Yeryüzünde kesintisiz olarak devam eden çok fazla sayıda iklim olayı vardır. Yağmurun mutlaka belli miktarlarda yeryüzüne düşmesi, rüzgarın mutlaka esmesi ve güneş ışınlarının çeşitli açılardan yeryüzüne mutlaka ulaşması gerekmektedir. Yüce Allah (c.c), bu çeşitliliği, yeryüzünde yaşamın var olması için birer sebep kılmıştır. Bizim farkında olarak veya farkında olmadan içinde yaşadığımız tüm dengeler, varlığımızı sürdürebilmemiz için şarttırlar.
Okyanus ve denizler, sürekli olarak hareket halindedirler. Ve pek çok insan bu suların neden yer değiştirdiklerinin üzerinde pek fazla durmaz. Oysa okyanus akıntıları, yeryüzünde yaşamın varlığı için çok çeşitli açılardan önemli bir gerekliliktir. Alçak ve yüksek enlemlerde genellikle doğu veya batı yönlü olan bu akıntılar, bulundukları enlemin sıcaklığına uygun olarak sıcak ve soğuk su akıntıları biçiminde gerçekleşirler.
Bu akıntıların en önemli etkisi, sıcak akıntıların, düşük sıcaklığı olan bölgelere ilerleyerek ısıyı yükseltmeleridir. Soğuk akıntılarının bir kısmı ise soğuk bölgelerden veya yüzeye çıkan soğuk dip sularından kaynaklanırlar ve su sıcaklığı 15oC olmasına rağmen bulundukları sıcak enlemlerde soğuk akıntı olarak hissedilirler. Bu nedenle sıcaklığı düşürürler ve havanın bunaltıcı etkisini azaltırlar. Bu yönleriyle okyanus akıntıları, iklimler üzerinde etkilidirler. Ayrıca okyanus akıntıları, soğuk su akıntılarının etkili olduğu bölgelerde, hava kütlelerinin soğumasına yol açar ve bu kütlelerin sıcak kara alanı üzerinden geçerken yoğunlaşmasına ve böylelikle yağmurun oluşmasına yol açarlar.
Okyanus akıntılarının en önemli etkilerinden bir tanesi de çeşitli bölgelere oksijen ve besin taşımalarıdır. Bunun anlamı, akıntıların ulaştıkları yerlerle beslenme potansiyelini, dolayısıyla biyolojik çeşitliliği artırmalarıdır.
Okyanuslar aynı zamanda, ulaştıkları yerlerde farklı ürünlerin gelişmesini de sağladıklarından, insanlara çeşitli rızıkları da ulaştırırlar. Bitki ve balık türleri artmakta, insanlar farklı iklimlerde olmalarına rağmen aynı ürünleri yetiştirebilmektedirler. Eğer okyanuslarda akıntılar meydana gelmeseydi ve sular tam anlamıyla durağan olsaydı, böyle bir durumda yeryüzünde yaşamın varlığı mümkün olmazdı. Denizlerde ısı değişiklikleri çok ani olur, oksijen ve tuz oranı değişirdi. Bunun sonucunda, denizlerdeki yaşam ortadan kalkardı. İklimde anormallikler meydana gelir, yoğun sisler ve şiddetli yağışların getirdiği seller ölümcül sonuçlar getirebilirdi. Ilıman iklim, soğuk bölgelere ulaşamadığı için tür ve ürün zenginliği meydana gelemez, dolayısıyla insanların yaşam alanı bu kadar geniş olmazdı.
Okyanus suları, Allah (c.c)`ın dilemesiyle yer değiştirir, Allah (c.c)`ın dilemesiyle yeryüzünde değişikliklere sebep olurlar. Okyanusu oluşturan suların, sıcaklıkları soğuk bölgelere taşıması, yağmurlara sebep olması, deniz canlılarına ve insanlara rızık taşıması mümkün değildir. Onu bu şekilde hareket ettiren, ona özellikler veren, içinde sınırsız rızıkları yaratıp ikram eden, tüm alemlere hakim olan Yüce Allah (c.c)`tır. Tüm bunlar Allah (c.c) dilediği için yaşam veren sebeplerdir. Kuşkusuz Allah (c.c) dilediği takdirde, sebepsiz yaratmaya kadirdir.
"Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün artarda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) 'Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru'. (Al-i İmran Suresi, 190-191)