Devletler dev bir organizmaya benzer, o nedenle de zaman zaman hasta olabilirler. Günümüzde, iç savaş, yoksulluk, doğal afet ve bulaşıcı hastalık gibi nedenlerle hukuk ve sosyal düzeni kısmen ya da tamamen çöken devletler mevcuttur. Bu devletler sağlıklarını yitirmiş olmalarına rağmen bir hayalet gibi dünya haritasında yer almaya devam ederler. Uluslararası ilişkilerde bu tip devletler “başarısız devletler ya da çökmüş devletler” olarak isimlendirilmektedir.
Başarısız devletlerin en belirgin özelliklerinden biri sürüp giden iç savaşların varlığıdır. Çökmüş devletlerin en belirgin özelliği ise güçlü devletlerin aksine dış sınırlarını kontrol edememeleri ve yabancıların müdahalelerine maruz kalmalarıdır. Devlet başarısızlığının bir başka göstergesi ülkede suç oranının artması; ülkenin ve halkın güvenliğinin sağlanamamasıdır. Bir diğer özellik hükümetlerin güçsüz ve zaaf içinde olmasıdır. Başarısız devletler, yalnızca çok az kişinin faydalanabildiği ekonomik fırsatlar sağlar; yöneticiler ve onlara yakın olanlar hızla zenginleşirken halk yoksulluk içinde yaşar.
Sadece son birkaç ayda Yemen’de yaşananlar çökmüş devlet olarak tanımlanan ülkelerin yaşadıkları sorunlar ile bir paralellik arz ediyor.
Ülke içinde yaşanan Husi ayaklanması, El Kaide’nin eylemleri, S. Arabistan, ABD ve İran’ın Yemen’e müdahaleleri ve ayrılıkçı Güney Hareketi’nin Rusya’dan yardım istemesi ülkede önemli bir otorite boşluğu yaşandığını gösteriyor.
Son olarak Sana’da İran Büyükelçisi Seyyid Hasan Nam’ı hedef alan bombalı saldırı Yemen’deki olumsuz koşulların devamını isteyenlerin varlığının açık bir göstergesi. Bilindiği üzere bir diplomatın değil bombalı saldırıya maruz kalması, hakkında yasal bir soruşturma bile yürütülmesi bile imkânsız. Kasım başında Aden kentinin Hormaksar semtinde Cuma namazına katılanlar ülkenin içinde bulunduğu siyasi bunalımdan sıyrılarak 'bağımsızlık çığlıkları' atılması çağrısında bulundu. Kuzeydeki Ensarullah Hareketi'nin ilerleyişini (Husiler) kabul etmeyen Güney Hareketi destekçileri de Aden için ''bağımsızlık'' istedi.
Ülkenin içindeki bu karışıklık önemli asayiş sorunlarının da yaşanmasına yol açıyor. 25 milyon nüfuslu Yemen’de sivillerin elinde 60 milyon silah olduğu dikkate alınırsa ülkede sık sık şiddet olayları ve çatışmaların yaşandığını anlamak daha kolay olur.
Silahlı gruplar, kışlaları basıp, taraftarlarını silahlandırıyor, ele geçirdikleri silahların bir kısmını da satıyorlar. Bu nedenle ülkede kişi başına 2'den fazla silah düşer oldu. Artık işi ticarete döküp, bu işten geçimini sağlamaya başlayanlar bile mevcut. Silah ticari neredeyse gat ticareti kadar yaygın hale gelmeye başladı.
Yaşananlar Yemen’i sadece güvenlik alanında değil, ekonomik alanda da bir istikrarsızlık sarmalına sürüklüyor. Yemen'in 2011 yılından beri hızla içine girdiği ekonomik darboğaz, alım gücü düşük olan halkın daha da yoksullaşmasına neden oluyor. Uzun zamandır süren olumsuz koşullar nedeniyle gıda fiyatları yükseliyor. Bununla birlikte başkent Sana'daki sebze meyve halleri, manavlar ve süpermarketlerde durgunluk gözleniyor.
Ülkede siyasi istikrarsızlığın devam edeceği öngörüleri ve bu yıl içinde ilk kez enflasyonun iki haneli rakamlara çıkması, gelecek adına karamsar bir tablo oluşturuyor. Yemen’de kişi başına günlük alım gücü 4 dolar. Bu uluslararası ortalamalara göre oldukça düşük bir rakam olmasına karşın, daha da düşme eğiliminde. Çünkü temel gıda maddeleri üzerinde büyük bir yüksek fiyat baskısı var. Yemen'de yabancı yatırımlar durmuş durumda, Nüfus artmaya devam ederken, işsizlik oranı da sürekli yükseliyor.
Tüm bunlar Bahhah Başkanlığındaki yeni kabinenin önündeki en önemli sorunlardan biri. Sorunların çözümü için çok yoğun bir çaba gösterilmesi gerektiği açık. Hükümetin devletin sarsılan otoritesinin yeniden sağlanması yönünde çalışmalar yürütmesi Yemen için son derece hayati bir öneme sahip.
Bu otoritenin sağlanması ise herkesin demokrasiye inanması ve birbirinin haklarına, seçilmiş olanlara saygı duymasından geçiyor. Ülkenin çıkarları gözetilerek muhalefetle birlikte edildiğinde, her kesimden insanı içine alacak, herkesi kucaklayacak bir yönetim anlayışı geliştirildiğinde ülkedeki sorunlar da çözülme sürecine girecektir.
Yemen’de huzur ve sükûnet, demokrasinin gereklerinin yerine getirilmesi ve ister Sünni, isterse Zeydi olsun Yemen’de yaşayan insanların tümünün devlete ve onun tüm birimlerine gösterecekleri saygı ve güvenle sağlanabilir.
Tabi ki en başta Kuran ahlakına göre yaşayan bir toplum oluştuğunda huzurun en yüksek derecede yaşandığı bir ortam da tesis edilmiş olacaktır. Böyle bir ortamda insanlar her türlü anarşi ve terör eyleminden uzak duracaklar, muhalif düşüncelerde de olsalar ülkenin çıkarları söz konusu olduğunda birlikte hareket edebileceklerdir.
Yemen’de yapılması gereken kargaşaya yol açacak her türlü hareketten kaçınılmasıdır. Çünkü Allah Kuran'da iman edenleri "bozgunculuktan" men etmiştir. Bu konuyla ilgili bir ayette şöyle buyrulmaktadır:
…Allah'ın verdiği rızıktan yiyin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. (Bakara Suresi, 60)
Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi:
http://nationalyemen.com/2014/12/07/yemen-doesnt-deserve-to-be-a-failed-country/