Günümüzde gençler arasında giderek yaygınlaşan şiddet olaylarına ilişkin haberler medyada, sıklıkla yer almaktadır. Akran zorbalığı, sözlü veya fiziksel saldırılar, aşağılayıcı tutumlar, alaycı lakaplar takma, gasp eylemleri, kamu mallarına verilen zarar, çetelerin faaliyetleri ve kimi zaman ölümle sonuçlanan şiddet olayları, sorunun sadece belirli bir boyutunu temsil eder. Şiddet eğilimlerinin sebepleri üzerine birçok akademisyen ve bilim insanı, sosyolojik ve psikolojik faktörlerin belirleyici olduğunu ifade etmektedir. Ancak bu durumun nedenleri yalnızca bu etkenlerle sınırlandırılamaz; asıl temel sorun manevi eksikliktir.

İnsan, Allah’tan uzaklaştığında oluşan manevi boşluk nedeniyle, sevgi, huzur ve merhamet gibi duygular körelmeye başlar. İman zayıfladığında, insanın Allah’a karşı sorumluk bilinci azalır, nefsi öne çıkar, öfke, kıskançlık, intikam gibi duygular hâkim olur. Allah sevgisinden ve Allah korkusundan yoksun bir kalp doğru yolu bulamaz. Sadece Allah sevgisiyle dolu bir kalpte, şiddet, öfke ve zulme yer yoktur.
Bir insan Allah’a iman ettiğinde, O’nun her an kendisini gördüğünü, yaptığı her işin karşılığını vereceğini bilir. Bu derin bilinç, insanda muazzam bir denge ve huzur oluşturur. İman sahibi bir kişi için başka bir kişinin kalbini kırmak, bir canı incitmek mümkün değildir. Allah sevgisi ve iman insanı kötülüklerden alıkoyan en güçlü zırhtır. Rabbimiz bir Kuran ayetinde bu gerçeği şöyle bildirir:
Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırız:
“Şüphesiz kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” (Ra’d Suresi, 28)
Şiddete yönelen gençler genellikle bu manevi kalkanı kaybetmiş, sevgisiz, amaçsız ve değer boşluğu içinde yaşayan bireylerdir. Görünme ve onaylanma ihtiyacı, materyalist dünya görüşü ve Allah’tan uzaklaşmanın getirdiği manevi boşluk bu şiddet eğilimlerinin başlıca sebepleridir:
Dikkat Çekme ve Güçlü Görünme İsteği Şiddeti Doğurur.

Ergenlik dönemi, kimlik arayışının en yoğun yaşandığı dönemdir. Gençler, fark edilmek, değer görmek, kabul edilmek isterler. Eğer çevrelerinde sevgi, şefkat ve ilgi bulamazlarsa, kendilerini göstermek için yanlış yollar arayabilirler. Şiddet, bu noktada bir tür “kendini ispat aracı” haline gelir. Genç, dikkat çekmek ve güçlü görünmek için öfkesini adeta bir silah gibi kullanır. Aslında bu duygu patlaması iç dünyasında yaşadığı derin bir sevgisizlik ve ilgisizlik çığlığıdır. Bu nedenle gençlerin duygusal ihtiyaçlarının farkına varmak ve onlara sevgi dolu bir ortam sunmak büyük önem taşır. Gençlerin en büyük duygusal ihtiyaçları sevgidir. Onlara sevgiyle yaklaşılması, Allah’ın büyüklüğünün anlatılması, sorunlarını anlayarak karşılaştıkları her sorunun tek çözümünün Kuran’da olduğunun anlatılması önemlidir. Gençlere sevgi, şefkat ve ilgiyle yaklaşıldığında, çevrelerinde var olan her şeyin Allah’ın bir tecellisi olduğu öğretilip, Yüce Allah’ın tüm kullarının sorunlarını en iyi bilen ve onlara yardım eden bir Veli olduğu anlatıldığında, gençlerin ruhunda oluşabilecek huzursuzluklar ve boşluklar giderilir. Bu sayede gençler, kendilerini değerli hisseder, topluma faydalı, güzel ahlaklı kişiler olarak yetişirler. Kuran’da şöyle buyrulur:
“Birbirinize iyiliği ve takvayı tavsiye edin, günah ve düşmanlıkta yardımlaşmayın.” (Mâide Suresi, 2)
Materyalist ve Rekabetçi Sistem Şiddeti Tetikler.
Modern dünyanın gençlere sunduğu değerler, başarı, güç, statü, dış görünüş gibi çoğunlukla madde odaklıdır. Bu sahte anlayış içinde maneviyat ve ahlak çoğu zaman ihmal edilmekte, toplumun öncelikleri arasında geri planda bırakılmaktadır. Gençlerin dünya görüşü, materyalist anlayışın sunduğu, güçlünün hayatta kalacağı düşüncesiyle şekillenmekte ve bu durum “en güçlü olursam ancak o zaman değer kazanırım” anlayışını doğurmaktadır. Ancak bu düşünce, merhamet, empati ve fedakârlık gibi insani duyguları zayıflatır. Çünkü materyalist bir dünya görüşü, insanı yalnızca kendi çıkarlarını düşünen, başkalarının mutsuzluğuna kayıtsız kalan bir varlık haline getirir ve kalplerden sevgiyi alır. Bu bakış açısının sonucunda ise toplumlar çatışmacı, kişiler ise yalnız ve öfkeli hale gelir. Şiddetin zemininde işte bu sevgisiz, rekabetçi anlayış vardır. Yüce Allah kullarını bu yanılgıya karşı şöyle uyarır:
“Bu dünya hayatı sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Ahiret yurdu ise Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır.” (En‘âm Suresi, 32)

Medyanın Meşrulaştırdığı Şiddet Toplumları Şiddete Sürükler.
Televizyon dizileri, sinema filmleri ve sosyal medya içerikleri, şiddeti çoğu zaman bir “kahramanlık” göstergesi olarak sunmakta; izleyicinin zihninde şiddeti meşrulaştıran bir algı oluşturmaktadır. Bu durum özellikle gençler üzerinde, güç, saygı ve otorite gibi kavramların saldırganlıkla ilişkilendirilmesine yol açan bir eğilim doğurur.
Popüler kültür, sevgi, empati ve uzlaşma gibi insani değerleri geri plana iterken; öfke ve şiddeti cazip, hatta hayranlık uyandırıcı biçimlerde yüceltmektedir. Şiddeti romantize eden her türlü içerik, gençlerin bilinçaltında şiddeti normalleştirerek zamanla duygusal olarak körelmiş kişilerin oluşumuna zemin hazırlar.
Şiddetin Çözümü: İman Sevgi ve Güzel Ahlak
Şiddete karşı en etkili çözüm, yalnızca eğitim ya da ceza değildir; Asıl çözüm, Allah sevgisini, güzel ahlakı ve imanı sevdirmektir. Gençler, sevgiyle, merhametle sarmalandıklarında kalplerinde muazzam bir huzur hâkim olur. İşte bu nedenle, sevgi bir Müslüman’ın sahip olduğu en güçlü manevi değerlerden biridir. Gençleri şefkatle kucaklamak, onlara güzellikle yaklaşmak, hem toplumu hem de bireyleri manevi olarak derinleştiren Allah’ın ilahi bir emridir. Yüce Allah, “Muhakkak ki Allah, zerre kadar zulüm yapmaz. Ve eğer bir iyilik (hasene) yaparsanız, onu kat kat arttırır. Ve kendi katından büyük ecir verir.” (Nisa Suresi,40) buyurarak sevgi, iyilik ve merhamet temelli yaklaşımın karşılığını hatırlatır.
Sevgi, merhamet, fedakarlık, sabır, affedicilik gibi Kuran’da Yüce Allah’ın emrettiği güzel ahlak özellikleri gençlerin kalbine yerleşirse kalpleri yumuşar. Allah sevgisiyle dolu bir kalp, şiddet yerine merhamet üretir. Kırmak yerine onarmayı, öfke yerine affı, nefret yerine sevgiyi seçer. Sevgiyle dolu bir ruh çevresine de huzur yayar.
Gençlere sevgiyle yaklaşılması, onları anlamak ve özgürlüklerinin desteklenmesi de çok önemlidir.
Materyalist ve darwinist ideolojilerin olumsuz etkilerinden kurtarılan, sevgi ve şefkatle büyütülen, ahlaki değerlerle eğitilen gençler, şiddetten uzak, huzurlu yapıcı ve barış yanlısı olurlar. Çünkü Yüce Allah “İçinizden, hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten sakındıran bir topluluk bulunsun; işte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân 104,) ayetiyle iyiliği aşılamanın hem bireysel hem toplumsal huzurun anahtarı olduğunu vurgular.



