratan da ölümü yaratan da Allah'tır. Asla bir tesadüf ya da kaza olmayan
ölüm, Allah'ın özel olarak yarattığı, zamanı ve yeri belirlenmiş bir olaydır.
Allah için yaşamak
Mümin
paranın, makam ve mevkinin, fiziki güzelliğin Allah'ın yarattığı her an
yaratmaya devam ettiği bu düzen içinde asıl kurtuluş yolu olmadığını görür.
Bunlar ancak, Allah'ın koyduğu kurallar sayesinde kısa bir süre işleyecek olan
"sebep"lerdir.
Allah için yaşamak
Allah'ın
yaratmış olduğu düzenin temeli Allah'ın rızasıdır. Allah sadece rızasına
uyanları doğru yola iletecektir.
Allah için yaşamak
Mümin,
Allah'ın rızasını aradığı için mümindir. Mümini, diğer insanlardan ayıran
önemli fark budur.
Allah için yaşamak
Mümin
Allah rızası ve ahiret için "ciddi bir çaba göstererek" çalışır,
malını ve canını Allah için satmıştır.
Allah için yaşamak
Allah'a
"malını ve canını satmış" olan insan, Allah rızası için karşılaşacağı
hiçbir zorluktan etkilenmez.
Allah için yaşamak
Mümin
olmanın ölçüsü Allah rızasına karşı içli bir istek duymak ve gerektiğinde bu
yolda fedakarlık göstermekten kaçınmamaktır.
Allah için yaşamak
Mümin,
Allah'ın rızasının yanında başka çıkarlar gözetmez. Allah'tan, rızasını,
rahmetini ve cennetini umar.
Allah için yaşamak
Mümin
modeli son derece açık ve nettir. Allah'a ve ahirete "kesin bir
bilgiyle" iman edip, Allah yolunda "ciddi bir çaba"
gösterenlerin yurdudur cennet.
Allah için yaşamak
Mümin
kendi çıkarlarını gözetmeden Allah rızasını arar. Allah'ın sınırlarını korumak
konusunda hiçbir şey onu gevşekliğe sürüklemez. Her anında Allah'ın kendisinden
razı olacağı şekilde davranmak için titizlik gösterir.
Allah için yaşamak
Rabbimiz
mümin kullarına dünyada da güzel hayat
vereceğini vaat etmiştir; dünyada hiç zorluk ve sıkıntıyla karşılaşmayacağı
anlamına gelmez. Karşılaşacağı zorluk ve sıkıntılar , müminin denenmesi ve
olgunlaşması içindir.
Allah için yaşamak
Allah'ın
rızasını arayan ve gözeten bir mümin için hiçbir sıkıntı, zorluk ve üzüntü
yoktur.
Allah için yaşamak
Allah
rızasını gözetmede zaaf gösteren, Allah'a tam
teslimiyet göstermeyen, nefsini ön planda tutan kimselerin başına,
tutumlarını değiştirip düzeltmedikleri takdirde, Allah'ın uyarısı olarak azap, zorluk ve sıkıntı gelir.
Allah için yaşamak
Müminler
hata yaptıklarında, kendilerine yapılan uyarılardan ders alıp, tevbe eder davranışlarını
düzeltirler.
Allah için yaşamak
İnkarcılar, dünyada yaşadıkları süre boyunca
Allah'ın kendilerini uğrattığı zorluk ve sıkıntılardan, belalardan ibret almaz
ve ahiretteki büyük sonsuz azabı hak edecek bir duruma gelirler.
Allah için yaşamak
Nefsini
kötülükten temizleyip arındıran kurtulacaktır. Müminler nefislerindeki
kötülüklere teslim olmaz, Allah'ın ilham
ettiği şekilde ondan sakınırlar.
Allah için yaşamak
Mümin,
Allah'a olan candan sevgisi ve Allah korkusu sayesinde, nefsin "şaşırtıp-saptırıcı" özelliğine
kanmaz. Daima Allah'ın rızasına uygun bir yaşam geçirmek için doğrulara
yönelir.
Allah için yaşamak
De ki:
O Allah, birdir. Allah, Samed'dir (herşey O'na muhtaçtır, daimdir, hiçbir şeye
ihtiyacı olmayandır). O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O'nun
dengi değildir. (İhlas Suresi, 1-4)
Allah için yaşamak
Allah'a
şirk koşmayan müminler, tüm gücün O'nun elinde olduğunu bildiklerinden yalnızca
O'na yönelirler. Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Senden yardım
dileriz. (Fatiha Suresi, 4)
Allah için yaşamak
Mümin, şirkten, Allah'tan başka hayali
ilahlardan medet ummaktan, onların rızasını aramaktan onların boyunduruğu
altına girmekten arınmıştır. O, yalnızca Allah'a kulluk eder. Allah'ın rızasını
arar.
Allah için yaşamak
Allah
yolunda "ciddi bir çaba" göstermenin yolu, Allah rızasının en çoğunu
aramaktadır. Mümin, önünde hepsi de meşru olan bir kaç seçenek birden
bulduğunda, kendisine Allah'ın rızasını en çok kazandıracağını seçer.
Allah için yaşamak
Mümin,
Allah'ın helal kıldığı ölçüler içinde kendi akıl ve "basiret"ini
kullanarak, Allah'ın rızasının en çoğunu arar.
Allah için yaşamak
Mümin,
yaşamı boyunca yaptığı tüm ibadetlerde, günlük yaşamında karşısına çıkan küçük
büyük tüm olaylarda Allah'ın rızasını göz önünde bulundurur.
Allah için yaşamak
Allah
rızasının en çoğundan yüz çevirip, ikinci dereceden bir işle ilgilenmek, Allah'ın rızasına aykırıdır. Allah'ın
rızasının en çoğu, Allah'ın razı olduğudur. Allah'ın daha az razı olması gibi
bir şey yoktur.
Allah için yaşamak
Kuran'da
müminlerin duası: Rabbimiz, bizi
hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet
bağışla. Şüphesiz, bağışı en çok olan Sensin Sen." (Al-i İmran Suresi, 8)
Allah için yaşamak
Allah
korkusu mümini harekete geçiren, cennete layık bir kul olma konusunda büyük bir
şevk kazandıran, dünya hayatını en güzel şekilde değerlendirmesini sağlayan bir
duygudur.
Allah için yaşamak
İnsan
kesin olarak bir gün ölecek ve Allah'ın huzurunda hesap verecektir. Bu hesap
onu ebedi yıkıma ya da kurtuluşa taşıyacaktır. Böylesine büyük bir olayla karşı
karşıyayken başka hesaplar peşinde koşmak ya da umursuz davranmak akıl karı
değildir.
Allah için yaşamak
Cehennem
ve Allah Katında aşağılanma tehlikesinden kurtulmak için insanın elinden
gelenin en fazlasını yapmak için çaba harcaması gerekmektedir.
Allah için yaşamak
Mümin
ahiretteki sonsuz cennet hayatını hedefler. Tüm hayatı Allah'ın rızasını ve bu
büyük "kurtuluş ve mutluluk"u elde etmek üzerine kuruludur.
Allah için yaşamak
Müminler ancak Allah'a kulluk ederler. O'ndan
başka zihinlerinde ilahlaştırdıkları hiçbir varlık yoktur.(Fatiha Suresi, 1-7; Nisa
Suresi, 36)
Allah için yaşamak
Allah'ı
tanıyan O'nun, kendisi üzerindeki büyük rahmetini gören, O'nun sayesinde var
olduğunu, Allah'ın rahmeti sayesinde yaşadığını sevip-hoşlandığı her şeyin
Allah'tan geldiğini fark eden mümin,
Allah sevgisinin ve Allah için sevmenin üstünlüğüne ulaşır.
Allah için yaşamak
Hiçbir
şey (insan, madde, olay vs.) kendine ait bir güzelliğe sahip değildir. Bütün
herşeyi yaratan Allah'tır onlara sahip oldukları özellikleri veren de O'dur.
Bir insan, kendi yüzünü kendisi
tasarlayıp meydana getirmediğine göre, o yüzdeki güzellik Allah'a ait bir
güzelliktir.
Allah için yaşamak
Müminin
hayatının tümü Allah'a adanmıştır. Allah için yaşar, Allah için çalışır ve
Allah için sever.
Allah için yaşamak
Bütün varlıkların Allah'ın tecellisi olduğunu bilen mümin bütün sevgisini Allah'a yöneltir.
Allah için yaşamak
İnsanların
yaratılışı, Allah'a kul olma, Allah'a güvenme üzerine kuruludur. İnsan, sonsuz
istek ve ihtiyaçlarını kendi kendine karşılamak imkanına sahip olmadığı için,
yaratılıştan Allah'a bağlanmaya muhtaçtır.
Allah için yaşamak
Her
insan, "her nefis ölümü tadıcıdır" (Al-i İmran Suresi, 185) hükmü
gereği mutlaka öleceğine göre, ölüm gerçeği hesaba katılmadan kurulan bir hayat
çürük bir temel üzerine kurulmuş olur. İnsan mutlaka aklını ve vicdanını
kullanmalıdır.
Allah için yaşamak
İnsan,
kendisine sonsuz yaşama isteği verildiğine göre, neden ortalama 60-70 yıl gibi
kısa bir süre yaşatılıp sonra da hayatına son verildiğini oturup düşünmelidir. Kendini
en mükemmel bir biçimde, bir spermden yaratan Allah'ın, onu yeniden diriltip
yaşatma gücüne sahip olduğunu kavramalıdır.
Allah için yaşamak
Ahirete geçiş kapısı olan ölüm, hayatını Allah rızasına uygun olarak
değerlendirenler için mutluluk ve kurtuluşa açılır. Allah'tan yüz çevirmiş
olanlar içinse, ölüm kesin bir yıkım ve felaketin başlangıcıdır.
Allah için yaşamak
Madem
hayat çok kısadır, bu hayattan sonra sonsuz bir gerçek hayat vardır ve madem o
sonsuz hayat, bu dünyada Allah'ın rızasını arayarak kazanılacaktır; İnsanın
buradaki kısa ve değersiz hayatından çok, ölümden sonra başlayacak gerçek
hayatını düşünmesi gerekir.
Allah için yaşamak
Dünyada
elde edilecek servet ve imkanlara tutkuyla bağlanmanın bir anlamı yoktur. Kimse
ne malını, ne güzelliğini, ne kuvvetini ne ailesini, ne de şöhretini ahirete
götüremez. Hiçbiri mezardaki insana eşlik edemez. Mezara giren yalnızca kefene
sarılı bir bedendir; o da kısa bir süre içinde kurtlanıp çürümeye
başlayacaktır.
Allah için yaşamak
Ve tüm yaşamını sadece Allah'ın rızasını amaçlayarak geçirmelidir.
Allah için yaşamak
Deki: Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır. (Enam Suresi, 162)