İnsan, yaratılışı gereği sevgiye muhtaç bir varlıktır. Kalbinde sevgi olmazsa, yerini nefret, kibir ve öfke doldurur. Bugün dünyada gördüğümüz savaşların, ayrışmaların, zulümlerin temelinde aslında sevgi eksikliği değil, iman eksikliği vardır. Çünkü Allah sevgisi kalpte yer ettiğinde, o kalpten kötülük filizlenemez.
Suç ve Nefret Allah’ın unutulması ile Başlar
İnsan kötülüğe yöneldiğinde önce kalbi kararır. Nefret, hırs, intikam gibi duygular da onu daha da karanlık ve kasvet içine çeker.
Allah Kur’an’da şu şekilde bildirmektedir:
“Hayır! Doğrusu onların kazandıkları kalplerini karartmıştır.” (Mutaffifin, 83/14)
Oysa bir mümin, kalbini her gün tevbe, şükür ve dua ile arındırırsa, karşılaştığı olay ne kadar olumsuz olursa olsun, kader ve sevgi gözüyle bakacağı için bu olumsuzluğu içinde hiçbir zaman hissetmez.

Bugün ahlaki yozlaşma ve suç oranlarının artışı, insanların birbirine tahammül edememesi, küçük tartışmaların bile büyük kavgalara dönüşmesi; aslında imâni değerlerin hayattan uzaklaştırılmasının sonucudur. İmâni yönden zayıflayan bir toplumda, yaptırım ve kanunlar artsa da vicdan, samimiyet ve affedicilik azalacağı için bunun yerini nefret, kin ve tahammülsüzlük alacaktır.
Nefretin İlacı Sevgidir
Allah için sevmek, insanın kendi çıkarını değil, Allah’ın rızasını temel almasıdır. Bu sevgi; menfaatle, ırkla, mezheple, sınıfla değil, insanın Allah Katındaki değeriyle ilgilidir. Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyurur:
“Müminler ancak kardeştirler. O hâlde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki merhamet göresiniz.” (Hucurât, 49/10)
Bu ayet aslında bütün toplumsal sorunların çözümüdür. Çünkü kardeşlik bilinci yerleştiğinde; suç, nefret, öfke ve intikam duygusu barınamaz. Bir mümin, kardeşine kötülük etmeyi değil, onu Allah için bağışlamayı tercih eder.
Gerçek Huzur ve Güven, Allah’ın Zikriyle olur
Devletler suçla mücadele için yasalar koyar, cezalar artırılır, kameralar yerleştirilir. Ama Allah korkusundan kaynaklanan vicdan ve merhamet olmadan güven olmaz.

Bir toplumu ayakta tutan şey, korku değil sevgidir. Sevgiyi diri tutan ise samimi iman ve imanın getirdiği anlayış derinliğidir. Allah bir müminin hal ve davranışlarının affetme, iyilik ve sevgi temelli olduğunu Kur’an ayetleri açıkça bildirmektedir.
“Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” (Bakara Suresi, 195)
“Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir” (Nahl Suresi, 128)
“Kim bir canı haksız yere öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Mâide, 5/32)
Sevgi, İmanın Meyvesidir
Sevgi, derin ve samimi imanın meyvesidir. İman zayıflarsa meyve de kurur. Nefret, kin, suç gibi duygular bu kuraklıktan beslenir.
Kalp, Allah ile beraber olduğunda, Allah o kişiye verdiği nimetini artırır; insanın hayatı, tahmininin ötesinde berekete, huzura ve güzelliğe dönüşür.
Rabbimiz bunu Kur’an’da şu şekilde bildirmiştir
İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir.
De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum. " Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir. (Şura Suresi, 23)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadiste şu şekilde bildirmektedir: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” (Müslim, İman 93)
Gerçek çözüm işte burada gizlidir. Nefreti, kini, suçu ortadan kaldırmanın yolu; insanlara kuru sözlerle sevgi öğütlemek değil, sevginin temeli olan imanı yeniden kalplere yerleştirmektir. Çünkü Allah sevgisi kalpte yer ettiğinde, insan kötülüğe uzanmaz, incitici olmaz, haramdan kaçınır.

Toplumda nefret ve kin yerine gelmesi istenen huzur ve bereket ortamı, kanunlarla, ceza sistemleriyle ya da toplumsal kampanyalarla değil, insanın derin imana sahip olması ve imanın sonucu olan sevginin yerleşmesi ile mümkündür. Kalbi sevgiyle dolu bir insan ne nefret üretir ne zarar verir. Çünkü kalbinde Allah sevgisi olan biri, hayatın kıymetini bilir, insanın değerini anlar. Toplumun huzuru da bireyin içindeki bu sevgiyle başlar.