Sayın Adnan Oktar'ın 24 Mart 2018 tarihli Canlı Sohbetler yayınından.
İZLEYİCİ SORUSU: Gayretsiz insanlara ne tavsiye edersiniz?
ADNAN OKTAR: Normal halde insan gayretsiz olmaya çok yatkındır. Mesela bizim sarman işi gücü yok gece-gündüz yatıyor. Adamın hiçbir işi yok, amacı da yok. Yani bir yerde yemek bulursa yiyor, sonra yatıyor. Biraz eğlenmek için yukarı çıkacak. Benim odayı fethetmeye çalışıyor.
Genç kızlar da o çok oluyor, delikanlılar da oluyor. Mesela günde 15, 16, 17 saat yatıyor. Neden? Sıkıldığı için. Boş. Hayatının bir amacı yok, anlamı yok. Şimdi kalksa da ne yapayım ben diyor. Hadi yemek yedim, tamam. Çarşıya çıkayım diyor. Çarşıda surata asık adamlar var, kimse kimseye bakmıyor. Bir yerde alışveriş yapsa, alışveriş yaptığı yerde de insanlar genellikle sevgisizlikten kaynaklanan bir soğukluk içinde oluyorlar. Bir de zaten tanımadığı insanlar, o onu tanımıyor, o onu tanımıyor. Mutlu olmuyor, eve geri dönmek istiyor. Eve gidince babası gazete falan okuyor. Annesi yemek yapıyor. Yine sıkılıyor. Odasına giriyor. Yine yatmak istiyor. Kalksa yine aynı şey olacak onun için yatayım bari. Sürekli yatayım diyor. Yani bir nevi kendini uyuşturmuş oluyor.
Ama Allah'ı fark etti mi bir insan bildi mi anladın mı, büyüklüğünü anladın mı kafası bambaşka olur. Artık ona vakit yetmez. Yani o saniyeleri kullanır, dakikaları kullanır. Hiç vakit yetmez. Aradaki fark çok büyük olur. Onun için bir şahsın eğer şuuru açıksa, ruh sahibiyse hemen Allah'ı bilmesi, hemen Allah'ın büyüklüğünü bilmesi ve bütün hayatını Allah'a hasretmesi gerekir.
Allah'ın büyüklüğünü fark edememek tabii bir akıl noksanlığı oluyor. Öyle insanlar vardır. Allah’ı bir türlü fark edemez. Tarif etsen de anlamaz çok flu anlar. Yani bulanık bir şekilde anlar. Kuran hemen hemen hiç ilgilendirmez. Ama Kuran diye bir kutsal kitap olduğunu bilir ama Kuran'a uygulanması gerektiğine pek aklı yatmamıştır işin doğrusu. Allah'ın varlığına da pek o kadar aklı yatmaz. Çok bulanıktır, olabilir mi ki acaba falan gibi bir şey. Yani akıl boyutu o kadar cılız oluyor ki, artık şizofrenlikten başka bir şey kalmıyor onlar için. Doğal şizofreni gelişiyor, apati, lakaydi, konsantrasyon güçlüğü, bitkinlik.
Mesela şizofrenide resimler vardı çekildiğinde. Göz iyice donuklaşmıştır. Beyin donuklaşmıştır. Muhakeme-yargı kapanmıştır. Kendini bile savunmaktan acizdir bu şahıs. Sürekli bitkinlik ve çöküş içindedir. Yani şizofrenin alametleri bunlar. Ama mümin anti-şizofren bir ruhtadır. Sürekli aktif, canlı.
Şeytan şizofrendir, şeytanda o müthiş bir güçtür. Mesela homoseksüellerin de büyük bir bölümü şizofren olurlar. Cinayete eğilimlidir, intihara çok eğilimlidir. Gece-gündüz hep intihar senaryoları kafasından geçer. Hatta onu bir fantaziye dönüştürmek ister. Çok dikkat çekecek intiharlarla düşünür. Hatta ömrü boyunca düşünür hep böyle intihar. Ve sürekli cinayet geçer aklından. Yani kimi öldürse de böyle sansasyon meydana getirse.
Mesela bir hanım vardı, yakışıklı bir delikanlıyı otel odasında öldürmüştü. Diyor ki, “ertesi gün bütün gazeteler benden bahsedecek” diyor. Mesela bu şizoid bir mantık. Artık hayatın bütün yönlerinden çekilmiş. Kendi içine çökmüş. Mantık, yargı bütünlüğü yok, akıl tamamen gitmiş. Onun kilitlendiği ne? Sadece basının ondan bahsetmesi ertesi gün. Sen ölmüş olacaksın, zaten basından haberin bile olmayacak. Sana ne basının senden bahsetmesinden? Hayır bahsetse de zaten rezalet. Öyle bahsetme mi olur? Sen katil olarak anılıyorsun. Onun ne anlamı var? Mesela sık sık psikoloğa gidiyorlar. Hatta psikoloğu olmaktan övünüyorlar. Psikoloğuma gittim diyor. Avrupa'da falan, aa senin psikoloğun yok mu diyor. Şaşırıyor yani. Aşağılanacak bir şey olarak görülüyor.
Din insanı o şizofren ruhtan kurtarır İslam. Din olmadığında şeytan devreye girer. Şeytan da insanı şizofren yapar. Şeytan etkisine giren insanlar filmlerde de görürsünüz, hayali resimleri yapılır. Hayali filmlerde bu görülür. Yüzünde şizofren bir ifade vardır şeytan etkisine girenlerde. Bütün hareketleri şizoittir. Dolayısıyla genç kızlarda da hayat gayesi olmadığında, genç delikanlılarda şizofren bir ruh gelişiyor. Hayata küsme, sevdiklerine küsme, içine kapanma, intihar eğilimi, dinsizlik, iman eksikliği, iman zayıflığı yahut imansızlık şeytanın insanın bedenine girmesine neden oluyor. Şeytan da şizofren olduğu için, şizoid bünyeli olduğu için insanları o deli ruhun içine çeker. Mesela bak münafıklarda da şizofren bir ruh vardır. Delidirler, insanlara musallat olurlar, çevresine zarar vermeye çalışır. Bir intikam-kin ruhu vardır. Akılsızca eylemler yapar. Kendine de zarar vermek, etrafına da zarar vermek münafıkların bir özelliğidir. Gayesizce, şuursuzca bunu yapar. Deli bir kararlılıkta bunu yapar.
Ama tabii mümin olan, Müslüman olan sadece hayır peşinde koştuğu için, İslam'ın hayrına hareket ettiği için hayatı çok dolu geçer. Ama şimdi Türk toplumuna genel olarak iman hakikatleri anlatılmadığı için, Kuran mucizeleri anlatılmadığı için, Darwinist eğitim çok fazla verildiği için, yüksek dozda verildiği için ve gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı, onların anlattığı o büyülü dünya, o kabus gibi dünyayla Darwinist-materyalit dünyanın korkunçluğu birleştiğinde, korkunç bir rüya meydana geliyor. O da gençleri işte şizofren bir ruha doğru çekiyor. Yani içine kapatıyor. O yüzden gençlik arasında hem homoseksüellik yayılıyor, hem intihar eğilimi yayılıyor, hem boş vermişlik yayılıyor, hem çökme yayılıyor, hem de kin ve nefret yayılıyor. Akıl almaz, kin dolu ve nefret dolu bir kitle yetişti. İnternette görüyoruz, adam herkese küfrediyor. Anasına, babasına, devlete, cumhurbaşkanına, herkese çirkin laflar ediyor. Sanatçılara, sporculara, sevdiği hiç kimse yok. O ondan nefret ediyor, o ondan nefret ediyor. Akıl almaz bir nefret kitlesi oluştu.
İngiliz Derin Devleti bunu özellikle yapıyor. Çünkü nefret kitlesini savaşa, iç savaşa çekmek çok kolay oluyor. Bir nefret kitlesi oluşturduktan sonra iç savaş oluşturmak çok basit. Herhangi bir şeyden elektriklendirirsin, falanca mahalleden sizi işte yüz el ateş etmişler diyor. Adam eline sopayı alıyor sokağa dökülüyor. Hatta bilmiyor, kime vurduğunu bile bilmiyor, delice sandırıyor. Yani İngiliz Derin Devleti bu psikolojik operasyonuna Türkiye'de uzun yıllardan beri devam ediyor. Bir psikiyatrik, psikolojik geniş çaplı bir operasyon. Hem Darwinist eğitimle yapılıyor bu, hem gelenekçi Ortodoks İslam anlayışıyla, hem de internette insanların birbirine nefretini teşvik ederek bunu yapıyorlar ve bir nefret toplumu, sevgisizlik toplumu oluşturuyorlar.
Mesela siyasetçilere bakıyorum, birbirinden korkuyorlar. Siyasetçiye mesela vatandaş hediye veriyor, korkuyor alamıyor. Bir şey söylüyor, dinleyemiyor korkudan. Gazeteciler haber yapar, etrafa yayılır diye. Kitap veriyor, alamıyor korkudan, ödü kopuyor basına yansır diye. Selam veriyor, Selamı dahi alamıyor korkudan. Çünkü diyor ki, adam nereden tanıyor diyor, mesela resim çekiyor. Farz edelim CHP'li, MHP'liye Selam veriyor yahut tokalaşıyor. Ertesi gün manşetlerde CHP'li MHP'liyle tokalaştı. Mesela diyor ki CHP'liler, sen ne alaka? MHP'den de bazı tipler çıkıyor. Sen ne alaka bu adamla tokalaştın diyorlar. Hepsi değil ama bazı aklı evveller çıkıyor. Her yerde var. Ve adamı yaptığına yapacağına bin pişman ediyorlar. Bu nefret toplumu politikası, bu psikolojik psikiyatrik operasyona karşı devletin ciddi karşı önlem alması gerekiyor. Öbür türlü çok riskli olur.