Gözlerinizi kapatın, kollarınızı yana açın ve iki işaret parmağınızı birbirine değdirmeyi deneyin. Bu basit eylem, aslında insan bedenine yerleştirilmiş olağanüstü bir denetim sisteminin göstergesidir. Bedenimiz, nerede olduğunu, hangi kasın ne kadar gerildiğini, dengenin nasıl korunacağını görmeden de bilir. Karanlıkta yürürken tökezlesek bile düşmeden yeniden toparlanabilmemiz bu sistemin eseridir.
Bu yalnızca bedensel bir denge değil, aynı zamanda gerçekliği ayırt etme yeteneğidir. İnsan, dış dünyanın seslerini, hareketlerini ve görüntülerini kendi yaptığı iç eylemlerinden ayırabilecek bir mekanizmayla yaratılmıştır. Bu sayede, dış dünyadan kopmadan, zihinsel bir karmaşaya düşmeden yaşamını sürdürebilir.
Beyindeki Sinyallerin Dili: Corollary Discharge (Sonuç Deşarjı)
İnsan beyni, bir eyleme başlamadan hemen önce duygu merkezlerine haber verir. “Birazdan bir hareket yapacağım, buna uygun hazırlık yap.” Bu sinyale bilimsel literatürde “Corollary Discharge” (sonuç deşarjı) denir.
Örneklerle açıklamak gerekirse: Beyniniz bir hareket yapmaya karar verdiğinde (örneğin elinizi kaldırmak), bu komutu kaslara gönderirken aynı zamanda bir de "kopya" sinyal gönderir. Bu kopya, hareketin duyusal sonuçlarını (görme, hissetme gibi) önceden tahmin eder ve sizin sakin tutup şaşırtmamak için duygu ve tepki bilgilerini düzenler. Örneğin gözlerinizi hareket ettirdiğinizde çevrenizin değil gözlerinizin döndüğünü hissetmenizi sağlar.
Bu düzenek, beynin kendi eylemlerinden doğan duygulara dair tepkilerin bastırmasını da sağlar. Bir başka ifadeyle: kişi konuşurken kendi sesinin dışarıdan geldiğini sanmaz. Çünkü beyin, kendi sesini önceden tanır, onu “benim ürettiğim bir sinyal” olarak kaydeder ve size de “bu senin sesin” mesajını iletir.
Kalabalık bir ortamda konuşurken kendi sesimizi dışardan bir sesle karıştırmayız çünkü beynimiz, duyulara ulaşan bilgilerin kaynağını ince bir dengeyle tanır: “Bu benden geldi” ile “bu dışarıdan geldi” arasındaki farkı saniyeler içinde ayırt eder. Bu sistem olmasaydı, kendi düşüncelerimize dair iç sesle, dış sesleri ayırt edemez, iç dünyamız ile dış dünyanın sınırlarını kaybederdik. Peki bu sistem bozulduğunda ne olur? İşte şizofreni ve benzeri zihin hastalıklarının bir sebebi de budur.

Uyumun Bozulmasının Sonucu: Zihinsel Hastalıklar ve Şizofreni
Beynin motor ve duyu merkezleri arasındaki iletişimi sağlayan bu ince ayar kaybolduğunda dış ve iç sesler karışır. 2024 yılında PLOS Biology dergisinde yayımlanan bir çalışmada şizofreni hastalarının beyinlerinde bu sistemin aksadığı gözlemlenmiştir.
Yapılan araştırmalarda hastalar, konuşmaya hazırlandıkları anda beyinlerinin “bu konuşmayı yapan kişi sensin” komutunu yani “corollary discharge” sinyalini yeterince gönderemediği görülmüştür.
Bilindiği gibi şizofreni başta olmak üzere belirli zihinsel bozuklukları olan hastalar, genellikle “dışarıdan bir ses uyarısı olmadığı halde sesler duyarlar”. Bu durumda hastalar kendi düşünceleri ile dışarıdan gelen sesler arasında ayrım yapamayabilir ve bu da düşünceleri kendiliğinden oluşmuş olarak tanıma yeteneklerinin azalmasına neden olabilir. Yani şizofreni hastası kendi iç sesini, “biri benle konuşuyor veya bana sesleniyor” sanması duyduklarının konuşan birinin anlattıklarından kaynaklandığını zannetmesidir. Bilim insanlarının “işitsel halüsinasyon” dedikleri bu hal, beynindeki iç sesin dışarıdaki seslerle karışmasını engelleyen hassas sistemin bozulmasıdır. Günlük hayatı sürdürürken farkında dahi olmadığımız, Allah’ın insana lütfettiği bu sistem yaşamımıza büyük bir konfor kazandırmaktadır.

Beynin Kendi Eylem Planı: Efference Copy (Eferent Kopya)
Bu mükemmel sistemin ikinci unsuru ise “Efference Copy”dir. Bu işlemde beyinden vücuda, kaslara… giden her komutun bir “kopyası” duygu merkezlerine de gönderilir. Amaç şudur: dış uyaranlarla karışmaması için “bu kendi yaptığın bir eylem, dışardan gelmiyor, tepki verme, sakin ol” benzeri, o anlık durumu algılaması için verilen bir mesajdır.
Günlük hayatta bunun sade ama çarpıcı bir örneği vardır: Kendi kendimizi gıdıkladığımızda hissettiğimiz etki, bir başkasının bizi gıdıklaması kadar etkili ve güçlü değildir. Çünkü beyin, “bu uyarı bana ait” diyerek tepkiyi bastırır.

Fil Balığının İletişimindeki Seçicilik
Aynı sistem, başka canlılarında da bulunmaktadır. Afrika’nın tatlı sularında yaşayan Mormyrid adlı elektrikli balık (Fil Balığı), çevresini algılamak için elektrik sinyalleri kullanır. Ancak bu balık, kendi cinslerinden gelen diğer sinyalleri bu sistem sayesinde ayırt eder yani kendi gönderdiği elektrik sinyallerini ve onların yansıması tanır ve diğerleri ile karıştırmaz. Beyninde, tıpkı insandaki gibi, “bu benim sinyalim” ile “bu dış sinyali” diye ayıran bir corollary discharge sistemi vardır.

Algıları Ayırt Etme Sistemi Rabbimizin Nimetidir
Kendi sesimizi dış seslerden ayırabilmemiz, fiziksel veya zihinsel tepki vermememiz Allah’ın insan beynine yerleştirdiği bu mükemmel ayırt etme sistemi sayesinde mümkündür. Rabbimizin yarattığı bu kusursuz düzen sayesinde, düşünce ile gerçek arasındaki sınır korunmakta; insan milyonlarca iç ve dış uyarının karmaşasında kaosa sürüklemeden hayatını rahatça sürdürebilmektedir.
Andolsun, Biz Ademoğlunu yücelttik; onları karada ve denizde (çeşitli araçlarla) taşıdık, temiz, güzel şeylerden rızıklandırdık ve yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık. (İsra Suresi, 70)
KAYNAKÇA:
(1) Fuyin Yang ve diğerleri, “Impaired motor-to-sensory transformation mediates auditory hallucinations”, PLOS Biology 3 Ekim 2024
https://journals.plos.org/plosbiology/article?id=10.1371/journal.pbio.3002836
(2) Marc Jeannerod, (2003): "Action Monitoring and Forward Control of Movements". In: Michael Arbib (Ed.), The Handbook of Brain Theory and Neural Networks. Second Edition, Cambridge, Mass.: MIT Press, ss. 83–85.
(3) Curtis C. Bell, "Sensory coding and corollary discharge effects in mormyrid electric fish", Journal of Experimental Biolog Dergisi 1 Eylül 1989, 146 (1), ss. 229–253 https://journals.biologists.com/jeb/article/146/1/229/5366/Sensory-coding-and-corollary-discharge-effects-in


