Mutmain kavramı kalbin huzuru, güven, tatmin ve şüphelerden arınma gibi anlamları barındıran, Arapça kökenli bir terimdir. Mutmain nefis ise insanın ruhunun ya da benliğinin ulaştığı üstün manevi seviyeyi ifade eder ve huzura ermiş, tatmin olmuş, güven dolu bir ruh halini tanımlar. Bu seviyeye ulaşan nefis, Allah’a tam bir teslimiyetle teslim olur, emirlerini büyük bir özenle yerine getirir ve samimi iman vesilesiyle derin bir iç huzur ve sükunet içinde yaşar. Böyle bir kalpte şüpheye, kararsızlığa ya da huzursuzluğa yer yoktur. Bu durumda olan kişi sürekli Allah’ı zikreder, şükür içinde yaşar. Hayatının her anında yoğun bir manevi güç içindedir. Mutmain nefis, geçici dünya zevklerinden ziyade, sonsuz ahiret hayatını ve Allah’a yakınlığı hedefler. Bu ruhsal durum insanın yaratılış amacına uygun bir hayat yaşamasını sağlayarak kalbin tam anlamıyla huzura kavuşmasına vesile olur.

 

Nefsin Mutmain Olması Neden Önemlidir?

Mutmain olmayan nefis kontrolsüz ve bencil bir yapıya sahiptir. Sonu gelmeyen isteklerinin peşinde koşarken kibirli, saldırgan ve düşüncesiz bir tavır sergiler. Sonuçları umursamadan yalnızca kendi çıkarlarını gözetir. Tıpkı şeytan gibi özünde anarşik bir ruh taşır; iyiliği kavramaktan yoksundur. Sürekli bir huzursuzluk içindedir. Dünyevi hırs ve heveslerinin peşinden giderek özgürce ve dilediğince yaşadığını düşünür, amaçsızca gezip dolaşır, fakat ne yaparsa yapsın içindeki boşluk dinmez ve bir türlü mutluluğu yakalayamaz. Allah bu kişilerin karşılaşacakları kaçınılmaz sonu şöyle belirtmektedir: 

İnkar edenlerin diyar diyar gezip refah içinde dolaşması sakın seni aldatmasın; az bir faydalanmadan sonra onların varacakları yer cehennemdir. O ne kötü duraktır!.. (Al-i İmran Suresi, 196-197) 

Kalbini Allah'a bağlamamış ve dolayısıyla ruhu tatmin bulmamış nefis, en ufak bir sebeple bile bir anda azgınlaşıp kontrolsüzleşebilir. Aniden insanlıktan tamamen uzaklaşmış, çevresine zarar veren birine dönüşebilir. Ne var ki son derece patavatsız, ölçüsüz ve kaba olduğu halde kendisini her zaman zeki ve üstün görür. Müslümanlara karşı içinde gizli bir öfke taşır. Bu öfkesini bastıramaz ve en ufak bir fırsatta dışa vurur. Yanlış kanaatleri ve önyargıları nedeniyle sürekli sorun çıkarır. Allah’ın yarattığı kadere, Allah'ın verdiği nimetlere şükretmez. Yüce Rabbimiz mutmain olmayan nefsin özelliklerine bir Kuran ayetinde şöyle dikkat çekmiştir:

Beni, yarattığım kişiyle baş başa bırak. Ona bol mal ve gözü önünde duran oğullar verdim. Kendisine alabildiğine imkanlar sağladım. Sonra da o hırsla daha da artırmamı umar. Hayır, umduğu gibi olmayacak. Çünkü o, Bizim ayetlerimize karşı inatçıdır. (Müddessir Suresi, 11-16) 

Aynı ayetin devamında Allah, nefisleri kontrolden çıkmış olanları cehennemle uyarmaktadır:

Ben onu “Sekar”a (cehenneme) sokacağım. (Müddessir Suresi, 26)

 

Müminin Nefsi Mutmain Olur 

Samimi bir Müslüman nefsini arındırarak iç huzura kavuşur, böylece itminan sahibi, yani mutmain olmuş, kalbi tatmin bulmuş olarak dingin bir ruha erişir. Mutmain nefse sahip olan mümin sabır, kanaatkarlık ve hoşgörü ile donatılmış mülayim bir kişiliğe sahiptir. Fitne, kargaşa ve huzursuzluktan uzak durur, gerginlikten daima kaçınır ve huzurlu bir ortamı tercih eder. Hırs, kıskançlık veya kavgacı tutumlar ya da dünyevi arzuların peşinde koşmak yerine, ruhunun manevi olgunluk ve iç huzura ulaşmasını hedefler.

Nefisten vazgeçmek, yani kendi benliğini Allah’a teslim etmek ve bencillikten uzak durmak, mümine çok yakışan bir tavırdır. Mutmain nefis egoist tutumdan uzaktır. Çünkü bencillik insanı değersizleştiren, küçük düşüren bir davranış biçimidir. Yalnızca kendi çıkarlarını düşünerek yaşamak büyük bir kusur ve ahlaki bir zafiyettir. Aslında insan nefsinde benciliğe eğilim vardır, ancak bu eğilim Kuran ahlakı ile aşılabilir. Hayatını Kuran'a uygun biçimde düzenleyen ve Allah'ın rızasına uyan kişi, sevdikleri için de yaşamayı ihmal etmez. Sevdiği için yaşamayan kişi, hakiki bir ruh kalitesine de ulaşamaz.

Mutmain nefis toprak gibi olur. Verimli ve alçakgönüllüdür. Tevazu, cömertlik ve mütevazılık özellikleriyle öne çıkar. Hayatta hep en önde olmayı değil, Allah'a kulluk görevini yerine getirmeyi ve bunu yaparken de başkalarına destek olmayı hedefler. Sürekli ön planda olmayı istemek, liderlik arzusunda olmak nefsin bir tutkusudur ve elbette hoş karşılanacak bir tavır değildir. Mutmain bir nefsi olan kişi gerçek takvaya ulaşmış demektir. Daima iyiliğin peşinde koşar, Allah Yolunda gayret etmeyi bir görev ve sorumluluk olarak görür. Bu tür bir yaklaşım, kişinin iç huzurunu ve bunun çevresinde oluşturduğu olumlu etkiyi doğal olarak artırır.

Müslüman, alçakgönüllülüğü hayatının hedefi haline getirdiğinde, Allah Katında değerli hale gelmeyi umabilir. Nefsini terbiye etmek isteyen kişi sürekli bir acziyet içinde olduğunun farkındadır, bu nedenle Allah’a tam bir teslimiyetle yönelir. Mümin kardeşlerini samimiyetle sever, onlara sevgiyle yaklaşır ve ibadet heyecanını kalbinde hisseder. Bu tutum güzel dostlukların ve sağlam arkadaşlıkların da temelini oluşturur.

 

Sonuç: Nefsin Mutmain Olmasının Yolu Allah’tan Razı Olmaktır

Bir insanın kalbinin huzur bulması ve tatmin olması için yegane yol, Allah’ı sürekli anmak ve zikretmektir. Mutmain nefis, Kuran’ın rehberliğinde, Allah’a tevekkül eden, O’nun yarattığı her şeye razı olan ve Allah’a derin bir sevgiyle bağlılık gösteren ruh halini ifade etmektedir. Böyle bir nefis Allah’tan korkar, O’na daima yakın olma arzusu taşır ve asla Allah hakkında suizanda bulunmaz. Çünkü kötü zanda bulunan kimse, her seferinde yanılgıya düşerek mahcup olur. Kamil iman sahibi bir mümin hikmetini kavrayamadığı her olayın Yüce Allah’ın bir takdiriyle gerçekleştiğine tam bir teslimiyetle inanır. Bu bilinçle hareket eden mümin, karşılaştığı tüm olaylar karşısında Allah’a hüsn-ü zan besler ve şu anlayışı benimser: “Biz, O’nun ilahi ilmini tam anlamıyla kavrayamayabiliriz. Ancak O, bizim tüm ihtiyaçlarımızı, hallerimizi ve zorluklarımızı en iyi bilendir. Bizler, O’na gönülden teslim olmuş kullarız.” Bu anlayış, mümini her şartta Allah’tan razı olmaya ve O’na olan bağlılığını sarsılmaz şekilde güçlü kılmaya sevk eder. Mümin, Allah’ın her an kullarının yanında olduğunun bilincindedir ve bu hakikati hayatının merkezine alır. Böylece hayatındaki her olayda Allah’ın rahmetini, hikmetini ve adaletini görmeye çalışır. Bu anlayış, mümine hem dünya hem de ahiret huzurunu kazandırır. 

Unutulmamalıdır ki mümin, Yüce Allah’ın ruhunu taşır. Bu durum vesilesiyle tüm tavır ve tutumlarında Rabbine olan yakınlığı daima hissedilir. Müminin sakinliği, yumuşak huylu oluşu ve tevazusu sadece bu dünya ile sınırlı kalmaz, ahiret de devam eder. Bunun temelinde mutmain nefsin, Yüce Allah’tan gelen her türlü duruma gönülden razı olması yatmaktadır. Böyle bir kişi Allah’ın her yarattığının hikmet ve hayır içerdiğini bilir. Bu anlayışa sahip bir ruh fedakarlık, cömertlik, sabır, affedicilik, temizlik, nezaket, zarafet, kültürlü ve görgülü olma gibi pek çok zenginliği içinde barındırır. Bu nitelikler o kişiyi Allah’ın rızasına mazhar kılar ve cennetle müjdelenen kullar arasında yer almasını sağlar. Rabbimiz bu gerçeği şöyle müjdeler:

Ey mutmain (huzura ermiş) nefis! Dön Rabbine, sen O'ndan razı, O da senden razı olarak. (İyi) kullarımın arasına gir ve cennetime gir! (Fecr Suresi,27-30)