İnsan, yaratılışı gereği sevgiye muhtaç bir varlıktır. Sevgiye ihtiyaç duymasının yanında, yapı itibarıyla insan kendisi de sevgi, merhamet, tevazu gibi imâni temele dayalı ahlaki özelliklere sahip olduğu zaman huzur bulabilen bir varlıktır, Kur’an ahlakına dayanan bu özellikler olmadığında ise yerlerini nefret, kibir ve öfke doldurur. “Bugün dünyada gördüğümüz savaşların, kavgaların, zulümlerin kökeninde de sevginin temeli olan Kur’an ahlakından uzaklaşma yatmaktadır.” Çünkü samimi ve derin bir imanla gelen sevgi kalpte yer ettiğinde, o kalpten kötülük filizlenmez.
Suç ve Nefret Allah’ın unutulması ile Başlar
İnsan, Kuran ahlakından uzaklaştığında farkında olmadan kötülüğe yönelir ve zamanla kalbi kararır. Merhamet, şefkat, vicdan terk edildiği için kararmaya başlayan bu kalpte nefret, hırs, intikam gibi insanın yaratılışına uygun olmayan, ancak olduğu zaman da kişiye ve çevresine zarar veren bir ruh hali gelişir.
Allah Kur’an’da şu şekilde bildirmektedir:
“Hayır! Doğrusu onların kazandıkları kalplerini karartmıştır.” (Mutaffifin, 83/14)
Oysa bir mümin, kalbini her gün tevbe, şükür ve dua ile arındırırsa, karşılaştığı olay ne kadar olumsuz olursa olsun, kader ve sevgi gözüyle bakacağı için bu olumsuzluğu içinde hissetmez.

Bugün ahlaki yozlaşma ve suç oranlarının artışı, insanların birbirine tahammül edememesi, küçük tartışmaların bile büyük kavgalara dönüşmesi; aslında Kur’an’a dayanan imâni ve ahlaki değerlerin hayattan uzaklaştırılmasının sonucudur. İmâni yönden zayıflayan bir toplumda, yaptırım ve kanunlar artsa da şefkat, merhamet ve affedicilik azalacak bunun yerini nefret, kin ve tahammülsüzlük alacaktır.
Rabbimiz bunu Kur’an’da şu şekilde bildirmiştir.
“Kim Rahman (olan Allah)’ın zikrini görmezlikten gelirse, Biz bir şeytana onun 'üzerini kabukla bağlattırırız'; artık bu, onun bir yakın dostudur. (Zuhruf Suresi, 36)
“Ki, kendilerini bununla denemek için. Kim Rabbinin zikrinden yüz çevirirse, (Allah), onu 'gittikçe şiddeti artan' bir azaba sürükler. (Cin Suresi, 17)
Nefretin İlacı Sevgidir
Sevgi insanı imâni yönden olgunlaştıran ve Allah’a yaklaştıran bir özelliktir çünkü, Allah için sevmek, insanın kendini menfaat ve çıkarını değil, halis niyetle Allah’ın rızasını temel almasıdır. Kişisel hiçbir faydaya dayanmayan bu sevgi görünüşle, ekonomik durumla, ırkla, mezheple, sınıfla değil, insanın sadece Allah Katındaki değeriyle ilgilidir. Kur’an’da Rabbimiz şöyle buyurur:
“Müminler ancak kardeştirler. O hâlde kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki merhamet göresiniz.” (Hucurât, 49/10)
Bu ayet aslında bütün toplumsal sorunların çözümüdür. Çünkü kardeşlik bilinci yerleştiğinde; suç, nefret, öfke ve intikam duygusu barınamaz. Bir mümin, olumsuz bir tavırla karşılaştığında kardeşine misliyle cevap vermeyi ya da kötülük yapmayı değil, onu adına Allah’tan bağışlama dilemeyi tercih eder.
Gerçek Huzur ve Güven, Allah’ın Zikriyle olur
Devletler suçla mücadele için yasalar koyar, cezalar artırılır, kameralar yerleştirilir. Ama Allah korkusundan kaynaklanan vicdan ve merhamet olmadan güven olmaz.

Bir toplumu ayakta tutan şey, korku değil sevgidir. Sevgiyi diri tutan ise samimi iman ve imanın getirdiği anlayış derinliğidir. Allah bir müminin hal ve davranışlarının affetme, iyilik ve sevgi temelli olduğunu Kur’an ayetleri açıkça bildirmektedir.
“Allah yolunda infak edin ve kendinizi kendi ellerinizle tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şüphesiz Allah, iyilik edenleri sever.” (Bakara Suresi, 195)
“Şüphesiz Allah korkup-sakınanlarla ve iyilik edenlerle beraberdir” (Nahl Suresi, 128)
“Kim bir canı haksız yere öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibidir.” (Mâide, 5/32)
Sevgi, İmanın Meyvesidir
Sevgi, derin ve samimi imanın meyvesidir. İman zayıflarsa meyve de kurur. Nefret, kin, suç gibi duygular bu kuraklıktan beslenir.
Kalp, Allah ile beraber olduğunda, Allah o kişiye verdiği nimetini ve bereketi artırır; nihayetinde ise insanın hayatı, ümit ettiğinin çok ötesinde huzura, sevince ve güzelliğe dönüşür.
Rabbimiz bunu Kur’an’da şu şekilde bildirmiştir
İşte Allah, iman edip salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir.
De ki: "Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum. " Kim bir iyilik kazanırsa, Biz ondaki iyiliği artırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir. (Şura Suresi, 23)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadiste şu şekilde bildirmektedir: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz, birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” (Müslim, İman 93)
Gerçek çözüm işte burada gizlidir. Nefreti, kini, suçu ortadan kaldırmanın yolu; insanlara kuru sözlerle sevgi öğütlemek değil, “sevginin temeli olan imâni derinliği ve olgunluğu yeniden kalplere yerleştirmektir.” Çünkü Allah sevgisi kalpte yer ettiğinde, insan kötülüğe uzanmaz, incitici olmaz, haramdan kaçınır.

Toplumda nefret ve kin yerine gelmesi istenen huzur ve bereket ortamı, kanunlarla, ceza sistemleriyle ya da toplumsal kampanyalarla değil, insanın derin imana sahip olması ve imanın sonucu olan sevginin yerleşmesi ile mümkündür. Kalbi sevgiyle dolu bir insan ne nefret üretir ne zarar verir. Çünkü kalbinde Allah sevgisi olan biri, Allah’tan korkar ve Allah’ın hayatın kıymetini bilir, insanın değerini anlar. Toplumun huzuru da insanın içindeki bu sevgiyle başlar. İnsanın kalbinin huzurlu ve mutmain olmasının yolunu ise Rabbimiz Kur’an’da şu şekilde bildirmiştir.
“Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allah'ın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allah'ın zikriyle mutmain olur. (Ra’d Suresi, 28)


