Bölüm 12:
Ya Bu Dünyada Yaşayacak Bir Karış Toprağınız Olmasaydı?

Bu makale Burma Times haber sitesinde, 1 Haziran 2015 tarihinde yayınlanmıştır.

Son birkaç haftadır tüm dünyanın gözü önünde bir insanlık dramı yaşanıyor. Konu yine mülteciler, yine Arakan ve yine ölüme terk edilen binlerce savunmasız, mazlum insan. Myanmar ve Bangladeş'ten kaçan, aralarında Arakan Müslümanlarının da bulunduğu 8 binden fazla göçmen Güneydoğu Asya sularında, Tayland, Endonezya ve Malezya'ya geçebilmek için açık denizde bekletiliyor. Günlerce aç ve susuz kalan bu insanlardan bir kısmı, Endonezya'daki geçici kamplarda ve Malezya'daki spor salonlarında tutuluyor. Açık denizde bekleyen binlerce göçmen ise açlık ve hastalık tehdidiyle karşı karşıya.

Bir an için kendinizi bu insanların yerine koyun; 'Ülkem' dediğiniz topraklarda vatandaşlık hakkına sahip değilsiniz, doğduğunuz, büyüdüğünüz kendi vatanınızda mülteci konumundasınız ve toplama kamplarında yaşamak zorundasınız. Çocuğunuzu okula gönderemiyorsunuz, kızlarınıza, eşlerinize her an tecavüz edilebilir korkusuyla yaşıyor ama onları koruyamıyorsunuz. Evlenmek veya doğan her çocuğunuz için vergi vermek zorundasınız. Hastalandığınızda tedavi edilmiyorsunuz, sadece Müslüman olduğunuz için zulüm görüyor, hapse atılıyor, öldürülüyorsunuz. Bu durumda siz olsanız ne yapardınız? Elbette kurtuluşu başka bir ülkeye sığınmakta arar, orada hem aileniz hem de kendiniz için insanca koşullarda yaşama imkanı bulmaya çalışırdınız.

Peki ya yoksulluk içerisindeyken, binbir zorlukla biriktirdiğiniz paranızı, bu zulümden kaçıp kurtulmak için insan tacirlerine verip, bindiğiniz teknelerde denizin ortasında bırakılsaydınız ne yapardınız? Etrafınız suyla kaplı, ama tek damla su içemiyorsunuz, yiyeceğiniz yok. Gece, karanlık okyanus dalgalarıyla, gündüz, kavurucu güneş ışınlarıyla mücadele etseydiniz, hıncahınç insanla dolu teknenin batmaması için, hareket dahi etmeden günlerce okyanusta sürüklenseydiniz? Tam da artık ölüme yaklaştım derken karayı görüp "Kurtulduk" ümidiyle içiniz sevinçle dolduğunda, buradaki insanlardan da "Sizi kabul edemeyiz" sözlerini duysaydınız ne yapardınız? İşte Arakan Müslümanlarının yaşadığı durum tam da böyle...

RG_tr_105_UcaktanAtilanYiyecekler

Tayland savaş helikopterlerinden atılan yardım ve gıda malzemelerine ulaşabilmek için soğuk suya atlamak zorunda kalan Rohingyalar.

Arakan'daki cinayetlere ortak olmak

Dünyanın dört bir yanında, uçsuz bucaksız topraklar bomboş duruyor ama tüm dünya, bu bir avuç insanı barındıracak bir yer bulamıyor. İnsanlık açısından daha da dramatik olanı ise, bu insanlara yardım ulaştırılırken de, gıda ve yardım malzemelerinin helikopterlerden doğrudan teknelerin bulunduğu sulara atılması. Günlerdir aç ve susuz kalan bu insanların gönderilen yardımlara ve yiyeceklere ulaşmak için soğuk suya atlamaları gerekiyor... Tekneleri batmak üzereyken kurtarılan ve Endonezya'nın Langsa limanındaki ambarlarda kalmalarına izin verilen göçmenler ise, bir lokma yemek için birbirleriyle mücadele ediyorlar. Bu hayatta kalma yarışının sonucunda ise, 100 kişi hayatını yitiriyor...

Bu, nereden bakılsa insanın içini titreten bir durum. Artık dünyanın bu gidişata dur demesinin ve bir çözüm bulmasının zamanı gelmedi mi? Malezya ve Tayland'ın ileri sürdüğü gibi, "Arakan Müslümanlarını geldikleri yere gönderelim" demek bir çözüm yolu olabilir mi? Ya da vicdana uygun olabilir mi? Elbette hayır. Tam aksine bu yaklaşım, onları ölüme göndermek anlamına gelir. Kimse böyle bir cinayete ortak olmamalı. Onları geri göndermek yerine, bu insanlara boş arazi verseler, ekecek toprakları ve besleyecek hayvanları olsa, kimseye yük olmadan şimdiye kadar yaşadıkları gibi, sessizce hayatlarını idame ettirebilirler.

RG_tr_105_UcaktanAtilanYiyecekler

Masum insanların susuz, yiyeceksiz, ilaçsız bırakılmalarını; yaşayacak bir karış toprak parçası dahi bulamamalarını hiçbir vicdan kabul edemez.

Dünya Arakan'daki zulme neden sessiz kalıyor?

Bir ülkede insan hak ve özgürlüklerine yönelik bir sınırlama olduğunda pek çok Batı ülkesi bu duruma sert tepki gösterir. Ancak çok vahim durumda olan Arakan Müslümanları için, bu ülkelerin, kayda değer bir çaba göstermediklerini görüyoruz.

Doğaya gelecek bir zarar söz konusu olduğunda dünyayı ayağa kaldıran, bir yunus balığı karaya vursa onu kurtarmak için her türlü teknik imkanı devreye sokan, yeşili korumak için maksimum düzeyde titizlenen Batı kamuoyunun, söz konusu insan canı olduğunda, çok daha duyarlı ve vicdanlı hareket etmesi gerekir. Myanmar ve benzer ülkelerdeki bazı zalim yöneticiler, dünya kamuoyundan siyasal veya toplumsal baskı görmedikleri sürece, zulüm ve baskılarını artırarak devam ettiriyorlar. Buna engel olmanın yolu, öncelikle herkesi olan bitenler hakkında bilgilendirmekten geçmektedir. Dünya kamuoyunu vicdanlı olmaya çağıran, zulümleri herkese doğru ve objektif olarak anlatan bir faaliyetin, Batı kamuoyunu harekete geçirebileceği ve bunun da Myanmar gibi rejimleri oldukça rahatsız edeceği ortadadır.

RG_tr_105_UcaktanAtilanYiyecekler

Şeytan, sizi fakirlikle korkutuyor ve size çirkin -hayasızlığı emrediyor.
Allah ise, size Kendisinden bağışlama ve bol ihsan (fazl) vadediyor.
Allah (rahmetiyle) geniş olandır, bilendir.
(Bakara Suresi, 268)

Zulme hep birlikte "dur" denmeli

Arakan sorununun çözümü için İslam dünyası da ciddi bir birlik ruhu içinde hareket etmelidir. Kardeşlerinin göz göre göre yaşamlarını yitirmesini hiçbir Müslüman asla kabul edemez. İslam ülkeleri bu konuya titizlikle yaklaşmalı ve yaşanan insanlık dramının derhal son bulması için Myanmar yönetimine baskı yapmalıdır. Bunun için İran, Türkiye, Pakistan, Mısır gibi ülkelerin birleşik bir donanma ile Güneydoğu Asya sularına doğru yola çıkması, Myanmar hükümeti için caydırıcı bir girişim olabilir. Nitekim geçtiğimiz günlerde Myanmar savaş uçağından düşen bomba nedeniyle dört Çinli'nin hayatını kaybetmesi üzerine Çin'in, Myanmar'a, "Böyle bir olayın tekrarı durumunda sert müdahalede bulunulacağını" açıklaması oldukça caydırıcı olmuştu.

İşte Arakan Müslümanlarına Myanmar yönetiminin sert davranmasının nedeni de budur, kimse bu zulme "Dur" dememekte, kimse Arakan Müslümanlarına gerektiği gibi destek olmamaktadır. Müslüman dünyası da caydırıcı bir tepki göstermediği için, zulmü uygulayanlar, bu mazlum insanları ezmekten çekinmemektedir. Bu nedenle Müslüman ülkelerin, Arakanlı kardeşlerimize sahip çıkmaları ve Myanmar yönetimi üzerinde siyasi, ekonomik ve toplumsal bir baskı uygulamaları oldukça etkili olacaktır.

Müslüman ülkelerin önderliğinde mültecilere insani yardım ulaştırılması ve hastaların oradan tahliye edilerek çok iyi bakılacakları hastanelere yerleştirilmeleri şarttır. Aksi takdirde yeni ölümler meydana gelecek ve sayı giderek artacaktır.

Aynı şekilde elbette ki Batılı ülkelerin de Myanmar üzerindeki imtiyazlarını kullanıp oradaki masum insanların kurtulmasına vesile olacak girişimlerde bulunmaları gerekir.

Arakan sorunu asla bölgesel bir mesele olarak düşünülmemelidir. Masum insanların susuz, yiyeceksiz, ilaçsız bırakılmalarını; yaşayacak bir karış toprak parçası dahi bulamamalarını hiçbir vicdan kabul edemez. Dünyanın bir bölgesinde deprem ya da sel gibi bir doğal afet yaşandığında, her ülke elindeki imkanlarla afetzedelere yardıma koşmaktadır. Bunun örneğini geçmişte pek çok defa gördük. Hatta araları soğuk olan ülkeler dahi böyle bir durum yaşandığında birbirlerine yardım eli uzatmaktadırlar. Demek ki insanlar ve devletler, istedikleri takdirde bu dayanışmayı sergileyebilmektedir. İşte şimdi de böyle bir yardımlaşma ve dayanışma örneği göstermenin tam zamanıdır.

İnsanlar, kurum ve kuruluşlar ve de devletler beraberce seslerini yükselttikçe, Myanmar yönetimi hızla geri adım atarak ya Arakan Müslümanları üzerindeki baskıyı kaldırıp onlara vatandaşlık hakkı tanıyacak ya da adaletsiz uygulamalarını hafifletecektir. Bu kamuoyunun oluşması için gereken duyarlılığı gösterip sorumluk almak hepimizin üzerine düşen bir insanlık görevidir.

RG_tr_105_UcaktanAtilanYiyecekler

Sizden, faziletli ve varlıklı olanlar, yakınlara,
yoksullara ve Allah yolunda hicret edenlere vermekte eksiltme yapmasınlar...
(Nur Suresi, 22)

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
doc
pdf
pdf
BÖLÜMLER