İnsanların bir kısmı depremlerin Allah’ın yaratması sonucu oluştuğuna dair açıklamalardan hoşlanmaz ve bunlara itiraz ederler. Öncelikle belirtmek gerekir ki depremleri Allah’ın yarattığını söylemek depremi meydana getiren fiziksel sebepleri ya da bilimi reddetmek değildir. Hele ki; “Allah’ın takdiri, tedbir alsak da almasak da nasılsa olan olacak ” demek hiç değildir. Depremi Allah’tan bağımsız olarak kendiliğinden oluşan bir doğa olayı sanmak ne kadar hatalı ise deprem ile ilgili bilimsel gerçekleri ve alınabilecek tedbirleri umursamamak da o kadar yanlıştır.

 

Bu nedenle depremlerle karşılaşanların yapacağı şey tedirginlik içinde yaşamak değil, olası bir depreme karşı akılcı tedbirler almaktır. Depremlerin kendi mekaniğinin olması onların Allah’ın kontrolünde olmadığı anlamına gelmediği gibi Allah’a güvenmek de tedbirsizliği gerektirmez. Kalitesiz yapılaşma ve yanlış yerlerde bina inşa etme sonucu ortaya çıkan ölümler Allah’a inanma veya tevekkülle açıklanamaz. Her Müslüman, kendisinin ve diğer Müslümanların canını korumak ile yükümlüdür.


Allah’a iman eden her kişi yeryüzünde yaşanan tüm depremlerin Allah’ın bilgisi dahilinde ve O’nun dilemesiyle gerçekleştiğini bilir. Çünkü kendisinden habersiz bir yaprağın dahi düşmediğini bildiren Allah’ın şehirleri yerinden oynatan depremlerden -haşa- habersiz olması imkansızdır. Bir Kur’an ayetinde yeryüzünde Allah’ın dilemesi ve bilgisi dışında hiçbir şeyin olmadığı şöyle haber verilmektedir:

Gaybın anahtarları O'nun katındadır, O'ndan başka hiç kimse gaybı bilmez. Karada ve denizde olanların tümünü O bilir, O, bilmeksizin bir yaprak dahi düşmez; yerin karanlıklarındaki bir tane, yaş ve kuru dışta olmamak üzere hepsi (ve her şey) apaçık bir kitaptadır. (En’am suresi, 59)

Depremler Allah’ın Güç ve Kudretinin Birer Delilidir

Depremlerin Allah’ın dilemesi ile gerçekleştiğini kabullenmemenin en temel nedenlerinden birisi Allah’ı iyi tanımamak, Kur’an’da bu yönde verilen bilgilerden habersiz olmaktır. Bazı insanlar depremleri Allah’ın merhameti ile bağdaştıramazlar. Bu kişiler, insanlara karşı merhametli olduğunu bildiren Allah'ın, dünya üzerinde böylesi yıkıcı doğa olayları yaratmasının hikmetlerini göremezler. 

 Gerçekten de Allah rahmeti sonsuz olandır; “Şüphesiz Allah, insanlara karşı şefkatlidir, çok merhametlidir” (Hac Suresi, 65) ayeti ile bu gerçek bizlere bildirilmiştir. Bu ayet Allah'ın insanı zorluk ve sıkıntıyla eğittiği gerçeğini değiştirmez. Bunu anlamak için zorlukların insanlara kattığı olumlu şeyleri dikkate almak gerekir.

 

Ömrünü türlü maddi ve manevi sıkıntılarla geçiren kişiler çoğunlukla daha tevazulu, karşısındakinin halinden daha çok anlayan, yumuşak başlı kişiler olurlar. Mesela yoksulluk içinde yaşayan birisi sonradan sahip olduğu nimetlerin kıymetini daha iyi bilir. Bu nimetlerle kibirlenmek yerine Rabbimiz'e sürekli şükretmeyi tercih eder.

 

Dünya hayatının ayrılmaz bir parçası olan hastalıklar da iman ile karşılandıklarında insanların eğitilmesinde faydalı olur. Örneğin, zorlukla ayağa kalkıp yürüyebilen, hareket etmesi için başkalarının yardımına ihtiyaç duyan bir insan sahip olduğu diğer nimetlerin, görmesi, duyması, konuşması gibi, Allah’ın kendisine bahşettiği önemli lütuflar olduğunu daha iyi anlar ve Allah’a şükreder. 

 

Allah dünya üzerinde hem zorluğun hem de kolaylığın olduğu bir hayat yaratır. Böylelikle dünyada bir imtihan ortamı oluşturan Allah, hem karşılıksız verdiği nimetlerin daha iyi takdir edilmesini hem de kişinin daha metanetli, ince düşünceli ve tevazulu bir ruh haline kavuşmasını sağlar.

 

Ancak bu durum, zorluklarla karşılaşan kişinin Allah’a ve ahirete olan inancının derecesine bağlıdır. Kişi gerçek iman sahibiyse, asıl varılacak yerin ahiret yurdu olduğunu biliyorsa, tüm yaşadığı zorluk ve sıkıntıların kendisine mükafat olarak geri döneceğine inanıyorsa o zaman imanında derinleşme, karakterinde olgunlaşma gerçekleşir. Çünkü böyle kişiler başlarına gelen her türlü zorluğun Allah'tan olduğunu bilirler ve bunlara sabrederler. Allah’ın, deprem, sel ya da hortum gibi afetler ile bu dünyada Kendini bizlere hatırlattığını unutmazlar. Üstelik her türlü afet ve sıkıntılardan kendilerini kurtarabilecek olanın da yalnızca Allah olduğunu da bilirler. O'na dua eder, O'ndan yardım dilerler. Böylece Allah Kendisi'ne inanan kullarını eğitir, Kendisine yakınlaşmalarını sağlar ve ahiretteki derecelerini yükseltir. 
 

İman Edenler de İnkâr Edenler Gibi İmtihan Olur

Allah “biz gerçekten denemeden geçiririz.” (Mü'minun Suresi, 30) ayetinde belirttiği üzere yeryüzünü inansın veya inanmasın herkes için bir deneme yeri olarak yaratmıştır. “Andolsun, biz sizden mücadele edenlerle sabredenleri bilinceye (belli edip ortaya çıkarıncaya) kadar, deneyeceğiz ve haberlerinizi sınayacağız (açıklayacağız)” (Muhammed Suresi, 31) ayeti ile iman edenlerin denemeden muaf olmadıkları açıkça anlaşılmaktadır. Sadece bir imtihan yeri olan dünya birçok eksiklik ve zorluklarla yaratılmışken bunları sabır ve tevekkül ile karşılayanlar kusursuz ve mükemmel olarak yaratılmış olan cennetle mükafatlandırılacaklardır.

 

İşte depremler de Allah’ın yeryüzünde yarattığı denemelerden birisidir. İnkâr edenler gibi iman edenler de deprem, sel, yangın ve kıtlık gibi zorluklarla denenirler. Ancak insanların ahirette karşılaşacakları zorluk ve sıkıntılar dünyadakilerle kıyaslanmayacak kadar daha acı ve şiddetlidir. Bu yüzden özellikle depremler gibi sıkça karşılaştığımız doğal afetlerin yaşattığı sıkıntı ve acıları birer uyarı, Allah’ın insanları Kendi yoluna sevk etmesi için birer mesaj olarak yorumlayıp, ahiret hayatımıza fayda sağlayacak bir düşünce ve davranış biçimine sahip olmak için çabalamamız gerekir. 

 

Depremleri Bir Fırsat Olarak Değerlendirmek

Depremler samimi bir şekilde Allah'a inanlarda bir şüpheye ve korkuya yol açmaz. Çünkü depremler de rüzgarların esmesi, bulutların toplanması ya da yağmurun yağması gibi Allah'ın ilminin ve dilemesinin bir sonucudur. Depremler Müslümanların samimiyetlerini, sabırlarını ve Allah’a güvenlerini göstermeleri için bir fırsattır. Tevekkül, dayanışma ve yardımlaşma örnekleri ancak depremlerle meydana gelen ciddi deneme ortamlarında kendini gösterilebilir. Ama öncelikle unutulmamalıdır ki; deprem Allah’ın bu dünyada var ettiği tüm diğer zorluklar gibi bir deneme vesilesidir. 

 

Story pin image

Bazı insanlar imtihanı ve deneme sözünü yanlış anlayabilmektedirler. Allah’ın yoktan var ettiği ve şah damarından daha kadar yakın olduğu insanı tanımaması mümkün değildir. Bizi yaratan, tüm korkularımızla, endişelerimizle, düşüncelerimizle tanır, meylettiğimiz şeyleri de bilir, bunları -haşa- denemeler yaparak öğrenmez. Örneğin; Allah depremleri insanların ne kadarının Kendisine sığındığını görmek için yaratmaz. Allah’ın böyle bir şeye asla ihtiyacı yoktur. O sonsuz geçmişten sonsuz geleceğe kadar olan her şeyi bilir. Allah bu gerçeği Kur’an’da açıkça şu şekilde bildirmiştir.

- Yeryüzünde olan ve sizin nefislerinizde meydana gelen herhangi bir musibet yoktur ki, Biz onu yaratmadan önce, bir kitapta (yazılı) olmasın. Şüphesiz bu, Allah'a göre pek kolaydır.

- Öyle ki, elinizden çıkana karşı üzüntü duymayasınız ve size (Allah'ın) verdikleri dolayısıyla sevinip-şımarmayasınız. Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez. (Hadid Suresi 22, 23)

İmtihanlar bizim kendimizi tanımamız için vardır. Deprem kişinin en zor durumlarda bile Allah'a sadakatine kendisinin de şahit olması, zayıf ise onu güçlendirmesi için bir vesile olarak yaratılır. Allah, bu dünyada yarattığı imtihanlarla sadece bizi bize tanıtmakla kalmaz aynı zamanda tutkuyla bağlanılan dünyanın geçiciliğini de anlamamızı sağlar. İşte depremler de bunun şuurunda olanlar için tanıma sürecinin bir parçasıdır.

- O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı. O, üstün ve güçlü olandır, çok bağışlayandır. (Mülk Suresi, 2)