Anne Sütündeki Mucizeler: Kalpten Metabolizmaya Ömür Boyu Koruma

Anne sütü, yalnızca bir besin değil, doğanın en gelişmiş biyolojik formüllerinden birisidir. Bristol Üniversitesi bilim insanlarının yürüttüğü geniş kapsamlı araştırmalar, anne sütüyle beslenmenin uzun vadeli fizyolojik faydalarının düşündüğümüzden çok daha kapsamlı olduğunu göstermektedir.

Tansiyon ve Kalp Sağlığı Üzerindeki Etkiler

4.763 çocuk üzerinde yapılan çalışmada, biberonla beslenen bebeklere oranla anne sütüyle beslenen çocukların büyük tansiyonunun ortalama 0,8 mmHg, küçük tansiyonunun ise 0,6 mmHg daha düşük olduğu saptanmıştır. Bu fark küçük görünse de toplum genelinde kalp krizi ve inme riskini anlamlı düzeyde azaltabilecek bir etkidir. Araştırmacılar, emzirme süresi uzadıkça tansiyon üzerindeki koruyucu etkinin de arttığını belirtiyor.

Sodyum Dengesi ve Kilo Kontrolü

Emzirilen bebeklerin daha az sodyum tüketme eğiliminde olmaları, tansiyon üzerindeki koruyucu etkinin bir diğer açıklamasıdır. Buna karşılık, araştırmalara göre hazır mamayla beslenen bebeklerin çoğu zaman ihtiyaçlarından fazla kalori alarak hızlı kilo artışı yaşadıkları görülmektedir. Erken dönemde başlayan bu dengesizlik, ilerleyen yaşlarda yüksek tansiyon, insülin direnci ve obezite riskini artırmaktadır.

Damar Sertliğine Karşı Doğal Koruma

“Circulation” adlı tıp dergisinde yayımlanan bulgular, anne sütüyle beslenen bebeklerin aynı zamanda damar sertliğini önleyen içerikler sayesinde kalp hastalıklarına daha az yakalandığını da göstermektedir. Bu bebekler genellikle daha düşük sodyum alır, daha dengeli kilo artışı gösterir ve damar çeperleri elastikiyetini korur. Ve tüm bunların sonucu olan düşük kan basıncı, yalnızca kalp krizi değil, felç, böbrek yetmezliği ve diğer kardiyovasküler komplikasyonların da riskini azaltmaktadır.

Düşünme, Kavrama ve Davranış Üzerindeki Uzun Vadeli Etkileri

Anne sütüyle beslenen çocukların yalnızca bedensel değil, zihinsel açıdan da avantajlı oldukları görülmektedir. Yapılan araştırmalarda bu çocukların daha düşük obezite oranlarına, daha az davranışsal probleme sahip oldukları, aynı zamanda algı, kavrama, düşünme, dikkat, bellek, çözüm üretme gibi zihinsel konularda da daha yüksek performansa sahip oldukları ortaya görülmektedir. (1)

Anne Sütündeki “Koruyucu Proteinler”: Adiponektin ve Leptin

ABD Cincinnati Üniversitesi’nden Dr. Lisa Martin liderliğindeki ekip, anne sütünde yüksek oranda bulunan Adiponektin adlı protein hormonunun yağ metabolizmasında kilit rol oynadığını belirlemiştir. Adiponektin, yağ hücrelerinin enerji kullanımını düzenler, vücudun insüline duyarlılığını artırır ve obezite riskini azaltır. Yani bu hormon bir anlamda kalbin sessiz koruyucusudur. Kandaki adiponektin miktarının yüksek olması, kalp krizi riskinin düşük olmasıyla ilişkilidir. Obez bireylerde bu hormonun düzeyi genellikle düşüktür.

Anne sütünde ayrıca leptin adı verilen, yağ depolanması ve iştah kontrolünde önemli rol oynayan bir başka hormon da yer alır. Leptin, beyne “yağ depoları dolu” sinyalini göndererek erken yaşta metabolik denge mekanizmalarının gelişmesine katkı sağlar.

Bu iki hormonun erken yaşlarda anne sütü gibi besinlerle doğal yoldan alınması, ilerleyen yaşlarda obezite, tip 2 diyabet ve koroner damar hastalıkları riskini belirgin biçimde azaltır.

Ulusal Obezite Forumu Başkanı Dr. Ian Campbell’a göre emzirme ile obezite riskinin azalması arasında açık bir bağlantı vardır.
**Çocuğun emzirildiği süre uzadıkça obez olma riski daha da azalmaktadır.** (2)

Kur’an’da Anne Sütünün Önemi

Modern bilim, anne sütünün fiziksel faydalarını yeni keşfediyor olsa da 1400 yıl önce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de bu gerçeği şu şekilde vurgulamıştır:

... “Annesi onu güçlükle taşıdı ve güçlükle doğurdu. Onun taşınması ve sütten kesilmesi otuz aydır...” (Ahkâf Suresi, 15. Ayet)

Bu ifade, emzirme süresinin uzun tutulmasının bebek sağlığı açısından önemine işaret eder. Bilimsel veriler de bu Kur’an’da bildirilen tavsiyenin biyolojik temellerini her geçen yıl daha net biçimde ortaya koymaktadır.