Günümüzde insanların büyük bir kısmı kaliteyi maddi unsurlarla tanımlama eğilimindedir. Teknolojik ilerleme, tüketim alışkanlıkları, estetik değerler, statü sembolleri, kişilerin ve toplumların kalite anlayışını yönlendirir. Bu nedenle kalite denince çoğu zaman akla modern binalar, teknolojik ürünler, lüks yaşamlar, marka giyim tarzı gelmektedir. Oysa gerçek kalite yalnızca fiziksel görünüm ya da maddi gücün getirdiği imkanlarla ölçülebilecek kadar basit bir kavram değildir. Kalite kişinin düşünce sisteminde, ruhunda, karakterinde, davranışlarında, ilişkilerinde ve yaşam tarzında da kendini göstermelidir. Örneğin verdiği sözleri tutması, dürüst, sabırlı, merhametli, adil, hakkaniyetli olması kişiyi kaliteli bir insan haline getirir. İşte bu noktada güçlü bir iman, insanın hem ahlaki gelişimini hem de yaşam kalitesini derinden etkileyen temel bir yapı taşı olarak öne çıkar.
Kalite Yaşamın En Temel ve Vazgeçilmez Özelliğidir
Kalite hayatın her alanına değer katan ve gerek kişisel gerekse toplumsal gelişimin anahtarı olan en temel unsurdur. Öyle ki kalite insan ilişkilerinden üretime, düşünceden davranışlara kadar her şeyin özünde tercih edilmesi gereken bir ilkedir. Bu nedenle mimari, iç mekan tasarımı veya giyim kültüründen hizmet sektörüne, iletişim biçimlerinden üretim süreçlerine kadar hayatın pek çok alanında yalnızca işlevselliğe odaklanmak, estetik, sanatsal ve kültürel değerlerden uzak bir yaklaşım olmanın yanı sıra, kalite eksikliğinin de bir göstergesidir. Nitekim kalite kavramı yaşamın her alanında bütüncül bir şekilde var olmalıdır.

Bir kişinin yürüyüşünden oturup kalkmasına, hatta yemek yeme biçimine kadar tüm davranışları hem kişisel hem de toplumsal yaşam üzerinde etkili olur. Gündelik yaşamın tüm öğelerine kalite anlayışı hakim olduğunda, insana ve topluma huzur veren bir denge oluşur. Kentsel tasarım, mimari ve bireylerin giyim ve görünümlerinde kalite eksikse, bu durum insanları derinden etkiler ve yaşam enerjilerini zedeler. Kişilerin iç dünyasında bir rahatsızlık ve hoşnutsuzluk hali oluşurken, uzun vadede toplumsal yapıda bozulmalar yaşanır. Bu nedenle kalite, yalnızca kişisel tercihler veya estetik anlayış ile sınırlı kalmamalı, aynı zamanda toplumsal ilerlemenin temel unsurlarından biri olarak ele alınmalıdır.
Kalite eksikliği bir ülkenin hem fiziksel hem manevi dokusuna ciddi zararlar verir ve bu zararların giderek artması durumunda toplumun bütünü üzerinde tahrip edici etkiler oluşur. Bu etkiler zamanla ekonomik yapıyı zayıflatabilir ve toplumsal düzeni sarsabilir. Dolayısıyla kaliteyi korumak ve yükseltmek hayati öneme sahip bir meseledir. Bu sebeple, kaliteyi toplumsal yaşamın her alanında korumak ve geliştirmek amacıyla eğitim sistemine "kalite" ve "sanat" odaklı dersler entegre edilmeli, öğrencilere kaliteye ve estetik değerlere duyarlı bireyler olmalarını sağlayacak bilinç ve beceriler kazandırılmalıdır. Ayrıca kalite politikalarının sürdürülebilir bir yaklaşımla yürütülmesini sağlamak üzere, merkezi düzeyde bir "Kalite Bakanlığı"nın kurulması da toplumsal refah açısından elzemdir.
Tüm bu yapısal düzenlemelerin yanı sıra, gündelik yaşam pratiklerinde kalite anlayışının nasıl şekillenmesi gerektiğine dair bazı örnekler vermek yerinde olacaktır.
Konuşmada Kalite: Kaliteli bir konuşma yalnızca dilbilgisel doğruluğa dayalı cümleler kurmaktan ibaret değildir; aynı zamanda karşı tarafı dinleme becerisini de içerir. Bunun yanı sıra saygı ve nezaket barındırması, anlamlı ve hikmetli bir içeriğe sahip olması, ifadelerin açık, net ve samimi bir üslupta sunulması, konuşmanın niteliğini artıran unsurlardır. Konuşmalar daima karşı tarafı yüceltmeye, düşünmeye sevk etmeye yönelik olmalı, hatta esprilerde bile karşı tarafın onuru gözetilmelidir. Öfke ve nefretten uzak, sevgi temelli, olumlu ve yapıcı bir üslup, kaliteli konuşmanın temel bileşenlerindendir.
Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. (İbrahim Suresi, 24)
Kıyafetlerde kalite: Bir kişinin kalitesi yalnızca sözlerinde ya da davranışlarında değil, aynı zamanda giyim tarzında da kendini belli eder. Temiz, özenli, zarif ve sade bir şekilde giyinmek, kişinin hem kendine hem de çevresine olan saygısını ifade eder. Ayrıca kaliteli giyinmek için illa pahalı ürünler giymek gerekmez. Asıl kalite, seçilen parçalar ile renk, kumaş ve aksesuarların birbiriyle uyumlu ve estetik bir bütünlük oluşturmasında saklıdır. Bunlar kadar önemli bir diğer unsur ise kıyafeti taşıma biçimidir. Kuran’da güzel temiz ve estetik giyinmek şöyle tarif edilmiştir:
Ey Ademoğulları! Her mescitte ziynetinizi takının (güzel ve temiz giyinin). Yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü O, israf edenleri sevmez. (Araf Suresi, 31)
Ey Ademoğulları! Size avret yerlerinizi örtecek giysi ve süslenecek elbise verdik. Takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) elbisesi var ya, işte o daha hayırlıdır. Bu (giysiler), Allah’ın rahmetinin alametlerindendir. Belki öğüt alırlar (diye onları insanlara verdik). (Araf Suresi, 26)
Ev dekorasyonunda kalite: Estetik, işlevsellik ve zarafetin dengeli bir biçimde bir araya gelmesi ev dekorasyonunun da temelini oluşturur. Kaliteli bir dekorasyon yalnızca pahalı eşyalarla değil, renk uyumu, malzeme seçimi, sadelik ve detaylara verilen özenle kendini gösterir.
Temel estetik değerlere sahip olan ve aynı zamanda temizlik, huzur ve konfor hissi uyandıran bir yaşam alanı, bireyin ruhunun kalitesini ve içsel derinliğini yansıtır.
Çevre düzenlemesi ve mimari yapılarda kalite: Bir toplumun kalite ve sanat anlayışını en iyi yansıtan unsurların başında, işlevsellikle sanatı ustaca buluşturan mimari yapılar gelir. Bu yapılar yalnızca barınma veya kullanım amacını aşarak, insan ruhuna hitap eden ve yaşama değer katan sanat eserlerine dönüşür. Kaliteli bir çevre düzenlemesi; doğayla uyumlu yerleşim alanları, özenle tasarlanmış çiçek bahçeleri, göletler şelaleler, zarif taş işçiliğine sahip yapılar, ışık oyunları oluşturan desenli camlar, vitraylar, ışık geçiren cam kubbeler gibi incelikli detaylarla zenginleşir. Tüm bunlar insana saygı duyan bir mimari yaklaşımın göstergeleridir ve hem fiziksel hem de ruhsal açıdan yaşam kalitesini artırırlar.
Sanatta kalite: Sanat; derinlik, özgünlük ve duygunun, hayal gücüyle buluştuğu yerde doğar ve estetik duyarlılığı geliştirerek hayata anlam ve zarafet katar. Kaliteli sanat, zamanın sınırlarını aşarak insana ruhsal bir zenginlik sunar. Böylece insanın bakış açısı incelir, duyguları olgunlaşır, ifade biçimi ve davranışları daha kaliteli hale gelir. Sanat ruhun inceliğini ve insani derinliği besleyen en güçlü yollardan biridir. Kuran’da yer alan Süleyman kıssasında geçen 'Hz. Süleyman’ın Belkıs’a gösterdiği cam tabanlı görkemli saray', sanatta yüksek bir kalitenin dikkat çekici bir örneğidir:
Ona “köşke gir” denildi. Köşkü görünce onu (zeminini) derin bir su sandı ve eteklerini topladı. Süleyman, ona “Bu, (zemini) billurdan döşenmiş bir köşktür” dedi. Belkıs, “Ey Rabbim! Şüphesiz ben nefsime zulmetmiştim. Şimdi ise Süleyman ile birlikte alemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum” dedi. (Neml Suresi, 44)
Davranışta kalite: Kaliteli davranış; kişinin ruhundaki olgunluk, saygı, incelik ve dikkat açıklığının dışa yansımasıdır. Bu, insanın hem kendisine hem de çevresine duyduğu saygının bir göstergesidir.
Kaliteli davranış öncelikle niyetle başlar. Samimi, dürüst, adil bir insan sözlerinde, tavırlarında ve tepkilerinde ölçülü olur. Aceleyle, öfkeyle veya bencilce hareket etmez. Dinlemeyi bilir, sabırlıdır, anlayış gösterir. Söz verirken düşünür ve sözünde durur. Bir insanın gerçek kalitesi, zorluklarla karşılaştığında veya öfke anlarında bile itidalini koruyabilmesiyle ortaya çıkar. Haksızlığa uğradığında adaletten vazgeçmemek, asil ve kaliteli insanın tavrıdır. Öte yandan kaliteli bir insan tartışmaya girmez, çekişmelerden daima uzak durur.
Toplum içinde görgü kurallarına uygun davranmak; kibarlık, nezaket, teşekkür etme, özür dileme, hoşsohbet olma gibi tutumlar kişinin davranış kalitesini yansıtır. Bunun yanı sıra, fiziksel rahatsızlıkları veya kişisel ihtiyaçları (açlık, susuzluk, hastalık gibi) dile getirmemek de kalitenin bir göstergesidir.
Kuran’da Hz. Lokman’ın oğluna verdiği öğüt, kaliteli davranışa güzel bir örnek oluşturur:
Yavrum! Namazı dosdoğru kıl. İyiliği emret. Kötülükten alıkoy. Başına gelen musibetlere karşı sabırlı ol. Çünkü bunlar kesin olarak emredilmiş işlerdendir. İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez. Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini, şüphesiz eşeklerin sesidir! (Lokman Suresi, 17-19)
Samimi İman Edenler Dünyanın En Kaliteli İnsanlarıdır

Samimi bir insan, Allah ile derin bir bağ kurmuş, kendini tamamen Allah’a teslim etmiştir. Bu ruh hali sözlerine ve davranışlarına yansır ve üzerinde doğal bir incelik ve ruhsal bir olgunluk olarak tezahür eder.
Peygamber Efendimiz (sav) zarafeti, derinliği, merhameti, adaleti, tevazusu, asaleti, sabrı, cesareti ile, her zaman affetmeyi tercih etmesi, ince düşüncesi ve hikmetli sözleriyle son derece kaliteli bir insandı. Ruhunun kalitesi Kuran ahlakıyla şekillenmiş, insanları Allah rızası için sevmiş ve her canlıya merhametle yaklaşmış, yalnızca sözleriyle değil, sevgi, tevazu, fedakarlık ve şefkat dolu davranışlarıyla da derin ruh asaletini her zaman sürdürmüştür.
Değerli Efendimiz (sav) yalnızca ruhsal yönüyle değil, dış görünüşüyle de tüm Müslümanlara örnek bir kalite anlayışı sundu. Fiziksel görünümü manevi asaletini yansıttığı için son derece etkileyiciydi. Dış görünüşündeki kalite yalnızca güzel bir simaya sahip olmakla sınırlı değildi; aynı zamanda tevazu, vakar ve dengeli ruh haliyle bütünleşmiş bir estetikten oluşuyordu. Her zaman tertemiz giyinir ve hoş kokular sürerdi. Temizlik onun sünnetinin temel taşlarından biriydi. Giyimi gösterişli olmaktan uzak, sade ama özenliydi. Nitekim dik yürümesi, yüzünün her zaman tebessümle aydınlanması, huzur ve nur dolu bir yüz ifadesi taşıması, gösterişten kaçınması, özensizliğe asla yer vermemesi, ölçülü zarafeti Sahabelerin detaylı ve hayranlık dolu rivayetlerinde şöyle yer alır:
Hz. Ali (r.a.):
“Resûlullah (s.a.v.) ne çok uzun, ne de kısa idi. Onun elleri ve ayakları uzunca idi. Başının ve sakalının kılı sıktı. Göğsü ile göbeği arası kıldan bir çizgi gibi idi. Yürürken sanki yokuş aşağı iniyor gibi yürürdü. Onu daha önce ne gördüm, ne de ondan sonra onun gibi birini gördüm.” (Tirmizî, Şemâil, 7)
Berâ b. Âzib (r.a.)
“Resûlullah (s.a.v.) orta boylu idi. Giydiği kırmızı bir elbise içinde ondan daha güzelini hiç görmedim. Ne ondan önce ne de sonra onun kadar güzel birini görmedim.” (Buhârî, Menâkıb, 23; Müslim, Fedâil, 79)
Hz. Enes b. Mâlik (r.a.)
“Resûlullah’ın eli ipeklere ve atlaslara benzetilirdi; dokunulduğunda serinlik ve yumuşaklık hissedilirdi. Ne bir ipek, ne de bir atlastan daha yumuşak bir ele dokundum.” (Müslim, Fedâil, 79)
Hind b. Ebi Hâle (r.a.) (Hz. Hatice’nin oğlu, Efendimiz’in üvey oğlu)
“Resûlullah (s.a.v.) çok heybetli idi. Yüzü ay gibi parıldardı. Orta boylu idi; ne kısa ne de çok uzun… Omuzları genişti. Saçları kıvırcıkla düz arasında, kulak yumuşağına kadar uzanırdı.” (Tirmizî, Şemâil, 1)
Hz. Hasan (r.a.) (Torunu, dedesinin şemailini aktarmıştır.) Hz. Ali’nin oğlu Hasan, babasından duyduğu Resûlullah’ın vasfını şöyle aktarır:
“Resûlullah (s.a.v.) çok yumuşak huylu idi. Ne edepsizce konuşur ne de başkalarına bağırırdı. Her hâliyle nezih ve zarifti.” (Tirmizî, Şemâil, 1)
Sonuç: En Yüksek Kalite Cennettedir
Kalite ve güzellik, Allah aşkının bir tecellisidir. Samimi iman sahibi bir kişide yüksek bir kalite arayışı içindedir. Bu arayış, ruhundaki estetik duyarlılığın ve cennete olan özlemin bir göstergesidir.

Gerçek kalite; medeniyetin, refahın ve içsel zenginliğin temelidir. Kalitenin yokluğu ise cehennem benzeri özellikler ortaya çıkar; düzensizliğe, manevi boşluk ve çöküşe yol açar. Bu çürüme, sanayiden sanata, bilimden bireyin ruhsal dünyasına kadar pek çok alana sirayet eder. Çünkü kalite, insanın Allah ile kurduğu bağın doğal bir sonucudur.
Din dışı ideolojileri savunan ya da geleneksel din anlayışına sahip ülkelerde sanat ve kalite alanında büyük oranda bozukluklar yaşanır. Örneğin geleneksel Ortodoks İslam anlayışına sahip ülkelerde sanat ve kalite çoğu zaman ihmal edilmiştir. Kuran Müslümanlığı tam olarak benimsendiğinde ise, gerçek anlamda bir kalite ve sanat gelişimi ortaya çıkar.
Günümüzde aynı düşünce kalıplarıyla konuşan, derinlikten uzak ve bilgiyle beslenmemiş, yoz bireylerin çoğalması ciddi bir manevi erozyondur. Oysa herkes okuyarak, öğrenerek ve kendini geliştirerek kaliteli bir ruha sahip olabilir. Bu nedenle birçok ülkede, özellikle İslam dünyasında, kalite bilincinin güçlenmesi bir zorunluluktur. Çünkü kalite Müslüman'ın hayatının her noktasında var olması gereken bir değerdir. Kaldı ki cennet, baştan sona zarafet, estetik ve yüksek kaliteyle donatılmıştır.
Mümin cennetten geldiği için, ruhunda cennete yönelme arzusu vardır. Bu yüzden evinde, sofrasında, giyiminde, insani ilişkilerinde ve iç dünyasında daima hep daha güzeli, daha temiz, daha derin olanı arar. Unutulmamalıdır ki kalite, cennete olan özlemin bir tezahürüdür.
Allah, mümin erkeklere ve mümin kadınlara, ebedi olarak kalacakları, içinden ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde çok güzel köşkler va'detti. Allah'ın rızası ise, bunların hepsinden daha büyüktür. İşte bu büyük başarıdır. (Tevbe Suresi, 72)