Hz. İsa (as) Bu Yüzyılda Gelecektir

Kitabın buraya kadar olan bölümlerinde Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez gelişinin alametlerini gördük. Tüm bu alametlerin birbiri ardısıra gerçekleştiğine, her birinin hadislerde ve Kitab-ı Mukaddes açıklamalarında bildirildiği şekilde meydana geldiğine şahit olduk. Bu alametlerin arka arkaya ve eksiksiz olarak gerçekleşmiş olmasının, içinde bulunduğumuz dönemin Allah'ın büyük bir müjdesinin gerçekleşeceği dönem olduğunu göstermektedir. Ancak tüm bu alametler dışında Peygamberimiz (sav)'in ve büyük İslam alimlerinin ahir zaman ile ilgili kesin tarihler verdikleri açıklamalar da mevcuttur.

İlerleyen sayfalarda göreceğimiz gibi Hicri 1400'lü yıllar, Allah'ın izniyle Hz. İsa (as)'ın tekrar yeryüzüne dönüşü, Hz. Mehdi (as)'ın çıkışı, deccalin çıkması ve Hz. İsa (as)'a yenilmesi, tüm dünyada insanların dalgalar halinde İslam'a yönelmesi gibi büyük olayların gerçekleşeceği olaaanüstü bir dönemdir.

Özellikle Hz. Mehdi (as)'ın gelişiyle ilgili hadis-i şeriflerde ve alimlerin açıklamalarında bildirilen çeşitli tarih ve dönemler vardır. Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) aynı dönemde birarada olacaklarına göre bu tarihler aslında Hz. İsa (as)'ın da yeryüzüne ikinci kez gelişinin zamanını bize bildirmektedir. Bu konuyla ilgili bilgileri ilerleyen sayfalarda maddeler halinde açıklayacağız.

1. Her Yüz Senede Bir Müceddid Gönderilir

Müceddid kelimesinin sözlük anlamı "dini canlandıran, yenileyen"dir. Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyaçlarına göre açıklamak üzere gönderilen bir zattan söz edilmiştir. Bu zat aynı zamanda Peygamberimiz (sav)'in varisidir:

Ebu Hüreyre'nin rivayetine göre; Resulullah (sav) şöyle buyurmuş: Gerçekten Aziz ve Celil olan Allah her yüz sene başında şu ümmetin dinini bidatten ayıracak, yenileyecek (ilim sahibi) bir zatı gönderir. (Sünen-i Ebu Davud, 5/100)

Büyük İslam alimi İmam Rabbani'nin bu konudaki açıklaması şöyledir:

Her yüz sene başında bu ümmetin uleması arasından bir müceddid gelecek ve şeriatı ihya edecektir. (Mektubat-ı Rabbani, 1/520)

Bediüzzaman Said Nursi de bu konu hakkında şunları söyler:

Ashâb-ı Kütüb-i Sitte'den İmam-ı Hâkim'in "Müstedrek"inde ve Ebu Dâvud'un "Kitab-ı Sünen"inde, Beyhaki "Şuab-ı İman"da tahric buyurdular (meydana koydular): "Her yüz senede bir, Cenab-ı Hak bir müceddid-i din (dini yenileyen) gönderiyor..." (Barla Lahikası, 119)

Bediüzzaman Hicri 12. yüzyılın "müceddidi"nin Hazret-i Mevlana Halid, olduğunu söyler. (Barla Lahikası, 120) Risale-i Nurlar'ın da Hicri 13. yüzyıl için bir "müceddid" hükmünde olduğunu şöyle ifade eder:

"Madem tam yüz sene sonra, aynen dört cihette tevafuk ederek Risale-i Nur eczaları aynı vazifeyi görmüş... Kanaat verir ki –nass-ı hadis (hadisin açık ifadesi) ile- Risale-i Nur tecdid-i din (dini yenileme, canlandırma) hususunda bir müceddid hükmündedir." (Barla Lahikası, 121)

Bediüzzaman Said Nursi ise Hicri 13. yüzyılın müceddidir. Bediüzzaman Hicri 14. yüzyılın "müceddidi"nin de Hz. Mehdi (as) olacağını müjdelemiştir:

"Şimdi İslamlar içinde Nur-u Kuran'a muhalif haletlerin (hallerin) ekserisi o su-i kasdların ve Sevr Muahedesi (Anlaşması) gibi gaddarane muahedelerin (anlaşmaların) vahim neticeleridir. Eğer şeddeli (mim) dahi şeddeli "lamlar" gibi bir sayılsa, o vakit bin ikiyüz seksendört e-der. O tarihe Avrupa kafirleri devlet-i İslamiye'nin nurunu söndürmeğe niyet ederek on sene sonra Rusları tahrik edip Rus'un doksanüç muharebe-i meş'umesiyle (kötü savaşıyla) alem-i İslam'ın parlak nuruna muvakkat (geçici) bir bulut perde ettiler. Fakat bunda Resail-in-Nur şakirdleri yerine Mevlana Halid'in şakirdleri o bulut zulümatını dağıttıklarından bu ayet bu cihette onların başlarına remzen (işaretle) parmak basıyor.

Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve (mim) ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin şakirdleri olabilir." (Şualar, Birinci Şua, s. 85)

Yukarıdaki açıklamada görüldüğü gibi Bediüzzaman, İslam aleminin üzerindeki zulüm ortamının kendisinden "bir asır sonra" ancak Hz. Mehdi (as) vesilesi ile dağıtılacağını söylemiştir. Kendisinden bir sonraki yüzyılda yani Hicri 1400'lü yıllarda Hz. Mehdi (as)'ın yapacağı çalışmalarla, Müslümanların büyük sıkıntılardan kurtulup feraha kavuşacaklarını açıklamıştır.

2. Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) İkinci Binde Gelecektir

İmam Rabbani, Hz. Mehdi (as)'ın Peygamberimiz (sav)'in vefatından 1000 (bin) sene geçtikten sonra ikinci binin içinde geleceğini bildirmektedir:

"Ancak beklenen odur ki; aradan bin sene geçtikten sonra bu saklı devlet tecid edile (yenilene). Ona bir üstünlük verilip suyu bulması, arttırıla... Böylece kemalatin (faziletin, iyiliğin) aslı zuhur edip onun zilletini örte... Ve nisbet-i aliyyenin mürevvici Hz. Mehdi (as) gelsin. Allah ondan razı olsun." (Mektubat-ı Rabbani, 1/569)

Şeriatın teyit hasletleri, milleti tecdidi bu ikinci bindedir. Bu davanın doğruluğuna adil şahid: Hz. İsa (as)'ın Hz. Mehdi (as)'ın bu bin içinde varoluşlarıdır. (Mektubat-ı Rabbani, 1/611)

Resulullah (sav)'in ümmeti arasından çıkanlar pek kamildirler. Yani Resulullah (sav)'ın irtihali (vefatı) üzerinden bin sene geçtikten sonra isterse az olsunlar. Onların pek kemalli olmaları şunun içindir ki: Şeriatın takviyesi, pek tamam tekliyle hasıl ola.

Aradan bin sene geçtikten sonra, Hz. Mehdi (as)'ın gelişi de bunun içindir. Onun mübarek kudümünü (gelişini), Hatem'ür-rüsül Resulullah (sav.) müjdelemiştir. Hz. İsa (as) dahi aradan bin sene geçtikten sonra nüzul edecektir. (Mektubat-ı Rabbani, 1/440)

Resulullah'ın (sav) bu alemden göçü üzerinden bin küsür sene geçtikten sonra bir zaman gelir ki: Ondaki Hakikat-ı Muhammediye kendi makamından yükselir, Kabe'nin hakikatı ile müttehid olur (birleşir). İşte o zaman Hakikat-ı Muhammediye namına Hakikat-ı Ahmediye ismi hasıl olur, Yüce Sultan Ehad Zat'ın dahi mazharı olur. Her iki isimden, bir müsemma (isim verilen) tahakkuk eder ki, önce makam, Hakikat-ı Muhammediye'den yana boş kalır; taa Hz. İsa'nın (as) nuzülüne kadar böyle gider. Nihayet Hz. İsa (as) gelir; Şeriat-ı Muhammediye ile amel e-der. O zaman dahi Hakikatı İseviye kendi makamından yükselir, boş kalmış olan Hakikat-ı Muhammediye'de hüküm kılar. (Mektubat-ı Rabbani, c. 1, s. 470)

Peygamber Efendimiz (sav)'in vefatından bin sene geçtikten sonra ikinci bin yılına girilir. İmam Rabbani'nin yukarıdaki izahlarına göre ikinci bin yıl içerisinde Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as) gelecektir.

Celaleddin Suyuti'nin bu konudaki açıklaması ise şöyledir:

Bu ümmetin ömrü bin (1000) seneyi geçecek fakat bin beşyüz (1500) seneyi aşmayacaktır. (Kıyamet Alametleri, 299; Celaleddin Suyuti'nin "El-Keşfu Fi Mücazeveti Hazin el-Ümmeti El Elfe Ellezi Dellet Aleyh el-Asar" isimli kitabından nakil)

Bu açıklamada da görüldüğü gibi Suyuti, Hicri 1000-1500 senelerine dikkat çekmiştir. O halde bu seneler Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar dönüşü, Hz. Mehdi (as)'ın zuhur edişi, İslam ahlakının hakimiyeti gibi müjdelerin gerçekleşeceği dönemdir.

Bediüzzaman Said Nursi de, bu müjdeyi teyid etmekte ve Hicri 1506 yılına kadar yaşanacak olaylara dikkat çekmektedir:

"... Birinci cümle, binbeşyüz (1500) makamiyle ahir zamanda bir taife-i mücahidinin (din için çalışanların, mücadele edenlerin) son zamanlarına; ve ikinci cümle, binbeşyüzaltı (1506) makam ile galibane mücahedenin tarihine işaret eder.

(...) bu tarihe kadar (1506) zahir ve aşikarane, belki galibane devam edeceğine remze (işarete) yakın ima eder." (Sikke-i Tasdik-i Gaybi, 46)

3. Peygamberimiz (sav) Hz. Mehdi (as)'ın, Hicri 1400'lü Yıllarda Geleceğini Açıkça Haber Vermiştir

Peygamberimiz (sav) bir hadisinde yüzyıl başlarının önemine şöyle dikkat çekmiştir:

Dünya kurulduğundan beri her yüz (yıl)ın başında önemli bir olay olmuştur. Bir yüzün başında da deccal çıkar ve İsa ibn-i Meryem (as) inerek onu yok eder. (İbn-i Ebi Hatem; Geleceğin Tarihi 3, s.153)

Yukarıdaki hadiste görüldüğü gibi Hz. İsa (as)'ın yüzyıl başında çıkacağı haber verilmiştir. Ayrıca Peygamber Efendimiz (sav) bazı hadislerinde Hz. Mehdi (as)'ın geliş tarihi olarak da açıkça 1400 yılını vermiştir. Bu hadislerden biri şöyledir:

İnsanlar 1400 senesinde Mehdi'nin yanında toplanacaklardır. (Risaletül Huruc-ül Mehdi, sf. 108)

Bir başka hadis-i şerifte ise Hz. Muhammed (sav) şöyle bildirmiştir:

Hicretten 1400 sene sonraki akidlerden ( ) iki veya üç akid say. O vakit Mehdi-i Emin çıkar... (Esme-l Mesalik Lieyyam-il Mehdiyy-il Meliki Li Küll-id Dünya Biemrillah-il Malik, Kelde bin Zeyd, 216)

Kitabın önceki bölümlerinde görüldüğü gibi Peygamber Efendimiz (sav) hadisleriyle ahir zaman alametleri hakkında bize pek çok bilgi vermiştir. Hz. İsa (as)'ın ve Hz. Mehdi (as)'ın gelişinden önce yaşanacak olayları çok detaylı olarak tarif etmiştir. Bu konuyla ilgili olarak Buhari ve Müslim, Ömer ibnil Hattab ve Huzeyfe'den, İmam Ahmed ve Müslim Ebu Zeyd bin Amr bin Ahtab El Ensari'den şöyle rivayet etmişlerdir:

"Resuli Ekrem (sav)... Bu hutbelerinde bütün olmuş ve bundan sonra olacak olan hadiseleri haber verdi, onları bize öğretti ve ezberletti." (Buhari, Müslim)

Hz. Huzeyfe bin el-Yeman (ra) da bu konuda şunları söylemiştir:

"Allah'a kasem ederim Resuli Ekrem (sav) dünyanın sonuna kadar gelecek olan fitneleri ve o fitneleri çıkaran reisleri ta üç yüzden daha fazla kimseleri bize isimleriyle, babalarının isimleriyle ve kabilelerinin isimleriyle haber verdi." (Ebu Davud)

Peygamberimiz (sav)'den bize ulaşan bu haberlerin her birinin birbiri ardısıra gerçekleşmiş ve halen de gerçekleşmeye devam ediyor olması, içinde bulunduğumuz dönemin ahir zaman olduğu konusuna kesinlik getirmektedir. Nitekim Peygamberimiz (sav)'in Hz. Mehdi (as)'ın çıkış tarihi olarak hadislerinde açıkça 1400 tarihini vermesi de bu alametleri bir kez daha teyid etmektedir. O halde Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne ikinci kez dönüşü de Allah'ın izniyle çok yakındır.

4. Bediüzzaman'a Göre Hz. Mehdi (as) 1400'lü Yıllarda Görev Yapacaktır

Bediüzzaman'ın da, farklı tarihlerde yaptığı açıklamaların hepsinde, Hz. Mehdi (as)'ın geliş zamanı olarak Hicri 14. yüzyılın başlarına işaret edilmiştir. Üstad bir sözünde, Hz. Mehdi (as)'ın Asr-ı Saadet döneminden 1400 sene sonra çıkacağını şöyle belirtmektedir:

"İstikbal-i dünyeviyede 1400 sene sonra gelecek bir hakikati asırlarında karib (yakın) zannetmişler." (Sözler, 318)

Üstad'ın ifadesinde belirttiği, "sahabe döneminden 1400 sene sonrası" Hicri 14. asrın başlarına, yani Miladi olarak 1979-1980 senelerine denk gelmektedir.

Bediüzzaman, Hicri 1327'de Şam'da Emevi Camii'nde on bin kişiye verdiği hutbesinde, Hicri 1371'den sonraki İslam aleminin geleceğine yönelik izahlar yapmakta, ahir zamandan çeşitli tarihler vererek, beklenen Hz. Mehdi (as)'ın mücadele zamanlarına dikkat çekmektedir. Bediüzzaman, Hz. Mehdi (as)'ın göreve başlaması ve inkarcı zihniyeti fikren mağlup etmesi ile ilgili olarak şu tarihleri bildirmektedir:

"Ta 1371 senesinden sonraki alem-i İslam'ın mukadderatına (kaderine) nazar eden (göz atan) Hutbe-i Şamiye'deki hakikatler... Evet şimdi olmasa da 30-40 sene sonra fen ve hakiki marifet ve medeniyetin mehasini o üç kuvveti tam teçhiz edip, cihazatını verip o dokuz manileri mağlup edip dağıtmak için taharri-i hakikat meyelanını ve insaf ve muhabbet-i insaniyeyi o dokuz düşman taifesinin cephesine göndermiş, inşaAllah yarım asır sonra onları darmadağın edecek." (Hutbe-i Şamiye, 25)

Şam'da yaptığı bu konuşmada, Hicri 1371 senesinden sonra yaşanacak gelişmelere dikkat çekerek, Hz. Mehdi (as)'ın göreve başlamasının bu tarihten 30-40 yıl sonra olacağını bildirmiştir. Bu tarih ise Hicri 1401-1411, Miladi olarak da 1980-1990 yılları arasıdır.

Yine aynı konuşmanın devamında Üstad, Hz. Mehdi (as)'ın, inkarcı fikir sistemini fen, ilim ve medeniyetin imkanları sayesinde fikren susturacağını haber vermiştir. Bu fikri üstünlüğün tarihi olarak da 1371 tarihinden yarım asır sonrasını bildirmiştir. Bu da Hicri 1421, yani Miladi 2001 senesi demektir.

"Evet şimdi (1371) olmasa da otuz-kırk (30-40) sene sonra...

Fen: Müspet ilimler, biyoloji, fizik, kimya vs.

Hakiki marifet: Hüner, sanat , ilim ve fenlerle öğrenilen bilgi.

Medeniyetin mehasini: Medeniyetin iyiliklerini

O üç kuvvetle donatıp gerekli ihtiyacını karşılayıp o dokuz engelleri yenip dağıtmak için,

Taharri-i hakikat meyelanı: Hakikati araştırma meyli

Muhabbet-i insaniyeyi: İnsan sevgisini.

O dokuz düşman sınıfının cephesine göndermiş, inşaAllah yarım asır sonra (50 sene) onları darmadağın eder."

1371 + 50 = 1421 (Miladi 2001)

Bediüzzaman Hicri 1400 yılı başlarında Hz. Mehdi (as)'ın inkarcı felsefe ile mücadeleye başlaması zamanına, 1401-1411 = 1981-1991 yılları arası fen, hüner, sanat ve medeniyetin iyiliklerini birleştirip bunlarla mücadelesine ve inkarcı felsefeyi fikren darmadağın edeceği tarih olarak da Hicri 1421 = Miladi 2001 yılına dikkat çekmektedir. Bediüzzaman'ın ahir zamanla ilgili bir diğer açıklaması da şöyledir:

"Yetmiş birde fecr-i sadık başladı veya başlayacak. Eğer bu, fecr-i kazib de olsa, otuz-kırk sene sonra fecr-i sadık çıkacak." (Hutbe-i Şamiye, 23)

Fecir: Tan yerinin ağarması, Güneş doğmadan önceki kızıllık, sabah vakti

Fecr-i Kazib: Sabaha karşı ufukta yayılmaya başlayan birinci kızıllık.

Fecr-i Sadık: Fecr-i Kazib'den sonra yayılmaya başlayan ikinci aydınlanma

1371 + 30 = 1401 = 1981

1371 + 40 = 1411 = 1991

Bediüzzaman İslam ahlakının dünyaya tekrar hakim olmasını Güneş'in doğuşuna benzetir. Güneş'in battıktan sonra ertesi gün yeniden doğması gibi, İslam ahlakının da dünya üzerinde tekrar doğup parlayacağına bu benzetmeyle işaret eder. Fecr-i Kazib ve Fecr-i Sadık ifadeleriyle ise bu doğuşun başlangıç yıllarına dikkat çekilmiştir.

Buna göre Hakkın karşısındaki batılı temsil eden düşünce olan ateizmin ve materyalist felsefenin dağıtılmaya başlamasının 1981-1991 yıllarında, fikren tam anlamıyla susturulup dağıtılmasının ise 2001 yılında olacağına işaret etmiştir.

"Bu zamanda öyle fevkalade hakim cereyanlar var ki, herşeyi kendi hesabına aldığı için, faraza hakiki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zat dahi bu zamanda gelse... (Kastamonu Lahikası, 57)

Bediüzzaman Said Nursi, "hakiki beklenilen ve bir asır sonra gelecek o zat" diyerek Hz. Mehdi (as)'ın kendi döneminde henüz gelmediğini, Müslümanlar tarafından beklendiğini ve kendi yaşadığı devirden bir asır sonra geleceğini bildirmektedir. Bediüzzaman Hicri 13. asırda yaşamıştır. Kendisinden sonra gelecek asır olan Hicri 14. asır Hz. Mehdi (as)'ın çıkış zamanıdır.

Bediüzzaman'ın Risale-i Nur Külliyatı'nda, Mehdi'nin mücadele ve hakimiyet devreleri ile ilgili tarih verdiği başka açıklamaları da mevcuttur:

"Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor." (Tevbe Suresi, 32) ayetindeki "...Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor." cümlesi hakkında Bediüzzaman şöyle demektedir:

"Şimdi hatıra geldi ki, eğer şeddeli "lamlar" ve "mimler" ikişer sayılsa bundan bir asır sonra zulümatı dağıtacak zatlar ise, Hazret-i Mehdi'nin Şakirtleri olabilir." (Şualar, 605)

Bu ayetin ebced değeri ise Hicri 1424 yani Miladi 2004'tür. Bu tarih de, Hz. Mehdi (as)'ın Darwinizme ve materyalizme karşı yürüttüğü fikri mücadelesinde üstün geldiği yıllara işaret etmektedir.

Bediüzzaman "... inkar edenlerin velileri ise tağut'tur..." (Bakara Suresi, 257) ayetindeki "tağut" (batıl fikir sistemi) kelimesinin ebced değerini 1417 (Miladi olarak 1997) olarak vermekte ve bu tarihte "tağut"un kendi içinde çöküş yaşayacağını bildirmektedir.

5. Peygamberimiz (sav) Dünyanın Ömrünün 7000 Yıl Olduğunu Bildirmiştir

Her yüz senede bir din ahlakını bidatlerden kurtarmak ve yenilemek için Allah tarafından bir kişinin gönderildiği, Sünen-i Ebu Davud, Mektubat-ı Rabbani gibi büyük ve muteber ehli sünnet alimlerinin eserlerinde açık bir şekilde belirtilmiştir. Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadislerde ahir zamanda zuhur edeceği müjdelenen Hz. Mehdi (as)'ın çıkış zamanı olarak ise Hicri 1400 yılı verilmiştir. Bu 100 yıllık sürede İslam ahlakı belli bir süreç içinde tüm dünyaya hakim olacak, din ahlakına karşı mücadele veren deccaliyet sistemi ise tamamen ortadan kalkacaktır. Ancak aşağı yukarı 100 sene kadar sürecek olan bu yükselme döneminin ardından yani Hicri 1500'lerle birlikte Dünya yeniden bir bozulma sürecine girecektir. Ehl-i Sünnetin büyük hadis ve fıkıh alimlerinden biri olan İmam Ahmed İbni Hanbel gibi birçok alimin birbirlerinden naklettikleri bir hadiste Peygamberimiz (sav) kendine kadar dünyada geçen zamanın 5600 yıl olduğunu bildirerek insanlık tarihinin başlangıcı hakkında önemli bir bilgi vermiştir:

Ahmed İbni Hanbel İlel'inde nakletti. İsmail b. Abdülkerim, Abdüssamed'den O da Vehb'den rivayet etti: DÜNYADAN BEŞ BİN ALTI YÜZ YIL GEÇMİŞTİR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir zaman, s. 89)

Diğer yandan başka birçok hadiste ise dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğuna dair açık izahlar bulunmaktadır:

Enes Malik 'den tahric etti. O dedi ki, Resulullah (sav) buyurdu: DÜNYANIN ÖMRÜ, AHİRET GÜNLERİNDE YEDİ GÜNDÜR. Allah-u Teala buyurdu ki: RABBİN KATINDA BİR GÜN SİZİN SAYDIKLARINIZDAN BİN YIL GİBİDİR. Kim bir din kardeşinin Allah yolunda bir ihtiyacını görürse, Allah Teala onun için gündüzlerini oruçla, gecelerini de ibadetle geçirmişcesine ŞU DÜNYANIN YEDİ BİN YILLIK ÖMRÜ MÜDDETİNCE SEVAP YAZAR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 88)

Dakkak b. Zeyd-ü Cüheni 'den rivayet ettiler: Ben gördüğüm bir rüyayı Resulullah (sav) 'e anlattım. Bu rüyada Peygamber (sav) yedi basamaklı bir minberin en üst basamağında idi: O buyurdu ki, YEDİ BASAMAKLI GÖRDÜĞÜN MİNBER ŞU DÜNYANIN ÖMRÜ OLAN YEDİ BİN SENEDİR. (Ali B. Hüsameddin el-Muttaki, Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, 89)

Ehl-i sünnet alimlerinden Hüsameddin el- Muttaki'nin eseri Kitab-ül Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman kitabınında yer alan bu hadislere göre Peygamberimiz (sav) dünyanın ömrünün 7000 sene olduğunu bildirmektedir. Yine birçok ehl-i sünnet alimlerinin eserlerinde örneğin Muttaki Hazretlerinin, Kenzu'l-Ummal, h.no: 16459'da, Muhammed Tahir b. Ali el-Hindî ‘nin eseri Tezkiretu'l-Mevduat, I/223'de, İmam Sahavî, el-Makasidu'l-hasene (Deylemi'den naklen), I/693, h.no: 1243.'de, El Munavî'nin Feyzu'l-Kadir, III/547; h.no: 4278 (Deylemi'den naklen) de, Bayezid Bistamî Hazretleri'nin Miftahu'l-Cifr adlı eserinde dünyanın ömrünün 7000 yıl olduğu konusuyla ilgili hadislere yer verilmiştir. Bu da ehl-i sünnet alimlerinin ittifakla bu konuyu kabul ettiklerini gösteren çok açık bir delildir.

Hicri 1300'ün ve son bin yılın en büyük müceddidi olan Üstad Said Nursi Hazretleri ise İslam ahlakının hakimiyet süresi için Hicri 1500'leri vermiştir. Üstad bu tarihlere kadar ki dönemin Müslümanların açık ve aşikar galibiyet dönemleri olacağını ifade etmiştir. Bundan sonraki yıllarda ise İslam ahlakının dünya üzerindeki yükseliş döneminin sona ereceği ve kafirler için bir kıyamet kopmasının Hicri 1545 itibariyle söz konusu olacağını söylemiştir. (Doğrusunu Allah bilir.)

"Ümmetimden bir taife Allah'ın emri gelinceye kadar (kıyamete kadar) hak üzerinde olacaktır."

"Ümmetimden bir taife.." fıkrasının (bölümünün) makam-ı cifrîsi (cifir hesâbına göre olan netice, sayı değeri) 1542 (2117) ederek nihayet-i devamına (varlığının sonuna) îma eder. "Hak üzerinde olacaktır." (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1506 (2082), bu tarihe kadar zâhir ve aşikârane (açık ve ortada), belki galibane; sonra tâ 1542 (2117) ye kadar, gizli ve mağlubiyet içinde vazife-i tenviriyesine (aydınlatma görevine) devam edeceğine remze (işarete) yakın îma eder. "Allah'ın emri gelinceye kadar" (şedde sayılır) fıkrası dahi; makam-ı cifrîsi 1545 (2120), kâfirin başında KIYAMET KOPMASINA îma eder. (Kastamonu Lahikası, s. 33)

Peygamberimiz (sav) başka birçok sahih hadisinde ise dünyanın sadece 1 günlük ömrü kalmış olsa bile Allah'ın o ömrü uzatıp Hz. Mehdi (as)'ı mutlaka zuhur etireceğini bildirmiştir. Bu son derece önemli bir açıklamadır. Çünkü Hz. Mehdi (as)'ın Peygamberimiz (sav)'in rivayetine rağmen Hicri 1400'de çıkmayacağı gibi hadislere mualif bir açıklamada bulunan söz konusu kişinlerin bu hadisleri de göz ardı ettiği son derece ortadadır. Oysa Peygamberimiz (sav) bu hadisleriyle, Hz. Mehdi (as)'ın zuhurunun ve onun vesilesiyle İslam ahlakının hakim olmasının insanlık için ne kadar önemli olduğuna çok açık şekilde dikkat çekmiştir.

Abdullah (r.a) dan rivayet edilmiştir: Resulullah (sav) buyurdu ki: Ehl-i beytimden ismi ismime mutabık olan bir kişi başa geçecektir... DÜNYANIN ANCAK BİR GÜNLÜK ÖMRÜ KALMIŞ OLSA, ONUN (HZ. MEHDİ (as)'NİN) BAŞA GEÇMESİ İÇİN CENAB-I ALLAH O GÜNÜ BEHEMEHAL UZATIR. (Sünen-i Tirmizi 4/92)

Hz. Ali 'den rivayet olduğuna göre Resulullah (sav) şöyle buyurdu: KIYAMETİN KOPMASI İÇİN ZAMANDA SADECE BİR GÜNDEN BAŞKA VAKİT KALMAMIŞ TA OLSA, ALLAH (CC) BENİM EHL-İ BEYTİMDEN BİR ZATI GÖNDERECEK. (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)

İbn-i Mace ve Ebu Naim, Ebu Hüreyre 'den tahric ettiler, o dedi, Peygamber (sav) buyurdu: EĞER DÜNYADAN BİR GÜN KALSA, ALLAH O GÜNÜ UZATIR VE EHL-İ BEYTİMDEN BİRİSİNİ MELİK KILAR. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Muntazar, 10 El-Kavlu-l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, 27 Ölüm-Kıyamet -Ahiret ve Ahir Zaman Alametleri, s. 437)

Allah'ın "dünyadan bir gün kalsa bile o günü uzatıp Hz. Mehdi (as)'yi zuhur ettireceğini" bildiren Peygamberimiz (sav)'in sözleri, Hz. Mehdi (as)'nin zuhuru için gerekirse zamanın uzatılacağı yönündedir. Demek ki böyle bir durumda Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru yüz sene sonrasına ertelenip bu yüzyılda beklenmekten vazgeçilmeyecek, aksine Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru yine Hicri 1400 içinde beklenmeye devam edilecektir. Şu çok önemlidir ki Hicri 1499 senesinin son gününe kadar Hicri 1400'lü yılların içinde olunur. Hz. Mehdi (as)'ın zuhuru için Allah'ın gerekirse zamanı uzatması de yine Hicri 1500'lere kadar olacak Hz. Mehdi (as) bu dönem içinde İslam ahlakını ve faziletini ve Peygamberimiz (sav)'in sünnetini dünyaya yayma çalışmalarına çeşitli şekillerde devam edecektir. Ancak söz konusu uzama dünyanın 7000 yıllık ömrünü aşmayacak bir uzama olacak sonrasında ise Peygamberimiz (sav)'in belirttiği; İslam ahlakının dünya üzerindeki etkisinin kalkmaya başlaması ani bir gerileme şeklinde değil aklın ihtiyarini kaldırmadan yavaş yavaş meydana gelecektir. Ardından dünyanın 7000 yıllık ömrünün sonu olan kıyametin kopması olayı da Üstad Said Nursi Hazretleri'nin ifade ettiği gibi inşaAllah Hicri 1500'ler itibariyle beklenecektir. (Doğrusunu Allah bilir.)

Büyük ehl-i Sünnet alimi Berzenci Hazretleri de dünyanın ömrünün Hicri 1600'e ulaşmayacağını yani Hicri 1500'lü yıllar içinde kıyametin kopmasının Allah'ın izniyle beklendiğini ifade etmektedir. (Doğrusunu Allah bilir.)

BU ÜMMETIN ÖMRÜ BİN SENEYİ GEÇECEK, FAKAT BİN BEŞ YÜZ SENEYİ AŞMAYACAKTIR... (Kıyamet Alametleri, Medineli Allame Muhammed b. Resul el-Hüseyni el-Berzenci, Pamuk Yayıncılık, İstanbul, 2002, s. 299)

Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadise dayalı olarak Suyuti Hazretleri ise yaptığı açıklamada şöyle belirtmektedir:

"BENİM ÜMMETİMİN ÖMRÜ 1500 SENEYİ PEK GEÇMEYECEK." (Suyuti, el-Keşfu an Mücavezeti Hazihil Ümmeti el-Elfu, el-havi lil Fetavi, Suyuti. 2/248, tefsiri Ruhul Beyan. Bursevi. (Arapça) 4/262, Ahmed bin Hanbel, Kitâbu'l-İlel, s. 89)

6. Kuran'da Ahir Zaman ile İlgili Diğer Bazı Bilgiler

Kuran müminlerin hayatlarının tüm alanlarını kapsayan, her hükmün eksiksiz yer aldığı Allah'ın eşsiz kitabıdır. Kuran'ın en büyük mucizelerinden biri, ilk vahyin inmesinden bu yana, her asırda yaşayan tüm Müslümanların, Kuran'ın kendi asırlarının tüm ihtiyaçlarını çözdüğünü görmeleridir.

Kuran'da, özellikle peygamber kıssalarında ahir zamana bakan işari manada ayetler bulunmaktadır. Bu kıssalar üzerinde düşünüldüğünde günümüzdeki olaylara işaret eden çok önemli sırlar bulmak mümkündür. Allah Kuran'da müminleri kıssalar üzerinde düşünmeye teşvik eder:

Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kuran) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin çeşitli biçimlerde açıklaması ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111)

Kuran her asra hükmeden bir kitaptır ve ayetlerin birçoğunda birden fazla anlam yüklü olabilmektedir. Ayetlerdeki işaretler de bunun açık delillerindendir. Kuran'da, Peygamberimiz (sav) döneminde yaşanan olaylar anlatıldığı gibi, ahir zamandaki olaylar da işari olarak haber verilmektedir. Ayetlerde Peygamberimiz (sav) döneminde müminlerin yaptıkları mücadele, adaletli uygulamalar ve yaşantıları bildirilirken, aynı zamanda tüm asırlara yönelik öğütler de bulunmaktadır. Her bir ayet, dikkatli okuyanlar için katlanmış anlamlar içermekte, ayetlerde insanların ihtiyaç duydukları herşey açıklanmaktadır.

Bir ayette Kuran'ın bu özelliği "... Biz Kitabı sana, herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik." (Nahl Suresi, 89) şeklinde bildirilir. Pek çok ayette de Kuran'daki örnekler üzerinde düşünmemiz ve onlardan ibretler çıkarmamız öğütlenmektedir. Allah, Kuran ayetleri üzerine düşünmeyi emrettiği ayetlerden birkaçında şöyle buyurmaktadır:

Andolsun, bu Kuran'da her örnekten insanlar için çeşitli açıklamalarda bulunduk. İnsanların çoğu ise ancak inkarda ayak direttiler. (İsra Suresi, 89)

Andolsun, Biz bu Kur'an'da, belki öğüt alıp-düşünürler diye, insanlar için her bir örnekten verdik. (Zümer Suresi, 27)

İslam ahlakının dünyaya hakim olması, Peygamber Efendimiz (sav)'in vefatından sonra kıyamete kadar gerçekleşecek olan ahir zaman alametlerinin en önemlilerinden biridir.

Kuran-ı Kerim'de, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar döneceğine dair delilleri önceki bölümlerde detaylı olarak gördük. Bu açık delillerin yanısıra Kuran'da ahir zaman, Hz. Mehdi (as) ve Kuran ahlakının dünyada hakim olması hakkında da pek çok işari manada ayet bulunmaktadır. Kuran'da Müslümanların İslam ahlakını yeryüzünde hakim kılacaklarının haber verildiği ayetlerden birisi Nur Suresi'ndedir:

Allah içinizden iman edenlere ve salih amelde bulunanlara vadetmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca Bana ibadet ederler ve Bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkar ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

Peygamber Efendimiz (sav)'in de, ahir zaman konusuna Kuran'da işaret olduğunu bildiren çeşitli hadisleri vardır:

Mehdi tıpkı Zülkarneyn ve Süleyman gibi dünyaya hükmedecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 29)

Görüldüğü gibi bu hadis, Kuran'da yer alan Hz. Zülkarneyn (as) ve Hz. Süleyman (as) kıssalarını, Hz. Mehdi (as) konusuyla bağlantılı olarak incelememize işaret etmektedir.

Aşağıdaki hadislerle de Kehf ve Talut kıssalarında ahir zamana bakan çok önemli işaretler olduğu haber verilmektedir. Peygamber Efendimiz (sav)'in, ahir zaman ve Hz. Mehdi (as) ile ilgili hadislerini burada verilen örneklerde de görüldüğü gibi özellikle Kuran kıssalarıyla bağlantı kurarak anlatması, söylediğimiz meseleye çok kuvvetli bir delil teşkil etmektedir. Peygamber Efendimiz (sav) şöyle buyurmaktadır:

Ashab-ı Kehf, Mehdi'nin yardımcıları olacaktır. (Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy il Ahir Zaman, s. 59)

Mehdi'nin yardımcılarının sayısı Talut ile nehri geçenler kadardır. (Kitab ul Burhan Fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 57)

Bu bakış açısıyla incelendiğinde Kuran'da İslam ahlakının yeryüzüne hakim olacağı bir dönemin varlığına işaret eden birçok ayet olduğu görülmektedir. Ayetlerdeki gerçekleşecek olan olaylarla ilgili işaretlerin yanısıra, bu olayların tarihlerine yönelik işaretler de bulunmaktadır.

Bu tarihler çeşitli hesap yöntemleriyle tespit edilmektedir. Bu yöntemlerin başında ise ebced hesabı gelir. Bu hesap yöntemi, çok eski tarihlere kadar uzanan ve daha henüz Kuran indirilmeden önce kullanımı çok yaygın olan bir yazım şeklidir. Eski dönemlerden beri, tüm olaylar, harflere rakam değeri verilerek yazılır ve böylece her olayın tarihi de kayda geçilmiş olurdu. Bu tarihler, kullanılan her harfin özel rakam değerlerinin toplanmasıyla elde ediliyordu.

Geçmişteki bazı İslam alimleri, ebced yöntemi ile ayetlere bakarak pek çok olayın tarihini önceden tahmin etmişlerdir. Bugün de Kuran'da geçen bazı ayetlere bakıldığında, bu ayetlerin anlamlarına uygun birtakım tarihlere denk geldiğini görürüz. Ve bu ayetlerde bahsedilen olayların ebced hesaplarıyla elde edilen tarihlerde gerçekleştiğini gördüğümüzde ise, söz konusu ayetlerde olaya ilişkin gizli bir işaret bulunabileceğini anlarız. (Doğrusunu Allah bilir)

İlerleyen sayfalarda bazı ayetlerin içindeki ilgili bölümlerinin ebced hesaplarını vereceğisz. Bu ebcedlerin hesaplandığı ayetlerin anlam açısından içeriklerine bakıldığında, belirli tarihlere yönelik önemli işaretler olduğu fark edilebilir.

Andolsun Kitap Ehlinden ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü o da onların aleyhine şahit olacaktır. (Nisa Suresi, 159)

"... Kitap Ehlinden ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur..."

HİCRİ: 1439 MİLADİ: 2017

Yukarıdaki ayette Hz. İsa (as)'ın ölümünden önce tüm Kitap Ehlinin ona inanacağı haber verilmektedir. Bu olayın ancak ahir zamanda, Hz. İsa (as)'ın ikinci kez yeryüzüne gelişinde gerçekleşebileceğini kitabın başında anlatmıştık. Aynı ayetin yukarıda belirtilmiş bölümünün ebced değerinin bize gösterdiği tarih ise 2017'dir. Bu rakamın, Hz. İsa (as)'ın yeryüzüne tekrar geleceği veya yeryüzünde bulunacağı bir tarihe işaret ediyor olması muhtemeldir. (Doğrusunu Allah bilir) Aşağıdaki ebced değerlerinin de benzer şekilde Hz. İsa (as)'ın yeryüzünde bulunacağı dönemin tarihlerine işaret olması mümkündür.

Şüphesiz O (İsa) kıyamet saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol olan budur. (Zuhruf Suresi, 61)

"Şüphesiz O kıyamet saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın..."

MİLADİ: 2026

"Korkma" dedik. "Muhakkak sen üstün geleceksin." (Taha Suresi, 68)"

MİLADİ: 1956

Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir söz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elçi geldiğinde (1), ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yükümü aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Öyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım (2)," demişti. (Al-i İmran Suresi, 81)

(1) MİLADİ: 1956

(2) HİCRİ: 1416, MİLADİ: 1994

Biz ise, yeryüzünde güçten düşürülenlere (1) lütufta bulunmak, onları önderler yapmak ve mirasçılar kılmak (2) istiyoruz. (Kasas Suresi, 5)

(1) MİLADİ: 1996

(2) ... önderler ... ve mirasçılar kılmak - MİLADİ: 2021

Biz seni yalnızca bir müjde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gönderdik. (Furkan Suresi, 56)

MİLADİ: 1981

(Ayrıca sure numarası (25) x ayet numarası (56) = 1400 (Miladi 1981)

İşte böylece biz yeryüzünde Yusuf'a güç ve imkan (iktidar) verdik. Öyle ki, orada (Mısır'da) dilediği yerde konakladı. Biz kime dilersek rahmetimizi nasib ederiz ve iyilik yapanların ecrini kayba uğratmayız. (Yusuf Suresi, 56)

MİLADİ: 2017

Dedi ki: "Kiminiz kiminize düşman olarak, hepiniz ordan inin. Artık size Benden bir yol gösterici gelecektir; kim Benim hidayetime uyarsa artık o şaşırıp sapmaz ve mutsuz olmaz." (Taha Suresi, 123)

MİLADİ: 1982

De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz." (Taha Suresi, 135)

MİLADİ: 2023

Ve onları, kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar bize ibadet edenlerdi. (Enbiya Suresi, 73)

MİLADİ: 1984

Elif, Lam, Mim. Rum (orduları) yenilgiye uğradı. (Rum Suresi, 1-2)

MİLADİ: 1980

Birkaç yıl içinde. Bundan önce de, sonra da emir Allah'ındır. Ve o gün mü'minler sevineceklerdir. (Rum Suresi, 4)

MİLADİ: 2010

Andolsun, biz Zikir’den sonra Zebur'da da: "Şüphesiz Arz'a salih kullarım varisçi olacaktır" diye yazdık. (Enbiya Suresi, 105)

MİLADİ: 2051

Dilersek, onların üzerine gökten bir ayet (mucize) indiririz de, ona boyunları eğilmiş kalıverir. (Şuara Suresi, 4)

MİLADİ: 2022

Bu önceki uyarıcılardan bir uyarıcıdır. (Necm Suresi, 56)

MİLADİ: 2031

Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de ona salat edin ve tam bir teslimiyetle ona selam verin. (Ahzab Suresi, 56)

MİLADİ: 1986

Şüphesiz Biz seni, hak ile bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik. Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde bir uyarıcı gelip-geçmiş olmasın. (Fatır Suresi, 24)

MİLADİ: 1983

Kendileriyle, içlerinde bereketler kıldığımız memleketler arasında (biri diğerinden) görünebilen şehirler var ettik ve orada yürüme (imkanlarını) takdir ettik: "Oralarda geceleri ve gündüzleri güvenlik içinde gezip dolaşın" (dedik). (Sebe Suresi, 18)

MİLADİ: 2023

Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu (peygamberi), çocuklarını tanır gibi tanırlar. Buna rağmen içlerinden bir bölümü, bildikleri halde gerçeği gizlerler. (Bakara Suresi, 146)

MİLADİ: 1959

Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara göstereceğiz; öyle ki, şüphesiz onun hak olduğu kendilerine açıkça belli olsun. Herşeyin üzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? (Fussilet Suresi, 53)

MİLADİ: 1990

Ve insanların Allah'ın dinine dalga dalga girdiklerini gördüğünde, Hemen Rabbini hamd ile tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir. (Nasr Suresi, 2-3)

MİLADİ: 2016

Senin zikrini (şanını) yüceltmedik mi? (İnşirah Suresi, 4)

MİLADİ: 2009

Ve hiç ŞÜPHESİZ; BİZİM ORDULARIMIZ, ÜSTÜN GELECEK OLANLAR ONLARDIR. (Saffat Suresi, 173)

MİLADİ: 1994

"Elçilerini hidayet ve hak din üzere gönderen O'dur. Öyle ki onu (hak din olan İslam'ı) bütün dinlere karşı üstün kılacaktır; müşrikler hoş görmese bile." (Saff Suresi, 9)

MİLADİ: 1980 ve şeddesiz 2021

Onu satın alan bir Mısır'lı (aziz,) karısına: "Onun yerini üstün tut (ona güzel bak), umulur ki bize bir yararı dokunur ya da onu evlat ediniriz" dedi. Böylelikle biz, Yusuf'u yeryüzünde (Mısır'da) yerleşik kıldık. Ona sözlerin yorumundan (olan bir bilgiyi) öğrettik. ALLAH, EMRİNDE GALİB OLANDIR, ancak insanların çoğu bilmezler. (Yusuf Suresi, 21)

MİLADİ: 2014

Kim Allah'ı, Resûlü’nü ve iman edenleri dost (veli) edinirse, hiç şüphe yok, galip gelecek olanlar, Allah'ın taraftarlarıdır. (Maide Suresi, 56)

MİLADİ: 2055

Allah, göklerin ve yerin nurudur (1). O'nun nurunun misali, içinde çerağ bulunan bir kandil gibidir; çerağ bir sırça içerisindedir; sırça, sanki incimsi bir yıldızdır ki (2), doğuya da, batıya da ait olmayan kutlu bir zeytin ağacından yakılır; (bu öyle bir ağaç ki) neredeyse ateş ona dokunmasa da yağı ışık verir. (Bu,) Nur üstüne nurdur. Allah, kimi dilerse onu kendi nuruna yöneltip-iletir (3). Allah insanlar için örnekler verir. Allah, her şeyi bilendir. (Nur Suresi, 35)

(1) MİLADİ: 1959

(2) MİLADİ: 2037

(3) MİLADİ: 1980

Rabbinin nimetini durmaksızın anlat. (Duha Suresi, 11)

HİCRİ: 1376 MİLADİ: 1956

De ki: "Herkes gözetlemektedir; siz de gözleyip durun. Sonunda, dümdüz (dosdoğru) yolun sahipleri kimlermiş ve doğru yola ulaşan kimlermiş, pek yakında öğreneceksiniz." (Taha Suresi, 135)

MİLADİ: 2023

Andolsun, onlara kendi içlerinden bir elçi gelmişti, fakat onu yalanladılar; böylece onlar, zulümlerine devam etmektelerken azab onları yakalayıverdi. (Nahl suresi, 113)

MİLADİ: 2007

Şüphesiz sana biat edenler, ancak Allah’a biat etmişlerdir. Allah’ın eli, onların ellerinin üzerindedir. Şu halde, kim ahdini bozarsa, artık o, ancak kendi aleyhine ahdini bozmuş olur. Kim de Allah’a verdiği ahdine vefa gösterirse, artık O da, ona büyük bir ecir verecektir. (Fetih Suresi, 10)

MİLADİ: 2025

"Sakınıp rahmete kavuşmanız için, içinizden sizi uyarıp korkutacak bir adam aracılığı ile bir zikir (Kitap) gelmesine mi şaştınız?" (Araf Suresi, 63)

HİCRİ: 1433 MİLADİ: 2011

"... Doğrusu Allah size onu seçti ve onun bilgi ve bedenî gücünü arttırdı..." (Bakara Suresi, 247)

HİCRİ: 1418 MİLADİ: 1996

Sonra, nasıl yapıp-davranacaksınız diye gözlemek için, onların ardından sizi yeryüzünde halifeler kıldık. (Yunus Suresi, 14)

MİLADİ: 2048

ELBETTE RABBİN SANA RAZI OLDUĞUN NİMETİ VERECEK, böylece sen hoşnut kalacaksın. (Duha Suresi, 5)

MİLADİ vav-ı atıfla 2015, vav-ı atıfsız 2009

Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir. Sonunda vaat geldiği zaman (yine öyle kullar göndeririz ki) yüzlerinizi 'kötü duruma soksunlar' birincisinde ona girdikleri gibi mescid (Kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini 'darmadağın edip mahvetsinler.' (İsra Suresi, 7)

MİLADİ: 2019

Ve hiç şüphesiz; bizim ordularımız üstün gelecek olanlar onlardır. (Saffat Suresi, 173)

HİCRİ: 1410 MİLADİ: 1988 (Şeddeli)

Öyleyse kafirlere itaat etme ve onlara (Kur'an'la) büyük bir MÜCADELE ver. (Furkan Suresi, 52)

HİCRİ:1400 MİLADİ:1979

Rabbimiz, içlerinden onlara bir elçi gönder, onlara ayetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları arındırsın... (Bakara Suresi,129)

MİLADİ: 1980

İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya Katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. (Maide Suresi, 52)

MİLADI: 1996

Ve seveceğiniz bir başka (nimet) daha var: Allah'tan 'yardım ve zafer (nusret)' ve yakın bir fetih. Mü'minleri müjdele. (Saff Suresi, 13)

HİCRİ: 1402 MİLADİ:1981

Allah, içinizden iman edenlere ve salih amellerde bulunanlara va'detmiştir: Hiç şüphesiz onlardan öncekileri nasıl 'güç ve iktidar sahibi' kıldıysa, onları da yeryüzünde 'güç ve iktidar sahibi' kılacak, kendileri için seçip beğendiği dinlerini kendilerine yerleşik kılıp sağlamlaştıracak ve onları korkularından sonra güvenliğe çevirecektir. Onlar, yalnızca bana ibadet ederler ve bana hiç bir şeyi ortak koşmazlar. Kim bundan sonra inkâr ederse, işte onlar fasıktır. (Nur Suresi, 55)

MİLADİ: 2013

Böylece Rabbin seni seçkin kılacak, sözlerin yorumundan sana öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak'a tamamladığı gibi senin ve yakup ailesi üzerindeki nimetini tamamlayacaktır... (Yusuf Suresi, 6)

HİCRİ: 1443 MİLADİ: 2020 (Şeddesiz)

Onlara peygamberleri dedi ki: Allah size Talut'u (melik olarak) gönderdi... (Bakara Suresi, 247)

HİCRİ: 1420 MİLADİ: 1998

Gerçekten biz ona yeryüzünde sapasağlam bir iktidar verdik ve ona her şeyden bir yol (sebep) verdik. (Kehf Suresi, 84)

HİCRİ:1440 MİLADİ: 2017 (Şeddeli)

Böylece ikisi, iki (deniz)in birleştiği yere ulaşınca balıklarını unutuverdiler; (balık) denizde bir akıntıya doğru (veya bir menfez bulup) kendi yolunu tuttu. (Kehf Suresi, 61)

HİCRİ: 1405 MİLADİ: 1984

Dedi ki: Rabbimin beni kendisinde sağlam bir iktidarla yerleşik kıldığı (güç nimet ve imkan) daha hayırlıdır. Madem öyle bana (insani) güçle yardım edin de sizinle onlar arasında sapasağlam bir engel kılayım. (Kehf suresi, 95)

HİCRİ:1409 MİLADİ:1987 (Şeddesiz)

Ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Oysa kafirler istemese de Allah, Kendi nurunu tamamlamaktan başkasını istemiyor. (Tevbe Suresi, 32)

HİCRİ: 1423 MİLADİ: 2002

Yoksa onlar: "Allah'a karşı yalan düzüp-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini mühürler. Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gerçekleştirir). Çünkü O, sinelerin özünde olanı bilendir. (Şura Suresi, 24)

MİLADİ: 2014

Hani Meryem oğlu İsa da: "Ey İsrailoğulları, gerçekten ben, sizin için Allah'tan gönderilmiş bir elçiyim. Benden önceki Tevrat'ı doğrulayıcı ve benden sonra ismi "Ahmed" olan bir elçinin de müjdeleyicisiyim" demişti. Fakat o, onlara apaçık belgelerle gelince: "Bu, açıkça bir büyüdür" dediler. (Saff Suresi, 6)

MİLADİ: 2011

Hiç şüphesiz O kıyamet saati için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiç bir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru olan yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)

MİLADİ: 2026

Onlar ki, yeryüzünde kendilerini yerleştirir, iktidar sahibi kılarsak, dosdoğru namazı kılarlar, zekatı verirler, ma'rufu emrederler, münkerden sakındırırlar. Bütün işlerin sonu Allah'a aittir. (Hac Suresi, 41)

HİCRİ: 1400 MİLADİ: 1979

Yarattıklarımızdan, hakka yöneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ümmet vardır. (Araf Suresi, 181)

MİLADİ: 1987

Artık hayır; yemin ederim (gündüz) sinip (gece) dönen (gezegen)lere, bir akış içinde yerini alanlara... (Tekvir Suresi, 15-16)

HİCRİ: 1459 MİLADİ: 2036

(Peygamberler) Fetih istediler, (sonunda) her zorba inatçı bozguna uğrayıp -yok oldu- gitti. (İbrahim Suresi, 15)

MİLADİ: 1993

Onlar ki, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de (geleceği) yazılı bulacakları ümmi haber getirici (Nebi) olan elçiye (Resul) uyarlar; o, onlara marufu (iyiliği) emrediyor, münkeri (kötülüğü) yasaklıyor, temiz şeyleri helal, murdar şeyleri haram kılıyor ve onların ağır yüklerini, üzerlerindeki zincirleri indiriyor. Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)

MİLADİ: 2025

Allah adına gerektiği gibi cihad edin. O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi) (1). O (Allah) bundan daha önce de, bunda (Kur'an'da) da sizi "müslümanlar" olarak isimlendirdi (2); elçi sizin üzerinize şahid olsun, siz de insanlar üzerine şahidler olasınız diye (3). Artık dosdoğru namazı kılın, zekatı verin ve Allah'a sarılın, sizin Mevlanız O'dur. İşte, ne güzel mevla ve ne güzel yardımcı. (Hac Suresi, 78)

(1) MİLADİ: 1911

(2) MİLADİ: 2034

(3) MİLADİ: 2026

Bir de derler ki: "Rabbinden üzerine bir ayet (mucize) indirilse ya!.." De ki: "Gayb yalnızca Allah'ındır, siz bekleyedurun; ben de sizlerle birlikte bekleyenlerdenim." (Yunus Suresi, 20)

MİLADİ: 2002 (Şeddesiz)

İşte, göğün ve yerin Rabbine andolsun ki, şüphesiz, o (size va'dedilen) sizin (aranızda) konuştuklarınız kadar, elbette kesin bir gerçektir. (Zariyat Suresi, 23)

HİCRİ:1459 MİLADİ: 2036

Sonunda onlar, kendilerine vadedileni gördükleri zaman, yardımcı olmak bakımından kim daha zayıfmış ve sayı bakımından kim daha azmış artık öğrenmiş olacaklardır." (Cin Suresi, 24)

MİLADİ: 1995 (Şeddeli ve Tenvinli)

Onları rahmetimize soktuk, şüphesiz onlar salih kimselerdi. (Enbiya Suresi, 86)

MİLADİ: 2066

(Çocuğun doğup büyümesinden sonra ona dedik ki:) "Ey Yahya, Kitabı kuvvetle tut." Daha çocuk iken ona hikmet verdik. (Meryem Suresi, 12)

MİLADİ: 2067

Şu halde sen sabret. Gerçekten Allah'ın va'di haktır. Günahın için mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et. (Mümin Suresi, 55)

MİLADİ: 2001

"Ey Davud, gerçek şu ki, Biz seni yeryüzünde bir halife kıldık (1). Öyleyse insanlar arasında hak ile hükmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma (2); sonra seni Allah'ın yolundan saptırır. Şüphesiz Allah’ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı şiddetli bir azab vardır." (Sad Suresi, 26)

(1) MİLADİ: 2021

(2) HİCRİ: 1446, MİLADİ: 2023

Onun mülkünü güçlendirmiştik. Ona hikmet ve anlatım çarpıcılığını vermiştik. (Sad Suresi, 20)

HİCRİ: 1426 MİLADİ: 2004

Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. (Saffat Suresi, 101)

MİLADİ: 2019 (şeddeli)

Derler ki: "Eğer doğru söylüyor iseniz, şu fetih ne zamanmış?" (Secde Suresi, 28)

MİLADİ: 2041

Yahut: "Onda bir delilik var" mı diyorlar? Hayır, o, onlara hak ile gelmiş bulunmaktadır ve onların çoğu hakkı çirkin karşılıyorlar. (Müminun Suresi, 70)

MİLADİ: 2022 (şeddesiz)

Onlardan öncekiler de hileli-düzenler kurmuşlardı; fakat düzen kuruculuğun (tedbirlerin, karşılık vermelerin) tümü Allah'a aittir (1). Her bir nefsin ne kazandığını O bilir. Bu yurdun sonu kimindir, inkar edenler pek yakında bileceklerdir (2). (Rad Suresi, 42)

(1) MİLADİ: 1988

(2) MİLADİ: 1990 (şeddesiz), 2974 (şeddeli)

Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz." (Enam Suresi, 158)

MİLADİ: 1983

Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar (1); fakat alaya aldıklarının haberleri onlara gelecektir (2). (Enam Suresi, 5)

(1) MİLADİ: 2015 (2) MİLADİ: 1990

Ey insanlar, şüphesiz elçi size Rabbinizden hakla geldi. Öyleyse iman edin, sizin için hayırlıdır. Eğer inkara saparsanız, şüphesiz göklerde olanların ve yerde olanların tümü Allah'ındır. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Nisa Suresi, 170)

MİLADİ: 2014