Allah’ın “Veli” sıfatı, Arapça’daki karşılığı ile “el-Veliyy”, “tüm evrenin ve canlılığın işleyişinden sorumlu olan, kullarını koruyan, seven, onlara sahip çıkan ve yardım eden” anlamlarındadır. Allah’ın bu yüce sıfatı her şeyin sahibinin O olduğunu, kullarını çok sevdiğini ve evrendeki tüm detayları onların yararı için yarattığının ifadesidir. Rabbimiz her şeyi yaratan ve her şeyin sorumluluğunu üzerine alandır. En çok sevenimiz, en yakın dostumuz, en yakın velimiz O’dur.
Allah’ın “Veli” sıfatının tecellisi olan koruyup kollayıcı vasfını daha iyi kavramak için, Allah’ın diğer sıfatları üzerinde de düşünmek gerekir. Örneğin Allah’ın “Vedud”, yani “kullarını seven” sıfatı bunlardan biridir. Nitekim veliliğin, yani dostluk ve yakınlığın kaynağı sevgidir. Sevgi ile velayet birbirinden ayrılmaz değerlerdir. Birine yardım etmek, onu sahiplenmek, onun işlerini üzerine almak, yani birinin velisi olmak o kişiyi çok sevmekle mümkündür.
TÜM NİMETLERİ MÜMİNLERE BAĞIŞLAYAN ALLAH’TIR
Allah hamda ve şükre layık olandır, gerçek velidir. O’nun dostluğu insan idrakinin ötesindedir. Kullarını asla bırakmaz ve terk etmez; her daim onları bağışlar ve onlara merhamet eder. Mülkünde, kudretinde ve yüceliğinde hiçbir ortağı yoktur. Veliliği diğer tüm sıfatları gibi mutlaktır ve daimidir. Müminleri karanlıktan nura çıkaran, onların en büyük yardımcısı olan O’dur. Bir ayette Allah şöyle buyurmaktadır:
... İman edenlere yardım etmek ise Bizim üzerimizde bir haktır. (Rum Suresi, 47)

Yüce Rabbimiz olan Allah insanlara ait vefasızlık, hıyanet, aldırmazlık, acımazlık gibi sıfatlardan münezzehtir. Allah iman eden kullarına her türlü nimeti ve rahmeti veren, onları affeden, bağışlayan, onlara mülkünden, fazlından, izzetinden veren, Hakk’ın savunucuları olma şerefini onlara bağışlayandır. Kullarına hidayet verir, onları koruyup destekler, gözetir, affeder ve rahmetiyle onları sarıp kuşatır. Allah Kendisinin müminlerin velisi olduğunu ayetlerde şöyle belirtmektedir:
Allah iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır. İnkar edenlerin velileri ise tağuttur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar. İşte onlar ateşin halkıdırlar, onda süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 257)
Doğrusu insanların İbrahim'e en yakın olanı ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah müminlerin velisidir. (Al-i İmran Suresi, 68)
Çünkü onlar Allah'tan (gelecek) hiçbir şeyi senden savamazlar. Şüphesiz zalimler birbirlerinin velisidirler. Allah ise muttakilerin velisidir. (Casiye Suresi, 19)
Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah, O'nun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir. (Maide Suresi, 55)
O'dur ki, onlar umutlarını kestikten sonra yağmuru indirir ve rahmetini serip yayar. O, Veli'dir, Hamid'dir. (Şura Suresi, 28)
Yoksa O'nun dışında birtakım veliler mi edindiler? İşte Allah, veli O'dur, ölüleri dirilten O'dur. O her şeye güç yetirendir. (Şura Suresi, 9)
Peygamberler Allah’ın kendilerinin velisi, koruyucusu ve gözeticisi olduğunu sıklıkla dile getirmişlerdir. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) Allah’ın kendisinin velisi olduğunu şöyle belirtmektedir:
Hiç şüphesiz benim velim Kitabı indiren Allah'tır ve O salihlerin koruyuculuğunu (veliliğini) yapıyor. (Araf Suresi, 196)
Hz. Musa kendisinin ve kavminin velisinin Allah olduğunu ifade ederken, Allah’ın “Bağışlayan” sıfatını da dile getirmiştir. Nitekim veli olmak, bağışlayıcı olmakla da doğrudan bağlantılıdır:
Musa, belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip ayırdı. Bunları da dayanılmaz bir sarsıntı tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları ve beni daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete erdirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın." (Araf Suresi, 155)
Hz. Yusuf, Allah’ın, kendisinin velisi olduğunu şöyle belirtmiştir:
"Rabbim, Sen bana mülkten (bir pay ve onu yönetme imkanını) verdin, sözlerin yorumundan (bir bilgi) öğrettin. Göklerin ve yerin yaratıcısı, dünyada ve ahirette benim velim Sensin. Müslüman olarak benim hayatıma son ver ve beni salihlerin arasına kat." (Yusuf Suresi, 101)
Allah’ın “Veli” sıfatı bazı ayetlerde Allah’ın başka sıfatlarıyla birlikte anılmıştır. “Nasir”, yani “yardım eden” sıfatı bunlardan biridir. Bu durum, Allah’ın insanların hem velayetlerini üstlendiğini, hem de onlara her daim yardım ettiğini ifade eder. Zira “yardımcı olmak” da, yine gerçek dostluğun, gerçek veliliğin temel özelliklerindendir. Allah’ın müminlerin velisi ve yardımcısı olduğu, ayetlerde şöyle yer almaktadır:
Allah, sizin düşmanlarınızı daha iyi bilendir; bir veli (en güvenilir bir dost) olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah yeter. (Nisa Suresi, 45)
Siz yerde ve gökte (Allah’ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah’ın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur. (Ankebut Suresi, 22)
Gerçek şu ki, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır; diriltir ve öldürür. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Tevbe Suresi, 116)
(Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Bakara Suresi, 107)
… Eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların heva (arzu ve tutku)larına uyacak olursan, senin için Allah'tan başka ne bir dost vardır, ne de bir yardımcı. (Bakara Suresi, 120)
Mümin Allah’a gönülden bağlı olduğu için doğal olarak kendisi gibi Allah’a gönülden bağlı olan müminleri veli edinir. Mutlak velisi ise Allah’tır. Her işinde, her sıkıntı ve ihtiyacında O’na yönelir, O’nun yardımıyla refaha erebileceğini unutmaz, karşılaştığı her zorluğun yalnızca O’nun dilemesiyle çözüleceğini bilir. Müminlere karşı Allah’ın öngördüğü güzel ahlakla davranır, Allah’ı veli edinen tüm müminleri veli edinir ve onlara karşı velayetin tüm gereklerini uygular.
Allah müminleri velayet birlikteliğiyle birbirlerine veli ve sorumlu kılarak, Kendisinin sonsuz merhamet ve şefkatini onlar üzerinde tecelli ettirmektedir. Allah bir ayette şöyle belirtmektedir:
Onlar seni aldatmak isterlerse, şüphesiz Allah sana yeter. O seni yardımıyla ve müminlerle destekledi. (Enfal Suresi, 62)
Allah müminleri diğer müminlerle desteklemekte, onlara yardım ve velayetini mümin kulları vasıtasıyla da göstermektedir.
SONUÇ: MÜMİNLERİ ÇOK SEVEN RABBİMİZ ONLARIN VELİSİ,
GÖZETİCİSİ VE KORUYUCUSUDUR

Başımızı ne yöne çevirirsek çevirelim, gökyüzünden dağlara, ağaçlardan denizin derinliklerine, hayvanlardan bitkilere; baktığımız her yerde saymakla bitiremeyeceğimiz detaylarla karşılaşırız. Evrendeki hangi sistemi araştırırsak araştıralım, her birinde olağanüstü hassas ölçü ve yapılara rastlarız. Gördüğümüz görmediğimiz her noktada muhteşem bir uyum ve denge biz insanların güvenliği, konforu, beğenisi ve göz zevki için her zaman yerli yerindedir.Bizler koltuklarımızda rahat otururken, müzik dinleyip eğlenirken, uzanmış kitap okurken veya arabayla yolculuk ederken bir gün bile, "ya dünya güneşe yaklaşıp kavrulursa veya yörüngesinden çıkıp uzaya savrulursa", "ya ay üzerimize düşerse", "ya atmosferdeki oksijen biterse", "ya yer kabuğu parçalanıp altındaki alevler tüm dünyayı sarıp yok ederse" gibi endişelere kapılmayız. Çünkü biliriz ki etrafımızı kuşatan sistemlerin her biri tek bir an bile ara vermeden milyarlarca yıldan bu yana müthiş bir düzen içinde işleyip durmaktadır. Dünya; atmosferi, yeryüzü şekilleri, ısısı, manyetik alanı, elementleri, güneşe olan mesafesi ve daha pek çok özelliğiyle yaşama en uygun şekilde yaratılmış, trilyonlarca detay biz daha doğmadan bizim için düşünülmüş, tüm yapı ve sistemler en hassas ölçü ve ayarlarla donatılmış, her şey olması gereken en ideal, en doğru yere yerleştirilmiştir.
Ve hepimizin bildiği bir gerçek vardır ki, bizler bu düzeni ayarlamak için hiçbir şey yapmadık. Dünyanın dönüş hızını ve rotasını, yeryüzünün hassas besin, su ve azot döngüsünü, yer kabuğunun kalınlığını biz ayarlamadık. Her an nefes alabilmeyi, kalbimizin hiç durmadan atmasını, her nefeste oksijen solumayı kendimiz sağlamadık. Bütün bu özellikler ve daha milyarlarcası bizi yaratan, bizi bizden çok seven, yakın ilgisiyle, şefkatiyle, merhametiyle, esirgeyiciliğiyle, yani “Veli” sıfatıyla bizi her an koruyup gözeten Yüce Rabbimiz tarafından kusursuz bir şekilde düzene kondu. Biz sadece bir gün gözlerimizi bu dünyaya açtık ve kendimizi bu korunaklı yerde sayısız ayrıntıdan oluşan bir mucizeler zinciri içinde bulduk.
Kainatta ve yaşadığımız dünyada mucizevi detaylar en rahat biçimde yaşamımızı mümkün kılarken, çevremiz de hoşumuza gidecek sayısız güzellik ve harikalıkla kuşatılmış durumdadır. Doğadaki estetik ve ihtişam; bitki ve hayvanlardaki çeşitlilik; çiçeklerdeki eşsiz sanat, yapraklarındaki muhteşem renk geçişleri, kokularındaki hoşluk; meyve ve sebzelerdeki farklı ve benzersiz renkler, biçimler, tatlar ve kokular; suyun duruluğu; havanın hafifliği; ağaçların göze hoş gelen, huzur veren görünümleri; kar tanelerindeki mükemmel simetri; bebeklerin masumluğu; kedilerin, köpeklerin, tavşanların o sevimli halleri... Her biri Allah'ın bize duyduğu sevgi, ilgi ve şefkatin sayısız göstergeleri, Allah'ın bizlere olan sonsuz ikramının birer parçasıdır.
Bu muazzam ince sanat, bu şefkat, merhamet, sevgi ve koruyuculuk karşısında Yüce Rabbimiz’in bizlerden istediği ise bizim de O’nu sevmemiz, O'nu en yakın dost, yani “veli” edinmemiz, O'nun gücünü ve üstünlüğünü anlamamız, O'nu yüceltmemiz, O'na şükrederek önümüze serdiği sonsuz nimetin değerini bilmemiz ve O'nun beğendiği ahlak ve davranışlar içinde huzur ve sevgi dolu bir yaşam sürmemizdir.