HARUN YAHYA
logo
HARUN YAHYA

  • Tüm Eserler
  • Kitaplar
  • Makaleler
  • Videolar
  • Görseller
  • Sesler
  • Alıntılar
  • Diğer

Adnan Oktar'ın Hayatı ve Eserleri
Harun YahyaAdnan Oktar'ın Hayatı ve Eserleri
ESERLER
KitaplarMakalelerVideolarGörsellerSeslerAlıntılarDiğer
KONULAR
VatikanSosyalizmAydınlanma çağıFransız DevrimiDönmeSabetayistJakobenizmMasonik MedyaSiyasi SiyonizmJön Türkİttihat ve TerakkiAbdülhamitAnti-NaziDünya Siyonist ÖrgütüNuremberg KanunlarıMussolini1. Dünya savaşıAdolf EichmannGoyimRothschild HanedanıThink-TankCFRRockefellerSoğuk SavaşStalinEkim DevrimiSovyetler BirliğiBilderbergVietnamAIPACLobiFuarGüneydoğuYunanistanYeni Dünya DüzeniKızıldenizJeopolitikGaziVergiGümrük2023AntilopBoğaAvrasya İslam ŞuarasıNobel Barış ödülüHastaneSosyal Güvenlik KurumuAli BabacanTurgut ÖzalSuikastGaffar OkkanMuhsin YazıcıoğluRosette NebulaAstronomiGül
Harun Yahya © 2025
Harun Yahya © 2025
  1. Videolar
  2. Dünyanın en kalabalık nüfusu: Böcekler

Dünyanın en kalabalık nüfusu: Böcekler

Harun Yahya
17763
16 Haziran, 2018
Evrim Teorisinin Çöküşü
HD Belgeseller
İman Hakikatleri ve Yaratılış Mucizesi

Dünyanın en kalabalık nüfusu: Böcekler

 

ONUR BATU YILDIZ: Yürürken dikkatinizi hiç çekti mi? Her yerde gördüğünüz bir canlı grubu vardır, o da böcekler.

Sayıları bu canlıların o kadar fazla ki yeryüzünün en kalabalık nüfusunu oluşturuyorlar. Öyle ki dünyadaki hayvanların %90'ını sadece böcekler oluşturur. Kendilerine özgü farklı vücut yapısına sahiptirler. Böceklerin tür sayısının en az 2 milyon olduğu, bu da tespit edilen sayı söyleniyor. Zaten dünyadaki yaşayan diğer canlıların tamamının, türlerin toplam sayısı da bunun birazcık üzerinde.

Bu türlerin içinde sadece 370.000 adedi tanımlanabilmiştir. Ayrıca 15.000 kadar fosil böcek türü bulunmuştur. Bugün, bilinen hayvan türlerinin dörtte üçünü böcekler oluşturmaktadır ve tahmini sayıları 1 trilyondan fazla, toplam ağırlıkları ise 2.7 milyar ton olarak belirlenmektedir. Bu rakam 45 milyar insanın toplam ağırlığına eşittir. Yani yaşayan her insan başına 170 milyondan fazla böcek düşmektedir.

Dağlardan deniz kıyılarına kadar, ağaç dallarından toprağın alt katmanlarına kadar her yerde böcekleri görebiliriz.

Böcekler genelde karada yaşar. Ancak kutuplardan okyanuslara kadar. Hemen her ekosistemde yaşayan türleri vardır. Peki nasıl oluyor da bu kadar fazla ortamda yaşayabiliyorlar? Onları bu kadar dayanıklı yapan özellikleri neler? Şimdi onları inceleyelim.

 

Böcekler

 

Trilobitlerin de dahil olduğu eklem bacaklılar flumune aittir. Böceklerin genel yapısına baktığımızda içlerinde bir iskeletin olmadığını görürüz. Ancak dışlarında integument adı verilen kalınlaşmış sert bir derisi vardır. Böceklerin vücudunu kaplayan bu dış derinin, bu sağlam derinin çok çeşitli ve değişken görevleri vardır. Sert bölümleri çapraz bağlanan ve sertleşebilen proteinler içerir, eklem bölgeleri ise esnek proteinler içerir.

Aslında dış deri dediğimiz yapı böceğin bu en sağlam dış derisi. Yani böceklerdeki bu yapıya aslında kutikula adı verilir. Kutikula hücrelerden oluşmaz. Daha çok tırnaklarımızın da yapısında bulunan buna benzer bir salgıdan oluşur. O da tırnaklar gibi hemen altında bulunan hücreler tarafından salgılanır. Ancak yapısı ve oluşumu çok daha karmaşık olan kutikulayı oluşturan temel maddenin adı ise kitindir.

Kitin önemli polisakkaritlerden birisidir. Uzun kitin zincirleri böceklerin dış derilerindeki sağlamlığı oluşturur. Sıcak soğuk gibi havasal dış dünyadaki hava, ekolojik koşullardaki yalıtımı da sağlayarak böceğin sağlamlığına sağlamlık katar. Kimyasal formülü glikoza çok benzer. Bitkilerde bulunan selüloz gibi kitin de bir şeker türüdür. Kitin için aslında glikozun şeker gibi bir türevidir diyebiliriz. Tabii şeker gibi zayıf değildir. Kitin çok ama çok dayanıklı bir maddedir. Kitin elastik ve sağlam bir madde olduğundan cerrahide dahi ip olarak kullanılabilir. Yaralar iyileşirken kitin zamanla ayrılarak yaradan uzaklaşır ve yaranın iyileşmesine sebep olur. Şimdi böceklerdeki bu integument adını verdiğimiz dış deri ile ilgili Sayın Hocamız Prof. Mikdat Doğan'ların görüşlerine yer veriyoruz.

 

PROF.DR. MİKDAT DOĞAN (Entomoloji Profesörü): Şimdi o dış kabuğu, üstü mum. Mumsu bir tabaka. Mumsu tabakanın altında öyle kitin dediğimiz bir bölge var. Kitinin de üst kısmı yine sert yani bir bölümü. Onun altında da öyle daha yumuşak bir doku.

 

ONUR BATU YILDIZ: Malatya'daki kaysıların korumasına yol açan Capnodis cinsi böcekleri görüyorsunuz. Bunların çok sağlam bir kitin tabakası var oldukça kalın. Eğer toprağın üzerindeyken basarsanız hiçbir şekilde zarar görmüyor. Ancak sert bir zemin üzerindeyken üzerindeki basınçtan etkilenebiliyor. O zaman zarar görebiliyor.

 

DEMİR KAPLI BÖCEKLER

 

Sağlamlık konusunda çarpıcı bir örnek de Kuzey Amerika'da yaşayan bir tür olan demir kaplı böcek. Kabuğu o kadar kalın ki bu böceğin ne kadar ağır bir yük olursa olsun bu böceğe hiçbir şey olmuyor. Hatta denemelerde üzerinden bir araba geçse dahi demir kaplı bu böceğe hiçbir şekilde yine zarar verilemiyor. Adının demir kaplı olmasının sebebi bu olsa gerek. Var olan tüm eklem bacaklar içinde en sert dış deriye sahip olan bu böcekler için böcek dünyasının tanklarıdır diyebiliriz. Hatta böcek koleksiyonerleri için iğneyle tutturamadıkları tek böcek de denebilir. Kabukları sadece elektrikli el aletleriyle denilebiliyor. Allah'ın böcekler dünyasında yarattığı bu mükemmel zırh küçük dünyada bize gösterilen büyük bir harikadır. Çünkü bir şeyi ne kadar küçültürseniz teknolojisi de o kadar artar. Peki bir böcek bebeklikten erişkinliğe doğru büyüdükçe bu kadar kuvvetli ve sert olan kitin tabakası nasıl gelişmektedir? Bu bölümde yine Prof. Dr. Mikdat Doğanlar'ın görüşlerine yer veriyoruz.

 

PROF.DR. MİKDAT DOĞAN: Böcek yumurtadan çıktıktan sonra böyle birden büyümez. Biraz beslenir. Beslenince o kitinin müsaade ettiği kadar biraz büyür. Büyüyünce artık büyüme şansı yok. O derisini değiştirip yeni deri yapması gerekir. Ondan sonra işte oradan bir hormon salgılar. O salgıyı salgılayınca o kitinin, derinin en altındaki yumuşak tabakası sargıladığı sargıyla erir. Eriyince o salgıladığı salgıyla vücudun alt tarafı arasında bir boşluk meydana gelir. O boşluk oluşunca o kitin tabakası yeniden oluşur. Ama bu defa daha büyük oluşur. Sonra ilk deriyle bağlantısını keser, o deriyle çıkar. Deri değiştirme diyoruz ona. Ondan sonra tekrar bir daha beslenir. Beslenir, büyür, bir şeyler daha yer. O kitlin tabakasının, o derinin müsaade ettiği kadar yine yer, beslenir. O bu defa der ki, değiştirmelisin, yine bir hormon salgıla. Deri değiştirme hormonu salgılar. Onu salgıladıktan sonra yine alttaki tabaka erir. Bu defa o deriyi de aynı şekilde atar ve bu arada yeni deriyi de yapar. O deri biraz daha büyük. İşte bu şekilde böceklerin türlerine has, her tür kendine has şekilde büyüyüp olgunlaşacağı kadar deli değiştirir.

 

ONUR BATU YILDIZ: Alllah’ın böceklerin DNA’sında şifrelediği kitinas enzimleri tüm böcekler için hayat kurtarıcıdır. Bu proteinler ile dış derilerinin çözülmesi sağlanarak yeniden şekillendirebilirler. Eğer bu enzimler olmasaydı, sert kitin tabakası içerisinde hapsolan bir böceğin gelişmesi ve yaşaması mümkün olmayacaktı. Düşünsenize, böceğin gövdesi büyümek isteyecek ama kabuğunu sıkıştıracak. O halde hiçbir böceğin ergenliğe ulaştığını dahi göremezdik. Demek ki Allah her canlıyı tek bir anda ve mükemmel mekanizmalarıyla yaratmıştır. Sağlam kitin tabakasının yapılması için gereken enzimleri ve onu çözebilen kitinaz enzimlerinin tamamını Allah bir anda yarattığını bizlere göstermektedir. Evrimcilerin iddia ettiği gibi kademe kademe zaman içerisinde bir gelişim mümkün değildir.

Konu sağlamlık olduğunda örümcek ağından bahsetmemek olmaz. Eminim sağlamlığı konusunda pek çok şey duymuşsunuzdur. Örümcek ağı aynı kalınlıktaki bir çelikten daha esnek ve çok daha sağlamdır. Hatta bilim adamları yakın zamanda bulunan Caerastris cinsi bir örümcek ipliğinin bugüne kadar bir canlı tarafından üretilen en sert madde olduğunu belirtmişlerdir. Bu örümceğin ipi bugüne kadar görülenlerin en sağlamıdır. Kurşun geçirmez yeleklerin yapıldığı Kevlar isimli maddeden 10 kat, çelikten 25 kat daha sağlamdır. Diğer metallerden de tabii ki çok daha sağlamdır.

 

ÖRÜMCEK AĞLARI

 

Fakat benim burada bahsetmek istediğim örümcek ağlarının farklı bir özelliği. Acaba neden diğer böcekler örümcek ağlarını fark edememekteler ve ağa temas ettiklerinde adeta yapışıp kalırlar? Oxford Üniversitesi araştırmacıları bu yönde araştırmalar yapıyorlar ve tespitlerine göre örümcek ağının bazı bölümlerinde yapışkan spiral bağlantılar olduğunu tespit ediyorlar. Bu bölümler hem esneklik hem de kurbanın yapışmasında fonksiyonel. Fakat esas şaşırtıcı nokta ise birkaç milimetrelik bu alanlar dünyanın manyetik alanını değiştirebiliyor. O bölgede manyetik alanın değişmesiyle elektrostatik yük oluşuyor ve bu da antenli böcekler tarafından sinyal olarak algılanıyor. Aslında böcekler ağı algılayabilir fakat yaklaştıkları zaman ağı oluşturan ipeğin bir anda kendilerine doğru çekilerek yapışmasına engel olamazlar. Yani ağa bir mıknatıs gibi yaklaşan böceklere hızla yapışır. Bunun sebebi de örümcek ağının mucizeli yapısıdır. Allah örümceğin DNA'sında ağ yapmak için gerekli proteinlerin bilgisini harf harf yaratmıştır. Bu proteinlerin oldukça kompleks biçimde kullanılmasıyla inşa edilen ağın en enteresan özelliği de çevresindeki manyetik alanın değişikliğe uğratabilmesi ve ağ oluşturan mikrofibrilerin bir elektrostatik yük oluşturabilmesidir. Normalde örümcek ağı eksi yüklüdür ya da notrdür. Böceklerin vücutları ise çoğunlukla artı yüklüdür. Dolayısıyla yakın uçan bir böceğin vücudunda eksi yüklü olan bir ağa mıknatıs gibi hemen yapışmaktadır.

Pozitif yüklü ölü bir arı, örümcek ağına henüz düşmeden ağı kendisine doğru çekiyor.

Konuyu ayrıntılarıyla incelediğimizde gerçek bir mucizeye tanık oluruz. Şimdi bakın, örümcek ağı tek bir iplikçikten oluşmaz. İç içe, sarmal şekilde birçok iplikçikten yapılmıştır. Ağın yapısında az önce söylediğim gibi özel proteinler, ipek ve yapışkan spiral bölümler vardır. Birleşiminde proteinler olduğu için insanlar tarafından taklit edilememiştir. Tüm maddeler bir araya geldiğinde total elektriksel yükün eksi olabilmesini hesap etmek bir böcek açısından tek kelime ile muhteşemdir.

Öte taraftan sinek, arı gibi uçan böcekler havada kanat çırpışlarında birkaç yüz volt elektrik yükü oluşturabilirler. Çünkü kanat çırpışları hava molekülleri ile sürtünmelerine sebep olur ve böcek artı elektrik yüklü hale gelir. İşte örümcek ağının eksi olması burada önemli hale gelir ve böceğin ağa yaklaşması halinde daha temas etmeden ağ böceğe yapışabilmektedir. Aslında ağdaki spiraller dünyanın manyetik alanında değişiklikler yaparak ağın yükünü değiştirebilirler ve her artı ve eksi yüklü cismi kendisine çekebilme özelliğini kazandırırlar. Bu yüzden bazen çeşitli polen ve bitki parçalarının da ağda durduğunu, oraya yapıştığını görürüz.

Küçücük bir örümceğin bizim yeni keşfettiğimiz bu mikroelektriksel bilgilere sahip olması mümkün değildir. Her atomun bir artı veya eksi olmak üzere elektrik yükü vardır. Ağı oluşturan atomlar kendi aralarında birleşirken total yükün eksi olmasını hesap edebilmek, öngörebilmek yani bu bilgiye sahip olabilmek örümceğin sahip olacağı bir özellik değildir. Üstüne üstlük havada uçan böceklerin hava molekülleri ile kanatları arasında sürtünme sonucu artı yüklü hale gireceklerini bilmesi bir örümceğin mümkün değildir. Ağın yükünü ona göre ayarlayabilmesi ise hiç mümkün değildir. Düşünsenize örümceğin ağı eğer böcekler gibi artı yüklü olsaydı o zaman uçarak gelen böcekleri iterek onların ağa yapışmasına engel olurdu. Tam aksi bir durum olurdu yani. Bu sistemdeki tüm detaylar bizi yalnızca Allah'a götürür. Sadece bir bölümü bile harika olan örümcek ağında Allah çok fazla detay ve sanat yaratmıştır.

Çeşitli proteinlerden oluşan ağın günümüzde taklit edilememesi bizlere hem proteinlerin hem de bilginin doğada kendiliğinden var olamayacağını ancak Allah'ın dilemesi ve yaratmasıyla var olabileceğini göstermektedir.

 

GÖZLER

 

Böceklerin gözleri çok özeldir. Kimisinde birkaç tane, kimisinde de örneğin Yusufçuk'ta 30 bine kadar küçük gözlerden oluştuğu test edilmiştir. Petek göz yapısı denilen bu göz tipinde her bir peteğe verilen ismin adı ommatidyumdur. Bir ommatidyum 5 ile 50 mikron yani milimetrenin binde 5 ile 50'si arası büyük tesadüftür. Her bölümün kendisine ait lensi ve ışığın düştüğü yerde 6 ila 9 adet görme hücresi vardır. Her ommatidyumdan 7 piksellik bir görüntü alınır. Böceklerde petek göz yapısı Allah'ın sanatını bizlere gösterir. Her petek yani ommatidyum altıgen şeklindedir ve altın orana sahiptir. Yakından bakıldığında oldukça estetiktir ve Allah'ın yaratışındaki çeşitlilik ve güzelliği bu örneklerde açıkça bizlere gösterir.

 

PROF. DR. MİKDAT DOĞAN: Özellikle böceklerin hemen hemen hepsinin Gözü Compound Eyes dediğimiz birleşik göz. Göz bizim gözümüz gibi oynayan bir göz değil. Ama böyle mozaik şeklinde görüntüyü alırlar. Gözü mesela şöyle düşünün; gözün şu üst kısmında mercek vardır. O merceğin altında da o merceğin bağlantısının yanlarında sinirler vardır. O sinirler aşağıya doğru gider. Aşağıya doğru gittikten sonra o beyne, işte aldıkları algıyı beyne verirler. Ondan sonra o merceğin gördüğü alan orada beyin tarafından test edilir. Oradan alıyor, şu şurayı görüyor, bu burayı görüyor. Birleştirince obje çıkıyor. Ama böyle mozaik şeklinde bütün olarak görünüyor. İşte o gözlerin, o ommatidyum dediğimiz o mercek sayıları her böcekte ayrı ayrı değişik değişik şekilleri var. Üst tarafta büyük olanlar olur, alt tarafta küçükler olur veya bunun tersi olur. Yani böyle yuvarlak yuvarlak, daha çok altıgen gibi olur. Bir sürü küçük küçük gözlerin birleşmesiyle bizim tanımladığımız birleşik göz ortaya çıkar.

 

ARI GÖZLERİ

 

ONUR BATU YILDIZ: Arı gözler üzerinde yapılan çalışmalarda her bir gözde yaklaşık 7000 adet lens olduğu ve her bir petek gözün altında 8 tane foto reseptör olduğu görülmüştür. Arı gözlerinin çok çeşitli özellikleri ortaya çıkarılmış, bunların arasında insanların göremediği ultraviyole ışınlarını görme kabiliyetinin olduğu tespit edilmiştir. Birçok bitkinin taç çapraklarında ultraviyole şekiller vardır. Arılar bu şekilleri görür, çiçekler üzerinde boyanmış bir harita gibi bu desenleri çiçeğin nektar deposuna ulaşmak için görsel birer rehber olarak kullanırlar.

Arı bir çiçeğe baktığında orada nektar olup olmadığını rahatlıkla bu sayede anlar. Fazla vakit ve enerji harcamadan sadece dolu çiçeklere yönelerek uçuşunu tamamlar ve yuvaya dönebilir. Birleşik göz yapısı yani Compound Eyes denen sistem mozaik bir resim oluşturarak çok geniş bir alanı denetleyebilir. Şöyle düşünülebilir mesela bir işyerinde 50 tane güvenlik kamerası olsun. Her bir güvenlik kamerası çok kaliteli bir resim sunmaz ama hareketliliği algılayabilmek için yeterlidir. Böceklerdeki petek gözlerin her birisi çok geniş bir görme açısında resmi parçalara bölerek o bölgedeki hareketliliğin algılanmasında çok ciddi bir rol oynarlar.

Burada az önce 30 bin merceğe sahip olarak bahsettiğim Yusufçuk böceğini görüyorsunuz. Bu gözlerle ilgili Charles Darwin diyor ki.

“Gözün farklı mesafelere odaklanabilmek, farklı miktarlarda ışığı içine alabilmek ve küresel ve renksel sapmayı düzeltebilmek için kullandığı tüm eşsiz tertibatlarıyla birlikte doğal seleksiyon sonucunda ortaya çıkabileceğini düşünmek, itiraf ediyorum ki, olabilecek en yüksek seviyede saçmalıktır.”

Burada evrimcilerin hemen hiç o konuşmadıkları bir konu ortaya çıkar. O da hayvanlardaki bilgi ve becerinin kaynağıdır. Örneğin siz bir hayvana böceklerdeki gözü nakledebilirseniz o kadar mercekten gelen görüntüyü görme ve analiz etme becerisine sahip olamayacaktır. Fakat böcekler 400 milyon yıldır var oldukları andan beri sahip oldukları uzvun nasıl kullanılacağının bilgisine de Allah'ın ilhamı ile sahip olmuşlardır.

Bilmeyen bir insana kamerayı verseniz kullanamaz. Öncelikle kullanabilmesi için kamera kullanımını öğrenmesi gerekir. Uçağı verseniz uçuramaz. Öncelikle pilotluk eğitimi alması gerekir. Fakat bir Yusufçuk binlerce kamerayı doğar doğamaz aynı anda kullanabilir ve kanatlarını da kullanarak çok güzel bir şekilde uçabilir.

 

UÇUŞ

 

Öncelikle şunu söylemek istiyorum. Bilinen aerodemik kurallara göre böcekler uçamaz. Oxford Üniversitesi'nde 4 bilim insanının yaptığı araştırmalara göre bu sonuç ortaya çıkmıştır. Nasıl uçtukları konusunda ciddi araştırmalar halen devam ediyor. Çeşitli bulgular var ama Allah'ın onların uçması için yarattığı fizik yasalarını henüz keşfedemedik. Yani bizim keşfettiğimiz fiziksel aerodinamik yasalara göre böceklerin nasıl uçtuğunu açıklayamıyoruz.

Dünyada ağırlıkları 20 mikrogram yani gramın binde biri, binde yirmisi ile 3 gram arasında değişen uçucu böcekler bulunuyor. Uçmak için kanatları vardır. Ama arı ya da sinek gibi pek çok türde kanat vücut oranlarına baktığımızda yani kanat vücut oranına baktığımızda uzunluklarına, düşündüğümüzden küçük olduğunu görürüz. Olması gerekenden veya düşündüğümüzden küçük olduğunu görürüz. Fakat bu durum onlar için bir sorun değildir. Aksine küçüklüğü ve kolay katlanmasından dolayı kullanım avantajları da olabilmektedir.

 

KANATLAR

 

Uçucu böceklerin vücut yapıları çeşit çeşittir. Gövde büyüdükçe kanatlarının da büyüdüğü ama bir saniyedeki kanat çırpma sayısının azaldığını görürüz. Boyut küçüldükçe de kanat çırpma sayısının arttığını görürüz. Örneğin arılar veya sinekler bir saniyede 200 ila 400 defa kanat çırpabiliyor. Tatarcık gibi küçük böcekler ise bu sayı 1000'e kadar çıkabilmektedir.

 

PROF. DR. MİKDAT DOĞAN: Böcek kendi vücudunu kaldırıp gayet rahat bir şekilde gideceği yere kadar çırpmaya haiz bir canlı. Sistem şu; her böceğin kendine göre dizaynı var. Her böceğin kanadına göre de teşhis yapıyoruz. Mesela iki çift kanadı var, kanatların bir tanesi öndeki arılarda yani zar şeklindedir her ikisi de. Öndeki kanat büyüktür, arkadaki kanat küçüktür. Bazıları da o ikisi birbirine yapışır, geniş bir saha oluştursunlar diye. Tabii o arı uçarken kanadının çırpmasının şeyi göremezsin. Zzzz eder, fırlar gider. Diğer taraftan mesela çekirgeyi düşünün. Çekirgenin ön kanadı daha büyüktür. Daha doğrusu kalındır, derimsidir. Onun arkasındaki ikinci kanat uçma görevini görür. O dengede tutar birinci kanat, öbürü hareket ettirir. Ve o şekilde, bir de özellikle kelebeklerde, kelebeklerin vücudu biraz daha incedir. Ama kanatları büyüktür, açılmıştır. Onlar pek çıkmazlar. Sadece o işte aynı kaldırma gücü fazla olduğu için. Birçok kelebek yükseleceği yere yükseldikten sonra planör gibi gider. Kanadını böyle tutar. Havada yüzer. Gideceği yere kadar gider. Mesela nereye gider? İngiltere'den kalkar ta Kuzey Afrika'ya kadar. Yumurta koyacağı yer orası. Rüzgarla orada keyifli keyifli uçarlar, giderler orada tamam derler yerimize geldik. Ondan sonra başlarlar yere inmeye. Ve kendilerini aşağıya indirirler oraya konarlar.

 

ONUR BATU YILDIZ: Böceklerin bu kadar hızlı kanat çırpabilmeleri çeşitli sorunları da beraberinde getirir. Yani uğraşmaları gereken işler biraz daha artar. Mesela normal bir sinir hücresi saniyede en fazla 200 defa sinyal gönderebilirken kanat kaslarının saniyede 200'den daha fazla kasılıp gevşemesi nasıl oluyor? Yani kaslar sinir sisteminden gelen elektrik sinyalleri ile kasılma emrini alıyorlar. Peki bu durumu anlamak için Allah'ın yaratma sanatının ne kadar detaylı olduğunu anlamamız gerekiyor. Allah bu canlılarda özel bir sinir-kas iletim mekanizması yaratmıştır. Şöyle ki; bir karasinekte sinirlerden gelen sinyaller ile kanat çırpma sayısı arasında birebir bir ilişki yoktur. Yani saniyede 200 kez kanat çırpan sineğin her 10 kanat çırpışı için sinirden sadece bir sinyal gelmesi yeterlidir. Yani bir sinyal geldiğinde kanat 10 kere çırpacak şekilde yaratılmıştır. Bununla birlikte uçma sistemi içerisinde dünyanın esneme kabiliyeti en iyi maddelerinden birisi olan resilin bulunmaktadır. Kanat hareketleri için gerekli itici güç kaslar tarafından sağlanır. Bu kaslar da kasılıp gevşeyerek kanadı hareket ettirir. Resilin denen madde ise kanatlara bağlı çok özel bir proteindir ve kanat yukarı doğru hareketlendiğinde adeta bir yay gibi esneyerek potansiyel enerji depolar. Yani hareketsiz sabit duran enerji. Bu potansiyel enerji tekrar kanat çırpma ihtiyacı olduğunda toplam enerjiye büyük katkı sağlar. Öyle ki yapılan deneyler kanat hareketleri için gerekli enerjinin %80'inin resilin tarafından sağlandığını potansiyel enerjinin açığa çıkarak bu katkıyı yaptığını bize göstermektedir.

 

Resilin harika bir proteindir. Sahip olduğu potansiyel enerjiyi %97 gibi çok büyük bir verimle kullanıma sunar. Bunun yalnızca %3 gibi küçücük bir kısmı ısıya dönüşür. En önemlisi bir böceğin hayatı boyunca ona hizmet eder ve yüz milyonlarca defa kasılıp gevşeyebilir. Dünyada hiçbir malzeme bu kadar uzun dayanıma sahip değildir. Yani bu kadar uzun bir ömrü yoktur. Sadece resilini oluşturan proteinlerin DNA'da yazılı olması dahi bize Allah'ın varlığını, O'nun ilminin ne kadar büyük olduğunu gösterir.

 

UÇUŞ AERODİMAĞİ

 

Daha önce de söylediğim gibi böceklerdeki uçuş aerodinamiği yani havadaki uçma yasaları diyebiliriz, günümüzdeki keşfedilmiş aerodinamik yasaları ile kuralları ile açıklanamıyor. Yani bildiğimiz kurallara bakarsak böcekler uçamaz görünüyor. Fakat buradaki bilinmeyenleri gidermek için araştırmacılar tarafından yapılmış çeşitli deneyler var. Bunların sonucunda keşfedilen bulguları şöyle açıklayabiliriz.

Öncelikle böcekler kanatlarını 8'e benzer bir yol çizerek çırparlar ve her ileri çırpıştan sonra geri çırparken kanadı çevirerek geri toplarlar. Yani direkt aşağı ve yukarı çırpmazlar. Böcek uçuş aerodinamiğinde 3 tane temel durum vardır. İlki leading edge vortex yani kanadın havaya yaran ön kenarında oluşan spiral hava akıntıları ki bu en önemlisidir. İkincisi de havada sabit kalma esnasındaki aerodinamik ve kanadın çırpılmasından sonra geriye kalan ve ikinci çırpışa etki eden kuvvettir. Leading edge vortex etkisi dediğimiz kanat ileri giderken hemen kanadın ön kenarında oluşan spiral hava akıntısının oluşturduğu güçtür. Ve kanat ileri gidişini bitirmesini takiben aşağı doğru devam eder. Bu etki böceğe oldukça avantajlı bir kaldırma kuvveti sunar. Uçmadaki en önemli güç buradan gelmektedir. Yani böcek kanadını ileriye doğru belli bir açı, belli bir hız ile savurmak zorundadır. Aksi halde uçması bu küçük kanatlarıyla mümkün değil.

Böceğin havada kalabilme ölçümleri için ciddi denklemler ve formüller yapılmıştır. Ben bunlardan size basit bir örneğini söylemek istiyorum. Mesela böcek ileri gitmek istediğinde ayrı aerodinamik kuvvetler ve buna bağlı özel kanat hareketleri yapması gerekir. Havada sabit durabilmesi için daha farklı tarzda kanat hareketleri ve hesaplar yapması gerekir. Havada sabit duran bir böcek ağırlığının iki katı kuvvet oluşturmak zorundadır yukarı doğru ve saniyede en az 110 kez kanat çırpması gerekir. Örneğin bir kelebek saniyede kanadını yalnızca 10 defa çırpabilir. O yüzden kelebeklerin havada sabit kalması mümkün değildir.

 

EVRİM TEORİSİ BÖCEKLERDEKİ ÜSTÜN ÖZELLİKLERİ AÇIKLAYAMAZ

 

En eski böcek fosili kaç yaşındadır? Şu ana kadar bulunmuş en eski böcek fosilinin yaşı tam 400 milyon yıldır. Ve adı da Rhyniognatha'tır. İskoçya'da kızıl kum taşında muhafaza olmuş bu fosil kanatlı böceklerin tüm özelliklerini taşımaktadır. Yani Allah bizim daha anlayamadığımız böceklerdeki bu aerodinamik kanunlarını böcekler aleminde bu en eski fosilden anlayacağımız üzere 400 milyon yıl öncesinde yaratmıştır. Bilim insanlarının bir milimetre büyüklüğünde bir böceğin saniyede bin defa kanadını çırpsa yine hava sürtünmesini aşmasının mümkün olamayacağını, bunu nasıl başardıklarını hala bilmediklerini ifade etmektedirler. Bu kadar küçük bir dünyada harikalar yaratmak yüce Allah'ın sonsuz ilmi ve sanatının bir göstergesidir.

Hiçbir böcek kendi yaptığı harika becerileri ve harika vücut sistemlerini düşünüp tasarlayabilecek bir akla ve bilgiye sahip değildir. İnsanlar bile böceklerdeki pek çok teknolojiyi halen günümüzde keşfedememiştir. Allah çok büyüktür, çok yücedir.

 

BÖCEKLERDEKİ BECERİLER

 

Böcekler küçücük dünyalarında bize çok büyük harikalar gösterirler. Küçük boyutlarına rağmen böcekler oldukça hünerli ve akıllıdırlar. Mükemmel kamuflaj yeteneklerinden yer çekimine meydan okuyan zıplama kabiliyetlerine kadar Allah'ın yaratış sanatının eşsiz örneklerini bize böcekler gösterir.

Mesela sinekler. Uçan sinekleri yakalamak neredeyse imkansızdır. Peki neden sinekleri yakalamak bu kadar zordur? Öncelikle sineklerin gözlerinden bahsetmiştik. Herhangi bir sineğin 360 derecelik bir görüş açısı vardır. Dolayısıyla uçan bir böceğe gizlice yaklaşmanız kesinlikle mümkün değildir. Ne yapsanız görüş açısına girersiniz. O sizin yaklaşacağınız her açıyı bu sayede görebilmektedir. Böcek bir tehlike gördüğünde ise kaçmaya başlamadan çok önce o minicik beyni potansiyel tehlikenin yerini hesaplar ve bir kaçış planı hazırlar. Bacaklarını bu kaçış planına göre yerleştirir ve bir sineğin tehlikeyi gördükten sonra kaçması sadece 100 milisaniyedir. Bilim adamları uçan böceklerin bu planı tehlikeyi gördükleri anda hazırlayıp bacaklarını o anda buna göre yerleştirdiklerini tespit etmiştir. Allah sineklerdeki mükemmel algı ve hareket sistemini ayetlerde örnek olarak vermiştir.

Şeytandan Allah'a sığınırım.

 

“Ey insanlar! Size bir örnek verildi. Şimdi onu dinleyin. Sizin Allah'ın dışında tapmakta olduklarınız, hepsi bunun için bir araya gelseler dahi gerçekten bir sinek bile yaratamazlar. Eğer sinek onlardan bir şey kapacak olsa bunu da ondan geri alamazlar. İsteyen de güçsüz, istenen de.

(Hac Suresi, 73)

 

ATEŞ BÖCEKLERİNDEKİ ENERJİ KULLANIMI

 

Ateş böceklerinin kendi ışığını nasıl ürettikleri hayvanlar alemi için hayranlık uyandıran bir gerçektir. Ve bunun üzerine bilim insanları çok araştırmalar yapmışlardır. Ateş böcekleri enerjiyi ısı olarak kaybetmeden en verimli kullanacak şekilde yaratılmışlardır. Evimizdeki herhangi bir ampul kullandığı elektrik enerjisinin sadece %10'unu ışık olarak harcar. Geri kalan %90'ı ise havaya ısı olarak gider. Ateş böcekleri ise kullandıkları enerjinin %100'ünü sadece ışık için harcarlar. Eğer evimizdeki elektrik ampulleri gibi enerjilerinin %90'ını ısı olarak harcasalar da sıcaktan yanarak ölürlerdi. Tabii onları eşsiz yapan bu ışığı kullanma kabiliyetinin ne şekilde olduğu, fotosit isimli verilen reflektör hücre halkalarından oluşan ve oldukça kompleks bir sistemle ışıklarını kullandıklarıyla belirlenmiştir. Fotositlerin içinde luciferin isimli bir protein, luciferase isimli bir enzim ve hücrenin enerjisi olan ATP bulunur. Bu üçü oksijenle birleştiğinde fenerleri hiçbir ısı üretmeden ışık üretirler.

Bilim insanları ışıklarını nasıl açıp kapattıklarını hala bilmiyorlar veya bu sinyallerin ne anlama geldiğini çözemiyorlar. Ancak bu ışıklarla iletişim kurabildiklerini biliyoruz. Kullandıkları ışık kodları bu kadar küçük bir böcek için oldukça komplike bir durum teşkil ediyor. Bu şüphesiz Allah'ın onlara ilham ettiği çok harika bir özellik.

 

BOMBARDIMAN BÖCEĞİNİN KİMYASAL USTALIĞI

 

Bir diğer usta ve uzman böceğimiz ise bombardıman böceği. Bombardıman böceği sıcak bir kimyasal karışımını ateşleme gibi inanılmaz bir özelliğe sahiptir. Böcek tarafından fışkırtılan bu toksik çözelti 100 santigrat dereceye kadar çıkabilir. Daha da çarpıcı olan bombardıman böceğinin vücudunun girift yapısıdır. Hidrojen peroksit, hidrokinon isimli iki kimyasal düşmanları için tehlikeli ve öldürücüdür. Eğer düzgün bir şekilde depolanmaz ve düzgün bir şekilde birleştirilmezse bombardıman böceğinin kendisi patlayabilir. Eğer mükemmel şekilde yaratılmış vücutları olmasaydı bombardıman böceği asla var olamazdı.

Böceğin karnının ucunda iki tane beze var. Bu iki beze hidrojen peroksit ve hidrokinonu ayırıyor. Bombardıman böceği bir tehlikeye hissettiğinde bu kimyasallar tam doğru miktarda vücudun başka bir bölmesinden diğer toksik maddelerle karıştırılıyor. Sonuçta ise bombardıman böceğini tehdit eden canlıyı etkisiz hale getirebilecek sıcak toksik madde yüksek bir basınçla defalarca kez fışkırtılabiliyor. Böceğin kendisine zarar verebilecek bu toksik maddeleri kendi vücudunda nasıl zararsız bir şekilde barındırdığı ve gerekli olduğunda mükemmel bir şekilde karıştırarak düşmanlarını etkisiz hale getirebilmesi evrim teorisiyle hiçbir şekilde açıklanamaz. Eğer bu sistem aşama aşama oluşsaydı sistemin tek bir parçasındaki bir eksiklik hatta bir arıza bile olsa bu böceğin savunmasız kalarak ölmesi ya da kendi kendine havaya uçurması ile sonuçlanırdı.

 

SİVRİSİNEKLER NE ZAMAN HAREKETE GEÇECEĞİNİ BİLİR

 

Ne kadar tedbir alırsak alalım. Yazın sivrisineklerden pek kurtulamayız. Çünkü sivrisineklerin sizin varlığınızı algılayabilme kabiliyeti çok yüksektir. Sivrisineklerin koklama, görme ve ısı algı yollarının beraber kullanılması ile çok hassas ve karmaşık bir algılama sistemi oluşur. Bu da sivrisinekte mevcuttur. Bu algı sistemi ile insanları 30 metre öteden tam yerini tespit edebilirler. Sivrisinekleri 1-2 cm uzunluğunda olarak düşündüğümüzde 30 metrelik bir uzunluk sivrisinek için oldukça uzun bir mesafe. Bunu bizim 1,5 km ötedeki bir şeyi fark etmemize benzetebiliriz. Sivrisineklerin algı sistemleri bu kadar da sınırlı değildir. Sivrisinekler 30 metre öteden kan grubunuzu dahi tespit edebilirler. Allah küçücük bir sinekte dahi hayret verici özellikler yaratmıştır.

Böcekleri duvarlarda, tavanlarda hatta pürüzsüz bir cam üzerinde yürüdüklerini görebiliriz. Ancak böceklerin vantuzlu ve yapışkan ayakları yoktur. Onun yerine ayaklarının tabanlarında çok fazla sayıda pençeye benzer küçük tüycükler vardır. Bilim adamları bu tüycükleri elektron mikroskopları altında incelediler. Bize tamamen pürüzsüz gözüken yüzeyde aslında mikroskobik çıkıntı ve çatlaklar olduğunu tespit ettiler. Bunlar da bu küçük tüycükler için tutunma noktası olarak görev yaptığını anladılar. Ancak bazı durumlarda bazı böcekler gerçekten bir tür yapıştırıcı kullanabilirler. Örneğin çekirgelerin her ayak ekleminde özel küçük yapışkan yastıkçıklar vardır. Bazı böceklerde bacaklarının başka noktalarında da bu yapışkan yastıkçıklar bulunur. Bu yastıkçıklarda da sayısız tüycük yağlı bir salgı salgılar. Bu salgı tüycüklerin yüzeye rahat bir şekilde yapışabilmesini sağlar.

Böceklerin becerilerinden bahsederken kamuflaj yapabilme özelliklerinden bahsetmemek olmaz. Böcekler kamuflajı kendilerini savunmak için, saklanmak için ve avlanmak için kullanırlar. Ne kadar usta olduklarını şimdi birkaç örnekte görelim.

 

KAMUFLAJ

 

Böcekler dünyası birbirinden ilgi çekici özelliklere ve kabiliyetlere sahip türlerin yanı sıra muhteşem güzellikte böcekleri de barındırır. İşte mükemmel renklere, kusursuz bir simetriye, cilalanmış gibi pırıl pırıl kabuklara ve hassas altın orana sahip böceklerden bazı örnekler.

(Bu dizinin betimlemesi Maya Film tarafından Sesli Betimleme Derneği'ne yaptırılmıştır. www.seslibetimlemedernegi.com.)

Düşünen insan nasıl ki bir tablonun ressamı olduğunu ilk baktığı anda anlıyorsa çevresindeki rengarenk, ışıl ışıl, simetrik ve son derece estetik ortamında bir yaratıcısı olduğunu aynı şekilde anlayacaktır. Bu yaratıcı yaratmada hiçbir ortağı olmayan, her şeyi birbiriyle uyum içinde yaratan, bizi milyonlarca renkle bezenmiş sayısız güzelliğin bulunduğu bu dünyaya yerleştiren yüce Allah'tır. Allah'ın yaratmasında her şey birbiriyle tam bir uyum içindedir. Allah yaratma da sanatındaki eşsizliği Kuran ayetinde şöyle haber vermektedir:

 

“O, biri diğeriyle tam bir uyum içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman olan Allah'ın yaratmasında hiçbir çelişki ve uygunsuzluk göremezsin. İşte gözünü çevirip gezdir. Herhangi bir çatlaklık, bozukluk veya çarpıklık görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip gezdir. O göz, uyumsuzluk bulmaktan umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.”

(Mülk Suresi, 3-4)
 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER
m3u8
m3u8
m3u8
m3u8
m3u8
mp3
mp4
Böcek
Böceklerin Kökeni
Suikastçı Böcek Amberi
böcek fosili
mp4