Msnbccom haber sitesinde 1 Ağustos 2007 günü, "Yüzgeç fosili, bacakların evrimine ışık tutuyor" başlıklı bir haber yayımlandı Haberde, 400 milyon yıllık yeni bir coelacanth fosili ve bununla ilgili evrimci iddialara yer veriliyordu Fosili inceleyen ve ABD"deki Chicago Üniversitesi"nde görevli olan araştırmacılar, bunun günümüz coelacanth"larında bulunmayan bazı özellikler taşıdığını saptamışlardı ve buna dayanarak balığın "yaşayan fosil" olarak tanımlanmasının genel bir yanılgı olduğunu iddia ediyorlardı Araştırmacılar ayrıca yüzgeçlerden kol ve bacaklara varsayılan evrime dair masallar ortaya koyuyorlar, insan da dahil olmak üzere tüm kara omurgalılarının kol ve bacaklarının balık yüzgeçlerinden evrimleştiğini öne sürüyorlardı.
Ancak araştırmacıların bir balığın yüzgecine bakarak insan kolunun bu organdan evrimleştiğini iddia etmeleri tamamen hayalgücü ve önyargıya dayalı bir tutumdur Evrim teorisini ayakta tutabilmek, yıllarca ara geçiş formu olarak lanse edilmeye çalışılan coelacanth"ı sahte bir evrim delili olarak ayakta tutabilmek için yapılmış bir propagandadır Üstelik sözkonusu bulgu coelacanth"ın yaşayan fosil olduğu gerçeğini değiştirmemektedir
Coelacanth, 1938 yılına kadar sadece fosil örneklerden tanınan bir balıktı ve günümüzden en az 70 milyon yıl önce ortadan kalktığı düşünülüyordu Yüzgeçlerinin içinde kemikli yapılar barındırması dolayısıyla birçok evrimci zoolog bu canlının, gövdesindeki iki adet çiftli yüzgeçleri kullanarak deniz tabanında yürüdüğünü ve Coelacanth"ın, deniz-kara hayvanları arasında bir geçiş formu olduğunu varsayıyordu.
Ancak 1938 yılında Güney Afrika Cumhuriyeti açıklarında canlı bir Coelacanth ele geçirildi (Latimera chalumnae) 1952 yılında Afrika’nın doğusunda yer alan Komor adaları civarında yeni canlı coelacanthlar yakalandı (Malania anjouanae) Bilim adamları coelacanth"ın hem anatomisi hem de doğal ortamındaki hareket şekli üzerinde kapsamlı incelemeler yaptılar Anatomik incelemeler Coelacanthların 400 milyon yıldır hiçbir değişikliğe uğramadıklarını göstermekteyken, 1987 yılında Komor adaları çevresinde denizaltıyla yapılan gözlemler şunu ortaya koyuyordu:
Son Coelacanth fosili
a) Coelacanth"ın yaşayan fosil olmadığı yanılgısı
1"Living fossil : the story of the coelacanth", Smithsonian Institution
2"Living Fossil Fish In Indonesian Waters", University of Florida
3"Historical Geology and Society: Living Fossils and Extinction", The University of Tennessee at Martin
4"Significance of Coelacanth", University of Scranton
5 "Coelacanth: The Fish out of Time", University of Wisconsin
Şimdiye dek 40"dan fazla yaşayan örneği bulunan, en sonuncusu da 2007 Mayıs ayında Endonezya"da ele geçirilen coelacanth"ların halen yaşamakta olan milyonlarca yıllık canlılar olduğuna getirilecek itiraz, Darwinistlerin kuşkusuz son derece komik duruma düşürecektir Günümüzde yaşayan örnekleri ele geçirilen söz konusu balığın 350-400 milyon yıl önceki coelacanth"lardan hiçbir fark taşımadığı bugün kesin ve bilimsel olarak kanıtlanmış bir gerçektir Darwinistlerin bu itirazdaki asıl çabaları, yıllar boyunca ara geçiş formu olduğunu iddia ettikleri bu canlıyı eski sahte ününe kavuşturmaktı Oysa coelacanth, artık bir " evrimi yalanlayan bir yaşayan fosil" olarak literatürdeydi.
Friedman"ın sözlerinin gerçekçi bir değerlendirme olmadığının bir diğer göstergesi, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi Paleontoloji bölümünden John G Maisey"nin "Discovering Fossil Fishes (Fosil balıkları keşfetmek)" adlı kitabında yazdıklarıdır Maisey, Devoniyen coelacanth"larıyla günümüz coelacanth"ı Latimeria arasında durağanlık (yani evrimsizlik) olduğunu şöyle ifade etmektedir:
“Köpekbalıkları, ışınlı-yüzgeçli balıklar ve etli-yüzgeçli balıkların tümü yaklaşık 400 milyon yıl önce ortaya çıkmış ve varlıklarını günümüze kadar korumuşlardır Tasarımlarındaki durağanlık, son derece çarpıcıdır Mesela, Devoniyen dönemine ait coelacanthlar ve Latimeria arasında veya Devonyen dönemi ışın-yüzgeçli balıklarıyla bunların günümüzdeki örnekleri arasında”.[ii]
Coelacanth"ın genel kabul gören yaşayan fosil özelliği, çoğu oldukça iyi korunmuş olan ve çok sayıda ele geçirilmiş fosil koleksiyonlarına dayanmaktadır Friedman"ın bu çalışmada incelediği fosil ise sadece bir yüzgeçten ibarettir Çok sayıda fosil örneğin tekrar tekrar incelenmesiyle oluşmuş genel paleontolojik kanaatlerin, Friedman"ın tek bir yüzgeç fosili üzerindeki abartılı yorumlarıyla bir anda değişmeyeceği açıktır.
b) Tetrapod uzantılarının Coelacanth yüzgeçlerinden evrimleştiği masalı
Balıkların yüzgeç kemikleri ile kara canlılarının ayakları arasında çok temel bir fark vardır: Balıklardaki kemikler, canlının omurgasına bağlı değildir Omurgaya bağlı olmadıkları için de ağırlık taşıma gibi bir işlev üstlenemezler Bir balık karada ne kadar sürünürse sürünsün, ne kadar çırpınırsa çırpınsın, yüzgeç kemiklerini iskelete bağlayacak, orada kemiklerin birbirine geçmesi için anahtar-kilit ilişkisi içindeki eklemleri inşa edecek dönüşümler yaşanmayacaktır Çünkü bir balığın yüzgeç yapısı DNA’da kodludur ve DNA kodu balığın ihtiyaç ve hareketlerine gore değişmeyecektir, değişmesi imkansızdır Dolayısıyla, yüzgeçlerin yavaş yavaş ayaklara dönüştükleri iddiası hiçbir bilimsel gözleme dayanmamaktadır ve sadece evrim teorisinin ihtiyaçlarından ötürü savunulmaktadır.
Ayrıca balıkların yaşam alanı olan tuzlu ve tatlı su alanlarıyla tetrapodların yaşam alanı olan karalar arasında çok büyük farklılıklar vardır Canlının ortamlarındaki bu büyük farklılıklar; hareket, solunum, üreme, görme ve işitme, suyun korunması gibi fonksiyonlarını ilgilendiren fizyolojik sistemleri açısından da çok büyük farklılıklar anlamına gelmektedir Sudan karaya geçtiği varsayılan bir balığın, karada yaşamaya devam etmesi için, kara canlılarının sistemlerin çok kısa bir sürede kazanması, solungaçlarının akciğere dönüşmesi, balığın normalde sahip olmadığı böbrek gibi son derece kompleks bir organın tesadüfen evrimleşmesi, suyu tutacak deri yapısıyla işitme ve görme sistemlerinde köklü değişimler geçirmesi gerekir ki bu imkansız bir senaryodur Nitekim böyle bir dönüşümü delillendirdiği öne sürülen bir fosil kanıt da yoktur Evrimci paleontolog Barbara J Stahl ise, Vertebrate History: Problems in Evolution adlı kitabında şöyle yazar:
"Bilinen balık türlerinin hiçbiri, karada yaşayan dört ayaklıların atası olarak belirlenememektedir Bu balık türlerinin çoğu amfibilerin ortaya çıkmasından sonra yaşamışlardır Amfibilerden önce gelen balıkların, dört ayaklılarda bulunan eklem ve omurgaların herhangi birisini geliştirdiklerine dair ise hiçbir delil yoktur".[iii]