Hz. İsa (as)'ın Yeryüzüne Geliş Alametleri 11-20

11. Büyük Bir Olayın Meydana Gelmesi

"(1) Hz. Mehdi (as) çıkmadan önce (2) medinede (3) simsiyah taşların bile (4) kan içinde kaybolacağı (5) büyük bir vak'a olacaktır. Bu olayda bir kadının öldürülmesi (6) bir kamçının sallanması kadar kolayolacaktır. Ve bu olay 2 km kadar yayılacaktır." (EI-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-iI Muntazar, 41)

(1) Hz. Mehdi (as) çıkmadan önce ... Hadis-i şerifin böyle başlaması bu olayın aynı zamanda Hz. Mehdi (as)'ın çıkış öncesi alametlerinden olduğunu gösteriyor. Hz. Mehdi (as)'ın çıkış zamanı hadis-i şerifler ve büyük İslam alimlerinin izahlarına göre Hicri 1400 (Miladi 1979-80) yılı başlarında olması gerekiyor. Hadiste geçen "Hz. Mehdi (as) çıkmadan önce" ifadesi, Hz. Mehdi (as)'ın ortaya çıkışından kısa bir süre önce bu büyük olayın olacağına işaret etmektedir.

(2) .... Medinede... Arapça'da Medine kelimesi aynı zamanda büyük şehir karşılığında da kullanılmaktadır. Aşağıdaki hadis buna örnektir.

Hz. İbni Amr'dan rivayet edilmiştir. Resulullah (sav) buyurdu ki:

Ey Ummet! Altı şey vardır ki, onlar olmadan kıyamet kopmaz... Altıncısı da medinenin fethi.

Denildi ki: Hangi medine? Buyurdu ki: Kostantiniyye. (İstanbul)

(Bu İstanbul'un Hz. Mehdi (as) tarafından yapılacak manevi fethidir.)

(Kıyamet Alametleri, s. 204 Ramuz EI Ehadis 1/296)

(3) ... Simsiyah taşların bile kan içinde kaybolacağı ... Hadis-i şerifin bu kısmında da kanlı hadisenin üzerinde cereyan edeceği zemin yüzeyi tarif edilmektedir. Siyah taş, yani asfalt yol üzerinde kanlı bir olay olacağına işaret edilmektedir.

- 1 Mayıs Taksim olayında 34 ölü ve 200 kişinin yaralanmasından akan kanlar, siyah taşlar (yani asfalt yol) üzerine dökülmüş ve bu kanlar caddeye yayılmıştır.

Asfalt yol: Ufak çakıl taşlarının asfalt maddesi ile karıştırılmasından oluşur.

Bu karışım yola döküldüğünde yekpare siyah taş halini almaktadır.

(4) ... kan içinde kaybolacağı ... Çatışmalar neticesinde akan kan, bazı kısımlarda asfaltı bir örtü gibi örtmüş ve asfalt yer yer görülmez hale gelmiştir.

(5) ... büyük bir vak'a olacaktır ... 1 Mayıs Taksim hadisesi anarşi döneminde çok sayıda insanın katledildiği ve çok fazla kanın akıtıldığı büyük bir hadisedir.

(6) ... Bir kamçının sallanması kadar kolay olacaktır ... Burada bir benzetme yapılarak öldürmenin pek kolayca işleneceğine dikkat çekiliyor. Nasıl bir kamçı, basit el hareketleriyle her tarafa doğru kolaylıkla sallanabiliyorsa, aynı kolaylıkla kamçı gibi kabzasından tutulan ve her tarafa yönetilebilen tabanca da sadece tetiğinin çekilmesiyle hedefteki şahsı öldürebilir.

12. 1979 Yılında İstanbul'da Meydana Gelen Gemi İnfilakı

Hüseyin b. Ali (ra)'dan şöyle rivayet olunmuştur:
"GÖKYÜZÜNDE DOĞU CİHETİNDEN, GECEYİ AYDINLATAN BÜYÜK BİR ATEŞ GÖRDÜĞÜNÜZ VAKİT, İŞTE O AN, HZ. MEHDİ (AS)'IN GELİŞ VAKTİDİR."
(Mer'iy b. Yusuf b. Ebi bekir b. Ahmet b. Yusuf el-Makdi'si "Feraidu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar)

Ebu Cafer b. Muhammed b. Ali (ra)'dan rivayet edildi.
Siz üç veya yedi gün, DOĞUDAN BİR ATEŞİ GÖRDÜĞÜNÜZ ZAMAN AL-İ MUHAMMED'İN (HZ. MEHDİ (AS)'IN) ÇIKMASINI BEKLEYİNİZ, inşaAllah-u Teala, bir münadi (gökten bir melek) Hz. Mehdi (as)'ın ismi ile semadan (gökten) nida edecek ki, doğuda batıda olan herkes bu sesi işitecek. Öyleki korkudan UYKUDA OLANLAR UYANACAK, AYAKTA OLAN ÇÖKECEK, OTURAN İSE AYAĞA FIRLAYACAKTIR. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 32)

Hadiste Peygamberimiz (sav)'in bildirdiği bu büyük patlama ve ardından ortaya çıkan büyük ateş 1979 yılında yani Hicri 1400'de Kadıköy açıklarında meydana gelen Independenta adlı petrol yüklü tankerin infilakını haber vermektedir.

15 Kasım 1979 tarihinde dünyanın 4. büyük tankeri olan 150 bin grostonluk Independenta adlı Romen tankeri İslam aleminin son merkezi olan İstanbul’a geldiği bir sırada, bir kaza sonucu karaya oturmuştur. Bu sırada İstanbullular bu büyük patlamanın sesiyle büyük bir korku ve dehşet yaşadılar. Günlerce büyük bir ateş çıkararak yanan bu tanker sonunda Haydarpaşa önlerinde battı. Hadiste verilen bilgilerden bu olayın Hz. Mehdi (as)’ın, çıkış yeri olan İstanbul’a ayak bastığı günler içerisinde meydana geleceği bildirilmiştir. Gök gürültüsü gibi çok yüksek bir sesle günlerce süren dev ateş, ışık ve duman bulutuyla ve zaman zaman meydana gelen patlamalarla, Hz. Mehdi (as)’ın İstanbul’a geldiği insanlara haber verilmiştir.

Peygamberimiz (sav), İstanbul'da meydana gelen bu büyük olay anının Hz. Mehdi (as)'ın İstanbul'a geliş vakti olduğunu; "... İŞTE O AN, HZ. MEHDİ (A.S.)'IN GELİŞ VAKTİDİR." ifadesiyle açık bir şekilde bildirmiştir.

Ayrıca son 1000 yılın en büyük müceddidi olan Üstad Said Nursi Hazretleri'nin külliyatında da, Hz. Mehdi (as)'ın Hicri 1400, Miladi 1979 yılında zuhur edeceği;

"İSTİKBAL-İ DÜNYEVİYEDE (dünyanın geleceğinde) 1400 SENE SONRA GELECEK BİR HAKİKATİ…" (Sözler, s. 318)

sözleriyle bildirilmiştir.

13. Güneş'ten Bir Alametin Belirmesi

O, (Hz. Mehdi (as)), Güneş'ten bir alamet belirinceye kadar gelmeyecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 47)

Güneş alamet olarak doğmadıkça Hz. Mehdi (as) çıkmayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)

Kıyametin alametlerinden biri de Güneş'te meydana gelecek olağanüstülüklerdir. 20. yüzyılda Güneş'te büyük bir patlama yaşanmış ve Dünya bu patlamadan çok etkilenmiştir. Hadiste yer alan Güneş'te belirecek söz konusu alamet, 20. yüzyılda görülen bu büyük patlama olabilir.

14. Güneş Tutulması

Güneş alamet olarak doğmadıkça Hz. Mehdi (as) çıkmayacaktır. (Kitab-ül Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 33)

Güneş'te oluşacak alamet, 20. yüzyılda yaşanan patlamanın yanısıra, geçtiğimiz yıllarda yaşanan büyük Güneş tutulmasına da işaret ediyor olabilir. 11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulması 20. yüzyılın son tam Güneş tutulmasıdır. İlk kez bu kadar çok insan Güneş tutulmasını, hem de bu kadar uzun bir süre izleyebilmiş, inceleme fırsatı elde etmiştir. Bu tutulmada dikkat çeken bir nokta da Türkiye'nin de bu tam tutulmanın en iyi izlendiği ülkelerden birisi olmasıdır. Bartın'dan Silopi'ye kadar, yaklaşık olarak 12 şehir ve 100 ilçe tutulmayı gözleyebilmiştir.

11 Ağustos 1999 tarihinde gerçekleşen Güneş tutulması 20. yüzyılın son tam Güneş tutulmasıdır. Bu yüzyılın en büyük Güneş tutulması ise 22 Temmuz 2009 tarihinde meydana gelmiştir. 2009'da meydana gelen ve 6 dakika 39 saniye süren güneş tutulması, 11 Temmuz 1991'de Havai ve Güney Amerika'dan izlenebilen 6 dakika 53 saniyelik güneş tutulmasından sonraki en uzun güneş tutulmasıdır. Yapılan hesaplamalar 2132 yılına kadar bugünkünden daha uzun bir güneş tutulması olmayacağını göstermektedir.

Bu kadar işaretin birarada ve çok kısa bir zaman dilimi içinde ardarda gerçekleşmiş olması elbette çok önemli birer gelişmedir. Bu işaretler Allah'ın inanan kullarına birer müjdesidir.

15. Sistemlerin Değişmesi

Zamanın inkitaa uğradığı (zamanın kesildiği) bir dönemde Hz. Mehdi (as) denen bir şahıs gelecek... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 14)

Bu hadiste Peygamber Efendimiz (sav), Hz. Mehdi (as)'ın "zamanın kesildiği" yani birçok hadis yorumcusunun da ifade ettiği gibi "zamanın farklılaştığı", "sistemlerin değiştiği" bir dönemde geleceğini bildirmiştir. Bu hadiste işaret edilen "sistem değişikliği" ile kast edilenin, 20. yüzyılda dünyanın dört bir yanında hakim olan komünist rejimlerin yüzyılın sonlarına doğru yıkılması olması muhtemeldir.

20. yüzyıla damgasını vuran kanlı savaşların ve katliamların en büyük nedenlerinden biri, materyalist felsefenin ürünü olan komünist ideolojinin hakimiyetidir. Bu ideoloji, Avrupa'dan Asya'ya, Güney Amerika'dan Afrika'ya kadar dünyanın büyük bölümünde etkili olmuş, birçok ülke on yıllar boyunca komünist rejimler tarafından yönetilmiş veya komünist örgütler tarafından hedef alınmıştır. 1990'lı yıllara kadar devam eden soğuk savaşın ve en acımasız katliamların nedeni komünizm olmuştur.

Komünist rejimler diğer ülkelerle savaşarak ideolojilerini yaymaya çalışmanın yanında, kendi halklarına da büyük bir zulüm uygulamışlar, çok geniş kitleleri idamlar, toplu katliamlar, toplama kamplarındaki ağır koşullar ve kıtlıklar gibi yöntemlerle öldürmüşlerdir.

Komünist rejimler, tarihçilerin hesaplamalarına göre, 20. yüzyıl boyunca 120 milyon insanın ölümüne neden olmuştur. Bunların çoğu, bir savaş sırasında cephede ölen askerler değil, komünist devletlerin kendi halklarının içinden öldürdükleri sivillerdir. On milyonlarca erkek, kadın, yaşlı, küçük çocuk, bebek, sadece komünist rejimlerin, katı ve vahşi özellikleri nedeniyle yaşamını yitirmiştir. Bunun dışında milyonlarca insan, komünistlerin zulmüne uğramış, bu yüzden göçe zorlanmış, ellerinden malları, tarlaları alınmış ve her an öldürülme, suçsuz yere tutuklanma veya zulüm görme korkusu altında yaşatılmışlardır.

Ancak 20. yüzyılın sonlarına doğru, çok güçlü ve sarsılmaz sanılan bu ideolojiye sahip rejimler birer birer çökmeye, güç kaybetmeye başlamışlardır. Bu çöküşün en belirgin sembolü, 1989 yılında Berlin Duvarı'nın yıkılmasıdır. İki yıl sonra, dünyanın en büyük ve en güçlü komünist devleti olan Sovyetler Birliği yıkılmış ve Doğu Bloku tamamen parçalanmıştır. Afrika'dan Hindiçini'ne kadar uzanan bir coğrafyada farklı komünist rejimler birbiri ardına çökmüş, 1945'ten beri dünyanın sabit uluslararası sistemi olan "iki kutuplu dünya düzeni" ortadan kalkmış, siyasi yorumcuların deyimiyle yeni bir dünya düzeni kurulmuştur. Son derece şaşırtıcı bir şekilde sonuçlanan bu gelişmeyle, hadiste dikkat çekilen "sistem değişikliği" gerçekleşmiştir.

Günümüzde ise, komünizmin son fikri ve siyasi kalıntıları da yok olmakta, dünya bu kanlı ideolojiden tamamen temizlenmektedir. İslam ahlakının dünyaya yayılması ile bu sistemlerin dünyanın dört bir yanına getirdiği zulüm, acı, karanlık ve yokluk yeryüzünden gerçek anlamda silinecek, insanlar güzelliğe, zenginliğe, refaha ve huzura kavuşacaklardır. Allah, zorlukların, karanlıkların, savaş, katliam ve acıların ardından, rahmetinin ve ihsanının bir tecellisi olarak insanlara eşsiz nimetler sunacaktır.

16. Tozlu Dumanlı Bir Fitne

Tozlu dumanlı, karanlık bir fitne görülecek, bunu diğerleri takip edecek... (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 26)

Bu hadiste ise, Hz. Mehdi (as)'ın çıkışından önce, tozlu ve dumanlı, karanlık bir fitnenin görüleceğinden söz edilmektedir. Fitne, "insanın akıl ve kalbini doğrudan doğruya hak ve hakikatten saptıracak şey, savaş, azdırma, karışıklık, ihtilaf, kavga" gibi anlamlara gelen bir kelimedir.22 Hadiste bu fitnenin ardında toz ve duman bırakacağı belirtilir. Ayrıca bu fitnenin "karanlık" olarak nitelendirilmesi, nereden geldiği belli olmayan, umulmadık bir olay olduğuna işaret kabul edilebilir.

Bu açılardan bakıldığında söz konusu hadisin, 11 Eylül 2001 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri'nin New York ve Washington şehirlerinde meydana gelen, dünya tarihinin en büyük terör olayı olarak nitelendirilen saldırıya işaret etmesi muhtemeldir. Televizyon ekranlarında ve gazetelerde de şahit olunduğu gibi, bu iki büyük terör olayının ardından büyük bir toz bulutu ve duman çevreyi sarıp kuşatmıştır.

New York'ta Dünya Ticaret Merkezi'ne ve Washington'da Pentagon binasına çarpan uçakların yakıtlarının sebep olduğu patlamalar sonucunda büyük bir duman oluşmuş ve bu duman tüm şehirden ve hatta civar kentlerden görülebilecek kadar yükselmiş ve yayılmıştır. Patlamalar sonucunda çöken binalar ise, daha büyük bir toz bulutunun oluşmasına neden olmuş, hatta çevredeki insanların üzerleri tamamen bu tozla kaplanmıştır.

Bu olay, hem dünya tarihinin en büyük terör saldırılarından biri olması, hem diğer alametlerle yakın dönemlerde vuku bulması ve ayrıca hadiste yapılan tarife benzer özellikler taşıması sebebiyle son derece önemlidir. Dolayısıyla binlerce masum insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan, insanlık tarihinin bu en elim terör olaylarından biri, hadiste haber verilen ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkışının bir alameti olarak bildirilen "tozlu dumanlı, karanlık fitne" olabilir.

17. Yaygın Katliamların Meydana Gelmesi

Hz. Mehdi (as)'dan önce, yaygın katliamların vuku bulacağı büyük bir fitne görülecektir. (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 37)

Çok acıklı durumlar ve elim manzaralar görülür. Fitneler arka arkaya devam eder... Ana, baba, kız, erkek herkesi öldürür... Bunların arasında fitne, şiddet, helak ve kaçmalar olur. Ne zaman bitti denilir, gene de devam eder gider. (Kitab-ül Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 36)

Peygamberimiz (sav)'in Hz. Mehdi (as)'ın gelişi ile ilgili bildirdiği hadislerin büyük bir kısmında, Hz. Mehdi (as) gelmeden önce dünyada karmaşa, güvensizlik ve huzursuzluğun hakim olacağı üzerinde durulmaktadır. Savaşlar ve çatışmaların yanı sıra, toplu katliamların yaşanacak olması da bu dönemin belirgin özellikleri arasındadır. Ayrıca hadiste katliamların yaygın olacağına, yani tüm dünya çapında yaşanacağına dikkat çekilmektedir.

Geçtiğimiz yüzyılda iki büyük dünya savaşı yaşanmış ve sırf bu savaşlarda 65 milyon insan hayatını kaybetmiştir. 20. yüzyıl boyunca siyasi nedenlerle katledilen sivillerin sayısının 180 milyonu aştığı tahmin edilmektedir. Bu, daha önceki yüzyıllarla kıyaslandığında olağanüstü derecede yüksek bir rakamdır. Gerçekte 20. yüzyıla dek dünya üzerindeki savaşlar çoğu zaman bir cephe savaşı şeklinde yaşanır, yani belirli bir hat üzerinde savaşan ordular arasında geçerdi. Oysa 20. yüzyıldaki silah teknolojisi ve buna bağlı olarak geliştirilen askeri stratejiler, "topyekün savaş" kavramını ortaya çıkarmış, savaşlar sadece cephedeki askerleri değil, cephe gerisindeki sivilleri de büyük ölçüde hedef almıştır. Şehirlerin bombalanması, kimyasal, biyolojik veya nükleer silahlar, soykırım, toplama kampları gibi kavramlar, ilk kez 20. yüzyılda ortaya çıkmıştır.

Söz konusu vahşet sürmekte, bugün 21. yüzyılda hala dünyanın dört bir yanında kanlı savaşlar ve çatışmalar devam etmektedir. Bu savaşların ortak özelliği ise, yukarıdaki hadiste de belirtildiği gibi toplu katliamların yaşandığı savaşlar olmasıdır. Bir yandan kitle imha silahlarının kullanılmaya başlanması, diğer yandan da çatışmayı ve kan dökmeyi teşvik eden ideolojilerin fikri egemenliği, katliamların çok geniş kapsamlı olmasına neden olmaktadır.

Yakın tarihe bakıldığında pek çok insanın hayatını kaybettiği çeşitli katliam örnekleri görülecektir. Örneğin Bosna Savaşı, ağırlıklı olarak sivil halkın hedef alındığı, kadın, çocuk, yaşlı denmeden binlerce insanın katledildiği bir savaş olarak tarihe geçmiştir. Savaş sonrasında ortaya çıkarılan toplu mezarlar ise katliamın boyutlarını gözler önüne seren çarpıcı bir delil olmuştur.

Afrika kıtasında da sık sık çeşitli farklı etnik kökenler arasında şiddetli çatışmalar yaşanmakta ve binlerce insan hayatını yitirmektedir. 1997 yılının ilkbaharında 5 büyük ülkeyi, Zaire, Ruanda, Uganda, Burundi ve Tanzanya'yı içine alan bir bölgeyi etkileyen bir savaş, iki büyük kabile arasında yaşandı: Hutu ve Tutsi kabileleri. Bu etnik savaşta yarım milyona yakın insan hayatını yitirdi. On binlerce kişi ormanlarda açlıkla, sefaletle, salgın hastalıklarla mücadele etti ve çok büyük bir bölümü öldü. Küçük çocuklar ve bebekler bile sırf başka bir kabileden oldukları için vahşice öldürüldüler.

18. Şam ve Mısır Meliklerinin Öldürülmesi

Ondan önce Şam ve Mısır melikleri (hükümdar, memleket sahibi) öldürülecektir... (El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)

Bu hadiste Hz. Mehdi (as)'ın gelişinden önce Şam ve Mısır yöneticilerinin öldürüleceklerine dikkat çekilmektedir.

Mısır'ın yakın tarihi incelendiğinde hadiste de belirtildiği gibi bir "meliğin" öldürüldüğü görülmektedir: 1970 yılında Mısır'ın başına geçen ve 11 yıl iktidarda kalan Enver Sedat.

Enver Sedat 1981 yılında bir resmi geçit sırasında muhalifleri tarafından düzenlenen bir suikast sonucunda hayatını yitirmiştir. Mısır tarihinde öldürülen yöneticilerden diğerleri de, 1910 yılında suikaste uğrayan Başbakan Butros Gali, 1945 yılında öldürülen Mısır Başbakanı Ahmed Maher Paşa ve 1948'de yine bir suikast sonucu öldürülen Mısır Başbakanı Mahmoud Nukrashy Paşa'dır.

Şam kelimesi ise, yalnızca Suriye'deki Şam şehri için kullanılmaz. Şam, Arapça'da kelime anlamı olarak "sol" anlamına gelir ve eskiden beri Hicaz bölgesinin (Mekke ve Medine şehirlerinin bulunduğu bölge) sol tarafında kalan ülkeleri ifade eder.23 Şam bölgesi yöneticilerinden de suikaste uğrayan çok sayıda kişi olmuştur. Bunlardan birkaç örnek şöyledir;

1920'de öldürülen Suriye'nin eski Cumhurbaşkanı Salah Al-Deen Beetar,

1921'de öldürülen Suriye Başbakanı Droubi Paşa,

1949'da suikaste uğrayan Suriye Başbakanı Muhsin al-Barazi,

1951'de öldürülen Ürdün Kralı Abdullah,

1982'de bombalı suikaste uğrayan Lübnan'da Falanjist Lideri Beşir Cemayel...24

19. Eski Ürdün Kralı Abdullah'ın Öldürülmesi

Hz. Mehdi (as)'ın çıkış alametlerinden birisi de, Haşimiler'den üst düzey birinin öldürülmesidir. (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, s. 12)

Bilindiği gibi Ürdün, Haşimi Krallığı olarak anılmaktadır. Ürdün, Osmanlı'dan ayrıldıktan sonra bir dönem İngiltere'nin kontrolü altında idi. İngiltere 1946 Londra Anlaşması gereğince Ürdün'ün bağımsızlığını tanıdı ve Ürdün emirliğinin başındaki Abdullah'a da Ürdün Krallığı payesi verildi. Kral Abdullah, daha sonra, 1951'de yine İngilizler tarafından öldürtüldü. Hadiste dikkat çekilen olay da böylece gerçekleşmiş oldu.

20. Mısırlıların Esir Alınması

"Şam ehli, Mısırlı kabileleri esir alacaklardır." (El Kavl-ul Muhtasar Fi Alamat-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 49)

Daha önce de belirttiğimiz gibi, Şam bölgesi, Hicaz (Mekke-Medine'nin olduğu bölge)'nin sol tarafında kalan bölgedir. Bugün sözkonusu bölgede yer alan devletler arasında İsrail de bulunmaktadır. Dolayısıyla bu hadisle İsrail Devleti'nin Mısır ile olan savaşlarına ve Mısır topraklarını işgaline işaret ediliyor olabilir.

26 Ekim 1956 tarihinde İsrail Mısır'a saldırdı ve Sina Yarımadası'nı işgal etmeye başladı. Birleşmiş Milletler'in araya girmesiyle sıcak çatışmalar bir süre sona erdi ve İsrail sınırına BM Barış Gücü yerleşti. 1967 yılındaki 6 Gün Savaşı ise İsrail-Mısır arasındaki başka bir savaştı. 5 Haziran'da İsrail Hava Kuvvetleri, Mısır'ın bazı hava üslerine saldırılarda bulundu. Bu saldırılar nedeniyle çok büyük zarar gören Mısır Hava Kuvvetleri 5 Haziran'ı takip eden günlerdeki çatışmalarda hiçbir etkinlik gösteremedi. Sina'daki Mısır birlikleri geri çekildi. 9 Haziran'da İsrail, Golan tepelerine saldırdı ve bölgeye egemen oldu. Bu arada Batı Şeria ve Kudüs'ü de yavaş yavaş ele geçiriyorlardı. Bu savaşın sonunda İsrail, Gazze Şeridi ile Sina Yarımadası'nın tümünü, Şeria akarsuyunun Batı yakasını (Batı Şeria), Kudüs kentini ve Golan tepelerini ele geçirdi. Daha sonra yapılan anlaşmalarla İsrail Sina'dan tamamen çekildi. Ancak bugün halen Batı Şeria, Golan tepeleri ve Kudüs İsrail işgali altındadır.

Bu savaşlar sırasında oldukça fazla sayıda Mısırlı, İsrail askerleri tarafından esir alındı. Pek çok Mısırlı da hayatını kaybetti.