Adnan Oktar’ın 24 Ekim 2017 tarihli A9 TV röportajından
İZLEYİCİ SORUSU: Ben Samsun’dan Gizem. İnsanlar neden aza kanaat etmek zorunda bırakılıyor? Daha iyi yaşayabilecekken neden aza kanaat ederek yaşamayı tercih ediyoruz? Bence herkes daha fazlasını hak ederek yaşamalı.
ADNAN OKTAR: Şimdi bak, gelenekçi İslam anlayışlarının en büyük hatalı yönlerinin biri de kanaatkarlık müessesesi. Diyor ki, ben kanaatkarım diyor. Eee? İşte yerde diyor, kırk yıldan beri yerde yemek yeriz diyor. Benim bir sofram vardır diyor, bir yarım ekmek gelir diyor, hanımla beraber akşamları tarhana çorbası yapar yeriz diyor. Öyle yaşarız diyor. Kardeşim, bu bak sen bütün sebeplere sarılırsın. Buna rağmen Allah sana onu veriyorsa, sen o yiyeceğe kanaat edersin. Yoksa öyle bir yaşantı kalitesizlik demektir ve zevksizlik demektir ve akılsızlık demektir. Kanaatkar olmanın anlamı o değil. Doğru söylüyor benim güzelim.
Yani en yükseği, en iyi, en değerliyi elde etmeye çalışması lazım Müslümanın. En güzel ev, en güzel araba, en güzel yiyecek. Ama herkes için, kendi için değil. Egoistlik anlamında değil, herkes için. En güzel yollar, en güzel bahçeler, en güzel meyve ağaçları, en güzel hayvanlar, her şeyin en güzeli. Sofranın en güzeli, yiyeceklerin en güzeli, kıyafetin en güzeli, ayakkabının en güzeli. Gayret edersin ama fakir milletsindir, azdır ve ona kanaat edersin bu doğru. Ama her şeyin en çoğunu, en hayırlısını, en fazlasını elde etmeye çalışması Müslüman için farzdır. Dünyanın en güçlü ordusu Müslümanlar için farzdır. En yüksek kalite farz olur. Çünkü en yüksek kalite, en iyi şekilde hizmet demektir İslam'a, Kuran'a. Allah'ın rızasına en uygun ortam sağlamış oluyorsun. Dolayısıyla benim güzel yüzlüm önemli bir konuyu vurgulamış, doğru söylüyor.