Adnan Oktar’ın 31 Temmuz 2017 tarihli A9 TV röportajından
İZLEYİCİ SORUSU: Münafıklar Müslümanlardan ayrıldıktan sonra neden düşman olurlar?
ADNAN OKTAR: Şimdi, münafık ayrıldığında bir kere mesela şu an için düşünelim yahut Peygamberimiz (sav) zamanı için düşünelim. Resulullah (sav) zamanında adam Müslümanları bırakıp gidiyor. Mesela Mekke'den ayrılıp gidiyor. Çok uzak bir yerde istirahate çekiliyor adam. Deve sütü içiyor keyfine bakıyor, denizi seyrediyor. Ama o arada Müslümanlar katledilmeye devam ediliyor. Çocukları kesiyorlar, kadınları kesiyorlar. Ama onun umurunda değil. O kafayı dinlemenin peşinde. Şimdi ne oluyor? Bu insan katil hükmünde oluyor. Çünkü bir insanın, bir Müslümanın şehit edilmesini bir insan kabul ediyorsa, bunda dahli varsa, elinde imkan varken bunu engellemiyorsa.. Şimdi gözünün önünde adamı yatırmışlar, adam eline bıçağı almış kesecek. Eline vursan düşüreceksin. Düşürmüyorsan elinden, sen de katil olursun.
Münafık katil hükmündedir aynı zamanda. Yani yüz binlerce Müslümanın katili hükmündedir. Hükmü çok yüksektir münafığın. Çünkü cinayeti engelleyebilecekken engellemiyor, keyfine bakıyor. İslam'a, dine saldırılırken seyrediyor. Bunun günahı da üstüne oluyor. Gasp, soygun, katliamlar, binalar yıkılıyor. Bunların günahı da üstüne oluyor. Çünkü bunu engelleyebilecekken, engellemek için gayret edebilecekken, Müslümanlarla birlikte cehd etmesi gerekirken bunu yapmıyorsa, gidip küfürle iç içe, koyun koyuna, sırt sırta, ahlaksızca ve alçakça küfre hizmet ediyorsa, bütün bu suçların hepsi onun üstüne yüklenir. Onun için münafığının hükmü ağırdır. Yani sırf hıyanetinden dolayı değil, o yanlış biliniyor. Yani bütün cinayetlerin sorumlusu katil hükmündedir. Çünkü eşek gibi yatmış denizi seyrediyor keyif içinde. Yanında Müslüman öldürülüyor, elini tutsa durduracak. Bak elini tutsa durduracak. O seyrediyor, yani meyvesini yiyor falan, nasıl oluyor diye bakıyor. Katil hükmündedir, aynısı. Cinayeti işleyenle hiç farkı yok.
Onun için münafık ayrıldıktan sonra alçaklığı başlar. Bununla tabii durmaz ayrı. Müslümanların aleyhine konuşur, Müslümanların menfaatine olan şeyleri durdurmaya çalışır. Mesela maddi bir fayda varsa bunu durdurmaya çalışır. Zaten münafığın eli çok sıkıdır, çok hasistir. Ne varsa biriktirir. Ona Kuran işaret ediyor işte, “o biriktirdikleriyle, sırtını dağlayacağım” diyor Allah, “alnını dağlayacağım” yani alnına, kafasına bela vereceğim, sırtına bela vereceğim, böğrüne, beline bela vereceğim. Ayetin işareti bu yani. Bela, beladan bahsediyor Allah.
Dolayısıyla Müslümana gelecek her türlü nimetten rahatsız olur münafık. Mesela yeni bir Müslüman gelse ondan rahatsız olur. Müslümanların dinçliği, sağlığı, sıhhati onu rahatsız eder. Bunu durdurmaya çalışır münafık. Ama en büyük alçaklığı cinayetlere, İslam'a yapılan saldırılara göz yummasıdır. Mesela Resulullah (sav)’e bırakıyor gidiyor, Fizan'a gidiyor mesela, oralara gidiyor, ayağını uzatıyor, çadır kurduruyor, kendince diyor kafayı dinliyorum diyor, ne güzelmiş diyor, Müslümanlıktan ayrılmak diyor, haşa. Namaz kılmıyorum, sabahtan erken kalkıyordum, şimdi kalkmıyorum, ne güzel diyor. Mesela öğlen namaz kılıyordum, ilkinde de akşam yatsı-vitir. Şimdi namaz da kılmıyorum diyor, bir ferahlık geldi üstüme diyor. Cihad da yapmıyorum, İslam'ı da yaymıyorum, malımı, mülkümü de vermiyorum Allah için. Affetmeye de ihtiyaç yok, şefkate, sevgiye de. Kinini de istediği gibi yaşayabiliyor. Nefretini de yaşayabiliyor. Fuhuş da yapıyor. Fahşaya da giriyor. Ahlaksızlarla da bağlantı kuruyor. Homoseksüellerle de bağlantı kuruyor. Belki onları satıyor. Kendini de satıyor. O arada Müslümanlar kesilmeye devam ediyor. Dövülmeye, sövülmeye devam ediyor. Ve “uzaktan o haberlerinizi dinler” diyor Allah ayette. Ne yapıyorlar acaba? Nasıl gidiyor? Merak ediyor. Onun bir dinleme kanalı oluyor. Bunu yaparlar diyor. Onun için münafığın hükmü çok ağırdır, suçu çok ağırdır. Yani kardeşimizin sorduğu soruya bir şerh olarak bunu ifade ediyorum.