Sayın Adnan Oktar’ın 6 Mayıs 2018 tarihli Canlı Sohbetler yayınından
İZLEYİCİ SORUSU: İnsan aklını ve vicdanını nasıl temizler?
ADNAN OKTAR: O çok ciddi bir dert insanlar için. Şöyle oluyor; bizi çocukluğumuzdan itibaren mesela korkak alıştırırlar. Mesela kedi gelir korkar, köpek gelir korkar. Anne mesela bir şey görür, tavana sıçrar. Öğretilir yani. Sokakta birini görsün bağırarak kaçar, filmlerde falan. Veya işte egoist olmak öğretilir. Dedikodu öğretilir, kıskançlık öğretilir. Kıskançlık en geniş şekliyle öğretilir. Filmlerde falan, Hatice yaktın beni diyor falan, alıyor onu vuruyor filmde. Ben de kendimi vuracağım Hüseyin diyor. Böyle dehşet verici bir dünya. Ondan beyin yıkanıyor. Eğitiliyor, eğitiliyor, eğitiliyor sonra beyin insana hakim oluyor. Beyin zaten insana hakim bir varlık. Bu sefer kadın mesela farz edelim, kıskançlıkla karşılaştığında beyni onu kontrol altına almaya başlıyor. Ona direnemiyor, anlayamadığı bir güç onu zorluyor. Yani istemiyorum diyor ama onu kontrol ediyor. Mesela korkmak istemiyor ama korkuyor. Yani istemiyor, nefret ediyor korkmaktan ama zorla korkuyor. İşte ona nefis deniyor. Beyin onu ezberliyor, kötü olan şeylerin hepsini ezberliyor. Onu kanırtarak, kanırtma gerekiyor artık, değiştirmek çok güçlü bir irade ve akıl gerektiriyor. Mesela zorla korkunun üstüne gidilip eze eze onu değiştirmek gerekiyor. Beyni ona alıştırmak lazım. Bir de kolay kolay alışmıyor beyin. Yani çok inatçıdır, çok özür dilerim de eşek gibi inatçıdır. Mesela korkmamaya 6 ay falan uğraşman gerekir. Ama sonra ezberliyor beyin onu. Ezberledikten sonra da yapar. Yani hiç sen uğraşmadan yapar. Mesela beynin ezberlediği çok fazla şey vardır. Evinizde mesela bir basamak vardır, siz orayı gözü kapalı geçersiniz normalde yürürken. Yani onu düşünmezsin evde basamak var mı diye zaten geçersin haberin olmaz. O basamak kaldırıldığında yürümeyi şaşırırsın. Geçerken bir acayip olur, basamak varmış gibi basar adam otomatik bilmeden. Mesela şaşırır da yani ayağı havada kalır. Çok fazladır. Beyin ezberlediğinden oluyor onu. Renkleri ezberler, şekli ezberler, huyu-kişiliği ezberler. Buna karşı onu eğitmek vakit alıyor. İşte o nefsî terbiye denilen olay aslında aklın yani kafanın, beyin hücrelerinin eğitilmesi. Ters yönde kanırtarak eğitmek gerekiyor. Eğitildiğinde vazgeçiyor. Mesela korkuya karşı öyle.
Ama en ziyade imansızlık çok öğretilir çocukluktan itibaren. Mesela Allah ile alay eder adam, din ile alay eder küçüklüğünden itibaren, babası. Mesela felek diye kadere çirkin laflar edilir. Şarkılarda kadere akıl almaz çirkin laflar edilir. Allah'a, Peygamber'e isyan eden karikatürler, yazılar, meleklere, hepsine hakaret veyahut alay eden üsluplar. Çocukluğundan itibaren onunla yetişir şahıs. Böyle dinsiz, toplum dinsiz, insanlar dinsiz gibi, işte Darwinizmin eğitimi verilir. Tesadüfen oldu, tesadüfen oldu. Mesela coğrafya dersinde tesadüf, tarih tersine tesadüf. O beyin onu bir süre sonra ezberliyor. Ona doğrusunu versen bile kafası sürekli oraya doğru gitmeye eğiliminde oluyor. Onun için bir kere tabii çocukluktan güçlü bir eğitim verilse bu bela olmuyor. Ama biz artık toplum olarak bu belanın içine girdik. Yani olmuş bir kere. Kanırtarak beyni zorla bundan vazgeçirtmek gerekiyor.
Mesela imansızlığa karşı eğilim oluyor insanlarda. Ateistliğe yahut işte dinsizliğe karşı. Zorla eğiterek, delillerini vererek, akılcı olarak ondan vazgeçirtmek gerekiyor. Mesela korkaklığa karşı eğiterek vazgeçirtmek gerekiyor. Ahiret inancı zayıflatılır sürekli eğitimle, ona karşı sürekli karşı eğitim vererek, direnerek vazgeçirtmek gerekiyor. O zaman akıl tam oturmuş oluyor. Yani sıhhatli bir akıl meydana geliyor.
Onun için işte nefisle mücadele denilen olay budur. Yani beyin hücrelerinin o ezber gücüyle mücadele etmek. Yani şahıs istemiyor, o bela oluyor. Mesela adam karanlıkta bir şeyden korkuyor, eli-ayağı boşalıyor. E normalde istemiyor, kızdırıyor onu, çok güç düşürücü bir şey ama oluyor. İşte o zaman üstüne üstüne gitmesi lazım. Yani üstüne üstüne giderek ondan kurtulmaya çalışması lazım.