İşleyen bir devlet düzenini tam olarak oluşturamayan Yemen uzun süredir istikrar arayışında. Başkent Sana'yı adeta savaş bölgesine çeviren çatışmalardan sonra Husilerle yapılan barış anlaşması istikrar için yeterli olmadı. Ancak siyasi parti ve hareketlerin, Cumhurbaşkanı Abdurabbu Mansur Hadi ve hükümeti kurmakla görevlendirilen Halid Bahhah’a teknokrat hükümeti kurma konusunda onay vermesi ve hükümet çalışmalarına itiraz etmeyeceklerini açıklamaları istikrara giden yolda çok önemli bir adım oldu.
Yemen’de yaşanan sorunların arkasında İran, Suudi Arabistan gibi dış odaklar sık sık gündeme gelse de, asıl sorun Yemen’in toplum yapısındaki aksaklıklardan kaynaklanıyor. Bu nedenle taraflar bir başbakan adayı üzerinde anlaşsalar bile, sorunlara kalıcı çözümler getirilmedikçe ülkede sükunet ancak geçici bir süre devam edecektir.
Yemen toplumu karmaşık bir yapıya sahiptir. Mezhepsel farklar ve aşiretlere dayalı düzen ülkede farklı değerleri ortaya çıkarmaktadır. Bu değerler, genellikle kamu düzeninin sağlanması için gerekli asgari şartların önüne geçmektedir.
Yemen’de devletin, daha etkili olması ve daha verimli bir biçimde hizmet verebilmesi için yeniden yapılanması kaçınılmazdır. Bu konuda ana ilke ve hedefleri siyasi otorite belirleyecektir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için aşiretlerin, Husilerin ve Sünnilerin ortak bir irade göstermesi şarttır. Burada hedeflenen başbakanın kim olacağı ya da hangi bakanlığın kime verileceği gibi paylaşım tartışmaları değil, Yemen’e istikrar getirecek köklü bir değişim olmalıdır.
Taraflar “muhakkak benim önceliklerim hayata geçirilmeli” dayatmasından vazgeçmeli ve asgari müşterekte uzlaşmalıdır. Yemen’in tüm tarafların içinde olduğu bir gemi gibi olduğu, bu gemi batarsa herkesin bundan zarar göreceği asla unutulmamalıdır. Suriye, Irak, Libya ve Mısır’ın durumu ortada iken Yemen aynı hataları işlemekten şiddetle kaçınmalıdır.
Peki, Yemen’i yeni bir Suriye olmaktan kurtaracak olan Yemenlinin devletine güveni nasıl tesis edilebilir?
Yemen’de devlet görevlilerinin toplum içerisinde ortak bir anlayış yaratma yönünde atması gereken ilk adım, temel değerleri belirlemektir. Söz konusu değerler genel olarak kabul görmüş demokrasi ilkeleri, İslamiyet ve Yemenlilik olmalıdır.
Bu esaslar devlet tarafından açıkça ifade edilmeli ve bunlara dair toplumun sahip olduğu geleneksel anlayışa daha çağdaş bir içerik kazandırılmalıdır. Tüm etnik kimliklerin ve siyasi görüşlerin devamının demokrasi sayesinde sağlanabileceği ve İslam’da da demokrasi olduğu devlet tarafından kapsamlı şekilde açıklanmalıdır. Örneğin bir Sünni’nin Zeydi’ye düşmanlık etmek yerine yardımcı olmasının İslam’ın gereği olduğu delillerle anlatılmalıdır.
Çünkü Müslümanlar ister Zeydi isterse Sünni olsun kardeştir ve bu kardeşlik, birbirleri için her türlü fedakârlığı ve yardımlaşmayı seve seve yapmalarını gerektirir. Bu sebeple inananlar, Allah yolunda bir zorluk ve sıkıntıya uğradıklarında, diğer Müslümanlar onlara hiç tereddüt etmeden yardımcı olmalıdırlar.
Nitekim her müslüman yardımlaşmak ve ihtiyaç içerisinde bulunan kardeşlerine destek olmak ister. İster Sünni olsun isterse Zeydi olsun bu tüm Müslümanların üzerine yükletilmiş bir sorumluluktur. Allah Kuran’da inananların birbirleriyle yardımlaşmadığı zaman bunun büyük bir fitne ve bozgunculuk olacağını bildirmektedir. Aralarındaki dayanışma sebebiyle Allah müminleri "birbirlerinin velisi" olarak nitelendirmektedir. Tüm Müslümanlar çeşitli zorluklarla karşılaşırlar. Ancak Müslümanların birbirlerine olan bağlılıkları ve aralarındaki dayanışma, topluca bu zorlukların üstesinden gelebilmelerini sağlar.
Allah Kuran'da Müslümanların birbirleriyle yardımlaşması gibi inkârcıların da kendi aralarında bir dayanışma içinde olduklarından bahsetmektedir. İnkâr edenler ahiretteki ödüllendirilmeye inanmadıkları halde birbirleriyle yardımlaşırken elbette Müslümanların böyle bir zamanda aralarında ihtilaflar bulunması ve dostluklarının zedelenmesi büyük bir bozgunculuk kaynağı oluşturur. Bu konuya Kuran'da özellikle dikkat çekilmiştir:
"İnkâr edenler birbirlerinin velileridir. Eğer siz bunu yapmazsanız (birbirinize yardım etmez ve dost olmazsanız) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur. İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cehd edenler ile (hicret edenleri) barındıranlar ve yardım edenler, işte gerçek mü'min olanlar bunlardır. Onlar için bir bağışlanma ve üstün bir rızık vardır." (Enfal Suresi, 73-74)
Yemen’de Husiler ve Sünniler arasında Kuran ahlakının gereği olan bir bağ kurulabildiği takdirde, “tarafsızlık” Yemen’de devlet için en temel değer haline gelecektir. Tüm farklılıklarına rağmen bireyler karşısında devletin tarafsızlığı her bir Yemenliyi “kanun önünde eşit” kılacak ve kamu hizmetlerinden de eşit yararlanma imkânı sunacaktır.
Yemen’de devlet düzeni ve istikrarının sağlanması için oluşturulacak yeniden yapılanmanın hedefleri şunlar olabilir:
1) Vatandaşlık kavramı siyasi, mezhepsel ya da aşiretsel kimliklerin üzerinde yeniden tanımlanmalı ve tüm Yemenlilerin bunu benimsemesi sağlanmalıdır.
2) Yemen’in toplumsal bütünlüğü güçlendirilerek sürdürülmelidir. Bunun için İslam’ın ayrışmaya karşı olduğu vurgulanıp birleştiriciliği gündeme getirilmelidir.
3) Devlet hizmet sunarken vatandaşlar arasında dengeyi gözetmelidir. Devlet bir mezhebe ya da bir aşirete özgü olan cezalandırmalardan veya teşviklerden kaçınmalıdır.
4) Vatandaşlar kamu hizmeti ve kamu otoritesi konusunda yeniden bilinçlendirilmelidir. Daha iyi hizmet alan Yemenli devletini daha çok sahiplenecek ve devlete zarar verecek tutum geliştirmekten kaçınacaktır.
Bu dört öncelik kamuoyunun güveninin sağlanmasının temelini oluşturacaktır. Vatandaşına güven veren Yemen devleti sokaklarda asayişi sağlayacak ve kamusal hizmetleri aksatmadan halkına sunabilecektir.
Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi:
http://nationalyemen.com/2014/11/04/what-can-be-done-to-ensure-stability-in-yemen/