Bir sanatçıyı başı derdine bırakmak çok büyük bir vicdan eksikliğidir. Bir kere sanatçı geçim derdinde olmayacak. Bayağı mükemmel bir hayat sağlanması lazım. Devletin birçok imkanı var. İmkanları sanatçının ayağının altına sereceksin, o da sanatını rahat rahat icra edecek. Sen adamı hayat mücadelesine mecbur edersen nasıl o sanatçılık yapsın? Nasıl sanatını icra etsin?
Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışıyla İslam anlatılmaz. “Hacı emmi”leri çıkarıyorlar televizyona, adam 1930’ların 1940’ların kafasıyla kendi hurafelerini anlatıyor -dini konuları tenzih ederim. Kendi yaşıtı olan, kendi kafasındaki adamlara hitap ediyor. Gençler de hayret ve ibretle izliyorlar bunları. Halbuki dini anlatmak için ne kültürü müsait, ne bilgisi müsait.
Din gayet kolay ve sade. Sevgi, merhamet, dostluk, kardeşlik, affedicilik, diğergamlık, fedakarlık, yiğitlik, delikanlılık. Ne güzel olur cömertlik. Mesela sevdiğin bir insan var malı, mülkü olmuyor. Cömert davranıyorsun, mutlu oluyor, seviniyor. Sana da iyi gelir o.
Bağnazların gösterdiği din cehennem. Müzik yok, resim yok, eğlence yok, sevgi yok, dostluk yok, arkadaşlık yok, hiçbir şey yok. Bela var, münasebetsizlik var, mantıksızlık var, hurafe var, abuk sabuk inançlar var.
Dinden uzak olunca, İslam’dan uzak olunca, Allah korkusundan uzak olunca, Allah sevgisinden uzak olunca hayat kâbus oluyor. Tek kelime Allah’tan bahsetmiyorlar. Bir kere “Allah” de. Dilin mi kopar, bir “Allah” de, bir şey olmaz. Demiyorlar. Akılalmaz bir huzursuzluk, akılalmaz bir gerginlik. Sevgi sıfır. Sevgi diye bir şey yok, bitmiş sevgi. Saygı da yok, saygı da gitmiş.
Çamurlu sudan insan olur mu? Filler, zürafalar, kuşlar, leylekler, zeytinler, portakal ağaçları, domates, biber; "Hepsi tesadüfen çamurlu sulardan oldu." diyor. O zaman varilin içerisine bütün kimyasal maddeleri dolduralım, istediğiniz her şeyi yapalım. Babadan oğula milyonlarca yıl beklesin insanlar başında. O varillerden ne zürafa çıkar, ne insan çıkar, ne domates, ne biber, ne üzüm; hiçbir şey çıkmaz.
Allah güzel bir yaratılışla insanı yaratacak, beş duyu verecek; sen de çıkıp diyeceksin ki “Çamurlu sulardan tesadüfen oldun, mikroptan oluştun sen. Allah yok” diyeceksin. Bu kadar meyveyi, bu kadar sebzeyi, hayvanları, bitkileri yaratan Allah’ı kökten inkar edeceksin, güya bilim adına. Bu çok büyük bir felaket getirir. Helak olur etraf. Allah mehdiyet vesilesiyle Türkiye’yi helak etmiyor.
Okullarda Darwinizm detaylarıyla anlatılsın; fakat cevabına hak tanınsın. Sadece fosilleri götürüp okulların önüne koyalım. Öğrenciler görsün. Bu kadar, başka bir şey istediğimiz yok. Proteinin bilimsel olarak tesadüfen oluşması mümkün değil, bu söylensin.
Kuran'ın hikmetinin anlaşılması için tertil üzerine okunması, yavaş yavaş okunması önemlidir.
Çok nadir seçilmiş insanlar, Allah tarafından özel ilham edilmiş ve Allah tarafından derin şekilde uyutulan insanlar Mehdi (as)’a yaklaşıyor. Kehf ehli gibi. Böyle bir kişi kaderinde olduğu için, istese de gidemez. Gerçek bir Mehdi talebesinin iradesi yetmez gitmeye. Ama öbürleri de istese de Hz. Mehdi (as) talebesi olamazlar.
Kehf Suresi doğrudan Mehdiyet'i anlatan bir suredir. Baştan sona kadar Mehdiyet'i anlatır. Ama sembollerle, sır anlatımlarla anlatır. Yani açık açık, aleni bir anlatım olmaz. Aklı olan, derinliği olan, tefekkür gücü olan oradaki sırları, o sembolleri çözer. Allah'ın dilemesiyle, Allah'ın ilham etmesiyle.
Cenab-ı Allah hayatı bir uyku halinde yaratıyor. O derin sırra Kuran işaret ediyor. İnsanlar dünyada uykuda olduklarını bilmiyorlar. Halbuki hepsi şu an bir rüya içerisindeler, rüya görüyorlar. Bir kısmı, mesela felsefe araştırmacıları bu gerçeği hayret ve dehşet içinde fark ediyorlar.
Küfürden kopmak, küfür kültüründen kopmak insanın beynini temiz, arı ve duru hale getirir. Birçok insan küfürden tam kopamaz. Yarı Müslümandır, yarı küfür içindedir. Küfrün kültürünü yaşar.
Fedakar olmamak çok büyük bir vicdansızlık, ahlaksızlıktır. Mesela ülkemize sığınan Suriyeli mazlumlar. Tabii ki o bize ekonomik bir yük getiriyor, zorluk getiriyor; feda olsun. Çoluk çocuk imha olacaklarına, işkence çekeceklerine, acı çekeceklerine, bizim paramızdan gitsin.
Mümin imanla yakışıklı oluyor, imtihanla güzel oluyor. İmtihan kalktı mı mümin mahvolur, Allah esirgesin. Yani hiçbir zorlukla karşılaşmıyorsa hiçbir sevap almıyor demektir. İmtihana geldik biz. Onun için Cenab-ı Allah, “Daha öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden hemen cennete gireceğinizi mi sandınız?” diyor.
Peygamberimiz (sav) zamanında, sahabe zamanında mezhepler yoktu. Vahhabi, Sünni, Şii Müslümanlar yoktu. Kuran Müslümanlığı vardı.
Dünyadaki her devlet adamının Kuran'a uyması lazım. Makul ve tutarlı olması için. Bakın ülkelere, görüyorsunuz, kimi darbe yapıyor, kimi adamları götürüp asıyor. Büyük bölümü dengesiz. Halklara zulmediyorlar.
Kuran'ı baştan sona okuyup dikkatlice uygulayan insan çok akıllı olur. Bayağı tutarlı olur, konuştuğunda çok makul olur.
Kuran aklın kitabıdır aynı zamanda. Hem sevginin, hem de aklın kitabıdır. Kuran'a uyduğunda insan akıllı olur. Makul, dengeli olur.
Allah bir insanın göğsünü İslam'a açtığında hakikaten o insanın aklına nur geliyor, bedenine nur geliyor. Çok dengeli oluyor, makul birisi oluyor. Öbür türlü dengesiz oluyor. Tabii ender olarak yine sakin insanlar oluyor da. Ama çoğunluk dengesiz oluyor. Makul düşünemiyorlar.
Ayet söylüyoruz, “Allah Kuran'da böyle diyor” diyoruz. “Hocalar böyle demiyor” diyor. Sen niye Kuran'a güvenmiyorsun? Allah'ın Kitabına güvenmiyorsun. İlla atalarının dinini Kuran'da bulacak. Bulmazsa kabul etmiyor. Din doğrudan Kuran'dan öğrenilir. Atalardan öğrenilmez.